Arama

Fitoplankton (Bitkisel Planktonlar)

Güncelleme: 6 Nisan 2015 Gösterim: 4.561 Cevap: 1
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
13 Mart 2015       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Fitoplankton (Bitkisel Planktonlar)
MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar


Fitoplankton
lar, plankton topluluğunun ototrof bileşenleri ve okyanus, deniz ile tatlı su ekosistemlerinin anahtar faktörlerinden biridir. Adı Grekçe "bitki" anlamına gelen φυτόν (phyton) kelimesi ile "gezici" anlamına gelen πλαγκτός (planktos) kelimelerinden gelir. Fitoplanktonların çoğu çıplak göz ile görülemeyecek kadar küçüktür. Ancak yeteri kadar sayıda bir arada olduklarında hücrelerinde bulunan klorofil sayesinde suda yeşil renkli olarak görülebilirler. Suda görülen renk fitoplanktonun türüne göre klorofilin derecesine ve fikobiliproteinler ile zantofiller gibi diğer pigmentlerin var olup olmamasına göre değişiklik gösterebilir.

Ad:  800px-Diatoms_through_the_microscope.jpg
Gösterim: 1430
Boyut:  55.4 KB
Diyatomeler en yaygın rastlanan fitoplankton tipleridir.

Yaşam süreleri bir ya da iki gün olan bu canlılar, dünya üzerindeki bitkilerin ürettiği oksijenden çok daha fazlasını üretirler. Ihtiyacımız olan oksijenin % 80’den fazlasını atmosfere vermelerinden dolayı, yerküremizin temel oksijen kaynağıdırlar. Fotosentez sırasında atmosferdeki karbondioksiti kullanmalarından dolayı sera etkisi yapan bu gazın atmosfer içindeki miktarını azaltırken, sıcaklığın da düşmesini sağlarlar. Bilim adamları, günümüzde etkisi daha çok hissedilmeye başlanan küresel ısınma ve iklim değişimi gibi olaylardan en çok etkilenen canlı gruplarının başında fitoplanktonların geldiğini söylemektedirler. Ozon tabakasındaki yırtıktan doğrudan geçen zararlı güneş ışınları daha çok suyun yüzeyinde yaşayan bu canlıların ölümüne sebep olurlar. Fitoplanktonlar okyanuslardaki karbonik asit dengesinin korunmasından da sorumludur.
Fitoplanktonların diğer bir önemli özelliği de bulutların oluşmasında rol oynayan "dimetil sülfür" adlı maddeyi atmosfere vermeleridir. Dimetil sülfür, "Kokkolifor" adı verilen fitoplankton grubu tarafından atmosfere verilir ve burada oksijenle birleşerek sülfatı oluşturur. Su buharı, sülfat içinde yoğunlaşarak bulutları meydana getirir.
Okyanus bilimcilerin yakın ilgisini çeken bu canlılar, özellikle okyanus yüzeylerinde yaşamakla birlikte; göl, gölet, nehir ve derelerde de bulunmaktadırlar. Gözle görülmesi mümkün olmayan fitoplanktonların boyutları 0,002-1 mm arasında değişebilmektedir. Sahip oldukları klorofil nedeniyle yeşil renktedirler. Fotosentez yaparak kendi besinlerini temin ederken, oksijen de üretirler. Bunun dışında hayatlarını sürdürebilmek için nitrat, fosfat, silik asit, demir gibi başka maddelere de ihtiyaç duyarlar. Üremeleriyle ilgili olarak soğuk, kutup bölgelerine yakın sular onlar için son derece idealdir. Sıcaklığın artmasıyla birlikte Antarktika bölgesinde buzullardan kopan parçalar su yüzeyinde zengin besin maddeleri bırakmakta bu da fitoplanktonların gelişmesine oldukça yardımcı olmaktadır.
Fitoplanktonlar, ekolojik açıdan bu denli önemli görevleri üstlenirken ilginç bir noktayı da belirtmekte fayda vardır. Bugün kullandığımız petrol yataklarının kaynağını binlerce yıl önce denizlerde ölen diatomlar oluşturmaktadır. Su habitatının çimleri sayılan fitoplanktonlar suda yaşayan diğer bitkilerle birlikte besin zincirinin temel basamağını oluştururken, yine suda yaşayan böcekler, su kuşları, foklar, penguenler ve balinaların temel besin kaynağı durumundadırlar. Pek çok balık türünün gelişmesi için çok önemli bir kaynak teşkil ederler. Özellikle Kuzey Pasifik Okyanusu ve Bering Denizi fitoplankton konsantrasyonunun fazla olduğu bölgeler oldukları için diğer canlı türlerinin de sayısı artmakta, yani bu bölgeleri tür açısından son derece zengin hale getirmektedir.


