Arama

Sait Faik Abasıyanık - Sayfa 2

Güncelleme: 26 Temmuz 2016 Gösterim: 189.907 Cevap: 11
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Haziran 2012       Mesaj #11
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Sait Faik ABASIYANIK (1906-1954)


Cum­huriyet dönemi Türk edebiyatının önde gelen öykücülerindendir. Varlıklı bir ailenin çocuğu olan Sait Faik Adapazarı'nda doğdu; ilkokulu da bu kentte bitirdi. Kurtuluş Savaşı sonrasın­da ailesiyle birlikte İstanbul'a yerleşti. İlk şiir ve öykülerini 1925'te, henüz lise öğrencisiyken yazdı ve çeşitli dergilerde yayımladı. 1928'de İstanbul Üniversitesi'nde Türkoloji öğrenimine başladı; ama üç yıl sonra öğreni­mini yarım bırakarak üniversiteden ayrıldı. Bir süre de, ekonomi öğrenimi görmek için gittiği İsviçre ve Fransa'da yaşadı. "İhtiyar ve Talebe", "Gauther Cambazhanesi" gibi öykü­leri orada geçen günlerini yansıtır. Babasının geri çağırması üzerine yükseköğrenimini yarı­da bırakarak 1933'te yurda döndü. Gene babasının isteği doğrultusunda ticarete atıl-dıysa da başarılı olamadı. Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi'nde kısa bir süre Türkçe öğretmenliği yaptıktan sonra Haber gazete­sinde adliye muhabiri olarak çalışmaya başla­dı. Bu gazetede yayımlanan röportajlarından 26'sı ölümünden sonra Mahkeme Kapısı (1956) adlı kitapta toplanmıştır.
Sponsorlu Bağlantılar

Bu arada Varlık, Ağaç, Ses, Yeni Ses, Yaprak ve Yenilik gibi dergilerde öyküleri yayımlanıyordu. İlk öykü kitabı olan Semaver 1936'da basıldı. Sait Faik'in bu dönem öykü­lerinde çocukluk ve gençlik yıllarının izlenim­leri, anılan öne çıkar. 1930-40 yıllarında Türk öykücülüğünde gelişen eğilimlerden Sait Faik de bir ölçüde etkilendi. O da öykülerinde insanların yaşam koşullarını ve insanlığın çelişkilerini işledi. Bunların ötesinde, daha sıcak bir insancıllık anlayışına yöneldi. Sait Faik'in insana yaklaşımı, "her şey bir insanı sevmekle başlar" cümlesiyle özetlenebilir. İkinci öykü kitabı plan Sarnıç (1939) yayım­landığı sırada babası öldü. Sait Faik'in asıl başına buyruk yaşamı o tarihten sonra başla­dı.

Babasından kalan mirasın geliriyle geçin­di; kışları Şişli'de, yazları da Burgazada'daki köşkte annesiyle birlikte yaşadı. 1944'te ya­yımlanan ilk romanı (Medarı Maişet Motoru) sıkıyönetim tarafından toplatılınca, yazar bir duraklama dönemine girdi ve bir süre yazma­yı bıraktı. Ama 1946 Şubat'ında siroz hastalı­ğına yakalandığını öğrenince yeniden yazma isteği duydu. Büyük bir yaşama ve yazma susuzluğuyla öyküler yazmaya başladı. Lü­zumsuz Adam (1948), Mahalle Kahvesi (1950), Havada Bulut (1951) kitaplarında toplanan öykülerinde doğaya, yaşadığı kente, yaşam kavgası veren sıradan insanların gün­lük kaygılarına eğildi. Sait Faik'e göre öykü­nün özü çekişme ve çatışmalar değil, "yaşama sevinci" ve "paylaşılmış sevgi" olmalıydı. Öykülerindeki yalın ve şiirsel dil çağdaşlarını olduğu kadar kendisinden sonraki yazarları da etkiledi.

