Arama

Hadis, Tanımı ve Hadis Hakkında Genel Bilgiler

Güncelleme: 12 Mayıs 2015 Gösterim: 45.426 Cevap: 15
yüksel2 - avatarı
yüksel2
Ziyaretçi
17 Aralık 2007       Mesaj #1
yüksel2 - avatarı
Ziyaretçi
Hadis
Hadis, İslam dininde, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'in değişik olaylar ve problemler karşısında inananları aydınlatmak, Kur'an'ın bazı ayetlerini daha açık bir dille ifade etmek için söylediği sözler bütünüdür.
Sponsorlu Bağlantılar
Hadis alimleri Hadis kavramını "Peygamber Efendimizin söz, fiil ve takrirleri" şeklinde tarif ederler.
Dini bir bilim olarak hadis, bu çerçeve içinde, Peygamberimizin sözleri ile davranışlarını, eylemlerini aktaran bilgileri derleyen, bu bilgileri yazılı bir biçimde düzenleyip sınıf­landırarak inceleme çabasına karşılık gelir. Ancak hadislerin bizzat peygamber tarafından yakılmış olması onun dine Kur'an dışında kaynak getirmemek isteği olarak da yorumlanmıştır.
Kapsamı, Hz. Muhammed (s.a.v.)'in (Kur'ân-ı Kerîm'de tespit edilmiş olan vahyin dışında) söylemiş olduğu rivâyet edilen sözleri,

Onun yazdırmış olduğu mektuplar ve evrâk,
Peygamberin vasıflarını haber veren rivâyetler,
O'nun bir olay karşısında izhâr ettiği tutumunu ve tavrını anlatan rivâyetler,
Peygamber'in hâl-i hayâtında vuku bulmuş bir olaya şâhid olanların rivâyetleri,
Hadis ilminin ve hadis teriminin kapsamını oluşturur.
Türleri ise Hadis ilminde hadisler ravisine, senedine, doğruluğuna, geliş şekline göre sınıflara ayrılır.

Esas olarak üç hadis türü vardır:

  • Sahih (صحيح‎) hadîs: Ravi ve senet itibariyle kesinlikle şüphesiz gelen hadisler.
  • Hasen ('حسن) hadîs: Yazılışında kusur bulunan hadisler.
  • Zayıf (ضعيف) hadîs: Senedinde ve metninde bir illet bulunan hadisler.
* Uydurulmuş sözlere ise mevzu denilmektedir.

Hadis, Kuran'dan sonra ikinci kaynaktır. Kuran'ın tefsirinde hadis başlıca kaynaktır. Hadis, sünnetin yaslandığı kaynaktır. İslam mezheplerinin doğuşunda hadisler farklılıklara yol açan birer fıkıh usulü kaynağı da sayılır.

Hadis İslam'da Kütüb-i sitte denilen temel hadis kitapları:
  • İmam Buhari
  • Müslim
  • Ebu Davud
  • Tirmizi
  • Nesai
  • İbn Mace'nin yazdığı kitaplardır.
Buhari ve Müslim'e sahihayn denilir, Sahihleri ile meşhur iki hadis yazarıdır. Diğer dört hadis yazarının kitapları Sünendir. Diğer hadîs kitabı türleri: Cami, Müsned, Mucem, Müstedrek, Mustahrec, Cüz, Tabakat.

Hadîs ilimleri usul ve esastan meydana gelir:
Usuli Hadis, hadislerin ravisini, senedini, metnini araştıran ilim dalıdır. Hadisi kimin rivayet ettiğini, hadisin kesintili olup olmadığını, metnin doğruluğunu araştırır. Alt ilim dalları vardır.

  • Cerh ve Ta'dil, raviyi kabul (cerh) veya reddi (tadil) ele alır.
  • Rical, ravilerin hayatını ele alır.
  • Hadis ihtilafı, birbiriyle çelişen hadisleri karşılaştırır.
  • İlelilhadis, hadisin doğruluğunu zedeleyen gizli noktaları aydınlatır.
  • Garibulhadis, hadislerde geçen terimleri araştırır.
  • Nasih ve Mensuh, hükmü kalkmış hadisleri araştırır.
  • Kutsi hadis, manası Allah'tan sözü peygamberden olan hadisleri ele alır.
Sahabilerin Sahife denilen hadis mecmuaları vardır. Halife Ömer bin Abdülaziz, 719 yılında hadislerin toplanmasını emretti. İmam Buhari (810-869) her yeri dolaşarak hadisleri topladı, meşhur Sahihini yazdı. Buhari bahsedilen hadisleri topladığında hadis nakledenlerin en az üç dört nesli ölmüştü. Bu durum da hadislere kuşkuyla bakılma nedenlerindendir. Son halife Hz. Ali (r.a.) zamanında hadis uydurmaları başladı. 12. yüzyıldan sonra ise hadis okulları açıldı.
İslam bilim geleneğinde tefsirin hadise olan ihtiyacı, hadisin tefsire olan ihtiyacından fazladır denilmiştir. Bu nedenle hadis çok önemli bir dini kaynak olmuştur. Fıkıh ve tefsirin vazgeçilmez kaynağıdır. Fıkıh mezhepleri arasındaki görüş ayrılıkları hadislerin farklı yorumlanmalarındandır.

Şeriatın dayandığı unsurlar
Kuran, Hadis, İcma, Kıyas, Örf ve Maslahat. Zamanla inanç ve eylemde mezhepler belirince İslam, Sünni ve Şii olarak iki ana akıma ayrıldı. Esasında bunlar arasında uzlaşmaz çelişkiler yoktu, ayrılık siyasal yöndeydi. Halifelik Hz. Ali'ye (r.a.) verilmemişti, Ehli Beyte zulüm yapılmıştı. Şiilik veya Şia bu inançla doğdu. Şia'nın hadis kaynaklarının Sünni kaynaklarla zaman zaman uyuşmaması da bu sebepledir. Hukuki birçok meselede Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli mezhepleriyle olan görüş ayrılıkları esasta değil teferruattadır.

Hadis Ehli, peygamberin hadislerini toplayıp buna göre hayatını düzenleyenlerden oluşuyordu. 7. yüzyılda Kelam bilimcileri ile Hadis Ehli arasında tartışmalar çıktı. Akıl ile nakil tartışmalarına izleyen dönemde felsefeciler de karıştı. Son dönem Osmanlı ulemasında dahi imparatorluğun çöküşü sırasında bu tartışmalar yeniden yaşandı.

Hadis Terimleri
Sünnet: Peygamberin hayat tarzı ve dini mirası, hüküm çıkarılan hadisler, peygamberin, sonra ashabının, sonra tabiinin, sonra ümmetin örnek aldığı usul
Sünnetullah: Allah'ın hükmü ve yasaları
Metluv vahiy: Kuranı Kerim
Gayri metluv vahiy: Hadisler
Siret: Peygamberin hayatı, ahlakı, dış görünüşü (çoğulu siyer)
Hadis: Peygamberin söz, iş ve takrirleri, ayetlerin tefsiri, haber, Kuran'ın tatbikatı, vahyi gayri metluv
Eser: Ashabın sözlerinin de içinde olduğu hadis
Haber: Kur'an, hadis, ashab ictihadı ve diğer bilgilerin tümü
Son düzenleyen nötrino; 12 Mayıs 2015 14:45 Sebep: Yazım yanlışı düzeltildi!
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
20 Kasım 2010       Mesaj #2
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi


Sponsorlu Bağlantılar
Hz. Muhammed (S.A.V)'in, söz­lerine, işlerine, başkalarının söz ve iş­lerini açıktan veya susmak suretiyle onaylamasına dair (ilişkin) haberlere, rivayetlere hadis denir. Bu haber ve rivayetlerle uğraşan ilme de "hadis ilmi"denir.

Peygamberimizin sözleri­nin işlerinin ve onaylarının tesbiti ve derlenmesi işi daha Peygamber sağ­ken başlamış, ölümünden sonra ise geniş ve çok yönlü bir çalışma alanı haline gelmiştir. Din ilimleri içinde Kur'an ve tefsir ilminden sonra en de­taylı çalışmalar hadis ilmi üzerinde yapılmıştır. Peygamberden hadis ri­vayet edenler çeşitli değerlendirmele­re konu edilmiştir. Dürüst müdür, ze­ki midir, hafızası kuvvetli midir... gibi birçok yönden raviler irdelenmiştir.

Hadisler sağlamlık ve güvenilirlik ba­kımından üçe ayrılır:

1- Sahih hadis: Peygambere ait olduğunda usûl (me-tod) yönünden bir kusur bulunmayan hadis. Bu hadisler kesintisiz bir sened­le peygambere ulaşır. Ravileri de adalet ve ehliyet sahibidir.
2- Hasen hadis: Adalet yönü sağlam olmakla beraber zabt (aklında tutma) yönün­den bazı zaafları bulunan ravi ya da ravilerin bulunduğu senede sahip olan hadise denir.
3- Zayıf hadis: Ravileri sahih ve hasen hadis ravilerinin va­sıflarını taşımayan hadistir. Zayıf ha­dislerle amel edilip edilmeyeceği hu­susunda anlaşmazlık vardır.




İslam Ansiklopedisi

Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
20 Kasım 2010       Mesaj #3
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Anlamı (içeriği) Peygamberimize Allah tarafından ilham edilen, ifade­lendirmesi (söze dökülmesi) Peygam­berimiz tarafından yapılan hadislere Hadis-i Kudsî denir. Bunların sayısı sınırlıdır.

Kutsi Hadisler
  • Bana ait olan senin ruhundur. Sana ait olan işlediğin amelindir. İkimizin arasında olan ise senin dua etmen, benim de duana karşılık vermemdir.
  • Ey âdemoğlu! Takva sahibi ol, beni tanırsın. Açlık çek, beni görürsün. Yalnız bana ibadete yönel, bana ulaşırsın. Amelini gösterişten temiz tut, sana muhabbet elbisesini giydireyim. Beni zikretmek için vakit ayır, seni meleklerimin yanında anayım.
  • Bir günah işleyeceğinde, günahın küçüklüğüne değil, onunla kime isyan ettiğine bak! Sana bir rızk verildiğinde, rızkın azlığına değil, onu sana kimin verdiğine bak.
  • Tedbir gibi güzel geçim, halka zarar vermekten kaçınmak gibi vera, edepten daha yüce bir muhabbet, tövbe gibi şefaatçı, ilim gibi ibadet yoktur.
  • Her kim ki bildiğiyle amel ederse Allah ona bilmediği ilimleri öğretir.
  • Her kim bir zenginin yanına çıkar ve ona sırf zenginliği sebebiyle tevazuda bulunursa dininin üçte biri gider.
  • Her kim dünya için hüzünlenir ve kederlenirse bana kızmış gibidir. kim bir musibetten şikâyette bulunursa benden şikâyette bulunmuş olur.
  • Ey âdemoğlu! ben ancak benim rızam için yapılan ameli kabul ederim.
Vikisözlük

halukgta - avatarı
halukgta
Kayıtlı Üye
10 Ekim 2011       Mesaj #4
halukgta - avatarı
Kayıtlı Üye
1. Hadis nedir:
• Hadis peygamberimizin söylediği söylenen sözleridir. Ona aitliği konusunda kesinlik yoktur, yani Zannidir. İçinde peygamberin sözünün bulunma ihtimali vardır. Hadislere ‘içinde Peygambere (a.s.) ait sözlerin bulunması ihtimali olan metinler.’ gözü ile bakılmalıdır.
2
. Hadisler Zannidir:
Sebepleri:

1. Hadisler Kuran gibi Allah’ın koruması altında değildirler.
Bu da hadisleri, şeytanın, nefsin, İslam düşmanlarının, dikkatsizliklerin, yanılmaların, iyi niyetli uydurmaların ve benzeri şeylerin etkisine açık bırakıyor.

