Arama

Uyak (Kafiye)

Güncelleme: 4 Ekim 2011 Gösterim: 30.106 Cevap: 6
B.L.A.C.K - avatarı
B.L.A.C.K
Ziyaretçi
11 Ekim 2008       Mesaj #1
B.L.A.C.K - avatarı
Ziyaretçi
Uyak

Sponsorlu Bağlantılar
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Uyaklar ve Uyak Çeşitleri
Uyaklar gerek hece ile yazılan, gerekse serbest tarzda yazılan şiirlerde önemli bir yer tutar. Bizce, serbest şiiri düz yazıdan ayıran en önemli özelliklerden birisi de uyaklarıdır. Hece ile yazılan şiirlerde ise uyak kullanmak şartı var. Bazı amatör dostlarımız uyakları yanlış bilmekte, uyak olmayan sözcükleri uyak gibi algılayarak kullanmaktalar. Bu tür hatalar çoğunlukla fiillerin uyak olarak kullanılması sırasında ortaya çıkmakta. Mesela fiil sonlarındaki ‘’yorum-yor-yormuş-yordu’’ gibi ekler (Redifler) uyak zannedilmekte… Özellikle fiillerde uyaklar yalnızca fiil kökünden oluşurlar. Sonlarına gelen ekler uyak sayılmazlar. Döküyorum-çıkıyorum-bakıyorum-yakıyorum-çakıyorum-akıyorum-takıyorum-şakıyorum…. Bu sözcüklerde uyak olan bölümleri şöyle sıralayabiliriz. Dök-çık-bak-yak-çak-ak-tak-şak…. Bu köklerin sonuna gelen ekler uyak değil, rediftir.
Kafiyeleri (uyaklar), sözcüklerdeki uyumlu harf durumuna ve şiirde kullanıldıkları yere göre iki sınıfta incelememiz gerekiyor. Sözcüklerdeki uyumlu harf durumuna göre kafiyeler.

Yarım kafiye Yalnızca bir harfin benzeşmesinden oluşan kafiyelere yarım kafiye diyoruz. Örnek:Taş-kış-düş… sözcüklerinde ortak olan harfler yalnızca ‘ş’ harfleridir.
Tam kafiye İki harfin benzeşmesinden olan kafiye türüdür. Örnek:Yaş-kaş-baş…Anlamları farklı bu sözcüklerde ortak olan harfler ‘aş’ harfleridir.
Zengin kafiye En az üç veya daha fazla harflerin benzeşmesinden doğan kafiye türüdür. Örnek: Tarak-varak-çırak-durak… benzeşen harfler ‘rak’ harfleridir
Tunç kafiye Mısra sonundaki kafiyelerden birinin tamamı, diğer bir kafiyenin içindeyse buna tunç kafiye diyoruz. Örnek: Kına-yakına… Burada ‘’kına’’ sözcüğünün tamamı ‘’ya-kına’’ sözcüğünün içindedir ve tunç kafiyedir.
Cinaslı kafiye Cinaslı kafiye yazılış şekli aynı ama anlamları ayrı olan kafiyelerdir. ÖrnekMsn Confusedu akar güldür güldür, Gel de yar beni güldür, Yarim en güzel güldür. Her üç satırdaki ‘’güldür’’ sözlerinin yazılış şekilleri aynıdır. Ancak, anlamları ayrı… ...................... Şiirin dörtlüklerindeki diziliş şekline göre kafiye türleri.

Çapraz Kafiye Bir dörtlükte birinci ile üçüncü, ikinci ile de dördüncü satırlar birbiriyle kafiyeli ise bu tür kafiyelere çapraz kafiye denmekte. Örnek:

dağlarım------dağ

düzdür--------düz

bağlarım------bağ

güzdür--------güz
Sarma Kafiye Bir dörtlükte birinci satır dördüncü satırla, ikinci satır da üçüncü satırla kafiyeli ise buna da sarma kafiye denmektedir. Örnek:

dağlarım---------dağ

düzdür-----------düz

güzdür-----------güz

bağlarım---------bağ
Kafiyeler heceler arasındaki söz uyumundan ibaret olup, köklerin kafiye olarak kullanılması çok eski bir prensip (Kural değil) olarak kabul edilmiştir. Yani kafiyelerde köklerin kullanılması kesin bir kural değildir. Çünkü, kafiyeler anlamlı sözcüklerden çok, hecelere dayanan bir şiir kuralıdır. Bu nedenle köklere bağlanarak anlam kazanan ekler de kafiye (kafiye özelliği taşıması kaydıyla) kafiye olarak kullanılabilirler. Türk şiirinin önde gelen ustalarının şiirlerini incelediğinizde, bu tür uygulamalara kolayca ulaşabilirsiniz…

