Arama

Bel Fıtığı

Güncelleme: 12 Eylül 2013 Gösterim: 38.466 Cevap: 9
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
14 Eylül 2006       Mesaj #1
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Bel Fıtığı

Sponsorlu Bağlantılar
Bu maddedeki yazılar yalnızca bilgi verme amaçlıdır. Yazılanlar, doktor uyarısı ya da uzman önerisi değildir.

Bel ağrıları son derece yaygın sağlık sorunlarından biridir. Baş ağrılarından sonra en fazla görülen ağrılar arasında yer alan bel ağrıları insanların %85’inde yaşamlarının bir döneminde ortaya çıkar. Bel ağrıları, bel fıtığının yanısıra, karın iç organlarındaki rahatsızlıklar, jinekolojik sorunlar, bazı enfeksiyon hastalıkları, romatizmal hastalıklar gibi nedenlerin yanında omurganın bel bölgesindeki bazı sorunlarından da ortaya çıkabilir.

Acıbadem Carousel Hastanesi Beyin Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Halil Toplamaoğlu, en önemli bel ağrısı nedeni olan bel fıtığını tanımlamak için öncelikle omurganın yapısının ve görevlerinin bilinmesi gerektiğini belirtiyor. Baştan kalçaya kadar uzanan omurgaların, omur denen kemikler ve bunları birbirine bağlayan disklerden oluştuğunu belirten Op. Dr. Halil Toplamaoğlu, şöyle konuşuyor; “Diskler esnek bir yapıya sahip kıkırdak dokudan oluşur. Omurga insan vücudunu ayakta tutarak vücudun yükünü taşır. Gövdenin her yöne hareketini sağlar. İçindeki kanal yapısıyla omuriliği korur. Omurganın bel kısmı beş adet omur ve diskten oluşur. Vücut ağırlığını en çok taşıyan burasıdır. Dolayısıyla buradaki diskler daha kolay yıpranır. Disk ortada çekirdek ve bunu koruyan kapsülden oluşur. Herhangi bir zorlamayla koruyucu kısım yırtılıp, çekirdek arkaya kanala doğru fıtıklaşırsa buradan bacaklara giden sinirlere basarak bu sinirlerin çalışmasını engeller ve sonuçta belde ve bacakta ağrı, uyuşukluk, kuvvetsizlik oluşabilir; işte buna bel fıtığı denir.”



Aşırı Kilo ve Gebelik Bel Fıtığı Nedeni
Sağlıklı yetişkinlerin %20-30’unda bel fıtığı görülebiliyor. Ancak her bel fıtığı ağrıya neden olmuyor. Bel fıtığının görülme sıklığı açısından kadın ve erkekler arasında bir farklılık gözlenmiyor.

Diskin fıtıklaşmasına neden olacak etkenlerin başında, buraya binen yükün miktarının geldiğini belirten Op. Dr. Halil Toplamaoğlu, şöyle konuşuyor; “Aşırı kilo, gebelik gibi vücut ağırlığının arttığı durumlarda diskler dengeli bir şekilde bu ağırlığı bacaklara naklederler. Ani bir hareketle bu dengede bozulma olursa, diskin bir kısmına yük fazla binecektir ve orada fıtıklaşma olacaktır. Yüksekten düşme, trafik kazası gibi nedenlerle de disk fıtıklaşabilir. Ayrıca iltihap, romatizma gibi nedenlerle de diskin koruyucu kısmını gevşeterek fıtıklaşmaya neden olur.”



Bel Fıtığının Belirtileri
Bacak ağrısı, beldeki sinirin bası altında bulunduğunun ve fıtığın en sık görülen bulgusudur. Bası altındaki sinirin dağıldığı alanda uyuşukluk görüldüğünü belirten Op. Dr. Halil Toplamaoğlu, “Bacakta sinirin çalıştırdığı adalede çalışmamaya bağlı incelme görülebilir. Bunun yanısıra idrar ve büyük tuvaleti yapmayı sağlayan sinirler bası altında kalmışsa idrar ve büyük tuvaleti yapamama ve hissetmeme gibi ciddi belirtiler de ortaya çıkabilir.” Diye konuşuyor.

Tanının esas olarak muayene sonucu konulduğunu belirten Op. Dr. Toplamaoğlu muayene ile ilgili şu bilgiyi veriyor: “Bası altında bulunan sinire yönelik muayene yapılır. Sırt üstü yatan bir hastada bacak düz olarak yukarı kaldırıldığında bası altındaki sinir gerilmeye bağlı olarak bacaktaki ağrı şiddetlenir. Sinirlerin dağıldığı alandaki duyu ve karşı taraf aynı alan duyusu karşılaştırılarak uyuşukluk olup olmadığına bakılır. Örneğin 5. sinir kökü ayağın bilekten geriye doğru hareketini sağlar. Bu sinir bası altındaysa bu harekette zayıflık olur. Muayene sonucu sinirin bel bölgesinde bası altında kaldığı kararına varılırsa direkt grafi, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme, myelografi gibi görüntüleme yöntemleriyle tanı konulur.”



Hastaların Çoğu Ameliyatsız Tedavi Ediliyor
Bel fıtığı tanısı konmuş hastaların %80’i ameliyat yapılmadan iyileşiyor. Tedavide ilk olarak yatak istirahati öneriliyor. Yatak istirahatında amacın, vücut ağırlığını disk üzerinden kaldırmak böylece diskin çekirdeğinin tekrar kendi yerine dönmesini sağlamak olduğunu belirten Op. Dr. Halil Toplamaoğlu, tedaviyle ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor; “İstirahat süresi 15 gündür. Hasta rahat edeceği bir yatakda yatar. Yatma şekli ve sağa-sola dönme hareketleri önemli değildir. Ancak hasta yalnızca tuvalet ihtiyacı için ayağa kalkmalıdır. Hasta yatarken ağrı duyuyorsa, ağrı kesici ve adale gevşetici ilaçlar verilir. İstirahat bitiminden sonra hasta rahatsa, bel ve karın adalelerini güçlendirecek egzersiz programına alınır.”





Ne Zaman Ameliyat Öneriliyor?
Günümüzde gelişmiş ameliyat teknikleri ve mikroskoplar sayesinde bel fıtığı ameliyatları başarıyla yapılıyor. Bacakta kuvvet kaybı, idrar ve büyük tuvaletini yapamama ve hissetmeme gibi durumlarda istirahat denenmeden ameliyata karar verildiğini belirten Op. Dr. Toplamaoğlu, “Yatak istirahatından fayda görmeyen, 3 ay daha uzun sürede ağrısı geçmeyen, yılda 4 defadan fazla şikayetleri tekrarlayan hastalarda da ameliyata karar verilir.” Diye ekliyor.

Bel fıtığı ameliyatları ameliyathane şartlarında genel anestezi ile gerçekleştiriliyor. Konusunda uzman bir hekim tarafından gerçekleştirildiğinde bel fıtığı ameliyatlarındaki risk son derece düşüktür. Yapılan ameliyat tekniğine göre, yüzde 1 oranında tekrarlama olasılığı vardır. Bu durumlarda tekrar ameliyat gerekebilir.

Peki, bel fıtığı ameliyat edilmezse ne olur?
Op. Dr. Halil Toplamaoğlu, bu sorunun cevabını şöyle veriyor; “Bel fıtığı tedavi edilmediği takdirde bası altında kalan sinirler zaman içinde görevlerini yapamaz hale gelir. Sinir kökünün seviyesine göre bacakta hissizlik, felç, idrar ve büyük abdest yapmada sorunlar ortaya çıkar. Ameliyat yapılsa da bir düzelme görülmez. Bu nedenle ilerleyici his kaybı, kuvvetsizlik gibi şikayetler tespit edildiğinde hızlı bir şekilde ameliyat kararı verilmelidir.”


Son düzenleyen Daisy-BT; 11 Ekim 2009 17:42
TheGrudge - avatarı
TheGrudge
Ziyaretçi
14 Eylül 2006       Mesaj #2
TheGrudge - avatarı
Ziyaretçi
Bel fıtığı ve Korunmanın Yolları:

