Arama

Thomas Stearns Eliot

Güncelleme: 4 Mayıs 2017 Gösterim: 7.347 Cevap: 7
KisukE UraharA - avatarı
KisukE UraharA
VIP !..............!
7 Mart 2008       Mesaj #1
KisukE UraharA - avatarı
VIP !..............!
Ad:  eliot.jpg
Gösterim: 573
Boyut:  101.7 KB

Thomas Stearns Eliot


Doğum: 26 Eylül 1888
Sponsorlu Bağlantılar
Ölüm: 4 Ocak 1965
Thomas Stearns Eliot, Amerika doğumlu İngiliz şair ve edebiyat eleştirmeni. The Love Song of J. Alfred Prufrock, The Waste Land ve Four Quartets adlı şiirleri 20. yüzyıl modernist şiirinin en başarılı örneklerindendir.

St. Louis, Missouri'de doğdu. Harvard Üniversitesinde okudu. Daha sonra İngiltere'ye yerleşti, evlendi ve bir bankada memur olarak çalıştı. Anglikan mezhebine geçti ve daha sonra şiirlerini yayımladığı Faber and Faber yayınevini kurdu. Londra'da 1965'de öldü.T.S. Eliot’ın şiiri sıklıkla zaman bağımlı, zaman güdümlü gelenekten kaçma arzusunu yansıtmaktadır. "Burnt Norton" (1941) adlı şiiri buna bir örnek olarak verilebilir.

"Bazıları ışığın, bazıları gölgenin peşine düştü." en bilinen sözlerinden birisidir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen perlina; 2 Mayıs 2017 17:45
Biyografi Konusu: Thomas Stearns Eliot nereli hayatı kimdir.
Gerçekçi ol imkansızı iste...
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
3 Ağustos 2011       Mesaj #2
ener - avatarı
Ziyaretçi

Thomas Stearns Eliot

images?qtbnANd9GcRo6NFN bT8cmBQiZI5gzQ5O uWmlM4Q6T74mwYJTVPyFAp8soQRQ

Doğum: 1888 St. Louis/Missouri
Sponsorlu Bağlantılar
Ölüm : 1965 Londra

Amerikan asıllı İngiliz şairi, oyun, deneme ve eleştiri yazarı. T. S. Eliot adıyla tanınır. Bir süre Harvard Üniversitesi'nde eski ve yeni diller öğrenimi gördü (1906-1909). Öğrenimini Paris, Marburg ve Londra'da sürdürdü. Londra'ya yerleştikten sonra, önce bir bankada çalıştı. Sonra Faber&Faber Yayınevi'nin yöneticisi oldu. 1927 yılında İngiliz vatandaşlığına geçti, 23 kez onur doktorluğu payesini aldı. 1948 yılında da Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandı. Edebiyat, politika ve din alanlarında tutuculuğun ve geleneğin savunucusu olan Eliot, dilin kullanımı üzerine yaptığı deneylerde ve şiirinde geliştirdiği biçimlerle yenilikçi bir tavır aldı. Kendisini "edebiyatta bir klasikçi" olarak niteledi ve 20. yüzyılda yaşayan, aklı duygularına egemen bir aydın olduğunu söyledi. Aristokratik bir toplum düzenini ve Katolikliği savundu.

Bir şair olarak Fransız simgeciliğinden, James Joyce'un "Ulysses" adlı romanından ve arkadaşı Ezra Pound'dan etkilendi. Modern İngiliz şiirinde önemli bir dönüm noktası sayılan şiiri "The Waste Land" (Çorak Ülke, 1922) Joyce'un teknikleriyle bezenmişti: Burada ilk bakışta birbiriyle ilintisiz gibi gözüken gözlemler, nesneler, duyumlar ve bir dizi deneyim, bir bütünlük içinde sunulmuştur. Eliot'un şiiri, genellikle anlaşılması "zor" olarak nitelenir. Okuyucu, bir dizi imge ve simge arasındaki bağı, kendi kafasında kurmak zorundadır. Ayrıca, şiirlerde, eski ve yeni yazarlardan, İncil'den vb. çok sayıda alıntılara rastlanır.

Eliot'a yöneltilen eleştirilerin çoğu, bu noktada yoğunlaşır. Eliot'un şiirlerinde sürekli ve karmaşık bir düşünce akışı vardır. Geçmişte yaşanılanlar, şimdiki zamanda yaşanılanla sürekli olarak iç içedir. Eliot, geçmişimizin şimdiki zamanı, şimdiki zamanın da geleceği belirlediğini söyler. Eleştiri alanında ise Eliot, kimi klasik yazarları yeniden değerlendirmiştir. Dryden, Baudelaire ve Fransız simgecilerini incelemiş, Milton, Donne ve Dante hakkında yeni görüşler geliştirmiştir. Tiyatro alanında, sahne dili olarak şiiri kullanmıştır.

Önemli yapıtları, şiir:
  • "Ash Wednesday" (Oruç Çarşambası, 1930),
  • "Old Possum's Book of Practical Cats" (1939),
  • "Four Quartets" (Dört Kuartet, 1935-1944),
  • "Collected Poems-1909-1962" (Toplu Şiirler, 1909-1962, 1963).
Oyun:
  • "Murder in the Cathedral" (Katedralde Cinayet, 1935),
  • "The Family Reunion" (Aile Toplantısı, 1939),
  • "The Cocktail Party" (Kokteyl Parti, 1950),
  • "The Elder Statesman" (Yaşlı Devlet Adamı, 1957).
Deneme ve eleştiri:
  • "Sellected Essays" (Seçme Denemeler, 1932),
  • "The Use of Poetry and the Use of Criticism" (Şiirden ve Eleştiriden Yararlanma, 1933),
  • "Elizabethean Essays" (Elizabeth Dönemi Denemeleri, 1934),
  • "On Poetry and Poets" (Şiir ve Şairler Üzerine, 1957).
Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & MsXLabs.org

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen perlina; 2 Mayıs 2017 18:05
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
2 Mayıs 2017       Mesaj #3
perlina - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  t.s eliot.jpg
Gösterim: 777
Boyut:  66.4 KB

Thomas Stearns Eliot

(d. 26 Eylül 1888, St. Louis, Missouri, ABD - ö. 4 Ocak 1965, Londra, İngiltere) ABD asıllı İngiliz şair, oyun yazarı, edebiyat eleştirmeni.

The Waste Land (1922; “Çorak Ülke”) gibi şiirleri ve Murder in the Cathedral (1935; Katedralde Cinayet), The Cocktail Party (1950; Kokteyl Parti, 1963, 1975) gibi manzum oyunlarıyla çağdaş şiirin öncülerinden biri olmuştur. Şair, oyun yazarı, eleştirmen ve yayıncı olarak I. ve II. Dünya savaşları arasındaki dönemde 20. yüzyıl kültürünü önemli ölçüde etkilemiştir.

