Arama

İlkel Toplumlarda Öte Dünya ile İlgili Tasarımlar

Güncelleme: 3 Ağustos 2008 Gösterim: 7.246 Cevap: 0
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Ağustos 2008       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İlkel Toplumlarda Öte Dünya ile İlgili Tasarımlar

Sponsorlu Bağlantılar
Cesetle ilgili işlemler başlıca iki duyguda toplanmak­tadır: Korku ile sevgi - saygı. Bu iki yanlı duygu ölüyle ilgili bir sürü adete damgasını vurmuştur.
Ölenin her zaman geri dönebileceği ve geride bırak­tıklarına zarar verebileceği korkusu cesetle ilgili çeşitli işlemlerin ve davranışların biçimlenmesinde ve yorum­lanmasında önemli rol. oynamaktadır. Ölüden korkmanın egemen olduğu yerlerde cesedin gömüldüğü ya da bıra­kıldığı yerden hemen kaçılır; ölenin geri dönüşünü ön­lemek için, cesedin kemikleri kırılır, eklem yerleri par­çalanır; bırakıldığı ya da gömüldüğü yer taşlarla çevrilir; ceset sıkı sıkıya bağlanır; zaman zaman da vahşi hayvan­ların parçalamasına terkedilir ya da yakılır. Kimi yer­lerde cesedi günlük kapıdan çıkarmayıp, arka kapıdan götürürler, sonra da bu kapıyı ya örerler ya da tanın­maz hale getirirler. Bu adetin temelinde de ölünün her an geri dönebileceği korkusu yatmaktadır; kapının bu­lunduğu yeri örmek, ölünün eve giriş yerini bulamaması amacını gütmektedir. Dul kadın da aynı düşünceyle ha­reket etmektedir: Yüzünü boyar, çamurlar ya da peçe takar; böylece, kocasının geri dönüşünde kendisini tanı­mayacağına inanır.
Ölüye gösterilen sevgi, saygı ve bağlılık duygusu so­nucu da şu işlemler yapılır: Ceset yıkanır, süslenir. Bo­yanır, mumyalanır; öte dünyaya gidişini kolaylaştırmak ve oradaki yaşantısını güzelleştirmek için mezarına yi­yecek, içecek, süs eşyası, silah, av araçları, para, min­yatür kayık (ölüler ırmağını geçmek için) ve minyatür merdiven (gökyüzüne tırmanmak için) konur. Kimi yer­de de (Melanezya'da) ölülere bağlılığın bir belirtisi ola­rak kafatasları saklanmakta ve onlardan özel yardımlar beklenmektedir.
Ölünün geride bıraktıklarıyla ilgili işlemler de var­dır. Bunlar ölenin eşyaları, hayvanları, karısı, çocukları, hizmetçileri ve kölelerini içine almaktadır. Ölü gömülür­ken kişisel eşyası da mezara bırakılır ya da yakılır, kı­rılır, çok seyrek olarak da suya atılır ve yüksek bir yere asılır; hayvanları mezarının üzerinde kurban edilir; kö­leleri öldürülür, karısı kendiyle birlikte yakılır
Ölünün toprağa gömüldüğü yerlerde ceset ya tabuta konur ya da toprakla ilişkisini önleyecek bir şeye sarılır. Gömülmeden önce ceset boyanır, süslenir, giydirilir ya da olduğu gibi bırakılır. Kimi halklarda da öte dünya tasarımları su akıntılarıyla bağlantılıdır; ölenin öte dün­yaya gidebilmesi için bir kayığa ihtiyacı vardır. Bu amaç­la ceset bir kayığa konarak açık denizlere bırakılır. Bu durumda kayık aynı zamanda tabut yerine geçmektedir. Seyrek görülen bu adet Okyanusya adalarının çoğunda, Çukçilerde ve Kuzey Amerika'nın Kuzey - Batı kıyıları yerlilerinde uygulanmaktadır. Cesedin doğrudan