Arama

Ezop (Aisopos)

Güncelleme: 30 Temmuz 2016 Gösterim: 144.226 Cevap: 7
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
15 Ekim 2008       Mesaj #1
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın

Aisopos

Ad:  ezop1.jpg
Gösterim: 2008
Boyut:  36.1 KB

EZOP olarak da bilinir
Sponsorlu Bağlantılar
Eski Yunan fabllarını derlediğine inanılan, ama gerçekte yaşamadığı hemen hemen kesin olan yazara geleneksel olarak verilen ad.

Geçmişte, Aisopos’un gerçekten yaşadığını kanıtlamaya yönelik çeşitli savlar öne sürülmüştür. İÖ. 5. yüzyılda Herodotos, Aisopos’un İÖ 6. yüzyılda yaşamış bir köle olduğunu söylerken, İS 1. yüzyılda da Plutarkhos, İÖ 6. yüzyılda Lidya kralı Kroisos’un danışmanı olduğunu ileri sürmüştür. Bir görüşe göre Trakyalı, daha sonraki bir görüşe göre ise Frigyalıdır. İS. 1. yüzyılda Mısır’da kaleme alınmış bir yaşamöyküsü, Aisopos’un Samos (Sisam) Adasında bir köle olduğunu, serbest bırakıldıktan sonra Babil’e giderek Kral Lykurgos’un sarayına kâhin olarak girdiğini ve Delphoi’de öldüğünü belirtir.

Aisopos büyük olasılıkla, hayvanlar çevresinde gelişen fablları bir yazara dayandırmak kaygısıyla uydurulmuş bir addır. “Aisopos masalı” deyişi zamanla “fabl”la eşanlamlı olmuştur. Fabllar anlatılan öyküden çok, bundan çıkartılan ders açısından önemlidir.

Aisopos’a yakıştırılan ilk fabl derlemesi İÖ 4. yüzyılda Phaleron’lu Demetrios tarafından ortaya çıkarılmış, ama İS 9. yüzyıldan sonra kaybolmuştur. Aisopos’a dayandırılan bir başka derleme İS 1. yüzyılda Roma’da Phaedrus tarafından gerçekleştirilmiştir.
Fablların yazıya geçirilmesi, anlatıcıların öyküleri el altında bulundurarak rahatça kullanma isteğine bağlanabilir.
Phaedrus öncesinde Aisopos öyküleri birer edebiyat ürünü olarak değerlendirilmezdi. Phaedrus’un öyküleri ele alışı, sonraki yazarların bu öyküleri kullanma biçimini, özellikle de 17. yüzyıl Fransız şair ve fabl yazan La Fontaine’i önemli ölçüde etkilemiştir.

Aisopos’un yapıtlan Türkçede çeşitli başlıklar altında yayımlanmıştır. Bunlar arasında Nurullah Ataç’ın Masallar (1945, 1949, 1974) ve Tarık Dursun K.’nın (Ezop Masalları, 1982, 1984) çevirileri de vardır.

kaynak: Ana Britannica

Son düzenleyen Safi; 30 Temmuz 2016 20:19
Biyografi Konusu: Ezop (Aisopos) nereli hayatı kimdir.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
18 Aralık 2008       Mesaj #2
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Ad:  ezop.jpg
Gösterim: 3630
Boyut:  18.8 KB

Aisopos


(Esopos okunur) (Ezop olarak bilinir)
Sponsorlu Bağlantılar
(İ.Ö. 6. yüzyıl)
Yunanlı fabl yazarı.

Yaşamı üzerine çok az bilgi vardır. Trakyalı ya da Frigyalı olduğu söylenen Aisopos'un gerçekten yaşayıp yaşamadığı, daha Antik ve Orta Çağ'da tartışma konusu olmuştur. Yunanlı tarihçi Heredot'a göre Aisopos, Sakız Adası'nda yaşayan Iadmos adında birinin kölesiymiş. Efendisi kendisine özgürlüğünü bağışladıktan sonra, rahiplerce haksız yere suçlanmış ve ölüm cezasına çarptırılmış, Delphi'de kayalıklardan aşağı atılarak öldürülmüş.