Sponsorlu Bağlantılar
Önsöz
Hiç şüphe yok ki, "İnsanın hayırlısı insanlara faydası dokunandır" düsturunu bizzat hayata geçirerek mesleki yaşantılarını devam ettiren şahısların başında doktorlar gelmektedir. Fakat doktorlar, özellikle de cerrahlar yoğun ameliyat temposu ve günlük mesleki pratik esnasında çok sık yazı yazma fırsatı bulamamaktadırlar.
Senelerdir hastalarımın bana sıkça yönelttikleri sorulara cevap teşkil edecek tarzda bir kitatapçık yazmak icin vakit kolladım durdum, fakat bir türlü bulamadım. Nihayet anladım ki zaman hızla akıp gidiyor ve bu iş vakit kollamakla olmayacak, hastalarımdan ve aile yaşantımdan arta kalan küçük zaman dilimlerinde kalemi elime aldım, mesleki hayatımdan elde ettiğim basit fakat insanlara faydalı olacağını düşündüğüm tecrübeleri kâğıda döktüm. Ortaya bu küçük kitapçık çıktı. Burada gaye öncelikle halkımızın yararlanacağı pratik bilgileri kendilerine sunmak olduğundan katı bir akademik takdim ve Latince kelimeler yerine sade ve şekillerle desteklenen, anlaşılması kolay bir üslubu tercih ettik.
Harvard Tıp Okulu'nun duvarında bulunan mermer levha üzerinde de belirtildiği gibi "Omür kısa, ilim-sanat uzundur." Gercekten de hem ilim ve hem de bir sanat olan Tıbbın içinde aktif olarak görev yapan bir kişi olarak, insanlık ve bilim tarilıi ile kıyaslan dığında çok kısa kalan hayatımızda iyi şeyler ortaya koymamız gerektiğine inanıyorum.
Bu vesileyle yetişmemde emeği geçen herkese, özellikle de asistanlık yıllarımda iIk cerrahi nosyonumu kendisinden aldığım değerli hocam Prof. Dr. Aydın PAŞAOĞLU'na ve sonraki yıllarda cerrahi anlayışıma önemli katkılarda bulunan Harvard Tıp Okulu'nun profesörlerinden N.T.ZERVAS, R.G. OJEMANN, C.SOGILVY ve L.F.BORGES'e teşekkür etmek isterim.
Hacmi küçük fakat insanlara faydasının muhtemelen büyük olacağını tahmin ettiğim bu kitabımı mesleki yaşantımda manevi desteğini devamlı arkamda hissettiğim değerli eşim Zeynep Sema Hanım ile çocuklanm Saliha Elif, Fatma Esra, Abdullah Emir ve Fatih Selim'e armağan ediyorum.
Doç. Dr. Ahmet YILDIZHAN, Nöroşirürji Uzmanı, 17.09.1997
Giriş
Sağlık bir insanın sahip olabileceği en önemli ikinci nimettir. Bel sağlığının ise genel sağlık kavramı içersinde özel bir konumu vardır. Günlük hekimlik pratiğimiz esnasında bel fıtığına yakalanmış binlerce hasta ile karşılaşmaktayız. Bunların bir kısmında ağrı belde iken diğer bir kısmında bacak ağrısı ön plana çıkmaktadır. Bu hastalar bazen haftalar hatta aylarca yatağa bağlı kalmakta, iş hayatları altüst olmakta, aile ve sosyal yaşantıları da bu olaydan ciddi şekilde etkilenebilmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri'nde bu konu da yapılan ciddi araştırmalar, bel rahatsızlığı nedeniyle iş günü ve iş gücü kayıplarının ülke ekonomisine getirdiği yükün çok yüksek oranda olduğunu göstermektedir. Türkiye'de de bel rahatsızlığının faturası ülke bazında mutlaka büyük olmaktadır.
Bel fıtığı bazen çok ağrılı seyredebilmektedir. Bazı hastalarda ağrı o kadar şiddetli olmaktadır ki, karşımıza geldiğinde "N'olur doktor bey şu bacağımı kes de bu ağrıdan kurtulayım" diyen hastalar vardır.
Diğer taraftan insanlarımız hastalıkları konusunda genellikle bilinçsiz davranmaktadırlar. Konunun uzmanı doktorlara müracaat etmek yerine kulaktan dolma bilgilere da yanan rastgele birtakım yöntemlere başvurmakta, hatta kendine zarar bile verebilmektedirler. Karşımıza geldiğinde belini birtakım maddelerle tamamen yaktırmış veya cildini ciddi şekilde kestirmiş insanlar görmekteyiz.
Basit bir tedavi ile iyileşmesi mümkün iken, bilinçsizce yapılan uygulamalar sonucu ameliyatlık hale gelmiş hatta daha da kötüsü ameliyata bile yetişemeden felç kalmış hastalar vardır.
Bütün bunlara karşılık günümüzde tıp dev adımlarla ilerlemekte, teşhis ve tedavi metodları hızla gelişmektedir. Bizlere gecikmeden ulaşan hastaların büyük bir bölümü konservatif tedavi adı verilen cerrahi dışı metodlarla iyileşebilmektedir. Az bir kısmın da ise ameliyat gerekmektedir. Bu hastalara zamanında yapılan, uygun ve yeterli bir cerrahi müdahale hastayı ömür boyu rahat ettirebilmektedir.
Bütün bu imkanlara rağmen tabii ki en iyisi hastalığa hiç yakalanmamaktır. Bu nedenle kişi sağlığının kıymetini önceden idrak etmeli, gerekli tedbirler hastalığa yakalanmadan önce alınmalıdır. Koruyucu hekimlik üzerinde önemle durulmalı, hatta bu bir devlet politikası haline getirilmelidir.
Bizim ihtisas ve ilgi alanımız olması bakımından bel sağlığı konusunda uzun yılları kapsayan tecrübelerimizi özet halinde insanımıza sunmak üzere bu kitapçığı hazırladık. Bu esnada basit ve halkımızın kolayca anlayabileceği sade bir dil ve anlatım tarzı kullanmaya gayret ettik. Her biri altın değerin de olan bu öğütleri aşağıda sıraladık. Çünkü hikayesinde bel fıtığı veya başka bir nedene bağlı bel rahatsızlığı bulunan bir hasta operasyon geçirmiş veya geçirmemiş olsun, günlük hayatında yapılması ve yapılmaması gereken hareketleri bilmek zorundadır. Bu öğütlerimizi herkes bizzat öğrenmeli ve günlük hayat pratiğinde harfiyen riayet etmelidir.
Bel fıtığı nedir?
Belimizde 5 adet omur kemiği vardır. Bu kemikler arasında da disk adı verilen kıkırdaklar bulunur. Bel fıtığı, beldeki omur kemikleri arasında bulunan ve adeta bir amortisör gibi görev yapan bu disklerin fıtıklaşması sonucu ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Fıtıklaşan yani içerden dışarıya doğru taşan disk omurilik kanalı içinden veya kendisinin arka-yan tarafından geçmekte olan sinirleri sıkıştırır ve hastalık böylelikle kendisini belli eder.
Bel fıtığı nasıl oluşur?
Ağır bir yükü kaldırmak veya ters bir hareket yapmak gibi pek çok dış faktörün yanında kişiye ait faktörler de bel fıtığının oluşmasında önemli rol oynarlar. Çünkü öyle insan vardır ki 120 kg kaldırır, hiç birşey olmaz; öylesi de vardır ki 5 kg kaldırır, bel fıtığı olur.
Kişiye ait faktörlerin başında ise omur kemikleri arasında bulunan ve disk adı verilen kıkırdaklardaki dejenerasyon gelir. Bu disklerin ihtiva ettiği su oranı çocukluk yaşlarından itibaren yavaş yavaş azalmaya başlar. Buna disklerdeki beslenme bozukluğu ve mikro seviyedeki değişiklikler ile kimyasal değişiklikler de eşlik eder. Disk zamanla elastikiyetini yitirir, artık kuvvet aktarma ve kuvveti çevre dokularda dengeli bir şekilde yayma görevini yapamaz olur. Mikro düzey de bulunan çatlaklar üzerine aşırı yük binince veya kişi yanlış bir hareket yaptığında diskin içindeki yumuşak kısım etrafındaki kapsülü kolayca yırtarak dışarıya doğru çıkar ve bel fıtığı oluşur. Yani zemin hazır olduktan sonra bardağı taşıran son bir damla gerekmektedir ki bu hafif bir cismi kaldırmak ve ya sadece öksürmek de olabilir.
Bazı ailelerin tüm fertlerinde kıkırdak yapıdaki dejenerasyon nisbeten daha erken yaşlarda olmakta, dolayısıyla daha sık ve kolay bel fıtığına yakalanmaktadırlar. Oyle aileler vardır ki dedesini, babasını ve çeşitli yakın akrabalarını bel fıtığından ameliyat etmişizdir. Yani kıkırdak yapıdaki dejenerasyonun genetik bir yönünün olduğu da söylenebilir.
Bel fıtığının belirtileri nelerdir?
Bel ve bacak ağrısı en belirgin şikayettir. Fakat bazen bel veya bacak ağrısından sadece biri de bulunabilir. Ağrıyla birlikte bacaklar da uyuşma ve hastalık ilerledikçe kuvvet kaybı da görülebilir. Bazen orta hattan omurilik kanalına doğru uzanarak sinirleri sıkıştıran büyük bel fıtıklarında idrar ve büyük abdestini tutamama veya yapamama gibi bozukluklar ile bacaklarda felce doğru gidiş ortaya çıkabilir. Hastalığın bu derecede ilerlemesine müsaade edilmemeli, zamanında müdahale ile uygun bir tedavi gerçekleştirilmelidir. Bel fıtığında, bel ve bacak ağrısı yürümekle, iş yapmakla ve ayakta kalmakla, öksürmekle artarken sert yatakta yatmakla azalabilir.
Hastalığa yanlış yaklaşımlar nelerdir?
Ulkemiz geneli düşünüldüğünde maalesef insanlarımızın büyük bir kısmı hastalıkları konusunda çok bilinçsiz. Ağrı içinde kıvranırken doktora gitmeyi tercih etmiyor da hiçbir bilimsel temele dayanmayan birtakım yöntemlere başvuruyorlar. Beline bal, incir, balık bağlatan hastalardan tutun da, cildini ciddi şekilde kestiren, yaktıran, sülük koyan veya bilinçsizce çektiren hastalara kadar yüzlerce bilim dışı uygulamaya şahit olmaktayız. Halbuki bel fıtığı bir çeşit değildir ve hastalığın değişik safhalarında farklı tedavi metodlarını uygulamak gerekmektedir. Neticede basit bir tedavi ile iyileşmesi mümkün iken, bilinçsizce yapılan uygulamalar sonucu ameliyatlık hale gelmiş hastalarla sık sık karşılaşmaktayız.
Bu konu ülkemiz insanı için önemli bir problemdir. Ancak bu problemin çözümünde başta biz doktorlar olmak üzere herkese önemli görevler düşmektedir. Devletin eğitim kurumları ve medyanın halkın bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi noktasında daha aktif bir tavır ortaya koymaları gerekir.
Bel f ıtığından nasıl korunulabilir?
Diğer hastalıklarda olduğu gibi bel fıtığına da yakalanmamak en iyisidir. Yani tedbirler hastalığa yakalanmadan önce alınmalıdır. Kişi hiç bir zaman çok ağır bir yükü kaldırmamalı, bir yük kaldıracaksa mutlak surette dizlerini kırarak o cismi yerden almalı ve o şekilde kaldırrnalıdır. Yani belden eğilerek kaldırmamalıdır. Hiçbir cismi uzanarak almamalıdır. Mesela raftan kitap alırken uzanmamalıdır. Telefon bile çalsa, uzanarak almamalıdır. Daima cisimlere yaklaşarak, ara da mesafe bırakmaksızın almalıdır. Sağlıklı iken bel ve karın adalelerini güçlendirici egzersizler yapmak yararlıdır. Bu konuya aşağıda 50 tavsiye bölümünde daha açık bir şekilde değineceğiz.
Teşhis nasıl konur?
Bel ve bacak ağrısı ile seyreden hastalıklar çok çeşitlidir. Yani bel ve bacak ağrısı bulunan her hastaya "mutlaka bel fıtığıdır" peşin hükmü ile yaklaşmamak gerekir. Bel fıtığını taklit eden daha pekçok hastalık vardır. Basit bir spor yaralanmasından romatizmaya, enfeksiyon hastalıklarından kansere kadar birçok hastalık bel ve/veya bacak ağrısıyla seyredebilir. Bu nedenle öncelikle teşhisin ne olduğu net olarak ortaya konmalıdır. Çünkü tedavide başarıya giden yol herşeyden önce doğru teşhisten geçer. Bunun için de ilgili uzman hekime müracaat etmek gerekir. Hekim hastanın şikayetlerini dinleyecek, muayenesini yapacak ve hastalığıyla ilgili tüm tetkik ve tahlilleri yaptıracaktır.
Düz röntgen filmleri bugün de değerini korumakta olup, ihmal edilmemelidir. Ancak belden iğne yapılıp içeriye kontrast madde verildikten sonra film çekilmesi tekniği (Myelografi) giderek daha az kullanılmaktadır. Çünkü günümüzde görüntüleme teknik leri çok ilerlemiş ve artık hastanın belinden iğne yapılmasına gerek kalmayacak seviyeye gelmiştir. Aslında son yirmi yıl içerisinde kullanım alanına giren noniyonik kontrast maddeler iğne tekniğinin yan etkilerini oldukça azaltmıştır. Fakat buna rağmen bizzat iğne tekniğinin kendi yan etkileri olabildiğinden dolayı myelografiden mümkün mertebe uzak durmakta yarar vardır. Bunun yeri ne güçlü manyetik rezonans cihazları tercih edilmelidir.
Bel fıtığının teşhis ve ayırıcı teşhisisinde EMG dediğimiz tetkik yöntemi de yararlıdır. Çünkü bu yöntem ile hastada bulunan bozuklukların sinir dokusuna mı, yoksa kas dokusuna mı ait olduğu ortaya konabilmekte, diğer hastalıkların bel fıtığından ayırımı yapılabilmektedir. Bazen de bu teknik, cerrahın ameliyat kararını bile etkileyebilmektedir.
Bel ve/veya bacak ağrısı bulunan bir hastada genellikle bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans gibi ileri tetkik yöntemlerine başvurulur.
Ozellikle manyetik rezonans görüntüleme metodu teşhiste ve ayırıcı teşhiste büyük kolaylıklar sağlar. Ayrıca hastanın X-ışını almaması ve çeşitli planlarda mevcut olan üstün görüntüleme yeteneği manyetik rezonansı son yıllarda giderek daha da öne çıkarmaktadır.
Neticede; yapılan muayene, tetkik ve tahliller sonucunda hastanın bel fıtığı olup olmadığı, bel fıtığı ise hangi safhada olduğu net olarak ortaya konacaktır. Yani bel fıtığı teşhisinin konmuş olması yeterli değildir. Hastalığın hangi safhada olduğunu da tesbit etmek gerekir. Çünkü tedavinin şekli buna göre değişecektir.
Tedavi
Bel fıtığı rahatsızlığı bulunan bir hastada hastalığın hangi safhada olduğu iyi bir muayene ve ileri tetkik metodları ile net olarak tesbit edildikten sonra tedavi safhasına geçilir. Bundan sonra, pratik olması açısından, hastalar cerrahi müdahale gerekenler ve cerrahi müdahale gerekmeyenler diye iki büyük gruba ayrılabilirler. Bel fıtığı gelişiminin erken dönemlerinde konservatif tedavi adı verilen cerrahi-dışı tedavi metodları uygulanır. Bu safhada, hastaya bütün dünyada ağrı kesici, adale gevşetici ve antienflamatuar ilaçlar verilir. Sert yatak istirahati tavsiye edilir. Fizik tedavi yapılabilir. Lazer ile tedavi cihetine gidilebilir. Yine ciltten birtakım girişimlerde bulunulabilir.
Bel fıtığının tedavisini bir ekip işi olarak görmekte yarar vardır. Nöroşirürji (Beyin Omurilik-Sinir Cerrahisi), Nöroloji, Anestezi, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doktorlar ile Diyetisyen, Psikolog ve Fizyoterapistler bu ekibin içinde yer al malıdır. Gerektiğinde diğer bazı branşlardaki uzman doktorların görüşlerine de müracaat edilmelidir. Bu ekibin elinde bir Fizik Tedavi Unitesi ve bu ünitede Lazer, İnfraruj, Ultrason, Kısa dalga diatermi, TENS, NMES, Diadinamik akım, Mikrodalga, Vakum interferans, Traksiyon (Programlanabilir hafızalı otomatik cihaz ile bel çekme) ve rehabilitasyon araç-gereçleri de hazır bulun malıdır.
Bütün bu prensipler ışığında modern imkanlar kullanılarak hastaların büyük bir kısmı ameliyat harici metodlarla tedavi edilebilir. Prensip olarak cerrahi müdahale son çare olarak düşünülmelidir. Ancak hastalık ilerlemiş ve yapılan muayenede bazı şartlar teşekkül etmiş ise [ki bu şartlar uluslararası Nöroşirürji camiası nezdinde genel kabul görmüş ve klasik kitaplara kadar geçmiş kriterlerdir; o zaman ameliyat kararı verilir. Bu kararı verirken cerraha bilgisayarlı tomografi veya manyetik rezonans görüntüleme metodu büyük oranda yardımcı olur.
Hamilelikte bel fıtığı
Bel fıtığının tedavisi bütün dünyada bir takım özellikler arzeder. Hamilelik ise bu konuda birtakım zorlukları beraberinde getiren ve tamamen özel bir durumdur.
Hamile bir bayanda ilerleyen aylarda karın içinde büyüyen cenin normalde bele ilave bir yük oluşturur ve belin biyomekaniğini olumsuz yönde etkiler. Fakat cenin yavaş büyüdüğünden dolayı bel ve sırt adaleleri ile destek dokular bu gelişmeye uyum gösterirler ve ön kısımda yer alan ağırlığı dengelerler. Bu sebeple gebeliğin ilk aylarında yapılacak risksiz ve hafif egzersizler ilerideki aylar da anne adayına büyük avantajlar sağlar. Ancak hamilelikle birlikte bel fıtığı da mevcutsa doktor ve hastanın işi bir hayli zordur. Çünkü zorluk daha teşhis döneminde başlamaktadır. Net bir teşhis için gerekli olan röntgen filmi çekimleri ve bilgisayarlı tomografi tetkiki bebeğe zararlı olabilecek x-ışınları ne deniyle yaptırılamamaktadır. [Mutlak surette gerekli ise manyetik re zonans ile görüntüleme düşünülebilir]. Özellikle ilk üç ayda hastaya ilaç da verilememektedir. Böyle bir dönemde şiddetli bel ve bacak ağrısı bulunan bir hastayla karşı karşıya kalan doktor gerçekten büyük sıkıntı çekmektedir. Ancak bu durumda bile yapılabilecek birtakım şeyler vardır.
Bel fıtığı bulunan ağrılı bir hamile hasta öncelikle mutlak sert yatak istirahatine alınmalıdır. İlk üç aydan sonra evde hastanın beline yapılan sıcaklık uygulamaları ve hafif masajlar kısmen de olsa rahatlık sağlayabilmektedir. Ayrıca doktor kontrolünde karın kaslarına yönelik egzersiz programı da uygulanabilir. Mümkün mertebe hasta rahatlatılarak ve fıtığın daha fazla ilerlemesine engel olacak tarzda tedbirler alınarak bu kritik dokuz ayın atlatılması temin edilmelidir.
Doğum esnasında, Nöroşirürji Uzmanı doktor ile hastayı takip eden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı son durumu bir kez daha beraberce değerlendirerek, normal doğum ile sezaryen arasında bir karara varırlar. Doğumdan sonra ise hasta tekrardan ele alınarak normal şartlarda teşhis ve tedavi metodları uygulanır ve kesin netice de o zaman elde edilir.
Doğum ne şekilde olursa olsun (Sezaryen veya normal doğum) doğumdan sonra karın kasları gevşemiş halde olacağından, lohusalık döneminde hasta karın adalelerini güçlendirici egzersiz programlarına mutlaka alınmalıdır.
Bel fıtığı nüks edebilir mi?
Bel fıtığı hastalarında nüks olayına zaman zaman rastlanır. Fakat nüks oranı, ameliyat olan ve olmayan hastalarda oldukça farklıdır. Ameliyat gerekmeyen ve konservatif tedavi ile iyileşen hastalarda bel fıtığı kolayca nüksedebilir. Mutlaka ağır bir yük kaldırmak da gerekmez. Bazen öksürmekle bile hastalık nüksedebilir.
Ameliyat olan hastalarda ise bel fıtığının aynı yerden nüksetmesi çeşitli cerrahi merkezler arasında farklı oranda olsa da genelde çok nadirdir. Fakat beldeki diğer bir mesafe de bulunan ve dejenere olan diskin nüksetmesi her zaman söz konusu olabilir. Çünkü belde bulunan fıtıklaşmış bir disk boşaltıldığı zaman geride daha dört adet sağlam disk kalmakta ve görevlerini sürdürmektedirler.
Bunların da zamanla dejenere olması ve bir bel fıtığının ortaya çıkması klinikte rastlanabilecek sıradan olaylardandır. Ancak kişi sağlıklı iken egzersizler yapar ve aşağıda belirteceğimiz öğütlerimize harfiyen riayet ederse, bel fıtığına yakalanma bu hastalığın nüksetmesi riski en aza indilmiş olur.