Hastalığıyla birlikte gelen sürekli ölüm düşüncesi, böyle bir yaşamın yarattığı bezgin­lik ve umut ile umutsuzluk arasındaki çalkan­tılar Sait Faik'in son dönem öykülerini büyük ölçüde etkiledi. Son Kuşlar (1952) ve Alemdağ'da Var Bir Yılan'daki (1954) öykülerinde kişinin yalnızlığını, düş kırıklığını, acılarını ve bunalımlarını işledi. Şiirlerini topladığı Şimdi Sevişme Vakti ile genç bir kadının mutluluk arayışını konu alan ikinci romanı Kayıp Ara­nıyor 1953'te yayımlandı. Sait Faik, çağdaş edebiyata katkıları nede­niyle 1953'te ABD'deki Mark Twain Derneği'nin onur üyeliğine seçildi. Ölümünden son­ra, 1955'te annesi tarafından adına bir öykü ödülü kondu. Burgazada'daki köşk de 1964'te Sait Faik Müzesi'ne dönüştürüldü.
Son düzenleyen Safi; 26 Temmuz 2016 22:11
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Haziran 2012       Mesaj #12
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hayatı
Çocukluğu ve eğitimi
Sponsorlu Bağlantılar
Sait Faik ve ailesi, yazarın öğrenimine devam etmesi için Adapazarı'ndan ayrılıp İstanbul'a taşındı. Yazar, onuncu sınıfa kadar İstanbul Erkek Lisesi'ne devam etti. O sene yaşanan iğne olayı sonrası, 41 arkadaşıyla birlikte Bursa Lisesi'ne sürgün edildi.
Sait Faik, 18 Kasım 1906 tarihinde, dedesi Seyyid'in Adapazarı Semerciler Mahallesi'nde bulunan evinde dünyaya geldi. Babası kereste ve ceviz kütüğü ticareti ile uğraşan Mehmet Faik, annesi ise kentin ileri gelenlerindenHacı Rıza Efendi'nin kızı Makbule Hanım'dır.

Dedesi Seyyid Ağa, Adapazarı önde gelenlerinin toplandığı bir kahve işletiyordu. Kurtuluş Savaşı yıllarında bir sene boyunca Adapazarı belediye başkanlığını yürüten babasına, hizmetlerine karşılık İstiklal Madalyası verildi. Yazarın amcası Ahmet Faik de tıpkı babası gibi Adapazarı belediye başkanlığı yaptı, daha sonra ise milletvekilliği görevinde bulundu. Sait Faik doğduğunda, kendisine Mehmet Sait ismi verildi. Sonraki yıllarda, yazar, ismine babasının adını ekleyip Mehmet'i atarak Sait Faik adını kullanmaya başladı. Abasızzadeler ya da Abasızoğulları olarak anılan aile, Soyadı Kanunu çıktığında, Sait Faik'in isteği ile Abasıyanık soyadını aldı.

Aile 1924 yılında, oğullarının lise eğitimi için İstanbul'a Şehzadebaşı Bozdoğan Kemeri'ndeki Kirazlı Mescit Caddesi'nde 7 numaralı eve taşındı. Sait Faik, İstanbul Erkek Lisesi'nde okumaya başladı.

Abasıyanık, 1931 yılında ekonomi tahsili için gittiği İsviçre'den kısa süre sonra ayrılıp Fransa'nın Grenoble kentine geçti ve orada üç sene yaşadı. Sonraki yıllarda, Grenoble Üniversitesi'ne de devam ettiği şehirde, aslında başıboş gezerek edebî şahsiyetini bulmaya çalıştığını açıkladı.

Onuncu sınıfa kadar bu okula devam eden Abasıyanık, Arapça öğretmenleri Seyit Salih Efendi'nin sandalyesine iğne koyduğu için kırk bir arkadaşıyla beraber okuldan atıldı ve öğrenimini Bursa Erkek Lisesi'nde tamamladı. İlk öyküsü olan İpekli Mendil'i bu okulda, edebiyat dersi ödevi olarak yazdı, Uçurtmalar ve Zemberek hikâyelerini de gene Bursa'da kaleme aldı. Hakkı Süha Gezgin, Bursa Lisesi'ndeki Sait Faik'i "sınıfta sakin ve dalgın, bahçede yalnız" olarak anlatır.Lise eğitimindeki aksaklıklar ve kişisel isteksizliği yüzünden parlak bir eğitim hayatı olmadı.