Aisopos, fabllerini düzyazı biçiminde derlerken çok eski bir sözlü gelenekten yararlandı; fabllerin çoğu Antik Yunan kültürünün birikimiydi, birçoğu da yabancı köleler ve gezgin masalcılarca Anadolu ve Yunanistan'a getirilmişti. Platon, onları Sokrates'in şiirleştirdiğini söylemiştir. Bildiğimiz en eski yazılı derleme, İ.Ö. 4. yüzyılda Atinalı devlet adamı Dimitrios'un yine düzyazı olarak kaleme aldığı yapıttır, ama elimize geçmemiştir. Bugün elimizde bulunan Aisopos fablleri, İ.Ö. 2. yüzyılda şair Babrius'un Yunanca; şair Phaedrus ve Avianus'un (İ.S. 1. ve 4. yüzyıllar) Lâtince yapıtlarına dayanır. La Fontaine, Lessing, Krilov gibi yazarlar bu fabllerden esinlenmişlerdir. Aisopos'un fabllerindeki kişiler genellikle hayvanlardır ve her birinin belirli bir niteliği vardır: Aslan güçlü, tilki kurnaz, kartal gururlu, eşek alıktır. Hayvanla insanın da karşı karşıya geldiği olur. Fabllerin dili yalın ve süssüzdür. Bütün öykülerde hayvanlar değişmeyen bir karaktere sahiptir. Bu da onların değişik tipte bireylerin simgesi gibi alınmasına yol açmıştır. Tüm fabllerde insan sağduyusunun, halkın ortak bilgeliğinin dile geldiği görülür. "Aisopos Masalları" Nurullah Ataç, Tarık Dursun K. vd. yazarlarca Türkçeye çevrilmiştir.

Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & MsXLabs

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 30 Temmuz 2016 15:52
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
31 Mart 2009       Mesaj #3
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye

AİŞOPOS ya da EZOP


yunan masalcı
(İ.Ö. VII. yy. - VI. yy.)

Aisopos'un kambur, ama zeki bir frigyalı köle olduğu, azat edildikten sonra Doğu’ya birçok yolculuk yaptığı söylenir. Onunla ilgili olarak anlatılan birçok fıkra, XIV. yy.'da yunanlı rahip Planudes tarafından Aisopos'un hayatı adlı kitapta bir araya getirildi. Atinalılar'ın İ.Û. V. yy.'ın sonlarından beri bildiği kısa masallar bu yarı efsanevi yazara atfedilirdi. Konusunu halktan alan ve hayvanların başrolü oynadığı bu masallarda, küçük sade hikâyecikler aracılığıyla pratik ahlak dersleri verilir. Hıristiyanlık çağına doğru Aisopos masallarını Babrias dizeler halinde yazdı. Phaedrus, ortaçağ masalcıları ve daha sonra da transız yazar La Fontaine bundan esinlendiler.

—İkonogr. Masalcının heykelleri arasında en tanınmışı, çok gerçekçi bir ilkçağ büstüdür (Villa Albani, Roma). Velâsquez, Aisopos’u Menippos ile birlikte gösterir (Madrid). Bu tablo Goya tarafından ofort olarak yeniden yapıldı.

Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 30 Temmuz 2016 16:00
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
31 Mart 2009       Mesaj #4
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Ad:  ezop2.jpg
Gösterim: 1448
Boyut:  36.9 KB
Fabl, öğüt ya da ders vermek için anlatılan, kahramanları hayvan­lardan seçilmiş kısa bir öyküdür. En ünlüfablleri Ezop adında bir Yunanlı'nin anlattığı bilinmektedir.

Ezop'un İÖ 7. yüzyılın sonunda ve 6. yüzyılın başında yaşamış olduğu sanılmakta­dır. Atinalılar'ın nefret ettiği Pisistratus adlı kralın hüküm sürdüğü dönemde Ati­na'ya giden Ezop'un, gelecek yeni bir kralın eskisini aratacağını göstermek için Atinalılar'a "Kral Arayan Kurbağalar" ma­salını anlattığı söylenir.

Masal şöyledir:
Bir zamanlar başlarında kimse bulunmadığı için rahatları kaçan kurbağalar, tanrı Zeus'a başvurarak ondan kendilerini yönetecek bir kral istemişler. Zeus böyle bir istekte bulun­manın budalalık olduğunu, çünkü kralsız da pekâlâ kendi kendilerini yönetebileceklerini düşünüyormuş. Göle bir kütük fırlatarak, "Alın, işte kralınız," demiş.