Son düzenleyen GusinapsE; 20 Eylül 2006 01:43
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Eylül 2006       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bel fıtığı ve korunma yolları
Doktora müracaat nedeni olarak bel ağrısı soğuk algınlığından sonra ikinci sırada yer alıyor. İnsanların yaklaşık % 80’i hayatları boyunca en az bir defa bel ağrısı çekiyor.


Prof. Dr. Ahmet Akgündüz
Güncelleme: 20:43 ET 28 Mayıs 2005 Cumartesi

28 Ekim 2004 — - Bel fıtığı veya başka sebebe bağlı bel rahatsızlığı geçiren herkesin günlük yaşamında yapması ve yapmaması gerekenleri bilmesi gerekir.




BEL FITIĞI
Belimizde 5 adet omur kemiği var. Bu kemikler arasında da disk adı verilen kıkırdaklar bulunur. Disk özel bir bağ dokusu organıdır ve omurganın dayanıklılığına, hareketliliğine ve zorlamalara karşı dirençli olmasına; omurgaya uygulanan şok şeklindeki darbelerin emilmesine ve kuvvetin çevre dokulara dengeli bir şekilde dağılmasına hizmet eder.
Bel fıtığı, beldeki omur kemikleri arasında bulunan ve adeta bir amortisör gibi görev yapan bu disklerin fıtıklaşması sonucu ortaya çıkan bir rahatsızlıktır.
Disklerin iç kısmın da nükleus pulpozus denen jöle kıvamında yumuşak bir bölüm, bunun dışında da anulus fibrozus adı verilen daha sert bir fibröz tabaka vardır. Dıştaki tabakanın anatomik bütünlüğünün bozularak içerideki yumuşak kısmın dışarıya doğru taşmasına fıtıklaşma denir.
Fıtıklaşan yani dışarıya doğru taşan disk omurilik kanalı içinden veya kendisinin arka-yan tarafından geçmekte olan sinirleri sıkıştırır ve hastalık böylelikle kendisini belli eder. Ayrıca fıtıklaşmış diskten ortama salınan bazı kimyasal maddeler de sinir köklerini etkileyerek ağrıya neden olurlar.

RİSKLİ POZİSYONLAR
Günlük aktivitelerimiz esnasında vücudumuzun dikey veya yatay konumda aldığı çeşitli pozisyonlar ve beraberinde ortaya konan faaliyetin şekli bel fıtığına yakalanma riskini önemli oranda artırır veya azaltır. İnsanın dikey pozisyonda bulunması omuriliğin alt kısımlarını önemli miktarda basınç altında bırakır. Çünkü bu kısmın yukarısında yer alan tüm vücut ağırlığı birkaç santimetre karelik dar bir omur parçası üzerine biner ve bu küçük kısım tarafından taşınır.
Buna karşılık vücudun dik değil de desteksiz bir tarzda eğik pozisyona gelmesi, yani düşey olarak orta hattan sapması beldeki omurlar üzerine binen yükü, yani basıncı bariz şekilde daha da artırır. Yapılan bilimsel araştırmalarda beldeki diskin içerisine basınç ölçebilen bir cihazla girilmiş ve çeşitli vücut pozisyonlarının diskteki basıncı ne şekilde etkilediği araştırılmıştır. Görülmüştür ki, burada bele en az yükün bindiği pozisyon, kişinin sırtüstü yattığı ve bacaklarının altını bir cisimle destekleyerek hafifçe yükselttiği pozisyondur.
Ayrıca sandalyede desteksiz otururken bele binen yük, ayakta dik olarak dururken bele binen yükten daha fazladır. Halbuki insanlar bunun tam tersinin doğru olduğunu zannederler. Neticede ayakta dik pozisyonda dururken bele binen yükün gerçekte daha az, otururken daha fazla olduğu bilinmelidir. Bu pozisyondan daha kötüsü, yani belde bulunan disklerdeki basıncı daha da artıran durum, sandalyede otururken öne doğru eğilerek yerden bir cismi almaktır. En kötüsü ise ayakta dururken öne doğru eğilerek dizler düz konumda yerdeki bir ağırlığı kaldırmaktır. Bu durumda kaldırılan ağırlığın miktarı arttıkça bel fıtığına yakalanma riski de giderek artacaktır.
Oturur pozisyonda iken kişi arkasına bir destek koyarsa veya oturduğu sandalyenin arka kısmını geriye doğru tedrici olarak yatırmaya başlarsa, bele binen yük de giderek azalacak ve bel bu durumda çok daha rahatlamış olacaktır. Öksürmek, gerinmek veya kahkaha ile gülmek ise belde yer alan disklerdeki basıncı bariz şekilde artırır. Şikayetleri bir öksürmeyi takiben başlayan pekçok hasta ile karşilaşmaktayiz. Sağlıklı bir bele sahip olmak için günlük yaşantımızda riskli pozisyonlardan daima uzak durmalıyız.

KİMLERDE GÖRÜLÜR
Toplumun çeşitli kesimlerinde bel rahatsızlığı o kadar sık görülür ki, birçok ülkede yapılan istatistiklere göre doktora müracaat nedeni olarak bel ağrısı soğuk algınlığından sonra ikinci sırayı yer alır. İnsanların yaklaşık % 80’i hayatları boyunca en az bir defa bel ağrısı çeker.
Bel rahatsızlığına her yaş grubunda rastlamak mümkündür fakat bel fıtığı orta yaşlarda daha sık görülür. Hareketsiz bir iş ve hayat tarzı, daha çok oturarak çalışmak, şişmanlık, ağır şeyler kaldırmak, mücadele sporları, bilinçsiz spor yapmak, yanlış oturuş ve duruş alışkanlığı, huzursuz bir ortamda ve stres içinde yaşama, sigara ve alkol kullanma, uzun süre otomobil kullanma, bedensel faaliyetlere ısınmadan başlamak birer risk faktörüdür.
Bu risk faktörleri bir insanın günlük yaşantısında ne kadar çoksa o kişinin bel fıtığına yakalanma ihtimali de o kadar yüksek olur. Hele bir de genetik olarak yatkınlık varsa bel fıtığıyla tanışmak sürpriz sayılmaz. Uygun olmayan sandalyelerin üzerinde hergün saatlerce süren bir ofis hayatına mahkum insanlar bel fıtığının müstakbel adaylarıdır.

BEL İÇİN EGZERSİZLER
Genel sağlık açısından olduğu gibi bel sağlığı için de sporun ve sağlıklı iken yapılacak egzersizlerin önemi büyüktür. Bel, sırt ve karın adalelerini güçlendirmek için gerekli spor ve hareketlere ömür boyu devam edilmelidir. Ancak bel fıtığı gelişmesine zemin hazırlayabilecek veya bizzat neden olabilecek mücadele sporları yerine, yüzme, yürüme ve bisiklet sürme gibi sporlar tercih edilmelidir.
Yüzlerce egzersiz hareketi içerisinden de rastgele hepsini yapmak yerine belirli hareketlere öncelik tanınması gerektiğini düşündüğümüzden, bele fazla yük bindirmeyen ve gelişmekte olan bir bel fıtığını ilerletmeyecek en emniyetli dokuz hareketi sizler için seçtik. Hikayesinde daha önce geçirilmiş bir bel rahatsızlığı bulunan veya bel fıtığına muhtemelen aday olan kimselerin bu hareketleri yapmaları faydalıdır. Ancak egzersizler yapilirken dikkat edilmesi gereken bir takım hususlar vardır:
Egzersizler havası temiz bir ortamda (Hava müsaitse evde pencereler açılabilir) altında sunta veya tahta bulunan halı veya battaniye gibi sert bir zeminde yapılmalıdır. Yumuşak veya deforme olabilen yataklar üzerinde egzersiz ve spor yapılmamalıdır.
Bel fıtığı rahatsızlığına yakalananlar hastalıgın akut ağrılı döneminde bu hareketlere başlamamalı, istirahati tercih etmelidirler. Şikayetler geçtikten sonra doktora danışılmalı ve egzersizlere ondan sonra başlanmalıdır.
Egzersizlere başlanınca ilk günden itibaren çok çabuk bir iyileşme beklenmemeli, sabırla hareketlere devam edilmelidir. Hareketlerin sayısı ve tempo gün geçtikçe yavaş yavaş artırılmalıdır. Başlangıçta aşırılığa kaçarak daha kötü bir duruma düşülmemelidir.
Konunun uzmanı olan doktor başka şekilde tavsiye etmemiş ise ilk bir ay her hareket günde beş defa yapılmalıdır. Daha sonra her ay hareketler beşer beşer artırılarak egzersizlere devam edilmelidir.
Ani ve zorlayıcı hareketlerden uzak durulmalıdır. Sizin için seçtiğimiz aşağıdaki dokuz çeşit egzersiz risksiz olup daha çok bunlar tercih edilmelidir.
Hareketler esnasında veya sonrasında normalde mevcut ağrının artmaması gerekir. Bu yüzden egzersiz sonrası şiddetli ve 15 dakikadan fazla süren bir rahatsızlık ortaya çıkarsa doktora danışılmalıdır.
Rahatsızlık bir saatten fazla sürüyorsa o hareket egzersiz programından çıkartılmalıdır.
Bel fıtığı ameliyatı olanlar operasyonun üzerinden üç hafta geçmeden egzersizlere başlamamalı, daha sonra başlayarak her hareketin sayısını yavaş yavaş artırmalıdırlar.
Bu bilgiler haricinde hastanın kafasında herhangi bir soru oluşursa, uzman doktor hiç tereddüt etmeden hemen aranmalı ve yanlış bir iş yapmaktansa konunun doğrusu uzma
Son düzenleyen Pasakli_Prenses; 25 Aralık 2008 01:12
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
20 Eylül 2006       Mesaj #4
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Cerrahi tedavi
Nöroşirürji uzmanı olan doktor kesin olarak ameliyata karar vermiş ise, artık amelitı geciktirmemek gerekir. Çünkü gecikme neticesinde bazen felce kadar giden telafisi imkansız birtakım problemler ortaya çıkabilmektedir. Buna karşılık zamanında yapılan, uygun ve yeterli bir cerrahi müdahale hasta ömür boyu rahat ettirebilmektedir.
Mutlak surette ameliyat gereken hastalar operasyonun hiçbir safhasında dokulara çıplak gözle müdahale etmeyip, ciltten itibaren görüntüyü büyüten mikroteknik ile ile çalışmakta yarar vardır. Çünkü binlerce yıl önce söylenmiş bir tedavi prensibi olan "Öncelikle hastaya zarar vermeyiniz" sözü bugün geçerlidir. Bel fıtığı operasyonlarında dar derin bir sahada, üstelik de sinir kökleri gibi çok hassas yapıların çevresinde cerrahi girişim sürdürüldüğü için görüntüyü büyüterek çalışmanın yanında sahanın iyi aydınlatılması da önem arzeder. Bunun için de ekibin lideri olan cerrah önceden bütün tedbirleri almalıdır. Böyle olunca sinir elemanları ve çevre dokular görüntü alanına büyütülmüş ve mükemmel bir şekilde aydınlatılmış olarak gelmekte, ciltten itibaren kontrollü gidildiği için lüzumsuz kanamalar olmamakta, daha emniyetli, temiz ve estetik, hatta ameliyat sonrası dönemde dikiş aldırmaya dahi gerek kalmayan, hasta için kolaylıklar arzeden bir cerrahi ortaya çıkmaktadır. Böyle bir cerrahi girişim sonrasında hastaların günlük nornıal aktivitelerine kavuşmaları da daha kısa sürede olmaktadır.
Tedavinin hedefi
Yukarıda sözünü ettiğimiz iyi yetişmiş tecrübeli personel ve gerekli olan ekipmanlar hazır edildikten sonra hizmetin kalitesini dünyanın en ileri ülkeleri seviyesine yükseltmek hedef alınmalıdır. Bir hasta ister konservatif tedavi adı verilen ameliyat dışı yöntemlerle tedavi edilmeye çalışılsın, isterse de son çare olarak ameliyat gereksin bu hedeften asla taviz verilmemelidir.
Tedavide dünyanın en ileri ülkeleri seviyesine ulaşabilmek için kaliteli bir fiziki ortamda iyi bir araç-gereç donanımı ile birlikte hizmet vermek gereklidir, fakat yeterli değildir. Bunun için iyi yetişmiş kaliteli personelin bilgi ve tecrübe ile birlikte spesifik hale getirilmeleri de hizmetin kalitesini artıran önemli bir faktördür. Çünkü uzman doktorlardan fizyoterapistlere hatta sekreterlere kadar sadece bel fıtığı hastalarının tedavisi ile meşgul olan kadrolarda zamanla muazzam bir bilgi birikimi ve tecrübe meydana gelmektedir. Sadece bel fıtığı için değil, diğer branşlarda da uzman doktorların mümkünse bir tek hastalık üzerinde yoğunlaşarak spesifik hale gelmeleri ve spesifik tedavi merkezleri kurmaları hizmetin kalitesini artıracaktır.
Sert yatak istirahati
Ameliyat gerekmeyen hastalara uzman doktor tarafından sert yatak istirahati uygun görülmüş ise bunun ortalama süresi üç haftadır. Uzman doktor hastanın tedaviye vereceği cevaba göre bu süreyi artırabilir veya azaltabilir. Yatılan yer, altında sunta veya tahta bulunan 3-4 kat battaniye veya ince bir yatak olmalıdır. Bu yatak yaylanmamalır ve deforme olmamalıdır.
İstirahat süresince mümkün mertebe yataktan çıkmamalı, yemek dahi yatakta yenmeli, hatta namazlar bile yatakta sağ yan tarafa yatarak kılınmalıdır. Hasta daha çok sırt üstü yatmalı, ayaklarını toplamalı ve sırt üstü pozisyonda yorulunca da yan tarafa dönerek istirahat etmelidir. Hiçbir zaman yüzüstü yatmamalıdır. Sert yatak istirahati süresince doktorunun kendisine verdiği ilaçları da kullanmalıdır.
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
11 Ocak 2007       Mesaj #5
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Tarihcesi
Omurilik ve omurgayı ilgilendiren rahatsızlıklara binlerce yıl önceki Hint ve Mısır yazılı kaynaklarında dahi rastlamamıza rağmen, bel fıtığı hakkında bilgilerimizin gelişimi çok yavaş seyretmiş ve söz konusu hastalık ancak yirminci yüzyılın ikinci çeyreği içerisinde bugünkü anlamda tanımlanarak tedavi edilmeye başlanmıştır.

