Arama

Şemşeddin Sami

Güncelleme: 10 Eylül 2012 Gösterim: 7.917 Cevap: 3
BARIŞ - avatarı
BARIŞ
Ziyaretçi
13 Kasım 2006       Mesaj #1
BARIŞ - avatarı
Ziyaretçi
ŞEMSEDDİN SAMİ
1850'de bugünkü Yunanistan sınırları içinde kalan Yanya'da (İoannina) doğdu. 18 Haziran 1904'te İstanbul'da yaşamını yitirdi. İlk Türk romanı olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat ile ilk Türkçe sözlük Kamus-ı Türki'nin yazarı, önemli dil bilgini. Tımar sahibi Fraşerî ailesinden Halil Bey’in oğlu. Ortaöğrenimini Yanya'daki bir Rum lisesinde tamamladı. eski Yunanca, Fransızca ve İtalyanca öğrendi. Bir süre Yanya'da Mektubi Kalemi'nde çalıştı. 1871'da İstanbul'a geldi. Matbuat Kalemi'nde memur olarak göreve başladı. Memurluk yaparken bir yandan da Sirac ve Hadika gazetelerinde çalıştı. 1974'te Trablusgarp'a gitti. Vilayet gazetesini yönetti. Ardından İstanbul'a döndü. 1876'da yayınlanmaya başlanan Sabah gazetesinin başyazarı oldu. Tercüman-ı Şark gazetesinde de çalıştı. Bu gazetenin kapanmasından sonra Aile (1880) ve Hafta (1981-1982) dergilerinde yazılar yazdı. 1893'te sarayda kurulan Teftiş'i Askeri Komisyonu'nun başkatipliğine getirildi. 1896'dan sonra 2. Abdülhamid tarafından Erenköy'deki evinde ikamete mahkum edildi. Yaşamının son yıllarını araştırarak, yazarak geçirdi. Tüm yaşamını Türkçe'ye adadı. Dilin sorunlarını inceledi, Türkçe'nin yabancı sözcük ve kurallardan arındırılmasına çalıştı. En önemli çalışmalarını dil konusunda yaptı. Türkçe'ye Osmanlıca denilmesine karşı çıktı. Ona göre Türkçe konuşan kavmin adı Türk'tür. Arapça ve Farsça sözcükler yüzyıllarca kullanılmalarına rağmen Türkçe'yle kaynaşmamış, yabancı kalmışlardır. Doğu Türkçesi, söyleyiş kabalığına karşın sözcük dağarcığı bakımından Batı Türkçesi'nden zengindir. Bu nedenle Batı Türkçesi'ne tercih edilmelidir. Türkçe'yi zengileştirmenin yolu yabancı sözcükler yerine Doğu Türkçesi'ndeki sözcüklerin kullanımının artırılmasıdır. Şemseddin Sami, Osmanlıca'daki sözcüklerin yüzde 80'inin konuşma dilinde kullanılmadığını, Tanzimat edebiyatının Osmanlı ve Osmanlıca etkisinden uzaklaşmaya çalışmasına rağmen, sözcük kaynağı konusunda sıkıntı çektiğini savunur. Türkçe konusunda çalışmalarının yanında tarih ve coğrafya ile ilgili araştırmalar da yaptı.
Sponsorlu Bağlantılar


ESERLERİ:

ROMAN:
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat (1872)

OYUN:
Besa yahut Ahde Vefa (1875)
Gâve (1876)

DİL KİTAPLARI:
Kamus-ı Türki (2 cilt, 1899-1900, tıpkıbasımları 1978, 1989)
Kamus-ı Fransevi (1882-1905, Fransızca'dan Türkçe'ye sözlük)
Kamus-ı Fransevi (1885, Türkçe'den, Fransızca'ya sözlük)
Küçük Kamus-ı Fransevi (1886, Fransızca'dan Türkçe'ye sözlük)
Usul-i Tenkit ve Tertib (1886)
Nev'usul Sarf-ı Türki ((1891)
Kamus'ül Âlam (6 cilt, 1889-1898, tarih ve coğrafya ansiklopedisi)

Ayrıca "Cep Kitapları" adıyla çeşitli konularda küçük öğrenci kitapları yayınladı.