Kurbağalar kütüğün suya çarpınca çıkardığı sesten ürkerek önce sağa sola kaçışmışlar. Sonra kütüğün kımıldamadığını görünce ya­vaş yavaş yaklaşmışlar, giderek yüreklenip üzerinde hoplayıp zıplamaya başlamışlar.

Aslında düşledikleri böyle bir kral değil­miş. Bu yüzden yeniden Zeus'a çıkarak bu işe yaramaz kralın yerine doğru dürüst bir kral göndermesini istemişler. İkide bir rahatsız edilmek Zeus'un hiç hoşuna gitmiyormuş. Bu kez kurbağalara krallık etmesi için bir leylek göndermiş. Leylek göle varır varmaz, gaga­sıyla yakaladığı kurbağaları birer birer yutma­ya başlamış. Bu masalla Ezop Atinalılar'a, yeni gelecek bir kralın eskisini aratacağını, sahip olduklarıyla yetinip fazla yakınmama­ları gerektiğini anlatmak istiyormuş.

Ezop'a ilişkin çeşitli söylentilerden biri onun özgürlüğünü kazanmış bir köle olduğu ve sonradan krallara akıl hocalığı ettiği yolun­dadır.

Ezop'un masalları başlangıçta yazılı değil­di. Yaşlılar bildikleri masalları gençlere anla­tır, bunlar kulaktan kulağa dolaşırdı. Filozof Sokrat'ın hapisteyken bazı masalları koşuk biçimine getirdiği söylenir. İÖ 4. yüzyılda Demetrios adında bir Yunanlı fablleri toplu hale getirmiş, İS. 1. yüzyılda ise fabller Latince'ye çevrilmiştir. Fabllerde çeşitli bilgi­ler de vardır. Hayvanların özelliklerini öğre­tirken, insanların kendi kendilerini tanımala­rına yardımcı olurlar. Fabller Fransız yazar La Fontaine gibi pek çok yazarı etkilemiştir. Ezop'un herkesçe bilinen ünlü fablleri arasın­da "Tilki ve Üzümler", "Kuzu Postu Giyen Kurt", "İnatçı İki Keçi"yi sayabiliriz.

MsxLabs & Temel Britannica
Son düzenleyen Safi; 30 Temmuz 2016 17:33
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Şubat 2011       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Ezop (Yunanca: Aisopos)


Fabl, öğüt ya da ders vermek için anlatılan, kahramanları hayvanlardan seçilmiş kısa bir öyküdür.
En ünlü fablları Ezop adında bir Yunanlının anlattığı bilinmektedir.

Ezop’un İÖ 7. yüzyılın sonunda ve 6. yüzyılın başında yaşamış olduğu sanılmaktadır. Atinalıların nefret ettiği Pisistratus adlı kralın hüküm sürdüğü dönemde Atina’ya giden Ezop’un, gelecek yeni bir kralın eskisini aratacağını göstermek için Atinalı-lar’a “Kral Arayan Kurbağalar” masalını anlattığı söylenir.
Ezop’a ilişkin çeşitli söylentilerden biri onun özgürlüğünü kazanmış bir köle olduğu ve sonradan krallara akıl hocalığı ettiği yolundadır.

Ezop’un masalları başlangıçta yazılı değildi. Yaşlılar bildikleri masalları gençlere anlatır, bunlar kulaktan kulağa dolaşırdı. Filozof Sokrat’ın hapisteyken bazı masalları koşuk biçimine getirdiği söylenir. İÖ 4. yüzyılda Demetrios adında bir Yunanlı fablları toplu hale getirmiş, IS 1. yüzyılda İse fabllar Latince’ye çevrilmiştir. Fabllarda çeşitli bilgiler de vardır. Hayvanların özelliklerini öğretirken, insanların kendi kendilerini tanımalarına yardımcı olurlar. Fabllar Fransız yazar La Fontaine gibi pek çok yazan etkilemiştir.

