Arama

Doktor Jivago - Boris Leonidovich Pasternak

Güncelleme: 20 Aralık 2009 Gösterim: 4.201 Cevap: 0
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
20 Aralık 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Doktor Jivago
MsXLabs.org & 100 Büyük Roman
Sponsorlu Bağlantılar

Yazan:
BORIS LEONIDOVICH PASTERNAK (1880-1960)

Başlıca Karakterler

YURİ'NİN AİLESİ
  • Yuri Andreieviç Jivago (Yura, Yuroçka): Bir doktor ve şair; Andrei Jivago'nun oğlu.
  • Andrei Jivago: Müflis bir milyoner; servetini kaybedince inti­har eder.
  • Wlarra Nikoîaevna Jivago: Puri'nin vefat etmiş annesi.
  • Nikoiai Nikoiaieviç Vedeniapin (Kolya): Yuri'nin dayısı; cüppesiz bir papaz; sonraları tanınmış bir yazar olur.
  • Evgraf Jivago (Grania): Yuri'nin üvey kardeşi; sonraları nüfuz sa­hibi tanınmış bir general olur.
TONYA'NIN AİLESİ
  • Ivan Esnertoviç Krueger: Tonya'nın büyük babası; Urallarda, var­lıklı bir demirci ustası.
  • Aleksandır Alekssndroviç Gromeko: Yuri'nin üvey babası; bir ziraat profesörü.
  • Anna Ivanovrta Gromeko (evlenmeden önce Krueger): Alekdandır'ın karısı.
  • Nikolai Aleksandroviç Gromeko: Aleksandır'ın ağabeyi; bir kim­ya profesörü ve bekâr.
  • Antonina Aieksandrovna Gromeko (Tonya): Aleksandır'ın kızı; Yuri'nin karısı.
  • Saşa: Yuri ve Tonya'nın oğulları.
  • Kaşa: Yuri ve Tonya'nın kızları.
LARA'NIN AİLESİ
  • Amaüa Karlovna Guişar: Ruslaşmış bir Fransız kadını; bir Bel­çikalı mühendisin dul karısı; bir terzi atelyesi vardır.
  • Larisa Feodorovna Guişar (Lara): Mme. Guişar'ın kızı; Paşa Antipov'un karısı; sonraları Jivago'nun metresi olur.
  • Rodion Guişar (Rodya): Lara'nın kardeşi.
  • Favel Palîovîç Antipov (Paşa): Bir öğretmen; Lara'nın kocası sonraları Strelnikov diye bilinir.
  • Katenka: Paşa ve Lara'nın kızları.
  • Tanya Bezoçeredeva: Lara ve Yuri'nin kızları; çok küçük yaşta, Siberya'da terkedilmiştir.
MARINA'NİN AİLESİ
  • Markel Ssçapov: Gromeko ailesinin işlerini yapan uşak.
  • Agafia Şaçapov: Karısı.
  • Maria (Marina, Marinka): Markel'in kızı; sonraları Yuri'nin ni­kâhsız karısı olur.
  • Kapitolina (Kapka): Yuri ve Marina'nın kızları.
  • Klodya (Kiajka): Yuri ve Marina'nın kızları.
DİĞERLERİ
  • Viktor Ippolitoviç Komarovski: Bir avukat; önceleri Madam Gui­şar'ın ve ardından Lara'nın sevgilisi.
  • Averki Stepanoviç Mikulitsin: Kruger'in önceki meneceri.
  • Liberius Averkieviç Mikulitsin (Livka): Mikulitsin'in oğlu; Orman Kardeşliği adındaki Bolşevik partizanların bir lideri.
  • Mişa Gordon: Yuri'nin, Gromeko'ların yanında kalan bir çocuk­luk arkadaşı.
  • Innokenti Dudorov (Nika): Yuri'nin bir çocukluk arkadaşı.
  • Lavrenti Mikailoviç Kologrivov: ihtilâlci fikirlere sahip zengin bir fabrikatör
  • Nadia Kologrivova: Lavrenti'nin kızı; Lara'nın mektep arkadaşı.
  • Anfim Efimoviç Samdeviatov: Jivago'lara yardım eden Yuriatin'li bir avukat.
  • Daria Antipova: Paşanın annesi.
