Hadis
MsXLabs.Org / Vikipedi, özgür ansiklopedi
Hadis nedir?
Hadisler (Arapça: اَلْحَدِيثْ ) veya Hadis-i Şerif (Ar.: اَلْحَدِيثِ شَرِيفْ ), bir rivayet zinciri ile Muhammed'e isnad edilen ve kendisinin değişik olaylar ve sorunlar karşısında veya Kur'an'ın âyetlerini açıklamak için söylediğine inanılan söz, fiil ve takrirler bütünüdür. Lügatte söz, haber, sonradan vücuda gelen şey anlamındadır. Hadis ilmiyle ilgilenen kişiye muhaddis denir.
Başlangıçta birkaç yüzyıl boyunca sözlü rivayetler şeklinde anlatılan hadisler, daha sonra yazıya geçirilen İslâm'ın "sözel geleneğini" oluşturmuşlardır.
Tanımlama; yapı ve kapsam
Hadisleri tanımlamak için değişik kelimeler kullanılır. Hadis eşdeğeri olarak kullanılan bu kelimelerden bazıları haber, eser ve uygulamaya dönük anlatımlar için kullanılan sünnet kelimeleridir.
Hadisin iki ana unsuru metin ile beraber isnad veya senettir. Senet, rivâyet eden kişilerin adlarından oluşan, hadisin ana metninden olmayan, hadisçilerin, haberin doğruluğunu ve güvenilirliğini kanıtlama için kaydettikleri isimler zinciridir. Hadisi nakleden ravilerin, haberi kimden aldığını gösteren kronolojik listedir. Zincirin sonunda hadisi ilk rivayet eden kişiyle metnin kendisi gelir.
Kapsamı; Muhammed'in (Kur'ân dışında) söylediği rivayet edilen sözler, yazdırmış olduğu mektuplar ve evrak, Muhammed'in vasıflarını, bir olay karşısında takındığı tutum ve tavrını anlatan rivayetler ve Muhammed'in hayatında vuku bulmuş bir olaya şâhid olanların sözleri, hadis kapsamını oluşturur.
Şiiler Muhammed'in sözleri yanında masum kabul edilen imamların sözlerini de hadis kabul etmektedirler. Sünnilerin güvenerek hadis aldıkları Ali taraftarı olmayan pek çok sahabe ve tabiine şiilerce güvenilmez. Sünni hadis kitapları Muhammed'in zamanından 200-300, şii hadis kitapları 400-500 yıl sonra yazılmışlardır.
Kutsi Hadis
Peygamberin ağzından Allah'a isnad edilerek rivayet edilen, ancak Kur'an'da yer almayan sözleri ifade eder.
Hadis tarihi ve başlıca raviler
Başlangıçta hadislerin yazılmasına karşı çıkılmış, ""birkaç yüzyıl"" devam eden ""sözlü"" dönemden sonra bu tutum değişerek, neredeyse bütün duyumların ve rivayetlerin kaydedildiği, sonra da tasniflerinin yapıldığı zengin bir yazılı döneme geçilmiştir. Hadisleri ilk olarak büyük ölçüde toplayarak bir araya getiren İmam Mâlik, bunları Muvattâ adlı eserinde toplamıştır. Hadislerin sistematik olarak yazılıp-toplanmasına tabiin zamanında başlandı. Muhammad ibn-i Muslim ibn-i Ubeydullah, hadisleri verimli bir şekilde anlatmıştır. İbn-i Hacer'e göre İbn-i Şihab al-Zuhrî, ilk hadis toplayan kişidir ve hicri 719 yılında Ömer bin Abdülaziz'in emriyle hadisleri toplamaya başlamıştır.”
Ebu Hureyre'den rivayet edilen bir hadis ise şöyledir: "Biz hadis yazarken Hazreti Peygamber yanımıza geldi ve: "Yazdığınız şey nedir?" dedi. "Senden işittiğimiz hadisler", dedik. Hazreti Peygamber: "Allah'ın Kitabı'ndan başka kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvelki milletler Allah'ın Kitabı yanında başka kitaplar yazdıkları için dalalete düştüler", dedi."
