10. DOĞALGAZIN EKONOMİK ANALİZİ İLE İLGİLİ İNCELEDİĞİM MAKALELER
1970’ li yıllardaki petrol krizlerinden sonra enerji sektörü ile kademeli olarak genişletmeye başlamıştır. Böyle bir gelişmeye bağlı olarak doğalgaz, dünyanın önemli enerji kaynaklarından biri haline gelmiştir.
Çevre politikaları giderek önem kazanmaya başlayan enerji kullanımını neden olduğu kirliliğin azaltılması veya ortadan kaldırma düşüncesi, diğer fosil yakıtlara göre daha az kirlilik emisyonuna sahip doğalgazın tercih edilmesinde büyük rol oynamaktadır.
Doğalgaz sistemleri; arz kaynakları, iletim dağıtım bağlantı hatları ve depolama sistemleri ve ulaştığı piyasanın yapısı ile bir bütün oluşturmaktadır. Doğalgaz sistemlerinin ilk yatırım maliyetleri yüksek, marjinal maliyetleri düşüktür.
19502 li yıllarda dünyanın enerji tüketiminin sadece %10 karşılayan bu yakıtın, daha sonra uluslar arası kullanımı giderek artış göstermiştir. 1970’lerde ortaya çıkan petrol krizlerinin ekonomilere olumsuz yönde etkilemesi ve krize bağlı olarak artan kömür tüketiminin yarattığı hava kirliliği bu gelişmenin en önemli nedenleri arasında yer almaktadır.
Bugün birçok ülkede doğalgazın, toplam enerji içindeki payı giderek artmaya başlamıştır. Doğalgazın günümüzde, dünyanın toplam enerji tüketiminin %21 karşılamakta ve teknolojik gelişmeler devam ettiği sürece, 2030 yılında %25-30’ luk miktarlarını karşılayacak duruma geleceği düşünülmektedir.(15)
1980 yılından itibaren uluslararası enerji gelişmeleri incelendiğinde üç temel faktör ortaya çıkmaktadır.(16)
- Şirketlerin tümü enerji şirketi olma yoluna girmişlerdir.
- 2005 yılından itibaren dünya enerji tüketiminde doğalgazın petrolden daha fazla pay alacağı yönünde bir düşünce ortaya çıkmıştır.
- Doğalgaz ticaretinde alım-satım yerine; kaynaktaki emniyeti sağlamak amacıyla satışın yapılacağı ülkeye üretim sahasındaki rezervin satılması yoluyla gerçekleştirilmektedir.
Bir ülkeden doğalgaz ithal edildiğinde oradaki hem rezervin bir bölümü hem de, üretimden belirli oranda pay satın almaktadır. Sıvılaştırılmış doğalgaz alımında ise (LNG); hem LNG’ ye gaz sağlayan sahaya hem de sıvılaştırma tesisine ortak olunmaktadır.
Doğalgazın enerji pazarında sahip olduğu payın giderek artması ve bu artışın gelecekte da devam edeceği nedenlerinden başlıcaları şunlardır.(17)
- Petrol ile olan rekabetçi durumu korumak amacıyla doğalgazın kullanımını birçok ülkede hükümetler tarafından teşvik edilmektedir. Bir taraftan doğalgaz yatırımı desteklenirken diğer taraftan petrole oranla %20 daha ucuz bir fiyat ile enerji piyasasına girmesi sağlanmaktadır.
- Doğalgaz alım anlaşmalarındaki ithal fiyatı; politik, teknik, ticari ve sosyal faktörler gibi etkenlerin bileşiminden oluşmaktadır. Doğalgaz taşıma sistemleri, özel ekipman gerektiren yüksek yatırım maliyetleri ile gerçekleşmektedir. Bu nedenle doğalgaz ticareti, hükümetler arası ikili anlaşmalar çerçevesinde yapılmaktadır.
- Doğalgaz alım anlaşmaları genellikle, uluslar arası ticaret ve ekonomik işbirliği ilişkilerine dayanmaktadır. Bu anlaşmanın özelliği, doğalgaz fiyatlarının aşırı dalgalanmasını önlemektedir.