  • Pavel Ferapontoviç Antipov: Bir demiryolu işçisi ve azimli bir Bolşevik; Paşa'nın babası.
  • Bakkus: Torfianaia'lı bir şoför.
  • Blajeiko: Zibuşino'lu bir yobaz.
  • Vasia Brikin: Emek birliklerindeki bir köylü çocuğu.
  • Emma Ernestova: Komarovski'nin vekilharcı.
  • Matmazel Fleury: İsviçreli bir kadın; önceleri Zibuşino'daki ma­hallî bir kontes ailesinin çocuklarına bakan dadı.
  • Kolya Fnolertka: Biriuçi'deki telgrafçı.
  • Gimazetdin Galiullin: Tiverzin'lerin yaşadığı binanın hademesi; Yusufka'nın babası.
  • Fatima Galiullin: Hademe; Yusufka'nın annesi.
  • Osip Gimazetdinoviç Galiullin (Yusufka): Moskova'daki demiryolu tamirhanelerinden birinde çalışan bir çırak; sonraları Urallardaki anti-ihtilâl kuvvetlerinin bir lideri olur.
  • Vlas Pakhomiviç Gaiuzin: Kodatskoie'de bir bakkal.
  • Olga Galuzina: Galuzin'in karısı; Polia Tiagunova'nın kız kar­deşi.
  • Terenti Gaiuzin (Terioşka): Olga'nın oğlu; kaba bir aptal çocuk.
  • Komiser Gints: Meliuseievo'daki bir devlet görevlisi; ordudan kaçanlar tarafından öldürülür.
  • Zakar Gorazdik: Liberius'a karşı plân hazırlayan partizan bir asker.
  • Gregori Osipoviç Gordon: Bir avukat; Mişa'nın babası.
  • Karlam: Veretenniki'li bir köylü; Polia'ya iftira eder.
  • Karapugina: Tivezin'lerin binasında yaşayan bir kiracı.
  • Pedro Kudoleiv: Bir demiryolu ustabaşısı.
  • Makim Aristarkoviç Klintsov-Pogarevşik: Zyuşino'lu bir sağır ve dilsiz.
  • Lipa Kologrivova: Nadia'nın kız kardeşi; Lara'nın bir öğrencisi.
  • Serafima Filippovna Kologrivova: Nadia'nın annesi.
  • Kornakov: Lara'nın, kazaen kurşunladığı bir savcı.
  • Kostoted-Amurski: önceleri bir Sosyal İhtilâlci; sonraları Lidoçka adı altında bir Bolşevik olur.
  • Kubarikha: Bir askerin büyücülük yapan karısı.
  • Dr. Kerenyi Lajos: Partizan kuvvetlerinde görevli bir Macar dok­toru.
  • Marfa Hala: Tanya'nın üvey annesi.
  • Elena Proglovna Mikulitsina: Mikulitsin'in ikinci karısı.
  • Ogrizkova: Polia Tiagunova'nın rakibi.
  • Olta Domina: Madam Guişar'ın atelyesinde çalışan bir kız.
  • Kristina Orîetsova: Dudorov'un nişanlısı.
  • Pamphil Palyik: Deliren bir partizan asker.
  • Petia: Marta ve Vasili'nin oğulları.
  • Prokhor Karittonoviç Prituliev: Emekçi birliğindeki bir işçi.
  • Serioza Rantsevlç: Beyazlar ordusunda, Jivago'nun yaraladığı bir asker.
  • Roşka Riabik: Terioşka Galuzin'in bir arkadaşı.
  • Rzanitski: Partizanların öldürdükleri eski bir ihtilâlci.
  • Şura Şilesinger: Madam Gromeko'nun egzantrik bir arkadaşı.
  • Sivoblu: Bir partizan askeri; Liberius'un muhafızı.
  • Prov Ararasleviç Sokolov: Kilisede ilâhi okuyanlardan biri.
  • Prenses Stolbunova-Enrici: Andrei Jivago'nun metresi; Evgraf'ın annesi.
  • Albay Strese: Karşı ihtilâlci bir subay.
  • Sventitski'ler: Yuri'nin dayısı Kolya'nın akrabaları.
  • Palagia Nieovna Tlagunova (Polia): Prituliev'in metresi.
  • Kuprian Savelieviç Tiverzan: Brest demiryolunda çalışan bir mü­hendis.