2. Hadisleri ve onları rivayet eden kişileri değerlendiren hadis âlimleri masum değildirler, hatadan uzak değildirler. Bu âlimlerin hiçbirine vahiy gelmiyor, yaptıkları yanlışlar vahiyle düzeltilmiyordu. Dolayısıyla gösterdikleri çabalardan tam inanç elde edilemez. İnsanlar, daha Peygamber hayattayken, onun bir sözü söyleyip söylemediği, söylemişse şöylece bir anlama gelip gelmediği hususunda ihtilafa düşmüşlerdir.

Alimlerin yanılgılarının değişik şekilleri olabilir: örn.: hadisleri nakleden ravileri yanlış değerlendirmiş olabilirler. Güvenilir olmayan kişiler, -kusurları bilinmediğinden, tespit edilemediğinden, saklı kaldığından- güvenilir kabul edilmiş olabilir, âlimler ravilere aldanmış olabilirler. (Peygamberimiz de ‘siz beni aldatabilirsiniz’ diyordu), çünkü insanların iç hallerini bilmek çok zor, ravi münafık olabilir (her şeyi bilen Allah’tır, peygamberimiz de kendi çevresindeki münafıkları bilmiyordu)


Bir hadis âliminin zayıf saymadığı bir raviyi veya hadisi, diğer bir hadis âliminin zayıf sayması daima ihtimal dâhilindedir. Muhaddisler Buharinin 80 ravisini zayıf görmüşlerdir. Gerçekte bu sorun çok çetin bir sorundur. İnsanların iç hallerini bilmek mümkün değildir. Açık hatalar görülür ama gizlide yapılanlar bilinmez.
Cerh ve tadil âlimlerinin önde gelenlerinden olan Abdurrahman ibn Mehdiye göre güvenilir olan nice raviler vardır ki, Yahya b. Said el Kattan’a göre güvenilir değildirler. Oysa ravi tenkidinin temel danışma odakları bu iki şahıstır.


Örnek: Hakkında çelişkili hüküm verilenlerin en bariz örneklerinden biri de İkrimedir. Sahabe İbn Abbas’ın kölesi olan İkrime bazı hadis âlimleri tarafından yalancılık ve Harici görüşler benimsemekle, yöneticilerin ödüllerini kabul etmekle suçlanmış ve yalanından birçok örnek anlatılmıştır.
Mesela Tabiinden(sahabe sonrası nesil) Said b. Müseyyeb kölesi Bürde: ‘İkrime’nin İbn Abbas’ın üstüne yalan atması gibi sen de benim üstüme yalanlar atma’ dediği anlatılır. Bu zat İkrime’nin birçok hadisini yalanlamıştır.
Kasım da:’İkrime yalancıdır. Sabahleyin bir hadis söyler, akşamleyin onun tersini söyler.’ demiştir.
Bunların yanında İkrime’yi güvenilir, sağlam görenler de vardır. Taberi ona tam güvenmiş, tefsirini ve tarih kitabını onun aktardığı hadislerle doldurmuştur. Ahmed b. Hanbel, Yahya b. Main gibi hadisçiler de İkrime’yi sağlam görmüşlerdir.
Bundan dolayı Buhari onun sağlamlık tarafını yeğliyerek ondan bir çok hadis rivayet etmiştir. Müslim ise onun yalancılık tarafını daha kuvvetli bulmuş ve bir tek hadis dışında ondan hadis almamıştır. Hac konusunda ondan aldığı hadisi de Said b. Cübeyr’den yaptığı rivayetle desteklemiştir.
Bu örneklerden olayın sübjektifliği, zanniliği ortaya çıkıyor.


3
. Hadisleri rivayet eden kişiler(raviler) güvenilir de olsalar masum değildirler ve dolayısıyla yanılabilirler, hata yapabilirler, hadisi yanlış anlayabilirler, maksadının dışında anlayabilirler, unutabilirler, eksik, yanlış veya fazlalıkla rivayet edebilirler.

4.
Raviler iyi niyetle hadis uydurmuş olabilirler, ki tarihte böyle hadislerin de uydurulduğu tespit edilmiştir. İmam Müslim Cerh alimi Yahya b. Said el Kattan’ın şu ifadesini rivayet eder:’Salih kişileri hadiste olduğu kadar hiçbir şeyde yalancı görmedik.’(Müslim, Sahih, (Mukaddime), C. I, S. 13) Bu noktadan bakıldığında da hadisin gerçekten iyi niyetle uydurulmadığının garantisinin verilemeyeceği ortaya çıkıyor, velev ki ravi bunu itiraf etsin.

5.
Hadislerin söylendiği ortam, zaman ve zemin, muhatabın kimliği gibi şartlar da (sebebi vürud) önemlidir. Hadis kaynaklarında genelde bu bilgiler bulunmuyor. Hâlbuki bağlamından(Zusammenhang) kopartılan hiçbir söz yanlış anlaşılma riskinden muaf değildir. Resul ‘karnınıza taş bağlayın’ demiştir. İçinde bulunduğu şartları düşünmeden bunu yaparsanız anlamsız bir hareket olur.

6.
Hadisler Peygamberimizin vefatından çok sonraları yazıya geçirilmiştir. Bu zaman zarfında (150-200 sene boyunca) kulaktan kulağa ağızdan ağıza dolaşmışlardır. Bu kadar süre geçince bir sözü tam eksiksiz nakletmek, değişikliğe uğramadan nakletmek her zaman mümkün olmayabilir.

7.
Yine hadis âlimlerinin ittifakla bildirdiklerine göre, hadislerin kelimeleri /lafızları Peygambere ait olmayıp, sadece Peygambere ait manaları hadis ravileri tarafından lafızlandırılmış şeklidir, yani kendi kelimeleriyle, ifadeleriyle aktarmışlar. Raviler o sözü, kendi anladıkları biçimde ve kendi sözleriyle anlatmışlardır. İkinci duyan da aynı ölçü ile hareket ederse, Peygamberin sözünün 200 yıl sonrasına kadar ne derece tam onun söylediği biçimde gitmiş olur? Bundan dolayı peygamberden nakledilen sözler arasına bilerek veya bilmeyerek pek çok başka sözler ve düşünceler karışmış olabilir. Bu hiç bir hadisin tam olarak ve aslına uygun olarak gelmediği anlamına gelmez. Söylenmek istenen nesilden nesile yapılan manaca sözlü aktarımlar hadislerin anlamlarını değişik şekillere dönüştürebiliyor. Bu da hadislerin zanni oluşuna delalet ediyor.
Onun için Süfyan Sevri: ‘ Eğer size anlattıklarımı kalıp olarak anlatsam, bir tek hadis bile anlatamam’ demiştir.
Kendi naklettiği hadislerin Mervan’ın emri ile yazıya aktarıldığını duyan sahabeden Zeyd b. Sabit: ‘Ne biliyorsunuz, belki size söylediğim şey, benim anlattığım gibi değildir.’ der ve kızar.
3. Yapılan hadis tanımının doğru olduğunu gösteren sahabeye kadar dayandırılan örnekler vardır:


Ebu Amr eş Şeybani anlatıyor:’ İbn. Mesud’un yanında bir yıl
§ kaldım. Hadis rivayet ederken ‘Peygamber buyurdu’ demezdi. Eğer bu ifadeyi kullanırsa O’nu bir titreme alırdı ve ‘Peygamber böyle veya bu mealde buyurdu’ derdi.

Bu rivayetten İ. Mesudun hadis rivayeti konusunda ne kadar titiz ve dikkatli olduğu ortaya çıkıyor. İ. Mesud’un sahabe yani peygamberin sözlerini bizzat dinlediği unutulmamalı. O bile ‘peygamber sözü’ demiyorsa ondan sonra gelenler acaba nasıl bir titizlik göstermeleri gerekir. (Tevhid ve Değişim, C. Vatandaş, S. 86)


İbn Ebi Leyla’nın ‘Zeyd b. Erkam’ın yanına gidip de bize
§ hadis rivayet etmesini istediğimizde ‘Artık biz yaşlandık ve unuttuk. Resulden hadis rivayet etmek çok güç bir iştir.’ cevabını alırdık’ sözleri de bu anlatılan sahabenin de konuyla ilgili tavrını gösteriyor. (a.g.e., s. 87)

Hadis yazmayı hoş karşılamayan İ. Abbas’ın sadece 20 civarında hadis
§ rivayet etmesine karşılık, fetvalarının ciltlerce kitap doldurması ve bu nedenle miras olarak bir hayvan yükü kitap bırakmış olması da anlamlıdır.

Tabiinin büyüklerinden olan İbrahim en Nehai (Ebu Hanifenin hocasıdır)
§ sadece bir hadis rivayet eder ve bunun üzerine ‘Hz. Peygamberden bundan başka hadis ezberlemedin mi?’ diyenlere, ‘Evet ezberledim. Ama ‘Abdullah şöyle dedi’ ‘Alkame böyle dedi’ demek bana daha sevimli geliyor’ cevabını verir.
Başka bir tabiin büyüğü olan Şabi: ‘Hadisi Hz. Peygamberden başkasına nispet, bana daha sevimlidir. Eğer hadiste noksanlık veya fazlalık olursa Hz. Peygamber’den başkasına ait olmuş olacaktır diyerek, konunun esasını açıklar.


4
. Hadisler Toptan Reddedilemez:
Resulullahın, Allah’ın ortağı olmadığına inanarak, akıllıca davranıp hadisleri ne toptan reddetmek, ne de toptan doğru kabul etmeliyiz. Zaten bu işle ilgilenen imamlar da böyle yapmışlardır. Biz kolaycılığa kaçmamalıyız. Toptan kabul de toptan reddedicilik de kolaycılıktır. Bunun için bize intikal eden rivayetleri çok iyi bir süzgeçten geçirmemiz gerekir. Kur’an ışığında ne denli sağlam olduğuna bakmalıyız. Bu işte yanılabiliriz de. Bizden öncekiler de yanılmışlardır. Yanılmayan yalnız ALLAH’TIR.

Bir çuvalda çürük bir patates var diye bütün çuval atılmaz, ayıklanır. Aynısını biz de yapmak zorundayız, çünkü aklen de bütün hadislerin uydurma olması mümkün değil.
Güvenilir de olsa, hiç bir ravinin hataya düşmekten korunmuş (masum) olmadığı hatırdan çıkarılmamalıdır. Kişi rivayeti olan sözler inanç temeli yapılamaz. Çünkü kişinin iç dünyasını bilmek çok zor. Aslında şu ayet her şeyi çok daha iyi anlatıyor.

(İsra sur. 84.ayet; De ki: "Herkes, kendi varlık yapısına uygun iş görür.Yolca daha doğru gidenin kim olduğunu Rabbiniz daha iyi bilir.)

SAYGILARIMLA



NOT: Alıntıdır


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
CeLebRindaL - avatarı
CeLebRindaL
VIP why did you go why
19 Aralık 2011       Mesaj #5
CeLebRindaL - avatarı
VIP why did you go why
Kur'an okunduğu zaman sesini işittiğinizde Allah'tan korktuğu kanaatine vardığınız kimse, şüphesiz ki, Kur'an'ı en güzel sesle okuyanlardandır.
(İbni Mace, İkame: 176)
Hadis, İslam dininde, Hz. Muhammed'in değişik olaylar ve sorunlar karşısında inananları aydınlatmak, Kur'an'ın bazı ayetlerini daha açık bir dille ifade etmek için söylediği iddia edilen sözler bütünüdür.Hadis'in içerikleri, genel olarak, aslı içeriği olan 'Metin' ve Ravi (rivayet edenler)'nin adlarını sıralanan 'İsnâd' olmak üzere iki bölümden ibarettir. Hadis âlimleri Hadis kavramını "Peygamber'in söz, fiil ve takrirleri" şeklinde tarif ederler.Hadis, dinî bilim olarak, bu çerçeve içinde, Hz. Muhammed'in sözleri ile davranışlarını, eylemlerini aktaran bilgileri derleyen, bu bilgileri yazılı bir biçimde düzenleyip sınıf¬landırarak inceleme çabasına karşılık gelir.

