Arama

Alexandre Dumas-Pere

Güncelleme: 7 Nisan 2017 Gösterim: 21.351 Cevap: 2
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Ekim 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Alexandre Dumas (BABA)

Ad:  Alexandre.Dumas1.JPG
Gösterim: 1076
Boyut:  34.7 KB

(d. 24 Temmuz 1802, Villers-Cotterets, Aisne - ö. 5 Aralık 1870, Puys, Dieppe yakınları, Fransa)
Sponsorlu Bağlantılar
19. yüzyılın en verimli ve en sevilen Fransız yazarlarından.

Hiçbir zaman büyük bir edebiyatçı sayılmamışsa da, önce oyunlan, daha sonra da tarihsel romanlarıyla büyük ün kazanmıştır. Özellikle, Kardinal Richelieu dönemindeki dört gözü pek kahramanı anlattığı, romans tarzındaki Les Trois mousquetaires (1844; Üç Silahşörler, 1934, 1991) ve Le Comte de Monte-Cristo (1845; Monte Kristo Kontu, 1934, 1987/Monte Cristo Kontu, 1984) en tanınmış yapıdandır. Dumas’ın renkli, açık yürekli, kimi zaman pek inandırıcı olmayan bir üslupla kendi olağanüstü yaşamındaki olayları aktardığı Memoires (1852-54; Anılar) adlı yapıtı romantik dönem Fransız edebiyat yaşamına da ışık tutar.

Dumas’nın babası Thomas-Alexandre Davy de La Pailleterie, La Pailleterie markisi ile Santo Domingolu bir Siyah olan Marie Cessette Dumas’nın evlilik dışı çocuğuydu. Ancien regime (eski rejim) döneminde sıradan bir askerken, 1786’da Dumas adını aldı ve daha sonra Napoleon ordusunda generalliğe kadar yükseldi. Ama sonradan, özellikle 1806’da markinin ölümü üzerine ailenin parasal durumu bozuldu. Alexandre Dumas, geçimini sağlamak amacıyla genç yaşta Paris’e gitti. Avukat olmayı düşlüyordu, ama geleceğin Fransa kra. Orleans dükü Louis Philıppe’in hizmetine girdi. Sonra da şansını tiyatroda denemeye karar verdi. Oyuncu François Joseph Talma ve sonradan romantik okulun başını çekecek olan genç şairlerle ilişki kurdu. Dumas’ nın, günümüz anlayışına göre kaba, fazla gösterişli ve melodramatik bulunan oyunları, 1820’lerin sonu ve 1830’larm başında büyük ilgi görüyordu. Henri III et sacour (1829; III. Henri ve Sarayı) adlı oyununda Dumas, Fransız Rönesansı’nın gösterişli bir tablosunu çizdi. Napoleon Bonaparte (1831) yeni ölen imparatorun efsaneleşmesinde rol oynadı. Antony'de (1831; Antoni yahut İkmâl-i Namus, 1875) ise, zina ve şeref kavramları çağa uygun biçimde yorumlanıyordu.

Dumas oyun yazarken bir yandan da tarihsel romanla ilgilenmeye başladı ve başta Auguste Maquet olmak üzere başka sanatçılarla birlikte çalıştı. Bu yapıtlarda, olayların akla ve tarihsel gerçeklere uygun olmasına genellikle özen gösterilmiyor ve kişilerin psikolojisi yeterli biçimde yansıtılmıyordu. Dumas’nin temel kaygısı, renkli bir tarihsel fonda, genellikle 16. ve 17. yüzyılda geçen heyecanlı bir öykü yaratmaktı. Dumas başarı kazandıkça kendini pahalı zevklere verdi ve borçlarını ödeyebilmek için daha kısa sürede daha çok yazmaya başladı. Aynı zamanda gazetecilik yapıp gezi kitapları yazarak da para kazanmaya çalıştı, ama başarılı olamadı.

Üç Silahşörler'in Türkçede birçok kısaltılmış baskısı yapıldı. Tam metni ise ilk kez 1972’de üç cilt olarak yayımlandı. Dumas’ nın Türkçede yayımlanan öbür tanınmış yapıtları, Üç Silahşörler'm devamı niteliğindeki Vingt ans apres (1845; Yirmi Yıl Sonra, 1972, 2 cilt), Dix ans plus tard ou le vicomte de Bragelonne (1848-50; Demir Maske, 1981) ve La Tulipe noire'du (1850; Kara Lâle, 1967, 1981/Siyah Lale, 1971, 1985). Oyunlarından ikisi Mınakyan Tiyat rosu’nda oynandı. Ünlü oyunu Aktör Kean de Raşit Rıza ve Sadi Tek tiyatrolarında 1926-44 arasında 8 kez sahnelendi.

