Arama

Arthur C. Clarke

Güncelleme: 28 Mayıs 2011 Gösterim: 5.754 Cevap: 1
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
16 Kasım 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Arthur C. Clarke
Ad:  Arthur C. Clarke.jpg
Gösterim: 346
Boyut:  6.2 KB
Sponsorlu Bağlantılar
Somerset'de (İngiltere) doğdu.
1986 yılında Amerikalı BK yazarlarınca GrandMaster (Büyük Usta) olarak adlandırıldı.
Somut bilgiye ve bilime en sadık olan yazarlardandır. Uydularla haberleşme fikrini ortaya ilk atan kişidir.
Birçok okur için Arthur C. Clarke bilimkurgunun ta kendisidir. Hiçbir zaman "edebî" bir yazar olmamakla birlikte her zaman açıklık ve içtenlikle, genellikle incelikle ve bazen de bilimkurgudaki en unutulmaz imgelerden bazılarını ortaya çıkaran soğuk, çarpıcı çağrışımlarla yazar. Özellikle teknolojinin olası yararları hakkındaki liberal, iyimser (ancak tehlikelerinden de kesinlikle habersiz olmayan) görüşleriyle ve insanlığın bize belki tanrısal bir baba olarak, belki de soğuk bir umursamazlıkla yaklaşacak olan yabancı bir evrene doğru tıpkı, bir çocuk gibi elini uzatırken görüldüğü Stapledoncu kozmik anlayış temasıyla haklı olarak İkinci Dünya Savaşı sonrası bilimkurgunun gelişmesinde en önemli isim olarak görülür.
İngiliz yazar, 1956'dan beri Sri Lanka'da yaşamaktadır. Minehead, Somerset'te doğdu. 1936'da okulu bırakarak Hazine Bakanlığı'nda memur olarak çalışmak üzere Londra'ya gitti. Kraliyet Hava Kuvvetlerinde radar eğitmenliği yaparak (1941-6) uçuş subaylığı rütbesine yükseldiği İkinci Dünya Savaşı'ndan önce hava akımlarıyla ilgileniyordu. Savaşın ardından Londra'daki King's College'a girerek 1948'de fizik ve matematik dallarında birincilikle mezun oldu.
Arthur C. Clarke, bilimin keşfedilmemiş ufuklarına her zaman ilgi duymuştu. 1946-47 ve 1950-53 arasında British Interplanetary Society'ye başkanlık yaptı. Profesyonel anlamda basılmış ilk bilimkurgu öyküsü Astounding SF'de Nisan 1946'da çıkan "Loophole" idi, ancak ilk sattığı Mayıs 1946'da ASF'de yayımlanan "Rescue Party" oldu. Yazarlıktaki ilk yıllarında üç kez Charles Willis takma adını kullandı, bir kez de E. G. O'Brien adıyla yazdı. Bu dört öykünün tümü 1947-51 arasında İngiltere'de dergilerde yayımlandı. Arthur C. Clarke'ın fanzinler için yazdığı ilk öykülerinin dördü The Best of Arthur C. Clarke 1937-71'de tekrar basıldı. Clarke aynı zamanda 1950 yılının ilk altı ayı boyunca Dan Dare-Geleceğin Pilotu adlı çizgi romanda da danışmanlık yaptı.
Arthur C. Clarke'ın ilk öykülerinin çoğu sağlam kurgulu, genellikle tek bir bilimsel fikir üzerine odaklanan ve heyecanlı bir sonla noktalanan janr bilimkurgularıdır. Bazılarında ağır bir mizah duygusu da vardı. İlk iki romanı 1951'de yayımlandı: 3. Galaxy Science Fiction Romanı olan Prelude to Space (1951 ABD) ve Şafak Projesi Phobos (1951). Her iki kitap da yalın bir üslubun kurbanı olmuşlardı ve Arthur C. Clarke bunu sonraları daha esnek bir araca dönüştürmüş olmasına rağmen yazılarının zaman zaman bu gergin anlatımın etkisinde kalmasına engel olmadı. Bunlar bilimsel keşiflerle dolu bir fonda insan sorunlarının mekanik olarak çözümlendiği, olumlu bilim propagandalarıdırlar. Arthur C. Clarke hayal gücünü bilim sayesinde hayata geçirmiştir. Islands in the Sky (1952 ABD) da aynı yolu izleyen, yörüngedeki bir uzay istasyonundaki bir çocuğu anlatan bir gençlik öyküsüydü.
Expedition to Earth'te (1953 ABD) yeni bir kayıt yer aldı. Bu 1951 yılında "Sentinel of Serenity" adıyla 10 Story Fantasy'de yayımlanan "The Sentinel"i de kapsıyordu. Bu basit ama unutulmaz öykü milyonlarca yıl önce üstün bir tür tarafından yaratılmış olan ve Ay'daki bir dağın üzerinde gizemle duran yabancı bir yapıyı anlatıyordu. Bu öykü yıllar sonra Arthur C. Clarke'ın senaryosunu Stanley Kubrick ile birlikte yazdığı 2001: Bir Uzay Destanı'nın (1968) temelini oluşturdu. 2001: Bir Uzay Destanı (1968 ABD; ilgili iki öykü de eklenerek 1990 İngiltere) romanını ise Arthur C. Clarke film çekildikten sonra senaryoyu esas alarak tek başına yazdı.