  • Marfa Gavrilovna Tiverzina: Dul bir kadın; Kuprian'ın annesi.
  • Avdotia Tuntseva: Mikulitsin'in görümcesi; Yuriatin'de bir kü­tüphaneci.
  • Giafira Severinovna Tuntseva: Mikulitsin'in ikinci görümcesi; bir işçi.
  • Simuşka Tuntseva: Tuntseva kız kardeşlerin en küçüğü; heye­canlı bir dindar.
  • Fadei Kâzimiroviç Taysekeviç: Çello çalan bir müzisyen; Madam Guişar'ın komşusu.
  • Ustinia: Zibuşino'da bir vekilharç.
  • Vasiü Amca: Tanya'nın üvey babası.
  • Vdoviçenko: Eski bir anarşist; 1905 İhtilâline katılmıştır.
  • Rufftna Onissomovna Voit-Voitkovski: Bir kadın avukat; Koma-rovski'nin arkadaşı.
  • Er Voroniuk: Emekçi birliğindeki bir muhafız.
  • Ivan Ivanoviç Voskoboinokov: Bir yazar; Kolya Dayının bir ar­kadaşı.
  • Feoktistoviç VivoSoçnov: Tolstoy'un fikirlerine sadık bir ide­alist; Kolya Dayının başka bir arkadaşı.

Hikâye
Moskovalı zengin bir iş adamının oğlu olan Yuri Jivago, 1889'da doğmuştur. On yaşında iken annesi ölür, bir kaç sene sonra da, parasını kaybeden baba­sı intihar eder. Yuri'nin, kültürlü ve müşfik bir aile olan Gromeko'ların yanında kalması için anlaş­ma yapılır. Aile, onu öz çocukları gibi büyütür. Yuri, tıp fakültesine devam eder ve boş vakitlerinde şiir yazar. Yirmi yaşlarında iken, Gromeko'ların kızları Tonya ile evlenir ve Şaşa adında bir erkek çocukları dünyaya gelir. Fakat 1914'te orduya alınması ile, is­tikbal vâdedici hekimlik çalışmalarını bırakmağa mecbur kalır.
Lara Guişar da, Moskova'da oturan genç bir kız­dır. Bu kız ve Yuri farklı sosyal çevrelerde yetiştik­lerinden ilkin yolları birleşmez. Guişar, Ruslaşmış bir Fransız kadının kızıdır. Kadın duldur ve bir terzi atelyesi vardır. Çocuk yaşlarında iken, Komarovski adındaki bir avukat, Lara'nın huzurunu son derece bozar, önceleri, babasının bir arkadaşı olan Koma­rovski, sonraları annesinin âşığı olur ve daha son­ra dikkatlerini Lara'ya çevirir. Avukattan kur­tulmak için Lara, eski bir mektep arkadaşının ebeveynleri olan Kologrivov ailesinin öteki çocuk­larına özel öğretmenlik yapmağa başlar. Kologrivovlar ona, ailenin bir mensubu gibi muame­le ederler. Kardeşi Rodion borca girdiği zaman, Lara'ya borç para verirler. Hamilerinin bu cömert­liğinden mahcup olan Lara, önceki âşığı Komarovski'nin, Kologrivov'lara olan borcunu ödemesini ister. Komarovski bu parayı ödemek istemeyince, Lara onu öldürmeğe çalışır. Bereket versin, kurşunlar Koma-rovski'ye isabet etmez, Komarovski de, bu skandali örtmek için meseleyi kapatır.
Lara'nın evi yakınındaki bir binada oturan ve bir demiryolu işçisinin oğlu olan Paşa Antipov adın­daki bir genç, uzun zamandan beri Lara'ya âşıktır. Komarovski hâdisesinden sonra dahi, Lara ile evlen­mek istemekten vazgeçmemiştir. Lara, onun bu tek­lifini kabul eder. Her iki genç de öğretmendirler. Ev­lendikten sonra, ikisi de Ural Dağlarındaki Yuriatin şehrinde öğretmenliğe başlarlar, Paşa, iyi bir öğret­men, bir idealist ve karısını düşünen bir kocadır, fa­kat evlilik hayatlarında bazı huzursuzluklar başgösterir. Lara daha kültürlü bir aileden geldiğinden, Pa­şa, Lara'nın, onun yüksek sosyal mevkiine veya Ko­marovski ile daha önceleri geçirdiği maceraya kızdı­ğım sandığından korkar. Nihayet, bir subay olarak orduya girer.