Biyografi Konusu: Şemşeddin Sami nereli hayatı kimdir.
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
11 Ocak 2010       Mesaj #2
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi
Şemseddin Sami
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar


Şemseddin Sami (Fraşeri), (1 Haziran 1850 Frashër (Arnavutluk) - 5 Haziran 1904 İstanbul), Arnavut asıllı Osmanlı yazar, ansiklopedist ve sözlükçü. Türk harfleriyle yazılan ilk Türkçe roman olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın (1872), ilk Türkçe ansiklopedi olan Kamus-ül Alam'ın (1889-1898) ve modern anlamdaki ilk geniş kapsamlı Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türkî'nin (1901) yazarıdır. Ayrıca Kamus-ı Fransevî adlı Fransızca ve Kamus-ı Arabî adlı Arapça sözlükleri kaleme almıştır. Ağabeyi Abdül Fraşeri ile birlikte, Latin ve Yunan harflerini kullanan ilk Arnavut alfabesini geliştirmiş (1879) ve Arnavutça bir gramer kitabı yazmıştır (1886). Kardeşi Naim Fraşeri, Arnavut milli şiirinin kurucusu olarak kabul edilir. Galatasaray Spor Kulübü' nün kurucusu Ali Sami Yen'in babasıdır.

Yaşamı

1850'de Güney Arnavutluk'ta Berat'a yakın Fraşer kasabasında doğdu. Tımar sahibi Fraşerî ailesinden Halit Bey’in beş oğlundan ikincisidir. Diğer iki oğul, Naim ve Abdül, Arnavutluk tarihinde önemli roller oynamışlardır.
Ortaöğrenimini bugünkü Yunanistan sınırları içinde kalan Yanya'da ünlü Zosimea Lisesi'nde tamamladı. Eski ve yeni Yunanca, Fransızca ve İtalyanca'nın yanısıra Türkçe, Arapça ve Farsça öğrendi. Aile geleneği doğrultusunda Bektaşi tekkesine devam etti.

200px Sami Frasheri with his wife Emine
magnify clip
Şemseddin Sami ile eşi Emine Hanım'ın çekilmiş vesikalık bir resmi