İlk çağlarda bacağa doğru aniden vuran şiddetli ağrıların izahı birtakım gizli güçlerle yapılmaya çalışıldı. Çeşitli toplumlarda mevsimlere bağlı hava değişiklikleri, aşırı egzersiz, ata binmek, cinsel aktivite gibi nedenlerin bu konuda etkili olabileceği düşünüldü.
Antik çağda Hipokrat, Galen, Oribasius, Aegina'lı Paulus; orta çağda İbn-i Sina, Ebu'l-Kasım, Şerefeddin Sabuncuoğlu gibi değerli bilim adamları bel ağrısı ve çeşitli spinal rahatsızlıklar konusunda çalışmalar yaptılar.
Nihayet, Rönesansla birlikte insan anatomisi üzerinde araştırmalar başladı ve onaltıncı yüzyılda omur kemikleri arasındaki diskin anatomik tanımlanması yapıldı. Bilimsel gelişmeler devam etti ve onsekizinci yüzyılda bacak ağrısının çeşitli şekilleri bildirildi. Ondokuzuncu yüzyılda bel ve bacak ağrısı arasındaki ilişki net olarak ortaya konuldu ve hastanın bacağı düz biçimde havaya kaldırıldığında siyatik siniri oluşturan kökleri geren ve böylece bacakta ağrı ortaya çıkartan test geliştirildi

Hastalığı anlamak yönünde bütün bu gelişmeler devam ederken tedavide maalesef geri kalındı ve bele hacamat yapmak, şişe çekmek, yakarak kabarcıklar oluşturmak gibi ilkel yöntemler yirminci yüzyıla kadar varlığını sürdürdü. Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde Röntgen ışınlarının teşhiste yaygın olarak kullanılması ve omurilik kanalının içine hava ve kontrast maddeler verilmesi ile büyük ilerlemeler kaydedildi. Ancak bu arada bel çektirme ve maniplasyon (el ile bele müdahale) neticesi felç kalan vakalar yayınlandı. Acı tecrübeler yaşandı. Bu arada cerrahlar omurilik kanalı içinden geçen sinir elemanlarına bası yapan kıkırdak parçalarını ameliyatla boşalttıkları zaman hastaya yararlı olabildiklerini gördüler, ancak bu lezyonları uzun bir süre tümör olarak tanımladılar. Hastalığın travmaya veya tümöre bağlı gelişebileceği görüşleri tartışıldı.

Bel Fıtığı
Nihayet, 1934 yılına gelindiğinde Harvard Tıp Okulu'nun araştırma ve uygulama hastahanesi olan Massachusetts General Hospital'da görev yapan iki nöroşirürji uzmanı (W. J. Mixter ve J. S. Barr) bütün bu tartışmalara son noktayı koydular. Bu iki cerrah, tümör teşhisi konmuş 30 vakayı tekrar araştırdılar, patoloji kayıtlarını yeniden gözden geçirdiler ve bunların çoğunda hastalığın diskin fıtıklaşmasına bağlı olduğunu gördüler. Bulgularını New England Journal of Medicine dergisinde yayınladılar ve bel fıtığı konusunda bugün de kabul gören klasik tanımlama ortaya çıktı.

Bu çalışma yayınlandığında büyük ilgi topladı. Küçücük bir kıkırdak parçasının omurilik kanalına doğru uzanarak böylesine şiddetli bir bacak ağrısı yapabilmesi, hatta felce kadar giden komplikasyonlara yol açabilmesi bazı kişilere tuhaf ve inanılmaz geldi. Bu iki değerli bilim adamı kendilerine hayretlerini bildiren meslektaşlarına "Buna biz kendimiz de zor inandık, ama gerçek böyle!" mealinde sözler söylediler.

Zamanla teşhis vasıtaları da gelişti. Omurilik kanalına verilen kontrast maddeler noniyonik hale getirildiler ve komplikasyonlar azaldı, ancak yine de hastanın belinden iğne yapılıyor olması bir dezavantajdı.

Bel Fıtığı
Şekil 1: Düz bacak kaldırma testi
1970'li yıllarda bilgisayarlı tomografi tekniğinin yaygınlaşması teşhiste büyük kolaylıklar sağladıysa da asıl ilerleme 1980'li yıllardan itibaren manyetik rezonans görüntüleme metodunun kullanım alanına girmesiyle oldu. Bu sayede, hastalar zararlı ışın almadan bel fıtığı teşhisi konabilmekte ve diğer hastalıklardan ayırıcı teşhis daha rahat yapılabilmektedir. Ayrıca bel fıtığının türü ve safhası net olarak tesbit edilebilmekte ve hastaya en uygun tedavi şekli kolayca seçilebilmektedir. Bu da tedavinin başarısına önemli katkıda bulunmaktadır.

Bir yandan teşhis vasıtaları gelişirken diğer yandan tedavide de büyük ilerlemeler kaydedildi. İlk zamanlar fıtıklaşan disk, arkadaki kemik kısım tamamen çıkartılarak ve dura denen zar açılarak boşaltılıyordu. Zamanla kemikten az bir bölüm alınarak ve duranın dış kısmından ilerlenerek fıtık boşaltılmaya başlandı. Seçilmiş bazı vakalarda ciltten birtakım girişimler ve lazer ile de tedaviler geliştirildi. Günümüzde ameliyat mikroskobu veya lup kullanılarak uygulanan mikroteknik sayesinde en zor vakalarda dahi hastaya zarar vermeden, sinir elemanlarında ilave hasar oluşturmadan estetik ve emniyetli operasyonlar gerçekleştirilebilmektedir. Ayrıca mikroendoskopik diskektomi tekniği de giderek yaygınlaşmaktadır.

Tıptaki gelişmeler hızla devam etmekte ve bu da öncelikle hastalara olumlu olarak yansımaktadır. Yetmiş yıl önceki hastalar bir kenara, yirmi yıl, hatta on yıl önceki hastalara göre bile bugünkü hastalar ne kadar şanslıdırlar diye düşünüyorum.
Kaynak:belfıgı.com
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
18 Mayıs 2008       Mesaj #6
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Bir tarafa yatarak uyuma durumunda, yatılan yöne bağlı olarak burun deliklerimizin birisinin tıkanırken, diğerinin açıldığı ve solunumun açık olan burun deliğinden yapıldığı araştırmalarla belirlenmiştir.


Ayrıca nefes alınan burun deliği ile beynin yarımküreleri ve sempatik-parasempatik sinir sistemleri arasında da bir münasebet olduğu, çalışmalarla gösterilmiştir.

Sağ tarafa yatılması durumunda, sağ burun deliği tıkanmakta, sol burun deliği açılmaktadır. Sol burundan yapılan nefes alma ile sağ beyin yarımküresinin aktivitesi artar.


Sağ beyin yarımküresinin uyarılması, parasempatik sinir sistemimizin faaliyetlerini artırmasına, kalp hizimizin yavaşlamasına, tansiyonumuzun düşmesine ve mide-bağırsak faaliyetlerimizin yavaşlamasına neden olur... Dolayısıyla kalbimiz daha az yorulur, uykuya dalmamız daha kolaylaşır, bu da istirahatimizin daha iyi olmasına imkân sağlar.
Diğer yandan sol tarafa yatılırsa ne olur?


Sol burun deliğinin tıkanması ile birlikte sağ burun deliğinden nefes alınması, sempatik sinir sisteminin faaliyetlerinde artışa yol açar; bu durumda kişi heyecanlanmış gibi olur ve kalp atışlarındaki hızlanma ile kalp daha da yorulur. Bu yüzden uykuya dalma zorlaşır.

Çünkü kalp atım hızının, tansiyonun, heyecan ve dikkatin artması uykuya engel olabilir. Sol tarafımız üzerine uyumada ise vücudumuz daha çok yıpranacaktır.

Sırtüstü veya yüzüstü yatınca durum ne olacaktır?
Yüzüstü yatmak zaten uzun süre mümkün olmadığı gibi, kalp, akciğerler ve mide bu durumda baskı altında olduğu için, ciğerlerimiz ve midemiz sıkışıp rahatsızlık verebilir.Sırtüstü yatıldığında ise bu rahatsızlıklar olmayabilir. Ancak uykuya dalmada gecikme olabilir. Bu durum da vücudun tam dinlendirici bir uykuya geçmesine ve dinlenmesine engel olabilir. Çünkü bu durumda gündüz olduğu gibi iki burun açık olacak ve parasempatik sistem uyarılamayacaktır. Ayrıca sırtüstü yatılması durumunda mide ve bağırsakların fonksiyonlarını gerçeklestirmesi biraz daha zorlaşacaktır.

En faydalı ve belki de en az zarar görebileceğimiz yatış pozisyonun:
"Sağ yana yatarak ve ayakları vücuda doğru çekerek uyuma" şeklinde olduğu, yapılan araştırmalarla ancak bugün doğrulanabilmektedir.

Bu yatış seklinde hem mide ve bağırsaklar korunmakta,hem de sindirimin daha kolayca tamamlanması mümkün kılınmaktadır
karayel - avatarı
karayel
Ziyaretçi
6 Eylül 2008       Mesaj #7
karayel - avatarı
Ziyaretçi
Erişkinlerin %80'i hayatlarının bir döneminde en az bir kez bel bölgesindeki ağrıdan yakınmaktadır.


Bel fıtığı, genelde 30- 60 yaş arasındaki erişkin grupta sık görülmesine rağmen, hemen her yaşta ortaya çıkabilir. Bel fıtığının özellikle görüldüğü bir gruptan ziyade, bel fıtığına yol açabilecek risk faktörlerinden söz edilmelidir. Bel ağrılarının ancak %3'ü ameliyat edilmesi gereken bel fıtıklarından kaynaklanır. Bu nedenle hekim muayenesi ve yapılacak incelemelerin sonuçlarına göre, ilk önerilen yatak istirahatı, ağrı kesici ve kas gevşetici ilaçların kullanılmasıdır. Alınan bu önlemlere karşın ağrı, bacaklarda uyuşukluk ve kas güçsüzlükleri geçmezse çözüm ameliyattır.
Risk grubundaki meslekler:

" Ağır fiziksel aktivite ve ağır kaldırma gerektiren meslekler (İnşaatlarda çalışanlar vs.)
" Devamlı öne eğilme, eğilerek dönme gerektiren meslekler
" Araba, otobüs, kamyon kullanma gibi vücudu sürekli vibrasyona maruz bırakan meslekler
" Uzun süre ayakta durma veya oturma gerektiren meslekler,
Futbol, halter, kürek ve güreş sporlarıyla uğraşan kişilerde bel ağrısı ve bel fıtığı sıklığı artmaktadır.
Bel fıtığının nedenleri nelerdir?

Aşırı şişmanlık bel fıtığının en sık nedenidir. Vücudumuzun ağırlığını omurgamız taşır. Omurganın esnekliğini sağlayan ve bir tür destek yastığı olarak görev yapan disklerin aşırı baskıya maruz kalması, deformasyona ve şeklin bozulmasına neden olur. Normal şeklini kaybederek dışarıya doğru kabaran, fıtıklaşan disk, baskı yaptığı sinirin fonksiyonlarını etkileyerek değişik belirti ve bulgulara neden olur.

" Vücudumuzun yükünü taşıyan sadece omurgamız değildir. Omurga boyunca uzanan tüm boyun, sırt ve bel kasları, karın kaslarının da fonksiyonu çok önemlidir. Hareketsiz yaşam, düzenli egzersiz yapmama gibi durumlarda kaslar yeterince güçlü olmadığından, kasların taşıması gereken vücut ağırlığı da omurganın üzerine ek yük getirir. Bu yük, disklerin üzerine binerek fıtıklaşmalarına neden olur. Günlük yaşantımızda farkında olmadan yük kaldırma, nesneleri itme, çekme gibi yaptığımız bir dizi harekette, omurga fizyolojisine uygun davranılmalıdır. Yerden bir yük kaldırılırken mutlaka dizler kırılarak çömelmeli, yük sonra kaldırılmalıdır. Omuz üstüne yük kaldırılırken ( Çamaşır asma, dolap yerleştirme gibi) dikkat edilmeli, varsa bir merdiven, sandalye gibi bir yükseklik üzerinden bu işler yapılmalı, yukarı doğru uzanılmamalıdır. Günlük çalışma sırasında özellikle masa başında, tam dik pozisyonda oturmalı ve sandalye bel girintisini destekleyecek biçimde seçilmelidir. Sandalyenin uygun olmadığı durumlarda, bel girintisini destekleyecek ilave bir yastık aynı işi görecektir. Yataktan kalkarken aniden bele yük bindirerek doğrulmaktan kaçınılmalıdır. Önce yan dönmeli, sonra ayakları yatak kenarından aşağı sarkıtıp dirseklerden destek alınarak doğrulanmalıdır.
Bel fıtığının belirtileri nelerdir?