"The Sentinel" ile Arthur C. Clarke paradoksu ilk kez açıkça görüldü: Tüm bilimkurgu yazarları arasında bilimsel temele dayanan, teknolojik hard bk'ya en yakın olarak görülen adam, metafiziğe hatta mistik olaylara sıkı sıkıya bağlıydı; bk'da çoğu zaman gökyüzünde süzülen insan ruhunun sınırsız iyimserliği, ve (John W. Campbell Jr'ın ASF'sinde özellikle vurgulandığı gibi) insanlığın başaramayacağı hiçbir şey olmadığı görüşüyle özdeşleştirilen adam en çok yabancı türlerin çok eski, anlaşılmaz bilgeliğinin yanında adeta çocuk olan insanlık imgesiyle hatırlanmaktadır. Freudçu bakış açısıyla kayıp babası için ağlayan mutsuz bir insanlık olarak görülebilecek olan bu durumda bir çekicilik, hatta hüzün vardır; kuşkusuz bu bk'nın bugüne dek ürettiği din ve Tanrı özlemine en yakın şeydir.
1956 ABD) ve Bu tema "The Sentinel"de, özellikle de sonunda insanlığın gerçek anlamda bir fetüs olarak görüldüğü 2001: Bir Uzay Destanı filminin sembolizminde açıkça görülüyor olsa da Arthur C. Clarke, bunun en güçlü edebi ifadesini birçok eleştirmenin hâlâ en başarılı ve İngiliz bk Romantizm geleneğini devam ettirmeye en çok yaklaştığı eserleri olarak kabul ettiği, 1953'te yayımlanan iki romanında vermiştir. Bunlar Against The Fall of Night (1948 Startling Stories; 1953 ABD; genişletilmiş olarak Şehir ve YıldızlarSon Nesil'dir.
Against The Fall of Night'ın uzun versiyonu olan Şehir ve Yıldızlar janr bilimkurgusundaki en güçlü kavramsal yenilikleri içiren öykülerden biridir. Uzak geleceğin dünyasında, dört bir yanı kapalı olan ütopik Diaspar şehrindeki bir genç olan Alvin teknoloji ile sağlanan kusursuz hayatın durgunluğu karşısında sabrını yitirir ve birçok maceradan sonra şehrin dışına çıkarak Lys'e ulaşır; burası da bir ütopik şehirdir ancak farklıdır, doğaya yakınlığı vurgulamaktadır. Sonunda Alvin, binlerce yıl önce terk edilmiş yabancı bir uzay gemisi bulur, yıldızlara gider ve sonunda hem Lys'ten hem de Diaspar'dan saklanmış olan kozmik anlayışın gerçek doğasını keşfeder. Son bölümler, bir yitirme duygusu ile adeta mistik bir yoğunluğu olan bir azamet duygusunun karışımıdır. Arthur C. Clarke'ın öykü üzerinde çalışmaya başlaması 1937'ye kadar uzanır ve tüm düşünce ve hislerinin kaynağı olduğu açıktır; bu belki de en unutulmaz eseridir ve biraz anlaşılmaz olan ilk versiyona bir hayli üstündür. İnsanlığın şeytani görünüşlü uzaylıların vesayeti altında yüceldiği ve sonunda kozmik bir üstün akılla birleşerek ne sıradan insanlar olan ebeveynlerinin, ne de uzaylı öğretmenlerinin asla ulaşamayacakları bir tanrısallığa eriştikleri Son Nesil gibi bu kitap da Arthur C. Clarke'ın eserlerine hayran olduğu Olaf Stapledon'un evrimci görüşlerinden etkilenmiştir.
Arthur C. Clarke sonraki on yılda da sık sık bk yayımlamaya devam etti, bunlar Earthlight (1951 TWS; genişletilmiş olarak 1955 ABD), Reach for Tomorrow (1954 Star SF#; genişletilmiş olarak 1957 ABD), The Other Side of The Sky (1958 ABD), Susuz Deniz (1961 ABD), Tales of Ten Wolds (1962 ABD), bir gençlik öyküsü olan Dolphin Island (1963 ABD) ve Arthur C. Clarke'ın bk olmayan tek romanı olan, radarın gelişimi hakkındaki Glide Path (1963 ABD). Bunların içinde en ilginç olanı yakın gelecekte geçen ve sualtı çiftliğini konu alan, Arthur C. Clarke'ın en düşündürücü kitaplarından The Deep Range ve yeni yeni kolonileşmeye başlayan Ay'ın yüzeyindeki bir taşıma kazasını anlatan -Ay yüzeyi hakkındaki, artık geçersiz teoriler ışığında yazılmış- gerçekçi bir öykü olan Susuz Deniz'dir. Arthur C. Clarke'ın 1955'te yazdığı, Tanrı'nın Betlehem'deki doğumu önceden haber vermek için gökyüzüne koyduğu yıldızın bir uzaylı türünün tamamını yok eden bir süpernova olduğunun keşfedilmesini anlatan son derece hüzünlü kısa öykü "The Star," Hugo ödülü kazandı.