Kapsamı
1
. Hz. Muhammed'in (Kur'ân'da tesbit edilmiş olan vahyin dışında) söylemiş olduğu rivâyet edilen sözleri,
2. Onun yazdırmış olduğu mektuplar ve evrâk,
3. Hz. Muhammed'in vasıflarını haber veren rivâyetler,
4. Hz. Muhammed'in bir olay karşısında izhâr ettiği tutumunu ve tavrını anlatan rivâyetler,
5. Hz. Muhammed'in hâl-i hayâtında vuku bulmuş bir olaya şâhid olanların rivâyetleri, Hadis ilminin ve hadis teriminin kapsamını oluşturur.

Türleri

Hadis ilminde hadisler ravisine, senedine, doğruluğuna, geliş şekline göre sınıflara ayrılır. Esas olarak üç hadis türü vardır:
  • Sahih hadîs: Ravi ve senet itibariyle kesinlikle şüphesiz gelen hadisler.
  • Hasen hadîs: Yazılışında kusur bulunan hadisler.
  • Zayıf hadîs: Senedinde ve metninde bir illet bulunan hadisler.Uydurulmuş sözlere ise mevzu denilmektedir. Hadis, Kur'an'dan sonra ikinci kaynaktır. Kur'an'ın tefsirinde hadis başlıca kaynaktır. Hadis, sünnetin yaslandığı kaynaktır. İslam mezheplerinin doğuşunda hadisler farklılıklara yol açan birer fıkıh usulü kaynağı da sayılır.
Hadis İlmi
İslam'da Kütüb-i sitte denilen temel hadis kitapları:
1. İmam Buhari
2. Müslim
3. Ebu Davud
4. Tirmizi
5. İmam Nesâi
6. İbn Mace'nin yazdığı kitaplardır.
Buhari ve Müslim'e sahihayn denilir, Sahihleri ile meşhur iki hadis yazarıdır. Diğer dört hadis yazarının kitapları Sünendir. Diğer hadîs kitabı türleri: Cami, Müsned, Mucem, Müstedrek, Mustahrec, Cüz, Tabakat.
Hadîs ilimleri usul ve esastan meydana gelir: Usuli Hadis, hadislerin ravisini, senedini, metnini araştıran ilim dalıdır. Hadisi kimin rivayet ettiğini, hadisin kesintili olup olmadığını, metnin doğruluğunu araştırır. Alt ilim dalları vardır.
1. Cerh ve Ta'dil, raviyi redd (cerh) veya duzeltmeyi (tadil) ele alır.
2. Rical, ravilerin hayatını ele alır.
3. Hadis ihtilafı, birbiriyle çelişen hadisleri karşılaştırır.
4. İlelilhadis, hadisin doğruluğunu zedeleyen gizli noktaları aydınlatır.
5. Garibulhadis, hadislerde geçen terimleri araştırır.
6. Nasih ve Mensuh, hükmü kalkmış hadisleri araştırır.
7. Kutsi hadis, manası Allah'tan sözü peygamberden olan hadisleri ele alır.
Sahabilerin Sahife denilen hadis mecmuaları vardır. Halife Ömer bin Abdülaziz, 719 yılında hadislerin toplanmasını emretti. İmam Buhari (810-869) her yeri dolaşarak hadisleri topladı, meşhur Sahihini yazdı. Buhari bahsedilen hadisleri topladığında hadis nakledenlerin en az üç dört nesli ölmüştü. Bu durum da hadislere kuşkuyla bakılma nedenlerindendir. Son halife Ali zamanında hadis uydurmaları başladı. 12. yüzyıldan sonra ise hadis okulları açıldı.
İslam bilim geleneğinde tefsirin hadise olan ihtiyacı, hadisin tefsire olan ihtiyacından fazladır denilmiştir. Bu nedenle hadis çok önemli bir dini kaynak olmuştur. Fıkıh ve tefsirin vazgeçilmez kaynağıdır. Fıkıh mezhepleri arasındaki görüş ayrılıkları hadislerin farklı yorumlanmalarındandır.
Şeriatın dayandığı unsurlar; Kur'an, Hadis, İcma, Kıyas, Örf ve Maslahat. Zamanla inanç ve eylemde mezhepler belirince İslam, Sünni ve Şii olarak iki ana akıma ayrıldı. Esasında bunlar arasında uzlaşmaz çelişkiler yoktu, ayrılık siyasal yöndeydi. Halifelik Ali'ye verilmemişti, Ehli Beyte zulüm yapılmıştı. Şiilik veya Şia bu inançla doğdu. Şia'nın hadis kaynaklarının Sünni kaynaklarla zaman zaman uyuşmaması da bu sebepledir. Hukuki birçok meselede Hanefi, Şafii, Maliki, Hanbeli mezhepleriyle olan görüş ayrılıkları esasta değil teferruattadır.
Hadis Ehli, peygamberin hadislerini toplayıp buna göre hayatını düzenleyenlerden oluşuyordu. 7. yüzyılda Kelam bilimcileri ile Hadis Ehli arasında tartışmalar çıktı. Akıl ile nakil tartışmalarına izleyen dönemde felsefeciler de karıştı. Son dönem Osmanlı ulemasında dahi imparatorluğun çöküşü sırasında bu tartışmalar yeniden yaşandı.

Hadis Terimleri
  • Sünnet: Peygamberin hayat tarzı ve dini mirası, hüküm çıkarılan hadisler, peygamberin, sonra ashabının, sonra tabiinin, sonra ümmetin örnek aldığı usul
  • Sünnetullah: Allah'ın hükmü ve yasaları
  • Metluv vahiy: Kuranı Kerim
  • Gayri metluv vahiy: Hadisler
  • Siret: Hz. Muhammed'in hayatı, ahlakı, dış görünüşü (çoğulu siyer)
  • Hadis: Hz. Muhammed'in söz, iş ve takrirleri, ayetlerin tefsiri, haber, Kuran'ın tatbikatı, vahyi gayri metluv
  • Eser: Ashabın sözlerinin de içinde olduğu hadis
  • Haber: Kuran, hadis, ashab ictihadı ve diğer bilgilerin tümü
  • Ashab: Hz. Muhammed'in zamanında yaşayıp, onunla görüşmüş, müslüman ve aklı başında insanlar
  • Tabiin: Ashab zamanında yaşayanlar
  • Tebeut Tabiin: Tabiinden hadis nakledenler
  • Mütevatir: Hz. Muhammed'in zamanına şahit olmuş kişilerin ittifakla bildirdikleri söz
  • Meşhur: Hz. Muhammed'in zamanında değil, tabiin ve sonrakilerce tevatürle nakledilmiş söz
  • Vahid Haber: Bir veya birkaç kişinin naklettiği söz (fıkıhta delil hükmüne geçmez)
  • Gayri sahih: Karışık söz, neshe uğramış (zayıf ama uydurma değildir)
  • Mevzu: Uydurma, gerçek dışı (nakli bile günahtır)
  • İstinbat: Hüküm çıkarma
  • Muhaddis: Hadis bilimci (hadislerin anlamından çok ifade ve sağlamlığına bakar)
  • Fakih: Hadisin sebebi, siyakı, maksadı ve delaleti ile meşgul olan kişi
  • İsrailiyat: Mevzu söz, uydurmalar
  • Sıhhat: Hadiste aranan doğruluk şartı (akla aykırılık, Kurana aykırılık, İslam'ın ruhuna aykırılık, fıtrata ve tabiata aykırılık, tarihe aykırılık yönünden)
  • Kezzabin: Yalancılar
  • La tectemiu ümmeti aled dalale: Ümmetin, dalalet üzerinde birleşmeyeceğini ifade eden cümle (topyekün herkes hata yapamaz anlamında)
  • Nesh: Bir hadisin diğerinin zorluğunu hafifletmesi
  • Rivayet: Dedi, rivayet etti, haber verdi, bildirdi ifadeleriyle belirli kişilerin belirli şartlarla bir metni kaynağına götüren zincir
  • Tedvin: Derleme
  • Dirayet: Ebu Hanife'nin sıhhat için mana rivayetini kabul etmemesi, söz zincirinde ravinin şurasını hatırlamıyorum dediği durum, usul ve metin incelemesi, Ebu Hanife'nin 17 hadise tam intibakı.
  • İmla: Söyleyerek yazdırma
  • Tevsik: Doğruluğu kanıtlama
  • Yemin: Hadis rivayet edene önce yemin ettirmek (Halife Ali'nin uyguladığı bir yöntemdir)
  • Sika: Güvenilir
  • Garib: Şaz, bir kişiden gelen nakil

Hadis Rivayet Eden Başlıca Sahabeler
  • Ebu Hureyre - 5374 hadis
  • Abdullah ibn Ömer - 2630 hadis
  • Enes bin Malik - 2286 hadis
  • Ayşe - 2210 hadis
  • İbn-i Abbas - 1660 hadis
  • Cabir bin Abdullah - 1540 hadis
  • Ebu Said el-Hudri - 1170 hadis.
Derleyen: Cerideihadis
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
O Kadar Kalabalik ki Yalnizligim..
Mavi Peri - avatarı
Mavi Peri
Ziyaretçi
8 Haziran 2012       Mesaj #6
Mavi Peri - avatarı
Ziyaretçi
Hadis, "Muhammet'in sözleri" anlamında kullanılır. Hadisler, İslâm yasa ve törelerinin, Kuran'dan sonra en önemli kaynağıdır. Bir bakıma Kuran'ı yorumlar ve tamamlar. Hadisler, Muhammet'in ölümünden iki yüz yıl kadar sonra derlenip kitap durumuna getirildi. Peygamber'in söylediği, güvenilir kaynaklara dayanılarak belirlenmiş olan hadislere "sahih: sağlıklı", kanıtları sağlam olmayan hadislere de "zaif" denir. İslâm dünyasında güvenilir hadis kitaplarının sayısı altıdır, hepsi de 9. yüzyılda yazılmıştır. Bunların ilkini yazan Buhari (810-869), büyük ün yapmıştır.


MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
halukgta - avatarı
halukgta
Kayıtlı Üye
15 Eylül 2012       Mesaj #7
halukgta - avatarı
Kayıtlı Üye
İslam toplumunda hadis konusu, ne yazık ki yanlış algılanmış, adeta Kur’an ile eş tutulan kitaplar haline getirilmiştir. Hâlbuki hadis, peygamberimizin söylediği söylenen sözlerdir.

Peygamberimize ait olduğuna dair, kesin bir kanıt yoktur. Bu bilgilere, sözlere peygamberimizin söylediği sözlerinin, bulunma ihtimali olacağı mantığıyla yaklaşarak, araştırmalı Kur’an ın onayını mutlaka almalıyız.

Dikkat ederseniz hadislerin tamamı, bir rivayete göre diye başlar. Yani hadislerin tamamına doğru gözü ile bakamayız. Rivayet, içinde doğru bilgi olma ihtimali olan, fakat hurafe ve yanlış bilgininde karışmış olabileceği sözlerdir.

