Arama

Kyoto Protokolü ve İçeriği

Güncelleme: 24 Ağustos 2012 Gösterim: 10.795 Cevap: 1
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
24 Ağustos 2012       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Kyoto Protokolü
MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar

Tanım

Kyoto Protokolü, küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda mücadeleyi sağlamaya yönelik uluslararası tek çerçeve. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) içinde imzalanmıştır. Bu protokolü imzalayan ülkeler, karbon dioksit ve sera etkisine neden olan diğer beş gazın salınımını azaltmaya veya bunu yapamıyorlarsa salınım ticareti yoluyla haklarını arttırmaya söz vermişlerdir. Protokol, ülkelerin atmosfere saldıkları karbon miktarını 1990 yılındaki düzeylere düşürmelerini gerekli kılmaktadır. 1997'de imzalanan protokol, 2005'te yürürlüğe girebilmiştir. Çünkü, protokolün yürürlüğe girebilmesi için, onaylayan ülkelerin 1990'daki emisyonlarının (atmosfere saldıkları karbon miktarının) dünyadaki toplam emisyonun %55'ini bulması gerekmekteydi ve bu orana ancak 8 yılın sonunda Rusya'nın katılımıyla ulaşılabilmiştir.

Kyoto Protokolü, 2005
Kyoto Protokolü şu anda tüm dünyadaki 160 ülkeyi ve sera gazı salınımlarının %55'inden fazlasını kapsamaktadır. Kyoto Protokolü ile devreye girecek önlemler, pahalı yatırımlar gerektirmektedir. Sözleşmeye göre;
  • Atmosfere salınan sera gazı miktarı %5'e çekilecek,
  • Endüstriden, motorlu taşıtlardan, ısıtmadan kaynaklanan sera gazı miktarını azaltmaya yönelik mevzuat yeniden düzenlenecek,
  • Daha az enerji ile ısınma, daha az enerji tüketen araçlarla uzun yol alma, daha az enerji tüketen teknoloji sistemlerini endüstriye yerleştirme sağlanacak, ulaşımda, çöp depolamada çevrecilik temel ilke olacak,
  • Atmosfere bırakılan metan ve karbon dioksit oranının düşürülmesi için alternatif enerji kaynaklarına yönelinecek,
  • Fosil yakıtlar yerine örneğin bio dizel yakıt kullanılacak,
  • Çimento, demir-çelik ve kireç fabrikaları gibi yüksek enerji tüketen işletmelerde atık işlemleri yeniden düzenlenecek,
  • Termik santrallerde daha az karbon çıkartan sistemler, teknolojiler devreye sokulacak,
  • Güneş enerjisinin önü açılacak, nükleer enerjide karbon sıfır olduğu için dünyada bu enerji ön plana çıkarılacak,
  • Fazla yakıt tüketen ve fazla karbon üretenden daha fazla vergi alınacaktır.
Kyoto Protokolü şu prensipleri temel alır:
  • Kyoto Protokolü devletler tarafından desteklenir ve BM şemsiyesi altında küresel kurallar ile belirlenir
  • Devletler iki genel sınıfa ayrılmıştır; gelişmiş ülkeler, bu ülkeler Ek 1 ülkeleri olarak anılacaktır; ve gelişmekte olan ülkeler, bu ülkeler Ek 1'de yer almayan ülkeler olarak anılacaklardır. Ek 1 ülkeleri sera gazı salınımlarını azaltmayı kabul etmişlerdir. Ek 1'de yer almayan ülkelerin ise sera gazı sorumlulukları yoktur ve her yıl sera gazı envanteri raporu vermelidirler.