Denizel Fitoplanktonun Ekolojik Önemi ve Küresel İklim Değişikliğindeki

Denizlerde besin zincirinin en alt halkasını oluşturan fitoplanktonun karbon üretimi dünya birincil üretiminin yarısını karşılamaktadır. Fitoplankton yeryüzündeki oksijenin de yarısını üretmektedir. Bu tek hücreli organizmalar küresel iklim değişikliğinde de rol oynamaktadır. İki farklı mekanizma ile fitoplanktonun küresel ısınmayı azaltabileceği önerilmiştir. Birincisinde bu fitoplankton atmosferden karbondioksiti alıp organik karbona çevirir ve ölen organizmalarla deniz tabanına gönderilir. Dolayısıyla atmosferdeki karbondioksit miktarı azalarak sera etkisi azaltılmış olur. İkinci mekanizma okyanuslarda yaygın olarak görülen bazı fitoplankton gruplarından çıkan dimetilsülfat gazı ile gerçekleşir. Bu gaz atmosferde sülfat aerosollerine yükseltgenerek bulut yoğunlaşma çekirdeği olarak görev yapar. Bulut oluşumu güneş ışınlarının yeryüzüne ulaşmasını engelleyeceği için bu gazın küresel bir soğumaya yol açabileceği belirtilmiştir. Biyosferdeki bitki kütlesinin sadece %0,2’sine karşılık gelen fakat tüm deniz canlılarının direk veya dolaylı olarak besin kaynağı olan fitoplanktonun çağın en büyük sorunlarından biri olan küresel ısınmayı etkileyebildiği düşünüldüğünde bu organizmaların ekosistemdeki yeri ve önemi daha iyi anlaşılmaktadır.
Ekli konu dosyası:
Ekolojik Önemi ve Küresel İklim Değişikliğindeki Rolü


Fitoplankton-Zooplankton İlişkileri
Su ortamındaki besin zincirinin temelini, fotosentez yapabilen tek hücreli canlılar yani fitoplanktonik organizmalar oluşturmaktadır. Bu nedenle de yetiştiricilik çalışmalarında önemli bir yer tutmaktadır. Yetiştiriciliği amaçlanan su canlılarının bir çoğunun yavru (larval) dönemindeki besin zincirin ilk halkasını fitoplankton oluşturur. İkinci halkayı ise hayvansal plankton (zooplankton) oluşturur. Bir yetiştiricilik çalışmasında, üretimi amaçlanan canlının beslenmesinde ilk adımı oluşturan fitoplankton, eklembacaklı ve yumuşakçaların yetiştiriciliğinde doğrudan, çeşitli balık türlerinin larvalarının beslenmesinde kullanılan küçük yapılı hayvansal canlıların (Rotifer, Artemia gibi) beslenmesi yoluyla da dolaylı olarak kullanılmaktadır. Bu nedenlerledir ki su ürünleri üretiminin ilk aşaması olan larva beslenmesinde fitoplanktonun önemi hem çok fazla hem de vazgeçilmezdir. Başka bir değişle su ürünlerinin üretilmesinde başarının en önemli koşullarından biri de fitoplankton kültürünün istenilen düzeyde yapılmasıdır.
Ekli konu dosyası: Fitoplankton-Zooplankton İlişkileri


Derlemedir.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 3 üye beğendi.
Eklenmiş Dosyalar
Dosya Türü: pdf Ekolojik Önemi ve Küresel İklim Değişikliğindeki Rolü.pdf (513.1 KB, 1023 gösterim)
Dosya Türü: pdf Fitoplankton-Zooplankton İlişkileri.pdf (144.2 KB, 1635 gösterim)
Son düzenleyen NeutralizeR; 6 Nisan 2015 20:28 Sebep: Test
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
13 Mart 2015       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
İklim Dengesinde Fitoplanktonlar