Aisopos (Ezop),
hayvanlarda gözlemlediği davranış ve ilişkilerden yola çıkarak ilginç bulduğu olayları, durumları işleyerek; insanlar arasındaki çelişki ve çatışmalara dikkat çekerek, insanlığın içinde bulunduğu duruma ayna tutmuştur. Ezop Masalları Yunan klasiklerinden biridir. Dünya klasikleri arasında önemli bir yere sahiptir. Dünyada en çok tanınan klasiklerden birisi olduğu söylense de bu durum bir abartı sayılamaz. Bazı söyleşilerde Ezop’tan masalların anlatıldığına tanık olmuşuzdur. Çoğu kişi Ezop masallarını okumuş veya dinlemiştir. Hangimizin dağarcığında “İnatçı İki Keçi” masalı yoktur ki? Çocukluk yıllarımızda, ilköğretim sıralarında bu masalı okuyup sevmişİzdİr. Ezop bir aydınlanmacı yazar; kitabı, ‘Aydınlanma Kitaplığımızın başat eserlerindendir.

Kitapta eleştirici, sorgulayıcı bir tavır ve mantık egemen. Kitaptaki masalların çözümlemesi yapıldığında bunu anlamak kolaylıkla mümkün. Anlatılan masalların insanları düşünmeye ve yorumlamaya davet ettiği açık. Arif olan anlar duygu ve düşüncesiyle hareket edilmiş, insanlığın durumu evrensel düzeyde tartışılmıştır.

EZOP MASALLARI


Ad:  fabl.jpg
Gösterim: 1501
Boyut:  30.8 KB

HOROZ İLE TİLKİ


Bir çiftlikte güzel bir horoz yaşıyordu. Horoz her sabah çiftliğin yakınındaki bir ağaca çıkar, güzel sesiyle… Ü!…ürü!… ü!… ürü!… ü!… diye öter. Çiftlikteki hayvanları uyandırırdı. Çiftliğin yakınında bir de tilki yaşıyordu. Tilki horozun sesini duydukça, onu yemeyi içinden geçirir,nasıl yakalayacağını hesaplardı. Tilki her sabah horozun sesini duyar duymaz yatağından kalkar, horozun çıktığı ağacın altına gelir, horozu ağaçtan indirmek için çeşit çeşit dil dökerdi. Bir gün kurnaz tilki horoza:
– Sesiniz ne kadar güzel horoz kardeş. Tüyleriniz renk renk pırıl pırıl. İbiğiniz kralların tacı gibi başınızı süslüyor. Sanırım bu dünyada sizin kadar güzel bir hayvan yoktur. Sizin gibi yakışıklı bir arkadaşım olmasını çok isterdim. Benimle arkadaş olmaz mısınız? Tilkinin bu davranışlarından çok rahatsız olan, ondan kurtulmak isteyen horoz bir kurnazlık düşündü.
– Niçin olmayayım. Ben de sizin gibi kurnaz bir arkadaşım olsun isterim. Yalnız bir önerim olacak. Benim Karabaş adında çok samimi bir arkadaşım köpek var. Onu da aramıza alalım. Üç dost oluruz. O da çok azgın ve yırtıcı bir hayvandır. Bizi korur. Dilerseniz Karabaşı hemen çağıralım gelsin, der.
Kurnaz tilki:
– Hayır bu işi yarına bırakalım. Bugün benim çok işim var, deyip gider. Gidiş o gidiş. Bir daha artık hiç gelmez. Bundan sonra da horoz rahat rahat ağaçta ötmesine devam eder.

TİLKİ İLE ÜZÜMLER


Tilki çok acıkmış ve bir bağa girmiş. Üzümlerin iştah açıcı görüntülerine bakarak, karnını doyurmak İstemiş. Ancak, bîr türlü yetişip de, o güzelim üzümlerden koparıp yiyememiş. Bu sefer de, “önemli değil canım, nasıl olsa hepsi ekşiydi” demiş.
Elde edemediğimiz bir şeyi kötülemek, çok kolaydır.

ADAM İLE ASLAN


Bir adam ile bir aslan birlikte yolculuk ediyorlarmış. Hangisinin daha cesur ve güçlü olduğu konusunda tartışmaya başlamışlar. Yolda, bir aslanı boğan bir adam heykeline rastlamışlar. “Görüyor musun?” demiş adam, aslana, “Bu heykel, insanın daha üstün olduğunun en iyi kanıtı değil mi?”
“O senin yorumun” diye cevap vermiş aslan, “O heykeli bir aslan yapsaydı, aslanın pençesinde en az yirmi insan olurdu.”