Bildiğiniz gibi Allah Kur’an ı, bizzat kendi koruması altına aldığını bizlere, Kur’an da bildirmiştir. Hadisler ise hiçbir koruma altında olmayıp, dilden dile ulaştırılan bilgilerdir. Onun içindir ki, bu bilgilere dikkatle yaklaşmalı ve mutlaka Kur’an süzgecinden geçirmeliyiz.

Dine hüküm koyan yalnız Allah tır, onun rehberi Kur’an dır. Kur’an ın bir ayetini bile kabul etmeyen, ya da görmezden gelen, gerçek iman etmiş sayılmayacağını Allah söylüyorsa ayetinde, Kehf suresi 26. ayetinde Yaradan, Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz diyorsa, Enam 57. ayetinde de, HÜKÜM YALNIZ ALLAH INolduğuna, apaçık hükmediyorsa, başka hüküm koyucular aramakla, dinden uzaklaşacağımızı unutmamalıyız.

Bir sarrafa altın bozdurmaya gittiğinizde, sarraf nasıl aldanmaması, zarara uğramaması için mihenk taşı ile kontrol edip, altının ayarını dahi kontrol edip alıyorsa, bizlerde zarara uğramak istemiyorsak, bunlar Allah katındandır dedikleri bilgileri bizlere ulaştıranlara, aynı dikkati ve itinayı göstermeli, bu sözleri, bilgileri bizlerin mihenk taşı Kur’an a sormalı ve danışmalıyız.

Onun iznini, onayını almayan hiçbir bilgiyi de kabul etmemeliyiz. Tabi daha sonra, pişman olmak istemiyorsak, bu itinayı özeni mutlaka göstermeliyiz. Din ve iman şaka götürmez. Emin olmadığımız bilginin ardına düşerek, ebedi hayatımızı riske atmaya sizce değer mi?

Hadisler konusu, çok dikkat ve itina isteyen bir konudur. Peygamberimiz sağlığında, sözlerinin insanlar arasında yanlış anlatıldığını, nakledildiğini gördüğünde, bu nakli yasaklaması dikkatle düşünülmelidir. Daha sonra peygamberimizin hadis nakline izin verdiğini söyleyenler, dört halife devrinde hadis nakliyle nasıl mücadele edildiği ve naklinin yasaklandığı konusunu da, iyice araştırıp düşünmelidirler.

Peygamberimiz sağlığında, asla hadislerini yazdırmamıştır. Hadis yazımı dört halife devrinin sona ermesi ve dinin mezheplere ayrılması ile toplanmaya başlanmıştır. Bu gerçeklerin göz ardı edilmemesi ve dikkatle üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.

Bakın Peygamberimiz, hadis konusunda neler söylemiş. Bu sözleri söyleyen Allah elçisi, daha sonra bunların tam tersini söyler mi sizce. Yorum sizlerin.

Biz hadis yazarken Hz. Peygamber yanımıza geldi ve “Yazdığınız şey nedir” dedi. “Senden işittiğimiz hadisler” dedik. Hz. Peygamber: “Allah’ın kitabından başka kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvelki milletler Allah’ın kitabı yanında başka kitaplar yazdıkları için yoldan çıktılar.”
El Hatib, Takyid 33

Ey insanlar ateş tutuşturuldu ve karanlık gecenin parçaları gibi fitneler yakınlaştı. Allah’a yemin ederim ki aleyhimde tutunacak bir şeyiniz yoktur; Kuran’ın helal kıldıkları dışında bir şeyi helal kılmadım. Kuran’ın haram kıldıkları dışındakileri de haram kılmadım.
İbni Hişam Siret 4 sayfa 332

Allah’ın kitabında helal kıldığı helal, haram kıldığı haramdır. Hakkında sustuğu ise serbesttir. Allah’ın serbest bıraktıklarını kabul edin ve bilin ki Allah hiçbir şeyi unutucu değildir.
Ebu Davud K. Etime 39/Tırmizi K. Libas 6 İbni Mace K. Etime 60/ El-Müracaat sayfa 20

Allah Kur’a na göre amel eden kavimleri yükseltir, onun gösterdiği yoldan gitmeyenleri de alçaltır.
Rivayet Ömer b. Hattab Müslim

Peygamberimizin hadislerini nakleden, rivayet eden kişileri değerlendiren âlimlerinde, hata yapabileceğini göz ardı etmemeliyiz. Hatasız insan olmadığı gerçeğini unutmadan nefsi etkilerin, menfaat ilişkilerinin, hatta dine nifak sokmak isteyen din düşmanlarının, bu nakle dâhil olma ihtimalinin, yüksek olduğu gerçeği de unutulmamalıdır.

Dört halife devrinden sonra toplanan, hadis sayısının yaklaşık 500 kadar olduğu gerçeğinden yola çıkarak, bugün milyonları geçen hadislerin, dikkatli olmadığımız takdirde, bizler için nedenli din ve iman adına tehlikeli olduğu gerçeği ile el birliğiyle elimizde Kur’an, mücadele etmeliyiz.

Birileri içimize girmiş, bizleri Allah ile aldatıyor. Bu gerçeği fark edebilmek için, Allah ın rehberinin çevresinde toplanmalıyız. Onun ipine sıkı sıkı sarılarak, bizi yüzlerce yıldır aldatanların tuzaklarından artık, yine Kur’an ın yardımıyla kurtulmalıyız.

Peygamberimiz Allah ın kontrolünde idi. Yanlış yapma ihtimali yoktu. Ama bizlere hadis nakleden ya da bu bilgiler üzerinde düşüncelerini söyleyen âlimler, Allah kontrolünde olmadığı için, hata yapma riski her zaman vardır.

Lütfen dikkatle düşünelim. Peygamberimizin sağlığında bile, sözlerinin bir diğerine naklinde ihtilafa düşmüşlerse, yüzlerce yıl sonra günümüze kadar gelen bu naklin, ne derece sağlıklı olacağı konusu dikkatle düşünülmelidir.

Hadisleri toptan reddetmek yerine, içinden doğru olan bilgileri mutlaka seçip ayırmalıyız. Tüm hadislerin yanlış olduğunu söyleyerek reddetmek, akılcı olmaz. Bugün bizler, binlerce yıl önce tarihin akışı içinde yaşayan toplumları, araştırmalar ve bulduğumuz kalıntılar yoluyla bilgileniyor ve faydalanıyorsak, peygamberimizin hayatı ve yaşamı hakkında da doğru bilgileri araştırmalı ve ondan faydalanmalıyız.

Peygamberimizin hayatı, Kur’an ın yaşanmış canlı örneğiyse, peygamberimizin Kur’an ın onaylamadığı hiçbir yaşam şeklini hayatına geçirmeyeceğine göre, bizlere bu konuda iletilen her bilgiyi mutlaka Kur’an süzgecinden geçirmeliyiz. Her doğru bilgi, bizlerin İslam ı anlamasında etken olacaktır. Özellikle peygamberimizin hayatı, yaşamı, olaylara bakış açısı bizler için örnek gösterilmiştir Kur’an da.

Rivayet bilgileri eğer, belirli bir tasniften, süzgeçten geçirmeyip, hayatımıza direk geçirirsek, yanlış yolu izlemiş oluruz. Çünkü süzülmeyen, emin olduğumuz doğru bilgiyle kıyas edilmeyen bilginin, mutlaka tortusu olacaktır. Bir kazan suyun içine damlatılan bir damla mikroplu suyun, bizlere neye mal olacağını çok iyi biliyorsak, emin olmadığımız, süzgeçten geçmeyen din adına bilgilerinde, bizlere nasıl zararlar vereceğini unutmamalıyız.

Allah sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum, Kur’an dan hesaba çekeceğim diye hüküm verdiyse, Peygamberimizin de yalnız Kur’an hükümlerine göre yaşadığı açıktır.

Yaptığımız büyük yanlış, bizlere din ve iman adına öğretilenleri Kur’an da bulamadığımızda, bakın demek ki her şey Kur’an da yokmuş, deme yanılgımızdan kaynaklanmaktadır. Allah biz her konudan örnekler verdik, hiçbir şeyi unutmadık, Allah unutucu değildir diyor ve bunları bizlere apaçık iletiyorsa, lütfen geleneksel İslam ın öğretisini, ilavelerini Kur’an da bulamadığımızda, Kur’an a takındığımız yanlış tavrın, artık farkına varalım.

Yine Rabbim ayetinde, elçisinden örnek vererek bakın ne diyor.

Hakka44; Eğer bazı lafları bizim sözlerimiz diye ortaya sürseydi, 45: Yemin olsun, ondan sağ elini koparırdık. 46: Sonra ondan can damarını mutlaka keserdik.

Buradan da anlıyoruz ki, Allah ın elçisi, Kur’an ın dışında hiçbir bilgiyi, bunlarda Allah katındandır dememiş ve bizlere iletmemiştir. Bunu lütfen unutmayalım. Allah Enam suresi 19. ayetinde, bu Kur’an bana vah yolundu ki, onunla sizi ve ulaştığı herkesi uyarayım diyorsa, lütfen peygamberimizin Kur’an dışından, Kur’an da hükmü geçmeyen hükümler de verdiğini, artık söylemeyelim ve söyleyenlere inanmayalım. Peygamberimiz Allah ın verdiği hükümlerle topluma, ümmetine hükmettiğini asla aklımızdan çıkarmayalım. Çünkü ne diyordu Rabbim ayetinde. Sana indirdiğimle onlara hükmet.

Allah Bakara suresinde, bakın bizleri nasıl uyarıyor.

Bakara 42: Bilerek hakkı batıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin.

Hak olan, Allah ın korumasındaki, sorumlu olduğumuz Kur’an dır. Onun onayından geçmiş her bilgi de, bizlerin faydalanacağı kaynaklardır.

Bizlerin imtihan olduğumuz kitabın, Kur’an olduğuna apaçık hüküm veren Rabbimizin, Kur’an ın dışından, bizlere iletilen rivayetlerden de sorumlu tutacağını söylemek, Rabbin adaletine saygısızlık olduğu gibi, Yaradan a da bir iftira olduğunu bilmeliyiz. Allah a iftira atanların, mahşer günü yüzlerinin simsiyah kesileceğini ve onların cehennemin ebedi kalıcıları olacağını unutmamalıyız.

Dilerim Rabbimden, içimize sokulan hurafe itikatları, Allahın nuru Furkan ile farkında olan, onun ışığıyla aydınlanarak gerçekleri görebilen, o azınlık mutlu kulları arasında oluruz.

Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
halukgta - avatarı
halukgta
Kayıtlı Üye
24 Eylül 2012       Mesaj #8
halukgta - avatarı
Kayıtlı Üye
Bizler inanç sistemimizi öyle yanlış bir yol üzerine oturtmuşuz ki, Kur’an ın hükümlerine inancımızın taban tabana zıt olduğunun, farkında bile değiliz. Yine bir kardeşimizin, bir yazıma verdiği cevap çok düşündürücü olduğu için, sizlerle paylaşmak istedim. Çünkü bu yanlış her zaman yapılıyor, örnek gösteriliyor.


(Haluk bey, sözleriniz Hadis Münkirlerinin sözlerine benziyor. Hadislerin Kur'an'a arzına dâhil tek bir rivayet yoktur. Zaten bu çok absürd bir metod çünkü Kur'an'da meselelerin tamamı yoktur. Kur'an'da meselelerin tamamı yok ise her meseleyi Kur'an'a nasıl arz edeceksiniz?)


