“Hamd ve Şükür.”
Hamd etmek. Hani “Elhamdulillaaah çok şükür!” deriz.
İslamda hamd ve şükür çok büyük bir şeydir.
“Ama ne kadar büyük?”
Elhamdulillah çok şükür yok öyle, öyle Elhamdulillah!
Hamd ve şükür! Hamd başkadır, şükür başkadır.
Şükredeceğin yerde hamd edersen tepetaklak gidersin.
Hamd edeceğin yerde şükredersen yine tepetaklak gidersin.
İslamiyette ya bir nezaket usulu vardır.
“Neyimiş o?”
Şimdi şükrü bildiriyo, şükür, şükür.
Şükür, dâima Nimet ve İkram-ı Rabbaniye ye karşı duyulan minnet ve mahcubiyetin ifadesidir.
Allah bu kadar rızık veriyor.
“Yav ben, bana bu kadar rızık veriyor!”
Utanır insan değil mi?
Bir mahcubiyet duyar bir minnet duyar.
Bu minnetin mahcubiyetin ifadesi şükürdür.
Şükürrr, dâima nimet ve İkram-ı Rabbaniye ye karşı duyulan minnet ve mahcubiyetin ifadesidir.
Şükürde, şükrün ifadesinde; tekrarının, devamının ve fazlalaşmasının arzu edildiği gibidir.
“Çok şükür!” dedi mi “Yâ Rabbi bunu devam ettir, bunu çekme, bunu çekme!” arzusu vardır.
Yemeği yedin: “Çok şükür!” dedin. Ne güzel! “Yâ Rabbi bunu yine devam ettir!”
Baklava yedin “Çok şükür! Yâ Rabbi yarın akşam da ben isterim!” demek oluyor.
Yani Allah’ın verdiği rızka karşı şükretmek altında: “Bunu devam ettir Yâ Rabbi!” gözükür.
Hamd edersen: “Elhamdulillah, Yâ Rabbi bu kadar kâfidir, fazlasını arzulamam! Kanaat hududundan bir santim ilerlemesini
istemiyorum.
Beni bu âleme bıraktın. Beni bu hâlime bırakın!” istekleri vardır hamdda.
“Elhamdulillah” gibi. “Sana teşekkür ederim. Kâfi bana!” demektir.
Halbuki şükür de: “Kâfi Yâ Rabbi! Ama devam ettir!” vardır.
Mesaib ve belâ gelirse insanın başına, en büyük silah hamddır burda.
Hamd edilecek yerde şükür yapmak, şükredilecek yerde hamd etmek câiz değildir hem de tehlikelidir.
“Elhamdulillaaaah!” diyen bir zât ne demek istemiştir.
“Yâ Rabbi kudretlerin kaynağı Sensin her şey Senin altında mümkündür.
Ben hâlime razıyım. Belâya da saâdete de.
Beni bu hâlimden bu hâlimi arayacak hale sokma!” demektir.
Elhamdulillah çok şükür demek ise: “İste hâlime razıyım. Beni bu hâlimi bana aratma, peşinen Yâ Rabbi sana teşekkür ederim!”
demektir.
Ben Seni tanıyan; Sen, beni tanıyan yarattın.
Bunlardan dolayı hamd ediyorum.
Fenâ bir kul, asi, münkir bir kimse yaratabilirdin bu bana kâfidir!”
Hamd bütün belâyanın önüne set çekmektir.
Çok ince hallar vardır.
Hamd ile şükürün hangisini yapmak lüzumunda hataya girebiliriz.
Ondan dolayı bu hataları yok etmek için “Estağfirullah” yapmak lâzım!..
Münir DERMAN (ks)
“Hamd ve Şükür.”
Toplam Yorum 2
Yorumlar
- ―Münir Derman Hoca, yaklaşık olarak 1963-1964 yıllarında Türk Tıbbında ilk defa kopan bir ayağı ameliyatla dikerek uluslararası tıp dünyasında ilgi çekmiştir. Olay şöyle olmuştur;
Bir kadın hastaneye geliyor, elinde bir ayak.İyi bir cerrah yok mu? Muhammed(s.a.v.) aşkına şu bacağı taksınlar diye bağırıyor. Derman Hoca, Muhammed (s.a.v.) adını duyunca kötü oluyor. Hemen ayağı kopan genci ameliyat ediyor. Dokuz saat ameliyattan sonra Hoca çıkıp secde ediyor. Eve gidiyor, gelişme olursa bildirilmesini ricâ ediyor. Sonra Hoca‘ya telefon edilip bacağın sıcaklaştığı müjdesi veriliyor. Bu başarılı ameliyattan sonra ilk tebrik telgrafı Sovyetler Birliği‘nden gelmiş, sonra Amerika‘dan, Fransa‘dan, Almanya‘dan davet telgrafları almıştır.
............................
Derman Hoca‘nın her zaman talebe sayısı az olmuştur. O talebelerini kendi seçmemiş daima kendisine mânevîyâttan gönderilen talebeleri yetiştirmiştir.
.............................
Dr. Münir Derman (k.s) günümüz tarîkat anlayışını eleştirir ve şöyle der;" Size beş vakit namaz, Allah ve Resulü yeter. Bu devir , tarîkat devri değil, her şeyin sahte olduğu bir devir."
Kendisini hiçbir zaman belli etmeyen Derman Hoca cemaatleşmeye de karşıydı. "Allah‘a giden yol birdir" derdi. Cemaatleşme olunca fitne çıkacağını ifâde etmiştir. "Mümin kişinin tek görevi Hakk‘ın emirlerini yerine getirmek ve Allah‘a karşı samimi olmaktır" diye söylerdi.