Emine Hanım ile evli olan Şemseddin Sami, bir süre Yanya Mektubi Kalemi'nde çalıştı. 1871'da İstanbul'a geldi. Matbuat Kalemi'nde memur olarak göreve başladı. Memurluk yaparken bir yandan da ilk telif eseri olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanını 1872-1873 yıllarında forma forma yayınladı. Ebüzziya Tevfik'in çıkardığı Sirac ve Hadika gazetelerinde çalıştı. Vatan Yahut Silistre krizi esnasında bu gazete Yeni Osmanlılar lehine neşriyatta bulunduğu için kapatıldı. 1874'te Fransızca'dan çevirdiği İhtiyar Onbaşı adlı trajedisinin sahnede kazandığı başarı üzerine, Arnavut sorunlarını ele alan Besa adlı oyunu da Gedikpaşa Tiyatrosu'nda sahnelendi.
1874'te vilayet gazetesini yönetmek üzere Trablusgarp'a gitti. Dokuz ay orada kaldı. Bu görevinden önce bir İtalya seyahati yaptı. İstanbul'a döndükten sonra, 1876'da Mihran Efendi Nakkaşyan'la ile birlikte Sabah gazetesini yayımlamaya başladı. Bu gazete kısa zamanda büyük bir popülerlik kazanarak Türk basınında o zamana kadar görülmemiş bir tiraja kavuştu.
1877'de bir süre Rodos Valisi Sava Paşa'nın mühürdarlığı görevinde bulundu. Dönüşünde, daha önce Sabah'ta yazdığı "Şundan Bundan" başlıklı köşesini Tercüman-ı Şark gazetesinde sürdürdü. Bu sırada yoğun olarak Arnavut konularıyla ilgilendi. Bir yandan ağabeyi Abdül Fraşeri'nin önderliğindeki Arnavut İttihadı hareketini desteklerken, Arnavutluğun Osmanlı Devleti'nden ayrılmasını savunan görüşlere karşı çıktı.
1880'te Abdülhamit'in isteği üzerine saraya alınarak mabeynde kurulan Teftiş-i Askeri Komisyonu'nun kâtipliğine getirildi. Ölümüne kadar koruduğu bu görev, onun ekonomik rahatlığa kavuşarak kitapları üzerinde çalışmasına imkân sağladı. Bu yıllarda Daniel Defoe'dan Robenson Kruzo ve Victor Hugo'dan Sefiller romanlarını Türkçe'ye çevirdi. 1882-83 yıllarında, büyük eserlerinin ilki olan Fransızca-Türkçe Kamus-ı Fransevi'yi, 1885'te de bu eserin Türkçe-Fransızca kısmını yayınladı. Bu eserden dolayı II. Abdülhamit tarafından İftihar Madalyası tevcih olundu. 1889'dan itibaren tek başına yazdığı ve dokuz yılda altı cilt olarak yayımladığı Kamus-ül A'lâm adlı ansiklopediyle, Türkiye'nin en popüler yazarlarından biri haline geldi.
Kamus-ül Alam yayını daha tamamlanmadan, 1896-1897 arasında bir yıllık bir çalışmayla, bugüne dek hazırlanmış en kapsamlı Arapça-Türkçe lugat olan Kamus-ı Arabi adlı büyük sözlüğü fasıl fasıl çıkarmaya başladı. Ancak Firuzabadi Kamus'unun birbuçuk katı olacağı haber verilen bu eserin, ancak cim harfinin sonuna kadar olan 504 sayfalık kısmı yayımlandı.
1898'de gazetelerde Şemseddin Sami'nin Türkçe'nin ıslahı üzerine bir dizi makalesi çıktı. 1899'da modern ilkelere göre hazırlanmış ilk Türkçe-Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki'yi yazmaya başladı. 1901'de bu büyük eseri yayımladıktan sonra kendini tamamen Türk dili araştırmalarına verdi. 1902'de Kutadgu Bilik ve 1903'te Orhun Abideleri'nin izahlı çevirilerini hazırladı. Ortaçağ Kıpçakçası hakkındaki eserini bitiremeden 18 Haziran 1904'te Erenköy'deki evinde yaşamını yitirdi.
Görüşleri

Şemseddin Sami, modern Türk milliyetçiliğinin ilk ve bazı yönleriyle en ilginç biçimi olan Osmanlıcılığın en önemli temsilcilerinden biridir. Aslen Arnavut olduğu ve Arnavut sorunlarıyla yakından ilgilendiği halde, Osmanlı devletinin modernleşerek güçlenmesini savunmuş, bunun için imparatorluğun ortak dili olan Türkçe'nin önemini vurgulamıştır. Türkçe'yi incelemek, modernize etmek, geliştirmek ve öğretmek alanlarında, yalnız kendi çağında değil, tüm dönemlerde, Şemseddin Sami kadar emek vermiş kimse azdır.
Kamus-ı Türki, Osmanlı Türkçesini üç dilden oluşan bir karma sayan eski zihniyetten, bağımsız ve bütünlüklü bir dil olarak gören yeni anlayışa geçişte kilit bir merhaleyi temsil eder. Arapça ve Farsça kelimeler eski sözlüklerdeki gibi gelişigüzel aktarılmamış, güncel yazı dilinde kullanılma ve yaşayan bir unsur olma özelliklerine dikkat edilmiştir. Arapça ve Farsça sözcüklerin özgün anlamları değil, (geleneksel bakışta "bozuk" sayılsa da) güncel Türkçe kullanımdaki anlamları verilmiştir. Batı dillerinden alınan yeni kelimelere yer vermeye özen gösterilmiştir. En önemlisi, dilin bel kemiğini oluşturan "Türkçe" unsurunun yapısı ve etimolojisi üzerinde dikkatle durulmuştur. Şemseddin Sami, dilin sadeleşmesini ve Türkçeleşmesini savunmuş, bunun için gerekirse Türkçenin en eski kaynaklarına ve Doğu Türkçesine (Çağatayca) başvurulmasını önermiştir.
Arnavut Milliyetçiliği Meselesi