İşte size günümüz tabiriyle, din ve iman adına meçhule doğru yolculuğa, dikkat çekici bir örnek. Arkadaşımız hadislerin Kur’an a arzı konusunda rivayet arıyor. Hâlbuki Kur’a na bakmış olsaydı, Allah ın uyarılarını görüp, sakın emin olmadığın bilginin ardına düşme, Kur’an ın ipine sarıl, sizlere Kur’an da her konudan nice örnekleri verdik ki anlayasınız, hiçbir eksik bırakmadık biz Kur’an da, dediğini apaçık görecekti. Kur’an dururken, ondan başka kanıt mı arıyoruz. Aradığımız için de, toplum olarak bugün ne hallerdeyiz. Allah bizleri affetsin.

Kardeşimiz bu sözleriyle, bizlere iletilen rivayetlerin, helal ve haram hükümlerinin hepsini Kur’an da bulamayacağımızı, onun içinde Kur’an da bahsedilmeyen, hükmü verilmeyen konuları da Kur’an dan aramamız ve Kur’an ın süzgecinden geçirmemiz mümkün olamayacağını söylüyor. Bu doğrultuda, düşünce ve inancını dile getiriyor. Kontrolü olmayan bir inancı, Allah a nispet etmekten, Rabbim e sığınırım.


Arkadaşımız hadislerin Kur’an a arzına dâhil, tek bir rivayet yoktur diyerek, kendine delil bulmuş bile. Önce bu kardeşimize rivayetlerin dine hüküm koyamayacağını, rivayetin önce ne olduğunu araştırmasını öneririm.

Hadislerin Kur’an a arzı konusunda, yine rivayet arayan bu kardeşimize, MİNAREYİ ÇALAN, KILIFINI HAZIRLAR sözünü hatırlatmak isterim.

Aklını kullanan, hurafe den delil aramaz. Aklını kullanan Rabbin koruması altındaki FURKAN dan delil arar.

Kendisine rivayet kanıt arayan kardeşimize, peygamberimizin rivayetlerinden de elbette örnek gösterebiliriz. Bir şartla, Kur’an ın onayını almak şartıyla. Peygamberimiz bizlere, Kur’an ın iki kapağı arasındaki bilgilerden başka, hiçbir şey bırakmadığını söyler. Yine bu kardeşimiz eğer iyi araştırmış olsaydı, peygamberimizin önce izin verdiği, ama daha sonra yapılan yanlışları gördüğü için, hadis yazımının, naklinin yasaklandığını bilmesi gerekirdi. Bu yasağın dört halife devrinde de devam ettirildiğine dair, birçok rivayet bilgiler vardır bugün elimizde. Dediğimiz gibi, hepside rivayettir. Hiçbir rivayet dine hüküm koyamaz, doğruluğundan eminde olamayız. Dine hüküm koyan, yalnız Rabbimizdir, onun onayından geçen her bilgide, bizim başımızın tacıdır.


Bu arkadaşımız bunları söylerken, bugün bizlere öğretilen ve Kur’an ın bahsetmediği birçok örnekleri de vererek, bakın bu konuda Kur’an da haram olduğuna dair bir bilgi yoktur, yani bunları da peygamberimiz haram olduğuna, hükmederek, bizleri hadisleriyle bilgilendirmiştir, onun için her şeyi Kur’an ile karşılaştıramayız, Kur’an da aramamız mümkün değildir diyebiliyor.


Peki, bu inanç ve düşünceye Kur’an onay veriyor mu? Rivayetlerden bu konuda kanıt arayan ve bulamayan kardeşimize, acaba Kur’an bu düşüncesine onay veriyor mu diye, düşünmesini de öneririm.

Diyelim ki arkadaşımız haklı, İslam ı yaşamak adına takip edeceğimiz bu yol ve yönteme, eğer onay veriyorsa Kur’an, bu durumda ona hak verebiliriz. Gelin şimdi bu sorunun cevabını Kur’an da arayalım. Yani Allah elçisine, kendisinin haram dediklerinden başka konularda da, haram koyma yetkisi vermiş mi?

Önce size her yazımda neredeyse hatırlattığım, bir ayeti hatırlatmak istiyorum.

Zühruf 44: Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız.

Dikkat ederseniz Allah, sizleri Kur’an dan sorum tutuyorum diyor. Hatta birçok kez Kur’an ın ipine sarılmamıza önerir bizlere. Bu hükmü veren Rahman, acaba daha sonra Kur’an ın hükmü olmayan, Kur’an da hiç bahsedilmeyen bir hükümden, haramdan sorumlu tutar mı bizleri? Sanırım arkadaşımızın düşüncesi, daha ilk örnek verdiğim ayetten bile onay alamadı.

Şimdi sizlere peygamberimizin, haram ve helal koyma yetkisinin olup olmadığına ışık tutacak, bir ayeti hatırlatmak ve üzerinde sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum.

Aşağıdaki ayette, peygamberimiz aile içinde, eşlerinin hoşnutluğu adına, helal olan bir şeye haramdır diyor. Bakın Allah bunu yapan elçisine nasıl bir ayet indiriyor, uyarıyor ve aile içinde söylenmesine rağmen, bu uyarıyı Kur’an a alarak, tüm insanlığın bu konudan haberinin olmasını, acaba neden istiyor olabilir. Önce ayeti yazalım.

Tahrim 1:Ey Peygamber, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek, Allah'ın sana helal kıldıklarını niçin haram kılıyorsun?Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

Ayete dikkatle baktığımızda, aslında aile içinde, belki de yalnız eşleri arasında hoşnutluğu sağlamak adına, peygamberimiz helal olan bir şeye haramdır diyor. Fakat Allah, bu aile içindeki olay dışarıya yanlış akseder, duyulur diye, hemen bakın nasıl bir ayet indirerek uyarıyor. İşin ilginci bu uyarıdan bizlerinde haberinin olmasını istiyor. Yoksa gizlicede elçisini uyarabilirdi. İşte bu ayetten almamız gereken, büyük dersler var. Ayette, Allah ın sana helal ettiğimi, neden haramlaştırıyorsun sözleri, sizce her şeyi çok net açıklamıyor mu?

Şimdide Allah ın helal ve haram konusunda verdiği hükümlere ve bizleri bu konuda ki uyarılarına bakalım.

Bakara 173:Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur olur da, istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Şüphesiz, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

Yukarıda ki ayette açıkça belirtilenlerin dışında, temiz olan her şeyin helal olduğunu siz bu ayetten anlamadınız mı?

Günümüzde bizlere uzun bir liste verilir, helal ve haramları içeren. Hani bu liste neden Kur’an da yok diyenlere, işte kardeşimizin bana söyledikleri yıllardır topluma da söylendiğinden, hiç kimse bu listenin nereden geldiğini de araştırmamıştır. Çünkü her şey Kur’an da yoktur, mantığına inandırılmışız da ondan.

Kur’an da hiç bahsi geçmeyen, haramlar listesi nereden bizlere sokulmuştur biliyor musunuz dostlar? Bugün Yahudilerin elindeki, tahrif edilmiş Tevrat ta yazıyor. Tek tırnak hayvanlar yenmez, çift tırnak olacak, yabani şu ya da bu hayvanlar yenmez, denizde şunlar yenir bunlar yenmez ve buna benzer uzun bir liste vardır. Hiç birimiz sormuyoruz bile, neden Kur’an da yok tüm bu haramlar listesi? Hani Kur’an dan sorumluyduk, hani Kur’an ın ipine sarılacaktık, hani biz Kur’an da hiçbir eksik bırakmadık diyordu Rabbim. Ne oldu tüm bu ayetlerin hükümleri. Yoksa bu ayetlere iman etmiyor muyuz?

Kimseye soramayız, çünkü sorgulama yetkimiz, gücümüz elimizden alınmışta ondan. Sen düşünme, zaten anlayamazsın mantığını içimize sokanlar, bu işi çok iyi başarmışlar. Artık sorgulamayan, düşünmeyen bir toplum olmuşuz.

Kur’an indirilmeden önce, nelerin haram olduğu konusunda detaylı bir bilgimiz yok elbette. Fakat Allah elçisine, o günkü ehli kitap toplumunu uyarmak adına, bakın nasıl bir ayet indiriyor.


Aliimran 50:'Benden önceki Tevrat'ı doğrulamak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak üzere size Rabbinizden bir ayetle geldim. Artık Allah'tan korkup bana itaat edin.'


Demek ki daha önce, bazı şeyler geçmiş topluma harammış. Ama Allah bu haramları kaldırmak için ayetler indirdiğini, yani bundan sonra açıkladıklarımın dışında, haramlar yapmayın sakın kendinize diyor.

Şimdi hatırlatacağım ayet üzerinde, lütfen dikkatle düşünelim. Düşünme yetkisini başkalarına verenler düşünmeye bilir. Kendi sorunu.


Hakka 44–45–46: Eğer (Peygamber) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı, mutlaka onu kudretimizle yakalardık. Sonra da onun şah damarını mutlaka keserdik.

Ayetin güzelliğine bakar mısınız lütfen. Allah Kur’an dışından bazı sözleri, bunlarda Allah katındandır deseydi, onun canını alırdık diyor. Ama bu ve buna benzer onlarca ayetlere gözlerini yumanlar, hala peygamberimizin Kur’an da olmayan konularda hüküm verebileceğine inanmakta ısrar edebiliyorlar. Sırf hurafe itikatlarından vazgeçmemek adına.


Arkadaşımız bana verdiği cevaplarda, Allah sadece Kur’an demiyor, peygambere de itaati vurguluyor diyerek, ayetleri kendi itikatlarına delil aramaya devam ediyor. Hâlbuki Allah elçime uyun, ona uymak bana uymak gibidir derken, elçisinin bizleri yalnız ve yalnız Kur’an ile uyaracağını, onun dışına çıkmayacağını anlatıyordu birçok ayetinde. Kur’an ın dışına çıkamayacağını, onun dışından bazı sözleri bunlarda Allah katındandır demiş olsaydı, onun canını alırdık dediği ayetleri görmezden gelerek, kendi itikatlarına kelimelerin ardından delil arayanlara, ne söylesek anlamayacaklarını çok iyi biliyorum.

Bakın Rabbim bu ve buna benzer itikatların ardı sıra giderek, Allah ın Kur’an da hiçbir delil indirmediği şeylerin ardına düşenlere ne söylüyor.


Enam 81: “Allah’ın size, hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri O’na ortak koşmaktan korkmuyorsunuz da, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden ne diye korkayım? Öyle ise iki taraftan hangisi güvende olmaya daha lâyıktır? Eğer biliyorsanız söyleyin.”

Bana Kur’an da her şey yazmaz diyen kardeşimizin, acaba bu ayetlerin ne söylediğinden haberi yok mu?

Allah size hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri, bunlarda Allah katındandır diyenleri, adeta Allah ın yetkilerini edindikleri velilere nispet ettiklerinden, tüm bu davranışlarından dolayı, Allaha ortak koşma olarak görüyor bunları yapanları. Elbette Rabbin hükmetmediklerini de, bunlar Allah katındandır diyenler, Allah ın hükümlerine ortak koştuklarını bilmelidir.

Ayetin sonunda, Rabbin sorusu düşündürücüdür. Bakın ne soruyor aklını kullananlara. Öyleyse iki taraftan hangisi güvende olur?

Birincisi Allah ın hükümlerine iman edip, hurafe ve sanının ardı sıra gitmeyenler. Diğeri de Kur’an da Allah ın hiçbir delil indirmediği halde, bunlarda Allah katındandır diyenlerin takip ettiği yol. Sizce hangi yol daha emin ve daha doğrudur? Rabbin ayetin sonunda, sorduğu gibi. EĞER BİLİYORSANIZ SÖYLEYİN.