Sözcük seçimi, söyleyiş tarzı, üslup ve şiir tekniğinde giriştiği deneylerle İngiliz şiirine yenilik getirmiş, eleştirel denemelerinde yerleşik öğretileri yıkarak yenilerini koymuştur. Toplumsal ve kültürel sorunlar üzerine görüşlerini de açıklayan T. S. Eliot, Faber & Faber Ltd. yayınevinin yöneticisi olarak genç şairlerin destekçisi olmuştur. II. Dünya Savaşı sırasında Four Quartets (“Dört Kuartet”) adlı yapıtının yayımlanmasından sonra yaşayan en büyük İngiliz şair ve edebiyatçı sayılmış, 1948’de Liyakat Nişanı’yla Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmıştır

Ailesi ve gençlik yılları.

Eliot' ın baba tarafından ilk Amerikalı atası olan ayakkabı ustası Andrew Eliot, 1670’te İngiltere’den Boston’a göç etti. Şairin büyükbabası Peder William Greenleaf Eliot, 1834’te Harvard Üniversitesi’ni bitirir bitirmez Boston’dan St. Louis’e taşındı. Ateşli bir Birlik yanlısı ve Üniteryen olan W. G. Eliot, köleliğin yaygın olduğu bu eyalette köleliğin kaldırılması için çalıştı. Washington Üniversitesi’ nin de kurucularından olan W. G. Eliot, 1872’de, daha önce adının verilmesine karşı çıktığı bu üniversitenin rektörü oldu. Şairin babası Henry Ware Eliot aile geleneğinin dışına çıkarak iş hayatına atıldı. Annesi Charlotte Champe Stearns üretken ve tanınmış bir şairdi. Kayınpederinin yaşam öyküsünü kaleme almıştı. Ayrıca, 15. yüzyıl İtalyan din reformcusu Savonarola’nın şehit edilişini anlatan manzum bir oyunu vardı; T. S. Eliot bu yapıta 1926’da bir giriş yazısı yazmıştı.

T. S. Eliot doğduğunda, Eliot’lar 54 yıldır Missouri’de yaşıyorlardı. Ama Güney’in ve Batı’nın etkilerine karşı New England’m siyasal ve dinsel kültürünü her zaman korudular. T. S. Eliot yaşamının sonlarına doğru Boston, New York ya da Londra yerine St. Louis’de doğmuş olmaktan mutluluk duyduğunu söylemişse de, sonuna değin bir New England’lı olarak kaldı.

Eliot’ın aile çevresi, yazarlığını anlamak açısından önemlidir; çünkü ticarete atılması konusunda babası tarafından hiçbir etki altında bırakılmadan kapsamlı bir öğrenim görme olanağı bulabildi. St. Louis’deki Smith Academy’den Massachusetts’teki Milton’a giden Eliot, 1906’da Harvard’a girdi. Dört yıllık öğrenimi üç yılda tamamlayarak 1909’da buradan mezun oldu. Harvard’da felsefeci ve şair George Santayana ve eleştirmen Irving Babbitt’ten etkilendi. Babbitt’in romantizm karşıtı tavrını benimsedi. Sonraları İngiliz felsefecileri F. H Bradley ve T. E. Hulme’un etkileriyle daha da güçlenen bu tavrını yaşamı boyunca sürdürdü. 1909-10 öğrenim yılında Harvard’da felsefe asistanlığı yaptı.

1910-11 dönemi, 20. yüzyılın en büyük şairleri arasına girecek olan T. S. Eliot için bir dönüm noktası oldu. Bu dönemi Fransa’da, Henri Bergson’un Sorbonne’da verdiği felsefe derslerini izleyerek ve Alain- Fournier ile şiir çalışmaları yaparak geçirdi. Fournier’den aldığı “dersler” yalnızca Fransızcasının yetkinleştirmeme kalmadı, Charles Baudelaire, Jules Laforgue ve Stephane Mallarme gibi simgeci şairleri yakından tanımasını da sağladı. 1914’te Ezra Pound’ la tanıştı. (1946’da, Poetry: A Magazine of Verse adlı şiir dergisinde yayımlanan ve I. Dünya Savaşı öncesi 10 yıllık dönemde ABD’li genç şairlerin içinde yetiştikleri cansız edebiyat ortamını ele alan bir yazısında siyasal görüşlerine değinmeksizin Pound’un sanatını savunacaktı.) Pound trubadurlara ve İtalyan erken Rönesans şairlerine; Eliot ise Laforgue ve Dante’ye yöneldi. Laforgue ve Dante, Eliot’m kendi üslubunu bulmasında John Webster ve John Donne’ dan bile daha etkili oldu.

Eliot, 1911-14 arasında Harvard’da Hint felsefesi okudu ve seçkin bilim adamı Charles Lanman’dan Sanskrit dersleri aldı. 1913’te Bradley’in Appearance and Reality: A Metaphysical Es s ay (1893; Görünüm ve Gerçeklik: Bir Metafizik Deneme) adlı yapıtını okudu. 1916’da, Avrupa’dayken Knowledge and Experience in the Philosophy of F. H. Bradley (1964; F. H. Bradley’nin Felsefesinde Bilgi ve Deneyim) adlı doktora tezinin yazımını bitirdi. I. Dünya Savaşı başlayınca Harvard’a dönemedi ve son sözlü sınava giremediği için doktorasını tamamlayamadı.

İlk yapıtları

. Yayıncılık, oyun yazarlığı, edebiyat eleştirmenliği ve şairliği birlikte sürdüren Eliot, o dönemde İngiliz dilinde yazan belki de en bilgili şairdi. Öğrencilik yıllarında yazdığı şiirler, özgün olmayan “edebi” yapıtlardı. Yayımlanan ilk önemli şiiri “modernizm”in İngiliz dilindeki başyapıtı sayılan “The Love Song of J. Alfred Prufrock”tır (“J. Alfred Prufrock’un Aşk Şarkısı”). Eliot, şiirinin bir kopyasını arkadaşı Conrad Aiken’e vermiş, Aiken Ezra Pound’a, Pound da Poetry dergisinin yayın yönetmeni Harriet Monroe’ya göndermişti. Monroe yapıtın edebi değer taşıyıp taşımadığından emin olamayınca, şiir dergide bir yıldan uzun bir süre yayımlanmadan kalmıştı.