Modern Arnavut milliyetçiliğinin (Rilindja Kombëtare) manifestosu sayılan Arnavutluk Ne idi, Nedir, Ne Olacak başlıklı kitapçık, Arnavut ulusal geleneğinde Şemseddin Sami Bey'e atfedilir. Bu esere dayanarak Sami Frashëri, kardeşleri Naim ve Abdul ile birlikte, Arnavut ulusal düşüncesinin babası sayılır. (Bak. İngilizce Vikipedi Sami Frashëri maddesi.) Arnavutluk başkenti Tiran'ın ana meydanlarından birinde üç kardeşin anıtı bulunur.
Adı geçen kitapçık ilk kez 1899'da yazar adı olmaksızın Arnavutça, daha sonra Fransızca yayımlanmış, 1904'te Şemseddin Sami'nin ölümünden hemen sonra Sofya'da onun adıyla ve "Arnavutçadan harfiyen tercüme" olduğu kaydıyla Türkçe olarak basılmıştır. Türk tarihçileri genellikle bu eserin Şemseddin Sami'ye ait olduğunu kabul etmezler, ve olayı, Şemseddin Sami'nin ününü ve prestijini kullanarak Arnavut milliyetçiliğine itibar kazandırma çabası olarak değerlendirirler. Şemseddin Sami'nin özellikle son yıllarında Türklük ve Osmanlılık konularına gösterdiği yoğun ilgi göz önüne alınırsa, bu görüşte doğruluk payı olduğu düşünülebilir. Buna karşılık Arnavutça eserlerde, Arnavutluk manifestosunun Şemseddin Sami'ye aitliği konusunda en ufak bir kuşku dile getirilmemektedir.
İlk Türkçe Roman Meselesi

Şemseddin Sami'nin Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanı 1872 Kasım'ından itibaren Hadika gazetesinde tefrika edildi; 1873 yazında tamamlandı. (Yeni harflerle basımı Sedid Yüksel, Ankara 1964.) Talat ile Fitnat'ın aşkını anlatan roman, Türk edebiyat tarihine ilişkin birçok eserde "İlk Türkçe Roman" olarak değerlendirilir. Ancak bu doğru değildir. Bugüne dek ortaya çıkarılmış olan ilk Türkçe roman, Vartan Paşa (Hovsep Vartanyan) tarafından Türkçe olarak yazılıp Ermeni harfleriyle basılan Akabi Hikayesi'dir. 1851'de yayımlanan bu romanı 1991'de Andreas Tietze modern transkripsiyonla yayımlamıştır. (Eren Kitabevi, İstanbul.) 1851-1872 arasında da çok sayıda Ermenice harfli Türkçe roman yayımlandığı anlaşılmaktadır.
Şemseddin Sami'nin eserinin Türkçe yazıyla ilk Türkçe telif roman olup olmadığı yeterince aydınlatılmış bir konu değildir. Ancak popülerlik kazanan ilk Türkçe roman olduğu muhakkaktır.
Kaynakça

Şemseddin Sami hakkında en derli toplu makale, Prof. Dr. Ömer Faruk Akün'ün Kamus-ı Türki tıpkıbasımına yazdığı önsözdür (Alfa Yay. İstanbul 1998). Bu makaledeki biyografik bilgiler Akün'ün yazısından aktarılmıştır.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
18 Nisan 2010       Mesaj #3
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Şemsettin Sami (1850-1904)

semsettin sami

Arnavut asıllı Türk yazar, ansiklopedist ve sözlükçü. Türk harfleriyle yazılan ilk Türkçe roman olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın (1872), ilk Türkçe ansiklopedi olan Kamus-ül Alam'ın (1889-1898) ve modern anlamdaki ilk geniş kapsamlı Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türkî'nin (1901) yazarıdır. Ayrıca Kamus-ı Fransevî adlı Fransızca ve Kamus-ı Arabî adlı Arapça sözlükleri kaleme almıştır.


