Arama

Mecaz - Mecâz-ı Mürsel Sanatı

Güncelleme: 9 Nisan 2014 Gösterim: 12.472 Cevap: 4
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
10 Aralık 2006       Mesaj #1
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
Mecaz kelimesi sözlükte gelip gidilen, geçilen yol; geçilmesine izin (cevaz) verilen sınır ve gerçeğin zıddı anlamlarındadır. Bir edebî terim olarak ise mecaz, bir kelimenin gerçek anlamlarında kullanılmayıp, benzetme maksadı yada bir şeyle benzetme ilgisinin başka? anlamlarda kullanılmasıdır.
Kelimelerin mecâzî anlamlarında kullanılmaları duygu ve hayali şahlandır, sözün etkisini arttır. Mecaz kullanımı sayesinde bir konunun daha iyi kavranması yada kavratılması sağlanır.
Sponsorlu Bağlantılar
Mecaz, başlı başına bir edebî sanat olmaktan ziyade, teşbîh, istiâre, kinâye, mecâz-ı mürsel vb. gibi değer bazı sanatların ortaya çıkmasına yardımcı olur. Bir diğer ifadeyle bu tür sanatlarda mecâzî anlamda kullanılmış bir kelime olacağından burada ağırlıklı olarak vurgulanan, tespit edilen sanata ilaveten mecaz sanatı da vardır. Bir babanın oğluna “aslanım” demesinde istiâre sanatı vardır. Zira iki unsur arasında bir benzetme ilgisi (ilişkisi) ve maksadı vardır ve bu unsurlardan sadece biri mevcuttur. Ayrıca mevcut olan unsur (aslan-kendisine benzetilen) mecâzî anlamda kullanılmıştır, geçek anlamda kullanılmalarına imkân yoktur. Burada mecâzî anlamda kullanılan “aslan” kelimesi ile yerine kullanıldığı “oğul” arasında bir benzetme ilgisi ve maksadı vardır. Eğer bir kelime mecâzî anlamda kullanılmış ve bu kullanımda yerine kullanıldığı kelime ile arasında bir benzetme, benzerlik ilgisi, ilişkisi yada maksadı varsa orada gerçek mecaz sanatı var demektir. Bu tip mecazlar sadece mecaz diye de anılırlar ve mecaz-ı mürselden farklıdırlar.
Mehtâp her gece yeri, semâları dolaştı; gümüşlerini manzaralar üstüne döktü.


Burada gerçek mecaz sanatı vardır zira;

1. Gümüş kelimesi gerçek anlamının dışında mecâzî anlamda kullanılmıştır. Buradaki gümüşleri ile ayın parlak hâlinden saçılan ışıklar kastedilmiştir.
2. Dolayısıyla ayın parlak hâlinden saçılan ışıklar gümüşlere benzetilmiştir. Yani saçılan ışıklar ile yerlerine kullanılan ve mecaz yapılan gümüş (ler) arasında bir benzetme ilişkisi (benzetme ilgisi) ve maksadı vardır.

1- Benzeyen : mehtabın saçılan ışıkları (yok)
2- Kendisine benzetilen : gümüşler (var)
Mecazı (gerçek mecazı), mecaz-ı mürselden ayırmada dikkat edeceğimiz en önemli husus bu benzetme ilgi ve maksadını tespit etmektir. Şayet böyle bir ilgi ve maksat var ise orada istiâre sanatı vardır ve bu sanatın olduğu yerde ise mecaz-ı mürselin olması imkânsızdır.

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
4 Şubat 2007       Mesaj #2
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Mecaz-ı Mürsel

Sponsorlu Bağlantılar

Bir sözcüğü benzetme amacı gütmeden başka bir sözcük yerine kullanma sanatıdır. Düz değişmece ya da metonomi diye de adlandırılır. Günlük yaşamda da yaygınlıkla kullanılan mecaz-ı mürsel, iki nesne ve kavram arasında çok çeşitli ilgiler kurulmasıyla gerçekleşir. Neden yerine sonucun (bereket yağdı gibi), içindeki yerine kabın (sobayı yaktık gibi), özel yerine genelin (at yerine hayvan gibi), soyut kavram yerine somut adın (gözüme girdi gibi), yapıt yerine yazar adının (Siham-ı Kaza okuyorum demek yerine Nef'i okuyorum demek gibi) kullanıldığı çeşitli türleri vardır.

Teşbih ve istiarelerdeki benzetme gayesi gütmeksizin, bir sözün kendi manasından başka manalarda kullanılmasına denir.