Kaynak:Vikipedi - Özgür Ansiklopedi

ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
12 Mayıs 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Uyak (Kafiye)
MsXLabs.org & Temel Britannica
Sponsorlu Bağlantılar

Şiirde dize sonlarında bulunan söz­cüklerin son heceleri arasındaki ses benzerli­ğine "uyak" ya da "kafiye" adı verilmektedir. Halk şiirinde ise "ayak" denir. Bir ses sanatı olan uyak bazen dizelerin içindeki sözcüklerle de yapılır; ama bu tür kullanımlara şiire ahenk katmak için başvurulur. Bu nedenle uyak denince dize sonundaki sözcüklerin ses benzerliği söz konusudur.
Şiirde uyak, dize sonlarındaki anlamları ayrı sözcükler ile işlevleri farklı ekler arasında görülür. Aynı sözcükler ve ekler uyak sayıl­mazlar. Dize sonlarında yinelenen sözcüklere ve eklere "redif" adı verilir; redifler çoğun­lukla Türk halk edebiyatı örneklerinde gö­rülür.
Uyağın, şiirin ses yapısı bakımından belirli bir yeri vardır. Bu nedenle hemen her dönem­de sıkça kullanılmıştır. Bazen uyaksız şiir olamayacağı konusunda görüşler bile ortaya atılmıştır. Uyağın şiirin ahenk ya da ezgisi üzerindeki etkisinin dışında, özelllikle uzun şiirlerde belirli bir düzenleyicilik görevi de vardır. Özellikle ezberlemeye yönelik şiirler­de uyak akılda kalıcılığı sağlar. Düzyazıda ahenk için de uyak kullanılabilir. Divan ede­biyatında önemli bir yeri olan bu tür uyağa "seci" denir.

Uyaklar seslerin sayısına göre üçe ay­rılır:

a) Yarım uyak, dize sonundaki tek ünsüz benzerliğine dayanan uyak türüdür. Ak/ok sözcüklerinde "k" yarım uyağa örnek olarak gösterilebilir.

b) Tam uyak, dize sonundaki bir ünlü ile bir ünsüzün ses benzerliğine dayanan uyak türüdür:
Başında bu mucizenin
Sesler, kokular ve renkler
Ebediyet kadar derin
Bir anın va'dini bekler.
(A. H. Tanpınar)
Bu dizelerdeki "mucizenin" (-in) ve "derin" (-in) sesleri arasında tam uyak görülür.
Son heceleri "a" ya da "u" ile biten dizeler de tam uyaklı kabul edilir:
Her yaz şimale doğru asırlarca bir koşu
Bağrımda bir akis gibi kalmış uğultusu.
(Y. K. Beyatlı)
Bu dizelerin sonundaki u ünlüsü tam uyağa örnektir.

c) Zengin uyak
, dize sonunda ikiden çok ses benzerliğine dayanan uyak çeşididir. "Tunç uyak" adı da verilir:
Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı
Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı.

(M. A. Ersoy)
Burada "tanı" ve "vatanı" (-tanı) zengin uyak oluştururlar.
Bir taraf bahçe, bir tarafta dere
Gel uzan sevgilim, benimle yere
Suyu yakuta döndüren bu hazan
Bizi garkeyliyor düşüncelere.
(Ahmed Haşim)
Bu dizelerdeki "dere" (-ere), "yere" (-ere), "düşüncelere" (-ere) zengin uyağa örnek ola­rak verilebilir.

Cinaslı Uyak
Ses bakımından aynı ama anlamca ayrı sözcüklerden ya da söz öbeklerinden oluşan uyak türüne "cinaslı uyak" denir:
Kalem böyle çalınmıştır yazıma
Yazım kışa uymaz, kışım yazıma.

(Gevheri)
İlk dizedeki yazıma "kader, alınyazısı", ikinci dizedeki yazıma "yaz mevsimi" anlamına gelmektedir.