doğruya suya atıldığı da olur. Ancak bu iş için gelişigüzel yerler kullanılmaz. Özel yerler seçilir. Ceset örtüye ya da bir hayvan derisine sarıldığı gibi, çıplak olarak da suya atı­lır. Cesedi yüksek tepelerin, ağaçların üzerine, platform­lara bırakmak da oldukça yaygın bir adettir. Bu durum­da da ölü ya tabut içine konur ya da bir şeye sarılır. Ölüyü evin içine ya da yakınına (avluya, bahçeye) göm­mekse, ona gösterilen yakınlığın ve saygının bir belirti­sidir. Kimi yerlerde de ceset küçük bir dam altına, bir kulübeye ya da bir eve gömülür. Bu çeşit gömülmede ya cesedin bütünü ya da sadece kemikleri söz konusudur. Yeryüzünün çok sınırlı kimi yerlerinde de, özel­likle Hindistan'da, ceset yakılır, külleri ya gömülür ya da havaya savrulur. Küllerin özel kaplar içinde ibadet yerlerinde saklandığı da olur. Ölenin karısının da kendi­siyle birlikte yakılması adeti bugün artık uygulanmamak­tadır. Ölü gömme biçimlerinden biri de, ölenin iki kez gömülmesidir. Bu ilginç adete göre, ceset gömüldükten bir süre sonra, kemikler çıkarılır, arta kalan etlerinden iyice temizlenerek ikinci ve son kez ya gömülür ya da yüksekçe bir yere bırakılır. Kemiklerin yanısıra kafata­sının saklandığı da olur. Bu adet, ruhun kemiklerde, özel­likle kafatasında yaşamasını sürdürdüğü inancına dayan­maktadır.
Ölümden sonra da hayatın sürdüğü inancı, ölenlerin «yaşadıkları» bir dünyanın olacağı inancını da doğurmuş­tur. Ölülerin eğleştikleri yerler olarak ilkin gömüldükleri yerler, yani mezarlıklar düşünülmüştür; böylece yeral­tındaki ölüler dünyası tasarımı doğmuş; ruh inancının gelişmesiyle de, giderek, ruhların gökyüzünde eğleştikleri inancı oluşmuştur.
Öte dünya genellikle yeraltında, yeryüzünde ve gök­yüzünde canlandırılmaktadır. Denizlerin dibini, dağların tepesini, üzerinde yaşanılan toprağın sınırlarını, batı yö­nünü (güneşin batmasıyla ilgili), ormanları, kayalıkları, bataklıkları, mağaraları ve adaları ölülerin eğleştikleri yerler olarak sayabiliriz.
Eskimolar genellikle iki öte dünya tasarımlamakta­dırlar; bunlardan biri gökyüzünde, öbürü de yeryüzün­dedir. Alaska'da, Bering Boğazında yaşayan Eskimolara göre, ölüler ya yeme içmenin çok bol olduğu gökyüzün­deki aydınlık bir dünyaya ya da ölü sahiplerinin mezar­lara koydukları yiyeceklerle karınlarını doyurdukları yer­altı dünyasına gitmektedirler. Eskimolar yeraltı dünya­sını sıcak bir yer olarak tasarlamaktadırlar. Eskimoların inancına göre, üstünde yaşadıkları dün­yanın altında sıcak ve hoş bir yeraltı dünyası vardır; ölenlerin çoğu bu yeraltı dünyasına gitmekte ve burada hayatı andıran bir biçimde yaşamaktadırlar. Kimi Eski­molar da ölüler ülkesinin gökyüzünde olduğuna inan­maktadırlar. Gökyüzündeki ölüler ülkesi kimi tribülere göre çok güzel bir yer olarak kabul edilirken, kimilerine göre de bunun tersidir. Batı Grönlandlılarda burası so­ğuk .ve ıssız bir yerdir. NetsilikEskimolarıysa, bu iki dünyadan başka, yer kabuğunun hemen altında üçüncü bir dünya daha olduğuna inanmaktadırlar.