  • Kyoto Protokolündeki hedeflerine uymayan herhangi bir Ek 1 ülkesi bir sonraki dönem azaltma hedeflerinin %30 daha azaltılması ile cezalandırılacaktır.
  • 2008 ile 2012 arasında, Ek 1 ülkeleri sera gazı salınımlarını 1990 yılı seviyesinden ortalama %5 aşağıya çekmek zorundadırlar (birçok AB üyesi ülke için bu 2008 için beklenilen sera gazı salınımlarının %15 aşağısına denk gelmektedir). Ortalama salınım azalmasının %5 olarak belirlenmesine rağmen AB üyesi ülkelerin salınım hedefleri %8 azaltma ile İzlanda tarafından hedeflenen %10 artırıma kadar değişmektedir. Bu azaltma hedefleri 2013 yılına kadar belirlenmiştir.
  • Kyoto Protokolü, Ek 1 ülkelerinin sera gazı salınımı hedeflerine ulaşmak için başka ülkelerden salınım azalması satın alabilmeleri esnekliğine imkan tanımıştır. Bu, çeşitli borsalardan (AB Salınım Ticaret Borsası gibi) veya Ek 1'de yer almayan ülkelerin salınımlarını azaltan Temiz Gelişim Tekniği (TGT) projeleri ile veya diğer Ek 1 ülkelerinden satın alınabilinir.
  • Sadece TGT Yönetim Kurulu tarafından onaylanmış Onaylı Salınım Azaltımları (OSA) alınıp satılabilir. BM çatısı altında, Kyoto Protokolü Bonn merkezli Temiz Gelişme Tekniği Yönetim Kurulu'nu Ek 1'de yer almayan ülkelerde gerçekleştirilen TGT projelerini değerlendirip onaylaması için kurmuştur. Bu projeler onaylandıktan sonra OSA verilir.
Pratikte bu kurallar Ek 1'de yer almayan ülkelerin sera gazı sınırlamalarına tabi olmadıklarını ama sera gazını azaltan bir projenin bu ülkelerde uygulanması durumunda elde edilen Karbon Kredisinin Ek 1 ülkelerine satılabilineceğini anlatır.
Bu mekanizma şu iki ana nedenden dolayı koyulmuştur:
  • Kyoto Protokolüne uymak bazı Ek 1 ülkeleri için oldukça sınırlayıcıdır (özellikle Japonya ve Hollanda gibi zaten az salınım yapan ve çevre standartlarına saygılı ülkeler için). Protokol böylece bu ülkelerin kendi sera gazı salınımlarını azaltmak yerine Karbon Kredisi almalarını sağlar; ve
  • bu şekilde Ek 1'de yer almayan ülkeler sera gazı salınımlarını azaltmak için teşvik edilmiş olurlar çünkü Karbon Kredisi satarak bu projeler için kaynak edinmiş olurlar.
Tüm Ek 1 ülkeleri Kyoto Protokolü içinde sera gazı salınım değerlerini gözetim altında tutmak için ulusal daireler kurmuşlardır. Japonya, Kanada, İtalya, Hollanda, Almanya ve daha birçok ülke devletleri karbon kredisi için bütçeden pay ayırmışlardır. Bu ülkeler kendi büyük enerji, petrol, doğalgaz holdingleri ile birlikte çalışarak mümkün olan en fazla sayıda Karbon Kredisini en ucuza almaya çalışmaktadırlar.
Hemen hemen tüm Ek 1'de yer almayan ülkeler de kendi Kyoto Protokolü süreçlerini izlemek amacıyla ve özellikle TGT Yönetim Kuruluna destek için sunacakları projeleri belirlemek amacıyla yönetim birimleri kurmuşlardır.
Bu iki ülke grubunun çıkarları birbirine terstir, Ek 1 ülkeleri mümkün olan en ucuza Karbon Kredisi almak isterlerken Ek 1'de yer almayan ülkeler ise kendi TGT projelerinden elde ettikleri Karbon Kredisinden en fazla değeri elde etmek istemektedirler.