KURT İLE AT


Kurdun biri bir tarladan geçiyormuş, boydan boya arpa görmüş. Kurt ne yapsın arpayı? Yiyemez ki! Bırakıp gitmiş. Yolda Önüne bir at çıkmış. Onu görünce: “Ben de seni arıyordum/’ demiş; “şurada arpa buldum, ama yiyemedim, sana sakladım, bayılırım senin dişlerinin gıcırtısına. Gel, sen ye, ben de seyredeyim.” At kanmamış bu sözlere: “Yahu,” demiş, “ben kurtları bilmez miyim? Sen arpa yiyebil-seydin karnını doyurmak zevkini bırakır da kulaklarının zevkini düşünür müydün?” demiş.
yaratılışlarından kötü olanlar, kendilerine iyilik ediyormuş gibi bir süs verseler de gene kimseyi kandıramazlar,

FİTNECİ ASLAN


Aç aslan bir çayırdaki üç ineği gözüne kesmiş: kesmiş ya, üçünden korkmuş.
“Ben birini parçalarken öbür ikisi bir olur, hakkımdan gelirler sonra.” Diye düşünmüş.”En iyisi,” demiş, “Bunları ben birbirlerinden ayırayım, teker teker paralayım. Daha kolay olur benim için.”
Öyle yapmış aralarına girip fitneyi sokmuş, her birini öbüründen ayırmış. Sonra teker teker tenhada kıstırıp paralamış, yemiş.
(Birlik güçlülük verir. Bir olundu mu düşmanlar çekinir, sokulmaz. Akıllı kişi dediğin, dostlarının, akıl yoldaşlarının yanından ayrılmaz, kopmaz hiç. Güvenli olur.)

ÜRKEK TAVŞAN İLE KURBAĞALAR


Ormanların en korkak hayvanı tavşanmış. Yaprak kımıldasa hemen saklanacak yer ararmış. Ona bu kadar korkak olmaması gerektiğini söylüyorlarmış ama bu sözde pek işe yaramıyormuş. Kendisinden çok daha küçük hayvanların ormanda korkusuzca gezdiğini gören tavşan korkaklığına daha bir üzülürmüş.
Bir gün tavşan ormanda gezintiye çıkmış. Tabii buna gezinti denirse. Korka korka, saklana saklana yüreği ağzına gelerek yürüyormuş ormanda. Tam gölün kıyısına geldiğinde vwırrrakk wırraaakkk diye bağırarak suya atlayan kurbağalar görmüş. Buna çok şaşırmış. Çünkü kurbağalarda kendisinden korktukları için suya atlıyorlarmış. Tavşan o an anlamış ki ormanda kendisinden daha korkak hayvanlarda var.
O günden sonra tavşan korkusunu az da olsa yenmeyi başarmış
Son düzenleyen Safi; 30 Temmuz 2016 16:04
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Şubat 2011       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

EZOP MASALLARI ÖZET


Eski çağlardan günümüze gelen pek çok metin gibi, Aisopos’un masallarının da elimize ilk hallerinden çok farklı bir biçimde ulaşması doğaldır. Atina’da İ.Ö.V.yüzyıldan sonra hemen her yazar ve filozofun övgü ile söz ettiği Aisopos, her hayvan masalının sahibi kabul edilmiştir. Mesela kendisinden çok önce söylendiği bilinen “Kartal ve Tilki” masalı da bunlardan biridir ve İ.Ö.III. yüzyılda Demetrios tarafından kaleme alınan ilk Aisopos derlemesinde yer almıştır. Ancak günümüze kadar ulaşan ilk derleme İ.S.I. yüzyıl tarihini taşır ve Latincedir.
Ad:  ezop3.jpg
Gösterim: 1606
Boyut:  52.9 KB

Sonraki yüzyıllarda da devam eden masal derlemeciliği, manzum ve nesir olmak üzere 350 masala ulaşır. Ne var ki Yunan ve Roma uygarlıklarında sevilen bir anlatı olan hayvan masallarının kimlerin kaleminden çıktığını kesin bir biçimde saptamak mümkün değildir. Ahlaki değerleri öne çıkaran bu masallardaki Hıristiyan inanışından kaynaklanan motifler, masalların çağlar boyunca nesilden nesile, metinden metine aktarıldığının kanıtıdır.