Pound daha 1908’de A lume spento adlı bir kitapçık bastırmıştı ama, Eliot’ın şiiri o dönemde deneyselliği aşarak yetkinliğe ulaşan ilk yenilikçi yapıttı. “Prufrock”, Samuel Taylor Coleridge ve William Wordsworth’ün Lyrical Ballads'da (1798; Lirik Baladlar) yaptıklarına benzer biçimde, yakın geçmişle radikal bir kopuşu temsil ediyordu. 20. yüzyılda şiirde yaşanan devrimin olgunluk dönemi, Eliot’ın ilk kitabı Prufrock and Other Observations’la (1917; Prufrock ve Başka Gözlemler) başlatılabilir; çünkü kitapta “Prufrock”ın yanı sıra Eliot’ın en iyi yapıtlarından “Preludes” (“Prelüdler”) ve “Portrait of a Lady” de (“Bir Kadının Portresi”) yer alıyordu. 20. yüzyıl şiirindeki bu devrimin önemi günümüzde de tartışılmaktadır, ama Coleridge ve Wordsworth’ün romantik devrimiyle çarpıcı bir benzerlik taşıdığı da kuşku götürmez. Bu şairler gibi Eliot ve Pound da, öncelikle şiirsel söyleyiş biçimlerini değiştirdiler. Wordsworth “insanoğlunun gerçek dili”ne döndüğünü düşünürken, Eliot bir aydının konuşabileceği “ne bilgiç, ne de bayağı” olan bir dil arayışı içindeydi. Swinburne için şöyle yazmıştı: “Böylesine seçkin bir şiirde ilk kez ses, anlam olmadan var olmaktadır.

“Eliot bir yıl süreyle Highgate Okulu’nda Fransızca ve Latince dersleri verdi. 1917’de kısa bir süre Lloyds Bank Ltd.’de banka memurluğu yaptı. Bir yandan da edebiyat eleştirisi ve felsefe alanında çok sayıda eleştiri yazısı ve deneme yazdı. 1919’da Poems (Şiirler) adlı kitabı yayımlandı. Kitapta düşünceye dayalı bir iç monolog biçiminde ve açık ölçüyle yazılmış “Gerontion” adlı şiir de yer alıyordu. Şiir,İngiliz şiirinde o güne değin denenmemiş bir tarzın örneğiydi.

Çorak Ülke ye edebiyat eleştirileri. 1922’de “Çorak Ülke”nin yayımlanmasıyla Eliot uluslararası üne kavuştu. Beş bölümden oluşan şiir, Batı’nın büyük kentlerinde yaşayan çağdaş insanın parçalanmış yaşantısını yansıtan “retorikte süresizlik” ilkesi üzerine kuruludur. Eliot urbs aeterna’ nın (ölümsüz kent) yozlaşmasıyla ortaya çıkan laik kentin şairidir. “Çorak Ülke” de şiirin retorik yapısındaki sürekli değişimler ve iç içe geçirilmiş karşıt üsluplarla dile getirilen ana tema budur. Ama şiir bazı eleştirmenlerin ileri sürdüğü gibi kahramanca bir geçmiş ile yozlaşmış bugün arasındaki basit bir karşılaştırmadan çok, ahlaksal yüceliği ve kötülüğü şeytanda fark eden evrensel bir bilincin ürünüdür. Yaklaşık 800 dizelik özgün metin, Ezra Pound’un önerisiyle 433 dizeye indirilmiştir. “Çorak Ülke” Eliot’m en ünlü şiiri olmakla birlikte başyapıtı değildir.

Eliot şair-eleştirmenin kaçınılmaz olarak “programlı eleştiri” "yazmak zorunda olduğunu savunmuştur. Eliot’a göre bu, şairi arka planı içine yerleştiren tarihsel eleştiriden farklı olarak, şairin şair olmasından ötürü sahip olduğu kaygılan ifade eden bir eleştiridir. Bilinçli ya da bilinçsiz yapılan bu tür eleştiri, şair-eleştirmenin kendi şiirinin önceki çağın ölçütlerinin belirlediği bir edebiyat ortamında olduğundan daha iyi anlaşılabilmesini ve değerlendirilmesini sağlayan bir atmosfer oluşturur. Eliot’ın The Sacred Wood (1920; Kutsal Koru) adlı ilk eleştiri kitabında yer alan “Tradition and the Individual Talent” (Gelenek ve Bireysel Yeti) adlı denemesi, Wordsworth’ün Lyrical Ballads’a. yazdığı “Önsöz”le tarihsel bir benzerlik içindedir ve tarihsel açıdan onun kadar önemlidir.

“Yenilik yinelemeden iyidir” diyen Eliot’a göre, gelenek şair tarafından kazanılmalıdır: Gelenek, yakın geçmişte ortaya konan yapıtların yinelenmesi değildir ve Homeros’tan günümüze değin tüm Avrupa edebiyatını kapsar. Bu yüzden İngilizce yazan şair, herhangi bir dilde yazılmış ve herhangi bir döneme ait malzemeyi kullanarak kendi geleneğini kurabilir. Bu yaklaşım, okuru Eliot’ın “Çorak Ülkesinin şiirde çığır açan yenilikçi öğelerini (çeşitli dillerden alıntılara ve başka şairlerin üsluplarının parodilerine yer verme) kabul etmeye yönelttiği için “programlı” bir yaklaşımdır.

Eliot’ın The Sacred Wood'da yer alan “Hamlet and His Problems”da (Hamlet ve Sorunları) ortaya koyduğu “nesnel karşılık” kuramı da aynı yaklaşımın ürünüdür. “Sanatta duyguyu ifade etmenin yegâne yolu, duygunun ‘nesnel karşılığı’nı bulmaktır” diyen Eliot, Santayana’dan ya da ABD’li ressam ve yazar Washington Allston’dan aldığı bu kavramı şiir kuramına uygulamış, sözcük ve nesne arasındaki uygunluğu vurgulayan bu kuramıyla geç Victoria döneminin retorikte yarattığı belirsizliğe son vermiştir. The Sacred Wood'dan bir yıl sonra yayımlanan “The Metaphysical Poets” (Metafizik Şairler) ve “Andrew Marvell” adlı denemeleriyle Eliot’ın eleştiri alanındaki temel yapıtları tamamlanır.

Selected Essays 1917-32 (1932; Seçme Denemeler) adlı kitapta yer alan bu denemelerinde Eliot, İngiliz şiirini yeniden değerlendirerek o güne değin önemsenen 18. ve 19. yüzyıl şairlerinin yerine, 17. yüzyıl metafizik şairlerini üstün tutmuştur. İngiliz şiirinde Donne ve Marvell’den sonra ortaya çıkan değişimi açıklamak için bulduğu “duyarlığın çözülmesi” kavramını da ilk kez bu elips 206 yazılarda kullanır.
Eliot’a göre bu değişimin nedeni, düşünce ve duygu birliğinin yok olmasıdır. Kavram çeşitü saldırılara hedef olmuşsa da, Eliot’ın onu kullanmasına yol açan tarihsel gerçek yadsınamaz. Ayrıca Eliot ve Pound’un şiirleri gibi, bu kavram da bazı 17. yüzyıl şairlerine karşı ilginin yeniden canlanmasına önemli katkıda bulunmuştur.