1928 yılında liseyi bitirip İstanbul'a döndü. İstanbul'da da yazı çalışmalarına devam etti. Yazdığı hikâyeleri ve şiirleri çeşitli dergilere ve gazetelere gönderiyordu. Aynı yılın sonunda girdiği İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ne iki sene devam ettikten sonra Uygurca öğrenmek istemediği için ayrıldı. 9 Aralık 1929'da Uçurtmalar isimli hikâyesi Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı. Sait Faik, İstanbul Üniversitesi'nde okuduğu dönemde sık sık Beyoğlu'nda dolaşıyor, evinin ve okulunun yakınındaki Şehzadebaşı kıraathanelerine gidiyordu. Sanat ve edebiyat çevreleriyle o günlerde tanışmaya başladı. 9 Eylül 1930 ile 23 Eylül 1930 tarihleri arasında, on öyküsü ve bir yazısı Hür Gazete'de yayımlandı. Yazar, bu öykülerin hiçbirini kitaplarına almadı. Eserlerinin basılmaya başladığı o günlerden hayatının son anına kadar Hüsamettin Bozok'un ifadesi ile "genç hikâyeci" damgasını, "acı bir gülümseme" ile taşıdı. 1931 yılında babasının isteği üzerine iktisat okumak üzere İsviçre'nin Lozan şehrine gitti. 15 gün kaldığı şehrin sıkıcılığından bunalarak Fransa'nın Grenoble şehrine geçti. Bu şehirde Fransızca öğrenmek amacıyla Champollion Lisesi'ne devam etti. Ardından, üç dönem boyunca Grenoble Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde okudu. Yazar, Alpler'in eteklerinde kurulmuş, çeşitli endüstri ve bilim kurumlarıyla tanınan Grenoble'de üç seneden fazla yaşadı. Orada bulunduğu günlerde Paris'i, Lyon'u, Strasbourg'u ziyaret etti. 1934 yılında ailesinin isteği ile Orta Avrupa üzerinden Tuna Nehri yoluyla İstanbul'a geri döndü. Ailesinin yeni taşındığı, Nişantaşı'nda Rumeli Caddesi üzerindeki Rumeli Apartmanı'na yerleşti.

ÖYKÜ:
  • Semaver (1936)
  • Sarnıç (1939)
  • Şahmerdan (1940)
  • Lüzumsuz Adam (1948)
  • Mahalle Kahvesi (1950)
  • Havada Bulut (1951)
  • Kumpanya (1951)
  • Havuz Başı (1952)
  • Son Kuşlar (1952)
  • Alemdağ’da Var Bir Yılan (1954)
  • Az Şekerli (ölümünden sonra, 1954)
  • Tüneldeki Çocuk (1955)
  • Mahkeme Kapısı (Adliye röportajları) (1956)
  • Balıkçının Ölümü-Yaşasın Edebiyat (1977, derleyen Muzaffer Uyguner)
  • Açık Hava Oteli (1980, Konuşmalar-mektuplar derleyen Muzaffer Uyguner)
  • Müthiş Bir Tren (1981, deleyen Muzaffer Uyguner)
ŞİİR:
  • Şimdi Sevişme Vakti (1953)
ROMAN:
  • Medar-ı Maişet Motoru (1944, ikinci baskı 1952'de "Birtakım İnsanlar" adıyla)
  • Kayıp Aranıyor (1953)
  • Yaşamak Hırsı

Son düzenleyen Safi; 26 Temmuz 2016 22:10

Benzer Konular

26 Temmuz 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
26 Temmuz 2016 / Misafir Cevaplanmış
26 Temmuz 2016 / Misafir Cevaplanmış
12 Kasım 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
26 Temmuz 2016 / Daisy-BT Turizm