Arama

Arthur Rimbaud

Güncelleme: 1 Ağustos 2012 Gösterim: 8.524 Cevap: 4
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
15 Nisan 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Arthur Rimbaud
MsXLabs.org & Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar
J. N. Arthur Rimbaud
rimbaud
Doğum tarihi: 20 Ekim 1854
Doğum yeri: Charleville, Fransa
Ölüm tarihi: 10 Kasım 1891
Ölüm yeri: Marsilya, Fransa
Mesleği: Şair
Jean Nicholas Arthur Rimbaud (20 Ekim 1854 – 10 Kasım 1891), Parnas akımının en büyük temsilcilerinden, aykırı Fransız şairdir.

Yaşamı ve Çalışmaları
20 Ekim 1854'te Fransa'nın kuzeyinde Ardenler bölgesinde Charleville kasabasında, Bourbon Sokağı 73 numaralı evde doğar. Subay olan babası Frédéric, annesi Vitalie'yi genç yaşta terk eder. Vitalie Cuif (Rimbaud)'un Roche kenti yakınlarında çiftlik sahibi olan varlıklı bir aileden geliyordu. İlk doğan çocuklarına babanın adı olan Frédéric ismi konulur. Ailenin ikinci çocuğu Arthur, üçüncü çocuğu annesiyle aynı adı paylaşan Vitalie, dördüncü çocuğu Rimbaud'un hayatında önemli rolleri olan Isabelle'dir.
Annenin genç yaşta eşinden ayrılmasının baskısıyla yaşayan Rimbaud 8 yaşında laik bir eğitim sistemi olan Rossat Okulu'na verilir. Daha sonra Sous Les Alleés sokağına taşınırlar ve Sofu olan annesi tarafından dini eğitimde verilen Charleville Koleji'ne verilir. Din dersleri ve Latincesi oldukça iyi olan Rimbaud'a okulda "küçük pis yobaz" adı takılır. Öğretmeni Ariste Lheriter'in destekleri üzerine yazdığı şiire daha çok özenir. O sıralarda Çağdaş Parnasse dergisini okur, Théophile Gauiter, Théodore de Banville, Léon Dierx ve Paul Verlaine gibi şairlerin şiirleriyle tanışır. Charleville'de düzenlenen geleneksel edebiyat yarışmasında birinci olur.
"Öksüzlerin Yılbaşı Armağanları" (Les Etrennes des Orphelins) adlı şiirini Revue Pour Tous dergisine gönderir ve bilinen ilk yazılı şiiri budur. George Izambard ile tanışıp, fikirlerinden etkilenir. "Ofelya", "Demirci", "İzlenim", "Güneş" ve "Ten" gibi şiirleri bu döneme rastlar. Bu sırada çıkan Paris Komünü ayaklanması ve Prusya-Fransa savaşı siyasi çizgisinide belirlemiş olur. Paris'te çıkan La Charge gazetesinde "Üç Öpücük" şiiri yayınlanır. Henüz 16 yaşındayken evden kaçıp Paris'e gider. Bundan sonra evden savaş ortamında 2 kere daha kaçmasına rağmen, perişan hallerde geri döner. Bu sırada Paris'in meşhur kafelerinde şiirler yazıp, çağın sanatı, siyaseti hakkında tartışmalara katılır ve absint içip, afyon yutmaya başlar. En son evden kaçışında, mektup ve şiirle dostluğunu pekiştirdiği dostu Verlaine'nin evine sığınır. Bundan sonraki dönemde yazdığı şiirler olgunluk dönemine ulaşır. 1873'te ilk şiir kitabı "Cehennemde Bir Mevsim" (Une Saison En Enfer) yayımlanır. Verlaine'nin eşiyle arasının açılması ve Rimbaud ile eşcinsel ilişkilerinin başlamasıyla Fransa'da dışlanan ikili Almanya ve Belçika seyahatlerine başlarlar. Verlaine, Rimbaud'u Brüksel'de bir tabanca kurşunu ile yaralamasının ardından, eşcinsel ilişkileri yüzünden başları belaya girer. Verlaine kürek mahkumu olarak hapse atılır, Rimbaud ise serbesttir. 1875'te son kez görüşmelerinden sonra bir daha asla görüşmezler. Bu tarihten sonra da şiir yazmayı bırakır.