Ağabeyi Abdül Fraşeri ile birlikte, Latin ve Yunan harflerini kullanan ilk Arnavut alfabesini geliştirmiş (1879) ve Arnavutça bir gramer kitabı yazmıştır (1886). Kardeşi Naim Fraşeri, Arnavut milli şiirinin kurucusu olarak kabul edilir. Galatasaray Spor Kulubü'nün kurucusu Ali Sami Yen'in babasıdır.

1850'de Güney Arnavutluk'ta Berat'a yakın Fraşer kasabasında doğdu. Tımar sahibi Fraşerî ailesinden Halit Bey'in beş oğlundan ikincisidir. Diğer iki oğul, Naim ve Abdül, Arnavutluk tarihinde önemli roller oynamışlardır.Galatasaray Spor Kulübü yöneticisi Ali Sami Yen'in babasıdır.

Ortaöğrenimini bugünkü Yunanistan sınırları içinde kalan Yanya'da ünlü Zosimea Lisesi'nde tamamladı. Eski ve yeni Yunanca, Fransızca ve İtalyanca'nın yanısıra Türkçe, Arapça ve Farsça öğrendi. Aile geleneği doğrultusunda Bektaşi tekkesine devam etti.

Bir süre Yanya Mektubi Kalemi'nde çalıştı. 1871'da İstanbul'a geldi. Matbuat Kalemi'nde memur olarak göreve başladı. Memurluk yaparken bir yandan da ilk telif eseri olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanını 1872-1873 yıllarında forma forma yayınladı. Ebüzziya Tevfik'in çıkardığı Sirac ve Hadika gazetelerinde çalıştı. Vatan Yahut Silistre krizi esnasında bu gazete Yeni Osmanlılar lehine neşriyatta bulunduğu için kapatıldı. 1874'te Fransızca'dan çevirdiği İhtiyar Onbaşı adlı trajedisinin sahnede kazandığı başarı üzerine, Arnavut sorunlarını ele alan Besa adlı oyunu da Gedikpaşa Tiyatrosu'nda sahnelendi.

1874'te vilayet gazetesini yönetmek üzere Trablusgarp'a gitti. Dokuz ay orada kaldı. Bu görevinden önce bir İtalya seyahati yaptı. İstanbul'a döndükten sonra, 1876'da Mihran Efendi Nakkaşyan'la ile birlikte Sabah gazetesini yayımlamaya başladı. Bu gazete kısa zamanda büyük bir popülerlik kazanarak Türk basınında o zamana kadar görülmemiş bir tiraja kavuştu.

1877'de bir süre Rodos Valisi Sava Paşa'nın mühürdarlığı görevinde bulundu. Dönüşünde, daha önce Sabah'ta yazdığı "Şundan Bundan" başlıklı köşesini Tercüman-ı Şark gazetesinde sürdürdü. Bu sırada yoğun olarak Arnavut konularıyla ilgilendi. Bir yandan ağabeyi Abdül Fraşeri'nin önderliğindeki Arnavut İttihadı hareketini desteklerken, Arnavutluğun Osmanlı Devleti'nden ayrılmasını savunan görüşlere karşı çıktı.

1880'te Abdülhamit'in isteği üzerine saraya alınarak mabeynde kurulan Teftiş-i Askeri Komisyonu'nun kâtipliğine getirildi. Ölümüne kadar koruduğu bu görev, onun ekonomik rahatlığa kavuşarak kitapları üzerinde çalışmasına imkân sağladı. Bu yıllarda Daniel Defoe'dan Robenson Kruzo ve Victor Hugo'dan Sefiller romanlarını Türkçe'ye çevirdi. 1882-83 yıllarında, büyük eserlerinin ilki olan Fransızca-Türkçe Kamus-ı Fransevi'yi, 1885'te de bu eserin Türkçe-Fransızca kısmını yayınladı. Bu eserden dolayı II. Abdülhamit tarafından İftihar Madalyası tevcih olundu. 1889'dan itibaren tek başına yazdığı ve dokuz yılda altı cilt olarak yayımladığı Kamus-ül A'lâm adlı ansiklopediyle, Türkiye'nin en popüler yazarlarından biri haline geldi.