Tek veya her iki bacağa vuran ağrılar, ayaklarda uyuşmalar, hareket kısıtlılıkları, yürüme ve oturmada güçlük bel fıtığının belirtileridir. Bel fıtığı ilerlerse iktidarsızlık, çabuk yorulma, idrarını tutamama, yürüyememe gibi belirtiler de eklenebilir.
Bel fıtığının tedavisi nedir?
Bel fıtığı başlangıç aşamasındaysa…Bel fıtığın tedavisi fıtıklaşmanın, yani disk dediğimiz elastiki maddenin bacağa giden sinirlere yaptığı basının derecesine bağlıdır. Eğer sadece bel ve bacak ağrısı mevcut, herhangi bir uyuşukluk, güç kaybı, hareket kısıtlılığı yoksa bel fıtığı başlangıç safhasında demektir. Bu halde hastaya kas gevşetici ilaçların verilmesi, yatak istirahatı ve belini zorlayacak hareketlerden kaçınması önerilir. Ayrıca; kesinlikle iki kiloyu aşan ağırlıkları kaldırmamaları, eğer yerden bir şey alınacaksa çömelerek alması söylenir, otururken belinin arkasına bel boşluğunu yok edecek şekilde bir yastık koymaları ve yirmi dakikadan fazla oturmamaları (Eğer mesleği gereği uzun süre oturması gerekiyorsa her yirmi dakikada bir yürümesi), stresten kaçınmaları önerilir.
Çok sert zeminler sanıldığının aksine yararlı değil zararlıdır. Kaliteli bir yaylı yatakta ve hastanın kendince en rahat edebildiği pozisyonda yatması daha uygundur.
Bel fıtığı ilerlediyse…Eğer yukarıdaki önerilere, istirahata ve kas gevşetici ilaçlara rağmen hastanın şikayetleri devam ediyorsa fizik tedavi uygulanabilir. Fizik tedavi mutlaka bir uzmanın denetiminde olmalıdır. Fizik tedavi sırasında ilk bir kaç gün ağrılarda artma olabilir, ama hasta fizik tedavi uzmanının önerdiği sürece tedaviye devam etmelidir.
Eğer yapılan tüm tedavilere rağmen hastanın ağrıları geçmemiş ise nükleoplasti metodu uygulanabilir. Nükleoplasti ileri dereceye ulaşmamış bel fıtıklarında, fıtıklaşmış diske röntgen altında bir iğne ile girilerek radyofrekans dalgalarıyla diskin ısıtılması, diskin içindeki sinirlerin harap edilmesi ve diskin içinde boşluklar açarak fıtığın çökmesi esasına dayanır. Nükleoplasti, tek seans olarak, lokal anestezi altında hasta uyumadan ameliyathane şartlarında yapılır ve hastanede yatma gerektirmeden uygulanan bir metottur. Fıtığı tamamen yok etmesinin garantisi yoktur ve başarı yüzdesi çok yüksek değildir (%60-80).
Ameliyat gerekirse…Fizik tedaviye rağmen hastanın ağrıları devam ediyorsa veya geriletilmeyen bir güç kaybı, bacakta incelme, idrar tutamama, dayanılmaz ağrılar mevcutsa veya MR filmlerinde diskten bir parça koptuğu tespit edilirse çözüm cerrahi müdahaledir (Mikrodiskektomi). Ameliyatla omurilikten çıkan sinirlere olan mekanik bası giderilmelidir. Eğer cerrahi müdahale yapılmaz ve sinire bası devam ederse hastada idrarını tutamama, seksüel gücün kaybı, ayaklarda kuvvetsizlik gibi sorunlar gelişebilir. Mikrodiskektomi veya Mikrocerrahi tedavi yönteminde başarı şansı %95-97'dir
İstirahatta tabu haline gelen bir öneri sert yatak önerisidir. "Sert yatak " olarak kastedilen, üzerine yatmakla şekli bozulmayan, vücudun şeklini alabilen yatakların kullanılmasıdır. Günümüzde ticari piyasada üretilen birçok yatak markası bu ihtiyacı karşılamaktadır. Bu nedenle özellikle sert bir zeminin istirahat amacıyla yaratılması gerekli değildir. Hastanın rahat ettiği pozisyon en iyi yatma pozisyonudur, özellikle dizlerin kırılması ve araya bir yastık konması da ağrıyı azaltabilir.
Bel fıtığından korunmak için neler yapılmalı?
Yerdeki cisimleri dizleri kırmadan eğilerek kaldırmak, dizleri kırmadan ağır nesneleri itmek ve çekmek, omuz üstüne yük kaldırmak ve yukarı doğru uzanmak, masa başında uzun süre bel desteği olmaksızın çalışmak, elde uzun mesafelerde ağır yük taşımak bel fıtığını davet edici olaylardır.

Düzenli egzersiz yapmak da bel fıtığının önlenmesinde son derece yararlıdır. Tüm önlemlere karşın bel fıtığı gelişebilir. Bu durumda başvurulacak bir beyin ve sinir cerrahının önerilerine dikkat edilmelidir.

Op. Dr. Emre Oran
Memorial Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Nisan 2011       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
günlük hayatınızda dikkat etmeniz gereken , yapılması ve yapılmaması gereken bazı hususlardan bahsedeyim.

1 - Herhangi bir ağırlığı taşımanız gerekirse, yükü vücudunuza simetrik olarak paylaştırdıktan sonra taşıyın.

2 - Cisimleri bir yerden başka bir yere taşırken, belinizin eğik değil de dik pozisyonda olmasına dikkat edin.

3 - Ağır bir yükü kaldırmayı denemeyin. Kaldırmak zorundaysanız, başkalarından yardım isteyin.

4 - Hafif dahi olsa yerden bir cismi alırken dizlerinizi kırın ve çömelerek alın, belden eğilmeyin. Yükü belinizle değil, bacaklarınızla kaldırın

5- Bir eşyayı alırken ona doğru uzanmayın, yanına iyice yaklaşın ve öyle alın. Bir cismi yerden alırken de önce onu bedeninize doğru yaklaştırıp sonra yükseltin.

6 - Bir eşyayı taşırken, onu gövdenize yakın tutun. Taşınacak eşya vücudunuza ne kadar yakın olursa, omurganıza binen yük o kadar azalacaktır.

7 - İki kişi iseniz ve bir eşyayı iki ucundan tutarak taşımanız gerekiyorsa, birbirinize haber vermeksizin eşyanın bir ucunu asla bırakmayın.

8 - Bir cismi kaldırmadan önce, ne kadar ağır olduğunu tahmin etmeye çalışın. Kaldırma işlemine geçmeden önce cismi hafifçe yoklayarak test edin ve ağırlığı hakkında tam bir fikir edindikten sonra kaldırın.

9 - Cisimleri bedeninizle değil, önce beyninizle kaldırdığınızı unutmayın. Bu nedenle, ağır bir yükü mutlaka kaldırmanız gerekiyorsa, haltercilerin yaptığı gibi çok iyi konsantre olun. Kaldırırken yavaş ve temkinli hareket edin, ani hareketlerden kaçının. Adalelerinize ani yük bindirmeyin. Kaldırma esnasında karın kaslarınızı kasarak bütün kas gruplarınızı aynı anda çalıştırın. Karın ve sırt adalelerinizin kasılması omurganızı destekler.

10 - Ağır bir yükü belinizden daha yükseğe kaldırmayın. Hele bu yükü başınızdan yukarı kaldırmayı denemeniz tam bir felaket olabilir.

11 - Ayakta iken belinizi sağa veya sola doğru rotasyon yaptırıp eğilerek yerden bir şey almayın.

12- Yük elinizde iken dönmeniz gerekiyorsa belinizle değil, ayaklarınızın yerini değiştirerek dönün.

13 - Beliniz geriye doğru eğilmiş vaziyetteyken sırtınıza ağırlık yüklemeyin. Mutlaka yüklemeniz gerekiyorsa, dizleriniz biraz kırılmalı ve vücudunuz öne doğru hafif eğik olmalı.

14 - Ağır bir cismi bir yerden bir yere çekerek veya iterek tek başınıza götürmeyin.

15 - Bir cismi taşırken ayaklarınızın yere sağlam basması gerekir. Her iki ayağınız arasındaki mesafe de yaklaşık omuz genişliğinizde olmalı ve ayak uçlarınız dışa bakmalı.

16 - Sandalye veya koltukta otururken dik bir pozisyonda olmaya gayret edin ve bunu alışkanlık haline getirin. Bu esnada diz eklemlerinizin kalça eklemlerinden daha yüksekte bulunmasında, ayak tabanlarının yere temas ederken düz konumda olmasında ve yere rahatça basmasında yarar var. Otururken zaman zaman pozisyon değiştirmeniz de iyi olur.

17 - Yumuşak, alçak ve derin koltuklarda oturmayın. stabil olmayan bozuk koltukların ve yumuşak iskemlelerin belinizi tehdit ettiğini unutmayın. Kol konacak sandalye ve koltukları tercih edin.

18 - Sandalyede otururken ayaklarınızın altına bir basamak çekerseniz daha rahat edersiniz.

19 - Abdest alırken, dişlerinizi fırçalarken ya da elinizi, yüzünüzü yıkarken lavaboya doğru eğilmeyin; belinizi olabildiğince dik tutmaya gayret edin. Bu nedenle, evinizdeki lavaboların mümkünse biraz daha yüksekçe yapılmasını sağlayın.

20 - Her gün ez az 15 dakika yürüyün. Yürüme mesafesini giderek arttırın.

21 - Bir defa bel rahatsızlığı geçirmiş ve iyileşmişseniz, uzman doktorunuzun önerdiği egzersizleri aksatmadan yapın; çünkü düzenli egzersiz yapanlarda ağrının tekrarlaması daha seyrek görülür. Kronik ağrısı olan hastalar, hafif ağrılı dönemde bile egzersizlerden yararlanırlar.

22 - Sağlıklı olsanız bile her gün kaslarınızı güçlendirici egzersizler yapın. Karın, sırt ve kalça adalelerinin vücudun doğal korsesi olduğunu unutmayın.

23 - Egzersizleri, altında sunta veya tahta bulunan halı veya battaniye gibi sert bir zemin üzerinde yapın.

24 - Egzersiz hareketlerinin sayısını gün geçtikçe yavaş yavaş arttırın, başlangıçta aşırıya kaçmayın.

25 - Spor veya egzersiz yaparken ani ve zorlayıcı hareketlerden kaçının.

26 - Spor veya egzersize başlamadan önce mutlaka ısınma hareketleri yapın.

27 - Egzersiz sonrasında şiddetli ve 15 dakikadan fazla süren bir rahatsızlık ortaya çıkarsa uzman doktora danışın. Bir saati geçen rahatsızlık söz konusu ise o hareketi yapmayın.

28 - Günlük yaşantınızda ani hareketlerden sakının. Özellikle yataktan veya koltuktan kalkarken ani hareket yapmayın.

29 - Sandalyeden kalkarken bir ayağınız diğerinin önünde olmalı, bacak kaslarınız ve kollarınızın yardımıyla kendinizi yukarıya doğru iterken sırtınız dik pozisyonda bulunmalı.

30 - Yüksek iskemlelerde veya benzeri yüksek yerlerde oturmak bele binen yükü arttırır, bundan kaçının.

31 - Televizyon seyrederken veya herhangi bir gösteriyi izlerken koltukta sırtınızı kamburlaştırmak rahatsızlıklara yol açar.

32 - Her gün beyaz peynir ve bir kase yoğurt yemeyi ya da bir bardak az yağlı süt içmeyi alışkanlık haline getirin, güneş ışığından yeterince istifade edin.

33 - Vücut ağırlığınızı sürekli kontrol altında tutun. Alınan her fazla kilonun vücudunuz ve beliniz için ilave bir yük olduğunu, bunun da belinizin biyomekaniğini olumsuz yönde etkilediğini unutmayın.

34 - Uzman hekime danışmadan bel korsesi kullanmayın. Çelik balenli korselerin uzun vadede bel ve karın adalelerini zayıf bırakacağını unutmayın.

35 - Kesin teşhis konulup bel ağrınızın nedeni anlaşılmadan belinizi asla çektirmeyin ve maniplasyon (el ile müdahale) yaptırmayın. Bunun bazen felce kadar giden sonuçlara yol açtığını unutmayın.

36 - Üzüntü ve streslerin bel sağlığınızı da olumsuz yönde etkilendiğini bilerek ruh sağlığınıza özen gösterin. Ailevi, sosyal veya iş hayatınızla ilgili problemlerinizi çözmek için gerekirse ilgili doktor ve şahıslardan yardım isteyerek köklü bir çözüme gidin. Lüzumu halinde, bulunduğunuz ortamı geçici de olsa değiştirin veya tatile çıkın.

37 - Yaptığınız işi sevin. Stres altında ve işyerinde mutsuz olan kişilerde bel rahatsızlıkları daha sık görülür. Bu nedenle meslek seçimi konusuna henüz hayatın başındayken gereken önemi verin.

38 - Günlük yaşamda gerginlikten kurtulmanın yollarını öğrenin.

39 - Yüksek topuklu veya topuksuz ayakkabı giymeyin. Ayakkabılarınızın topuklarının yüksekliği normal, ökçeleri yumuşak olsun.

40 - Sandalye veya koltuğa oturmak için kendinizi sanki üstüne düşüyormuş gibi bırakmayın. Yavaş yavaş, kontrollü olarak oturma pozisyonuna geçin.