Harp, bütün Rusya'yı sarmıştır. Bir topçu çatış­ması sırasında, Paşa'nın arkadaşları onun öldüğünü sanırlar. Kocasından hiç bir haber alamayan Lara, hastabakıcı olarak orduya yazılır. Paşa'yı cephede bu­lacağını sanarak, o da cepheye gider. Bu arada Jiva-go da, ön safta çarpışmış ve bir şarapnel parçası ile yaralanmıştır. İyileşmesi için Jivago'yu, Meliuseievo adındaki bir köye gönderirler. İyileştikten sonra, dok­tor olarak bu köyde kalır. Orada, Paşa'nın öldüğünü sanan Lara ile tanışır. İkisi, biribirlerine âşık olmak üzere iken, aralarındaki ilişkinin daha fazla gelişme­mesi için Lara hastahaneden ayrılır. Kısa bir zaman sonra da Jivago, Moskova'ya döner, karısı Tanya'ya ve hemen hemen hiç tanımadığı çocuğuna kavuşur.
Şimdi sene 1917'dir, harp bir ihtilâle dönüşmüş­tür. Yeni rejim, Jivago'nun çalıştığı hastahaneye el koyduğu zaman, çok sayıda doktor özel hekimlik yap­mak üzere hastahaneden ayrılır, fakat Jivago sosyal mesuliyet hissi duyarak hastahanede kalır. Moskova muhasara altındadır, sokaklarda çatışmalar vuku bulmaktadır, açlığın zayıf düşürdüğü halk arasında da tifüs salgını baş göstermiştir. Nihayet Jivago ve Tonya, şehir dışına taşınarak çiftçilik yapmağa karar verirler. Tonya'nın büyük babası Krueger'in bir za­manlar büyük bir çiftliğe sahip bulunduğu ve Yuria-tin'den çok uzakta olmayan Varikino'ya yerleşirler.
Fakat Varikino, onlar için sakin bir yer değildir, zira zengin bir kapitalistin torunu olan Tonya'yı her­kes tanır. Yine de, Krueger çiftliğini yöneten Miku-litsin, onları mütereddit de olsa benimser. Çok çalı­şarak ve gösterişsiz bir hayat sürmek suretiyle, hiç olmazsa karınlarını doyurur ve kendilerini sıcak tu­tarlar. Jivago, boş vakitlerinde yeniden şiir yazmağa başlar.
Paşa ve Lara da Yuriatin'e dönerler. Paşa ölme­miş, sadece yaralanmış ve esir düşmüştür. Kaçtıktan sonra, Strelnikov adını takınır ve Bolşevik olmama­sına rağmen, ihtilâlci kuvvetlere katılır. Paşa, şimdi Yuriatin bölgesinin kumandanıdır; bölgeden karşı-ihtilâl kuvvetlerini püskürtmüş ve gayet âdil bir yönetim kurmuştur. Kim olduğunu belirtmek için Lara ile muhabere etmez. Lara, kızı Katenka ile bir­likte bir apartman katında oturmaktadır, Paşa'mn bu kararına hürmet eder ve âdeta bir dul gibi yaşar.
Lara, bir gün kasabaya gittiği zaman Jivago'ya rastlar ve aralarındaki aşk yeniden canlanır. Jivago, maamafih vicdan azabı içindedir: karısı Tonya'yı se­ver ve vicdanı ile yaptığı bir mücadeleden sonra, La­ra ile ilişkisini keser. Bu noktada, kader araya girer. Varikino'ya giderken, Orman Kardeşliği denen bir grup Bolşevik gerillalar Jivago'yu ele geçirir. Gru­bun doktoru öldürülmüştür ve Jivago, silâh zoru ile onun yerini almağa mecbur bırakılır.