Yenisey'le Ob nehri arasındaki Selkuplar (Ostiyak Samayatları), insanın ölümünden sonra özgür kalan ru­hunun yeryüzündekine benzer bir hayat sürmek için yer­altı dünyasına gittiğine inanırlar.. Tundra Yukagirlerine göre, ölenin bedenden ayrılan ruhu, yeraltındaki ölüler dünyasına gider; buna karşılık aynı insanın nefes ruhu da gökyüzüne çıkar. Tavgi Samoyatlarının inanışına gö­re, ölenin ruhu, doğan bir çocukla yeniden dünyaya dö­ner; beden ise öte dünyadaki varlıkların yaşadıkları «so­ğuk ve karanlık» bir yeraltı dünyasında kalır
Kuzey Amerika yerlilerinden Vailakiler, ölülerin gök­yüzünde eğleştiklerine inanırlar. Çiçeklerle bezenmiş bu dünyada ruhlar ekmek ve palamutçorbasıyla karınıarını doyurmaktadırlar. Algonkinler ve Patvinler (Kuzey Ame­rika) öte dünyayı Batıda bir yerde düşünmektedirler. Foxlara göre de ölülerin dünyası batıda yerin altında­dır. Aynı şekilde Yuki gruplarının çoğu ölülerin eğleş­tikleri yeri yeraltında tasarımlamaktadırlar .. Güney Si­yam'da, ölenlerin ruhlarının ilkin Batıya giderek gökyüzüne çıktığına, sonra da yeryüzüne inerek ölüler adasına git­tiklerine inanılmaktadır.
Maoriler (Yeni Zelanda'da) birisi öldüğü zaman, ru­hunun ölüler dünyasına gideceğine inanmaktadırlar. Fa­kat bu dünya hakkında açık seçik bir tasarımları yok­tur.
Endonezya'da ve Filipinler'de yaşayan yerlilerin bir bölümünce ölülerin eğleştikleri yer yeryüzünün üstünde ya da altında kabul edilirken, bir bölümünce de bir adada ya da yüksek bir dağın tepesinde düşünülmektedir. Ör­neğin Kuzey Borneo'da, oranın en yüksek dağı olan Ki­nabalu'nun tepesi ölülerin eğleştiği yerdir.
Yüksek dinlerde olduğu gibi, ilkellerin dinlerinde de, ölenlerin ruhları öte dünyaya gidiş sırasında birçok engel ve tehlikelerle karşılaşırlar. Ölüler dünyasına giden yol, çoğunlukla çetin ve tehlikelerle dolu olarak can­landırılmaktadır.
Ruhun öte dünyaya gidebilmesi için, bir nehirden ya da bir köprüden geçmek zorunda kalması yaygın bir inançtır. Örneğin Algonkinler ölüler ülkesine giden yo­lun bir nehir olduğuna inanmaktadırlar. Bu nehrin üze­rinde insanın güvenemeyeceği çürük ağaç kökünden ya­pılmış bir köprü bulunmaktadır. Yine Kuzey Amerika yerlilerinden olan Ojibvalar ve Foxlar ölenlerin ruhları­nın bir nehir boyunca bir köprüden geçerek ölüler ülke­sine gideceğine inanmaktadırlar. Endonezya'daki Kaçinler ve Dayaklarda da ayın motif görülmektedir. Öte dünyaya gitmek için, üzerinden ge­çilmesi gereken bir köprü vardır. Bu köprü eğri bir ağaç kütüğünden, ince bir sazdan, bir yılandan ya da keskin bir kılıçtandır. Bu dünyada yerine getirilmesi gereken tören ve riteri yapmış olanlar köprüden rahatlıkla ge­çip, öte dünyaya gidebilmektedirler. Ancak kötüler köp­rüden geçerken içi kaynar suyla dolu bir kazana ya da kaynar bir göle düşmektedirler. Bu tür tasarımların yüksek kültürlerden (Hint ve İslam) etkilendikleri an­laşılmaktadır.
Eskimolar, öte dünyaya gitmek için bazen buzdan bir köprüden geçmek zorunluğu olduğuna inanırlar. Bu köprünün her iki ucunda saldırgan bir köpek beklemek­tedir.
Ölenin ölüler ülkesine gitmeden önce bir sınavdan geçeceği inancı da yaygındır. Endonezya ve Filipin yerlileri öte dünyaya gidişIerinde birtakım engelleri aşmak ve bazı sınavları vermek zorundadırlar. Bu sınavların kazanılmasında, ölenin sağlığında temiz bir hayat sür­müş olmasının büyük bir payı vardır. Ay­rıca yapılması gereken belli törenler, ritler, pratikler; yüce kudretlere sunulan kurbanlar da bu sınavda rol oy narlar. Örneğin Borneo adasındaki Kayanlar dövmelerini göstererek iyi bir kene avcısı olduklarını tanıtlarlar.