41 - Sandalye veya koltukta otururken, bir cismi hafif dahi olsa öne doğru eğilerek yerden almayın.

42 - Beliniz ağrıdığı dönemlerde alafranga tuvaletleri tercih edin. Tuvalete otururken en azından tek elinizi destek olarak kullanın.

43 - Tuvalet ihtiyacınızı giderirken oturur pozisyonda öne doğru eğilmeyin. Ağrılı dönemde alafranga tuvalette ters oturmanız, bu açıdan yarar sağlayabilir.

44 - Sert yatak istirahatinde iken, altına birkaç yastık koyarak ayaklarınızı yükseltmeniz daha iyi olacaktır. Bu esnada yemeklerinizi yatarak yiyebilirsiniz. Namazlarınızı sağ yanınıza doğru yatarak işaretle kılabilirsiniz. Yastığınızın alçak olmasında da yarar var. Bu pozisyonda yorulursanız yan yatabilirsiniz.

45 - Yan yatışta kalça ve dizlerinizden çekerek bacaklarınızı toplar ve ana rahmindeki gibi kıvrılarak durursanız rahat edersiniz. İki bacağınızın arasına yumuşak bir yastık koymanız da iyi olur.

46 - Doktorunuz mutlak yatak istirahati vermişse, tavsiyesine uyun. Bu tedavi esnasında ağrınız artıyor, durumunuz kötüye gidiyorsa doktorunuza bildirin. Birkaç gün içinde iyileşirseniz yine doktorunuzu haberdar edin. Uzman doktor, hastanın tedaviye vereceği cevaba göre bu süreyi arttırabilir ya da azaltabilir. Zaten ilk birkaç gün sonrasında hastalığın genel seyri kendisini belli eder. Prensip olarak hasta, becerebildiği anda normal yaşantısına dönmelidir. Kriter, hayat kalitesidir. Zira, lüzumsuz uzamış yatak istirahati de doğru değildir.

47 - Yorgunluğa bağlı olarak beliniz ağrıyorsa, usulüne uygun yapılan 10-15 dakikalık istirahat en iyi ilaçtır. Tam rahatlamak ve gevşemek için ayaklarınızı sandalyeyle yükseltirken, boynunuzun altına da küçük bir yastık koyabilirsiniz.

48 - Sırtüstü yatarken yüksek yastık kullanmayın.

49 - Yatağınız bel hizasından itibaren kırılabiliyorsa, 45 derecelik bir açı oluşturacak şekilde ayarlayarak sırtınızı dayayabilir ve dinlenebilirsiniz. Böyle bir yatağınız yoksa, iskemleyi devirerek arkalığın üzerine yastık koyup aynı şekilde dinlenebilirsiniz.

50 - Bacaklarınız düz pozisyondayken ayakta dimdik uzun süre hareketsiz kalmayın. Münavebeli olarak bir ayağınızı öne doğru uzatıp pozisyon değiştirin veya yürüyün.

51 - Sağlıklı iken düzenli olarak spor yapın. Yüzmeye önem verin, yürümeyi ihmal etmeyin.

52 - Daha önce bel rahatsızlığı geçirdiyseniz; güreş, boks, judo, futbol, basketbol gibi mücadele gerektiren ve halter, jimnastik, golf, tenis gibi zorlayıcı sporlardan uzak durun. Bunların yerine yürüme ve yüzme gibi sporları tercih edin. Beli fazla eğmeden bisiklete binmek de faydalıdır.

53 - Çocuklarınız hızlı gelişsinler diye onlara aşırı antrenman veya gereğinden fazla spor yaptırmayın.

54 - Çocuklarınızı, oturarak ders çalışırken öne veya yana eğik durmamaları konusunda sık sık uyarın. Masada uzun süre çalışması gereken kişilerin öne eğilmemeleri için, çalışma yüzeyinin bir miktar eğimli olmasında yarar vardır. Ayrıca, masanızın altına ayak dinlendirme basamağı koyun.

55 - Raflardan kitap veya herhangi bir eşyayı alırken önce ayağınızın altına yükseltici bir şey koyun ve eşyanın hizasına yükseldikten sonra onu alın.

56 - Çamaşır asarken yukarıya doğru uzanarak belinizi germeyin, ipin seviyesini boyunuza göre ayarlayın.

57 - Ayakkabınızı bağlamanız veya benzer bir hareket yapmanız gerekiyorsa, çömelerek veya yüksekçe bir cismin üstüne basarak yapın.

58 - Yataktan kalkarken önce tam yan dönün, daha sonra ellerinizle yandan destek alarak oturur pozisyona geçin ve öyle kalkın. Yatmak için ise önce yatak kenarına oturun ve bacaklarınızı yukarıya çekerken gövdenizi yatağa uzatın.

59 - Otomobil kullanırken koltuğunuz sert olsun, arkaya dayandığınızda koltuk belinizi desteklesin ve adeta kavrasın. Uzun yola çıkarken belinizi ince bir yastıkla destekleyin...sert yatağı tercih edin.

60 - Otomobile bindiğinizde, koltuğunuzu pedallara yakın olacak şekilde ayarlayın. Dizlerinizin de kalçanızın biraz yukarısında durmasını sağlayın. Aksi halde beliniz rahat etmez.

61 - Uzun süre araç kullanmayın. Şayet önünüzde kat edilecek çok uzun bir yol varsa, sık sık mola vermeyi ve bu esnada biraz yürümeyi tercih edin.

62 - Arabanızın bagajını boşaltırken, eşyaları öne ve ileriye doğru uzanarak almayın. Önce bir ayağınızı tamponun üzerine koyun, sonra belinizi fazla eğmeden bagajı boşaltın.

63 - Çocuklarınıza, okula giderlerken çantalarında mümkün mertebe az yük taşıtmaya çalışın. Bunun için, sadece o günkü dersleri ilgilendiren kitap, defter ve gereçleri yanlarına almaları konusunda onları eğitin.

64 - Ütü yaparken tek ayağınızın altına 15-20 santimetre yükseklikte bir cisim koyarak hafifçe yükseltin, belinizin rahatladığını göreceksiniz. Bir süre sonra basamağın üzerine öbür ayağınızı koyun.

65 - Elektrikli süpürgeyle veya paspasla yerleri temizlerken öne doğru eğilmeyin ve belinizi dik bir pozisyonda tutmaya gayret edin. Bu nedenle uzun saplı süpürge kullanmak daha yararlı olacaktır. Bahçede çalışırken de uzun saplı aletleri tercih edin.

66 - Yatağınız sert olsun. Yattığınız zaman vücudunuz yatağa gömülmesin. Vücudu değişik şekillere sokan, stabil olmayan, yumuşak veya çöküntülü yataklar sağlıklı değildir. Altında sunta veya tahta olan yataklar ile üzerine yatıldığında omurganın fizyolojik kıvrımlarına uyum gösterebilen kaliteli ortopedik yatakları tercih edin.

67 - Bilgisayar karşısında saatlerce hareketsiz veya uygun olmayan pozisyonda kalmak beli rahatsız eder. Bilgisayarda çalışırken başınız dik, beliniz ve kalçalarınızın arka kısmı destekli, köprücük kemikleriniz yere paralel durumda olmalı. Gözleriniz ekranın üst düzeyi hizasına yakın konumda ve ekranı tam karşıdan görecek pozisyonda bulunmalı. Kollarınız rahat, ön kol ve bilekleriniz aynı çizgi üzerinde yere paralel olmalı. Ayaklarınızı da bir destek üzerine koymanız daha iyi olur.

68 - Daha önce bel rahatsızlığı geçirdiyseniz, zıplama hareketi yapmayın ve yüksek bir yerden asla atlamayın.

69 - Sağlıklıyken, günlük yaşantınızda tembel olmayın, hareketliliği tercih edin. Fazla harekete izin vermeyen iş ve hayat düzeni belinizi tehdit eder. Söz gelişi, otobüsten bir durak önce inmek veya asansör yerine merdiveni kullanmak size çok şey kazandırır.

70 - Yürürken veya ayakta dururken vücudunuzun dik bir pozisyonda olmasına özen gösterin. Ağırlığınızı her iki bacağınıza eşit olarak paylaştırın. Ayakta dururken her iki omuz ve kalçanızın aynı hizada olmasına dikkat edin. Doğru duruşta çene içeri çekilmiş, baş dik, sırt ve bel düzdür. Bu duruşta, kulaktan yere indirilen dik çizgi, omuz ve kalçanın ortasından, ayak bileğinin önünden geçer. Ayakta dururken sırt kambur, bel çukur, karın öne sarkık, göğüs yassılaşmış ve çene öne çıkmış olursa, bu duruş yanlıştır. Böyle bir pozisyon bele rahatsızlık verir ve iç organlar da basınç altında kalır.

71 - İşyerinde devamlı oturarak çalışıyorsanız, bu durumun beliniz için sakıncalı olduğunu bilin ve ara sıra kalkıp dolaşın; çünkü oturur pozisyonda iken belinize binen yük, ayakta iken olduğundan belirgin şekilde daha fazladır. Yapılan araştırmalarda, günlük mesaisinin büyük bir kısmını oturarak geçirenlerde bel fıtığına yakalanma riskinin ayaktakilere oranla daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Oturarak çalışırken belinizi ince bir yastıkla desteklemenizde yarar vardır.

72 - Sırtüstü yattığınızda veya bir halıya uzandığınızda, bacaklarınızı dizlerinizden kırarak yukarıya doğru toplayın. Bu pozisyonda beliniz rahatlar ve ağrılarınız daha çabuk geçer.

73 - Yan veya sırtüstü pozisyonda yatarak uyuyun. Yüzüstü yatmayın. Sırtüstü dümdüz uzanmak da doğru değildir.

74 - Daha önce bel ağrısı tecrübesi yaşadıysanız, testereyle odun kesmeyin. Şayet bu işlem esnasında alet takılırsa, ileriye ve geriye doğru zorlayarak kurtarmaya çalışmayın.

75 - İri cüsseli hayvanları yakalamak, yere yatırmak veya taşımak gibi zor bir işle meşgul olmak zorundaysanız, tek başınıza çalışmayın. Bu işlemi birden fazla kin sşi beraberce yapın. İşi ehline bırakmak ise en iyisidir.

76 - Saçınızı yıkarken öne doğru iki büklüm eğilmeyin. Yere diz çöktükten sonra dirseklerinizi küvetin kenarına dayayıp başınızı yıkayabilirsiniz. Daha da iyisi, küvetin içine girip oturarak yıkanmaktır.

77 - Bel rahatsızlığınız varsa kamyon, kepçe, greyder gibi belinizi sürekli sarsan iş makinelerini kullanmayın.

78 - Koltukta kitap okurken, sırtınız arkaya yaslanmış ve başınız dik pozisyonda olmalı. Baş ve boyun öne eğilmiş şekilde okumak, beli rahatsız eder.

79 - Masaya veya herhangi bir yere dayanarak dinlenecekseniz, beliniz çukur vaziyette olmasın. Kalça ve dizlerinizi bükerek kendinize daha rahat bir pozisyon verin.

80 - Ayakta çalışırken, ayağınızın altına alçak bir cisim çekin. Vücut ağırlığını zaman zaman bir bacaktan diğerine aktarın. Bulaşık yıkarken lavabonun altındaki dolabı açarak bir bacağınızı içeriye doğru sokarsanız, rahat ettiğinizi göreceksiniz.

81 - Çalışırken kendinizi aşırı yormayın. Bazen bir işten diğerine geçmek de dinlendirici olabilir.

82 - Merdivenlerden inerken bastığınız basamaklara çok dikkat edin. Bazen son basamağa geldiğinizi sandığınızda bir basamak daha vardır ve siz farkında olmadan tüm vücudunuzla aşağıya doğru düşersiniz. İşte bu çok tehlikeli bir harekettir, bundan kaçının.

83 - Tarlada, inşaatta, işyerinde, evde çalışırken veya kar kürerken beliniz aniden ağrımaya başladıysa, geri kalan işi bitirmek üzere gayret sarf etmeyip hemen istirahate çekilin. Sert bir zeminde sırtüstü uzanıp dizlerinizi hafifçe bükerek bacaklarınızı yukarıya doğru toplamış vaziyette 15-30 dakikalık istirahat oldukça rahatlatıcı olur. Eğer bu süre sonunda durumunuzda iyiye gidiş yoksa doktorunuza müracaat edin. Hastalığınız esnasında istirahat süresinin uzun mu yoksa kısa mı olacağını önceden kestirebilmek çok zordur, manyetik rezonans görüntüleme metodu uzman doktora bu konuda bir fikir verir.

84 - Sık sık eğilip bükülmenizi gerektiren bir iş yapıyorsanız, belirli aralıklarla dinlenin. Bu dinlenme esnasında da belinizi aksi yönde esnetin.

85 - Bebeğinizi beşikten veya yattığı yerden alırken ona doğrudan uzanmayın. Önce dizlerinizi kırarak çökün ve bebeğe yaklaştıktan sonra kucağınıza alın.

86 - Bir yaşını geçmiş çocuklarınızı kucağınıza alıp sevmek için belinizden eğilerek ileriye doğru uzanmayın. Çocuğunuzu mutlaka dizlerinizi kırarak kucaklayın ve severken de yanınıza oturtarak veya beraberce yatarak sevin.

87 - Beliniz ağrıyorsa ve ağrı özellikle de bacağınıza vurmaya başladıysa, vakit geçirmeden uzman doktora müracaat edin. Doktor olmayan kişilerle kaybedeceğiniz vaktin bazen telafisi mümkün olmayan zararlara yol açabileceğini unutmayın.

88 - Kapı veya pencereyi açarken zorlanıyorsanız, güçlü bir kişiden yardım isteyin.

89 - Karın kaslarının kasılmasıyla oluşan etki, disk içindeki basıncı bariz miktarda azaltır. Günlük yaşantınız esnasında çeşitli yerlerde beklerken karnınızı içeri çekerek adalelerinizi gerin ve gergin vaziyette 10’a kadar sayarak soluk almadan öylece durun. Sonra yavaş yavaş gevşeyin. Soluk tutma süresini haftalar ilerledikçe giderek arttırn sın. Karın kaslarınız kasılmış vaziyette soluk alıp vermeye alışın.