Amaçlar
Kyoto Protokolündeki amaç, “atmosferdeki sera gazı yoğunluğunun, iklime tehlikeli etki yapmayacak seviyelerde dengede kalmasını sağlamaktır.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, 1990 ile 2100 yılları arasında 1.4 °C ile 5.8 °C arası sıcaklık artışı tahmin etmektedir. Tahminlere göre, başarılı bir şekilde uygulanması durumunda Kyoto Protokolü bu artışı 0.02 ile 0.28 C arasında düşürebilecektir (kaynak: Nature, Ekim 2003 sayısı)
Kyoto Protokolü savunucuları bu protokolün amaca ulaşmak için ilk adım olduğunu ve amaca ulaşıncaya kadar hedeflerin değiştirileceğini belirtmektedirler.

Anlaşmanın Durumu
Anlaşma Aralık 1997'de Japonya'nın Kyoto şehrinde görüşülmüş, 16 Mart 1998'de imzaya açılmış ve 15 Mart 1999'da son halini almıştır. Rusya'nın 18 Kasım 2004'te katılmasıyla 90 gün sonra 16 Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Aralık 2006 tarihinde toplam 169 ülke ve devlete bağlı örgütler anlaşmaya imza atmışlardır (Ek 1 ülkelerinin salınımlarının %61.6'sından fazlasına karşılık gelmektedir). İmza atmayan önemli ülkeler arasında ABD ve Avustralya gibi gelişmiş ülkeler haricinde, gelişmekte olan Türkiye gibi ülkeler de yer almaktadır.Çin ve Hindistan gibi bazı ülkeler ise anlaşmaya imza atsalar bile karbon salınımlarını azaltmak zorunda değillerdir.
Anlaşmanın 25. maddesine göre anlaşma “Ek 1'de yer alan en az 55 ülkenin imzalaması ve bunun Ek 1 ülke salınımlarının en az %55'ine karşılık gelmesi durumunda, buna uyulduğu tarihten sonraki doksanıncı gün yürürlüğe girer.” 55 ülke şartı 23 Mayıs 2002'de İzlanda'nın anlaşmayı kabul etmesi ile, %55 şartı da Rusya'nın 18 Kasım 2004'te anlaşmayı imzalaması ile sağlanmış, anlaşma 16 Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Anlaşmanın Detayları
Birleşmiş Milletler Çevre Programı basın bildirisine göre: “Kyoto Protokolü gelişmiş ülkelerin sera gazı salınımlarını 1990 yılına göre %5.2 azaltmalarını öngören bir anlaşmadır (protokolün uygulanmaması durumunda 2010 yılı salınım tahminleri dikkate alınırsa bu, %29'luk bir azalmaya karşılık gelmektedir). Amaç altı sera gazının – karbon dioksit, metan, nitrous oksit, sülfür heksaflorid, HFC'ler ve PFC'ler – 2008-2012 arası beş yıllık ortalama salınım değerlerini azaltmaktır. Ulusal hedefler AB ve başka bazı ülkeler için %8'lik, ABD için %7'lik, Japonya için %6'lık azaltma, Rusya için %0 değişiklik ve Avustralya için %8 ile İzlanda için %10'luk bir artış şeklinde çeşitlilik göstermektedir.”
Anlaşma 1992'de Rio De Janeiro'da yapılan Dünya Zirvesi'nda kabul edilen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne (BMİDÇS) ek olarak kabul edilmiştir. BMİDÇS üyesi tüm ülkeler Kyoto Protokolüne imza atabilir, üye olmayanlar atamazlar.
Kyoto Protokolünün birçok maddesi BMİDÇS Ek 1'de belirtilen gelişmiş ülkeler için geçerlidir.

Ortak ama Özelleşmiş Sorumluluklar
BMİDÇS “ortak ama özelleşmiş” sorumluluklar tanımlamaktadır. Ortak ülkeler;
  • Tarihsel ve güncel küresel sera gazı salınımının gelişmiş ülkeler tarafından gerçekleştirildiğini,
  • Gelişmekte olan ülkelerin kişi başı gaz salınımlarının halen düşük olduğunu,
  • Gelişmekte olan ülkelerin küresel salınımlarının sosyal ve gelişimsel ihtiyaçlarına göre artacağını
kabul ederler.
Diğer bir deyişle Çin, Hindistan ve diğer gelişmekte olan ülkeler anlaşma gereklerinden muaftırlar çünkü şu andaki iklim değişikliklerine neden olan salınımların ana sorumlusu değildirler.
Kyoto Protokolünü eleştirenler gelişmekte olan ülkelerin ve özellikle Çin, Hindistan gibi ülkelerin yakın bir zamanda en fazla sera gazı salınımı yapan ülkeler olacağını söylemektedirler. Aynı zamanda, protokol sınırlamaları yüzünden gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere çıkış olacağını ve dolayısıyla net sera gazı salınımlarının değişmeyeceğini söylemekteler.

