OLMADI SÜLÜMAN !
Geçenlerde meşhur oyuncu Halit Ergenç, bana kalırsa talihsiz sayılabilecek bir beyanat verdi. 'Bergüzar benim hem eşim, hem annem..' demiş kudretli hükümdar... Gelin bu sözü biraz kurcalayalım!
En iyi aşık dalında bir ödül verilecek olsa bir Türk erkeğinin değil de İtalyan ya da Fransız'ın bunu alması son derece normaldir. Her iki toplumun da sanatsal anlamda dünyaya yön vermiş toplumlar olduğunu görerek o toplumdan daha kadını anlayan erkekler çıkabildiğini görürüz. Adamlar kadını kadın olarak görüp neye ihtiyacı varsa onu vermeyi biliyor. Yani bu bir erkeklik üstünlüğü değil, iletişim üstünlüğüdür. Oh la la! Oysa ki biz kadını ayrı şapkalar takarak severiz. Yani aşık olduğumuz kadınlar vardır, bir de çocuklarımızın anası vardır. Çocuklarımızın anası olmak kadınımızı öyle kutsal kılar ki, o adeta insan olmaktan çıkar. O, artık kendi ihtiyaçlarını rehinciye verip karşılığında çocuğunu teslim almış, insani kusurlardan uzak bir yaratık olmuştur neredeyse!
Sevgililik döneminde iktidarı hedefleyen politikacı gibi karşı cinse üç anahtar vaad eden erkek, iktidara gelince verilen sözleri unutur. Uzun süreli bir ilişkisi ya da eşi olan bir erkeği iki şey öldürür. Birincisi kolesterol, ikincisi romantizm! Özellikle evli bir erkeği eve geldiğinde hazır bir sofranın başında yanmış mumlar kadar korkutan başka bir şey yok gibidir. 'Eyvah! Ne isteyecek acaba? '
Biz kadını böyle farklı kılıklarda sevdiğimiz sürece eğlenilecek kadın arama yanılgısına da düşeriz.
Evlendiğimiz kadını kendimiz için de bir anneye dönüştürerek yaşamın eğlenceli özünü emmeye devam ederken, önemli şeylerin sorumluluğunu yeni annemize yükleriz. Eşlerimiz bizim annemiz olmak zorunda değildir. Oysa Ergenç kendisini, eşinin büyük oğlu konumuna sokmuştur.
Bizim de sık yaptığımız bu masum benzetme, ilişkilerdeki monotoninin başlangıcını işaret edebilir.
Zaten bir gariptir bizim millet! Sokakta güzel bulduğu kadına 'Anam benim!' diye laf atan başka millet varsa bana da gösterin.
Hakan Urgancı / Yeni Asır
Toplam Yorum 0