Uyaklar dizelerdeki düzenlerine, bulunma yerlerine göre de adlandırılırlar:

a) İç uyak
, dizelerin ortalarında bulunan uyaktır:
Şeb-i hicran yanar canım döker kan çeşm-i giryânım
Uyarır halkı efganım kara bahtım uyanmaz mı.
(Fuzuli)
"Canım" ve "efganım" sözcüklerinde iç uyak "-an" ile sağlanmaktadır.

b) Sarma uyak, her dörtlüğün birinci ile dördüncü, ikinci ile üçüncü dizelerine uygulanan uyak türüdür:
Çözülen bir demetten indiler birer birer
Bırak yorgun başlan bu taşlarda uyusun
Tutuşmuş ruhlarına bir damla gözyaşı sun
Bir sebile döküldü bembeyaz güvercinler.
(Z. O. Saba)
Burada "birer" (1. dize) ile "güvercinler" (4. dize), "uyusun" (2. dize) ile "sun" (3. dize) birbiriyle uyaklıdır.

c) Baş uyak, dizelerin başında bulunan uyak türüdür:
Gönlümüz bağlandı zülfün teline
Alınmaz gözleri mestim alınmaz
Sencileyin cevredici kuluna
Bulunmaz gözleri mestim bulunmaz.
(Gevheri)
İkinci dizedeki "alınmaz" ile dördüncü dize­nin başındaki "bulunmaz" sözcükleri baş uyak oluştururlar.

d) Çapraz uyak, her dörtlüğün birinci ile üçüncü, ikinci ile dördüncü dizeleri arasında yapılan uyak türüdür:
Keder, saçlarıma ak
Yüzüme çizgi serdi
Ruhumu çırılçıplak
Soyup çarmıha gerdi.
(N. F. Kısakürek)
Burada "ak" (1. dize) ile "çırılçıplak" (3. dize), "serdi" (2. dize) ile "gerdi" (4. dize) arasında çapraz uyak vardır.

Uyağın Tarihçesi
Uyağın ilk kez hangi ulusta, hangi ozanlarca kullanıldığı kesin olarak bilinememektedir. Eski Yunan, Latin ve Japon edebiyatlarında uyağa rastlanmaz. Bazı Avrupa edebiyatlarıy­la Arap, Fars ve bunlardan etkilenen Türk edebiyatlarında uyak özel bir yer tutar ve önem taşır.
Türk şiirinin en eski örneklerinde bile uyak görülmektedir. Divan şiirinde "göz için uyak" ilkesi benimsenmiş, daha çok da tam ve zengin uyaklar kullanılmıştı. Halk şiirinde ise çoğunlukla yarım uyaklarla yetinilmiş, redif oldukça fazla kullanılmıştır. Divan edebiya­tında şairler için uyak önemli bir uğraştı. Yazı için Arap alfabesinin kullanıldığı Osmanlıca'da sesdeş diyebileceğimiz (aynı sesi veren) harflerin çokça olması uyak olarak kullanıla­cak sözcüklerin seçiminde güçlük yaratıyordu. Bu yüzden uyağın aynı harflerden oluşan bir sözcükle yapılması gere­kiyordu. Başka türlü söylersek, uyak için aynı sesi veren değişik harflerin kullanılması uy­gun görülmüyor, yazılışa çok önem veriliyor­du. Böylece "göz için" uyak denen anlayış Divan edebiyatına egemen olmuştur. Oysa uyak için aynı sesi veren sözcüklerin kullanıl­ması da yeterliydi. Bunu göz önüne alan Servet-i Fünuncular ilk kez "göz için uyak" yerine "kulak için uyak" ilkesini getirmiş ve bu yolda örnekler vermişlerdir. Cumhuriyet döneminde "ölçüsüz ve uyaksız şiir de yazılabi­lir" ilkesi (Garipçiler) egemen olmuştur. Günü­müz şiirinde ise uyak belirleyici bir öğe olmak­tan çıkmış durumdadır.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
8 Ocak 2010       Mesaj #3
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi
Uyak (Kafiye), mısra sonlarındaki yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları ve görevleri farklı kelimelerin, eklerin benzerliğine denir.