Kaynak: Ana Britannica

Son düzenleyen Baturalp; 7 Nisan 2017 21:11
Biyografi Konusu: Alexandre Dumas-Pere nereli hayatı kimdir.
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
4 Temmuz 2011       Mesaj #2
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Alexandre Dumas

Ad:  Alexandre.Dumas2.JPG
Gösterim: 682
Boyut:  19.7 KB


Sponsorlu Bağlantılar
Doğum: 1802, Villers-Cotterets
Ölüm: 1870, Puy/Seine-Maritime
Fransız yazarı. Dumas Père (Baba Dumas) denir.


Edebiyat yaşamına tiyatro yazarlığıyla başladı. İlk romantik dramı "Henry III et Sa Cour" (III. Henri ve Sarayı, 1829) ile büyük başarı kazandı. Daha sonra, yine bu alanda, Shakespeare ve Schiller'den etkilenerek yazdığı "Antony" (1831), "La Tour de Nesle" (Nesle Kulesi, 1832), "Kean" (1836) gibi oyunlarıyla ünü daha da arttı.

Roman dalında, ortaya koyduğu çok sayıda (üç yüze yakın) yapıtıyla, en çok okunan yazarlar arasına girdi. Bunlar arasında en bilinenleri "Le Comte de Monte-Cristo" (Monte-Cristo Kontu, 1844) ve XIII. Louis devri silâhşörlerinden Athos, Portos, Aramis ve Gaskonyalı yiğit d'Artagnan'ın serüvenlerini anlattığı "Les Trois Mousquetaires" (Üç Silâhşörler, 1844), "Vingt Ans Après" (Yirmi Yıl Sonra, 1845), "Vicomte de Bragelonne" (Bragelonne Vikontu, 1848-1850) adlı üçlü romanıdır. Romanlarının kurgusunda rastlantıya önem verdiği görülür, bununla birlikte, çizdiği karakterler oldukça canlı ve gerçekçidir.

Diğer yapıtları arasında "La Reine Margot" (Kraliçe Margot, 1845), dört kitaptan oluşan "Les Mémoires d'un Médecin" (Bir Doktorun Anıları, 1849-1860) ve iğneleyici bir üslup ve nükteli fıkralarla süslediği "Les İmpressions de Voyage" (Gezi İzlenimleri, 1835-1859) bulunmaktadır.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Baturalp; 7 Nisan 2017 21:17
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
7 Nisan 2017       Mesaj #3
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi

Alexandre Dumas-Pére

Ad:  Alexandre.Dumas1.JPG
Gösterim: 696
Boyut:  18.6 KB


Üç Silahşörler


Alexandre Dumas-Pere(1802-1870), kendisi ile aynı adı taşıyan oğlu da tanınmış bir yazar olduğundan, isminin başına baba sözcüğü getirilerek anılır. Edebiyat alanında önce oyunlar yazarak ünlenmiş, ama kalıcılığını tarihsel macera romanlarıyla sağlamıştır. 1844’de yazdığı “Üç Silahşörler”den başka, “Monte Kristo Kontu”(1845), “Demir Maske”(1848) ve “Siyah Lale”(1850) en önemli ürünleri arasında gösterilebilir. Türkçe’de sıklıkla yayınlanan ama aslına uygun olanına pek rastlanmayan Dumas serüvenlerini okumadıysanız bile, sinema ya da televizyon uyarlamalarını mutlaka izlemişsinizdir.