Yaratıcı Enerji
1960'lara gelindiğinde Arthur C. Clarke'ın yaratıcı enerjisinin çoğu kurgu olmayan kitap ve makaleleri yazmakla tükenmişti, bunların birçoğu -isimleri burada geçmiyor- sualtı keşifleriyle ilgiliydi; kendisi de hevesli bir aletli dalıcıydı ve Sri Lanka'da yaşamasının nedenlerinden biri de budur. Bilimi anlaşılır hale getirmesi kurgu anlayışıyla yakından ilgidir, öyküleri genellikle gerçeklere dayanan örneklerle tartışılan belirli fikirleri kurgularlar. Arthur C. Clarke'ın tüm zamanını yazmaya ayrımadan önce Science Abstracts'de yardımcı editör olarak çalışırken kazandığı mesleki tecrübe çok işine yaradı. The Exploration of Space 1972'de bir kurgu olmayan International Fantasy ödülü kazandı. Bilim yazıları da anlaşılır ve ilginçtir; tanınmış bir bk yazarı ve aynı zamanda önemli bir bilim sözcüsü olan Isaac Asimov tek rakibidir. Arthur C. Clarke Apollo 11,12 ve 15 Ay uçuşları hakkında CBS Televizyonunda yorum yapınca dünya çapında tanınır oldu.