- Doğalgaz fiyatlarının petrol ve petrol ürünleri ile rekabetinin sağlanmasında, doğalgaz rezervlerinin petrole oranla daha uzun ömürlü olması önemli bir faktördür.
- Enerji ekonomistlerinin doğalgaz arzı, talebi, iç piyasa maliyeti üzerine yaptıkları analizlerde, doğalgazın iç piyasa maliyetlerinin diğer yakıtlar ile rekabet edecek kadar düşük olduğunu ve iç piyasa kullanımının ekonomiyi olumlu etkilediği belirlenmiştir.
- Gaz sisteminin sağladığı en önemli avantajlardan biri de ölçek ekonomisidir. İletim hattının 4 kat artırılması, yatırım maliyetlerini %60-90 etkilemektedir. İlave kompresörler ile yatırım maliyetini %15-20 artırırken, kapasite %40-80 arasında artmaktadır.
- Doğalgazın diğer bir üstünlüğü, kendine özgü çevre ve teknik avantajlarının sanayi , ticaret ve kamu sektörü tarafından aşılmasına bağlı olarak, pazarını kendisinin yaratmasıdır.
- Nükleer enerji programlarının Rusya’ daki Çernobil kazasından sonra kısıtlamaya başlaması, elektrik üretiminde doğalgazın kullanılmasının tercih edilmesine neden olmuştur.
Dünyada ortaya çıkarılan doğalgaz kaynaklarının %80’ i, sadece 10
ülkede bulunmakta ve bu rezervlerin %37.5’ i ise BDT’ de yer almaktadır. Rusya ve BDT, Batı Avrupa gaz ihtiyaçlarının %23’ ünü, Orta ve Doğu Avrupa ihtiyacının da %55’ ini karşılamaktadır. (18)
Ortadoğu ülkeleri, doğalgaz üretiminde %30 oranında bir paya sahiptirler ve İran bu üretimin 1/3’ ini tek başına gerçekleştirmektedir. Buna karşılık, dünyanın en büyük gaz tüketicilerinden olan ABD, mevcut üretiminin sadece %25’ ini, Batı Avrupa ise %9.1’ ini kendi rezervlerinden karşılamaktadır.
Gelecekte rezervlerin çokluğu nedeniyle BDT ve Cezayir’ in uluslar arası piyasada önemli üreticiler olmaya devam edecekleri düşünülmektedir. Ayrıca Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan 7-10 trilyon m3 dolayında tahmini gaz rezervleri ile önemli üreticiler olacağı beklenmektedir. (19)
Dünya’ da mevcut doğalgaz kaynakları çoğunlukla potansiyel tüketim merkezlerinden uzakta yer almaktadır. En büyük doğalgaz kaynaklarının bulunduğu Rusya’ daki Batı Sibirya, Türkmenistan, İran ve Arap Yarımadası önemli tüketici merkezlerinden olan AB, Nafta, Asya Pasifik gibi ekonomik birliklerin çok uzağında bulunmaktadır. Türkiye coğrafi konum açısından, dünyanın en zengin doğalgaz kaynaklarına yakın olması nedeniyle şanslı bir duruma sahiptir ve bu avantajı iyi değerlendirmesi gerekir.
1970’ de yaşanan petrol krizinden sonra, Türkiye’ dede alternatif enerji kaynakları aranmaya başlanmıştır. Gelişen sanayi ile şehirlerin enerji ihtiyacının karşılanması amacıyla, doğalgazın Türkiye’de de kullanılması yönünde çalışmalar başlatılmıştır. Yapılan araştırmalar sonucunda 1984’ de T.C. ile Sovyetler Birliği Hükümetleri arasında doğalgaz sevkıyatına ilişkin bir anlaşma imzalanmıştır. Bunun ardından 1986’ da BOTAŞ ile Soyuzgasexport (SSCB’ ye bağlı yetkili kuruluş) arasında 25 yıl süreli doğalgaz alım-satım anlaşması imzalanmıştır.
Türkiye’ de BOTAŞ halen doğalgazın ithali dağıtımı, fiyatlandırılması ve satışı konusunda tekel konumunda iktisadi devlet teşekkülüdür.
