Arama

Japon Sanatları - No Sanatı (Japon Gösteri Sanatı)

Güncelleme: 18 Mart 2009 Gösterim: 5.792 Cevap: 0
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
18 Mart 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
No Sanatı
MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar

No, Japon gösteri sanatıdır. Müzik, dans ve şiiri birleştiren bu tiyatro biçimiyle, türün kuralları kesin olan ve olaya önem veren Batı tiyatrosu arasında bir benzerlik kurmak güçtür. No’da dansın ve şarkının desteği olan metin, yalnızca birkaç temel kompozisyon kuralına uymak zorundadır; düzenli bir biçimde olan No’da olay, düş ve gerçek arasında gidip gelen bir atmosfer yararına gelişir; No’nun kimi zaman dinsel temalara ya da Buddhacı öğretinin bazı noktalarıyla ilgili tartışmalara dayanması, aydınlatıcı bir gösteri halini aldığı tapınaklarda doğmuş olmasından kaynaklanır. Amacı, gerçeğin kalıcı, güzelin de dayanıklı olmadığını hissettirmektir. XVI. yy.dan XLX. yy.a kadar özellikle askeri aristokrasiye ayrılmış olan No, başlangıçta, günümüzde de olduğu gibi çok geniş bir seyirci kitlesine seslenirdi.
No Tiyatrosu
14. Yüzyılda Japon tiyatrosu, gelmiş geçmiş en büyük eserlerinden birini yarattı: No Tiyatrosu. No oyunları, baş karakterin duygularının ve düşüncelerinin bir ifadesi olan ağırbaşlı ve gösterişli dansların eşlik ettiği, Japon edebiyat klasiklerinin şiirsel dille sahneye uyarlanmış hali olarak başlar. No ile birlikte genelde Kyogen denen gülmece oyunları da icra edilir.
No tiyatrosunu gerşek bir sanat haline getirenler, iki oyun yazarı Kanami Kiyotsugu ve oğlu Zeami Motokiyo'dur. 1374 yılında bir Aşikaga şogununun, Zeami'nin performansını izlemesinden sonra No, Aşikaga yönetimi tarafından himaye altına alındı. Zeami, No tiyatrosunu saf ve asil bir sanat haline getirmesine rağmen, onun ölümünden sonra No, yaratıcı ruhunu ve enerjisini kaybederek standart bir tören haline geldi. Bugün sahnelenen birçok No oyunu, bu konudaki en büyük otorite olarak kabul edilen, Zeami'ye aittir. No, 1868 yılındaki Meici devriminden sonraki kısa bir dönem -yasaklanan şogun yönetimiyle bağları bulunduğu gerekçesiyle- ortadan kaldırılma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Ancak o güne dek oluşan özel izleyici kitlesi ve popülaritesi ile ayakta kalmayı başardı.
Geleneksel bir No tiyatrosu programı, şiir ve müzik eşliğindeki beş adet No oyunu ve müziksiz Kyogen skeçlerinin ard arda icra edilmesinden meydana gelir. No oyunları genelde tanrısal ve ruhani varlıklarla ilgilidir; savaşcıların ruhları, trajik kaderlerine mahkum kadınlar, deliler, şeytanlar... Aktörler genellikle maske kullanırlar. Kostümleri ise gözalıcı renk ve desenleriyle ayrıntılı ve zengin bir işçilige sahiptir.