Salınım Ticareti
Kyoto Protokolüne göre ülkeler 2008 ile 2012 yılları arasında salınımlarını 1990 yılına göre %5.2 düşürmekle yükümlüdürler. Buna rağmen, pratikte birçok ülke belirli sanayi kuruluşlarına sınırlamalar koymuştur (kağıt endüstrisi, enerji santralleri gibi). AB'de bu uygulama vardır ve birçok ülke de buna doğru kaymaktadır. Buna göre, belirlenen seviyeden fazla salınım yapacağını anlayan bir şirket bir şekilde başka yerlerden Karbon Kredisi bulmak zorundadır. Bu da Karbon Kredisi ticaretini ve borsasını ortaya çıkarmıştır.

Yaptırımlar
BMİDÇS Uygulama Biriminin bir Ek 1 ülkesinin salınım hedeflerine uymadığına karar vermesi durumunda o ülke salınım hedefi farkı ile birlikte fazladan %30 daha salınımını azaltması gerekmektedir. Aynı zamanda ülke salınım ticareti programın %50'sini kapsamaktadır.

Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
24 Ağustos 2012       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Kyoto Protokolü
MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar

Kyoto Protokolü nedir?

Kyoto Protokolü, sera etkisi yaratan gazların salımlarını (emisyon) kısmak üzere sanayileşmiş ülkelere çeşitli hedefler belirleyen uluslararası bir anlaşma.
Sera etkisi yaratan gazlar, kısmi de olsa, küresel ısınmanın, yani küresel ısının yeryüzündeki hayatı tehdit edecek derecede artmasının nedenleri arasında gösteriliyor.
1997 yılında oluşturulan protokol, 1992'de imzalanan bir çerçeve anlaşmada belirlenen ilkelere dayanıyor.

Protokoldeki hedefler ne?

Sanayileşmiş ülkeler, 1990'daki salım oranlarını 2008-2012 yılları arasında yüzde 5 oranında azaltmayı taahhüt etmiş durumdalar.
Protokole imza atan her ülke, kendi özgün hedefini tutturmaya söz veriyor. Avrupa Birliği (AB) ülkelerinden mevcut salım oranlarını yüzde 8, Japonya'dan da yüzde 5 oranında azaltması bekleniyor.
Düşük salım oranına sahip bazı ülkelerinse, bu oranları yükseltmesine izin verilmiş durumda.
Rusya'nın başlangıçta protokolü imzalamaktaki kararsızlığı, ülkenin kendi lehine hükümler için ayak oyunları yaptığı yönünde spekülasyonlara neden olmuştu. Fakat Rusya hükümeti, Eylül 2004'te protokolü destekleme kararı aldı.

Kyoto Protokolü'nün yürürlük kazanması ne anlama geliyor?