Ebu Said el-Hudrî'den rivâyet edilen bir hadis'te Muhammed'in;"Benden Kur’an haricinde hiç bir şey yazmayınız. Kur'an'dan başka benden bir şey yazmış olan varsa onu derhal imha etsin. Benden hadis rivayet ediniz, bunun bir mahzuru yoktur, benim söylemediğim bir şeyi kim bile bile bana isnad ederse cehennemdeki yerine hazırlansın." dediği rivayet edilmektedir. Hattabî, kitabında bu hadise işaret ederek Muhammed'in birbirine karışmaması için hadisle Kur'an'ın aynı sayfalara yazılmasını yasaklandığını ifade eder.
Muhammed'in hadis yazmayı yasaklaması umumîdir. Hadislerin yazılması konusunda bazı sahabiye hususi izin verilmiştir. Abdullah bin 'Amr' bunlardan birisidir. Yine Yemen'li Ebû Şâh'ın hadisi de Muhammed'in hayatının son yıllarında hadislerin yazılmasına izin verdiğini göstermektedir.
Sonraki dönemlerde Kur'an ayetlerinin başka sözlerle karışması endişesinin ortadan kalkmasıyla Muhammed'in, "İlmi (hadisi) yazı ile tespit ediniz" şeklinde hadislerin yazılmasına müsaade ettiğine inanılır. Bazı sahabilerin hadisleri Sahife denilen mecmualarda topladığı, ancak, dört halifenin hadis yazımına olumsuz yaklaşması ve bunların zamanla (Yahudi sözlü kanunları mişnada olduğu gibi) kutsanabileceği endişesiyle hadis mecmualarını toplatıp yaktırdıkları ve hadisin değil de sadece Kur'ân'ın kaynak görülmesini iştedikleri kaydedilmiştir.]
İmam Buhârî (810-869) ve diğer hadis imamları Muhammed'in ölümünden yaklaşık iki yüzyıl sonra, o zamana kadar rivayetlerle aktarılan bu "sözlü kültür ürünleri"ni toplayıp yazarak hadis külliyatlarını oluşturdular. Sünnî ekol arasında güvenilen ünlü olmuş altı adet (Kütüb-i sitte) hadis külliyatı bulunur. Bunlardan Buhârî ve Müslim'in kitaplarına sahiheyn de denilir. Buhârî ve Müslim'in kitaplarında ortak olarak bulunan hadislere müttefekun aleyh denilir. Bazı hadis külliyatları ise yazarları tarafından Cami, Müsned, Mucem, Müstedrek, Mustahrec, Cüz, Tabâkat gibi isimlerle isimlendirilmişlerdir.
Hadis öğrenimi mecâlis denilen sohbet toplantıları şeklinde İslâm'ın ilk devirlerinde başlanmıştır. Eğitimin sistematize edilmesi özel medreselerin açılmasıyla başlamıştır. Hadis öğretimi yaptığı bilinen ilk dâru'l hadîs, hicrî 6. yüzyılda (M.S. 12. yüzyıl) Şam'da Sultan Nûreddîn Mahmud tarafından kurulan “en-Nûriyye” medresesi olup ilk idarecisi İbn Asâkir'dir. Bundan sonra Eyyûbî hükümdarlarından Nâsıruddin Muhammed tarafından hicrî 622 hicri (M.S. 1225) Kahire'de “el-Medresetu'l-Kâmiliyye” kurulmuştur. 626'da yine Şam'da el-Meliku'l-Eşref Ebu'l-Feth Musa b. Âdil “el-Medresetu'l Eşrefiyye” adlı ikinci bir dâru'l-hadis açıldı. Yine hicrî altıncı yüzyılda aynı yerde Emevî Camii içinde Seyfeddîn Muhammed bin Urve'ye nisbetle “Dâru'l-Hadîsi'l-Urviyye” adını taşıyan ve bir kütüphânesi olan başka bir hadis medresesi daha açıldı. Daha sonraları İslâm âleminin her tarafında dâru'l-hadisler yaygınlaştı.