Öykü Koleksiyonu
Tanrının Dokuz Milyar Adı (1967 ABD) biri hariç hepsi yukarıda sayılan koleksiyonların yeniden basımı olan iyi bir retrospektif öykü koleksiyonudur. 1962'den sonra bk dergilerinde Arthur C. Clarke'a ait az sayıda eser yayımlanmıştır, ancak en ilginç öykülerinin ikisi de bu dönemdendir: Güneş Rüzgârı hakkındaki "Sunjammer" (1965; The Wind From The Sun adıyla da bilinir) ve Jüpiter atmosferinde uzaylılara rastlayan bir cyborg kaşifin öyküsü olan, 1972'de En İyi Kısa Roman Nebula ödülü kazanan A Meeting vith Medussa (1971 Playboy; 1988 ABD). Her iki öykü de The Wind From The Sun'da tekrar basılmışlardır, bu yazarın altıncı ve son seçkisidir. Arthur C. Clarke'ın kısa kurgu öykülerinin en anlaşılır, ancak tam olmayan seçkisi ise yanıltıcı bir adla, More than One Universe: The Collected Stories of Arthur C. Clarke (1991 ABD adıyla yayımlanmıştır) ve Tales of Ten Worlds, The Other Side of The Sky, Tanrının Dokuz Milyar Adı ve The Wind From The Sun'ı içerirken birçok hikâyeyi de dışarıda bırakır.
2001: Bir Uzay Destanı'nın başarısıyla Arthur C. Clarke dünyanın belki de en ünlü bk yazarı oldu. ABD'de de kesinlikle en popüler yabancı bk yazarıydı. Birkaç yıl sonra da üç roman daha yazması için o güne dek hiçbir bk yayınına ödenmemiş para karşılığında bir kontrat imzaladı. Bu romanlar Rama'yla Buluşma (1973 İngiltere), Imperial Earth (1973) ve Cennetin Çeşmeleri'dir (1979 İngiltere). Hepsi bestseller oldular ve farklı eleştiriler aldılar, ancak Rama'yla Buluşma her şeye rağmen tüm bk ödülllerini topladı: Hugo, Nebula, John W. Campbell Özel Ödülü ve İngiliz Bilimkurgu Ödülü. Dev ve görünüşe göre terk edilmiş bir uzay gemisinin güneş sistemine girmesini ve bir grup insanın onu keşfetmesini anlatan bu öyküde bütün bildik Arthur C. Clarke temaları vardır. Uzay gemisi bir yapı olarak bakıldığında adeta mitsel bir önem taşır: Gizemli, güçlü ve şaşırtıcı ve kitap da gücünü önemli ölçüde gemiyle ilgili açıklamalardan alır. Diğer yandan, insan karakterler önceki bir döneme ait çocuk dergilerini anımsatırlar. Imperial Earth Dünya ile dış gezegenler arasındaki ilişkiyi anlatır ve kopya insanlarla ilgili şaşırtıcı bölümler içerir; kara deliklerle ilgili ilginç spekülasyonlar da vardır. Imperial Earth'den çok daha iyi bir kitap olan Cennetin Çeşmeleri -1980 Hugo En İyi Roman Ödülü'nü kazanmıştır- Arthur C. Clarke'ın en sevdiği temelar olan teknolojik evrim ve insanoğlunun etkileyici bir doğrusallıkla tanrısallaşmasını birleştirir; Arthur C. Clarke'ın kariyerinin ikinci bölümündeki en önemli eserdir.
1980'ler ve 1990'lar bütün bunlara şaşırtıcı bir nokta koydu. Bu yıllar -kapağında Arthur C. Clarke adıyla çıkan kitapların sayısı açısından- beklenmedik derecede verimliydi, çünkü Arthur C. Clarke altmış yaşını çoktan geçmiş ve daha önce Cennetin Çeşmeleri'nin son kurgu eseri olacağını açıklamıştı. Ancak kısa süre sonra 2001: Bir Uzay Destanı'nın devamı olan 2010: Uzay Efsanesi-2 (1982 ABD) yayımlandı. Bu Peter Hyams'ın yönettiği 2010 (1984) adlı filme de konu oldu. Ardından 2061: Uzay Efsanesi-3 (1988 İngiltere) geldi ve kitabın sonunun belirsiz olması uzaylıların insanoğluna yol gösterdiği Efsane sagasının henüz sona ermemiş olabileceğine işaret ediyordu. Kısa süre önce Arthur C. Clarke Uzak Dünyanın Şarkıları'nı (1986 ABD) yayımlamıştı, bu büyük ölçüde 1958'de If'te yayımlanan aynı adlı öykünün genişletilmiş halidir. Kitap uzak bir gezegende yalnız yaşayan bir insan kolonisinin yok olmaktaki dünyadan ayrılan, son uzay gemilerinden biriyle karşılaşmasını ve bu karşılaşmanın yarattığı kültür çatışmalarını sessizce ve fazla aksiyona başvurmadan anlatır.