Kamus-ül Alam yayını daha tamamlanmadan, 1896-1897 arasında bir yıllık bir çalışmayla, bugüne dek hazırlanmış en kapsamlı Arapça-Türkçe lugat olan Kamus-ı Arabi adlı büyük sözlüğü fasıl fasıl çıkarmaya başladı. Ancak Firuzabadi Kamus'unun birbuçuk katı olacağı haber verilen bu eserin, ancak cim harfinin sonuna kadar olan 504 sayfalık kısmı yayımlandı.

1898'de gazetelerde Şemseddin Sami'nin Türkçe'nin ıslahı üzerine bir dizi makalesi çıktı. 1899'da modern ilkelere göre hazırlanmış ilk Türkçe-Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki'yi yazmaya başladı. 1901'de bu büyük eseri yayımladıktan sonra kendini tamamen Türk dili araştırmalarına verdi. 1902'de Kutadgu Bilik ve 1903'te Orhun Abideleri'nin izahlı çevirilerini hazırladı. Ortaçağ Kıpçakçası hakkındaki eserini bitiremeden 18 Haziran 1904'te Erenköy'deki evinde yaşamını yitirdi.

Şemseddin Sami, modern Türk milliyetçiliğinin ilk ve bazı yönleriyle en ilginç biçimi olan Osmanlıcılığın en önemli temsilcilerinden biridir. Aslen Arnavut olduğu ve Arnavut sorunlarıyla yakından ilgilendiği halde, Osmanlı devletinin modernleşerek güçlenmesini savunmuş, bunun için imparatorluğun ortak dili olan Türkçe'nin önemini vurgulamıştır. Türkçe'yi incelemek, modernize etmek, geliştirmek ve öğretmek alanlarında, yalnız kendi çağında değil, tüm dönemlerde, Şemseddin Sami kadar emek vermiş kimse azdır.

Kamus-ı Türki, Osmanlı Türkçesini üç dilden oluşan bir karma sayan eski zihniyetten, bağımsız ve bütünlüklü bir dil olarak gören yeni anlayışa geçişte kilit bir merhaleyi temsil eder. Arapça ve Farsça kelimeler eski sözlüklerdeki gibi gelişigüzel aktarılmamış, güncel yazı dilinde kullanılma ve yaşayan bir unsur olma özelliklerine dikkat edilmiştir. Arapça ve Farsça sözcüklerin özgün anlamları değil, (geleneksel bakışta "bozuk" sayılsa da) güncel Türkçe kullanımdaki anlamları verilmiştir. Batı dillerinden alınan yeni kelimelere yer vermeye özen gösterilmiştir. En önemlisi, dilin bel kemiğini oluşturan "Türkçe" unsurunun yapısı ve etimolojisi üzerinde dikkatle durulmuştur. Şemseddin Sami, dilin sadeleşmesini ve Türkçeleşmesini savunmuş, bunun için gerekirse Türkçenin en eski kaynaklarına ve Doğu Türkçesine (Çağatayca) başvurulmasını önermiştir.

Modern Arnavut milliyetçiliğinin (Rilindja Kombëtare) manifestosu sayılan Arnavutluk Ne idi, Nedir, Ne Olacak başlıklı kitapçık, Arnavut ulusal geleneğinde Şemseddin Sami Bey'e atfedilir. Bu esere dayanarak Sami Frashëri, kardeşleri Naim ve Abdul ile birlikte, Arnavut ulusal düşüncesinin babası sayılır. Arnavutluk başkenti Tiran'ın ana meydanlarından birinde üç kardeşin anıtı bulunur.

