Arama

Ömer Seyfettin'in Türk diline katkıları nelerdir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 7 Mart 2016 Gösterim: 6.691 Cevap: 1
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Aralık 2011       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ömer Seyfettin'in Türk diline sağlamış olduğu katkılar nelerdir?
EN İYİ CEVABI Safi verdi
Ömer Seyfettin edebiyatla ilgilenmeye Edirne Askeri İdadisi'nde öğrenciyken başla­dı. İlk şiiri yalnızca "Ömer" imzasıyla Mecmua-i Edebiye adlı bir edebiyat dergisinde Harbiye öğrencisiyken yayımlandı. Daha son­raki şiir ve öykülerinde Ömer Seyfettin adını kullanmaya başladı. Ömer Seyfettin'in ilk öyküsü ise yine Harbiye öğrencisiyken Sabah gazetesinde yayımlandı. Yazar, İzmir ve Ma­kedonya'da görevliyken de çeşitli gazete ve dergilere öykü ve şiirlerini göndermeyi sür­dürdü.

Sponsorlu Bağlantılar
Ömer Seyfettin kendini tümüyle edebiyata vermek, yaşamını kalemiyle kazanmak ama­cıyla, devlet hesabına yaptığı öğreniminin karşılığını ödeyerek askerlikten ayrılmış ve Selanik'e yerleşmişti. Önceleri nin başyazarlığını yürüttüğü Rumeli gazetesi ile dönemin edebiyat dergilerine öykü ve makaleler yazmaya başladı. Daha sonra arka­daşları Ali Canip (Yöntem) ve Ziya Gökalp' le birlikte Genç Kalemler dergisini çıkardı. Buradaki yazıları ve öyküleriyle dikkat çekti ve ünlendi. Derginin ilk sayısında yayımladığı "Yeni Lisan" adlı makalesinde savunduğu "ulusal edebiyatın ulusal dilden doğacağı, yazı diliyle konuşma dilinin birleştirilmesinin gerektiği ve Arapça, Farsça kelimelerin dil­den atılması" gibi düşünceleri geniş bir çevre­nin ilgisini çekti. Bu makale Milli Edebiyat Akımı'nın başlangıç bildirisi sayılır . Tutsaklığından sonra döndüğü İstanbul'da yazılarını Türk Sözü dergisinin başyazan olarak sürdürdü. I. Dünya Savaşı yıllarında Ziya Gökalp'in çıkardığı Yeni Mec­muamda yayımladığı öyküleri ününü daha da yaygınlaştırdı.

Ömer Seyfettin'in düşünsel yapısının biçim­lenmesinde Osmanlı Devleti'nin içine girdiği gerileme ve çökme sürecinin önemli bir etkisi oldu. Öykülerinin konuları genellikle toplum­sal yaşamdan alınan olaylardır. Öykülerinde gerçekleri olduğu gibi göstermiş, döneminin sorunlarını yansıtmıştır. Yapıtlarında yer yer alaycı, süssüz ve yalın bir anlatım egemendir. Halk deyimleri ile halk fıkra ve masallarının önemli bir yer tuttuğu öykülerinde çoğunluk­la çocukluk anılarını, halk inançlarını, tarihsel olayları ve toplumun bozuk düzenini anlatır. 1909-13 arasında Makedonya'da iken yazdığı öykülerindeyse, temel konu Balkanlar'daki ulusal kurtuluş mücadeleleridir.

Çağdaş Türk öykücülüğünün doğuşuna bü­yük katkısı olan Ömer Seyfettin'in Ashâb-ı Kehfimiz (1918), Efruz Bey (1919) adlı ro­manları ve Harem (1918) adlı büyük öyküsü ölümünden önce kitap olarak yayımlandı. Öyküleriyse kitap olarak ölümünden sonra çeşitli yayınevlerince "toplu eserler" biçi­minde yayımlandı. Gizli Mabet, Yüksek Ökçeler, Bahar ve Kelebekler, Bomba, İlk Düşen Ak, Mahcupluk İmtihanı bunlardan bazılarıdır.