Ortak Çalışmalar
1980'lerin ortalarında Arthur C. Clarke sinir sistemini etkileyen, zayıf düşüren ve tedavi edilemeyen bir hastalığa yakalandı, ama buna rağmen yazılarına büyük ölçüde devam etti. Hastalığı eserlerinde büyük ölçüde başkalarıyla birlikte çalışmasını beraberinde getirdi. Bu bazı eleştirmenlerde hayal kırıklığına neden oldu, hatta hor görüldü, ancak kârın ölümünden sonra da maddi destek bulabilmeleri için Arthur C. Clarke'ın kurduğu çeşitli hayır kurumlarına gideceğinin söylendiği düşünülürse bunu denemesi bile büyük bir yüreklilikti. Başka yazarlarla birlikte gerçekleştirdiği çalışmalar arasında Gentry Lee ile birlikte yazdığı Beşik (1988 İngiltere) ve yine Lee ile çalıştığı Rama'yla Buluşma'nın üç devam kitabı vardı.
Bu kitapların tümünde popüler macera romanlarını andıran bir anlatım vardı, yine de giderek artan bir güvenle yazılmışlardır. Gregory Benford ile Arthur C. Clarke'ın ortak çalışmaları ise daha ilginçtir. Benford, Arthur C. Clarke'ın 1948'de yazdığı kısa romanı Against The Fall of Night'a bir devam kitabı yazmıştır. Ayrıca Arthur C. Clarke, Venus Prime serisinin haklarını Paul Preuss'a devretmiştir, bu serideki her roman bir Arthur C. Clarke kısa öyküsüne dayanmaktadır.
Bunların yayında, 1988 sonrasındaki dönemde Arthur C. Clarke'ın kendi yazdığı iki kitap vardır. Bunların ilki kendi yazarlık hayatının zevkli anılarından ve diğer bk yazarları hakkında yazılmış oldukça bol malzemeden oluşan Astounding Days: A Science Fictional Autobiography'dir (1989). The Ghost from The Grand Banks'tir (1990 İngiltere). Kitap 21. Yüzyılın başlarında Titanik'i tekrar su yüzüne çıkarma çabasının ilginç bir öyküsüdür; kitap kuşkusuz Clarke'a aittir, ama biraz hayaletvaridir, öykü büyük ölçüde kısaltılmıştır, yine de tipik olarak Mandelbrot matematiğine teknik (ve uygun biçimde sembolik) bir giriş niteliğindedir.
Arthur C. Clarke, Science Fiction Fonudation'ın hamisidir. Uzay Araştırmacıları Birliği Özel Başarı Ödülü de dahil birçk ödül kazanmıştır. Bazı televizyon programları sunmuştur. 1980'lerin başındaki Arthur C. Clarke'ın Gizemli Dünyası da bunlar arasındadır. 1986'da Nebula Büyük Usta Ödülü almıştır.
Birçok okur için Arthur C. Clarke bilimkurgunun ta kendisidir. Hiçbir zaman "edebî" bir yazar olmamakla birlikte her zaman açık ve içtenlikle, genellikle incelikle ve bazen de bk'daki en unutulmaz imgelerden bazılarını ortaya çıkaran soğuk, çarpıcı çağrışımlarla yazar. Özellikle teknolojinin olası yararları hakkındaki liberal, iyimser (ancak tehlikelerinden de kesinlikle habersiz olmayan) görüşleriyle ve insanlığın bize belki tanrısal bir baba olarak belki de soğuk bir umursamazlıkla yaklaşacak olan yabancı bir evrene doğru tıpkı bir çocuk gibi elini uzatırken görüldüğü Stapledoncu kozmik anlayış temasıyla haklı olarak İkinci Dünya Savaşı sonrası bk'nın gelişmesinde en önemli isim olarak görülür.


- Alıntıdır -

Biyografi Konusu: Arthur C. Clarke nereli hayatı kimdir.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
28 Mayıs 2011       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Arthur C. Clarke
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Sponsorlu Bağlantılar
Ad:  Arthur_Clarke_edit.png
Gösterim: 369
Boyut:  65.9 KB
  • Mahlas: Charles Willis, E.G. O'Brien
  • Doğum: 16 Aralık 1917, Minehead, Somerset, Birleşik Krallık
  • Ölüm: 19 Mart 2008, Kolombo, Sri Lanka
  • Milliyet: İngiliz
  • Meslek: Yazar ve mucit
  • Tür: Bilim kurgu, Popüler Bilim, Fantastik
  • Konu: Bilim ve gelecek
Sir Arthur Charles Clarke (d. 16 Aralık 1917, Minehead, Somerset, Birleşik Krallık - ö. 19 Mart 2008, Kolombo, Sri Lanka), İngiliz Şövalyelik Nişanı'na sahip İngiliz mucit ve bilimkurgu yazarıdır. Yazdığı bilimkurgu romanı "2001:A Space Odyssey" ve yönetmen Stanley Kubrick ile birlikte çalıştığı aynı isimli film ile meşhurdur. Aynı zamanda "Mysterious World" adlı İngiliz televizyon serisinin yapımcılığını ve sunuculuğunu yapmıştır. Clarke, Robert A. Heinlein ve Isaac Asimov'la birlikte, bilimkurgunun "üç büyük yazar"ından biri olarak kabul edilmektedir.
Clarke 1941–1946 yılları arasında Kraliyet Hava Kuvvetleri'nde radar eğitmeni ve teknisyeni olarak çalıştı. 1945 yılında teklif ettiği "uydu iletişim sistemi" önerisinden dolayı 1963'de Franklin Institute Stuart Ballantine'den altın madalya kazandı. 1947–1950 yılları arasında ve daha sonra tekrar 1953'te "British Interplanetary Society" (İngiliz Gezegenlerarası Topluluğu) başkanlığı yaptı.
Clarke dalışa olan merakından dolayı 1956 yılında Sri Lanka'ya yerleşti ve ölümüne dek orada yaşadı. 1998 yılında İngiliz Krallığı tarafından şövalye ilan edildi ve 2005 yılında Sri Lanka'nın en yüksek sivil onuru Sri Lankabhimanya ile onurlandırıldı.