Sponsorlu Bağlantılar
Okyanus sahillerinde iyotlu bir deniz kokusu hissedilir. Bu koku, köpük ve dalgalardan rüzgârla yayılan tuz kokusudur. Bu kokuya ayrıca okyanuslarda yaşayan mikroskobik bitkilerin (fitoplanktonlar) sentezlendiği gazlar da karıştırılmaktadır. Bu bitkilerin birçok türü mevcuttur. Okyanuslarda bolca yetişen fitoplanktonlar, ideal şartlarda sadece bir veya iki gün yaşar; öldüklerinde ise dibe çökerler. ‘Deniz çimleri’ olarak da adlandırılan bu tek hücreli canlılar, okyanuslardaki besin zincirinin en önemli halkalarındandır. Bu canlılara ayrıca karbon devr-i dâiminde de vazife verilmiştir; bu sayede atmosferdeki ısı dengesi sağlanmakta ve hayatın devamı için gereken oksijen miktarı kontrol altında tutulmaktadır. Bu sebeple fitoplanktonlar, okyanus bilimcilerin önemli ilgi alanlarından olmuştur.

Fitoplanktonlarda fotosentez ve önemi
Bütün canlıların hayatlarının devamı ve büyüyüp gelişmeleri için, enerji ve organik yapı taşlarına ihtiyaçları vardır. Canlıların enerji ihtiyaçları güneşten gelen enerjiyle karşılanır. Bu enerji bitkilerin bünyesinde kimyevî enerjiye dönüştürülür ve bu esnada inorganik maddelerden organik maddeler yaratılır. Bu hâdise fotosentez olarak bilinmektedir. Diğer canlılar ise besin ve enerji ihtiyaçlarını bitkileri yiyerek karşılar. Fitoplanktonlar da fotosentez yapacak şekilde klorofil pigmentlerine sahip yaratılmışlardır. Onlar da karalardaki bitkiler gibi fotosentez yapar ve böylece deniz ve okyanuslardaki canlıların rızıkları sağlanır.

Fitoplanktonların yerküre ölçeğindeki tesirleri
Dünyanın fitoplankton popülasyonu ne kadar büyük olursa, bu canlıların deniz suyunda çözünmüş karbondioksiti fotosentezle bünyelerine alma nispeti de o kadar fazla olur. Karbondioksit, toplam sera tesirinin tek başına % 50 kadarından sorumludur. Atmosferdeki karbondioksit miktarının ve dolayısıyla sera gazı seviyesinin kontrolünde, bu canlıların büyük bir popülasyona sahip yaratılmasının önemli payı vardır.

Fitoplanktonlar ve çevre arasında karşılıklı münasebet vardır. Doğal dengenin sağlanması için fitoplanktonlar çevreye, çevre de fitoplanktonlara tesir edecek şekilde yaratılmıştır. Bu bitkilerin popülasyonu, çevrelerindeki değişikliklere bağlı olarak artmakta veya azalmaktadır. Bilim adamları, fitoplankton popülasyonunun bir günde ikiye katlanabildiğini tespit etmişlerdir. Belli bir fitoplankton popülasyonunun yoğunluğu, mahallî dağılımı, popülasyonun artma veya azalma nispeti gibi verilerdeki değişme, bölgede çevre şartlarının değiştiği konusunda fikir vermektedir. Çünkü fitoplanktonlar, çevrelerindeki değişikliklere çok çabuk cevap verebilecek kabiliyette yaratılmışlardır.

Fitoplanktonların kükürt devr-i daimindeki rolü
İklimin yumuşatılmasında ve bulutların şekillenmesinde ö-nemli bir rol üstlenen kükürt temelli bir bileşik olan dimetilsülfit (dimethylsulfide-DMS), fitoplanktonlarda sentezlenen gazlardan biridir. Kendine has kokusu olan bu gaz, ilk bakışta çok zararlı kirletici kimyevî bir madde gibi algılanmasına karşılık, aslında yeryüzündeki biyo-jeo-kimyevî devir için yaratılmış olan maddelerden biridir. Bu önemli gaz hakkında daha fazla bilgi sahibi olunursa, yerküre ölçeğindeki iklim değişiklikleri daha iyi anlaşılabilecek ve daha akıllıca bir çevre politikası geliştirmek mümkün olabilecektir.