Adı geçen kitapçık ilk kez 1899'da yazar adı olmaksızın Arnavutça, daha sonra Fransızca yayımlanmış, 1904'te Şemseddin Sami'nin ölümünden hemen sonra Sofya'da onun adıyla ve "Arnavutçadan harfiyen tercüme" olduğu kaydıyla Türkçe olarak basılmıştır. Türk tarihçileri genellikle bu eserin Şemseddin Sami'ye ait olduğunu kabul etmezler, ve olayı, Şemseddin Sami'nin ününü ve prestijini kullanarak Arnavut milliyetçiliğine itibar kazandırma çabası olarak değerlendirirler. Şemseddin Sami'nin özellikle son yıllarında Türklük ve Osmanlılık konularına gösterdiği yoğun ilgi göz önüne alınırsa, bu görüşte doğruluk payı olduğu düşünülebilir. Buna karşılık Arnavutça eserlerde, Arnavutluk manifestosunun Şemseddin Sami'ye aitliği konusunda en ufak bir kuşku dile getirilmemektedir.

Şemseddin Sami'nin Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanı 1872 Kasım'ından itibaren Hadika gazetesinde tefrika edildi; 1873 yazında tamamlandı. (Yeni harflerle basımı Sedid Yüksel, Ankara 1964.) Talat ile Fitnat'ın aşkını anlatan roman, Türk edebiyat tarihine ilişkin birçok eserde "İlk Türkçe Roman" olarak değerlendirilir. Ancak bu doğru değildir. Bugüne dek ortaya çıkarılmış olan ilk Türkçe roman, Vartan Paşa (Hovsep Vartanyan) tarafından Türkçe olarak yazılıp Ermeni harfleriyle basılan Akabi Hikayesi'dir. 1851'de yayımlanan bu romanı 1991'de Andreas Tietze modern transkripsiyonla yayımlamıştır. (Eren Kitabevi, İstanbul.) 1851-1872 arasında da çok sayıda Ermenice harfli Türkçe roman yayımlandığı anlaşılmaktadır.

Şemseddin Sami'nin eserinin Türkçe yazıyla ilk Türkçe telif roman olup olmadığı yeterince aydınlatılmış bir konu değildir. Ancak popülerlik kazanan ilk Türkçe roman olduğu muhakkaktır.

Eserleri

Roman
  • Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat (1873)
Oyun
  • Besa yahut Ahde Vefa (1874)
  • Seydi Yahya (1875)
  • Gâve (1876)
  • Mezalim-i Endülüs (basılmadı)
  • Vicdan (basılmadı
Çeviri
  • Florian, Galatée 1773
  • Dumanoir & d'Ennery, İhtiyar Onbaşı (1874)
  • Daniel Defoe, Robinson Crusoe
  • Victor Hugo, Sefiller (1880, son cildi eksik)
  • Ali bin Ebi Talib Efendimizin Eş'ar-ı Müntehabeleri (1900, Ali bin Ebu Talib'e atfedilen Divan'dan çeviriler)
Sözlük ve Ansiklopediler
  • Kamus-ı Fransevî (1882-1905, Fransızca-Türkçe sözlük)
  • Kamus-ı Fransevî (1885, Türkçe-Fransızca sözlük)
  • Küçük Kamus-ı Fransevî (1886, Fransızca-Türkçe sözlük)
  • Kamus-ül Âlam (6 cilt, 1889-1898, genel ansiklopedi)
  • Kamus-ı Arabî (1898, Arapça-Türkçe sözlük, tamamlanmadı)
  • Kamus-ı Türkî (2 cilt, 1899-1900, tıpkıbasımları 1978, 1998)
Dilbilgisi Kitapları
  • Usul-i Tenkit ve Tertib (1886)
  • Nev'usul Sarf-ı Türkî ((1891, modern Türkçe gramer)
  • Yeni Usul Elifba-yı Türkî (1898)
  • Usul-i Cedid-i Kavaid-i Arabîye (1910, yeni usul Arapça ders kitabı)
  • Tatbikat-ı Arabîye (1911)
Ayrıca "Cep Kütüphanesi" dizisinde astronomi, jeoloji, antropoloji, İslam medeniyeti tarihi, kadınlar, mitoloji, dilbilim üzerine kitapçıklar yazdı. Letaif adlı iki ciltlik fıkra derlemesi, Emsal adlı dört ciltlik özlü sözler derlemesi, okullar için alfabe ve okuma kitapları yayınladı.
Ayrıca Arnavutça bazı eserleri ve Abetarja e Shkronjëtoreja adlı gramer kitabı vardır.