Kur’an bu konuda çok açık hükümler vermiş ve Allah ın Kur’an da hüküm vermedikleri hiçbir konuda, sorumlu olamayacağımızı ve yine haram ve helal konusunda da yetkinin yalnız Allah ta olduğunu, apaçık bakın nasıl bildiriyor bizlere.


Maide Suresi 87: Ey iman sahipleri! Allah 'ın size helal kıldığı şeylerin temiz ve güzel olanlarını haramlaştırmayın; azıp sınırı aşmayın; Allah azıp sınırı aşanları sevmez.

Sur. 116. ayet; Yalan düzerek Allah'a iftira etmek için, dillerinizin uydurma nitelendirmeleriyle "Şu helaldir, şu da haramdır!" demeyin. Yalan düzerek Allah'a iftira edenler kurtulamazlar.


Demek ki bu konuda, apaçık hüküm var. Bilgisizce emin olmadan, Allah ın açıkça haramdır demediklerine, haram deme yetkisi kimsede yok. Ayete dikkat ederseniz, Allah ın helal kıldığından bahsediyor. Demek ki yetki bizzat kendisinde. Bunun dışında şu ya da bu haramdır demek, Allaha iftira atmak olduğunu hatırlatıyor bizlere.

Aşağıdaki ayetlerde bu konuyu daha da pekiştiriyor ve bakın ne diyor.

Enam 140: Şu bir gerçek ki, ilimsizlik yüzünden öz evlatlarını beyinsizce katledenlerle,Allah'ın kendilerine verdiği rızıkları, Allah'a iftira ederek haramlaştıranlar, gerçekten hüsrana uğramışlardır. İnan olsun, sapıtmışlardır onlar; hiçbir zaman doğruyu ve güzeli bulamazlar.


Enam 150: Şunu da söyle: "Allahşunu haram etmiştir diye tanıklık edip duran şahitlerinizi getirin." Eğer tanıklık ederlerse, sakın onlarla birlikte tanıklık etme! Ayetlerimizi yalanlayanlarla ahrete inanmayanların keyifleri ardınca gitme! Onlar, kendi Rablerine başkalarını denk tutuyorlar.

Yunus Suresi 59. De ki:
"Ne oldu size de Allah'ın size rızık olarak indirdiği şeylerden bir haram yaptınız bir de helal?" De ki: "Allah mı size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?

.
Yukarıdaki ayetleri apaçık gördükleri halde, hala gözlerini yumarak, Kur’an dışından haramlar edinenlere, daha ne söylemek gerekir bilemiyorum. Allah ın Kur’an da haram demediklerine haramdır diyenler, Allaha iftira ettiklerini söylüyor. Sanırım birde, peygamberimize iftira atıldığını da hatırlatmalıyım. Bu insanların sapmış olduğunu, bu insanların doğruyu asla bulamayacaklarının, uyarısını da yapıyor Allah ayetinde.

Enam suresi 50. ayetinde ise, Rabbin haram demediklerine haram dır diyenlere açık tehditle, Allah şunu haram etmiştir diyenler, bunun şahitlerini getirsinler diyor. Eğer tüm bunlara iman edip, Allah ın haram demediklerine, haramdır diye şahitlik yapanlarla birlikte olmayın diye ikaz ediyor bizleri.

Yunus 59. ayetinde de şükürler olsun Rabbim, bu konuya çok açık bir şekilde hükmünü veriyor ve bakın ne diyor, tekrar hatırlamakta yarar var.

(Ne oldu size de Allah'ın size rızık olarak indirdiği şeylerden bir haram yaptınız bir de helal?" De ki: "Allah mı size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?)

Demek ki haram ve helal koyma yetkisi, yalnız Allah ın mış, ama ayetleri okuyup, düşünen mi var. Bunu yapanların, Allaha iftira attıklarını unutmamalıdırlar. Bunun cezasını tahmin bile etmek istemiyorum. Rabbim cümlemizi böyle büyük bir hatadan korusun.

Bizler dine öyle hurafeler sokmuş ve buna yüzlerce yıldır inandırılmışız ki, adeta kangren olmuş içimizde. İnancımız Allah yolundan sapmış. Batıl doğru bilindiğinden, hakkın sözlerinin üstü örtülmüş. Yapılan yanlışları ortaya çıkarmaya çalışanlar, ayetleri topluma hatırlatma çabasında olanlar ise, toplumda dışlanır olmuş. Sünnet İnkârcı damgasıyla suçlanır olmuşlar.

Hâlbuki peygamberimiz söylemediği halde, bunlarda peygamberimizin sözleridir diyenlerin, cehennemdeki yerini hazırlasın diye uyaran peygamberimizin sözlerini, her nedense duymak istemiyorlar.

Allah yardımcımız olsun. Çok zor günlerin içinde yaşıyoruz. Kur’an her konuda detaylı bilgi vermeyen kitap ilan edildiği için, artık ona müracaat edende çok küçük bir azınlık kaldı. Yani artık peygamberimizin söylediği gibi, Kur’an terk edildi.Onun içindir ki Allah ta bizleri cezalandırıyor, dualarımız karşılık bulmuyor.

Dilerim Kur’an ın kıymetini anlayan, ona gereken saygıyı gösteren, Rabbin halis kullarından oluruz.

Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK

halukgta - avatarı
halukgta
Kayıtlı Üye
13 Kasım 2012       Mesaj #9
halukgta - avatarı
Kayıtlı Üye
Bir televizyon kanalında, sanırım Diyanet görevlisi bir kişi, hadisler ve Kur’an konusunda konuşma yapıyordu, ilgiyle izledim. Sizlere bahsetmek istediğim konu hakkında, yaptığı konuşmayı özet olarak anlatmak istiyorum. Daha sonrada üzerinde birlikte düşünelim.

Peygamberimizin ilk zamanlar, hadis yazımını kesinlikle yasakladığını anlatıyor ve nedeni olarak da Kur’an ile karışma tehlikesi olabileceği söyleniyordu. Devamında ise, Kur’an ın bazı ayetlerinin açıkça anlaşılamayacağı, anlatmak istediği konuların açık olmadığı ayetlerin olduğu söylenerek, peygamberimizin hadislerine, bunun için mutlaka ihtiyaç duyulduğunu söylüyordu.

Bir ayeti örnek verip, Rahman elçisine kitabı ve hikmeti verdi sözünden, ona Kur’anı açıklama, anlama gücünü ve bilgisini verdi diyerek, konuyu pekiştirmişti. Peygamberimizin son zamanlarında ise etrafındaki sahabeleri, Allahın elçisine tekrar müracaat ederek, bu hadislerin yazılmasına izin istediği, sahabelerin anlamları anlaşılamayacak ayetlerin, bizden sonrakilere ulaşmasında tehlikeler görüleceği ve bizlerinde ezberinden gideceğini öne sürülerek izin istendiğinde, Peygamberimizin hadislerin yazılmasına, peygamberliğinin son zamanlarda izin verdiğini anlatılıyordu.

Şimdide yukarıdaki fikri, düşünceyi, inanışı birlikte Kur’an rehberliğinde düşünelim. Peygamberimiz hadis yazımını, ilk önce yasaklamasının nedeni olarak, Kur’an ile karıştırılmasın diye yasaklamıştı, fikri üzerinde duralım. Peki, madem Kur’an ın muhkem ayetleri açık değil, anlaşılması zor ve anlamları kapalı, neden karışsın anlaşılır sözle, anlaşılmayan söz?

Siz olsanız anlamadığınız, açıklayamadığınız bir bilgi ile açıklanmış ve anlatılmış, izah edilmiş bir sözü, bilgiyi karıştırır mısınız? Madem anlaşılması zor bir ayet indi, neden Rabbim elçisine bunu insanlara anlayacağı şekilde Kur’an da yaz demedi?
Şöyle de düşünebiliriz, Allah madem sizlere rehber olsun diye indirdim diyor Kur’an ı, neden muhkem ayetlerin bir kısmı anlaşılması zor? Rehber olması için, kolay anlaşılır olması gerekmez mi? Kur’an ın başka bir ayetinde ise, sizlere yemin olsun kolay anlaşılan, kolay bir kitap, rehber gönderdim dediği halde, zor anlaşılan muhkem ayetlerin olacağını söylememiz, Kur’an a ne derece uyar? Bakın bu düşünce, Kur’an ın yüzlerce ayetine dahi ters düşüyor.

Şöyle düşünelim, çünkü böyle düşünen ve savunanlarda var. Kur’an a ilgi azalmasın, yalnız Kur’an a yönelin sin diye yasakladı hadis yazımını peygamberimiz, diyen bir fikirde var. Eğer Kur’an anlaşılması zor bir kitap ise, Allahın ayetleri açık ve anlaşılır değilse, ilginin olmasını nasıl düşünebiliriz? Hiç kimse anlamadığı, ya da açıklayamadığı bir şeye çok fazla ilgi duymaz, hatta ondan çekinir, yanlış anlarım diye. Eğer ilk önce yasaklamasının nedeni ilginin azalmaması ise, daha sonra izin vermesi ilgiyi azaltmaz mı? Açıklanan ve anlaşılır hangi kitapsa, ona yönelir insanlar. Bakın söylenenler, akla ve mantığa uymuyor.

Allah Kur’an da bazı ayetlerde elçisine, ayetleri kullarına açıklasın, anlatsın sözünden, o günkü topluma kabul ettirmek, ikna etmek için çaba göstersin ve eski geleneklerinden vazgeçirmek için uğraş versin, hatta hükmü kaldırılan ayetlerin nedenlerini anlatsın diye, ona ilim verdim, hikmet verdim diye aslında anlamak gerekmez mi bu ayetleri?

Peygamberimizin daha yaşadığı dönemde, sözlerini naklederken yapılan yanlışları, ilaveleri gördüğünden, bunun devam etmesi halinde, ümmetinin Kur’an dan sapacağını çok iyi gördüğündendir ki, hadis yazımını ve naklini peygamberimiz yasaklamıştır. Bu gerçeği gören Allah ın elçisi, daha sonra hadis naklini ve yazımını serbest bırakır mı hiç?

Kur’an ayetlerinin muhkem ve müteşabih ayetler olarak ikiye ayrıldığını anlatır bizlere. Bizlerin sorumlu olduğu ve dinin anası olan ayetlerin muhkem ayetler olduğunu ve bunların açık, anlaşılır olduğunu söyler. Bizlerinde iman ve itikat konularında gerekli olan ayetlerin bunlar olduğunu belirtir. Müteşabih ayetlerin anlamını ise, bir ben bilirim, birde ilimde derinleşmişler bilir diyerek, zamanla bu ayetlerin anlaşılacağını ve iman edenlerin imanlarının artacağını söyler. Onun içindir ki muhkem ayetlerin tamamı açık, anlaşılır ayetlerdir. Bunu söyleyen Kur’an dır.
Kur’an dan bazı örnekler vermek istiyorum sizlere, acaba Allah ın bu sözlerinden sizler, Kur’an ın zor anlaşılır bir kitap mı olduğunu anladınız?

Kamer 17. Andolsun biz, Kuran'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?

Kamer 22 Yemin olsun ki, biz, Kuran'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?

Nahl 89; Gün olur, her ümmet için kendi aleyhlerine kendi içlerinden bir tanık çıkarırız. Seni de şu insanlar hakkında tanık olarak getireceğiz. Sana bu Kitap'ı indirdik ki her şey için ayrıntılı bir açıklayıcı, bir kılavuz, bir rahmet, Müslümanlara da bir müjde olsun.

Nisa 174; Ey insanlar! Size Rabbinizden apaçık, çok parlak ve güçlü bir kanıt gelmiştir. Biz size, her şeyi açık seçik gösteren bir ışık gönderdik. 175. ayet; Allah'a inanıp O'na sarılanları O, kendisinden bir rahmetin ve lütfun içine sokacak ve onları kendisine ulaşan dosdoğru bir yola kılavuzlayacaktır.