Eliot’ın eleştirilerinin ilk ya da “programlı” dönemi Harvard’da verdiği Charles Eliot Norton konferanslarından oluşan The Use of Poetry and the Use of Criticism (1933; Şiirin Yararı ve Eleştirinin Yararı) ile son buldu. Eliot, kitabın yayımlanmasından kısa bir süre önce ilahiyat ve toplumbilime ilgi duymaya başlamıştı. Bunun sonucunda üç kısa kitap ya da uzun deneme yayımladı: Thoughts After Lambeth (1931; Lambeth Sonrası Düşünceler), The Idea of a Christian Society (1939; Hıristiyan Toplumu Düşüncesi) ve Notes Towards the Definition of Culture (1948; Kültür Tanımına Yönelik Notlar) Bu yapıtlar, bir başyapıt niteliğindeki Dante (1929; “Dante”) ile birlikte edebiyat alanını ilahiyata ve felsefeye açtı. Eliot bu denemelerinde, bir yapıtın şiir olup olmadığına edebi ölçütlerle karar verilmesi gerektiğini, büyük şiir olup olmadığını anlamak içinse edebiyat ölçütlerinden daha yüksek ölçütlere başvurulması gerektiğini savundu.

Eliot’ın yapıtlarında eleştiri ve şiir öylesine iç içe geçmiş, öylesine bütünsel bir zihnin ve duyarlığın ürünleridir ki birbirinden ayrı ele almak güçtür. Dante’yi konu alan önemli denemesini, Katolik olduktan (1927) iki yıl sonra yayımladı ve aynı yıl İngiliz uyruğuna geçti. Katolik olduktan sonra yayımladığı ilk uzun şiiri “Ash Wednesday” (1930) eski şiirlerinden çok farklı bir üslupla yazılmış dinsel bir şiirdir. Eliot, bütün şiirlerinde kendine özgü üslubunu korumakla birlikte kendini hiçbir zaman yinelemedi. “Ash Wednesday”, şiirin özerk ama dindışı bir sanat olarak değerlendirildiği bir çağda olumlu tepki görmedi. Edmund Wilson gibi eleştirmenler, şiiri kişisel bir düş kırıklığının ifadesi olarak yorumladılar.

Son yapıtları ve etkileri.

Eliot’ın başyapıtı “Dört Kuartet”tir. Yapıtın her “kuartet”i de başlı başına bir şiirdir. 1935-41 arasında farklı tarihlerde yayımlanan kuartetler, 1943’te kitap olarak yayımlandı. Yapıt, Eliot’ın 1948 Nobel Edebiyat Ödülü’nü almasını sağladı.
Eliot’ın ilk oyunu, ilk kez 1934’te sahnelenen Sweeney Agonistes (1926; Sweeney Agonistes, 1961), son oyunu ise ilk kez 1958’de sahnelenen The Elder Statesman'dir (1959; Emekli Devlet Adamı). 1935’te yayımlanan ve sahneye konan Murder in the Cathedral dışında, Eliot’ın oyunlarının hiçbiri lirik ve düşünsel şiirlerinin düzeyine ulaşamaz. Dindışı tiyatronun bile bilinçsizce din arayışı içinde olan insanlara seslendiğine ve gerçekte bütün tiyatro yapıtlarının insanın kendini tanımasına, uzlaşmaya ve arınmaya yönelik bir dinsel yapısı olduğuna inanması, Eliot’ın “manzum oyun”u öbür şiir türlerinden üstün tutmasına yol açtı. Bütün oyunlarında ölçünün anlamla iç içe geçtiği ve kendi buluşu olan bir tür açık ölçüyü kullandı; böylece “manzum oyun”u popüler tiyatroya geri getirdi. The Family Reunion (1939; Aile Toplantısı) intikamı; Murder in the Cathedral ise gururu konu alan Hıristiyan trajedileridir. Eliot' ın öbür oyunları, konularını Eski Yunan tiyatrosundan alan komedilerdir. Bunların en başarılısı, Euripides’in Alcestis'inden yola çıkarak yazdığı ve ilk kez 1949’da sahnelenen Kokteyl Parti' dir.

Eliot’ın yayıncılığı, ana uğraşlarına yardımcı nitelikteydi. Üç ayda bir çıkardığı edebiyat dergisi Criterion (1922-39) döneminin uluslararası düzeyde en seçkin eleştiri dergisi oldu. Eliot ayrıca 1920’lerin başından ölümüne değin Faber & Faber Ltd. yayınevinin yayın yönetmenliğini yürüttü.
Ölümünden sonra yayımlanan eleştiri kitabı To Criticize the Critic, and Other Wri- tings'de (1965; Eleştirmeni Eleştirmek ve Başka Yazılar) iki önemli deneme yer alır. Yapıta adını veren denemede Eliot, kendi eleştiri anlayışını keskin ama yapmacık bir alçakgönüllülükten uzak bir biçimde değerlendirir. “American Literatüre and the American Language”da (Amerikan Edebiyatı ve Amerikan Dili) Amerikan İngilizcesini ayrı bir dil olarak gören milliyetçi miti yıkarak İngiliz ve Amerikan edebiyatlarını tek bir edebiyatın dalları olarak ele alır. Bugün 18. yüzyıl ortaları nasıl Johnson çağı olarak tanınıyorsa, 20. yüzyılın ilk yarısı da ilerde edebiyat tarihçileri tarafından büyük olasılıkla Eliot çağı olarak anılacaktır. Ama yeni-klasik dönemin sonunda ortaya çıkan ve bu dönemi özetleyen Samuel Johnson’ dan farklı olarak Eliot, eleştirmen ve şair olarak kendi çağını yaratmıştır.

Eliot özel yaşamını her zaman büyük bir titizlikle arka planda tuttu. 1915’te Vivian Haigh Wood’la evlendi. Karısı 1933’ten sonra akli dengesini yitirdi ve ayrı yaşadılar. Haigh Wood 1947’de öldü. Eliot, Şubat 1957’de Valerie Fletcher ile evlendi ve ölümüne değin onunla yaşadı.

Eliot’ın şiirleri Türkçede Seçme Şiirler


(1965) ve Çorak Ülke, Dört Kuartet ve Başka Şirler (1990) adlarıyla yayımlanmıştır. Denemelerinden yapılan seçmeler ise Denemeler (1961, 1988), Kültür Üzerine Düşünceler (1981) ve Edebiyat Üzerine Düşünceler (1983) adlı kitaplarda toplanmıştır.

