Arama
Günlük Kontrol Paneli
Bu Mesaja Puan Verin

HİTABET SANATI

Baragyal 23 Ekim 2014 12:54

İngiltere ve Amerika’da hatiplerin kendilerine söz yetiştirmeye çalışanlara ustaca cevaplar vermeleri beklenir. Sözünü kesmek isteyene iyi ve yerinde cevap veremeyen birinin siyasî hayatı bile tehlikeye düşebilir.
İngiltere Başbakanı Benjamin Disraeli, hariçten okunan gazalleri susturmada tam bir usta idi. Bir seçim kampanyasında konuşurken, vatandaşlarından biri bağırdı: “Sesini yükselt! Duymuyorum.”
Disraeli derhal cevap verdi: “Gerçekler yavaş gider, ama üzülme, zamanla sana da ulaşacak.”
“Ağır konuşma, çabuk konuş!” diye bağıran bir vatandaşına da İngiltere Başbakanı Disraeli şunu söyledi: “Senin için çabuk konuşmak hiç mesele değil, çünkü sen tek heceli kelimelerle konuşuyorsun. Ben ise, ağızımdan çıkacak her kelimeyi tartarak hecelemek zorundayım. Benim vazifem, senin o koca, kalın kafanı açmak. Ben sana ışık tutmak için konuşuyorum. Şayet ben de senin gibi bağırsa idim, buradan ayrıldığın vakit, kafanda hiç bir değişiklik görülmeyecek, aptal gelmiş, aptal gitmiş olacaktın.”
Bir seçmen, Disraeli’ye, Bn. Disraeli’nin, kendisini elinden tutup çirkeften çıkardığını, adam ettiğini söyleyince, İngiltere Başbakanı şu cevabı verdi: “Arkadaş, sen bir çirkefe düşmeyegör; bak, seni elinden çekip çıkaran bulunur mu?”
İngiltere’de, bir seçim kampanyası sırasında (1960), bir seçmen Lord Mancroft’ın sözlerini kesmeye çalışıyordu. Lord Mancroft adama şunu söyledi: “Tebrik ederim, arkadaş. Kıt zekâm, ses tellerini geliştirmekle telâfi etmişsin.”
Amerika Cumhurbaşkanı William H. Taft, bir seçim nutku söylerken, bir dinleyici plâtforma bir lahana fırlattı. Ayaklarına kadar yuvarlanan lahanaya bir göz atan Cumhurbaşkanı Taft dedi ki: “Hanımlar ve beyler, görüyorum ki, muhaliflerimizden biri kafasını kaybetmiş.”
Zaman zaman en hazırcevap politikacıları dahi mat etmesini bilen seçmenler de çıkıyor. Demokrat bir politikacı sözlerini şöyle bitirdi: “Ben, Demokrat Partili doğdum, Demokrat Partili büyüdüm, ve Demokrat Partili öleceğim.”
Dinleyiciler arasından bir ses yükseldi: “Hayatta pek büyük bir gayen yok, değil mi?”
Bu kitapta kendisinden zaman zaman bahsettiğimiz, konuşmalarından örnekler verdiğimiz William Jennings Bryan, Amerikan Komünist ve Sosyalist Partileri namzetleri dışında, üç defa cumhurbaşkanlığına aday gösterilen ve üçünü de kaybeden yegâne politikacı idi. Fakat Demokrat Partili bu politikacı, Amerikan tarihine “altın sesli” hatip diye geçti. Bununla beraber, altın sesli hatipleri bile zor durumlara sokan seçmenler çıkıyor.
William Jennings Bryan ve McKinley arasındaki seçim mücadelesi (1898) çok hareretli geçti. Bryan bir akşam bir salonda soğuktan titreşen iki-yüz kadar seçmene hitap ederken dedi ki: “Bu gece, benim sevgili karım, buradan iki mil mesafede mütevazı bir han odasında uyuyor, fakat Ocak ayı gelsin, Beyaz Ev’de uyuyacak.” [Cumhurbaşkanları, vazifelerini resmen 22 Ocak'ta teslim alırlar.]
Dinleyiciler arasından bir ses yükseldi: “Karınız, Ocak’tan sonra Beyaz Ev’de uyumayı düşünüyorsa, McKinley’in koynunda uyuyacak, çünkü Beyaz Ev in sahibi McKinley olacak.”
William Jennings Bryan, bir seçim konuşmasında dedi ki: “Vatandaşlarım, bu hayatî meseleyi bütün Amerika’ya anlatabilmek, milletimize ışık tutabilmek için bir kuş olup köyden köye uçmayı çok isterdim.”
Dinleyiciler arasından bir ses yükseldi: “Daha bir mil dahi uçamadan, seni ördek diye vururlardı.”
Cumhurbaşkanı Theodore Roosevelt de, bir seçim kampanyası sırasında kendisini oldukça müşkül bir durumda buldu. İçkiyi biraz fazla kaçırmış bir vatandaşı, Cumhurbaşkanı nın sözlerini kesiyor, laf yetiştirmeye çalışıyordu:
“Bana yutturamazsın, ben Demokratm; beni aldatamazsın, ben Demokrat’ım.” Cumhurbaşkanı Roosevelt nihayet dayanamadı. “Sana bir şey sormak isterim, arkadaş,” dedi. “Niye Demokratsın?”
Adam cevap verdi: “Çünkü benim büyük babam Demokrat’tı, babam Demokrat’tı, ve ben de Demokratım.”
Cumhurbaşkanı, “Pekâlâ, arkadaş,” dedi, “bir an için farzedelim ki, senin büyük baban bir eşekti; baban da bir eşekti; sen o zaman ne olurdun?”