“Hayvan masalları halkın sevdiği bir edebiyat türüdür. Bundan dolayı halkın, hayatta nasıl davranılması gerektiği konusundaki düşünceleri dile getirirler. Bu düşünceler ile Yunan ve Roma filozoflarının ahlak bakımından kusursuz olma çabası ve erdemli davranma ideali konusunda ileri sürdükleri görüşler arasında hemen hiç bir ilgi yoktur. Masal yazarlarının benimsenmesini istediği erdemler, hayatı daha kolay ve rahat hale getiren; kişilerin çıkarlarına uygun düşen, bağlılık, minnettarlık, ılımlı davranma, boyun eğme ve çalışkanlık gibi sosyal erdemlerdir. Masallarda kimi zaman gerçek bir ahlak dersi verilmez; başkalarının davranışlarından çıkarılmış açıkgözlülük ve sakınganlık öğütleri verilir. Bunlar kimi zaman ahlaka aykırı bir nitelik bile taşıyabilir. Ne var ki, bugün için, “Aisopos’un Masalları”, her şeyden önce, insanlığın ortak malı bir bilgeliği dile getiren ve yüzyıllardır kültür alanında etki gösteren klasik belgeler olarak ilgimizi çekiyor”.
Aşağıda bu masallardan seçtiğimiz bazı örnekler var:

Bülbül İle Kırlangıç


Kırlangıç bir gün bülbülü bulmuş, “Bak, ben insanların çatıları altına yuvamı kuruyor, orada yaşıyorum sen niye gelmezsin?” diye sormuş. Bülbül, “Eski dertlerimi hatırlayıp yeniden dertlenmek istemem de onun için ıssız, ücra yerlerde yaşarım”, demiş.
Bir kimseyi bir kere bahtı vurup yaraladı mı, o kimse artık o yerden, gönlünde yara açmış o yerden de kaçmak ister; bu masal onu anlatıyor.

Balıkçı İle İrili Ufaklı Balıklar


Bir balıkçı ağını denizden çekip iri balıkları tutmuş, kumun üzerine sermiş ama ufak balıklar, delikleri arasından kaçıp kurtuluvermişler.
Fukara kısmı bir işten kolayca sıyrılır ama herkeslerin zengin diye bildiği kimseler tehlikeyi çabuk atlatamazlar.

Tilki İle Ejderha


Tilki bir gün uyuyan bir ejderha görmüş: “Boy dediğin böyle olmalı işte!” deyip kendi de onun yanına yatmış, uzamaya çalışmış; o kadar çabalamış ki sonunda geberivermiş.
Kendinden büyüğe benzemeye kalkmanın hali böyle olur işte. Hem umduğuna erişemez, hem de kendi kendini yok eder.

Ayı İle Tilki


Ayının biri, “Ben insanları severim; ölülerini yemiyorum işte,” diye böbürleniyormuş. Bir tilki bunu duymuş; şöyle demiş; “Keşke ölülerini parçalasan da dirilerine dokunmasan’”
Bu masal, iki yüzlülük içinde yaşayan, boşuna böbürlenen gözü doymazların foyasını meydana vurur.

Diogenes İle Kel


Kel kafalının biri yolda köpeksi feylesof Diogenes’i görmüş, başlamış küfürler savurmağa. Diogenes, “Ben de sana uyup ağzımı mı bozacağım? ALLAH korusun! Ben senin saçlarını öveyim. Ne iyi etmişler de o kötü kafanın üstünde durmayıp dökülmüşler!” demiş.
Son düzenleyen Safi; 30 Temmuz 2016 17:33
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
15 Nisan 2011       Mesaj #7
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
"Ezop fabl denen öyküleriyle ünlüdür. Anlattığı öyküler yaşama ilişkin bir öğüt ya da ders verir. Kahramanları ise hayvanlardır. Ezop'un öykülerinde hayvanlar konuşur ve tıpkı insanlar gibi davranır. Öyküden çıkarılacak ders, sonunda okura öğüt biçiminde verilir . Ezop'un en ünlü öykülerinden biri ''Karınca ile Ağustosböceği" dir. Karınca yaz boyunca çalışarak soğuk kış günleri için yiyecek toplar. Oysa ağustosböceği geleceği umursamadan gülüp oynar. Kış gelince karıncanın yiyeceği bol, keyfi yerindedir. Ağustosböceğinin ise bir lokma yiyeceği yoktur. Ezop bu öykü ile, ''Gününü gün edeceğine geleceğini düşün '' demek ister. Ezop'un yaşamına ilişkin çok az şey bilinir. İÖ 620'de doğduğu ve Eski Yunan'da zengin bir adamın kölesi olduğu sanılmaktadır. Adının Y unanca biçimi Aisopos 'tur. Öykülerini insanlara hoşça vakit geçirtmek için anlattığı söylenir. Ezop'un öyküleri İÖ 300 dolayında derlenerek yazıya geçirilmiştir. ''Tilki ile Üzümler'' ve ""Çoban ile Kurt"" bunların en ünlüleri arasındadır ."