90 - Bel fıtığının en çok etkilediği alanlardan biri de kişinin cinsel hayatıdır. Bu konudaki sıkıntılarınızı doktorunuza anlatmalısınız. Doktorunuz size, cinsel perhiz ve aktif cinsel hayatınızın ne şekilde olacağı konusunda geniş bilgi verecektir. Ancak ağrının şiddetini koruduğu süreçte ve akut dönemlerde cinsel perhiz uygundur. Şikayetler gerileyip kişi kendini aktif cinsel hayata hazır hissettiğindeyse, çiftlerin yan yattıkları pozisyon (erkek arkada) tercih edilmelidir. Hastalığı geçirmiş olan kişinin altta bulunduğu ve belini hafif bir yastıkla desteklediği pozisyon da nispeten tavsiye edilebilir.

91 - Bel rahatsızlığı geçirdiyseniz, uçak yolculuğu sırasında ayağınızı rahatça uzatabileceğiniz bir yeri tercih edin. Uzun süreli yolculuklarda koltuğunuzu hafifçe arkaya yatırın ve belinizi ince bir yastıkla destekleyin. Yolculuk esnasında sürekli oturmayın, ara sıra ayağa kalkarak biraz yürüyün. Yolculuk bitiminde valizlerinizi tekerlekli arabaya koyarak taşıyın. Valizleriniz zaten tekerlekliyse, problem yok demektir. İmkan varsa, yolculuk sonunda sıcak bir küvete veya jakuziye girerek adalelerinizi rahatlatın.

92 - Belinizin ağrıdığı günlerde çevrenizdeki insanlardan yardım istemekten çekinmeyin. Evde eşiniz ve çocuklarınız, işyerinde ise arkadaşlarınız rahatsızlığı atlatmanızda size yardımcı olabilirler. Arabanızı bile birkaç gün süreyle başka birileri kullanabilir. Her işi bizzat kendiniz yapmak zorunda değilsiniz.

93 - Doktorunuzun verdiği ilaçları tavsiye edildiği gibi kullanmaya özen gösterin. Mide problemi veya herhangi başka bir yan etki ortaya çıkarsa doktorunuza bildirin.

94 - Bel ve sırt ağrılarının bir kısmı, günlük hayatta yaşanan stres, endişe, kızgınlık, kıskançlık, üzüntü ve bastırılmış öfke gibi duygular sonucunda ortaya çıkar. Devam eden bu tip duygular karşısında belirli bir çözüm ve rahatlama sağlanmazsa, beyin vücudun herhangi bir bölgesinde ağrıyı başlatma komutunu sizden habersiz olarak verir. Böylece asıl meseleden kaçılarak ilgi başka tarafa çekilir. Bel de bu tip olaylardan sıklıkla nasibini alan bölgelerden biridir. Böyle bir mekanizmanın tuzağına düşmüş olan kişi, hafif ağrılarını abartır. Aslında bu şekilde, çözülememiş duygusal problemlerden kaçılmaktadır. Doktora müracaat ettiğinizde yapılan tetkikler neticesinde ciddi bir hastalık teşhisi net olarak ortaya konamamışsa, yukarıda anlattığımız mekanizma aklınıza gelsin. Bir taraftan asıl probleminizi bulup çözmeye çalışırken, diğer taraftan telkinle hasta olmadığınıza kendinizi inandırın. Ağrılarınızın hafiflediğini, hatta kaybolduğunu göreceksiniz.

95 - Tedaviniz bitip yeniden iş hayatınıza döndüğünüzde, faaliyetlerinizi yavaş yavaş arttırın. Hatta ilk birkaç gün yarım mesai ile yetinin. Belinize aşırı yükleme yapmayın. İş, aile ve sosyal hayatınızda, bu önerileri daima göz önünde bulundurun.

96 - Alkol, diğer birçok zararlarının yanı sıra kemik sağlığını da olumsuz yönde etkiler. Omur kemiklerindeki mineral kaybı ve sağlıksız yapı, dolaylı olarak disklere etki eder. Bu nedenle alkol kullanmamaya özen gösterin.

97 - Sigara içenlerin vücudundaki tüm hücreler yeterli oksijen alamaz. Bu olaydan kalp, akciğer ve beyin başta olmak üzere bütün organlar etkilenir. Omur kemikleri arasındaki diskler de oksijensiz ortamda daha kolay dejenere olur ve zamanla kendilerini tamir etme yeteneklerini kaybederler. Böylece, bel fıtığı gelişmesi riski de artar. Sigara ayrıca öksürüğü başlatır. Öksürük de dejenere olmuş ve zayıflamış disklerin üzerine aşırı bir basınç uygulayarak bazen bardağı taşıran son damla olabilir. Sigara içmeyin, içiyorsanız mutlaka bırakın. Bu konuda doktorunuzdan veya gönüllü kuruluşlardan yardım alabilirsiniz.

98 - Tek bir çeşit bel fıtığı olmadığı gibi tek bir çeşit bel fıtığı tedavisi de yoktur. Öyle bir bel fıtığı vardır ki, tedavisi için yalnızca ilaç ve istirahat yeterli olur. Öylesi de vardır ki, fizik tedavi ve diğer konservatif tedavi türleriyle iyileşir. Bazı bel fıtıkları da vardır ki, mutlaka cerrahi girişim gerektirir. Bu nedenle, elindeki tek bir tedavi çeşidiyle tüm bel fıtığı hastalarını iyileştirdiğini söyleyen şahıslara inanmayın, sağlığınızı uzman doktorlara emanet edin.

99 - Uzman doktor yaptığı muayene ve tetkikler neticesinde sizde bel fıtığı tespit etmişse , cerrahi girişimden önce iyi bir merkezde yoğun bir fizik tedavi görmekten kaçınmayın..çünkü ; bel fıtığı ameliyatları hem riskli ve tehlikelidir , hemde ilerde bir başka yerden tekrar bel fıtığı olma riski olduğundan , garantisi olmayan ameliyatlardır.. Prensip olarak bel fıtıklarının öncelikle ameliyatsız tedavi edilmesi , eğer başarı sağlanamıyorsa ve belirli kriterlerde mevcutsa cerrahi tedavisi yapılması esastır...cerrahi girişim son çaredir..

100 - Unutmayın; her yere araba ile gitmek, televizyonu uzaktan kumanda ile açıp kapamak, sürekli oturarak çalışmak, kilo aldıracak her türlü besini umursamadan yemek, doğru bir yaşantı değildir.

ALINTIDIR...
GüNeSss - avatarı
GüNeSss
Ziyaretçi
1 Kasım 2011       Mesaj #9
GüNeSss - avatarı
Ziyaretçi
Bel Fıtığı

Bu maddedeki yazılar yalnızca bilgi verme amaçlıdır. Yazılanlar, doktor uyarısı ya da uzman önerisi değildir.

Belimizde 5 adet omur kemiği vardır. Bu kemikler arasında da disk adı verilen kıkırdaklar bulunur. Disk, özel bir bağ dokusu organıdır ve omurganın dayanıklılığına, hareketliliğine ve zorlamalara karşı dirençli olmasına, omurgaya uygulanan şok şeklindeki darbelerin emilmesine ve kuvvetin çevre dokulara dengeli bir şekilde dağılmasına hizmet eder.
Bel fıtığı, beldeki omur kemikleri arasında bulunan ve adeta bir amortisör gibi görev yapan bu disklerin fıtıklaşması sonucu ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Disklerin iç kısmında nükleus pulpozus denen jöle kıvamında yumuşak bir bölüm, bunun dışında anulus fibrozus adı verilen daha sert bir fibröz tabaka, omur kemiklerine bakan yüzlerde ise her iki tarafta son-plak olarak adlandırılan kıkırdak yapılar vardır. Dıştaki tabakanın anatomik bütünlüğünün bozularak içerideki yumuşak kısmın dışarıya doğru taşmasına fıtıklaşma denir. Fıtıklaşan yani dışarıya doğru taşan disk, omurilik kanalı (spinal kanal) içinden veya kendisinin arka-yan tarafından geçmekte olan sinirleri sıkıştırır ve hastalık böylelikle kendisini belli eder .
Ayrıca fıtıklaşmış diskten ortama salınan bazı kimyasal maddeler de sinir köklerini etkileyerek ağrıya neden olurlar.


-Çalışma hayatında işgücü kaybına neden olan hastalıklar arasında %25 oranında bel fıtığı görülür. Bu hastaların iş gücü kaybı bazan 6 aya kadar uzamakta ve bu dönem ne kadar uzarsa tam kapasiteyle eski işlerine dönme oranı azalmaktadır.
-Hayatının belli bir döneminde bir kez bel ağrısı geçiren kişilerin , 1/3 de ayağa vuran siyatik ağrıları ortaya çıkmakta ve bel fıtığı gelişmektedir.
-Hayattın 30-50 yaş arasında bel fıtığı gelişme riski daha yüksektir. 60 yaşından sonra daha çok, birden fazla geçirilen bel fıtığına bağlı olarak, dar kanal dediğimiz diğer bir klinik durum söz konusudur.
-Erkek kadın arasında hastalığa yakalanma oranında fark yoktur. Ancak hamilelikte, özellikle aşırı kilo alınması sonucu bel omurlarındaki basınç artarak, risk yükselmektedir.
-Şişmanlarda hastalık daha yüksek oranda görülür ve tedavisi daha zordur.
-Sigara içilmesinin yırtılan kıkırdağın beslenmesinin bozulmasına neden olarak, düzelmede olumsuz etkisi vardır.
-Bazı meslek gruplarında hastalığa yakalanma oranı daha fazladır: Ağır yük taşıma ve bedene yük bindiren meslekler, uzun süre otomobil kullananlar, masa başında sürekli oturma gerektiren meslekler.
-Sosyo- kültürel farkı daha yüksek kişilerde hastalık hangi aşamada rastlanırsa rastlansın, tedavi olasılığı daha yüksektir.
-Düzenli egzersiz yapanlarda , özellikle bel ve karın kasları gelişmiş kişilerde hastalığa daha az rastlanır.


Riskli Pozisyonlar

Günlük aktivitelerimiz esnasında vücudumuzun dikey veya yatay konumda aldığı çeşitli pozisyonlar ve beraberinde ortaya konan faaliyetin şekli bel fıtığına yakalanma riskini önemli oranda artırır veya azaltır.

İnsanın dikey pozisyonda bulunması omurganın alt kısımlarını önemli miktarda basınç altında bırakır. Çünkü bu kısmın yukarısında yer alan tüm vücut ağırlığı birkaç santimetre karelik dar bir omur parçası üzerine biner ve bu küçük kısım tarafından taşınır. Buna karşılık vücudun dik değil de desteksiz bir tarzda eğik pozisyona gelmesi, yani düşey olarak orta hattan sapması beldeki omurlar üzerine binen yükü, yani basıncı bariz şekilde daha fazla artırır.

Yapılan bilimsel araştırmalarda beldeki diskin içerisine basınç ölçebilen bir cihazla girilmiş ve çeşitli vücut pozisyonlarının diskteki basıncı ne şekilde etkilediği araştırılmıştır. Görülmüştür ki, burada bele en az yükün bindiği pozisyon, kişinin sırt üstü yattığı ve bacaklarının altını bir cisimle destekleyerek hafifçe yükselttiği pozisyondur. Ayrıca sandalyede desteksiz otururken bele binen yük, ayakta dik olarak dururken bele binen yükten daha fazladır.

Halbuki insanlar bunun tam tersinin doğru olduğunu zannederler. Neticede ayakta dik pozisyonda dururken bele binen yükün gerçekte daha az, otururken daha fazla olduğu bilinmelidir. Bu pozisyondan daha kötüsü, yani belde bulunan disklerdeki basıncı daha da artıran durum, sandalyede otururken öne doğru eğilerek yerden bir cismi almaktır. En kötüsü ise ayakta dururken öne doğru eğilerek dizler düz konumda yerdeki bir ağırlığı kaldırmaktır. Bu durumda kaldırılan ağırlığın miktarı arttıkça bel fıtığına yakalanma riski de giderek artacaktır.

Oturur pozisyonda iken kişi arkasına bir destek koyarsa veya oturduğu sandalyenin arka kısmını geriye doğru tedrici olarak yatırmaya başlarsa, bele binen yük giderek azalacak ve bel bu durumda çok daha rahatlamış olacaktır.

Öksürmek, gerinmek veya kahkaha ile gülmek ise belde yer alan disklerdeki basıncı bariz şekilde artırır. Şikâyetleri bir öksürmeyi takiben başlayan pekçok hasta ile karşılaşmaktayız.

Sağlıklı bir bele sahip olmak için günlük yaşantımızda riskli pozisyonlardan daima uzak durmalıyız.