Her şeyden önce, öte dünyanın kapısında bekleyen ve genellikle insan ya da hayvan biçiminde düşünülen nöbetçileri geçmek gerekmektedir. Bu nöbetçileri kan­dırabilmek için, ruhların öte dünyaya girmeye hak ka­zandıklarını tanıtlamaları gerekmektedir. Bu da çoğu za­man onlara örneğin sedefler, inciler, yiyecekler vermekle olabilmektedir. Onun için ölenlerin mezarlarına çeşitli şeyler konur.
Ölünün ruhunun hemencecik ölüler ülkesine gitme­diği inancına da sıkça raslanır. Ruh bir süre evinin çev­resinde dolaşmakta, cenaze töreninden sonra da öte dün­yanın yolunu tutmaktadır.
Öte dünya'daki hayat, aşağı yukarı bu dünyadaki gibi düşünülmektedir. Orada da bu dünyadakine benzer koşullar altında hayatın sürüp gittiğine inanılmaktadır. Ruhlar tıpkı hayatta olduğu gibi akrabalarıyla, dostla­rıyla oturmakta, ekip biçmekte, sığır gütmekte ve av­lanmaktadırlar. Buna, ölen'in, yaşarken yokluğunu duy­duğu birçok güzel şeye kavuşacağı umudu da eklenmek­tedir. Örneğin, avcılar Öte dünya'da av hayvanlarının bolluğunu; balıkçılar, içinde balıkların kaynaştığı suları, ekiciler bol ürün veren toprakları düşlemektedirler.
Kimi ilkeller ölüler ülkesini «kötülük olmayan yer» diye adlandırmaktadırlar. Bunların gözünde öte dünya bir cennet, akla gelebilen her türlü isteğin gerçekleştirilebi­leceği bir ülkedir. Polinezyalılar öte dünyayı bu dünyaya bakarak çok daha iyi olarak canlandırmaktadırlar. Kuzey Amerika yerlilerinde de aynı durum söz konusudur. Onlara göre, öte dünya, her an avlanabilecekleri bir yer­dir
Nagadju - Dayakları öte dünyayı içinde ırmağı bu­lunan güzel bir kara parçası gibi düşünürler; tarlalarda kötü ürüne raslanılmaz; suları balıklarla, ormanları av hayvanlanyla doludur. Her şey bu dünyadakinden daha güzel ve daha tasasızdır; cinayet işlenmez, hırsızlık ya­pılmaz. Bu dünyada bulunan her şeyorada da vardır. An­cak bunlar tersinedir. Örneğin sağ, sol; yukarı, aşağı; ak, karadır. Hatta ölü ruhlarının dilleri de ters anlam­lıdır. Kuzey Amerika'daki Selishler ba­tıda, yerin altında tasarladıkları çiçeklerle donanmış, has­talığın ve ölümün bulunmadığı, sıcak bir ülkede gülüp oynayarak, şarkı söyleyerek yaşayacaklarına inanmak­tadırlar .
Kimi tasarımlarda öte dünyadaki hayat o kadar bu dünyadakine benzemektedir ki, ölüler de evlerde yaşa­makta, tarlalarını ekmekte, geleneksel bayramlarını kut­lamakta, evlenmekte, çocuk sahibi olmakta, yaşlanmak­ta, hatta ölerek bir başka ölüler dünyasına gitmektedir­ler.
Kuzey Amerika'da Kaliforniya'daki Katolar insan­ların öldükten sonra yabancılaştıklarına ya da cinlere, de­monlara dönüştükIerine inanmaktadırlar. Bu ölüler dağ­larda yaşamakta, gündüzleri uyuyup geceleri de çalışmak­tadır1ar. Anular ölüler dünyasını cennet ve cehennem olarak düşündükleri gibi sade bir dünya olarak da düşünmektedirIer. Onlara göre de, ölen­ler buradakine benzer bir hayat sürmektedirler. Orada da buradaki gibi doğanlar, evlenenler ve ölenler vardır.