1- Yarım Kafiye:
- Tek ses benzeşmesine dayanan kafiyeye yarım kafiye denir.
- Genellikle Halk Edebiyatında kullanılır.

Benim çektiğimi kim çeker
Gözlerinden kanlı yaş döker
Bulanık bulanık akar
Dağların seliyim şimdi

(”-er“: Redif | “-k“: Yarım Kafiye)

2- Tam Kafiye:
- İki ses benzeşmesine dayanan kafiyeye tam kafiye denilir.

Orhan zamanından kalma bir duvar
Onunla bir yaşta ihtiyar çınar

(”-ar“: Tam Kafiye)
Zamanla nasıl değişiyor insan
Hangi resmime baks** ben değilim
Nerde o günler, o şevk, o heyecan
Bu güler yüzlü ad** ben değilim
Yalandır kaygısız olduğum, yalan

(”-an“: Tam Kafiye | “-ben değilim“: Redif | “-**“: Tam Kafiye)
Not: Dilimize yabancı dillerden geçmiş “â, î, û” gibi uzun sesler iki ses değerine sahiptirler. Dizeler arasında sadece bu seslerden oluşan bir benzeşme varsa bu tam kafiyedir


3- Zengin Kafiye:
- İkiden fazla sesin benzeşmesiyle oluşan kafiyeye denir.
- Daha çok Divan şiirinde kullanılır.
Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene
Biz sende olamazsak bile sen bizdesin gene
(”-ene“: Zengin Kafiye)Bin bahçeli beldemizi yâd ellere bıraktık
Gölgesinde barınacak tek ağacım yok artık
(”-tık“: Zengin Kafiye)


4- Tunç Kafiye
- Kafiyedeki kelimelerden birinin, diğerini içinde aynen bulunması yani tekrar edilmesiyle oluşan kafiyeler tunç kafiye denir.

Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım

(”-aşarım“: Tunç Kafiye)
Bursa’da bir eski cami avlusu
Mermer şadırvanda şakırdayan su

(”-su“: Tunç Kafiye)
Bir eşek var idi zâif u nizâr
Yük elinden katı şikeste vü zâr

(”-zâr“: Tunç Kafiye)


5- Cinaslı Kafiye
- Yazılışları ve okunuşları aynı anlamı farklı olan kelimelerle yapılan kafiyeye cinaslı kafiye denir.
- Cinaslı kelimeler daha çok manilerde kafiye olarak kullanılır.

Niçin kondun a bülbül
Kapımdaki asmaya
Ben yârimden vazgeçmem
Götürseler asmaya

(”-asmaya“: Cinaslı Kafiye)
Kararmış kara gözler
Dermanım kara gözler
Gemim deryada kaldı
Yelkenim kara gözler

(”-kara gözler“: Cinaslı Kafiye
Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç
Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç

(”-geç“: Cinaslı Kafiye)

Redif:
- Şiirde kafiyeden sonra gelen yapı ve anlam bakımından benzerlik taşıyan eklere, kelimelere veya kelime gruplarına redif denir.
- Halk şiirimizde redife kafiyeden daha çok önem verilmiştir.
- Redif kelimesinin sözlük anlamı “arkadan gelen”dir.

Aşk bir şem-i ilahîdir benim pervânesi -si: Redif
Şevk bir zincirdir gönlüm ânın divânesi -vâne: Zengin kafiye

Efendimsin cihânda itibârım varsa sendendir - ım varsa sendendir: Redif
Meyân-ı âşıkânda iştihârım varsa sendendir -âr(aar olduğundan): Zengin Kafiye Şeyh Galib

Bizim elde bahar olur, yaz olur - olur : Redif
Göller dolu ördek olur, kaz olur - az: Tam Kafiye
Sevgi arasında yüz bin naz olur
Suçumu bağışla, ben sana kurban

İkinci Kaynak…

KAFİYE (UYAK): Mısra sonlarındaki yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları ve görevleri farklı kelimelerin, eklerin benzerliğine kafiye denir.

Yanıp tutuşmadan aylarca yummadım gözümü,
Nücuma sor ki, bu kirpikler uyku görmüş mü?


1) YARIM KAFİYE: Tek ses benzerliğine dayanan kafiyedir.