İsra 89; Yemin olsun, biz bu Kur’an da, insanlar için her benzetmeden nice örnekler sıraladık. Ama insanların çoğu inkâr ve nankörlükten başka bir şeyde diretmediler.

Kehf 54; Yemin olsun, biz, bu Kur’an'da, insanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk. İnsan ise varlığın, tartışmaya en çok tutkun olanıdır.

Şimdi sormak istiyorum sizlere, yukarıdaki ayetleri okuduğunuzda, Kur’an ın zor anlaşılan bir kitap olduğunu mu anladınız? Rabbin yemin billâh bu kitabı öğüt alasınız diye kolaylaştırdım ayetine, acaba iman etmiyor mu bu sözleri söyleyenler?
Bu kitabı indirdik ki, her şey için açıklayıcı ve sizlere bir kılavuz olsun diyor Allah.

Rabbinden apaçık ve çok parlak bir kanıt gelmiş, açık seçik her şeyi gösteren bir ışık gönderdik, her benzetmeden nice örnekler verdik, her türlü örneği değişik ifadelerle anlattık sözlerini hiç mi görmüyorlar da, Kur’anı anlamak ve açıklamak çok zordur diyebiliyor ve buna inanabiliyoruz.

Şimdide peygamberimiz son dönemlerde, sahabelerinin isteği üzerine bizler ezberimizde unutabiliriz, bizden sonrakiler birçok ayeti okuduklarında anlayamayacaklar, onun için hadisleri yazmamıza izin ver, ey Allahın resulü dedikleri sözleri düşünelim.

İşin ilginci sahabelerin akıl ettiği bu anlayışı, bu düşünceyi acaba peygamberimiz akıl edemedi ve neredeyse Kur’an ın doğru anlaşılmasını, ileri çağlara doğru aktarmayı hesaplayamadı da, çevresindeki sahabeler mi hatırlattı peygamberimize dersiniz?

Ne dersiniz, Rabbim peygamberimize Kur’an ile birlikte verdiği hikmet, ilim hiç hesaba katılmadan bu sözleri söylediğimizde, bu sözlerin peygamberimize saygısızlık olacağının farkında bile değil miyiz?

Peygamberimizin Kur’an ile karışmasını engellemek, ya da Kur’an a ilginin azalmasını yok etmek için, hadis yazımını yasakladığına inandığımızda, acaba daha sonra izin vermesi ile ilk yasakladığını söyledikleri sözler, çelişmez mi?

Madem okunduğunda bizler Kur’anı anlayamayız, neden okuyalım Kur’anı? Yazılan hadisleri okuyup işi garantiye almak varken, yanlış anlama riskine neden girelim? İşte böyle düşünmemizi isteyenler, emellerine ne yazık ki ulaştılar. Artık böylece ilk başvuracağımız kitap, hadis külliyatı oldu, Kur’an değil, çünkü o anlaşılması zor bir kitap ilan edildi. Rabbim affetsin bizleri. Daha sonra peygamberimizin izin verdiğini söylemek, peygamberimize apaçık bir iftiradır. Bu yolla da ne yazık ki Kur’an, devre dışı kalmıştır.

Kur’an a ilginin azalması ve Allahın sözleriyle karıştırılmasından korkan ve hadis yazımını yasaklayan Başöğretmenimiz Allahın elçisi Hz. Muhammet asla daha sonra serbest bırakıp, insanları Kur’an dan uzaklaştırmaz. Bu sözleri söylemek, hiçbir aklın onayından geçmez. Bakın peygamberimizden size söylediklerimi doğrulayan birkaç hadis nakledeyim.

Benden sonra, benim adıma söylenecek çok söz duyacaksınız, Bu sözleri KURAN İLE KARŞILAŞTIRINIZ ki, benim sözüm olup olmadığı hakkında delalete düşmeyesiniz. Her kim ki, ben söylemediğim halde bu sözü peygamber söyledi dese BUYURSUN KENDİNİ CEHENNEMDEKİ YERİNE HAZIRLASIN.

Allah’ın elçisinden sözlerini yazmak için izin istedik, bize izin vermedi.
Tirmizi, Es Sunan, K. İlm 11

Biz hadis yazarken Hz. Peygamber yanımıza geldi ve “Yazdığınız şey nedir?” dedi. “Senden işittiğimiz hadisler” dedik. Hz. Peygamber: “Allah’ın kitabından başka kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvelki milletler Allah’ın kitabı yanında başka kitaplar yazdıkları için yoldan çıktılar.”
El Hatib, Takyid 33

Sizce yukarıdaki sözleri söyleyen Allahın resulü, daha sonra izin verir mi? Bizler hadislere çok dikkatle yaklaşmalı ve tıpkı peygamberimizin söylediği gibi, çok dikkatli olmalıyız. Söylenen her peygamber sözüdür dediklerini, Kur’an süzgecinden geçirmeliyiz.

Allah bu Kur’anı ben koruyorum diyor, ya bizlere ulaşan rivayet hadislerin doğruluğunu kim ya da kimler koruyor? Bunu da lütfen düşünelim. Allah sizleri bu kitaptan sorumlu tutuyorum, bu kitaptan hesaba çekeceğim dedikten sonra, bu kitabı anlaşılması zor gönderip, Kur’an dışından da hesaba çeker mi dersiniz bizleri? Bu düşünceyi, adaleti nasıl olurda Rabbim e layık görürüz, bunu da hesaba katalım ve yaptığımız saygısızlığın farkında olalım.

Elbette bizler için peygamberimiz örnektir ve onun sünneti Kur’an ın hayatına geçirilmiş halidir. Bizler bunları öğrenmeli ve onun yaşamından istifade etmeliyiz. Fakat bizlerin yapacağı en önemli konu, onun adına sarf edilen sözleri(hadisleri) yine Kur’an ile tasnif edip, süzgecinden geçirip öyle almalıyız. Böylece peygamberimizin gerçek ümmeti olduğunu da, bu yolla göstermeliyiz.

Çünkü peygamberimiz mahşer günü; Benim ümmetim Kur’an ı devre dışı bıraktılar diyecekse, bizlere düşen elimizden geldiğince Kur’an ı yanı başımızdan eksik etmeden, onun onayından geçmeyen hiçbir bilgiyi de kabul etmeyerek, Kur’an ın ardı sıra gittiğimizi göstermeliyiz.

Peygamberimizin sağlığında hadis yazımını yasakladıktan sonra, daha sonra izin vermiştir düşüncesini savunanlara, aşağıdaki bilgiler, hadisler sanırım ders olacaktır. Eğer peygamberimiz hadis yasağını kaldırmış olsaydı, Peygamberimizin en çok güvendiği, onun en yakınında yaşayanlar, aşağıdaki sözleri söyleyerek Hadis yazımıyla mücadele eder miydi, bunun yorumunu ve kararını da sizlere bırakıyorum.

Dilerim Rabbimden, Kur’an ı anlamaya çalışmak adına çaba gösteren, kullarından oluruz. Birilerinin sözlerini doğrulamaya çalışmak yerine, gelin KUR’ANI ANLAMAYA ÇALIŞALIM.


DÖRT HALİFENİN, HADİS YAZIMI YASAĞI KONUSUNDAKİ ÇABALARI;

. Hz. Ebu Bekir’in aldığı önlemler:

Hz. Ebu Bekir, peygamberin vefatından sonra Müslümanları toplayarak şöyle demişti: “Sizler, Peygamberden hadis rivayet ediyorsunuz ve bu hadislerde ihtilafa düşüyorsunuz. Sizden sonrakiler ise daha fazla ihtilaf edecektir. Peygamberden hiçbir şey tahdis etmeyin. Size bir soru soran olursa, “Bilgimizle sizin aranızda Allah’ın kitabı var” deyin ve onun helal kıldığını helal, haram kıldığını haram kılın”
[Zehebi, “Teskiretu’l Huffaz, I, 2-3]

Hz. Ebu Bekir vefat ettiği gece bir hayli huzursuz olmuş ve uyuyamamış, bunun sebebini soran kızı Hz. Aişe’ye sebebinin hadisler olduğunu söylemiş, sabah olunca da evde mevcut olan bütün yazılı hadisleri getirtip yaktırmış.
[Zehebi, I, 5]


. Hz.Ömer’ın aldığı önlemler:
Hz. Ömer diğer şehirlerdeki sahabelere mektuplar yazarak ellerinde yazılı bulunan hadis mecmualarını yok etmelerini istedi.
[İbn Abdilberr, 108]

Hadisler Ömer döneminde çoğalmıştı. Ömer halktan beraberlerinde bulunan hadis sayfalarını getirmelerini istedi. Sonra bunların yakılmasını emrederek şunu söyledi: Kitap Ehli’nin Mişna’sı gibi Müslümanların Mişnası’dır bunlar.
[İbn Sad/Tabakat 5/140]

Hz. Ömer Irak’a yolcuğa giden arkadaşlarına şöyle demişti: “Siz öyle bir ülkeye gidiyorsunuz ki halkı arı uğultusu gibi Kur-an okur. Hadislerle onları meşgul etmeyiniz ve yollarını saptırmayınız.
[Hanbel, Kitabul Ilel 1/62-63]

Hz. Ömer şöyle der. “Ancak sizden önceki kavimleri hatırladım, onlar da kitaplar yazmışlardı ve Allah’ın Kitabı’nı bırakarak onlara sarılmışlardı. Allah’ın Kitabi’nı asla başka bir şeyle değiştirmem” başka bir rivayette “Ben yemin ederim ki, Allah’ın Kitab’nı hiçbir şeyle gölgelemem. ”
[El Hatip, Takyıdull İlm Sayfa 50; İbn Sad, Tabakat, 3/206]


. Hz.Osman’ın aldığı önlemler.
Hz. Osman çok hadis nakletmelerinden ötürü Ebu Hureyre’yi Devş dağlarına göndermekle, Kab’ı Kırede dağlarına göndermekle tehdit etmiştir.
[Tahzırul Havas 10b. ]


Hz. Ali’nin aldığı önlemler:

Hz. Ali’den rivayet edildiğine göre o yanında yazılı sahifeler bulunan kimseleri, bunlara müracaat etmekten sakındırmış ve “Sizden önceki insanlar, Rabb’lerinin Kitabını terk ederek âlimlerinin sözlerine uydukları için helak olmuşlardır” demiştir.
[İbn Abdilberr, 108]


Ayşe annemizin mücadelesi
•İbn Abbas’ın Allah’ın görülmesi hakkındaki rivayetine karşı çıkması. (Zerkeşi, IV Fasıl, 6. hadis)
•İbn. Ömer’ın “ailesinin ağlamasıyla ölünün azap çekeceğini” rivayetine karşı çıkması. (Zerkeşi, II. Fazıl, Hz. Ömer, 1. hadis)
•Ebu Hureyre’nin “Uğursuzluk üç şeydedir” rivayetine karşı çıkması. (Zerkeşi, VII Fasıl, Ebu Hureyre, 2. hadis)
•İbn Ömer’ın ölülerin işiteceğine dair rivayete karşı çıkması (Zerkeşi, V. Fasın, İbn Ömer, 10. hadis)


Hadis rivayet eden sahabelerin bundan vazgeçmeleri:
Şeddad, İbni Abbas’a “Hz. Peygamber bir şey bıraktı mı? ” diye sordu. O da “Sadece Kuran’ın iki kapağı arasında olanları bıraktı” cevabını verdi.
[Buhari, K. Fezailul Kur-an 16; Müslim K. Fezailus Sahabe 30, 31; Ebu Davud K. Fiten 1, Tırmızı K. Fiten 43]

İbn Mesud elinde bir hadis sayfasıyla geldi. Sonra su isteyerek sayfaları sildi, sayfanın yakılmasını emretti ve şunu söyledi: “Allah kime bir hadis sayfasının yerini bildirirse ve o da beni bundan haberdar etmezse Allah’a yemin ederim ki, Hindistan’da dahi olsa onu arar bulur ve yok ederim.
[Ebu Reyye, Muhammedi Sünnetin Aydınlatılması, s. 27]


Oluşturulan notların yakılması/imha edilmesine dair:
Ebu Musa el Eşari’nin bir taraftarı, teşvik üzerine hocasının hadislerini yazmış; ancak o bunu öğrenince hepsini imha ettirmiş.
[İbn Sad, IV, 112]

Ubeyde b. Kays, kitaplarının yakılmasına veya başka türlü imha edilmesine, vasiyetinde yer vermişti.
[İbn Hanble, Ilel, I. 104]
Ömer, Şam’a geldiğinde Zeyd b. Sabit’in diyete dair sahifesini sorup getirtti ve onu parçaladı.
[İbn Hanbel, Ilel, I, 206]



Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
halukgta - avatarı
halukgta
Kayıtlı Üye
3 Aralık 2012       Mesaj #10
halukgta - avatarı
Kayıtlı Üye
KUR'AN MI TEMEL BELİRLEYİCİDİR, HADİSLER Mİ?