Öte dünyadaki hayatın bu dünyadakine benzerliği konusunda örnekler istenildiği kadar çoğaltılabilir. Öte yandan ilkellerin ölüler ülkesi hakkındaki düşüncelerinin her zaman olumlu, aydınlık ve rahat olmadığı da bir gerçektir. Kimi tasarımlarda da öte dünya bu dünyaya bakarak daha çetin, sıkıntılı ve birtakım güçlüklerle do­ludur. Öyle ki, ruhlar ara ara bu dünyayı özlemekte ve geri dönmek istemektedirler. Onun için, ruhların, geride bıraktıklarına karşı duydukları özlemi, daha doğrusu kıs­kançlığı gidermek amacıyla onlara kurbanlar sunulmak­tadır.
Ölen birinin öte dünyadaki yaşayışını; gökyüzü ya da yeraltındaki dünyalardan birine gitmesini, mutlu ya da mutsuz bir hayat sürmesini etkileyen faktörler ara­sında ölüm biçiminin yeri büyüktür. Ölüm biçimine ba­karak, o insanın iyi ya da kötü bir ölü olduğu. hakkın­daki inanışlar toplumlara göre değişmektedir. Kimi ilkel toplumlarda zorla öldürülen, bir cinayete kurban giden kimselerden özel yardımlar beklenirken, kimi toplumlar­da da bunların öte dünyada hem kendilerinin acı çeke­ceklerine, hem de geride bıraktıklarına zarar vereceklerine inanılmaktadır. Aztekler yıldırım çarpmasından ölenlerin, suda boğulanların, felç ve cüzzamdan hayata gözlerini yumanların her türlü şeyin bol bol bulunduğu sanılan yüksek tepelerdeki ölüler ülkesine gideceklerine inanırlardı. Öte yandan savaşta ölenlerin, kurban edilen­lerin, çocuk doğururken ölen kadınların, yolculukta ha­yatlarını kaybeden tüccarların ve şefIerin tanrılaşarak «Güneş Evi» ne gidecekleri kabul edilmekteydi. Henüz kundaktayken ölen bebelerin de çiçeklerin ve meyvelerin bulunduğu «Çiçekler Ülkesi» ne giderek, mutlu bir ha yat süreceklerine inanılırdı.
İnanışa göre, doğal bir ölümle ölmeyenler, ya öte dünyada kötü bir yere gitmekte ya da bu dünyada kal­maktadırlar. Örneğin Endonezya ve Filipinlerin bütün eski halkları kaza sonucu, kellesini başkasına vurdura­rak, zorla, intihar ederek, lohusa döşeğindeyken ölenle­rin genellikle bu dünyada kalarak kötü cinlere dönüştük­lerini kabul etmektedirler. Onun için bu gibi kimselere özel ölü ayinleri yapılır .
Merkezi Borneo'daki Kenya - Kajan Bahauiar, otur­dukları yerde, akrabalarının yanında ölmeyen; ölürken yanında din adamı bulunmayan kimseleri «kötü cesetler» olarak nitelerler. Doğu Endonezya'daki yerliler savaşta ölenlerin ruhlarına özellikle saygı du­yarlar; çünkü, inanışa göre, bu ruhlar, ölüler dünyasına gitmeyip, yeryüzünde kalmaktadırlar. Eskimolar açlık­tan ölenlerle, lohusa döşeğinde ölenlerin, rahat bir biçim­de ölenlerin gittikleri dünyadan ayrı bir dünyaya gide­ceklerine inanırlar. Suda boğulanlarsa ya ilk gruba, ya da bir başka özel gruba girerler .Gü­ney Asya'da zor ya da alışılmışın dışındaki bir ölümle hayatı terkedenlerin ruhlarının çoğunca, hastalık sonucu ölen kimselerin ruhlarının gittiği yerden ayrı bir yere gi­deceğine ya da kötü cinlere dönüşerek yeryüzünde ora­dan oraya dolaşacak1arına inanılmaktadır. Çocuk doğu­rurken ölen kadınlar, boğulanlar, yıldırım çarpanlar, bir felaket sonucu ölenlerle vahşi bir hayvan tarafından par­çalananların ruhları kötü cinler olarak yeryüzünde dola­şıp dururlar. Onun için, yukarda belirttiğimiz