KENT FARESİ İLE KIR FARESİ


Eski zamanlarda her nasılsa bir kent faresi ile bir kır faresi arkadaş olmuşlar. Kısa sürede dostlukları ilerlemiş,aralarından su sızmaz olmuş .Gel zaman,git zaman,bir gün kent faresi arkadaşı kır faresini evlerinde yemeğe çağırmış.-Gel de midem bayram yapsın biraz, demiş .Tatlısıyla,tuzlusuyla san bir şölen çekeyim de yedi göbek sülaleme hayır dua et ! Zavallı yoksul kır faresi bu çağrıya çok sevinmiş. Kırk yerde baklavayı, böreği nerede bulsun da yesin fukaracık ? Şölene koşa koşa gitmiş.
Bakmış kent faresi gerçekten görkemli bir masa hazırlamış .Ömründe görmediği yiyecekler bu masada .Kuş sütü bile eksik değil .Kır faresi neyi düşlemişse sofrada onu bekliyor. Hoş beşten sonra ev sahibi kent faresi ,arkadaşı kır faresini sofraya buyur etmiş. Tam yemeğe girişecekleri sırada bir yerden sesler, gürültüler,patırtılar gelmeye başlamasın mı ? Kent faresinin beti benzi atmış, kireç gibi olmuş yüzü .Kısık bir sesle : _Şşşşşşştt, aman! demiş. Kulaklarını dikmiş,çevreyi dinlemiş, sonra duyulur duyulmaz bir sesle : _ Yürü çabuk ,düş ardıma ! demiş kır faresine. Soluk soluğa bir kovuğa dar atmışlar kendilerini _ Kedi mi ? demiş,kır faresi. - Belki,-Yoksa insanoğlu mu ? - O da olabilir. Korkudan yürekleri güm güm ederek beklemişler,beklemişler . Sonunda 'tamam geçti' deyip çıkmışlar ortaya. Kent faresi ezik , boynu eğri:- Haydi buyur kardeş , soğutmayalım yemeklerimizi,demiş . Kır faresi bir arkadaşına bakmış , bir yemeklere... İstemem eksik olsun , demiş. Ben şölenden vazgeçtim. Şimdi yesem bile gönül rahatlığıyla boğazımdan geçmez Korku dağları bekler demişler, doğru demişler . İyisi mi sen kalk bize yemeğe gel .Gerçi senin sofran gibi bir sofra kuramam ama hiç değilse acı soğan kuru ekmek bile yesen ne kedi korkusu duyarsın , ne insanoğlu korkusu . Benim evimde acı soğan tatlılaşır , kuru ekmek ballaşır.
Hür yaşamak , baskı altında yaşmaktan her koşulda iyidir..
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 30 Temmuz 2016 16:06
atarl%u0131peri - avatarı
atarl%u0131peri
Ziyaretçi
22 Aralık 2014       Mesaj #8
atarl%u0131peri - avatarı
Ziyaretçi

Ezop (Yunanca: Aisopos)


İ.Ö. VI. yy'da yaşadığı varsayılan eski Yunan masalcıdır. Kahramanları hayvanlar olan masallarıyla büyük ün kazanmış olan Ezop'un yaşamıyla ilgili bilgiler kesin değildir.