Hayatının Son Kısmı (1875-1891)
Rimbaud'nun Mezarı
400pxgrafjeannicolasart

1878'de Marsilya'dan İskenderiye'ye geçer ve bir süre Kıbrıs Larnaka'da Rum, Türk ve Araplara çevirmenlik yapar. Buradaki şirketin kapanmasıyla Afrika'ya yol alır, Habeşistan Harrar bölgesinde, Mısır'ın işgal altında olmasından faydalanıp; kahve, fildişi, deri, ıtır ve zamk üretimi yapan Vianney Bardey firmasında işe başvurur. Asistanlığın yanı sıra silah tüccarlığına başlar, bu işlerden çok para kazanır. Afrika'da geçirdiği günlerde dinini İslam olarak değiştirdiği söylentisi olsa da, somut bir delil yoktur. Daha sonra kalçasında oluşan bir şişlik ve yarayla hastaneye yatar, teşhis Kalça Neoplazmasıdır (bir çeşit kalça kanseri), bu yüzden bir bacağı kesilir. 21 Mayıs'ta annesine yazdığı mektupta hastalığından sinovit, hidrartroz, eklem ve kemik hastalığı olarak bahseder. Bu sırada asker kaçağı olarak arandığı için hasta haliyle zor günler yaşar. Sadece "Jean Rimbaud" ismini kullanır ve kayıtlarda ismi bu şekilde geçer. Aşırı morfin tüketimi ve kanserin yayılması ölümünü hızlandırır. 10 Kasım 1891'de henüz 37 yaşındayken Marsilya'da ölür. Rimbaud'un 10 yılı aşkın çetin çalışmasının toplam ürünü 36.000 altın franktır, 8 yıl yanında hizmetkarlığını yapan Camii'ye 10.000 frankının verilmesini, Isabelle'e vasiyet eder. Marsilya Conception Hastanesi'nin avlusunda şöyle bir levha vardır:
"Aden'den gelen şair JEAN ARTHUR RIMBAUD yeryüzü serüveninin son bölümünü 10 Kasım 1891'de BURADA tamamladı."
Çalışmaları
  • Şiirler
  • Esrik Gemi (1871)
  • Cehennemde Bir Mevsim (1873)
  • Illuminations (1874)

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 3 üye beğendi.
Biyografi Konusu: Arthur Rimbaud nereli hayatı kimdir.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
24 Ağustos 2009       Mesaj #2
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
En Yüksek Kulenin Türküsü

Sponsorlu Bağlantılar
Sevdalar çağı dönsün,
Dönsün geri gelsin

Ah nasıl dayandım nasıl da
Unutamam artık dünyada,
Nice korkular kaygılardı
Uçup gitti göklere.
Bir belâlı susuzluk
Karartıyor damarlarımı.

Sevdalar çağı dönsün,
Dönsün geri gelsin.

Bir çayır gibi tıpkı
Unutulmuş bir kıyıda,
Karamukların, gülüklerin
Boyatıp çiçek açtığı,
O yabanıl uğultusunda
Korkunç pis sineklerin.

Sevdalar çağı dönsün,
Dönsün geri gelsin.

Arthur Rimbaud

Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
29 Ağustos 2009       Mesaj #3
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Cehennemde Bir Mevsim

Aldanmıyorsam bir zamanlar hayatım,önüne
Bütün gönüllerin açıldığı, yoluna bütün şarapların
Döküldüğü bir şölendi.
Bir akşamdı dizimi oturttum Güzelliği-Terslik
Edecek oldu-İler tutar yerini bırakmadım ben de.
Bayrak açtım adalete karşı.
Aldım başımı kaçtım. Ey büyücüler, size ey
Bahtsızlık, ey nefret, hazinem size emanet.
Azmettim, söndürdüm içerimde insan ümidi adına
Ne varsa. Bir yırtıcı hayvan amansızlığıyla atıldım
Üzerlerine boğayım diye cümle sevinci.
Cellatlara seslendim, ısırayım diye ölürken
Mavzerlerin kabzalarını. Seslendim salgınlara,
Boğsunlar istedim, kan içinde, kum içinde beni. Tanrı
Bildim musibeti. Gırtlağıma kadar battım çamurlara.
Cürümün ayazında kurundum. Hop oturup hop
Kaldırdım çılgınlığı.
Bana baharın getirdiği iğrenç bir budala kahkahasıydı.
Derken az önce işte, bir de baktım ki kıkırdamak
Üzereyim; aklıma eski şölenin anahtarlarını aramak
Geldi, dedim belki de yeniden heveslenirim.
Hayırmış meğer o anahtarın adı-Anlaşıldı ben bir
Düşteymişim.
"Sen canavar kalacaksın..." falan filan... atıp
Tutmaya başladı başıma bu şirin hasırları ören şeytan.
"Ölümüne sürsün cümle iştahın, bencilliğin, cümle
Bağışlanmaz günahın."