DMS’nin üretilmesi çeşitli organizmaların birlikte bulunmasına bağlıdır. Okyanus üst kısımlarında bulunan fitoplanktonların bazı türlerinde, DMS’nin başlangıç molekülü olan dimetilkükürtproponat (dimethylsulfideproponade-DMSP) molekülü sentezlenir. Daha sonra, bakteriler ve fitoplanktonlar, sentezlenen DMSP’nin DMS’ye ve diğer bazı maddelere dönüştürülmesinde vazife alırlar. Üretilen DMS’nin bir kısmı tuzlu deniz suyundan atmosfere geçer ve oksitlenerek troposferik sülfat gazına dönüştürülür. Bu gaz, etrafında su moleküllerinin toplandığı bir bulut yoğunlaştırma çekirdeği (CCN) olarak vazife görür. Bulutlara, yeryüzüne gelen güneş enerjisi dengesinin sağlanmasında, dolayısıyla yeryüzü sıcaklığı ve ikliminin oluşumunda büyük bir vazife verilmiştir. Bilim adamları denizlerden gelen DMS miktarının, atmosfere biyolojik kaynaklardan yayılan kükürt gazının % 50’lik kısmını teşkil ettiğini tahmin etmektedirler. Bu da fitoplanktonların iklim üzerindeki tesirini açıkça göstermektedir.

Tabiattaki kükürt devr-i dâiminin gerçekleşmesi için kükürt bileşiklerinin atmosfer yoluyla denizden karaya transfer edilmesi gerekmektedir. Denizlerden gelen tabiî kükürt gazı
kaynağının % 95’ini teşkil eden DMS, bulut yoğunlaştırıcı çekirdek vazifesi gördüğünden, kükürt bileşiklerinin yağmurla beraber denizden karaya ulaşmasına vesile olur.

Radyasyon dengesine de yeryüzündeki iklimlerin oluşumunda önemli roller verilmiştir. Güneşten yayılıp yeryüzüne ulaşan radyasyonun üçte biri, bulut, buz ve kar yoluyla uzaya geri yansıtılır. Diğer üçte ikisinin bir kısmı atmosfer, büyük bir kısmı da kaya parçaları ve okyanuslar tarafından emilir. Daha sonra, emilen bu güneş enerjisi sıcaklığa dönüştürülür, karalar ve denizler bu enerjinin bir kısmını kızıl ötesi ışınlar olarak geri yansıtır. Bu ışınlar, atmosferi ısıtarak uzaya doğru yoluna devam eder. Eğer yeryüzü kaybettiğinden fazla enerji alırsa, kürevî ısınma; aldığından fazla enerji kaybederse, kürevî soğuma meydana gelir.

Bulutların büyüklük dağılımı ve su damlacıklarının büyüklüğü, kürevî iklim değişmesini tahmin etmede önemli bir faktördür. Bulut yoğunlaştırıcı çekirdek (CCN) ne kadar fazla ise, su damlacıkları o kadar küçük olur ve bulutun yoğunluğu da o ölçüde artar. Bu da, bulutun radyoaktivitesine tesir eder. Buradan da anlaşılacağı üzere DMS, su devr-i dâiminin ve kürevî ısınma miktarının belirlenmesinde ve bulutların teşekkülünde -gördüğü vazife itibarıyla- bir faktördür. Yani Yüce Yaratıcı, fitoplanktonlara ürettirilen ve atmosfere karışan DMS’ye, iklimlerin düzenlenmesinde ve tabiattaki kükürt devr-i dâiminin devamında çok önemli vazifeler yüklemiştir.

Atmosferin kimyası ve iklim üzerinde, insan ve tabiî kaynaklı tesirleri doğru bir şekilde tahmin edebilecek modeller geliştirebilmek için, kutuplardan tropikal sulara kadar yerküre ölçeğinde DMS ihtiva eden kimyevî reaksiyonları iyi anlamak gerekmektedir.



*****
Kaynaklar

1. Norris, K.B., 2003. Dimethylsulfide emission: Climate control by marine algae?, ASFA: Aquatic Sciences and Fisheries Abstracts, http://www.csa. com/discoveryguides/dimethyl/overview.php
2. oceansonline.com at Directnic
3. Science and medical images, photos, illustrations, video footage - Science Photo Libr
4. http://www.cedareden.com/phyto. html
5. Ahmet Tarık, Küresel Isınma ve Ormanlar, Sızıntı, Temmuz 2004

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!

Benzer Konular

26 Mart 2012 / biruni Sağlıklı Yaşam
17 Kasım 2009 / ahmetseydi Sağlıklı Yaşam
18 Şubat 2012 / nünü Taslak Konular
21 Eylül 2008 / Last_AzRaeL Botanik
27 Mayıs 2013 / Misafir Parapsikoloji