
Ey Gönül!
Hâlâ anlamıyor musun?
İstidâdına derç edilmiş
AŞK,
sonsuz bir Sevgili'nin iştiyâkıyla yanıp tutuşmakta..
Sen hakikî Sevgili'ye değil de masivâ denilen ve O'nun mutlak güzelliğinin sergilenip izlerini yansıttığı perdelere,
fânilere AŞK gibi ulvi bir hasseyi yöneltirken elması cam değerine düşürmektesin!
AŞK,
k...âinat ağacının hem tohumu hem meyvasıdır yani hem sebebi hem de sonucudur...
Ey gönül!
Anlamayanlar seni üzerler, rahatsız ederler;
hatta seni deli, divane ederler, elini ayağını bağlarlar.
Sen içi tatlı, özlü bir yemişe benzersin,
bu yüzden
seni hep kırarlar…

Ey gönül
“Aşk vadisinde, hiçbir nişane, hiçbir iz yoksa üzülmemeli;çünkü, Hakk’ın lûtfuyla bazen umutsuzluktan bile umutlar doğar.
Ey gönül, sakın umutsuzluğa düşme!
Allah’tan umudunu kesme ki, bazen can bahçesinde, sögüt ağacının dalı bile hurma verir.”
“Ey can!
Haberin var mı? Senin dertlerle, kederlerle harap olmuş,
yıkılmış gönlünde, Hakk’ın gizli bir hazinesi vardır.
Aklını başına al da, şu yıkık gönül köyünü,
Bağdad şehri ile bile değişme!
Allah’a yemin ederim ki,
senin şu karanlık gecen, yüzlerce gündüzden daha iyidir.
Geceyi verme, gündüzü arama!”