Bir söylentiye göre Trakya'da doğmuş, bir süre köle olarak Samos adasında yaşamış, azat edilince birçok yolculuk yapmış, Delphoi'ye yaptığı yolculuk sırasında bir cinayete kurban gitmiştir.Ancak Ezop'un bugünkü Emirdağ yakınlarında ki Amorium kentinde doğup büyüdüğü de dile getirilmektedir.

Aristotales, Ezop'un yolsuzluktan yargılanan bir siyasetçiyi tilki ile kirpinin öyküsünü anlatarak nasıl savunduğunu şöyle anlatmıştır: Ezop mahkemede "bir tilkinin, başı pirelerle derde girmiş, bir kirpi de onu pirelerden kurtarsın mı diye sormuş, tilki, 'hayır, bu pireler doydu, artık fazla kan emiyorlar. Onları kovalarsan, yerlerine yeni, aç pireler gelir' demiş", dedikten sonra, jüriye dönerek, sözlerini şöyle bitirmiş: "Dolayısıyla saygıdeyer jüri üyeleri, müvekkilimi cezalandırırsanız onun yerine onun kadar zengin olmayan birileri gelir ve sizi daha da beter soyar."

Ezop'un masallarını gerçekten yazdığı yolunda hiçbir kanıt yoktur. Ona mal edilmiş masalların bilinen en eski derlemesi, İ.Ö. IV. yy'da Phaleros'lu Demetrios tarafından hazırlanmış, bu derleme daha sonra, İ.S. I. yy'da Latince olarak Phaedrus, Yunanca olarak Babrios tarafından yeniden kaleme alınmıştır. "Ezop Masalları" daha sonra XVII. yy. Fransız yazarı Jean de la Fontaine'in fabıllarına esin kaynağı olmuştur. Ezop fabl denen öyküleriyle ünlüdür. Anlattığı öyküler yaşama ilişkin bir öğüt ya da ders verir. Kahramanları ise hayvanlardır. Ezop'un öykülerinde hayvanlar konuşur ve tıpkı insanlar gibi davranır. Öyküden çıkarılacak ders, sonunda okura öğüt biçiminde verilir. Ezop'un yaşamına ilişkin çok az şey bilinir. İÖ 620'de doğduğu ve Fabl insanlar arasında geçmekte olan ibret verici olayların, hayvanlar arasında geçen olaylar haline dönüştürülerek anlatılmasıdır. Fabl, hem didaktik, hem de dramatik bir türdür. Latince Fabula kelimesinden gelir; masal, hikaye demektir.Eski Yunan'da zengin bir adamın kölesi olduğu sanılmaktadır. Adının Eski Yunan terimi, Yunanca "Helias"tan dolayı "Helenler" de denen, Yunanistan Yarımadasında yaşayan kavimler ve onların kurduğu eski devlet ve uygarlıkları anlatmak için kullanılır.

Çiftçi bir halk olan Helenler ya da Eski Yunanlılar, tarihlerinin başlangıcında çok sade bir yaşam sürerler, sırtlarına kendilerinin dokuduğu yünden bir gömlek, ayaklarına sığır derisinden çarık giyerlerdi. Köylüler tek bir odadan ibaret olan kulübelerde oturur, evcil hayvanlarla birarada yatarlardı.Yunanca biçimi Aisopos'tur. Öykülerini insanlara hoşça vakit geçirtmek için anlattığı söylenir. Ezop'un öyküleri İÖ 300 dolayında derlenerek yazıya geçirilmiştir. Tilki ile Üzümler ve "Çoban ile Kurt" bunların en ünlüleri arasındadır.Yunan dili. 3000 yıllık bir geçmişi olan Hint-Avrupa dil ailesine ait bir dildir. Antik Yunanca Klasik Yunan uygarlığının dili olarak kullanılmıştır. Modern Yunanca Antik Yunancadan oldukça farklı olmakla beraber köken olarak ona dayanır. Yunanca, Yunan alfabesi kullanılarak yazılır. Modern Yunanca dünyada, çoğu Yunanistan'da yaşayan yaklaşık 12 milyon kişinin anadilidir.
Son düzenleyen Safi; 30 Temmuz 2016 16:06

Benzer Konular

15 Şubat 2012 / Ziyaretçi Cevaplanmış
30 Temmuz 2016 / ödevci Cevaplanmış
9 Nisan 2016 / türkan Cevaplanmış