Rabbimiz tarihboyunca, çoğu defa birbirine karıştırılan hakla bâtılın arasını açmak üzere,çeşitli dönemlerde insanlar arasından elçiler seçmiş ve onlara insanlarıntâbi olmaları gereken ölçüleri vahiy etmiştir. Hz. Muhammed, hidayet önderiolarak seçilen son elçi, ona bildirilen Kur’an vahyi de vahiy halkasının sontemsilcisi olmuştur.


Hz. Peygamberve beraberindeki ilk nesil, tüm benlikleriyle, âlemlerin Rabbi yüce Allah’ıninsanlığın kurtuluşu için yeryüzüne saldığı son ip (Hablullah) olan Kur’an’ayönelmiş, tasavvur ve şahsiyetlerini onunla inşa etmişlerdir.


“Onlara birayet getirmediğin zaman: ‘Sen onu derleyip-toplasana' derler. De ki: Ben,yalnızca bana Rabbimden vahyolunana uyarım. Bu, Rabbinizden olan basiretlerdir,iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve bir rahmettir.” (A’râf 7 /203) Kur’ani beyanında ve benzeri birçok ayette de ifadesini bulduğuüzere Hz. Peygamber, kendisine vahyolunan Kur’an’a tâbi olmaktan, onunhükümlerini pratize etmekten başka bir şey yapmıyordu.


Hz. Aişevalidemizin, kendisinden Hz. Peygamber’i anlatmasını talep edenlere “Siz hiçKur’an okumuyor musunuz? O’nun ahlâkı Kur’an’dı” şeklinde cevap vermesi de, bugerçeğin ifadesinden başka bir şey değildi.


Hz. Aişe, AllahResulü’nün (a. s.), Kur’an’ın ete kemiğe bürünmüş hali olarak yaşadığını çokiyi bildiği için, Allah Resulü’ne herhangi bir söz nispet edildiğiniişittiğinde, hemen o sözü Kur’an’ın süzgecinden geçirir, Kur’an’ın ölçüleriyleörtüşmeyen rivayetleri kesin olarak reddederdi. Bedruddin ez-Zerkeşi’nin kalemealdığı ve Hz. Aişe’nin Kur’an’a aykırı bulduğu için reddettiği rivayetlerdenörneklere yer verdiği “Hz. Aişe’nin Sahabeye Yönelttiği Eleştiriler” adlıkitabı, bu konuda önemli bir kaynak niteliği taşımaktadır.


Hz. Aişe’nin, Hz. Peygamber adına Kur’an’a aykırı sözleruydurulmasına geçit vermeyen, Kur’an merkezli bu titiz tutumu, sonrakidönemlerde Müslümanlar arasında hep yaşatılmakla birlikte, özellikle hicri 2ve 3. yy’larda hadislerin tedvini sürecinde, hadis rivayetlerinin Kur’an’aarzını önceleyen metin tenkidi yöntemi yerine, sened zincirlerininincelenmesine dayalı sened tenkidi yönteminin öne çıkarılması, bu alandaKur’an’ın hakemliğini önemli ölçüde devre dışı bırakan bir gelişme olmuştur.


Bu yöntemdeğişikliğiyle birlikte, hadis rivayetlerinin Kur’an’la örtüşüp örtüşmediğideğil, hadis ravilerinin güvenilir olup olmadıkları üzerinde yoğunlaşılmayabaşlanmış, bu da gerek farklı fırkaların iyi niyetlerle hadis uydurmatutumunun, gerekse muharref kültürlere mensup kötü niyetli kimselerin Müslümangörüntüsü altında hadis uydurmaya yönelmesinin önünü açmıştır.


Bubüyük kırılmaya, bir de Şafii’nin hadisleri de Kur’an gibi vahy ürünü olarakgören ve böylece Kur’an’ın hakemliğini/belirleyiciliğini buharlaştıranyaklaşımının giderek genel kabul halini alması eklenince, hadis kültürü tamamenKur’an’ın kontrolü dışına çıkartılmış, “yürüyen Kur’an” olan Allah Resulü adınaKur’an dışı bir kültür ve din anlayışı oluşturulmasına zemin kazandırılmıştır.


BöyleceKur’an temel belirleyici olmaktan çıkarılmış, hadis rivayetleri Kur’an’a arzedilecek ve hadis rivayetleri Kur’an’la değerlendirilecek yerde, yer yer apaçıkKur’an ayetleri hadis rivayetlerine tâbi kılınmaya çalışılmış, böylece İslam’ınyapısı tamamen ters yüz edilmiştir.


Busöylediklerimizi somut bir örnekle açmak istiyoruz. Yüce Rabbimiz, Kur’an-ıKerim’de Hz. İsa’nın akıbeti ile ilgili şu apaçık beyanlarda bulunmuştur:


“Onlar hileyebaşvurdular, Allah da onların tuzağını boşa çıkardı. Allah hileleri boşaçıkaranların en hayırlısıdır.


O zaman Allahşöyle dedi: Ey İsa, şüphesiz ki seni öldüreceğim, seni kendime yükselteceğim veseni inkârcılardan temizleyeceğim. Hem sana uyanları, kıyamete kadar oküfredenlerin üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz banadır, ayrılığa düştüğünüzhususlarda aranızda hükmedeceğim.” (Âl-i İmran 3 / 54 – 55)


“Ve Allahdemişti ki: Ey Meryem oğlu İsa, sen mi insanlara: 'Beni ve annemi, Allah'tanbaşka iki tanrı edinin' dedin? Hâşâ, dedi, sen yücesin, benim için gerçekolmayan bir şeyi söylemem bana yakışmaz. Eğer demiş olsam, sen bunu bilirsin,sen benim nefsimde olanı bilirsin, ben ise senin nefsinde olanı bilmem, çünkügaybları bilen yalnız sensin, sen.


Ben onlarasadece, senin bana emrettiklerini söyledim. Benim ve sizin Rabbiniz olanAllah'a kulluk edin, dedim. Aralarında olduğum müddetçe onlara şahit idim,fakat sen beni vefat ettirince onları gözetleyen yalnız sen oldun. Sen her şeyigörensin.” (Maide 5 / 116-117)


Kur’an’daHz. İsa’nın vefat ettiği, bu şekilde apaçık ifadelerle bildirildiği halde,tarihsel süreçte Ehl-i Kitab’ın muharref kültürünün hadis uydurmacılığı yoluylaMüslümanlar arasında yaygınlaştırılmasıyla, Hz. İsa’nın ölmediği ve kıyametöncesi yeniden yeryüzüne gönderileceği inançları ortaya çıkmış ve yerleşik halegelmiştir.


Müslümanların bu konudaki inançlarınıKur’an’ın apaçık beyanları yerine, önemli ölçüde kaynağı muharref kültürleredayanan rivayetler oluşturur olmuştur.


Tefsir yazarı Elmalılı M. Hamdi Yazır, “Hak Dini Kur’an Dili” adlı ünlü tefsirinde, Âl-iİmran Sûresi 55. ayeti şu şekilde yorumlamaktadır:


“Teveffikelimesi, ‘vefa’ mastarından alınmış olarak esas lügat ta ‘ıstıfa’ gibi tamamenkabzedip almaktır. Fakat ruh sahiplerine ve bilhassa insanla ilgili olduğuzaman vefat ettirmek, yani eceline yetiştirip ruhunu almak manasında açık vemeşhurdur. Buna göre bir delil bulunmadıkça, başka bir mana ile tevili caizdeğildir.


Fakat buradamekir manasıyla ilgisi bulunmak üzere Nisa Suresi’nde “Onu öldürmediler veasmadılar, fakat (öldürdükleri) kendilerine (İsa’ya) benzetildi” (Nisa 4/154)ayeti onların Mesih Meryem Oğlu İsa Peygamberi öldüremediklerini veasamadıklarını ve fakat şüpheye düşürüldüklerini açıkça beyan etmiş, Hz.Peygamber’den de: “İsa ölmedi, kıyamet gününden önce size dönecektir” hadisişerifi de varid olmuş bulunduğundan buradaki ‘seni öldüreceğim’ kelimesinin, azçok zahir dışı bir mana ile tevil olunması gerekmiştir… İslam inancındaİsa vefat etmemiştir ve fakat kıyametten önce vefat edecektir. Demek ki İsa’nınson hali de budur.”


Görüldüğü üzere ortada apaçık Kur’anibeyanların bulunduğu bir konuda bile, bu Kur’ani beyanlar yerine konuyla ilgilihadis rivayetleri temel belirleyici kılınmış ve Kur’an’ın apaçık beyanlarıhadis rivayetleri yönünde tevile tâbi tutulmuştur. Oysa doğrusu, Kur’ani beyanların hadisrivayetlerine göre tevili değil, hadis rivayetlerinin Kur’an’a arzı veKur’an’la sağlamasının yapılmasıdır. Başta da belirttiğimiz gibi Hz. Aişe’nin yaptığıtam da buydu.


Müslümanlar olarak,yeniden Kur’an’a yönelmek, Kur’an’ı bilgi, akide ve amelimizin merkezineyerleştirmekten başka çıkar yolumuz yoktur. Hz. Peygamber’i ve onun sünnetinidoğru anlamak ve muharref kültürlerin sızmalarına karşı sünneti asli haliylemuhafaza etmek de, Kur’an’a yönelmekten ve Kur’an’ı temel belirleyici/hakemkılmaktan geçmektedir. Tarihsel süreçte yaşanan kırılmaları ve alt üst oluşlarıbaşka türlü tamir etmek mümkün değildir.



[1] Muslim,Salatu’l-Musafirin, 139
[2] Hz.Aişe’nin Sahabeye Yönelttiği Eleştiriler, Bedruddin ez-Zerkeşi, KitabiyatYayınları
[3] M. HamdiYazır, Hak dini Kur’an Dili, C. 2, Sh. 371–372, 375–376, Azim Dağıtım



Şükrü Hüseyinoğlu

Benzer Konular

14 Aralık 2019 / virtuecat Botanik
21 Şubat 2016 / Misafir Cevaplanmış
6 Mart 2013 / Misafir Soru-Cevap
25 Kasım 2008 / Ziyaretçi Cevaplanmış