Yaşamı

Clarke, İngiltere'nin Somerset eyaletinin Minehead kıyı kasabasında doğmuştur. Çocukken gökyüzünü gözlemlemekten ve eski Amerikan bilim-kurgu dergilerini okumaktan büyük keyif alan Clarke, liseyi bitirdikten sonra, Richard Huish Üniversitesi'nde okumaya başlamış, fakat maddi sorunları yüzünden üniversite eğitimini karşılamakta zorluk çekince okul yurdunda denetçi olarak işe başlamıştır.
II. Dünya Savaşı sırasında, kraliyet hava kuvvetleri bünyesinde radar teknisyeni olarak görev almıştır. Britanya Savaşı sırasında kraliyet hava kuvvetlerinin geliştirdiği "erken radar uyarı sistemi" projesinde görev almış, savaşın bitimiyle ordudan teğmen rütbesiyle ayrılmıştır.
Savaşın ardından girdiği King's College'ın matematik ve fizik bölümünü birincilikle bitirmiştir.
Savaş sonrası yıllarda Clarke, İngiliz Interplanetary Society'e katılmış, ve birkaç yıl bu kurumun yöneticiliğini yapmıştır. Dünyayı çevreleyen telekomünikasyon uydu ağının oluşturulması için gerekli geostasyonel uydu fikrini öne sürmüştür.
1953 yılında Florida'ya yaptığı gezi esnasında tanıştığı 22 yaşındaki tek çocuklu bir dul olan Amerikalı Marilyn Mayfield ile evlendi. Altı ay sonra ayrıldılar. Boşanma davaları 1964'e kadar sürdü. Clarke evliliği hakkında "başından beri uyumsuz bir evlilikti" dedi. Bir daha hiç evlenmedi fakat "The Fountains of Paradise" adlı romanını ithaf ettiği ve "yaşam boyunca mükemmel arkadaş" diye tarif ettiği Sri Lanka'lı Leslie Ekanayake isimli bir erkekle yakın ilişkisi vardı. Kendisinden yaklaşık otuz yıl önce ölen Ekanayake ile Colombo'da aynı yere gömüldüler. Stanley Kubrick'in biyografisinde Clarke'ın Sri Lanka'ya yerleşme sebebi olarak Sri Lanka kanunlarının eşcinselliğe daha toleranslı olması gösterilir. Clarke kendisinin eşcinsel olup olmadığını soran gazetecilere "Hayır, sadece ılımlı neşeliyim." demiştir. Michael Moorcock yazdığı bir yazıda "Onun eşcinsel olduğunu herkes biliyordu. 1950'lerde erkek arkadaşıyla birlikte yemeğe giderdik." demiştir.
Clarke 1986 yılında Playboy dergisine verdiği bir röportajda kendisine yöneltilen "Hiç biseksüel ilişki yaşadınız mı?" sorusuna "Elbette. Kim yaşamamıştır ki?" şeklinde cevap vermiştir.
Clarke'ın kişisel hatıralarını yazdığı bir koleksiyon da mevcuttur. Bu hatıralar İngiltere'deki kardeşi Fred Clarke tarafından saklanmaktadır. Clarke kişisel günlüklerinin ve hatıralarının ölümünden 30 yıl sonra yayınlanacağını belirtmiştir. Nedeni sorulunca "İçeriğinde utandırıcı şeyler olabilir" demiştir.
Çocukluğunda yakalandığı bir hastalık nedeniyle yaklaşık 30 yıldır tekerlekli sandalye kullanan Clarke, 50 yıldır yaşadığı Sri Lanka'da, ölümünden 4 gün önce hastaneye kaldırılmış; fakat 19 Mart 2008 günü, solunum yetmezliği sonucu hayatını kaybetmiştir.

