Birer çocuktu genç Osmanlılar... Yaramaz, serkeş. Mefhumlar ve müesselerle oynuyorlardı. Mehlika Sultan'a aşık yedi gençtiler. Meçhulü arıyorlardı, meçhul ve mutlakı. Sonunda hepsi uslandı. Kanatları yorgun, kalpleri yaralı yurda döndüler. Gurbet kocatmıştı genç şahinleri... Gurbet ve tecrübeler.
Bir zelzelenin içindeydik. Ne kanun-u kadim kalmıştı, ne deb-i dirin (eski töreler). Köprüler atılmıştı, geriye dönülemezdi artık. Yaşamak için yenileşmek lazımdı. Nereden ve nasıl başlayacaktık?
Çağ bir arayış humması içindedir... Kah bedbin, kah ümit dolu. İlk defa olarak, sınıf-ı ulema parçalanıyor, çevresine yeni teklifler sunan bir intelijansiya doğuyordu. Genç Osmanlılar bu şaşkın kafilenin en tanınmış temsilcileri.
Ortak vasıfları, müstağriplikti bu gençlerin. Ama faziletleri ve günahlarıyla Osmanlı'ydılar. Daha sonraki nesiller gibi yabancılaşmamışlardı. Evet, geçen asrın(XIX.) aydınları, aynı kanaatları paylaşan mütecanis bir kitle değildir. Hatta her aydın, hayatının belli merhalelerinde oldukça farklı düşüncelerin havarisidir. Koca bir asrı, birkaç haramzade evladına bakarak mahkum edemeyiz. Bir çağı bütünüyle kötülemek, bütünüyle yüceltmek kadar yanlış.
(Cemil Meriç, Bu Ülke)
Toplam Yorum 0