Jivago, gerillalarla bir sene kaldıktan sonra ka­çar. Yuriatin'e döndüğü zaman, kimlikleri bilinme­yen gerillaların Varikino'yu yağma ettiklerini, fakat ailesinin sağ salim Moskova'ya gittiğini ve oradan da Fransa'ya göç ettiğini öğrenir. Şimdi Lara ile tekrar ilişki kurabilir. Br müddet için diğerlerinden tamamiyle tecrit edilmiş olarak başbaşa yaşarlar. Maamafih, Bolşevikler güçlendikçe, hayatları tehlikeye girer. Bir partili olmayan Antipov, çok güçlenmiştir ve çok şey bildiğinden, yönetimini sürdürmesi arzu edilmez. Antipov, mevkiinden düşürülür ve Lara da, tevkif edilmek tehlikesi ile karşılaşır. Jivago da, mül­kiyet sahibi önceki bir sınıfın mensubu olduğu gibi, partizanlardan da kaçmıştır. Onun da durumu tehli­kelidir. Bu noktada, Lara'nm önceki âşığı Komarovski araya girer. Şimdi bir ölçüde nüfuz sahibi olan Komarovski, Kızılların henüz tamamiyle kont­rol altına alamadıkları Siberya'ya gitmek üzeredir. Eğer Jivago, Vladivostok'tan ülkeyi terketmeyi ve yurt dışındaki ailesinin yanma gitmeyi kabul ederse, Jivago ve Lara'yı beraberinde götüreceğini söyler. Jivago, bu şartlar altında hürriyetine kavuşmağa pek yanaşmak istemez ise de, Lara'nın güvenlik için­de bulunması için yapılacak başka bir şey yoktur. Lara da, Jivago'nun geride kalmasına müsaade et­mez. Jivago ise, şayet Lara yola çıkarsa, çok kısa bir zaman sonra peşlerinden geleceğini söyler. Fakat, Moskova'ya döner.
Sene şimdi 1922'dir ve pejmürdeleşen Jivago' nun morali bozulmuş, tıp mesleğini terketmiş ve gü­nü gününe bulduğu işlerde çalışarak karnını doyur­mağa başiamıştır. Bir ara, Urallarda tanıştığı Vasia adındaki bir gencin yanında kalır. Vasia, kitap ka­pağı desenleri yapar, Jivago'nun ara sıra yazdığı şiir­lerini yayınlar. Vasia ile arkadaşlığı sona erdikten sonra, babasının bir zamanlar Gromeko'nun evinde uşaklık yaptığı Marina adındaki bir kadınla nikâhsız yaşar, iki çocukları dünyaya gelir. Eski çocukluk ar­kadaşları, Jivago'ya yardım etmek isterler. Üvey kardeşi Evgraf ın yardımı ile bir hastahanede iş bu­lur. Sene şimdi 1929'dur ve Jivago da sadece kırk yaşında. Fakat sıhhati iyice bozulmaktadır. Bir gün, bir tramvayda kalp krizi geçirir ve ölür. Geride bı­raktığı yegâne şey, önceki arkadaşları arasında elden ele dolaşmaya başlayan şiirleridir.
1943'te vuku bulan hâdiseler, hikâyeyi bir adım daha ileri götürür. Lara Jivago'dan ayrıldığı zaman hâmile idi. Çocuk, Siberya'da doğdu. Ülkenin büyük bir kargaşa içinde bulunduğu bu sıralarda, Lara ço­cuğunu bir aileye bırakmaktan başka çıkar bir yol göremez. Jivago'nun ölümünden sonra, Lara da kay­bolur. Muhtemelen, Stalin çağında tevkif edilir ve temerküz kampında ölür. Çocuğu Tanya'ya gelince, üvey annesi kendisine kötü muamele eder. Ardından, dehşet saçıcı bir şekilde, üvey babası ve üvey ağabeyi, civardan geçen bir serseri tarafından öldü­rülür. Tanya başıboş, âvâre bir hayat sürmeğe baş­lar, ikinci Dünya Harbi'nde, Tanya'yı cephede, ça­maşırcı bir kız olarak görüyoruz. Jivago'nun üvey kardeşi -ki şimdi Rus ordusunda tümgeneraldir- Tan­ya'yı nihayet tanır ve evlât edinir.
Romanın ek kısmında, «Yuri Jivago'nun Şiirle­ri» var. Bu yirmi dört şiirin hiç biri, romandaki maceralarla ilgili değildir. Ekserisinin ana fikirleri din­dir ve bu şiirler, Doktor Jivago'nun kısa ve mutsuz hayatının mânasını açıklar.