DEVAMI Ömer Seyfettin

Son düzenleyen _Yağmur_; 7 Mart 2016 09:30 Sebep: iç başlık
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
7 Mart 2016       Mesaj #2
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Ömer Seyfettin edebiyatla ilgilenmeye Edirne Askeri İdadisi'nde öğrenciyken başla­dı. İlk şiiri yalnızca "Ömer" imzasıyla Mecmua-i Edebiye adlı bir edebiyat dergisinde Harbiye öğrencisiyken yayımlandı. Daha son­raki şiir ve öykülerinde Ömer Seyfettin adını kullanmaya başladı. Ömer Seyfettin'in ilk öyküsü ise yine Harbiye öğrencisiyken Sabah gazetesinde yayımlandı. Yazar, İzmir ve Ma­kedonya'da görevliyken de çeşitli gazete ve dergilere öykü ve şiirlerini göndermeyi sür­dürdü.

Sponsorlu Bağlantılar
Ömer Seyfettin kendini tümüyle edebiyata vermek, yaşamını kalemiyle kazanmak ama­cıyla, devlet hesabına yaptığı öğreniminin karşılığını ödeyerek askerlikten ayrılmış ve Selanik'e yerleşmişti. Önceleri nin başyazarlığını yürüttüğü Rumeli gazetesi ile dönemin edebiyat dergilerine öykü ve makaleler yazmaya başladı. Daha sonra arka­daşları Ali Canip (Yöntem) ve Ziya Gökalp' le birlikte Genç Kalemler dergisini çıkardı. Buradaki yazıları ve öyküleriyle dikkat çekti ve ünlendi. Derginin ilk sayısında yayımladığı "Yeni Lisan" adlı makalesinde savunduğu "ulusal edebiyatın ulusal dilden doğacağı, yazı diliyle konuşma dilinin birleştirilmesinin gerektiği ve Arapça, Farsça kelimelerin dil­den atılması" gibi düşünceleri geniş bir çevre­nin ilgisini çekti. Bu makale Milli Edebiyat Akımı'nın başlangıç bildirisi sayılır . Tutsaklığından sonra döndüğü İstanbul'da yazılarını Türk Sözü dergisinin başyazan olarak sürdürdü. I. Dünya Savaşı yıllarında Ziya Gökalp'in çıkardığı Yeni Mec­muamda yayımladığı öyküleri ününü daha da yaygınlaştırdı.

Ömer Seyfettin'in düşünsel yapısının biçim­lenmesinde Osmanlı Devleti'nin içine girdiği gerileme ve çökme sürecinin önemli bir etkisi oldu. Öykülerinin konuları genellikle toplum­sal yaşamdan alınan olaylardır. Öykülerinde gerçekleri olduğu gibi göstermiş, döneminin sorunlarını yansıtmıştır. Yapıtlarında yer yer alaycı, süssüz ve yalın bir anlatım egemendir. Halk deyimleri ile halk fıkra ve masallarının önemli bir yer tuttuğu öykülerinde çoğunluk­la çocukluk anılarını, halk inançlarını, tarihsel olayları ve toplumun bozuk düzenini anlatır. 1909-13 arasında Makedonya'da iken yazdığı öykülerindeyse, temel konu Balkanlar'daki ulusal kurtuluş mücadeleleridir.

Çağdaş Türk öykücülüğünün doğuşuna bü­yük katkısı olan Ömer Seyfettin'in Ashâb-ı Kehfimiz (1918), Efruz Bey (1919) adlı ro­manları ve Harem (1918) adlı büyük öyküsü ölümünden önce kitap olarak yayımlandı. Öyküleriyse kitap olarak ölümünden sonra çeşitli yayınevlerince "toplu eserler" biçi­minde yayımlandı. Gizli Mabet, Yüksek Ökçeler, Bahar ve Kelebekler, Bomba, İlk Düşen Ak, Mahcupluk İmtihanı bunlardan bazılarıdır.


DEVAMI Ömer Seyfettin

Son düzenleyen Safi; 13 Şubat 2019 15:16
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

30 Aralık 2012 / Misafir Edebiyat tr
18 Nisan 2012 / Ziyaretçi Cevaplanmış
30 Ekim 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
16 Kasım 2011 / prensesss Taslak Konular