ÖBÜR ÖNEMLİ YAPITLARI.
Şiir.
  • Ara Vos Prec (1920),
  • Journey of the Magi (1927),
  • Collected Poems, 1909-35 (1936; Toplu Şiirler,1909-35),
  • Old Possum’s Book of Practical Cats (1939),
  • Collected Poems, 1909-62 (1963; Toplu Şiirler, 1909:62).
Oyun.
  • The Rock (1934; bazı bölümleri Çorak Ülke, Dört Kuartet ve Başka Şiirler içinde Türkçeye çevrildi),
  • The Confidental Clerk (1954; Güvenilir Kâtip).
Eleştiri.
  • Ezra Pound: His Metric and Poetry (1917; Ezra Pound: Ölçüsü ve Şiiri),
  • Homage toJohn Dryden (1924; John Dryden’a Saygı),
  • For Lancelot Andrewes: Essays on Style and Order (1928; Lancelot Andrevves İçin: Üslup ve Düzen Üzerine Denemeler),
  • John Dryden: The Poet, The Dramatist, The Critic (1932; John Dryden: Şair, Oyun Yazarı, Eleştirmen),
  • Elizabethan Essays (1934; Elizabeth Dönemi Denemeleri),
  • Essays Ancient and Modern (1936; Eski ve Çağdaş Denemeler),
  • The Music of Poetry (1942; Şiirin Müziği),
  • The Classics and the with a Translation by T.S. Eliot (1930; Anabasis-T.S. Eliot’ın Çevirisiyle St. J. Perse’in Bir Şiiri).
Çeşitli.
  • After Strange Gods-A Primer of Modern Heresy (1934; Tuhaf Tanrılar Peşinde-Çağdaş Heretiğin Elkitabı),
  • Reunion by Destruction (1943; Yıkımın Kurduğu Birlik).
Kaynak: Ana Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
2 Mayıs 2017       Mesaj #4
perlina - avatarı
Ziyaretçi

ELIOT, T. S. (1888-1965)

. Şair, oyun yazarı ve edebiyat eleştirmeni olan Thomas Stearns Eliot ABD'de, Missouri eyaletinin St. Louis kentinde doğdu. Eliot 20. yüzyıl şiirine yeni bir soluk ve anlayış getirdi.

Edebiyata ve yazarlığa olan ilgisi ailesince desteklenen Eliot, bir işe girmeye zorlanmadan eğitimini özgürce sürdürdü. ABD'de Harvard Üniversitesi'ni bitirdikten sonra, aynı üniversitede bir yıl süreyle asistanlık yaptı.

Fransa'da kaldığı sırada Fransız Simgeci şairlerinden etkilendi. 1911-14 yılları arasında gene Harvard'da Hint felsefesi ve Sanskritçe çalıştı. 1914'te Londra'ya yerleşen Eliot felsefe çalışmalarını burada sürdürdü.

Eliot yaşadığı dönemin İngilizce yazan yazarları arasında geniş bilgisi ve düşünsel derinliğiyle dikkati çeker. Başlangıçta şiirlerini geleneksel kalıplar içinde yazan şairin ilk şiir kitabı olan Prufrock and Other Observations ("Prufrock ve Başka Gözlemler"), yayımcının metinlerin şiir olup olmadığına karar verememesi yüzünden, bir yıllık bir gecikmeyle 1917'de yayımlandı. Eliot, şairin geçmiş kültür birikiminden yararlanarak kendi geleneğini kendisinin yaratması gerektiğini savunuyordu. Ona göre yenilik her zaman için geçmişi tekrarlamaktan daha iyiydi. Eliot'a uluslararası ün kazandıran The Waste Land ("Çorak Ülke") adlı beş bölümlük şiiri 1922'de yayımlandı. Bu karamsar şiirde Eliot I. Dünya Savaşı'nı izleyen yıllarda batı kültürünün içine düştüğü dinsel ve ahlaksal boşluğu dile getirir.

The Waste Land tüm zamanların ötesinde, iyiliğin ve kötülüğün bilince çıkışının şiiridir. Biçim açısından, uyaksız dizeleriyle 19. yüzyıl şiirine karşı bir tepkidir.
Eliot 1927'de İngiliz yurttaşı oldu ve Anglikan Kilisesi'ne girdi. Sosyoloji ve dine duyduğu ilgi şiirlerine de yansıdı.

Eliot şiir ve denemenin yanı sıra tiyatro ile de ilgilendi. Uyaklı olarak yazdığı ilk ve en önemli oyunlarından biri olan Murder in the Cathedral (1935; "Katedral'de Cinayet") klasik Yunan trajedisinin Hıristiyan dininin konularına uyarlanışıdır. İnsanların kuşkularını, yok yere çektikleri acıları ve davranışlarındaki belirsizlikleri dile getirir.

II. Dünya Savaşı nedeniyle Eliot tiyatro denemelerini yarıda bırakarak şiire döndü. The Four Quartets (1943; "Dört Dörtlü") adlı yapıtı insanın inancıyla olan ilişkisini, Hıristiyanlık'ın kökenlerini ve tarihin belirleyiciliğini irdeler. Her dörtlü kendi içinde bütünlüğe sahiptir. Eliot bu şiiriyle 1948'de Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandı. Savaştan sonra aralarında Kokteyl Partinin (The Coctail Party; 1950) de bulunduğu çağdaş trajediler yazdı.
Kaynak: Temel Britannica
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
2 Mayıs 2017       Mesaj #5
perlina - avatarı
Ziyaretçi

Çorak Ülke - The Waste Land



Ölü topraktan leylakları çıkarır,
Hafızayla arzuyu karar,
Küt kökleri canlandırır bahar yağmuruyla,
En zalim aydır Nisan.
Kış, örterek yeryüzünü unutkan karla,
Azcık yaşamı kuru yumrularla besleyerek
Bizleri sıcacık tuttu.
Şaşırttı yaz, Starnbergersee’ye uğradığımızda
Bir sağanakla bizi; kemer altında durduk,
Kahve içtik, lafladık bir saat kadar.
Bin gar keine Russin, stamm’ aus Litauen, echt deutsch.

Ve çocukluğumuzda, kuzenim
Arşidükte kaldığımızda, beni kızakla götürmüştü,
Korkmuştum. O, Marie, demişti bana,
Marie, sıkı tutun. Ve aşağıya kaymıştık.
Dağlarda kendinizi özgür hissedersiniz.
Çoğu geceler okurum, güneye giderim kışları.
Hangi sarılmış kökler ve hangi dallar büyürler
Bu molozlarda? İnsanoğlu,
Söyleyemez, sezemezsin, bildiğin sadece
Bir yığın kırık surettir, güneşin vurduğu yerde,
Ne ölü ağaç gölgelik verir, ne cırcırböceği teselli,
Ne de kuru taş su sesi. Sadece
Bu kızıl kayanın altında var gölge,
(Gel gir bu kızıl kayanın gölgesi altına) ,
Sabahları uzun adımlarla ardından yürüyen gölgenden de
Akşamları seni karşılamak için çıkan gölgenden de
Farklı bir şey göstereceğim sana;
Sana bir avuç toz topraktaki korkuyu göstereceğim.

Frish weht der Wind
Der Heimat zu,
Mein Irish kind,
Wo weilest du?
‘’ Bana sümbüller verdin ilk bir yıl önce;
Sümbül kız dediler bana.’’
-Ama geç vakit döndüğümüzde sümbül bahçesinden
Kolların doluydu, saçların ıslak, konuşamıyordum ben,
Fersizdi gözlerim, ne diriydim ne ölü,
Hiç bir şey bilmiyordum,
Bakıyordum ışığın kalbine, sessizliğe.