Mecaz-ı mürselin iki belirgin özelliği vardır. Biri benzetme gayesinin güdülmemiş olması, diğeri kelimenin sözlük manasının dışında mecazi bir manada kullanılmış olması gerekir.

Örnek:

ANADOLU

Ah efendi bize karşı İstanbul
Neden böyle bir sert.
Yılçın taş gibi?
Taşların hayvanlık mı nasibi?

(Mehmet Emin Yurdakul)

Yukarıya aldığımız şiir parçasında mecaz-ı mürsel sanatı vardır. Çünkü burada İstanbul kelimesi hakiki manasının dışında kullanılmıştır. Ayrıca bu kullanışta benzetme gayesi güdülmemiştir. Şair İstanbul kelimesi ile İstanbul şehrini değil, o zamanlar başşehir olan İstanbul'daki hükümeti kastetmektedir. Bu hükümetin Anadolu ile ilgilenmediğini dile getirmek istemektedir.

Yoksa İstanbul şehrinin insanlara karşı sert ve yalçın taş gibi olması mümkün değildir. Ancak insanlar böyle olabilirler, ifadede benzetme gayesi de güdülmemiştir. Çünkü ne insanlar, dolayısıyla devleti yöneten kişiler İstanbul'a benzetilebilir, ne de İstanbul onlara. Görüldüğü gibi mecaz-ı mürsel için yukarıda belirttiğimiz iki temel özellik de gerçekleşmiş bulunmaktadır.Zikir anmak, Allah'ı hatırlamak, her sözünde ve her işinde O’nun emirlerine uymak, yasakladıklarından sakınmak. (Bkz. Tasavvuf) Anma, anımsama, ezberleme, hatırlama. Söylenmesi tavsiye edilen hamd, sena ve dua için kullanılan sözler. Bazı alimler zikri, insana sevap kazandıran her türlü hareket olarak tarif etmişlerdir.
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
19 Mart 2012       Mesaj #3
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Ad Aktarması
Vikipedi, özgür ansiklopedi


Ad aktarması ya da mecaz-ı mürsel
, bir söz sanatı türüdür. Ad aktarması yapılırken herhangi bir nesne ya da varlık anlatılmak istendiğinde doğrudan o nesne ya da varlığı söylemek yerine, o nesnenin bir parçasının ya da o nesne ile ilgili bir özelliği söyleyerek nesneyi aktarma işine ad aktarması denir.

Ad aktarması yapılırken çeşitli kelime ilişkileri kullanılarak ad aktarması yapılır. Örneğin; parça bütün ilişkisi, iç-dış ilişkisi, eser-
yazar ilişkisi gibi ilişkilerle ad aktarması yapılır.
  • Dün Ömer Seyfettin'i okudum. (yazar-eser ilişkisi)
theMira
_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
8 Haziran 2013       Mesaj #4
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye
Mecaz – Değişmece Sanatı / Edebi Sanatlar
MsXLabs.org


edebi sanatlar

Bir sözcüğün gerçek anlamlarından (temel ve yan anlamlarından) sıyrılarak,başka bir sözcüğün yerinde kullanılmasıdır. Sözcükler cümle içerisinde ya da en azından başka sözcüklerle öbekleşerek mecazlı anlam kazanır. Deyimler,mecazlı öbeklerin en tipik örnekleridir. Atasözlerinde de mecaz bolca kullanılır.
Mecaz sanatı, bir sözü gerçek anlamının dışında kullanma sanatıdır.
ÖRN: Aşkın aldı benden beni,
Bana seni gerek seni,
Ben yanarım dün ü günü,
Bana seni gerek seni.
Yunus Emre
Yukarıdaki dörtlükte “yanmak”, aşağıdaki dörtlükte de “deynek” sözcüğü mecaz sanatına örnektir.
Anavarza at oynağı,
Kana bulanmış gömleği,
Kıyman a zalimler kıyman,
Kör karının bir deyneği.
Sözcüğe mecazlı anlam yüklenmesinde iki ana yöntem vardır:


a) Benzetmelerden yararlanılarak gerçekleştirilen anlam aktarmamaları;
bir başka deyişle “benzetme ilgisine dayalı” mecazlar (Benzetme, eğretileme, kişileştirme, kinaye, tariz, abartma)
b) Benzetme dışı ilgilerle gerçekleştirilen mecazlar (Mecaz-ı mürsel, ad aktarması) Her iki durumda da sözcüğün gerçek anlamından (temel ve yan) uzaklaşıp başka bir sözcüğün yerini alması, değişim söz konusudur.
ÖRN: Günler akıp gidiyor.
Açıklama: Akmak sözcüğü mecazlıdır. Günler,akıcı bir maddeye, mesela bir suya benzetilerek mecaz gerçekleştirilmiştir. “akıp” sözcüğü, değişmece yoluyla “geçip” sözcüğünün yerini almıştır.
ÖRN: O kadar susamış ki bardağı bir dikişte bitirdi.
Açıklama: Sözü edilen kişi bardağı değil,içindeki suyu içmiştir.”Bardak” sözcüğü “su” sözcüğünün yerini almıştır.Benzerlik söz konusu değildir. İç – dış ilgisiyle mecaz gerçekleştirilmiştir.
Not: Mecazlı kullanımı ayırt etmenin bir yolu da, sözcüğün yeni kazandığı anlamın gerçekte mümkün olup olmadığına bakmaktır. Mesela yukarıdaki kullanımlarda günlerin, gerçek bir su gibi akması mümkün değildir. Su içerken bardağın “bitmesi” şöyle dursun,bir zerresinin eksilmesi bile düşünülemez.
Karışık Örnekler:
- Duygularımız içimize sığmadı, “alkış” ve “bravo” larla dışarıya döküldü.
Açıklama: Duygular akıcı bir maddeye benzetilmiş, “sığmamak” ve “dökülmek” sözcükleri mecazlı kullanılmıştır.
- Bu işçi biraz daha pişmek ister. (soyut; olgunlaşmak anlamında)
- Barış umutları yeşerdi. (soyut; oluşmak anlamında)
- Serin ama tatlı bir ilkbahar akşamıydı. (soyut; hoş anlamında)
- Olaylara bir de bu gözle bakmalısın. (anlayış anlamında)
- Yeni idarecimizin davranışları hamdı. (tecrübesizlik )
- Ölçülü davranışları vardı. (seviyeli)
Uyarı: Mecaz anlamlılıklar sözcük,deyim,argo ve atasözü düzeylerinde görülebilir:
- Lodos soğuğu kırdı. (sözcük düzeyinde)
- Onun ne zamandır kırdığı ceviz kırkı aşıyordu zaten. (deyim)
- Seni görünce kirişi kırdı tabii. (argo)
- Ana sorunumuz bu değil. (sözcük)
- Borsada kaybedince kafayı yedi. (argo)
- Bu boş kafalar gelişmemizi engelliyor. (sözcük)
- Her işte kılı kırk yarardı. (deyim)
- Ateş düştüğü yeri yakar. (atasözü)
Karışık Örnekler:
- Bildiğim kadarıyla o evine bağlı bir insandır.
- Babam: ‘Kalk,su getir.’dedi;kardeşim oralı olmadı.
- Bu acı olay hepimizi derinden etkiledi.
- Bakanın istifasından sonra yoğun bir koltuk kavgası başladı.
- Sizin böyle bir işte harcanmanızı istemem.
- Çocuğu çok sıkıyorlar.
- Ne diyelim, talih bizimle oynuyor.
- Hayatımda onun kadar tilki bir adam görmedim.
- Su testisi su yolunda kırılır.
- Hiçbir şeyi beğenmez;her şeye burun kıvırırdı.”
- Taşıma su ile değirmen dönmez.
- Sanıyorum bu işte onun da parmağı var.
- Oturup dururken ne parlıyorsun,sana bir şey diyen mi var?
- Ağzı süt kokan sanatçılar bile bize akıl vermek istediler.
- Biz ne dersek diyelim karşı duruyor,bildiğinden şaşmıyordu.
- Vatan borcu biter bitmez ordayım.
- Bu öğrenci diğerinden bir gömlek daha bilgili.
Argo Düzeyinde Mecaz: Toplumda herkesçe kullanılan dilden ayrı olarak belirli kesimlerce kullanılan ancak genel dilin içinde yer alan ve ondan türeyen özel dile argo denir.

Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
9 Nisan 2014       Mesaj #5
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Mecazı Mürsel
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Benzetme amacı güdülmeden ya da benzetme ilgisi bulunmaksızın bir sözün başka bir söz yerine kullanılması sanatı. Türkçede ad değişimi, düz değişmece, ad aktarması gibi karşılıklar da kullanılır. Mecazı mürsel, konuşma dilinde de yaygın olarak kullanılmaktadır. Örneğin, "sobayı yaktım" cümlesinde soba sözcüğünün, sobanın içindeki odun, kömür vb. yerine kullanılması bir mecazı mürseldir.
theMira

Benzer Konular

24 Şubat 2011 / Misafir Cevaplanmış
7 Ocak 2016 / ThinkerBeLL X-Sözlük
17 Nisan 2012 / Misafir Cevaplanmış
10 Mart 2012 / Misafir Arşive Kaldırılan Konular