Sarhoş Amerikan vatandaşı, Cumhurbaşkanına cevap verdi: “Cumhuriyetçi.”
Bununla beraber, hatip-dinleyici söz düellosunda—hitabet sahasındaki uzun tecrübelerinden ötürü—hatipler ekseriya üstün çıkar.
Ünlü romancı Charles Lamb, bir konuşma söylerken, dinleyiciler arasından ıslıklı bir ses yükseldi. Sıkıntı ve mahcubiyet doğurucu kısa bir sessizlikten sonra Charles Lamb sözlerine devam etti: “Islık çalan sadece üç şey vardır: kazlar, yılanlar, ve salaklar. Buraya gel, hangisi olduğunu söyle.”
Amerika’nın ikinci Cumhurbaşkanı John Adams’ın oğlu John Quincy Adams da bir devre Cumhurbaşkanlığı yaptı. İkinci defa seçilmeyince bir müddet istirahat ettikten sonra, tekrar politikaya atıldı ve 1831’den 1848’e kadar Temsilciler Meclisi üyesi olarak hizmet etti. Bir gün, bir seçim konuşmasında dinleyicilerden biri, “İhtiyar adam, ne zaman çeneni kapayacaksın?” diye seslenince, John Quincy Adams cevap verdi: “Yirmi-beş yaşındaki bir eşek, seksen yaşındaki bir insandan daha yaşlıdır.”
Cecil Moore adında bir siyahi, 1960 senesinde Philadelphia’dan milletvekili seçilmek istiyordu. Bir gün, kendisine laf atan bir genci şöyle susturdu: “Bu saatte hâlâ sokakta olduğunu annen biliyor mu?”
Bir başka zaman da, yine sözünü kesen birine şunu söyledi: “Ne oldu, delikanlı? Babanın bekâr olduğunu söyleyeceğimden mi korkuyorsun?”
Bir âyin sırasında biri, papazın sözünü kesiyor, laf atıyordu. Papaz yüzünde hiçbir kızgınlık alâmeti okunmaksızın âyindekilere şunu söyledi:
“Senelerce önce başımdan geçen üzücü bir halden sonra, âyinler sırasında kötü hareket edenlere ses çıkarmamaya karar verdim. On sırada oturan bu genç, garip sesler çıkarıyor, gülüyor bağırıyordu. Bu beni son derece rahatsız ettiğinden genci fena halde azarladım. Âyin sonunda, hatâlı hareket ettiğim söylendi, çünkü azarladığım bu genç, geri zekâlı, Allah’tan hasta bir insandı.”
Papaza lâf yetiştirmeye çalışan adam, bir daha sesini çıkaramadı.
Sterling Morton adında bir hatip konuşurken, dinleyiciler arasından bir ses yükseldi: “İşitmiyorum, sesini yükselt.”
Hatip bunun üzerine dedi ki: “Hanımlar, beyler, bu vâsi kâinat makinesinin duracağı an geldiği zaman, bütün tekerlekler, bütün vidalar, bütün yuvarlaklar, bütün frenler duracak, ve zamanın belirli parçaları ebediyet içinde kaybolacak.
“Bu korkunç saatte, melek Gabriel [Cebrail] gökyüzünden inecek, bir ayağını karaya, diğerini denize koyacak, ve dünyanın her tarafında yankılanan borusunu öttürecek. O zaman geri zekâlı bazı insanlar bağıracaklar: ‘İşitmiyorum; daha yüksek öttür.'”
Bir kadın politikacı konuşurken biri sözünü kesiyordu: “Erkek olmayı istemezmiydin?
John F. Kennedy, senatörlük için mücadele ederken (1952), zengin babasının, oğlunun kampanyası için milyonlarca dolar döktüğü her tarafta söyleniyordu. Bir gün bir seçmen, Kennedy’nin konuşmasını kesti: “Kennedy, babanın, sana verilecek her oy için iki dolar vâdettiğini duydum. Senin gibi zengin bir adama böylesine cimrilik yaraşır mı?”
Kennedy cevap verdi: “Bunun doğru olmadığını herkes biliyor. Ama şurası gerçekten elem verici ki, senin, reyinden başka verecek bir şeyin yok, ve sen onu satmaya da hazırsın.”
On-sekizinci asır İngiltere’sinin tanınmış politikacısı ve yazan John Wilkes’in sözünü kesen birine verdiği cevap kitaplara geçerek klâsikleşti. Seçmen demişti ki: “Wilkes, sana rey vermektense, şeytana vermeyi tercih ederim.”
Wilkes’in cevabı: “Ya arkadaşınız milletvekili olmak istemezse.”
Milletvekili Wilkes’in kitaplara geçmiş bir başka sözü daha var. Bir toplantıda kendisine enfiye takdim edildiği zaman şöyle reddetti: “Hayır, teşekkür ederim. Küçük günahlar [veya çapkınlıklar] beni ilgilendirmez.”
Wilkes’in, meşhur bir cevabı daha var. Bir gün Avam Kamarası nda Earl Sandwich (dünya dillerine “sandviç” kelimesini kazandıran ünlü politikacı), John Wilkes’e dönerek dedi ki: “Muhterem Centilmen, ya darağacında ölecek veya zührevî hastalıkla.”
John Wilkes oturduğu yerden seslendi: “Eğer iki şıktan biri gerçekleşirse: ya prensiplerinizi kabul edersem veya metresinizi.”
Bu Kategoride: Varsayılan
Gösterim 655  Yorum 3  
Önceki     Ana Sayfa     Sonraki
Toplam Yorum 3