Son düzenleyen _Yağmur_; 27 Ekim 2011 09:46
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
10 Eylül 2012       Mesaj #4
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
ŞEMSETTİN SAMİ (1850 Yanya - 1904 İstanbul)
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Ortaöğrenimini Yanya'da bir Rum lisesinde tamamladı (1868). Eski Yunanca, Fransızca, İtalyanca, Arapça ve Farsça öğrendi. Dahiliye Matbuat Kalemi'ne girdi (1871), Sirac ve yazıişlerini yönettiği Hadika gazetelerinde yazdı (1871-1873). Trablus'ta Vilâyet gazetesini yönetti (1874-1875). İstanbul'da Sabah, Tercüman-ı Şark (1876-1878), Aile, Hafta (1879-1880) gazete ve dergilerini çıkardı. Mabeyn'de kurulan Teftişi Askerî Komisyonu'nun kâtipliğini (1882), başkâtipliğini (1893-1896) yaptı. Yaşamının sonuna kadar II. Abdülhamit tarafından Erenköy'deki köşkünde ikamete memur edildiği hâlde bu görevi biçimsel olarak sürdü. Dil ve deyiş bakımından kusurlu olmak ve büyük bir sanat değeri taşımamakla birlikte, tiplerin canlandırılması, kişilerin kendi ağızlarına göre konuşturulması yönünden oldukça başarılı sayılan "Taaşşuk-i Tal'at ve Fitnat" (1872) romanı ile bu türde ilk yapıtı yazan Şemsettin Sami, "Besa yahut Ahde Vefa" (1874) "Seyyid Yahya" (1875), "Gaye" (1876), adlı yapıtlarıyla oyun türünde de, döneminin beğeni ölçüleri altına düşmeyen örnekler verdi.

"Sefiller" (yarım) ve "Robinson" çevirilerini, cep kitapları biçiminde "Medeniyyeti İslâmiye", "Esatir", "Kadınlar", "Gök", "Yer", "İnsan", "Emsal", "Letaif", "Yine İnsan", "Lisan", "Usuli Tenkit" ve "Tertip" adlarında küçük bilgi kitapları çıkardı. Kişiliğinin en önemli yanı dil ve tarih alanındaki çalışmalarıdır. "Doğu Türkçesi ile Batı Türkçesi bir tek dildir; arada yalnız lehçe farkı vardır" görüşünden hareket ederek, yazı ve konuşma dilinin ayrı ayrı olmasını şiddetle eleştirmesi, dilimizin en eski yapıtları üzerindeki araştırmaları, Türkçenin kendini bulma aşamalarında öncü çalışmalardır. Başlıca yapıtları: "Kamus-i Fransevi" (Fransızcadan Türkçeye Sözlük, 1882), "Kamus-i Fransevi" (Türkçeden Fransızcaya Sözlük, 1885), "Kamusü'l-A'lam" (Tarih ve Coğrafya Sözlüğü, 6 cilt 1889-1899), "Baki'nin Eş'arı Müntehabesi" (1900), "Kamus-i Türki" (2 cilt, 1899-1901).
theMira

Benzer Konular

27 Ekim 2011 / _Yağmur_ Edebiyat
19 Mart 2009 / ThinkerBeLL Basın/Magazin tr
27 Eylül 2016 / _Yağmur_ Sanat tr
18 Eylül 2015 / Efulim X-Sözlük
20 Temmuz 2012 / Efulim Sanat tr