Bel fıtığı nasıl oluşur?
Ağır bir yükü kaldırmak veya ters bir hareket yapmak gibi pek çok dış faktörün yanında kişiye ait faktörler de bel fıtığının oluşmasında önemli rol oynarlar. Çünkü öyle insan vardır ki 120 kg kaldırır, hiç birşey olmaz; öylesi de vardır ki 5 kg kaldırır, bel fıtığı olur.
Kişiye ait faktörlerin başında ise omur kemikleri arasında bulunan ve disk adı verilen kıkırdaklardaki dejenerasyon gelir. Bu disklerin ihtiva ettiği su oranı çocukluk yaşlarından itibaren yavaş yavaş azalmaya başlar. Buna disklerdeki beslenme bozukluğu ve mikro seviyedeki değişiklikler ile kimyasal değişiklikler de eşlik eder. Disk zamanla elastikiyetini yitirir, artık kuvvet aktarma ve kuvveti çevre dokularda dengeli bir şekilde yayma görevini yapamaz olur. Mikro düzey de bulunan çatlaklar üzerine aşırı yük binince veya kişi yanlış bir hareket yaptığında diskin içindeki yumuşak kısım etrafındaki kapsülü kolayca yırtarak dışarıya doğru çıkar ve bel fıtığı oluşur. Yani zemin hazır olduktan sonra bardağı taşıran son bir damla gerekmektedir ki bu hafif bir cismi kaldırmak ve ya sadece öksürmek de olabilir.
Bazı ailelerin tüm fertlerinde kıkırdak yapıdaki dejenerasyon nisbeten daha erken yaşlarda olmakta, dolayısıyla daha sık ve kolay bel fıtığına yakalanmaktadırlar. Oyle aileler vardır ki dedesini, babasını ve çeşitli yakın akrabalarını bel fıtığından ameliyat etmişizdir. Yani kıkırdak yapıdaki dejenerasyonun genetik bir yönünün olduğu da söylenebilir.
Bel fıtığının belirtileri nelerdir?
Bel ve bacak ağrısı en belirgin şikayettir. Fakat bazen bel veya bacak ağrısından sadece biri de bulunabilir. Ağrıyla birlikte bacaklar da uyuşma ve hastalık ilerledikçe kuvvet kaybı da görülebilir. Bazen orta hattan omurilik kanalına doğru uzanarak sinirleri sıkıştıran büyük bel fıtıklarında idrar ve büyük abdestini tutamama veya yapamama gibi bozukluklar ile bacaklarda felce doğru gidiş ortaya çıkabilir. Hastalığın bu derecede ilerlemesine müsaade edilmemeli, zamanında müdahale ile uygun bir tedavi gerçekleştirilmelidir. Bel fıtığında, bel ve bacak ağrısı yürümekle, iş yapmakla ve ayakta kalmakla, öksürmekle artarken sert yatakta yatmakla azalabilir.
Tedavi
Bel fıtığı rahatsızlığı bulunan bir hastada hastalığın hangi safhada olduğu iyi bir muayene ve ileri tetkik metodları ile net olarak tesbit edildikten sonra tedavi safhasına geçilir. Bundan sonra, pratik olması açısından, hastalar cerrahi müdahale gerekenler ve cerrahi müdahale gerekmeyenler diye iki büyük gruba ayrılabilirler. Bel fıtığı gelişiminin erken dönemlerinde konservatif tedavi adı verilen cerrahi-dışı tedavi metodları uygulanır. Bu safhada, hastaya bütün dünyada ağrı kesici, adale gevşetici ve antienflamatuar ilaçlar verilir. Sert yatak istirahati tavsiye edilir. Fizik tedavi yapılabilir. Lazer ile tedavi cihetine gidilebilir. Yine ciltten birtakım girişimlerde bulunulabilir.
Bel fıtığının tedavisini bir ekip işi olarak görmekte yarar vardır. Nöroşirürji (Beyin Omurilik-Sinir Cerrahisi), Nöroloji, Anestezi, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doktorlar ile Diyetisyen, Psikolog ve Fizyoterapistler bu ekibin içinde yer al malıdır. Gerektiğinde diğer bazı branşlardaki uzman doktorların görüşlerine de müracaat edilmelidir. Bu ekibin elinde bir Fizik Tedavi Unitesi ve bu ünitede Lazer, İnfraruj, Ultrason, Kısa dalga diatermi, TENS, NMES, Diadinamik akım, Mikrodalga, Vakum interferans, Traksiyon (Programlanabilir hafızalı otomatik cihaz ile bel çekme) ve rehabilitasyon araç-gereçleri de hazır bulun malıdır.
Bütün bu prensipler ışığında modern imkanlar kullanılarak hastaların büyük bir kısmı ameliyat harici metodlarla tedavi edilebilir. Prensip olarak cerrahi müdahale son çare olarak düşünülmelidir. Ancak hastalık ilerlemiş ve yapılan muayenede bazı şartlar teşekkül etmiş ise [ki bu şartlar uluslararası Nöroşirürji camiası nezdinde genel kabul görmüş ve klasik kitaplara kadar geçmiş kriterlerdir; o zaman ameliyat kararı verilir. Bu kararı verirken cerraha bilgisayarlı tomografi veya manyetik rezonans görüntüleme metodu büyük oranda yardımcı olur.
Cerrahi tedavi
Nöroşirürji uzmanı olan doktor kesin olarak ameliyata karar vermiş ise, artık amelitı geciktirmemek gerekir. Çünkü gecikme neticesinde bazen felce kadar giden telafisi imkansız birtakım problemler ortaya çıkabilmektedir. Buna karşılık zamanında yapılan, uygun ve yeterli bir cerrahi müdahale hasta ömür boyu rahat ettirebilmektedir.
Mutlak surette ameliyat gereken hastalar operasyonun hiçbir safhasında dokulara çıplak gözle müdahale etmeyip, ciltten itibaren görüntüyü büyüten mikroteknik ile ile çalışmakta yarar vardır. Çünkü binlerce yıl önce söylenmiş bir tedavi prensibi olan "Öncelikle hastaya zarar vermeyiniz" sözü bugün geçerlidir. Bel fıtığı operasyonlarında dar derin bir sahada, üstelik de sinir kökleri gibi çok hassas yapıların çevresinde cerrahi girişim sürdürüldüğü için görüntüyü büyüterek çalışmanın yanında sahanın iyi aydınlatılması da önem arzeder. Bunun için de ekibin lideri olan cerrah önceden bütün tedbirleri almalıdır. Böyle olunca sinir elemanları ve çevre dokular görüntü alanına büyütülmüş ve mükemmel bir şekilde aydınlatılmış olarak gelmekte, ciltten itibaren kontrollü gidildiği için lüzumsuz kanamalar olmamakta, daha emniyetli, temiz ve estetik, hatta ameliyat sonrası dönemde dikiş aldırmaya dahi gerek kalmayan, hasta için kolaylıklar arzeden bir cerrahi ortaya çıkmaktadır. Böyle bir cerrahi girişim sonrasında hastaların günlük nornıal aktivitelerine kavuşmaları da daha kısa sürede olmaktadır.

BEL FITIĞI AMELİYATI




Ayrıntılı klinik muayene, direkt röntgen ve Bel bölgesinin MR tetkiki mutlaka gereklidir. Bel bölgesinin Bilgisayarlı Tomografisi, EMG (sinir elektrosu) ve romatizmal laboraruar testleri bazen lazım olabilir.

AMELİYAT SONRASI AYAĞIM FELÇ OLURMU?

Ayakta ameliyat sonrası felç gelişmesi kullandığımız mikrocerrahi ve endoskopik diskektomi teknikleriyle mümkün değildir. Ancak çok geciken ve ameliyat olmama konusunda ısrarcı hastaların bir çoğunda, sinirin sıkışarak beslenmesinin bozulması sonucu , ayakta ileri derecede kuvvetsizlik gelişir ve bu durum yeterince uzun sürerse, ameliyat sonrasıda kalıcıdır. Bu gecikme 3 ay- 3 hafta- hatta 3 saat bile olabilir. Ameliyat hastanın sıkışan sinirindeki hasar oluşmasını önler. Oluşmuş sinir hasarını düzeltmez. Dolayısıyla ameliyat sonrası ağrıları geçen ve ayağa kalkan hasta, ameliyat öncesi kuvvetsizlik gelişmiş ayağının düzelmediğini görerek, felç olduğunu düşünür.

AMELİYAT SONRASI BEL FITIĞIM TEKRARLARMI?

Ameliyat sonrası aynı mesafeden fıtığın tekrarlaması %5-7 oranındadır. Bu oran endoskopik görüntüleme yönteminin kullanılmasıyla %1-2 oranına düşer. Ancak bir üst veya alt mesafelerden bel fıtığının tekrarlamasına daha çok rastlanır. Bu durum hastanın genetik özellikleri, çalışma şartları, sigara içilmesi, kilo alması gibi birden fazla etkene bağlıdır.

AMELİYAT SONRASI AĞRIM OLACAKMI?

Benim uyguladığım teknikte ameliyat biterken tüm cerrahi saha lokal anestezik maddelerle uyuşturulduğu için 4-6 saat hiç ağrı hissetmeyeceksiniz. Takiben belinizde orta derecede ağrı olacak, ağrı kesiciler genelde yeterli olacaktır. Ancak bu durum kişinin ağrı eşiğiyle ilgili olup, değişkendir. Ağrı eşiği düşük hastalarda, yağa emdirilmiş morfin uygulamasıyla, ilk saatlerdeki ağrı kesilmesini uzatmaktayız.

AMELİYAT SONRASI EVE DÖNÜNCE NELERE DİKKAT ETMELİYİM?

Eve dönerken, arabanın ön koltuğunun yatırılmasıyla şöförün yanına düz olarak uzanmaları en kolay ve rahat yöntem olarak gözüküyor. 7-10 gün arasında yatak istirahati önermekteyiz. Bu dönemde, ihtiyaçlar dışında oturmayı tavsiye etmiyoruz. Hasta evin içinde ayakta dolaşabilir veya yatar. Oturma pozisyonu belin dik olmasıyla kolaylaşır, bunun için daha yüksek sandalye tercih edilmelidir. Verilen ağrı kesici ilaçların düzenli olarak kullanılması , ağrıyı gelmeden önlediği için daha etkilidir. 4 veya 5. gün yıkanabilirsiniz. Özel dikiş tekniğiyle yara bakımı ve pansuman gerekmez. Diyet konusunda bir kısıtlama yok, ancak ameliyat olan hastalarıma kilo almamaları konusunda uyarıyorum. Çünkü vücut ağırlığımızın 2/3 kadarını karşılayan bel bölgesidir. Bu ağırlığın ve yükün artmaması hastanın lehinedir. Gelen ziyaretçilerin uzun süreli kalması ve özellikle öpüşme adeti bence sakıncalı. Ameliyat sonrası bağışıklık sistemimizin yara iyileşmesi gibi oldukça ciddi bir uğraşı nedeniyle, basit viral enfeksiyonlar dahi hastada daha ağır geçebilir, yükselen ateşin sebebi bir gribal enfeksiyonmu, yoksa yaranın iltahabımı anlaşılması zorlaşır. 10. günden sonra evden dışarı çıkarak, yürüyüşlere başlayabilirsiniz. Önerilen egzersiz lerede 2. haftadan itibaren başlayabilirsiniz. Araba kullanmayı 3. haftadan itibaren başlamanızı öneririm. Cinsel yaşantınız, 2.haftadan itibaren normale dönebilir. Ağır yük kaldırmak gibi işleri olmayanlar, 2-3.haftadan itibaren işlerine dönebilirler.

kaynak:
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
zamangezgin1453 - avatarı
zamangezgin1453
Ziyaretçi
12 Eylül 2013       Mesaj #10
zamangezgin1453 - avatarı
Ziyaretçi
Bel Ağrısının sıklığı nedir?

Bel ağrısı, toplumda en sık görülen ve en fazla iş kaybına neden olan hastalıklardandır. İnsanların çok önemli bir kısmı en az bir kere bel ağrısı şikayeti yaşadıklarını ifade etmektedir.



Bel Ağrısı neden kaynaklanır?

Bel ağrılarının büyük çoğunluğu(90%'ı) kas ve yumuşak doku kaynaklı somatik bel ağrılarıdır ki çoğunda, laboratuvar ya da görüntüleme yöntemi tetkik sonuçları normal bulunmaktadır. Bu ağrılar son derece iyi huyludur; 90%'ı 1-6 hafta arasında kendiliğinden düzelebilirler. Geri kalan 10% kadarın süreklilik gösterme (kronikleşme) durumu vardır ve tedavileri daha zordur. Bel ağrılarının 10% kadarı bel fıtığı, kireçlenme, bel kayması gibi toplumda sık duyulan durumlara bağlıdır. Bu ağrılar daha şiddetli, sık tekrar eden ve devamlılık gösteren ağrılar olmaya eğilimlidirler. Bu tür bel ağrılarına bacağa yayılan ağrı, bacakta uyuşma ya da güçsüzlük ile öksürmek-ıkınmakla ağrı artışı gibi yakınmalar eşlik edebilir.
Romatizmal hastalıklar ya da kanser gibi ciddi hastalıklara bağlı bel ağrıları tüm bel ağrılarının ancak 1%'ini oluşturur. Genellikle ateş, yorgunluk, halsizlik, kilo kaybı ve gece ağrısı gibi yakınmalar eşlik eder.
Bel ağrıları gelişmiş ülkelerde iş gücü kaybının en önemli nedenidir. Ayrıca yüksek oranda (%75) tekrarlayıcıdırlar.

Bel Ağrım var, ne yapmalıyım?

Bel ağrısı; çok şiddetli ve yürümenize engel oluyorsa,
Bel ağrısı nedeni ile gece uykudan uyanıyorsanız,
1-2 günlük istirahat ve ağrı kesicilere rağmen bel ağrınız sürüyorsa,
Trafik kazası, yüksekten düşme gibi bir yaralanma sonucu bel ağrınız varsa,
Bel ağrınızla birlikte bacakta uyuşma,yanma, kuvvet kaybı hissediyorsanız,
İleri yaşlarda (65 ve üstü) bel ve sırt ağrınız varsa bir ortopedi uzmanı tarafından görülmeniz ve tedavinizin uygun şekilde planlanması gereklidir.


Bel Ağrısının tedavisi nedir?

Bel ağrısında; ilaç, ev eksersiz tedavisi ile fizik tedavi uygulamaları sıklıkla başvurulan tedavi yaklaşımlarıdır. Girişimsel ağrı tedavi yöntemleri gittikçe daha sık uygulanan tedavilerdir. Cerrahi tedaviler, yapılan tetkiklerde ağrıya neden olduğu düşünülen, bel fıtığı, bel kaynaması, omurilik kanalı darlığı, omurga kırığı gibi yumuşak doku ve kemik patolojilerinde gerekli olabilmektedir. Bel cerrahisi ile uygun seçilmiş olgularda iyi sonuçlar alınmaktadır.




Kaynak

Benzer Konular

8 Ağustos 2016 / Ziyaretçi Soru-Cevap
22 Ağustos 2015 / DİLEK DÖNMEZ Soru-Cevap
22 Mayıs 2010 / gulercetinkaya Soru-Cevap
9 Şubat 2012 / Misafir Soru-Cevap
18 Ekim 2015 / Misafir Soru-Cevap