Ah, canıma yetti arttı-Kuzum şeytan, ne olur daha
Bir öfkesiz bakıver de benden yana ufak tefek, yolda
Kalmış alçaklıklar vara dursun, sen ki yazarda tasvir,
Öğreticilik vergilerinin yokluğuna vurgunsun, senin için
Kopardım lanetli gün defterimden bu uğursuz yaprakları.

Arthur Rimbaud

Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
1 Eylül 2009       Mesaj #4
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Sarhoş Gemi

Ölü sularından iniyordum nehirlerin
Baktım yedekçilerim iplerimi bırakmış;
Cırlak kızılderililer, nişan almak için
Hepsini soyup alaca direklere çakmış.

Bana ne tayfalardan; umurumda değildi
Pamuklar, buğdaylar, Felemenk ve İngiltere;
Bordamda gürültüler patırtılar kesildi;
Sular aldı gitti beni can attığım yere.

Med zamanları, çılgın çalkantılar üstünde,
Koştum, bir çocuk beyni gibi sağır, geçen kış
Adaların karalardan çözüldüğü günde
Yeryüzü böylesine allak bullak olmamış.

Denize bir kasırgayla açıldı gözlerim;
Ölüm kervanı dalgaları kattım önüme;
Bir mantardan hafif, tam on gece hora teptim;
Bakmadım fenerlerin budala gözlerine.

Çocukların bayıldığı mayhoş elmalardan
Tatlıydı çam tekneme işleyen sular;
Ne şarap lekesi kaldı,ne kusmuk, yıkanan
Güvertemde; demir, dümen ne varsa tarumar.

O zaman gömüldüm artık denizin Şiirine,
İçim dışım sütbeyaz köpükten, yıldızlardan,
Yardığım yeşil maviliğin derinlerine
Bazan bir ölü süzülürdü, dalgın ve hayran.

Sonra birden mavilikleri kaplar meneviş
Işık çağıltısında, çılgın ve perde perde,
İçkilerden sert, bütün musikilerden geniş
Arzu, buruk ve kızıl, kabarır denizlerde.

Gördüm şimşekle çatlayıp yarılan gökleri,
Girdapları, hortumu; benden sorun akşamı,
Bir güvercin sürüsü gibi savrulan fecri,
İnsana sır olanı, gördüğüm demler oldu.

Güneşi gördüm, alçakta, kanlı bir ayinde;
Sermiş parıltısını uzun, mor pıhtılara.
Eski bir dram oynuyor gibiydi, enginde,
Ürperir uzaklaşan dalgalar sıra sıra.

Yeşil geceyi gördüm, ışıl ışıl karları;
Beyaz öpüşler çıkar denizin gözlerine;
Uyanır çın çın öter fosforlar, mavi, sarı;
Görülmedik usareler geçer döne döne.

Azgın boğalar gibi kayalara saldıran
Dalgalar aylarca sürükledi durdu beni
Beklemedim Meryem'in nurlu topuklarından
Kudurmuş denizlerin imana gelmesini.

Ülkeler gördüm görülmedik, çiçeklerine
Gözler karışmış, insan yüzlü panter gözleri
Büyük ebem kuşakları gerilmiş engine,
Morarmış sürüleri çeken dizginler gibi.

Bataklıklar gördüm, geniş, fıkır fıkır kaynar;
Sazlar içinde koskoca bir ejderha,
Durgun havada birdenbire yarılır sular,
Enginler şarıl şarıl dökülür girdaplara.

Gümüş güneşler, sedef dalgalar, mercan gökler;
İğrenç leş yığınları bozbulanık koylarda;
Böceklerin kemirdiği dev yılanlar düşer.
Eğrilmiş ağaçlardan simsiyah kokularla.

Çıldırırdı çocuklar görseler mavi suda
O altın, o gümüş, cıvıl cıvıl balıkları.
Yürüdüm, beyaz köpükler üstünde, uykuda;
Zaman zaman kanadımda bir cennet rüzgarı.

Bazan doyardım artık kutbuna, kıtasına;
Deniz şıpır şıpır kuşatır sallardı beni;
Garip sarı çiçekler sererdi dört yanıma;
Duraklar kalırdım, diz çökmüş bir kadın gibi.

