asrı zaman deryasinda bir damla suyum...
kandilerin yanan sönen ahenginde dolanan siyah grisiyim...
sözcüklerin satır aralarında kalan bir parça huzurum...
denizlerde ilhamını kaybetmiş rotasız bir kaptanim...
gönül bahçesinde sararmış bir yapragım...
hiç bahar görmemiş bir uçurum kenarıyım..
Ben acılara kem vurmuş bu hayatın yolsuz yolcusuyum. . . .
MEYHÂNECİ
Baragyal 25 Mart 2015 12:29
Ne zamandan beri buradayım?
Ne zamandan beri boşalan kadehlerimi dolduruyorsun, ey meyhaneci?
Gel, karşıma otur… bana, senin bilip de benim bilmediklerimden bahset.
Bana, geçmiş çağlara basa basa bugünü bulmuş, bugünü de yarın için basamak yapmış âgâhlıklardan bahset!
Bana, sergüzeştlerini kendi kanlarıyla yazan aşk kahramanlarından bahset!
Bana, kahramanlıkların en şereflisi olan Hak kahramanlarından söz aç!
. . .
Ne zamandan beri boşalan kadehlerimi dolduruyorsun, ey meyhaneci?
Gel, karşıma otur… bana, senin bilip de benim bilmediklerimden bahset.
Bana, geçmiş çağlara basa basa bugünü bulmuş, bugünü de yarın için basamak yapmış âgâhlıklardan bahset!
Bana, sergüzeştlerini kendi kanlarıyla yazan aşk kahramanlarından bahset!
Bana, kahramanlıkların en şereflisi olan Hak kahramanlarından söz aç!
. . .
EY YÜREK YANIĞI!
Baragyal 25 Mart 2015 12:28
Anladım; ben sensiz olamayacağım, ey yürek yanığı!
Yeryüzünde senden başka hiçbir anahtar, şu önünde beklediğim kapıyı açmıyor.
Gel, gel de gönlümün içinde dön ve bana o muhteşem kapıyı açıp ardına daya!
Geceyi ürpertip coşturan ben değilim; sensin ey yürek yanığı!
O gece ki, elimde hırpalanmaktan bezmiş gibi, bak, işte vakitsiz kaçmaya uğraşıyor. Ben ise, ölüm dirim boğuşuna düşmüşler misâli, isyanla teslimiyetin çalkantısı arasında . . .
Yeryüzünde senden başka hiçbir anahtar, şu önünde beklediğim kapıyı açmıyor.
Gel, gel de gönlümün içinde dön ve bana o muhteşem kapıyı açıp ardına daya!
Geceyi ürpertip coşturan ben değilim; sensin ey yürek yanığı!
O gece ki, elimde hırpalanmaktan bezmiş gibi, bak, işte vakitsiz kaçmaya uğraşıyor. Ben ise, ölüm dirim boğuşuna düşmüşler misâli, isyanla teslimiyetin çalkantısı arasında . . .
BANA, GÜL… DİYORSUN
Baragyal 25 Mart 2015 12:27
Ağlamak istiyorum; bana, gül… diyorsun.
Başımı alıp dağ tepe giden ben olayım; diyorum. Yok, seni buraya ben bağladım, çözülemezsin, diye ayak diriyorsun.
Didik didik olmuş bir yüreğim var; kimden yedim bu silleyi, diyorum. Kanlı hançerini eteklerimin kıvrımlarına saklayıp: “Bilmem ki ben de onu arıyorum” diye, şaşırtmacaya kaçıyorsun.
Kimseyi istemiyorum, kimse ile konuşacak tek kelâmım kalmadı, diyorum. Sırtıma dünyâ kamçısını çalıp, beni zorla beşer . . .
Başımı alıp dağ tepe giden ben olayım; diyorum. Yok, seni buraya ben bağladım, çözülemezsin, diye ayak diriyorsun.
Didik didik olmuş bir yüreğim var; kimden yedim bu silleyi, diyorum. Kanlı hançerini eteklerimin kıvrımlarına saklayıp: “Bilmem ki ben de onu arıyorum” diye, şaşırtmacaya kaçıyorsun.
Kimseyi istemiyorum, kimse ile konuşacak tek kelâmım kalmadı, diyorum. Sırtıma dünyâ kamçısını çalıp, beni zorla beşer . . .
KAPINDAYIM
Baragyal 25 Mart 2015 12:25
Kapındayım.
Seni bekliyorum.
Gözlerim keskin olmasa da, ey adımlarının sesinde en yakıcı âhengi bulduğum!
Zaman ve mesâfelerin ardından ayak seslerini dinliyor, Seni nerelerden, tâ nerelerden izliyor, seçiyor, tanıyor, görüyorum.
Ya sen, beni hatırlamak istediğin vakitler, başımı kapıya dayalı bekler görüyor musun?
Yoksa, iftiharla tahammül ettiğim, ıztırâbımın ağırlığından omuzlarına düşen paya dayanamaz olup da, . . .
Seni bekliyorum.
Gözlerim keskin olmasa da, ey adımlarının sesinde en yakıcı âhengi bulduğum!
Zaman ve mesâfelerin ardından ayak seslerini dinliyor, Seni nerelerden, tâ nerelerden izliyor, seçiyor, tanıyor, görüyorum.
Ya sen, beni hatırlamak istediğin vakitler, başımı kapıya dayalı bekler görüyor musun?
Yoksa, iftiharla tahammül ettiğim, ıztırâbımın ağırlığından omuzlarına düşen paya dayanamaz olup da, . . .