Türkiye’ de doğalgaz konut, ticaret sektörü, küçük ve orta ölçekte yakıt tüketen sanayi kuruluşları, büyük yakıt tüketen kullanıcılar olarak belirlenebilir.
Doğalgaza dönüşüm sonrasında elde edilebilecek bazı yararlar şunlardır.(20)
- Yakıt maliyetleri: Doğalgaz her tip tesis ve kazanda yakıt olarak kullanılabilmelidir. Temiz ve kükürtsüz olduğu için, doğalgaz kullanımı tesis ömrünü ve toplam verimi artırmaktadır. Yüksek termal verim yakıt tasarrufu sağlamaktadır.
- Enerji tasarrufu: Doğalgaza dönüşüm yapıldığı zaman ekonomizer kullanılarak yakıttan tasarruf sağlanmaktadır.
- Kontrol ve Bakım: Temiz bir yakıt olan doğalgazın homojen yanmaya sahip olması nedeniyle yanmayı kontrol etmeye gerek yoktur. İşgücü açısından tasarruf söz konusu olmaktadır.
- Yakıt İkmali: Doğalgaz kullanım noktasına kadar getirilebildiğinden, stoklama ve sipariş maliyetleri söz konusu değildir. Yakıt depolamak ve taşımak için herhangi bir araca gerek yoktur.
- Yakıt Hazırlama Maliyeti: Kömürlü sistemlerde kırma, eleme ve yükleme gibi bazı ön hazırlıkların yapılmasını gerektirmektedir. Doğalgaza geçildiğinde bu işlemlerin hiçbirine ihtiyaç kalmamaktadır.
- İşçi Sağlığı Ve Üretim Kalitesi Üzerindeki Etkileri: Doğalgaz kullanımıyla kurum, kül birikimi ortadan kalkmış, çalışanların sağlık durumları ve çalışma verimlerinde iyileşme ortaya çıkmıştır. Ayrıca hatalı üretim miktarının azalmasına büyük ölçüde katkıda bulunmuştur.
BOTAŞ’ ın yapmış olduğu çalışmalara göre elektrik santrallerinde doğalgaz
kullanım oranı 2001’ de 55.7, 2005 yılında %58.5 ve 2020 yılında %59.5 olacaktır. Buna göre gelecek yıllarda doğalgazın önemli bir pay almaya devam edeceği açıktır.
Türkiye’ de doğalgaz üretimi, Hamitabat, Umurca, Karacaoğlan, Değirmenköy, Karaçalı, Kuzey Marmara ve Silivri, Çamurlu ve Hayrabolu sahalarında yapılmaktadır.
1997’ de Türkiye’ nin ispatlanmış rezervi 18.1 milyon m3, üretilebilir rezervi 12.3 milyar m3 dür. Şimdiye kadar üretilen 2.9 milyon m3 gazdır. Doğalgazın üretim maliyetleri 40$/1000m3’ dür.
Doğalgaz üretimin artan talebi karşılamaması nedeniyle BOTAŞ, Nijerya, Mısır, Cezayir, Katar, Arap Emirlikleri, Yemen ve Umman’ daki olası LNG kaynakları araştırmış ve çeşitli bağlantılar yapmıştır.(21)
Türkiye, 1998 yılında doğalgaz finansmanını, özelleştirmeden elde edilen 400 trilyon liranın %20’ lik bölümünü, yani 115 trilyon 850 milyar lirasını enerji yatırımlarına kaydırarak sağlamıştır.(22)
Görülen o ki krizin aşılması için uzun vadeli yatırım politikası uygulamadan, kesintisiz verimli ve ucuz enerjiye ulaşmak mümkün olmayacak. Uzun vadeli politikaların fizibilitesini çıkarmak için kollar sıvanınca belli zorluklar ortaya çıktı. Acil enerji ihtiyacının karşılanması için hemen devreye girebilecek doğalgaz santralarının kurulmasına ağırlık verilirken, doğalgaz konusunda İran, Rusya, Mısır, Cezayir gibi ülkelerle yoğun temaslara başlandı.
