Arama
Günlük Kontrol Paneli
Bu Mesaja Puan Verin

Kül-Cinnet

Eschschaltzia 29 Nisan 2010 14:13
29 Nisan 2010 21:24 ahmed tarafından güncellendi (başlık düzenlendi)

hiç bıçağın deştiği yerden kan akmaz olur mu ? benim de beynimden kan akıyor. ben düşünmüyorum, beynim kanıyor. görüyorum, gözlerimi yumunca görüyorum. beynimin etten yuvarlağı üstünde her düşünce bir damla siyah kan gibi yuvarlanıyor. ben istemiyorum ! fakat hiç bıçağın deştiği yerden kan akmaz olur mu ?
herkesi düşündürmeye çalış, düşündüremezsin. beni düşündürmemeye çalış, yine elinden bir şey gelmez. ben başkalarının düşünmemeye mahkum olduğu kadar düşünmeye mahkumum. pencereleri açmak istiyorum. başımı soğuk havaya uzatmak ve köpekler gibi haykırarak halkı penceremin altına toplamak istiyorum. düşünmek istemiyorum diye bağırmak, ulumak istiyorum. düşünmek istemiyorum, düşünmek istemiyorum !

bu gözler, baktığı zaman gören, gördüğü şeyin hayalini ayna gibi içine aksettiren bu gözler nerede ? onlar birer fincan renkli suydu. toprağa döküldü. buhar olup bulutlara karıştı. nerede bu adam ? gözünü, yüzünü, ellerini, ayaklarını bırak bütün terkibiyle, terkibinin tek ve yegane mânasıyla nerede bu adam ? eridi, dağıldı, kurudu, ufalandı, silindi değil mi ? ya erimek, dağılmak, kurumak, ufalanmak, silinmek de ne demek ? her şey erir, dağılır, kurur, ufalanır, silinir. fakat bu adamın terkibinden çıkan, terkibinin mihrak noktasından fışkıran hayat alevleri, varlık ve şevk ve kudreti, var olmak haz ve emniyeti nasıl silinir ?

bu haz ve emniyet iradesi nasıl olur da miskin eczamızı birbirine lehimlemez ? leşimizi ensesinden kavrayıp ayağa kaldırmaz ? yoksa asıl giden, silinen o mu ? hayır ! o silinmiyor. belki değil, yüzde yüz silinmiyor. çatlarım, yine inanamam. silinemez. fakat nereye gittiğine, nerede gezdiğine, nasıl olduğuna aklımız ermiyor. aklımız yetmiyor ! onun için çıldırıyoruz. şu resme bak ! bir takım nebatlardan çıkarılmış boyalarıyla, muşambası ve çerçevesi karşımızda. o bir şeyin kendisi değil, taklidi. o şeyin kendisi yok, dalgalarda aksi var ?

yaşamıyoruz. resimlerimiz, fotoğraflarımız kadar yaşamıyoruz. mendilimiz, gömleğimiz, portrelerimiz kadar yaşamıyoruz. bir sigara kâğıdını şu masaya koy, üstüne bir taş bırak, kapa ve git ! üç yüz sene sonra gel, yerinde bulursun. belki sararmış, belki buruşmuş, fakat yine o. bir sigara kâğıdı kadar yaşamıyoruz. kefenimizden evvel çürüyoruz...

duyuyorum ! kulak ver sen de duyarsın ! toprak altında, milyarlarca kurdun, çıtır çıtır dut yapraklarını yiyen milyarlarca ipek böceği gibi, milyarlarca ölüyü yediğini duyuyorum. ölüler ! gözsüz kulaksız kurtların içtiği köpüklü şampanya damlaları ! tozun toprağın mezeleri ! korkunç bir saklambacın korkunç oyuncuları. kurtarın beni ebedilikten ! öldüm sizi araya araya... kurtarın beni düşünmekten...

anne beni nasıl doğurdun ? siz analar, dünyaya bir evlat getirirken düşünmez misiniz ? düşünmez misiniz insan nedir diye ? insan kadar hassas bir cihaz var mı ? boşluklara uzatılmış bir anten gibi sinirleriyle, ağlayan bir surat gibi buruş buruş beyniyle, bir firkete ucuna dayanamayacak kadar ince bir insan ! bu cihazı dünyaya nasıl getirirsiniz ? onu yeryüzüne ne cesaretle çıkarır ve yeryüzünün meseleleriyle nasıl da karşı karşıya bırakırsınız ? beş yaşında bir çocuğu yılanlı bir kuyuya sarkıtsanız daha az korkar. bizi dünyaya getiren sizsiniz. bu kudrete maliksiniz de imdadımıza niçin gelmiyorsunuz ? haydi gelsenize !

kâğıt yanar, bir kül yaprağı olur. değişmiştir. artık geçmiş ola ! bir daha eski haline dönmez. ben de bir kere değiştim. artık geçmiş ola !

bir adam yaratmaya kalkıştım... bir adam yaratmak... bir adam yaratmak... ona bir kafa, bir çift göz, bir burun, bir ağız uydurmak... ona göre bir beyin yapmak ve göğsünün içine bir kalp takmak. saat gibi işlesin, kanını vücudunda döndüren bir kalp. bir kalp, anlıyor musun ? güya duyan, acılarına, sevinçlerine yataklık eden yer de orası. bir kalp... bitti mi ? biter mi ? bu adama bir de kader çizmek lâzım. bu adam yaşayacak, gezecek, tozacak, başından bir şeyler geçecek. bu adamın meselâ bir babası olacak. o baba bir incir dalına asılmış bulunacak... sonra o da... eee ? ben allah mıyım ?

ben tırmanmak istediğim kayadan düştüm. meğer çok ileriye gitmişim. yasak ülkelere gitmişim. gözü kör, yürürken bir çiyan yuvasına basar gibi bazı sırların üstüne bastım. onlar gâipler aleminin bekçileriydi. ürktüler ve beni çarptılar. yaratıcı neymiş, yaratmaya kalkışarak tanıdım. gölge artist öz sanatkârı tanıdı. ben şimdi, şu anda tanıyorum allahı. ilminin, sanatının karşısında aklımı veriyorum. aklım bir cephane deposu gibi patlıyor, kül oluyor, bekle az kaldı !

ne yapayım anne, kestiniz incir ağacını... ''
Bu Kategoride: αRinna
Gösterim 2878  Yorum 0  
Önceki     Ana Sayfa     Sonraki
Toplam Yorum 0

Yorumlar