Tenkid
Doktor Jivago'nun yarattığı şiddetli tartışmalar göz önünde tutulduğu takdirde, okuyucuların bu ro­manı siyasî bir belgeden ziyade bir sanat eseri olarak ele almaları için seneler geçmesi gerekmektedir. Ese­re hücum edenler de, savunanlar da kitabın, komü­nist devletini suçlayan bir belge olduğunu söylüyor­lar. Pasternak bu sayfalarda, Dahilî Harbin vahşe­tini, ihtilâlcilerin fanatikliğini, Lara'yı temerküz kampına gönderen mânâsız işkenceleri, Dudorov'un hapishanede «yeniden siyasî eğitimden geçirilmesi­ni ve çok sayıda diğer hâdiseleri anlattı. Maamafih, kendisine yöneltilen en ciddî itham, cemiyette açık­tan açığa yürütülen işkenceleri belirtmesinden ziya­de, zekâ ve ruhu baskı altma almak için ustalıkla yü­rütülen suçlar üzerinde durduğudur. Lara, romanın bir yerinde der ki: «Kötülüğün kökü... bir kimsenin kendi düşüncelerine beslediği güveni kaybetmesi idi.» Başka bir ifade ile, kitlelerin kafalarını aynı kalıpta yoğurma arzusu; düşüncenin bayağılaştığı, dilin kli­şelerle dejenere olduğu ve insanlar arasında hakikî muhaberenin imkânsızlaştığı bir atmosfer yarattı. Temerküz kampları dışında kalanlar için dahi, böy­le bir atmosfer sadece mecazî olarak değil, gerçekten de öldürücü oldu. Jivago, romanın bir bölümünün sonlarında, kendisinin kalp hastalığından öleceğini söyler ve bunu da; kendi neslinin içinde yaşamağa zorlandığı ruhî çatışmalara bağlar:
Kalp hastalıklarının mikroskopik şekille­ri, son senelerde sık sık görünmeğe başladı... Bu tipik bir modern hastalık. Ben, bunun sebeple­rinin ahlâkî olduğunu sanıyorum. Büyük bir ekseriyetimiz, daima, sistematik bir ikiyüzlülük hayatı sürüyor. Her gün. hissettiklerinizin aksini söylerseniz, sevmedikleriniz karşısında haysiyetinizi ayaklar altında çiğnerseniz, sıhhatinizin bun­dan etkilenmemesi imkânsız... Sinir sistemimiz bir hayal değil, bedenimizin bir parçası, ruhu­muz da boşlukta ve içimizde. Bunlar tıpkı ağzımızdaki dişler gibi, tesirlerini hissettirmeksizin, sonuna kadar suistimal edilemez. Innokent, ha­pishanede nasıl yeniden eğitimden geçtiğinizi vo olgunlaştığınızı bize anlattığınız zaman, sizi din­lemek bana ızdırap verdi. Bu, bir sirk tayının, kendisini sirke nasıl alıştırdığını dinlemekten farksızdı.
Bu dehşetli suçlamaya rağmen, Pasternak'm, anti-komünist olmaktan ziyade gayri-siyasî bir kimse olduğu söylenebilir. Jivago, Çar veya Kerenski veya Kolçak veya Batı kapitalizmi nâmına özür dilemediği gibi -eğer elinden gelse idi- nasıl bir cemiyet yarat­mak isteyeceğinin ipuçlarını da vermemiştir. Cemi­yetin, zahirî konformite (aynı kapta yoğurulma) ya­ratmasının ancak dahilî gerginlikler pahasına müm­kün olabileceği, sol istibdat rejimleri için olduğu ka­dar demokratik sol rejimler için de doğrudur ve hat­tâ bazan demokrasilerde de işitilir. Pasternak, bir öl­çüde, bütün devlet şekillerini suçluyordu. Rusların, onu yıkıcı bulmalarının gerçek sebebi muhtemelen budur. Eğer, kendi ülkesine hitap ederek, «Yoldaş­lar, iyi niyetlisiniz, ama bazı hatâlar yapıyorsunuz,» demiş olsa idi, affedilebilirdi; ama o dedi ki: «Sizin bin senelik geleceğiniz beni ilgilendirmez; beni yal­nız bırakın.» Bu, affedilemeyecek bir suç.