Yapılan araştırmalara göre doğalgaz verimlilikte ilk sırada yer alıyor(23). Doğalgaz teknolojisindeki son gelişmeler aracılığıyla ısı ve elektriğin bir arada üretilip kullanılma imkanının sağlanması verimi %53’ den %85’ e yükseltmektedir.
Yapılan projeksiyonlara göre 1997 yılında 11 milyar m3’ görülen doğalgaz talebi 4 yıl sonra 27 milyar m3’e çıkacaktır. Kısa dönemde dahi bu tempoya devam ederlerse 2020 yılında liderliğe oturacaktır.
Önemli endüstri ülkelerinin doğalgaz açıklarının, dünyanın diğer bölgelerindeki gaz arzı fazlasıyla kolayca hem de boru hatları gibi yüksek yatırım maliyetleri taşıyan projeler olmadan karşılanabilmesi LNG’ ye olan ihtiyacı artırmıştır. Bu çerçevede kıtalararası, sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) sevkıyatı ilk kez 1964 yılında Cezayir ve İngiltere arasındaki ticaretle başladı. LNG endüstrisinin gelişmesinin en önemli nedeni 1980’ lerde dünya çapında yaşanan enerji krizidir. 1973 Orta Doğu Savaşını takip eden petrol ambargosu endüstrileşmiş ülkeleri doğalgaza yöneltti. 1980’ lerden buyana doğalgaz Avrupa’nın en önemli enerji kaynağı haline gelmiştir. Doğalgaz verimliliği, kolayca enerjiye dönüştürülebilmesi petrol ve kömüre göre çevre yönünden avantajları tercih sebebi oldu. LNG üretimi, sevkıyat ve depolanması için gerekli teknolojilerin gelişmesiyle LNG’ ye olan talep patladı. Dünya, LNG’ de yıllık %27’ lik gibi yüksek bir talep artışıyla karşı karşıya kaldı.
LNG’ nin avantajları:
- Renksiz, Kokusuz bir nitelik taşıyor. Atmosfer şartlarında –160C°’ de soğutulduğunda hacim olarak 600 kez daha küçülmesi, LNG’ nin daha kolay taşınmasına olanak veriyor.
- Teslimata gerek kalmaksızın uzun mesafelere taşınmasını sağlıyor.
- Temiz yakıt elde edilmesini sağlıyor.
Türkiye’ de bu avantajlardan yararlanmak için “Mavi Akıntı” projesini oluşturmuştur. Mavi Akıntı, 1997 yılında Türkiye Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu hükümetleri arasında imzalanan, 1998’ de yürürlüğe giren “Rus Doğalgazının Karadeniz Altından T.C. Sevkıyatına İlişkin Anlaşma”çerçevesinde ortaya çıktı. Bu anlaşma, Türkiye’ ye 25 yıllık süre içinde yılda 16 milyar m3’ e kadar ulaşan hacimlerde doğalgaz naklini içeriyor. Mavi Akıntı Projesiyle Rusya’ nın Türkiye’ ye sağlamayı taahhüt ettiği gaz büyük çapta garanti altına alınmıştır.
Mavi Akıntı Projesinin finansman, SACE’ nin şemsiyesi altında Alman Hermes ile Japon Eximbank’ ın katılımıyla oluşturuldu. Ayrıca İtalyan bankaları ile 2 milyar dolar kredi anlaşması imzalandı.
Mavi Akıntı Projesinin amacı Rusya Federasyonunca şu şekilde özetleniyor: “Rusya Federasyonu ile Türkiye Cumhuriyeti arasında son yıllarda hızla artan ekonomik işbirliği, politik ilişkilerin gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Mavi Akıntı Projesiyle, Rusya Federasyonu topraklarında fazlasıyla bulunan doğalgazın taşınmasıyla Türkiye Cumhuriyeti’ nin büyük atılım yapan ekonomisi paralelinde hızla artan enerji ihtiyacına cevap verebilmek, çevrenin korunmasına katkıda bulunurken, tüketici talebine düzenli arzı sağlayabilmek ve Türkiye’ nin enerji kaynaklarını çeşitlendirme yoluyla stratejisine ilave bir alternatifle katkıda bulunabilmek amacındadır.”(24)
Mavi Akıntı Projesinin Türkiye’ ye kazandıracakları. (24)
- Artan doğalgaz talebi karşılanacak.