Öd’ und leer das Meer.
Ünlü kahin Madam Sosostris,
Her ne kadar fena halde üşütmüşse de,
Bir deste şirret kartla,
Avrupa’daki en akıllı kadın olarak tanınmıştır. İşte
Senin kartın bu, dedi, Fenikeli Boğulmuş Asker,
(Bak, şu inciler onun gözleriydiler!)
Bu, Belladona, Kayalıklar Leydisi,
Leydisi tüm ahvalin.
Bu, üç değnekli adam, bu, Talih Çarkı,
Ve işte bu da tek gözlü tüccar
Ve bu boş olan da onun sırtında taşıdığı şey,
Ve yasaktır onu görmem. Asılmış Adam’ı
Bulamıyorum. Suda ölümden kork.
Çember içinde yürüyen bir kalabalık görüyorum.
Teşekkürler. Bayan Equitone’u görürsen,
Horoskopu kendim götüreceğim ona, öyle söyle:
Bu günlerde çok dikkatli olmak lâzım.

Gerçekdışı kent.
Onca kalabalıklar aktı Londra Köprüsü üstünde
Düşünmemiştim oncasını çürüttüğünü ölümün.
Kısa ve seyrek iç çekişlerdi nefesler,
Ayaklarının önüne sabitlemişti gözlerini herkes.
Aktılar tepeye ve William Caddesi’nden aşağıya
Saint Mary Woolnoth’a, Dokuz’un son vuruluşundaki ölü sesle
Saatlerin durdurulduğu yere doğru.
Orada tanıdık birini gördüm ve durdurdum bağırarak,
‘’Stetson! Sen, Mylae’da gemilerde, o yanımda olan!
Geçen sene bahçene diktiğin ceset,
Filizlenmeye başladı mı? Çiçek açacak mı bu sene?
Yoksa bozdu mu yatağını ani don?
Oradan uzak tut köpekleri, dostturlar insanlara,
Yoksa tırnaklarıyla eşip tekrar çıkarırlar onu!
You! Hypocrite lecteur! –mon semblable,- mon frêre! ’’

T.S. ELIOT
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
2 Mayıs 2017       Mesaj #6
perlina - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  eliot thomas.jpg
Gösterim: 872
Boyut:  50.7 KB

Ad:  EEEE.jpg
Gösterim: 498
Boyut:  78.9 KB

Ad:  ELİOT t.jpg
Gösterim: 877
Boyut:  71.9 KB

Ad:  eliot.jpg
Gösterim: 581
Boyut:  50.6 KB
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
2 Mayıs 2017       Mesaj #7
perlina - avatarı
Ziyaretçi

Little Gidding (T.S. Eliot'un 'Dört Kuartet'inden Dördüncüsü)


- I -
Zemherinin baharı kendine özgü bir mevsimdir
Gün batımıyla sırılsıklam olsa da ebedidir,
Kutupla dönence arasında, zamanda gerilmiştir.
O kısa gün en aydınlık iken, kırağıyla ve ateşle,
Geçici güneş alazlanır buzda, gölette ve hendeklerde,
Yüreğin sıcaklığı olan rüzgârsız bir soğukta,
Yansıtarak suyun aynasında
Körlük olan bir kamaşmayı öğleden hemen sonra.
Ve dalın alevinden, ya da maltızdan, parıldar daha da şiddetli,
Uyandırır o devinimsiz ruhu: rüzgâr yok, fakat Pentekost ateşi
Yılın o karanlık zamanında. Erimekle donmak arasında
Titrer ruhun özsuyu. Yoktur toprağın kokusu
Ya da yaşayan bir şeyin kokusu. Bahar zamanıdır bu
Fakat zamanın sözleşmesinde değil. Şimdi karın fani çiçeğiyle
Çalı çitin benzi atar
Bir saatliğine, daha bir apansız
Yazın tazeliğinden, ne filizlenmekte ne de solmakta,
Yeri yok varlığın gelişim planında.
Nerededir o yaz, o tasavvur edilemez
Sıfır yaz?

Bu yoldan gelmişsen,
Muhtemelen bu güzergâhtan geçmişsen
Bu yerden muhtemelen varacağın mekândır işte,
Bu yoldan geçmişsen akdiken zamanı, bulurdun çitleri
Bembeyaz yeniden, Mayıs’ta, şehvetli şirinlikle.
Yolculuğun sonunda aynı olurdu,
Devrik bir kral gibi gelseydin geceleyin,
Gündüz vakti niye geldiğini bilmeden gelseydin,
Aynı olurdu, o çetin yoldan giderken
Ve domuz ağılının ardından dönerken kasvetli ön cepheye
Ve mezar taşına. Ve dönüş nedeni olarak düşündüğün şey
Sadece bir kavkıdır, eğer mümkünse
Sadece amaca ulaşıldığında amacın ayrıldığı
Anlamın bir kapçığıdır.Ya bir amacın yoktur
Ya da tasarladığının bitimi ötesindedir amaç
Ve amacın değişmiştir ona ulaştığında. Dünyanın sonu olan
Başka yerler de vardır, bazıları denizin çenelerinde,
Ya da karanlık bir gölün üzerinde, bir çölde ya da bir kentte –
Fakat en yakını burasıdır, mekânda ve zamanda,
Şimdi ve İngiltere’de.

Bu yoldan geldiysen,
Herhangi bir güzergâhtan geçtiysen, nereden başladıysan,
Hangi saatte ya da hangi mevsimde,
Hep aynı olurdu: bir kenara bırakırdın
Aklı ve fikri. Doğrulamak için burada değilsin,
Kendini eğitmek, ya da doyurmak için merakını
Ya da bildiri iletmek için. Duanın geçerli olduğu
Burada diz çökmek için varsın. Ve sözcüklerin dizgesinden,
Dua eden zihnin bilinçli uğraşısından,
Ya da yakaran sesin tınısından daha fazla bir şeydir dua.
Ve ölmüşler yaşıyorken ne söyleyemedilerse,
Söyleyebilirler sana, ölmüş olmak: Ölünün iletişimi
Ateşle dillenmiştir yaşayan lisânın ötesinde.
Burada, zamansız anın kesişme noktası
İngiltere’dir ve başka yer değil. Asla ve daima.

- II -
Yaşlı bir adamın yenindeki kül
Yanmış güllerin bıraktığı bütün küldür.
Havada dönüp duran toz
İşaretler hikâyenin bittiği yeri.
Teneffüs edilen toz bir evdi –
Duvarlar, ahşap kaplama ve o fare,
Umudun ve umutsuzluğun ölümüdür
Havanın ölümüdür bu.

Taşkın ve kuraklık vardır
Gözler üstünde ve ağızda,
Ölü su ve ölü kum
Çekişirler üstün gelmek için.
Kavrulup hiçleşmiş toprak.
Şaşkınca bakar çabalamanın boşunalığına,
Neşesiz kahkahalar atar.
Toprağın ölümüdür bu.