Protokol, 16 Şubat 2005 tarihinden itibaren yasal olarak bağlayıcı nitelik kazanacak. Ancak, yürürlük kazanması, şu iki koşulun tamamen sağlanmasıyla mümkün olabildi:
  • En az 55 ülke tarafından imzalandı.
  • Anlaşmanın "Annex 1" ülkeleri olarak adlandırdığı, salım oranlarını düşürmek üzere belirli hedefler verilen ülkelerin, yani dünya çapındaki salımların en az yüzde 55'inden sorumlu olan ülkeler tarafından imzalandı.
Bunlar, OECD üyelerinden ve Sovyetler Birliği içinde yer alan ülkelerin oluşturduğu, dünyanın zengin ülkeleri.
İlk hedefe, 2002 yılında ulaşıldı. Fakat ABD'nin ve Avustralya'nın protokole katılmama kararının ardından, ikinci koşulun sağlanması, Rusya'nın tutumuna bağlı oldu.
Rusya 18 Kasım 2004'te nihayet protokolü imzaladı; böylece, Kyoto Protokolü, bundan 90 gün sonra, 16 Şubat 2005'te yürürlük kazanmış olacak.
Protokolün salım oranlarını düşürme hedefleri, imza atan Annex 1 ülkeleri için bağlayıcı hale gelecek. 38 Annex 1 ülkesinden dördü, protokole imza atmamış durumda: ABD, Avustralya, Hırvatistan ve Monako.

Rusya neden protokolü desteklemeye karar verdi?

Rusya'nın kararını belirleyen etken, görünüşe göre, ekonomik maliyetten çok politik fayda gibi. Protokole imza attığında, Dünya Ticaret Örgütü'ne katılması için Rusya'nın arkasındaki AB desteğinin artacağı söyleniyor.
Öte yandan, Kyoto'nun Rusya'nın ekonomik büyümesini kötü etkileyeceği yönünde kaygılar da mevcut.
Sanayileşmiş ülkeler, 1990'dan 2000'e kadar, toplam salımlarını yüzde 3 oranında azaltmış durumdalar. Fakat bu düşüş, aslen eski Sovyet ülkelerinin ekonomilerindeki çöküşten kaynaklanıyor; dahası, bu düşüş zengin ülkelerdeki yüzde 8'lik artışı da maskeliyor.
Birleşmiş Milletler (BM), sanayileşmiş ülkelerin 2010 yılı için belirlenen hedeften fazlasıyla saptığını söylerken, 2010'daki salım oranının, 1990'dakinin yüzde 10 üzerinde olacağını tahmin ediyor.
Kendi hedeflerini tutturmaya yakın olan, yalnızca AB üyesi dört ülke.

Kyoto iyi durumda mı?

Rusya'nın desteğinden önce, Kyoto'nun zar zor ayakta durduğu düşünülüyordu. Fakat Moskova'nın desteği, protokole yeni bir nefes aldırmış oldu.
Anlaşma, uluslararası hukuk içinde bağlayıcı olabilmek için, 1990'da sera etkisi yaratan gaz salımlarının en az yüzde 55'inden sorumlu olan ülkelerin imza atmış olmasını şart koşuyor.
Anlaşma, dünyadaki bütün salımın yaklaşık dörtte birinden tek başına sorumlu olan ABD'nin 2001'de çekilmesiyle ciddi şekilde sarsılmıştı.
Buna Rusya'nın belirsiz tutumu da eklenince, birçok kişi umutsuzluğa düşmüştü. Ancak Rusya'nı son kararının ardından, yüzde 55 eşiğinin aşılması mümkün görünüyor.

ABD neden çekildi?

ABD Başkanı George W. Bush, protokolü uygulamaya kalkmanın ABD ekonomisine ağır hasar vereceğini söyleyerek, 2001 yılında anlaşmadan çekilmişti.
Bush yönetimi, salım oranlarının düşürülmesinde gelişmekte olan ülkeleri herhangi bir taahhüde zorlamadığını ileri sürerek, Kyoto'yu "vahim gedikleri olan" bir anlaşma olarak niteliyordu.
Bush, salım oranlarının gönüllü eylemler ve yeni enerji teknolojileri kullanılarak azaltılmasını desteklediğini söylüyor.

Kyoto neyi değiştirebilir?