Örnek-1
Ben çektiğim kimler çeker
Gözlerim kanlı yaş döker
Bulanık bulanık akar
Dağlarım seliyim şimdi


Örnek-2
İstedim kendimi bu göle atam
Elimi uzatıp yavruyu tutam


Örnek-3
Üstümüzden gelen boran kış gibi
Şahin pençesinde yavru kuş gibi
Seher sabahında rüya düş gibi
Çağıta bağırta aldı dert beni


2) TAM KAFİYE: İki ses benzerliğine dayanan kafiye türüdür.
Örnek-1
Yollarda kalan gözlerimin nurunu yordum,
Kimdir o, nasıldır diye rüzgarlara sordum,
Hulyamı tutan bir büyü var onda diyordum

Örnek-2
Sen miydin o afet ki dedim, bezm-i ezelde
Bir kanlı gül ağzında ve mey kasesi elde,
Bir sofrada içtik, ikimiz aynı emelde,
Karşımda uyanmış gibi bir baktı sarardı.

Örnek-3
On atlıya karar verdim yaşını
Yenice sevdaya salmış başını
El yanında yakar gider kaşını
Tenhalarda gülüşünü sevdiğim.


3) ZENGİN KAFİYE: Üç ya da daha çok ses benzerliğine dayanan kafiye türüdür.
Örnek-1
Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk,
Soğuk bir mart sabahı.. Buz tutuyor her soluk

Örnek-2
Baygın bir ihtizaz ile bi-huş akar dere,
Sahillerinde çocuklar uzanmış çemenlere…

Örnek-3
Miskin Yunus biçareyim
Baştan ayağa yareyim
Dost ilinden avareyim
Gel gör beni aşk neyledi


4) CİNASLI KAFİYE: Anlamları ayrı, fakat yazılış ve okunuşları aynı olan kelime ve kelime gruplarının mısra sonunda tekrarı ile oluşan kafiyedir.
Örnek-1
Niçin kondun a bülbül
Kapımdaki asmaya
Ben yarimden vazgeçmem
Götürseler asmaya


Örnek-2
Bilmem ki yaz mı gelmiş
Niçin açmış gül erken
Aklımı kayıp ettim
Nazlı yarim gülerken


Örnek-3
Kendin çöz kendin tara Bağ bana
Değmesin el başına Bahçe sana bağ bana
Ben yarime kavuştum Değme zincir kar etmez
Darısı el başına Zülfün teli bağ bana

REDİF: Mısra sonlarında yazılışları, okunuşları, anlamları ve görevleri aynı olan eklerin, kelime ve kelime gruplarının tekrar edilmesine “redif” denir.
Örnek-1
Bizim elde bahar olur, yaz olur.
Göller dolu ördek olur, kaz olur.
Sevgi arasında yüz bin naz olur.
Suçumu bağışla, ben sana kurban.


Örnek-2
Bu ıslıkla uzayan, dönen, kıvrılan yollar,
Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar
Başını kaldırarak boşluğu dinliyordu.
Gökler bulutlanıyor, rüzgar serinliyordu.

_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
8 Ocak 2010       Mesaj #4
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi

Uyak (Kafiye) Örgüsü

İlk olarak dizelerin son seslerine bakılarak bir dörtlüğün kafiye düzeni çıkarılır. Kafiye düzenlerinin, mısraların son seslerindeki düzene göre çeşitleri vardır.
1- Düz Kafiye: Birinci mısra ile ikinci mısraın; üçüncü mısra ile dördüncü mısraın birbiriyle kafiyeli olmasıdır aaaa, aabb, aaab. Mesnevi tarzı kafiye de denilir.

a- İftardan önce gittim Atik-Vâlde semtine,
a- Kaç defa geçtiğim bu sokaklar, bugün yine
b- Sessizdiler. Fakat Ramazan maneviyyeti
b- Bir tatlı intizara çevirmiş sükûneti

a- Gökyüzünde tüten olsam
a- Yeryüzünde biten olsam
b- Al benekli keten olsam
b- Yar boynuna sarsa beni


2- Çapraz Kafiye: Bir dörtlükte; birinci mısra ile üçüncü mısraın, ikinci mısra ile de dördüncü mısraın kafiyeli olmasıdır. abab şeklinde gösterilir.ri

a-
Hayran olarak bakarsınız da
b- Hûlyanızı fetheder bu hâli
a- Beş yüz sene sonra karşınızda
b- İstanbul Fethi’nin hayâli
a- Bir hayalet gibi dünya güzeli
b- Girdiğinden beri rüyâlarına,
a- Hepsi meshûr, o muamma güzeli
b- Gittiler görmeye Kaf dağlarına