biçimde ölenlerin akrabaları uzun ve çetin temizlik ayinleri ya­parlar. Uzakdoğu'daki Gilyaklarda boğulan kimselerin du­rumu çok önemlidir. İnanışa göre, boğulanların beden­lerinin ve bedenlerinde eğleşen ruhlarının (Gilyaklar in­sanın ikili bir ruhu olduğuna inanırlar) sulardan korun maları ve her ikisinin birlikte toprağa gömülmeleri gerek­mektedir. Yoksa ölünün rahat edemeyeceğine ve geride bıraktıklarına tehlikeler getireceğine inanılmaktadır Ölenin öte dünyadaki yerini belirleyen etkenlerden biri de bu dünyadaki toplumsal yeridir. İnsanın bu dün­daki toplumsal yeri, mesleği ve sınıfı, ölüler ülkesinde de roloynamakta; hayatta iken toplumsal yerleri bakı­mından iyi durumda olanlar genellikle öte dünyada da iyi yerler alabilmektedirler. Örneğin Polinezya'da, Mar­kiz ve Tongo adalarında yaşayan yerliler sadece prensIe­rin ve soylu kişilerin ruhlarının ölümsüz olduklarına; bu­na karşılık başka kimselerin ruhlarının, daha ceset me­zara indirilir indirilmez, ruh yiyici lota kuşu tarafından yenileceğine inanmaktadırlar
ilkellerin çoğunda, genellikle kabile şeflerinin, soy­lularının, din adamlarının, zenginlerin, kahraman savaş­çıların vb. öte dünyaya giden yollardaki engelleri kolay­lıkla aşacakları ve orada da iyi bir hayat sürecekleri inancı yaygındır.
Öte yandan, toplumsal yerin, sınıfın, soyluluğun ya­nı sıra ölenin sağlığında dinsel ve etik törenleri eksiksiz olarak yapmış olması; tanrılara, atalara kurban ve adak­larda bulunması öte dünyadaki yerinin belirlenmesinde önemli rol oynamaktadır. Ayrıca bir ölünün, ölüler ül­kesinde iyi bir yere gidebilmesi akraba ve dostlarının, onun ardından düzenledikleri törenlere ve ölü yemekle rine de bağlıdır. Geleneğe uygun gömülme töreni de ölü~ nün öteki dünyada iyi bir yere gitmesi bakımından bü­yük kolaylık sağlayabilmektedir.
İnsanın sağlığında yapması gereken ritleri önemse­memesi, tabuları çiğnemesi, kaçınmalara özen göster­memesi, onun öte dünyadaki hayatım olumsuz bir biçim­de etkilemektedir. Örneğin Netsilik Eskimoları ritüel ya­saklara uymayan kimselerin açlık çekecekleri ve şüphe içinde kıvranacakları bir dünyaya gideceklerine inanmak­tadırlar.
İlkellerin öte dünya ile ilgili tasarımlarını şu nokta­larda toplayabiliriz:
Öte dünyadaki hayat çok az ayırımlarla tıpkı bu dünyadakine benzemektedir. Ölenin öte dünyadaki yaz­gısı, bu dünyadaki tutum, davranış ve toplumsal yeriyle belirlenmektedir. Ölüm biçimi, gömme törenleri, ritüel ya­saklar vb. ölenin yazgısı üstünde önemli rol oynamakta­dırlar. Yüksek dinlerin eskatolojilerinde (öte dünya, ah­ret) görülen kimi katı ve ağır cezalara ilkellerin tasarımIarında genellikle rastlanılmamakta; buna karşılık yük­sek dinlerden alınan kimi motiflerin (sırat köprüsü) kul­lanıldığı görülmektedir. Ayrıca misyonerlerin ilkeller ara­sında uzun yıllar kalmaları da, onların öte dünya ile ilgili inanç ve tasarımlarında değişiklikler yapmalarına yol aç­mıştır.


Prof. Dr. Sedat Veyis Örnek


Benzer Konular

24 Şubat 2014 / unknownxboy Bilgisayar
21 Ağustos 2011 / Daisy-BT Mimarlık
14 Ocak 2014 / kahraman365 Genel Mesajlar
27 Nisan 2013 / asla_asla_deme Taslak Konular
11 Nisan 2010 / Pasakli_Prenses Parapsikoloji