İklimle uğraşan birçok bilim adamı, Kyoto Protokolü'nde belirlenen hedeflerin, sorunun yalnızca yüzeyine temas edebildiğini söylüyor.
Anlaşma sanayileşmiş ülkelerin salımlarını yüzde 5 oranında düşürmeyi hedeflerken, iklimle uğraşan birçok bilim adamı, küresel ısınmanın dehşetli sonuçlarının önünü alabilmek için,
katılımcıların salımlarını yüzde 60 oranında azaltması gerektiğinde hemfikir.
Bu durum, anlaşmanın bir işe yaramadığı ve ABD'nin desteğinden yoksun kaldığında, geri kalmış bir anlaşma olacağı yönünde eleştirilere neden olmuştu.
Ancak, gedikleri olmasına karşın, Kyoto'nun yokluğunun bir felaket olacağını, zira Kyoto'nun ilerideki görüşmeler için bir çerçeve oluşturduğunu söyleyenler de var. Bu tür bir çerçevenin yeni baştan oluşturulması, bir on yıl daha alabilir.
Kyoto'da kabul edilen yükümlülükler, kimi ülkelerde, bazı ABD eyaletleri ve AB'de yasa niteliğinde kabul edilmiş durumda;
bu statü, protokolün akıbeti ne olursa olsun, yürürlükte olacak.
Kyoto olmaksızın, iklim dostu bir ekonomi oluşturmak üzere çalışan politikacılar ve şirketler de, çok daha büyük güçlüklerle karşılaşabilir.

Peki ya yoksul ülkeler?

Anlaşma, iklim değişikliğinde en az paya sahip olmalarına karşın, sonuçlarından en çok etkileneceklerin gelişmekte olan ülkeler olduğunu belirtiyor.
Üstelik bu ülkelerin çoğu anlaşmaya imza atmış durumda. Gelişmekte olan ülkelerin özel hedefleri tutturma yükümlülüğü yok, ancak salım düzeylerini bildirmek ve ulusal çapta iklim değişikliğini hafifletme programları geliştirmek zorundalar.
Devasa nüfusları ve büyüyen ekonomileriyle geleceğin büyük çevre kirleticilerinden olmaya aday Çin ve Hindistan'sa, protokole imza atmış durumda.

Salım değiş tokuşu nedir?

Salım değiş tokuşu, ülkelerin üzerinde karara varılmış sera gazı salım düzeylerinin alım satımına izin verilmesi demek.
Çevreyi yüksek düzeyde kirleten ülkeler, gerçekleşenden daha fazla salım düzeyi hakkı olan ülkelerden kullanılmamış "kredileri" alabiliyorlar.
Pek çok zorlu görüşmenin ardından varılan bir kararla, ülkeler artık çevrenin karbon emme özelliğini artıran etkinlikleri karşılığında da kredi kazanabiliyorlar. Ağaç dikme ve toprağın korunması gibi bu etkinlikler, ülkenin kendi topraklarında ya da aynı ülke tarafından bir gelişmekte olan ülkenin toprakları üzerinde uygulanabiliyor.

Başka alternatif var mı?

Giderek daha fazla desek bulan bir başka yaklaşım, dünyadaki her bireye eşit miktarda bir gaz salım kotası verilmesi ilkesine dayanıyor.
"Kısma ve Birleştirme"
adıyla anılan bir başka teklifse, zengin ülkelerin salımlarını "kısma" oranlarının, toplamda, bilim adamlarının gezegenimizin kaldırabileceğini düşündüğü kirlenme miktarına denk düzeyde "birleşmesi" amacına göre ayarlanmasını öneriyor.
Birçok kişi gerçekçi olmadığını düşünse de, bu öneri BM Çevre Programı ve Avrupa Parlamentosu (AP) tarafından destekleniyor (TK/EÜ).



* Bu yazı
BBC'nin web sitesinden Tolga Korkut tarafından Türkçeleştirildi.

Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!

Benzer Konular

9 Aralık 2007 / Misafir Siyasal Bilimler
3 Ağustos 2012 / _Yağmur_ Siyasal Bilimler
2 Mayıs 2011 / ThinkerBeLL Türkiye Cumhuriyeti
27 Aralık 2007 / Misafir Taslak Konular
9 Aralık 2009 / Misafir Taslak Konular