"Başlıca raviler""; Ehl-i Sünnet'in hadis kitaplarında güvenilen ve kendilerinden en çok hadis rivayet edilen sahabeler şunlardır:
Ebu Hüreyre 5.374, Abdullah bin Ömer 2.630, Enes bin Mâlik 2.286, Aişe 2.210, Abdullah bin Abbas 1.660, Câbir bin Abdullah 1.540, Ebû Said el-Hudrî 1.170
Muhammed zamanında yazılan sahîfeler - Sa'd b. Ub'ade el-Ensârînin sahîfesi. Ancak Buhârî, bu sahîfenin Abdullah b. Ebî Evfa'nın sahîfesinin bir nüshası olduğunu söylemektedir.
- Semure b. Cündüb'ün sahîfesi.
- Câbir b. Abdullâh'ın sahîfesi.
- Abdullah b. 'Amr b. 'Âs'ın sahîfesi: Sahîfe-i sâdıka. İbnu'l Esîr'in söylediğine göre bu sahifede bin hadis bulunmaktadır.
- Hicretin birinci yılında Muhammed'in kendisinin yazılmasını emrettiği sahîfe. Medinede'ki Yahudilerle yapılan antlaşmanın tedvîn edildiği sahîfedir.
Abdullah b. Abbas'ın sahîfesi.
Hadis çeşitleri ve uydurma hadisler
Hadisler muhaddis denilen hadis alimleri tarafından değişik sınıflandırmalara tabi tutulmuşlardır. Ancak bu sınıflandırmalar mutlak olmayıp, sınıflandırmayı yapan kişinin bilgi altyapısı, ön kabulleri, tanımları ve değerlendirmeleri gibi öznel unsurlara dayanır. Bazı alimlere göre sahih, manen mütevatir, ya da mütevatir gibi en güvenilir sınıfta yer alan ve reddedenin kâfirlik veya fasıklıkla suçlanabildiği hadisler, bir başka ilahiyatçının değerlendirmesinde mevzu, yani uydurma hadis kategorisinde yer alabilmektedir. Prof. Dr. Mehmet Özdemir Siyer yazıcılığı ile ilgili bir makalesinde Muhammed'in kişiliği ve hayatı bağlamında bu durumun ve hadis uydurmacılığının boyutlarını göz önüne sermektedir.
Geleneksel hadisçiler ravi ve isnad zinciri yönünden sakıncalı gördükleri hadisleri zayıf veya uydurma kabul ederlerken, günümüzde mehdi, mezhep imamları, mezhepler, geleceği bildiren hadisler gibi belirli konularda kaydedilen hadisler ve hangi kaynakta yer aldığına ve isnad zincirine bakılmaksızın peygambere atfedilemeceğine inanılan, ahlaki düşkünlük, akıl ve bilim dışılık, Kur'an'a aykırılık gibi subjektif ölçütler ile hadislerin sahih veya uydurma olduğu konusu tartışılmaya devam etmektedir.
Dini anlayış ve fıkıhta yeri
Geleneksel İslam anlayışında hadis ve sünnet Kur'an'dan sonra ikinci sırada yer alır. Bu sebeple İslam inançları, ibadet tefsir, siyer, fıkıh, tasavvuf ve tarikat gibi alanlarda yol gösterici, bazen de şeriat hükümlerinde olduğu gibi kanun belirleyici ve emredici olarak görülür. Kur'an'da peygamberin söz ve davranışlarının örnek alınmasını emreden ayetler bulunur;
Hayır, Rabbine andolsun ki anlaşmazlıklarda seni hakem kılıp verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olmazlar. (4:65)
Resûle itaat eden Allah’a itaat etmiş olur. (4:80)
Peygamber size neyi verdiyse onu alın, neyi yasakladıysa ondan da sakının! (59:7)
Şeriat ve fıkhın diğer kaynakları ise icma, kıyas, örf ve maslahat (faydalı görülme) tır.