3- Sarma (l) Kafiye: Bir dörtlükte; birinci mısra ile dördüncü mısraın ve ikinci mısra ile de üçüncü mısraın kafiyeli olmasıdır. abba şeklinde gösterilir.

a- İhtiyar elini bağrına soktu,
b- Dedi ki, “İstanbul Muhasarası
b- Başlarken aldığım gaza yarası
a- İçinden çektiğim bu oktu!”

a-Gamlı bir heykel gibi kayalarla ben
b- Bir sonbahar akşamı… sahillerdeyim
b- Dağınık saçlarımdan pervasız esen
a- Rüzgârların elinde bir kırık neyim

KAFİYE ÖRGÜSÜ
DÜZ KAFİYE: "a a a b" ya da "a a b b" olmalı.

ÇAPRAZ KAFİYE: "a b a b" olmalı.

SARMA KAFİYE:"a b b a" olmalı.

Alıntı

KAFİYE ÖRGÜLERİ (ŞEMALARI)
Şiirlerde kafiyelerin sıralanışına (diziliş) göre ortaya çıkan şemaya denir.

1) DÜZ UYAK ÖRGÜSÜ

Bu kafiye örgüsüne "mesnevi uyak "da denir. Divan edebiyatı için her beyit kendi arasında kafiyeli olursa (aa, bb, cc...)düz uyak olur.
Halk edebiyatında ise dörtlüğün ilk üç mısrası kafiyeli ( aaab,cccb...)son mısra serbest olursa düz uyak olur.


2) SARMA UYAK ÖRGÜSÜ

Bir dörtlüğün birinci ve dördüncü mısrası kendi arasında, ikinci ve üçüncü mısrası da kendi aralarında kafiyeli olursa sarma kafiye olur. Yani (abba) şeklindedir.

3) ÇAPRAZ KAFİYE ÖRGÜSÜ

Bir dörtlüğün birinci ve üçüncü, ikinci ve dördüncü mısraları kendi aralarında kafiyeli olursa sarma kafiye olur.Yani (abab)şeklindedir.
4) MANİ TİPİ KAFİYE ÖRGÜSÜ

Bir mısranın birinci,ikinci ve dördüncü mısraları kendi aralarında üçüncü mısra da serbest olursa mani tipi kafiye olur. Yani (aaxa) şeklindedir.
5) KOŞMA TİPİ KAFİYE ÖRGÜSÜ

"abab, cccb,dddb" şeklinde oluşan kafiye örgüsüne denir.

ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
7 Mayıs 2011       Mesaj #5
ener - avatarı
Ziyaretçi
Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & MsXLabs

Uyak (Kafiye)

Cinaslı Kafiye

Anlamları ayrı, söylenişleri aynı olan sözcüklerle yapılan kafiye. 10'dan fazla türü olan cinasla yapılmış kafiyeler, en yoğun olarak divan edebiyatında görülür. Hayalî'nin aşağıdaki kafiyeleri cinaslı kafiyeye bir örnektir; Nedir can kim anı sen nâzenin cânâne vermezler. Sana âşık olanlar yoluna cânâ ne vermezler.
bilginç - avatarı
bilginç
Ziyaretçi
3 Ekim 2011       Mesaj #6
bilginç - avatarı
Ziyaretçi
Kafiye ya da uyak, şiirde mısra sonlarında bulunan sözcüklerin son heceleri arasındaki ses benzerliğidir. Şiirde uyak, dize sonlarında bulunan farklı görevlerdeki ekler veya anlamları ayrı sözcükler arasında görülür. Dize sonlarında yinelenen aynı görevdeki ekler ya da sözcükler uyak değildir. Bunlara redif denir.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
4 Ekim 2011       Mesaj #7
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Uyak (Kafiye)

Dize sonlarındaki ses benzerliği; uyak.

Halk şiirinde, aynı anlamda ayak sözcüğü kullanılır. Genel olarak ses benzeşmesi biçiminde tanımlanan kafiyede kural, anlamca farklı sözcüklerdeki ses benzerliklerinden yararlanmadır. Yaş-baş, sandık-mantık, al-kal, çok-yok gibi. Sesçe birbirine benzeyen sözcük ya da eklerin, anlamca da bir olmaları durumunda bunlara redif denir.