Dine bakışı

Clarke'ın dine bakışı biraz karışık olsa da eserlerinde dinsel ve ruhsal öğelere yer verir. "Bilgiye giden her yol Tanrıya veya gerçeğe giden yoldur." demiştir. Clarke kendisini "Tanrı konseptiyle büyülenmiş" biri olarak tasvir eder. Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne girdiği zaman köpeğine İngiltere Kilisesi yerine Panteist tasması takılmasını istemiştir. 2000 yılında Sri Lanka gazetelerinden birine verdiği röportajda "Tanrıya veya ölümden sonraki hayata inanmıyorum." demiş ve kendini ateist olarak tanımlamıştır. Clarke'a International Academy of Humanism tarafından hümanizm ödülü verilmiştir. Clarke ayrıca kendisinin "gizli Budist" olduğunu belirtmiş ve Budizm'in din olmadığını ifade etmiştir. Gençlik yıllarında dine çok az alaka göstermiştir. Hatta evlendikten birkaç ay sonra eşinin sıkı bir Presbiteryen olduğunu öğrenmiştir.
Clarke, Alan Watts ile yaptığı söyleşide; dinleri bunca zaman savaşları ve zulümleri durduramadıkları için affetmediğini söylemiştir. Cenaze töreniyle alakalı bıraktığı vasiyette:
"Cenazemde kesinlikle dini herhangi bir tören düzenlenmesin."
demiştir.
Clarke'ın en meşhur sözlerinden biri:
"İnsanlığın en büyük trajedilerinden biri ahlakın din tarafından ele geçirilmesidir."
Eserleri ve Ödülleri
80'den fazla kitap yazan Clarke'ın ortaya attığı bazı bilim kurgu kavramları, daha sonra uydularla iletişim alanında sağlanan gelişmelerle şaşırtıcı benzerlikler taşıyordu.
Küçük yaşlarda fen bilimlerine ilgi duyan Clarke, henüz çocukken kendi yaptığı teleskopla Ay'ın haritasını çıkarmayı başarmıştı. 1941'de İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetlerine çağrılan Clarke, burada radar eğitimcisi olarak görev yaptı ve askerlik görevi sırasında ilk bilim kurgu öykülerini yazdı.
Clarke; "Earthlight" (Yer Işığı - 1955), "A Fall of Moondust" (Aytozu Yağmuru - 1961), "The Fountains of Paradise" (Cennetin Çeşmeleri - 1979) romanlarıyla dikkatleri üzerine çekti.
1950'lerde Clarke deniz altının araştırılması konusuyla ilgilenmeye başladı ve Sri Lanka'da dalgıçlık ve sualtı fotoğrafçılığı yapmaya başladı.
Yazdığı "The Sentinel" (Gözcü) adlı kısa öyküden esinlenilen "2001: A Space Odyssey" (2001: Uzay Yolu Macerası), yönetmen Stanley Kubrick tarafından 1968'de filme alındı. Daha sonra "2010: Odyessey Two" (2010: Macera İki) romanını yazdı ve bu romanın filmi de 1984'te çekildi.
Clarke, uyduyla haberleşme düşüncesini geliştirmesi nedeniyle Franklin Enstitüsü'nün altın madalyasıyla bilim yazarı olarak da UNESCO'nun Kalinga ödülüyle ödüllendirildi.
Clarke'ın diğer eserleri arasında, "Şafak Projesi" (1983), "Rama ile Buluşma" (1983), "Kara Güneş" (1984) ve "Rama 2" (1989) bulunuyor.

Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!

Benzer Konular

28 Temmuz 2015 / Jumong Ünlülerin Fotoğrafları
24 Kasım 2015 / Jumong Sinema ww
27 Mayıs 2011 / careless_WhispeR Siyaset ww
3 Mart 2013 / Jumong Sinema ww
23 Temmuz 2016 / Jumong Siyaset ww