Su ve ateş takip eder
Kenti, merayı ve yabani otu.
Su ve ateş alaya alır
Yadsıdığımız özveriyi.
Su ve ateş çürütecek
Unuttuğumuz mahvolmuş temellerini
Tapınağın ve koronun.
Suyun ve ateşin ölümüdür bu.

Sabah öncesi belirsiz saatte
Sonsuz gecenin bitimine yakın
Bitimsizin tekrarlanan bitiminde
Titreşen dilli o karanlık kumru geçtikten sonra
Eve dönüşünün ufku altında
Ölü yapraklar hâlâ teneke misali hışırdarken
Asfalt üstünde başka ses yokken
Üç bölge arasından yükselirken duman
Yürüyen, yolda oyalanan ve telaşlı birine rastladım
Metal yapraklar misali üfürülmüştü yanıma doğru
Kentsel tan yeli önünde direnmeksizin.
Ve anlamlı incelemeyle meydan okuduğumuz
Yere çevrilmiş yüze bakarken
Sönen alacakaranlıkta ilk karşılaşılan yabancıda
Tanıdığım, unuttuğum, hem birini hem de nicesini
Yarı yarıya hatırladığım bazı ölü ustaların apansız bakışını
Yakaladım; o kahve kızarığı simalarda
Bileşik bir hayaletin aşina gözleri
Hem samimiydi hem de tanınmazdı.
Sonra çifte bir rol üstlendim, ve bağırdım
Ve duydum başka bir sesin bağırdığını: “Ne? Burada mısın? ”
Olmasak bile. Hâlâ aynıydım ben,
Bilerek kendimi ancak başka biri olarak –
Ve hâlâ biçimlenen bir yüzdü O; önlerinden giden
Sözcükler tanımayı zorunlu kılmaya yetiyordu yine de.
Ve böylece, sıradan yele itaatkâr,
Birbirlerini yanlış anlamak için çok yabancı,
Öncesiz ve sonrasız, hiçbir yerle karşılaşmanın
Bu kesişme noktasında zamanın, uyum içinde,
Adımladık kaldırımları bir ölüm devriyesi olarak.
Dedim ki: “Hayrete düşmem kolaydır,
Gene de kolaylık hayretin nedenidir. Bu yüzden konuş:
Kavramayabilir, anımsamayabilirim”.
Ve O dedi ki: “Can atmıyorum tekrarlamaya
Unuttuğun düşüncelerimi ve kuramımı.
Bu şeyler amacına ulaştı: rahat bırakalım onları.
Seninkileri de öyle, ve dua et ki bağışlansınlar
Başkalarınca, dua ettiğim gibi senin hem kötüyü
Hem de iyiyi bağışlaman için. Geçen mevsimin meyvesi
Yenmiştir ve doymuş hayvan tekmeleyecek boş kovayı.
Çünkü geçen yılın sözcükleri geçen yılın diline değgindir
Ve gelecek yılın sözcükleri bekler başka bir sesi.
Fakat, o geçit şimdi herhangi bir engel oluşturmazken
O yatıştırılmaz ve gezgin ruha
İki dünya arasında daha bir benzer birbirine,
Böylece bulurum asla söylemeyi düşünmediğim sözcükleri
Yeniden dolaşmayı asla düşünmediğim sokaklarda
Terk ettiğimde bedenimi uzak bir sahilde.
Derdimiz hitâbet olduğundan, ve hitâbet bizi
Kabilenin lehçesini saflaştırmaya sevk ettiğinden
Ve songörüyle öngörüye zorladığından zihni,
İfşa etmeliyim yaşlılık için saklanmış armağanları
Taçlandırmak için ömür boyu süren çabanı.
Önce, süresi dolmuş hissin o soğuk ovuşturması
Büyüsüz, hiç vaatte bulunmaksızın,
Fakat gölge meyvenin kekre tatsızlığı
Beden ve ruhun parçalanmaya başlaması misali.
İkincisi, gazabın bilinçli güçsüzlüğü
İnsan budalalığında, ve eğlendirmeyen
Kahkahanın incitmesi.
Ve nihayet, yaptığın, olduğun her şeyin
Tekrarlanmasının buruk acısı;
Motiflerin utancı
Geç açığa çıkmış, ve başkalarına zarar vererek
Yapılmış ve kötü şeylerin farkına varma
Ki bir zaman fazilet alıştırması olarak görürdün bunu.
Derken budalaların onaylaması cızlatır yüreği, ve lekelenir onur.
Yanlıştan yanlışa çileden çıkmış ruh
Başlar, bir dansçı gibi, ölçüyle yönelmen gereken
Arıtan ateşle onarılmadıkça.
Ağarıyordu gün. Biçimsizleştirilmiş caddede
Bıraktı beni, bir çeşit veda selâmıyla,
Ve yitip gitti üflenirken o boru.

- III -
Üç durum vardır ki sıklıkla birbirlerine benzer
Gene de farklıdırlar büsbütün, aynı çalı çitte büyürler:
Kendine ve eşyalara ve kişilere bağlılık, çözülmüşlük
Kendinden ve eşyalardan ve kişilerden; ve, büyür arasında onların,
Kayıtsızlık ki ölümün hayatı andırması gibi andırır diğerlerini,
İki hayat arasında olmak – çiçeklenmeden, arasında
Canlı ve ölü ısırganın. Budur hafızanın kullanımı:
Kurtuluş için – sevginin azı değil fakat arzunun ötesinde
Genişlemesidir sevginin, ve böylece hem gelecekten
Hem de geçmişten kurtuluş. Böylelikle, bir ülkeyi sevmek
Kendi eylem alanımıza bağlılıkla başlar
Ve o eylemin çok az önem taşıdığını bulmaya gelir
Asla önemsiz olmasa da. Tarih kölelik olabilir,
Özgürlük olabilir tarih. Bak, şimdi yitip giderler,
O yüzler ve yerler, onları sevmiş olan benlikle birlikte,
Yeniden canlandırmak, yüceltmek için, başka bir örüntüde.

Günah Gereklidir, fakat
Her şey iyi olacak, ve
Her şeyin usulü iyi olacak.
Yeniden düşünürsem bu yeri,
Ve insanları, hepsi de övgüye değmez,
Yakın akraba ya da lütuf değil,
Fakat bazı tuhaf yetenekler,
Hepsi ortak bir yetenekten almış payını,
Birleşmişler onları ayıran çatışmada;
Gece inerken düşünürsem bir kralı,
Üç adamı, ve nicelerini, darağacında
Ve bir kaç tane ölü unutulmuş
Başka yerlerde, burada ve yurtdışında,
Ve onlardan biri kör ve suskun ölmüş,
Niçin onurlandırmalı bu ölmüş adamları
Ölmekte olan diğerlerinden fazla?
Tersine çalmak değildir o çanı
Ne de bir Gül’ün hayaletini çağıracak
Bir büyü de değildir.
Diriltemeyiz eski hizipleri
Onaramayız eski siyasetleri
Ya da takip edemeyiz kadim bir trampeti.
Bu adamlar, ve onlara direnenler
Ve onların direndiği
Kabullenirler sessizliğin anayasasını
Ve tek bir partide toplaşırlar.
Ne miras kalmışsa bize talihlilerden
Aldık yenilmiş olanlardan
Bize bırakacakları – bir simge:
Ölümde kusursuzlaştırılmış bir simge.
Ve her şey iyi olacak ve
Her şeyin usulü iyi olacak
Motifin arınışıyla
Yalvardığımız yerde.