Yorumlar

  1. Avatarı yok
    Büyük ilgi ve beğeniyle okudum güzel paylaşımın için teşekkürler arkadaşım Msn Happy
     
    Ziyaretçi 23 Ekim 2014 14:20
  2. _MMia_ - avatarı


    Çengelköy'de bir açık hava sinemasında düzenlenen oyunu beğenmeyen seyirci sahneye salatalık fırlatmış...O sırada oyununu sergilemekte olan Geleneksel Türk Tiyatrosunun son temsilcisi İsmail Dümbüllü yere eğilip hıyarı almış ve"Biri kartvizitini düşürdü,oyundan sonra gelip kulisten alsın"demiş...Seyirciler arasında kopan alkış ve saygısız adamın yuhalanma seslerinden sonra kulise gelen İsmail Dümbüllü öğrencisine "Seyirci gaddardır.Hani beni alkışladılar ya,eğer cevabını vermeseydim adamı alkışlayıp beni yuhalarlardı" demiş...



    Msn Happy
     
    _MMia_ 24 Ekim 2014 01:55
  3. Avatarı yok
    Umarım ben de böyle nüktedan ve ince zeka olabilirim.Kırmadan , kırılmadan ama gönlündekini söyleyebilen.


    Üstad Necip Fazıl'a bir konferans sırasında Kuzey Afrika'lı bir genç sorar:
    -Osmanlı emperyalist değil miydi?
    Cevap dikkate şayandır:
    -Evladım eğer Osmanlı emperyalist olsaydı şu anda bu soruyu Fransızca değil Türkçe sorardın.
     
    Ziyaretçi 25 Ekim 2014 10:12