No oyunu üstü kapalı bir sahnede sergilenir. Sahnenin şekli ve dekoru bütün No tiyatrolarında aynıdır. Oyuncular, üç tane küçük çam agacı dekorunun bulundugu köprü denen bir yoldan sahneye girerler. Sahnenin duvarında büyük bir çam ağacı resmi vardır. Dekorlar izlenimci tarzdadır. Örneğin bina, sandalye yada oyundaki diğer önemli nesneler taslak halinde yer alır. Seyirciler genelde sahne çevresinin iki tarafına, ender olarak da üç tarafına otururlar. Bütün oyuncular erkektir. Kadın karakterler canlandırılırken maskeler kullanılır. No oyunlarında sahnenin bir köşesinde koro bulunur. Oyunda herhangi bir rolü olmayan bu koro sadece danslar sırasında şarkılar söyleyerek oyunculara eşlik eder. Son yıllarda No oyunlarına kadın oyuncular da katılmaya başlamış, ayrıca kadın No toplulukları da kurulmuştur.
Köken ve Tarihçe
XIV. yy’dan önceki her türlü eğlence biçimi, Asya kıtası kökenli iki büyük aileye bağlanabilir: Bugaku ve sangaku. Bugaku (danslar), kendine özgü müziğin eşliğinde (gagaku), Çin’den VIII. yy’da gelen bir saray eğlencesiydi. O dönemde müzik ilkeleri öylesine kesinlik kazandı ki, yerli dinsel (şinto) dansların müziği (kaguralar) de bunlara uymak zorunda kaldı. Kagura, büyük no kuramcısı ve oranı Zeami tarafından No’nun başlangıçtaki biçimi olarak kabul edildi; buna karşılık bugaku ince bir estetik kültür gerektiriyordu, bu da özellikle resmi sanatçılarda vardı.
Sangaku ise kaba olduğu için saray tarafından hor görülüyor, buna karşılık sıradan kişiler tarafından seviliyordu; halk dilinde sangaku sözcüğü kısa sürede maymunların dansı anlamına gelen sarugaku ‘ya dönüşmüştü. Genel olarak sarugakular, panayır gösterileriydi (cambazlar, hayvan terbiyecileri, kuklalar, soytarılar, vb ‘nin gösterileri). 1374′te, prens Yoşimitsu henüz on yedi yaşındayken izlediği bir sarugaku gösterisi sırasında no oyuncuları yetiştiren beş okuldan birinin yöneticisi Kanami’nin dansını izledi ve oyunundan öylesine etkilendi ki, sanatçıyı on bir yaşındaki oğlu Zeami’yle birlikte saraya çağırttı. Bu tarihten başlayarak, no büyük önem kazandı. Sarugaku’nun, Kanami ve Zeami’ ye özgü, daha çok savaşçılar ya da şeytanlara, kısacası şiddet gösterilerine yer veren “Yamato tarzı” öbürlerine oranla varlığını korudu. Büyük no ustası Zeami, inceleme yazılarında, yazar ve dönemi, yazar ve oyuncu, oyuncu ve izleyici arasında uyumun, tutarlılığın önemi üstünde durmuş hatta ovuncudan pİveslerini kendisinin oluşturmasını istemiştir.