Kur’an'ın farklı yorumları gibi hadislerin de farklı yorumlarının yapılması, hangi hadislerin kaynak kabul edileceği, hangilerinin edilmeyeceği gibi hususlar farklı fıkıh mezheplerinin oluşmasına yol açmıştır. Şianın hadis konusundaki tutumu tamamen farklı olmakla birlikte, rey ehli olarak tanımlanan Hanefî mezhebi ile rivayetçi (veya hadis ehli) olarak bilinen Şafiî, Mâlikî, Hanbelî mezhepleri de hadisler konusunda farklı tutumlara sahiptirler.
İmam Ebu Hanife dinî görüşlerini oluşturmada diğer imamların aksine hadislere çok az güvenmekte ve onlara az yer vermekteydi. Ebu Hanife rey ehli olarak bilinir, hadisleri sadece senet ve rivayet açısından değil, anlam açısından da kritiğe tabi tutar. Mana açısından akla aykırı gördüğü ve Muhammed'e atfedilemiyeceğine inandığı hadisleri kabul etmez ve bu hadislere aykırı fetvalar vermekten çekinmezdi. Bu şekilde 200 kadar hadîse aykırı fetvası bilinir ve bu yüzden hadisleri dinde "mutlak nass" gören hadisçiler tarafından şiddetle tenkit edilir. Hadislere güvenmemesi ve hadis karşıtlığından dolayı kendisi İmam Malik gibi bazı hadis ehli tarafından şiddetle eleştirilmiş, hattâ kâfir, deccal veya zındık olmakla suçlanmıştır.
Ehli Hadis; Ahmed ibni Hanbel, Şafii ve Malik gibi, hadisleri derleyen ve fıkhi görüşlerini bu rivayetlere dayandıran nakilcilerden oluşuyordu. Nakilciler rivayet zinciri açısından "sahih" gördükleri hadisleri muhkem nasslar olarak değerlendirirler ve akıl yönünden kritiğe tabi tutmazlar.
Rivayetçi eğilimlerin bir başka karakteristiği, halkın nezdinde hadislerin itibarını artırmak için hadis imamlarına insanüstü vasıflar yüklenmesidir. Bu rivayetlere göre hadis imamları milyonlarca hadisi ravi zincirleriyle birlikte hafızalarında tutabilirler. İmam Buhârî bir hadisi kaynağından almak için aylarca yolculuk yapar, ancak rivayet eden kişi bir atı kandırdığı için hadisi almaktan vazgeçer, şartlarına tamamen uygun bile olsa rüyasında peygamberi görerek, kaydettiği bütün hadisleri tasdik ettirir.
İmamiyye Şiiliği Sünnilikten farklı olarak yalnızca 12 imam kanalıyla gelen söz ve rivayetleri dinî kaynak (hadis) olarak kabul etmektedir.
Günümüzde geleneksel Müslümanlardan ayrılarak, Kur'an merkezli İslâm'ı savunan bazı dinî gruplar için hadislerin herhangi bir dinî değeri yoktur. Bazı alimlere göre fıkıh usulünde hadislerle dinî hüküm konulamaz, inançla ilgili konularda kanıt olamaz. Bazı dini eğilimler onları Kur'anda olduğu gibi bilime ilham veren ve yol gösteren ifadeler (Bucailizm) olarak değerlendirirlerken, bazıları ise ise (F.Gülen) onları bilimsel bilginin de ilerisinde görme eğilimi sergilerler.
Rivayetçiliğin tarihi ve sosyal psikoloji
7. yüzyılda aklı öne çıkaran İslam felsefecileri Kelamcılar ile ehli-hadis arasında tartışmalar çıkmış, bu tartışmalarda hadisler sorgulanmaya başlanmıştır. Birbiriyle zıtlaşan akıl ile nakil arasında hangisinin tercih edilmesi gerektiği islam coğrafyasında tartışılagelmiş, son dönem Osmanlı ulemasında dahi bu tartışmalar yaşanmaya devam etmiştir.