Kafiye, birbirine benzeyen seslerin azlığı ya da çokluğu bakımından çeşitlere ayrılır. Sözcük ve eklerin son hecelerinde biri sesli, biri sessiz en az iki harf aynı ise buna tam kafiye denir:

duvar-çınar, badem-kösem gibi. Son heceleri a ve u sesleriyle biten sözcükler, bu harflerin yanında aynı cins birer sessiz harf olmasa bile tam kafiyeli sayılır. Sözcük ve eklerin son hecelerinde yalnız sessiz harfler arasındaki benzeşmeye dayanan kafiyelere yarım kafiye denir:

git-tut, deniz-yalnız gibi. Ayrıca çıkakları yakın olan c-ç, ç-ş, s-ş, l-r, ğ-y, d-t, z-s gibi sessiz harflerle de yarım kafiye yapılabilir: iç-düş, kuş-küs gibi. Eğer kafiye, sözcük ya da eklerin son hecelerinde ikiden çok harf benzerliğine dayanıyorsa, buna zengin kafiye denir: yar-diyar, kara-Ankara gibi. Anlamları ayrı, söyleniş ve yazılışları aynı olan cinaslar, dize sonlarında kullanılmışlarsa, bunlara cinaslı kafiye adı verilir.

Arap nazım anlayışında kafiyenin temeli, yazılış benzerliğidir. Kafiyeli sözcüklerin yinelenen harfine de reviyy denilir. Buna göre reviyyi mutlak isim hâlindeki sözcüklerin, reviyyi müfit de sıfat ve fiil hâlindeki sözcüklerin uyuşmasıdır. Ayrıca reviyyden önce gelen dört harfe redif, tesis, dahil, kayd; sonra gelen dört harfe de vasl, huruç, mezid, naire adları verilmiş hepsine birden hurufı kafiye (kafiye harfleri) denilmiştir.

Sözcüklerin yazılış özelliklerine, giderek türlerine göre çeşitlenen kafiyeler için de kafiyei müreddefe, kafiyei müessese, kafiyei mütevatire gibi terimler kullanılmıştır. Divan edebiyatında Arap alfabesine dayanan bu kafiye sistemi benimsenmiş, kafiye bilgisi ilmi kavafi belagatin başlıca konularından sayılmıştır. Günümüze gelebilen örneklere göre, Eski Yunan, Lâtin ve Japon edebiyatlarında kafiye kullanılmamış; Arap, Fars, Fransız edebiyatlarında ise, kafiyeye çok önem verilmiştir.

İslâmlık öncesi Türk edebiyatında kafiyenin yaygın olduğu, özellikle halk edebiyatında yarım kafiyenin kullanıldığı görülmektedir. İslâmlık etkisine girildikten sonra, Arap kafiye sistemine uygun olarak, kafiyenin göz için olduğu kabul edilmiştir. Buna göre, iki sözcüğün kafiyeli sayılabilmesi için, onların seslerinin değil, Arap alfabesiyle yazılışlarının birbirine benzemesi gerekli görülmüştür.

Tanzimat edebiyatı döneminde Recaizade Ekrem, kafiyenin göz için değil, kulak için olduğunu savunmuş; bu görüş, eski edebiyattan yana olanlar ile yenilikçiler arasında tartışmaya yol açmıştır. Dönemin genç edebiyatçıları olan Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin gibi sanatçıların Recaizade'yi izlemeleri sonucu Edebiyatı Cedide topluluğunun oluşması da bu tartışmanın ürünüdür. Harf devriminden sonra ise, eski kafiye anlayışı büsbütün bırakılmıştır.

Günümüz Türk edebiyatında serbest şiire geçişten sonra, kafiye önemini yitirmiştir. Ama sözlü geleneği sürdüren halk şiirinde, eski önemini korumaktadır.


MsXLabs & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.

Benzer Konular

21 Aralık 2015 / batuhann1 Cevaplanmış
2 Şubat 2012 / Misafir Soru-Cevap
31 Mart 2014 / horrorviper Cevaplanmış
4 Şubat 2013 / ekin Cevaplanmış