Sallanan bir ada, üstünde vahşi kuşların
Bal rengi gözleri, çığlıkları, pislikleri;
Akşamları, çürük iplerimden akın akın
Ölüler inerdi uykuya gerisin geri.

İşte ben o yosunlu koylarda yatan gemi
Bir kasırgayla atıldım kuş uçmaz engine;
Sızmışken kıyıda, sularla sarhoş; gövdemi
Hanze kadırgaları takamazken peşine.

Büründüm mor dumanlara, başıboş, derbeder,
Delip geçtim karşımdaki kızıl semaları;
Güvertemde cins cins şaire mahsus yiyecekler;
Güneş yosunları, mavilik medusaları.

Koştum, benek benek ışıkla sarılı teknem,
Çılgın teknem, ardımda yağız deniz atları;
Temmuz güneşinde sapır sapır dökülürken
Kızgın hunilere koyu mavi gök katları.

Titrerdim uzaklardan geldikçe iniltisi
Azgın Behemotların, korkunç Maelstromların.
Ama ben, o mavi dünyaların serserisi
Özledim eski hisarlarını Avrupa'nın.

Yıldız yıldız adalar , kıtalar gördüm; çoşkun
Göklerinde gez gezebildiğin kadar, serbest
O sonsuz gecelerde mi saklanmış uyursun
Milyonlarca altın kuş, sen ey gelecek kudret.

Yeter, yeter ağladıklarım; artık doymuşum
Fecre, aya, güneşe; hepsi acı, boş, dipsiz,
Aşkın acılığı dolmuş içime, sarhoşum;
Yarılsın artık bu tekne, alsın beni deniz.

Gönlüm Avrupa'nın bir suyunda, siyah, soğuk,
Bir çukurda birikmiş, kokulu akşam vakti;
Başında çömelmiş yüzdürür mahsun bir çocuk
Mayıs kelebeği gibi kağıttan gemisini.

Ben sizinle sarmaşdolaş olmuşum dalgalar,
Pamuk yüzlü gemilerin ardında gezemem;
Doyurmaz artık beni bayraklar, bandıralar;
Mahkum gemilerin sularında yüzemem

Arthur Rimbaud
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
1 Ağustos 2012       Mesaj #5
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Arthur Rimbaud (1854 Charleville - 1891 Marsilya)
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Fransız şairdir. Öğrencilik yıllarından başlayarak yetenekleriyle dikkati çekti. Küçük yaşlarda yazılar yazmaya başladı. Fransa-Prusya Savaşı başlayınca öğrenimini yarıda bırakarak serüvenli bir yaşama başladı (1871). Önceleri başarılı ama alışılmış kalıplar içinde şiirler yazdı. Daha sonra şiirin sınırlarını zorlayan denemelere girişti. Ünlü "Sonnet des Voyelles" (Sesli Harfler Sonesi) bu dönemin ürünüdür. Bu sırada Verlaine ile tanıştı ve aralarında derin bir dostluk kuruldu. Birlikte İngiltere ve Belçika'ya gittiler. Bir tartışma sırasında Verlaine, Rimbaud'ya iki el ateş etti (1873). Yaralanan Rimbaud, umulmadık bir biçimde sona eren bu dostluk üzerine "Une Saison en Enfer"i (Cehennemde Bir Mevsim, 1873) yazdı. Bundan sonra Rimbaud'nun serüvenci ve başıboş yaşamı başladı. Askerlik, silâh, fildişi ticareti yaptı. Habeşistan, Kıbrıs, Almanya, Avusturya gibi yerlerde gezdi ve çalıştı. Charleville'e yaptığı bir yolculuk sırasında hastalandı. Dönüşünde Marsilya'da bir hastanede yattı ve bacağı kesildi. Burada öldü. Rimbaud'nun yaşamında şiirle uğraştığı süre çok kısadır. Yirmi yaşlarında şiiri bırakmıştır. 1866'da yayımlanan ve "İlluminations" (Aydınlanmalar) adını taşıyan şiirleri 1872-1873'te yazdığı sanılmaktadır. Simgeciliği besleyen, gerçeküstücülere kaynaklık eden bir şair olarak kabul edilmektedir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 3 üye beğendi.

Benzer Konular

28 Eylül 2015 / arwen Felsefe ww
27 Mayıs 2011 / careless_WhispeR Siyaset ww
9 Nisan 2009 / ThinkerBeLL Sanat ww
16 Nisan 2009 / KisukE UraharA Edebiyat ww
23 Temmuz 2016 / Jumong Siyaset ww