- IV -
Alçalan kumru yarar havayı
Dehşetin akkor aleviyle
Günahtan ve hatadan arınmayı
Bildirir o alevin dilleri.
Tek umut, aksi takdirde umutsuzluk
Yatar ölü yakma odunlarının seçiminde -
Kurtulmak için ateşten ateşle.

Öyleyse kim tertipledi azabı? Sevgi.
İnsan gücünün çıkaramayacağı
Dayanılmaz ateş gömlekleri
Dokuyan ellerin ardındaki
O bilinmedik İsim’dir Sevgi.
Sadece yaşarız biz, sadece iç çekeriz
Tüketilerek ya ateşle ya da ateşle.

- V -
Başlangıç dediğimiz çoğunlukla bitiştir
Bitirmek başlangıç yapmaktır
Başladığımız yerdedir bitiş. Ve doğru olan
Her bir deyim ve cümle (her sözcük yerli yerindedir,
Başkalarını desteklemek için alır yerini,
Söz ne sıkılgandır ne de fiyakalı,
Eskinin ve yeninin kolay bir tecimi,
Bayağılaşmadan o sıradan hatasız sözcük,
Resmi sözcük titizdir fakat ukala değil,
Birlikte dans eden arkadaş grubu)
Her deyim ve her cümle bir bitiştir ve bir başlangıçtır,
Her şiir bir mezar yazıtı. Ve her eylem
Parsele doğru bir adımdır, ateşe, denizin gırtlağı dibinde
Ya da okunaksız taşta: ve orada başlarız.
Ölenlerle ölürüz:
Bak, göçüp giderler, ve biz onlarla gideriz.
O ölüyle doğduk:
Bak, geri dönerler, ve bizi birlikte getirirler.
Gülün anı ve porsukağacının anı
Eşit uzunluktadır. Tarihsiz bir halk
Kurtarılmamıştır zamandan, çünkü zamansız anların
Bir örüntüsüdür tarih. Ve böylece, kısılırken ışık
Bir kış ikindisinde, sapa bir küçük kilisede
Tarih şimdi ve İngiltere’dir.

O Sevgi’nin eskiziyle ve bu Çağrı’nın sesiyle
Bırakmayacağız araştırmaya yapmayı
Ve bütün araştırmalarımızın bitimi
Başladığımız yere ulaşacak
Ve sanki ilk kezmiş gibi orayı tanıyacak.
Bilinmez, anımsanmayan kapı aracılığıyla
Ulaşmak en son keşfedilecek toprağa
Başlangıçtaki gibi;
En uzun ırmağın kaynağında
Saklı çağlayanın sesi
Ve elma ağacındaki çocuklar
Tanıdık değil, çünkü aranmamışlardı
Fakat işitilmişlerdi, yarı işitilmiş, o denizin
İki dalgası arasındaki o dinginlikte.
Çabuk şimdi, burada, şimdi, hep –
Tastamam yalınlığın bir durumu
(Her şeyden daha az değil fiyatı)
Ve her şey iyi olacak ve
Her şeyin üslubu iyi olacak
Ateşten diller katlandığında
Taçlanmış ateş düğümü içine
Ve ateş ve gül birdir.

T.S.Eliot (1888-1965)
(1948 yılı Nobel Edebiyat Ödülü sahibi) .
Çeviren: İsmail Haydar Aksoy


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
4 Mayıs 2017       Mesaj #8
Safi - avatarı
SMD MiSiM

ELİOT (Thomas Stearns)

Ad:  1.jpg
Gösterim: 728
Boyut:  26.1 KB

amerikan asıllı İngiliz şair
(Saint Louis, Missouri, 1888 -Londra 1965)

Harvard’da, Sorbonne'da, Oxford'da felsefe, ruhbilim, sanskritçe ve pali dili öğrenimi gördü; İngiltere'ye göç eder etmez, başka bir uygarlık imgesi, canlı bir mit aradı. Kalabalık içindeki insanın ölgünleşmesinı ve karıkatürsü bir erdişiliğin acı alaylara konu olmasını dile getirdi (The Love Song of J. Alfred Prufrock, 1911). Denemelerinde (Essays on poetry and criticism, 1920), kendini yeterli sanan bütün akımlara karşı, Elizabeth döneminin ve "metafizik’’ şairlerin dramatik lirizmini savundu. Çorak ülke (The Waste Land, 1922) adlı yapıtında, kurguyu kullanarak ve ölçülü bir lirizmle içimizdeki donmuşluğu ve toplumsal kısırlığı, değerlerin insanı yeni bir hamleye götürebilecek çözülüşünü anlattı. Yeni doğan faşizme kendini kaptırınca, görüşlerinde de bir sertleşme oldu; bu İngiliz katoliği, bu kralcı, klasik ölçülerin bu savunucusu tekrar olumsuz coşkulara yöneldi (Ash Wednesday, 1930). Four Ouartets (1935-1943) adlı yapıtında kurtuluşu geçmişe ve geleneğe sıkı sıkı bağlanmakta aradı.

Lirik bir trajedi olan Katedralde cinayet’te (Murder in the Cathedral, 1935), uzlaşmaya girmeyen, ödün vermeyen bir inanç uğruna çekilen acıyı övdü. The Family Reunıon (1939) ile The Cocktail Party’de (1950) burjuva bir aile ortamında inanç sorununu ele aldı. Etkili bir yayımcı, The Egoist dergisinin yazarı The Criterion'un (Londra, 1922) kurucusu olan Eliot'un, eleştiri ve ideoloji alanlarında büyük bir etkisi oldu (The Use ot Poetry and the Use of Criticism [Şiirin kullanımı, eleştirinin kullanımı], 1933; The idea of a Christian Society [Hıristiyan toplumu düşüncesi], 1939; Poetry and Drama [Şiir ve tiyatro], 1951). Her ne kadar çare olarak önerdiği inanç ve düzenle her şeyin yoluna gireceğine inanmak pek olanaklı değilse de, Eliot' un şiiri gene de zamanımızın umutsuzluğuna en iyi tanıklık eden şiirdir (1948 Nobel ödülü).

Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

13 Ağustos 2015 / Misafir Siyaset ww
19 Mayıs 2012 / Jumong Spor ww
8 Ekim 2008 / asla_asla_deme Edebiyat ww
23 Haziran 2012 / buz perisi Bilim ww
18 Haziran 2012 / buz perisi Sanat ww