Sipariş üzerine


Fransız İhtilali ile Paris Komünü günleri arasında tamamlanan “Üç Silahşörler”in Marx’ın “Felsefe Elyazıları ile aynı tarihi taşıması çarpıcıdır. Avrupa yepyeni bir çağa, belki de bir daha asla rastlanmayacak bir alt üst oluş içerisine adım atarken, Dumas, hiç bir tarihsel gerçeğe dayanmayan, insan psikolojisinin derinliklerine inmeyen, hatta akla ve mantığa sığmayan bir öykü anlatarak, kuşkusuz kaçış edebiyatının başlatıcılarından biri oluyordu.
Önümüze tamamlanmış (satışa sunulmuş) bir roman ya da film geldiğinde, onu, yazarın/yönetmenin “son kararı” olarak algılar, sanki o romandan bir sözcük eksilirse bütün sanatsal güzelliği uçup gidecekmiş gibi düşünürüz. Sanat yapıtının “aurosu”nu yaratan da bu içine kapalı bütünsellik ön kabulüdür. Oysa, ne geçmişte, ne de bugünlerde, pazara sunulmuş bir meta olarak sanat/edebiyat ürününün olmazsa olmaz sözcükleri vardır. Mesela, “Yüksek Edebiyatın” en saygın isimlerinden Dostovyevski, bir çok romanını maddi sıkıntıları nedeniyle, sipariş üzerine ve sayfa sayısı pazarlığı ile yazmıştır. Alexandre Dumas da sayfalarca tutan romanlarını aynı sıkıntılarla üretmiş, metindeki uzun diyaloglar, yazarın tefrika ediliş süresini uzatma ihtiyacından -maddi sebeplerden- kaynaklanmıştır.

Ancak küçümsendiğinin aksine, Dumas yetenekli bir yazardır. Uzun diyalogları, eşya, doğa ve mekan tasvirlerini bir avantaja çevirmesini bilir. Okuyucuda yarattığı sabırsızlığın farkındadır. Böylelikle ani sıçramalar, bir anda parlayan kılıç şakırtıları, merak unsuru yaratan sürprizler katar hikayesine ve bir sonraki bölüm için “ne olacak acaba” sorusunu sordurmayı başarır okuyucuna; tıpkı “Binbir Gece Masalları”nda olduğu gibi... Beklentiler, durağanlıklar ve etkileyici şoklarla ilerleyen “Üç Silahşörler”i hiç sıkılmadan okuyabilirsiniz.

Tarihsel olayların failleri


“Üç Silahşörler”, krala daha çok kraliçeye- bağlı şövalyeler Athos, Pathos, Aramis ve -sonradan şövalyeliğe terfi edecek olan- kurnaz köylü çocuğu Dartanyan’ın, saray entrikalarına bileklerinin gücü ile cevap vermelerinin ve majestelerinin hizmetini yerine getirmelerinin hikayesidir. Yazıldığı yıllardan çok önceki bir tarihsel döneme ilişkindir anlatılanlar. Bu nedenle, Dumas’ın tarihsel macerasını, günümüzde yazılan Post-modern tarihsel fantezilerin atalarından biri olarak değerlendirebiliriz. Kendi çağındaki gerçekçi romanlar düşünüldüğünde, o yılların post modernidir “Üç Silahşörler”..!

Çağdaşı Balzac, toplumsal öğelerin karakteristik gelişiminde bulunan iç zenginlikler yerine büyük tarihsel olayların dış pırıltısını konu olarak seçen bir yazarın mesleğini bilmediğini söyler ve ekler; "bir hikaye anlatıcısı hiç bir zaman unutmamalıdır ki, herkesin hakkını vermek onun görevidir; yoksullarla zenginler, onun kaleminin ucunda eşittirler; onun için, köylülerin yoksulluğunun da bir büyüklüğü, zenginlerin adiliğinin de bir gülünçlüğü vardır; nihayet, zengin insanların tutkuları varsa, köylülerin de gereksinimleri vardır hiç olmazsa; dolayısıyla iki kez daha yoksuldur onlar, ve yıkıcı eğilimlerinin durum gereği acımasızca bastırılması gerekirse de, saygıya değer insani ve kutsal hakları vardır".

Evet, Alexandre Dumas’ın tarihin yalnızca dış kabuğunu, insanları çeken pırıltısını, cesur şövalyelerin bağlılık yemini ettikleri kraliçeleri adına kılıç parlatışlarını, saraydaki yaşamı -üstelik yarım yamalak- yansıttığı, ayrıca üslubunun çok basit olduğu doğrudur. Ama elimizi vicdanımıza koyarsak, onun hakkını da teslim etmek gerekir; bütün edebiyat tarihinde kaç yazara Dumas kadar heyecanlı hikayeler anlatmak nasip olmuş, kaç yazar okunabilirliğini bugüne dek sürdürebilmiştir? Varsın “yüksek edebiyata” dahil olmasın, “Üç Silahşörler” okunmaya değer bir roman ve umarım “Monte Kristo” için çok beklemeyiz.

A. Ömer Türkeş

Benzer Konular

21 Ekim 2009 / Misafir Cevaplanmış
4 Temmuz 2011 / ThinkerBeLL Edebiyat ww
27 Temmuz 2011 / _Yağmur_ Edebiyat
20 Temmuz 2012 / buz perisi Edebiyat