Siyerciler, tefsirciler, din anlatıcıları, vaizler, hikâyeciler vb. için hadisler vazgeçilmesi mümkün olmayan, zengin bir kaynaktır. İslam inançları ve mitolojisinin gelişiminde de hadislerin önemli bir payı bulunur.
Hadisler ve yer yer birçok ayrıntıyı da içeren, zaman zaman gerçeküstü destansı unsurlarla süslenen dinî anlatılar toplumu etkilemeye devam etmektedirler. Toplumun genel olarak hadislere ilgisinin, hadislerle bilimsel olarak ilgilenenler bir kenara bırakılacak olursa, anlatılanların gerçekliği ile değil, "hikayelerin gücü" ile devam ettiğini söylemek mümkündür. Günlük kavrayışın ötesinde aşkınlık arayan toplum için, olaya bilimsel bakanlar hangi tespitleri yaparlarsa yapsınlar, benzeri anlatılar ve aşkın dinî hikayeler din mesleğinde çalışanlar açısından da elden çıkarılamayacak bir materyal olarak görülür ve tarih boyunca olduğu gibi anlatılmaya ve dinlenmeye devam edilir.
Eleştiriler
Hadisler Peygamberin yaşadığı dönemden 1-2 asır sonra yazılı hale getirilen, bir nakil (ravi) zinciri ile Peygamber'e atfedilen "sözlü kültür" ürünleridir. En önemli hadis yazarları Peygamber'den ortalama olarak 200 yıl sonra yaşamış kişilerdir. Bu rivayetlerde unutma, atlama, yanlış hatırlama, yüceltme, alçaltma, abartma, önemsizleştirme, ayıklama hatta uydurmacılık gibi gerçeğin kısmen veya tamamen değiştirilmesini, bazen de mitolojik paçaların ilave edilmesini içeren problemlere rastlanabilir. Hadisleri kayda geçirenler rivayet zincirindeki kişilerin hafıza ve dürüstlüklerine güvenerek hadisleri kayda geçirirler. Zincirdeki son kişiyi görme olanakları bulunsa bile diğer kişiler bir önceki nesle ait ve çoğunlukla ölmüş kişilerden oluşur. Bu bakımdan rivayet zincirinin doğrulanması mümkün görülmemektedir.[51]
Hadisleri rivayet edenler, yazanlar gibi dini kaynak olarak kullananlar da bazı yazarların eleştirilerine hedef olmuşlardır. Edip Yüksel " Fakat kendisinin şerif ve sahih diye kutsadığı kaynakları Muhammed’i korkak, vahşi, soğuk-kanlı bir katil, cinsel sapık, kadın düşmanı, sapkın, çarpık inancı, yağmacı, hedonist, zekâ özürlü, ırkçı, düzenbaz, nankör ve hileci olarak tanıtıyor. Hadis aktarıcıları ve takipçileri Muhammed’in asıl düşmanlarıdırlar." şeklindeki ifadeleri ile hadislere ve hadisleri dinin ikincil derecede en önemli kaynağı olarak görenlere karşı bakış açısını ortaya koymuştur.
Kendisinden sonraki birçok araştırmacı için ilham kaynağı olan Alman araştırmacı Goldziher’e göre hadis olarak rivayet edilen haberlerin Peygamber’le ilgisi yoktur. Bu rivayetler İslam’ın birkaç asır devam eden oluşum süreci içinde bu sürece katılan siyasi, ictimai, iktisadi vb. birçok faktörün belgeleridir. Müslümanlar Kur’an’da bulamadıkları pek çok konuyu, ayrıca kendi kanaatlerini ve doğru bulduklarını hadis formunda ifade etmişlerdir. Yazar Ferec Hüdür'e göre hadisler Arap olmayan kişiler tarafından ravi zincirleriyle birlikte Kur'an'a karşı uydurulmuş sözlerden ibarettir. Kendisi ayrıca birçok rivayet zincirinde 1. isim olan ve kendisinden en fazla rivayet yapılan sahabe ünvanına sahip olan Ebu Hüreyre'nin hayâlî bir şahıs olduğu kanaatini ifade etmektedir.