XV. yy. boyunca ve XVI. yy’ın bir bölümünde, No özellikle Zeami’nin damadı Zençiku sayesinde de canlı bir sanat olarak kaldı. Daha başka yazarlar no’yu yenilemeye giriştiler, ancak her ne kadar başarılı oldularsa da, hiçbiri asıl ustaların başarısına erişemedi. No da giderek halka açık sahnelerden çekilip şatolara kapandı. Sanatçıların çoğu merkezden taşraya kaydılar ve yeniden bu işe başlamayı denemediler. Bununla birlikte, silik rollerde yer almış olan Umevaka Nihom, yeniden no oynadı. Sağladığı başarı herkesi yüreklendirdi ve beş okul yeniden önem kazandı. Dört yüzyıllık bir aradan sonra no, oldukça kalabalık bir izleyici buldu.


Sahne

Eskiden sahneler açık havada kuruluyordu. Günümüzdeyse oyunlar, oyuncu okullarının küçük salonlarında sahnelenmektedir. Bununla birlikte, sahne geleneksel yapısını korumuştur. Sahne için, yalnızca dört köşeye dikilen dört direk yeterliyken, çatısı da tutulmuş ve böylece no düşüncesinden ayjılamayacak olan “mimari çerçeve” korunmuştur. Yerden yaklaşık 1 m yükseklikte kurulan sahne, birbirinden ayrı iki bölümden oluşur: Bir yanda, dar bir alanda uzanmış kare bir sahne, öbür yanda da üstü çatıyla kaplı olan yüksek bir geçit (geçidin ucunda da kulisi belirleyen bir perde bulunur).
Koro sahnenin sağında yere diz çökmüş olarak yer alır; orkestraysa diptedir. Orkestranın arkasında, dipteki bölmeye karşı; gösterinin iyi bir biçimde sürmesine dikkat eden “gözeticiler” otururlar.


Orkestra, Koro ve Düzen
Orkestranın önemli bir görevi vardır. Kimi kişilerin çağrıştırılmasını sağlayan havayı yaratacak uyumlu sesleri verir. Davulcuların işaretiyle başlayan makamlı bağrışmalar, müziğin et kileyici özelliğini çoğaltır ve izleyicide hemen hemen bir ipnotizma durumunu yaratmaya yarar. Orkestrayla aym zamanda koro da dipteki küçük kapıdan geçer. Olaylara katılmayan bu koro, oturan dört, sekiz ya da on iki şarkıcıdan oluşur ve özellikle baş oyuncuya yardımcı olur.


Oyuncular
Baş oyuncu ya da baş dansçı, şite’dir. Site dans eder, şarkı söyler, son derece karmaşık bir rolü vardır. Görkemli kıyafetiyle bütün dikkatleri üstünde toplar, ikinci kişi olan vaki’nin (keşiş] giysisi, pek dikkat çekici değildir.
Hemen her zaman ilk olarak içeri o girer, kendisini olay yerine götüren yolculuğu betimler, sonra dualar okuyarak, şeytan kovması gerekmedikçe sahnenin dışında kıpırdamadan oturur.
Bir de kyogen ‘ler vardır. Bunlar, her no’nun bitiminde, gergin havayı yumuşatmak için sahneye çıkarlar ve en kaba güldürü türüne başvuran bir fars oynarlar. Kyogen, ayrıca no sırasında, site giysisini değiştirirken kısa bir süre için sahnede görülebilir. No’nun kendine özgü bir düzeni vardır. Klasik biçimde, bir no başlıca beş oyun kapsar; bunların arasına da farslar (kyogen) eklenir. Beş no ve dört kyogen’den oluşan bütün, 8-10 saat kadar sürer. Oyunun hızı ilk yarıda yavaştır, ikinci yarıda artar.


Giysiler, Maskeler
Hiçbir gerçekçilik kaygısının bulunmadığı giysiler her zaman aynıdır, yalnızca canlandırılan kişinin genel havasını, yaşım ve toplumsal durumunu gösterir. Oyuncular, müzikçiler ve şarkıcılar, ayak seslerini örten kalın bezden yapılmış patikler giyerler. Genellikle başlan açıktır, ama hayvanı andıran doğaüstü varlıklar, üstünde söz konusu hayvanın resminin bulunduğu bir tür taç takarlar. Site tahtadan, işlenmiş ve boyanmış bir maske takar. No’da dekora pek önem verilmez, ama aksesuarın ayrı bir yeri vardır; en önemlisi de deseni giysilere uygun olan büyük dans yelpazesidir; bu bir silahı olduğu kadar, tepeler üstünde yükselen dolunayı da çağrıştırabilir. Kılıçlar, baltalı mızraklar, savaşçı okları ve yayı gerçektir. Bir başka önemli öğe de kayıktır. Bambudan yapılmış bir uzun kamış, kürek ya da sırık yerine geçer.



Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!

Benzer Konular

9 Haziran 2012 / Misafir Edebiyat
28 Temmuz 2006 / Mystic@L Edebiyat
15 Ağustos 2011 / Misafir Edebiyat
2 Ekim 2008 / KisukE UraharA Edebiyat
6 Haziran 2013 / _EKSELANS_ Edebiyat