- Türkiye’ ye gelen gazın, alıcı-satıcı haricindeki üçüncü ülkelerin topraklarından geçmesi engellenecek.
- Rusya’ nın Türkiye’ ye yolladığı gaz, güven altına alınacak.
- Karadeniz tabanından boru hattı döşenebileceği kanıtlanarak, ileride gerçekleşebilecek benzer petrol ve gaz projelerinin önü açılmış olacaktır.
11. AVRUPA BİRLİĞİNDE PETROL VE DOĞALGAZ TEKNOLOJİSİ
Avrupa’ nın 20.y.y başlarında temel enerji kaynağını kömür oluşturuyordu. Kömür üreten bölgeler sanayileşmede merkezi konuma gelmişlerdi. Kömür kaynağı olmayan pek çok Avrupa ülkesi için ise bir şans kalmamıştır. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa ülkelerini bir araya getiren temel sebepte kömür ve çelik üretimindeki çıkarlarını birleştirmesiydi. Avrupa Kömür Çelik Topluluğunun (AKÇT) kurulmasının ardından (1951), üye ülkelerin yaşam standartlarının yükselmesi ve nükleer sanayiinin hızla kurularak büyümesi ilkesinden hareketle Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu kuruldu. Bu iki topluluğun ortak amacı, ekonomik büyümeyle doğru orantılı olan enerjinin ortak ve rasyonel şekilde kullanılarak, üye ülke insanlarının yaşam düzeyinin yükseltilmesiydi.
II. Dünya savaşı’ ndan sonra Ortadoğu’ daki petrol kaynaklarının ortaya çıkmasıyla önem sıralamasında kömür yerini petrole bıraktı. 1960’ ların ekonomik patlaması ve otomotiv sanayiinin büyük önem kazanması sonucunda petrol, vazgeçilmez enerji kaynağı oldu. 1974-1979 petrol krizleri, en önemlisi doğalgaz olan ikame enerji kaynaklarının devreye girmesine yol açtı.26 AT bünyesinde, ortak enerji politikası oluşturması fikri ilk kez bu kriz sonrasında ortaya çıktı. AT konseyi, 1974’ de aldığı karar ile 1985’ e kadar enerji hedeflerini sapladı. Şu anda komisyon 2010 yılına kadar enerji hedeflerini belirlemiş durumdadır.
AB’ de petrol ve doğalgaz, enerji tüketiminin 2/3’ ini karşılamaktadır. Avrupa teknolojisini geliştirmedikçe 21.y.y da petrol ve doğalgaz ithalatına bağımlılığı giderek artacaktır. Bu nedenle Avrupa’ da petrol ve doğalgaz yatırımlarına büyük ölçüde hız verilmiştir.
Yapılan araştırmalara göre, 2010 yılında Avrupa’ nın enerji tüketiminin %25 doğalgaz tarafından karşılanacak. Doğalgaza olan talep, 2005 yılında 1990 yılındaki gereksinim %50’ sinden fazla olacaktır.
Toplulukta en çok doğalgaz üreten ülkeler; İngiltere ve Hollanda’ dır. Doğalgaz üretimi, gelişmiş nakil hatları gerektirdiğinden, üye ülkelerde dağıtım monopolleri kurulmuştur. Bu yüzden doğalgaz üretiminde AB Topluluğunun rekabet kuralları uygulanamıyor.
Avrupalı teknisyenler, sıvılaştırma konusunda yeni teknolojilere yöneliyorlar(25). Şu anki sıvılaştırma teknolojisine getirilecek alternatifler, kıyıya yakın sıvılaştırma istasyonları, yükleme boruları ve hortum sistemleri ile gaz haline getirme istasyonlarının geliştirilmesidir. Yapılan tahminlere göre, bu teknolojilerin geliştirilmesiyle maliyet %20-30 arasında düşecektir. Bu teknolojiler ile rezervler artırılacak, üretim masrafları düşürülecek, sanayii sektörü gelişecek, ,istikrarlı ekonomik büyüme sağlanacak, global çevre korunacak ve geliştirilecektir.