Arama
Günlük Kontrol Paneli
Bu Mesaja Puan Verin

Hümanizm!

h_emir 23 Ağustos 2014 17:44

Hümanizm

Hümanizm, aydınların çoğunun dikkatini celp etmiş olan ve kendini insanın asaleti veya insancıllık ekolü bilen -yani Sartre'ın egzistansiyalizmi. Kendisinin asli hümanizm olduğuna inanmaktadır- günümüzün en seçkin felsefi ekollerinden biri olan bir mekteptir.
Tarih boyunca konu, hep dünyanın asil mihverinin Tanrı -veya tanrılar- mı yoksa insan mı olduğu sorunu olmuştur. Dinler asıl eksenin Tanrı olduğuna inanır; insanın değerini Tanrıya veya tanrılara olan yakınlığa ve Tanrı'ya -veya tanrılara- itaatte veya onların hoşnutluğunu kazanmada elde ettiği tekamüle bağlı görür. O halde dinlerde, bütün değerlerin kriterleri, Tanrı veya tanrılardır. Buna "Teizm" diyorlar.

Hümanizmin, Allah'a karşı insana asalet bağışladığını görüyoruz. İnsan için bağımsız ve belli özelliklere inanıyor.

İnsanın böyle asalet elde etmesi, her yerden önce Yunan düşüncesinde şekilleniyor ve Batı'nın dini fikrinin en temel özelliklerinden biridir.

Esasen Yunan'da, insanlarla tanrıların ilişkisi, abid ile mabut, yaratıcı ve yaratılmış, aşağı ile yukarı, değerli ile değersiz ilişkisi değildir; dünyayı zapt etmek ve kendi kaderini değiştirmek için savaşan iki evrensel gücün ilişkisidir.

Dolayısıyla Yunan'da tanrılar genel olarak, insanın rakibidirler; insanın yazgısını kendi ellerine geçirmek ve insanın uyanıklık, görüş ve bilince sahip olmasına engel olmak istiyorlar. Çünkü insan, bilince erişirse tanrıların düzeyinde yer alır ve Zeus'un imparatorluk gücünü sarsar.

İnsanın asaleti düşüncesi, insanın değerinin, tanrılara yaklaşma itibariyle ve tanrıların ona değer vermesi cihetiyle olmadığı, bilakis insanın kendisinin, ilahi ateşi elde etmekle tanrıların makam ve derecesine yükselebileceği mantığından doğuyor. O halde insanın hedefi, Zeus'un, Herkül'ün ve diğer tanrıların yanında kendisi için bir yer bulmasıdır. Tanrıların çabası ise geliş yolunu insana kapamak ve insanın tanrıların yüksek kalesine ulaşmasını engellemektir.

İnsan, Promete'nin yardımıyla semavi ateşi elde ediyor, dünyanın yaratıcısı, tanrısı ve kendi kaderinin yapıcısı, hak ve batıl ile güzelliğin kıstası oluyor.

"Egosantrizm" de şunları söyledim: Sofistler kendilerini esas almakla hak bildikleri her şeye hak, reddettikleri her şeye de batıl diyorlardı, ister istemez her şey ve herkes, varlığın esası olanların varlıklarına bağlı oluyordu. Hümanizmde de insanı sağlam bir konuma yerleştirme ilkesi böyle bir sonuç verdi ve hak ile batıl insanın beğeni esası ve kıstasıyla anlam kazandı.

Yunan ve Roma sanat eserlerinin karakteristik özelliklerinden biri -heykeltıraşlık ve ressamlıkta- çıplaklıktır. Ressam ve heykeltıraşın bütün çabası, adeta en güzel vücutları, çıplaklaştırmak ve elbisesiz teşhir etmektir. Ama genel olarak Doğu'nun heykeltıraşlık ve ressamlığının özelliklerinden biri -Taht-ı Cemşid ve Biston'da da görülebilir-, şudur: Onlarda hayret verici bir örtünme görüyoruz. Elbiseler bol, çok geniştir ve beden mümkün olduğu ölçüde örtülüdür.

Ortaçağların Doğulu ve Avrupalı heykeltıraşı, yaratılışı, insanın yaratılışını, güzelliği, Tanrı'yı, gökyüzü nurunu, İsa'nın kör ve sağıra şifa verme ve ölüyü diriltme mucizesinin göstermek istiyor. Fakat hümanist heykeltıraş ise, beden güzelliklerinin tamamını sergiler. İnsan onun ölçütüdür. O, insanı çıplak göstermek ve vücudun güzelliklerini göstermekle, gökteki tanrılar ve meleklerinin güzelliği ile rekabet etmek istiyor.

Rönesans'tan sonra da çıplak heykellerle karşılaşıyor, en güzel baş ve vücutları temaşa ediyoruz. Çünkü insan her şeyin ölçütü ve esası olmuştur; hak ve batıl ile güzellik, sadece bu mihenk taşıyla ölçülebilir.

Defalarca söylediğim gibi, Prometheus destanı, Yunan düşüncesinin göstergesidir. Promete, insanın yaratıcısıdır ve gökyüzü ateşini insan için tanrılardan çalandır. İnsan, ateşe kavuşmakla, görüş, basiret, bilinç ve uyanıklık kazanmıştır; artık tanrıların tanrısı Zeus'un emri altına girmiyor ve kendi bağımsızlığını ilan ediyor.

Hümanizm veya insanın asaleti; gökyüzünün asaleti, tabiat asaleti, tabiat ötesinin asaleti ve ölümden sonraki hayatın asaletine karşı bir düşünce tarzıdır. Maddiyata karşı maneviyatını asaleti, "olan"a karşı "olması gereken şey"in asaleti ise farklıdır. Hümanizm "olması gereken"e karşı "olan"ın asaletidir, tabiat güzelliklerine veya ruh güzelliklerine ya da tabiat ötesinin güzelliklerine karşı insan güzelliklerinin asaletidir. Bunların hepsi, hem felsefe, hem din, hem de insanın sosyal hayatına yansımaktadır.


Ali Şeriati, Dinler Tarihi kitabından
Bu Kategoride: Varsayılan
Gösterim 394  Yorum 0  
Önceki     Ana Sayfa     Sonraki
Toplam Yorum 0

Yorumlar