Eğitim ile toplumsal gelişmeler arasında ilişkiler olduğunun bilinmesi yeni değildir. Tarihe bakıldığında Eski Yunan ve İslam düşünürlerinin çalışmalarında, eğitimin önemine ilişkin ilginç görüşler belirttikleri görülmektedir. Günümüze kadar uzanan dönem içinde pek çok ekonomistin, sosyal ve siyasal bilimcinin kalkınmada eğitimin çok önemli bir rolü olduğunu ileri sürdükleri bilinmektedir.
Özellikle 1960 yılından beri okur-yazarlık oranı, ilk, orta ve yükseköğretimdeki okullaşma oranı, eğitim teknolojisinin yaygınlık derecesi, eğitim ve öğretim programlarının niteliği gibi pek çok ölçütle belirlenen eğitim düzeyinin yükseltilmesi; bütün toplumsal, ekonomik, yönetimsel ve siyasal gelişmeler-kısaca kalkınma- için bir önkoşul olarak düşünülmektedir. Başka bir deyişle başarılı bir kalkınma süreci, toplumu değişim bilincine kavuşturmaya dayanır. Değişim bilincine kavuşmanın ilk adımı da eğitimdir.
Bir ülkenin kalkınması, o ülke halkının gelişmesine sıkı sıkıya bağlıdır. İnsanları geliştirmek, onlara kalkınmaya uygun davranışlar kazandırmak da ancak eğitimle olur. Kalkınma, davranışların rasyonelleşmesini gerektirir. Rasyonel davranışlar, ancak kafalarda devrim yapılması ile sağlanır. Bunun için de gelişmeye açık kafalar gerekir. Gelişmeye açık kafalar oluşturmanın yolu da eğitim anlayışını değiştirmeden geçer.
Kaba gözlemlerle bile bugün, dünyamızda eğitim düzeyi yüksek olup da geri kalmış bir toplum gösterilemeyeceği gibi, eğitim düzeyi düşük olup da sanayileşmiş, kalkınmış bir toplum da gösterilemez.
1960’lı yıllarda yapılan çok sayıdaki araştırma; kişi başına düşen milli gelirin ve diğer ekonomik göstergelerin artışı olarak tanımlanan ekonomik büyümeyle, geleneksel-tarımsal toplumdan geçiş toplumuna, sonra da sanayileşmiş çağdaş topluma geçiş olanak tanımlanan toplumsal değişmeyle ve demokratlaşma olarak tanımlanan siyasal gelişme süreçleriyle, toplumların eğitim düzeyi arasında ilginç ilişkiler olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Böylece kişi başına düşen milli gelir, ya da ekonomik büyüme ile eğitim düzeyi arasında doğru orantılı bir ilişki olduğu anlaşılmıştır. Hatta bazı ekonomistler daha da ileri giderek; hangi okur-yazarlık oranının kaç dolarlık kişi başına düşen milli geliri sağlayabileceğini gösteren tablolar bile hazırlamışlardır. Bu nedenle her koşulda geçerli olmamakla birlikte, söz konusu bir ülkenin okur-yazarlık oranı bilinince, o ülkenin kişi başına düşen milli gelirini, kişi başına düşen milli geliri bilinince de, okur-yazarlık oranını yordamak (tahmin etmek) mümkün olmuştur.
para ilk önce nasıl kazanılır hamallıkla kazanılmaz parayı akıllı adamlar kazanır akıllı birey de eğitimini iyi şekilde görmüş bireydir
eğitim yüksek olursa bir millet yükselir ama geç yükselir temeli sağlam olur.
parayla yükselen millet 1 anda fırlar fakat 1 anda da iner Yönetimin bilgisizliğinden - siyasete girmeden açıklayayım-
Atatürk zamanında 2. dünya savaşında bir çok yabancı filozof profesor bizim ülkemize sığınmadı mı ? O zaman bizim paramız çok muydu? Tabiki hayır.. Bilgili ve zeki bir yöneticimiz vardı ve zekasını kullanıyordu..
Bu yüzden Atatürk zamanında da paramız yoktu ama tüm profösörlerinlar olmasa da yüksek bilgidekileri atatürk türkiyeye çekmeyi başarmıştı.. Maddi yönden zengin bir ülke, o parayı kullanamayacak kadar eğitimsiz olursa, kalkınamaz. Benim görüşüm. Türkiye çok zengin bir ülke olarak varsayarsak para ile çok güzel okullar labaratuarlar açabilir.Burs verebilir herkeze imkanlar son düzeyde yani.Böyle kalkınma mı olur parayla anca teklonojiyi dışardan satın alırsın kendi ülkende üretirsin.Paran var diye tüm imkanları sağlıcan diye öyle her prof. gelmez.
Eğitim olmazsa olmazdır.Parayla en iyi en son teklonojiyi elde edebilirsin.Ama eğitimlede o en son teklonojiyi kendin üretebilirsin.Biz niye üretemiyoruz diye örnek verirsek ki son zamanlarda askeri teklonoji başta olmak üzere üretim faaliyetlerimiz arttı eğtim sistemimizin iyi olmadığını düşünüyorum.İlkokul başta olmak üzere düzeltilmesi gereken çok eksiklikler var eğitim sisteminde.Bunlar kendi fikrim.Birde doğru bir örnek mi bilemiyorum ama Sakıp Sabancıyı örnek vermek istiyorum. 0 dan başladı nerelere geldi.Parasızlığın hiç birşeye engel olmadığını orada görebiliriz diye düşünüyorum.Liseyi terketmek zorunda kaldı.Fakat azimde önemli bir rol oynadı.Eğitim sadece okulla olmuyor sosyal hayatda da öğrenilcek şeyler var.
Bi ülkeyi kalkındırmanın en kolay yolu eğitimdir .
Eğitimle insan nerede nasıl davranacağını bilir . Ufku açılır parayı kullanma yönetme işlerini bilir öğrenir. Bylece ülke parayı kullanmayı bilince gitgide kalkınmaya başlar gelişir büyür devleşir .
Üretim tüketim artar,eğer ülke bilgili olursa dünyada neler olup bittiğini öğrenir yargılar sorgular yenilikleri takip eder.
Okumuş bir insanla okumamış bir insanın arasında farklar çoktur .
Okumuş insanın ağzı iyi laf yapar malını satar .Teknolojiyi takip eder geliştirir.
Eğitimli insan ülkesini savunur savunma tekniklerini alır yeni şeyler üretir güçlü bir konuma gelir .
Gelelim paraya her insanda para olabilir ama parayı kullanmayı bilmedikten sonra yani eğitimin olmadıktan sonra para senin hiçbir işine yaramaz aksine seni yanlış yollara sürükler.
Bir insanın ne kadar parası olursa olsun o insanın kafası birşeye basmıyorsa yani beynini zekasını iyi kullanamıyorsa o insan hiçbir işe yaramaz.Para burda değerini yitirir..
Son düzenleyen Safi; 28 Ekim 2017 03:13