Bu halde, gayesinin, siyasî bir tez yazmak değil de bir sanatkâr olarak, çağının ızdıraplarını belirt­mek olduğunu söyleyen Pasternak'ı dinlemek fay­dalı. O bize şunu demek istiyor: Asrımızın ilk otuz senesinde Rusya'da hayat böyle idi. Unutmamak ge­rekir ki, Pasternak şahit olduğu hâdiseleri anlatıyor. Jivago, Pasternak gibi, medenî ve haysiyetli bir ha­yat sürdürülmesine imkân sağlayan, bütün lüks un­surların, temiz zevklerin, iyi yetişmenin, hissi olma­nın ve şerefli bir vicdan geliştirmenin mümkün oldu­ğu, yukarı-orta sınıf bir ailede doğdu. Ardından harp, ihtilâl ve dahilî çatışmanın üçlü dehşeti geldi. Böy­lece, hayatın dokusu ya parçalandı veya hazin bir sakilde kabalaştı. Aileler birbirlerinden ayrı düştü, dostluklar zehirlendi, insanlar her gün tevkif edil­mek korkusu içinde yaşadılar. Jivago otuz yaşma gel­diği zaman, ümitlerini tamamiyle kaybetmiş, tıp mes­leğini veya yazmayı bırakmış, tamamen başıboş, âvâ­re bir hayat sürmeğe başlamıştır. Kırk yaşında da ölür. Zahiren, hayatta mağlûp olmuştur, ama onun bu trajik hayatında müellif, Jivago'yu, mağlûbiyetin­de dahi bir fatih olarak görür. Her şeyden önce, hay­siyetini korumasını bilmiştir. Sahte mâbudlar önün­de eğilmemiş, tiksindiklerini övmemiştir. Onun me­tanetini üç şey ayakta tutmuştur. İlki ve başlıcası Lara'ya olan aşkıdır. İkincisi edebiyat, bilhassa şiir­di ki, mesleği tıp olmasına rağmen, gerçek hayatının işi budur. Üçüncüsü de tabiat; bilhassa Jivago'nun huzura kavuştuğu ve Pasternak'a hafızalardan çık­mayan
sayfalarını ilham eden Urallar.
Bu tezler -sanat, aşk ve güçlüklere tahammül et­mek- hikâyenin ortalarına doğru takdim edilen canlı bir sembolde birleşirler; üvez ağacı. Bu ağaç, Jiva­go'yu ele geçiren orman partizanlarının kampı civa­rında yetişmektedir. Ağacın, kışın dahi dalları, karlı çevrede parlayan ve aç kuşları doyuran portakal ren­gindeki meyvalarla doludur. Üvez ağacı aynı zaman­da, Jivago'nun işittiği bir halk şarkısında, askerdeki sevgilisinin hasretini çeken kızın aşkının da ifadesi­dir. Bu ağaç, Jivago için de, sevgilisini sembolize eder, ağacın beyaz dalları Lara'nm kollarını hatırla­tır. Nihayet hürriyetini yeniden ele geçirmek için buradan kaçtığı zaman, rehberi bu ağaçtır. Bu imaj­lar -kar altındaki ağaç, sevilen kadın, onların ilişkile­rini açıklayan şarkı ve şarkının ilham ettiği hürriyete kaçış- romanın esas mânasına çok yakın olan bir sem­bolde birleşirler.
Doktor Jivago'da çok sayıda ölüm sahnesi bulun­masına rağmen -kitabın ilk bölümü bir cenazeyi an­latır- dirilişin de imajları vardır. Jivago kelimesi «yaşayan, hayatta bulunan» demektir ki, Rusların İncilinde, İsa'nın boş mezarında bir kadını karşıla­yan melek tarafından kullanılır: «Yaşayanı, niye ölü­ler arasında arıyorsun?» (Payne, Boris Pasternak'ın Uç Dünyası, s. 170). Ana akıntı altındaki sakin sular gibi, kitap boyunca dinî imajlar görülür. Pasternak münekkidlerin, dinî semboller üzerinde haddinden fazla durmalarından şikâyet etmiş ve bu sembolleri sadece eserinin dokusuna daha fazla yoğunluk getir­mek için kullandığını söylemişti. Bu, Rus edebiya­tının resmî efendilerinin kulakları için söylenmiş bir özür hissini uyandırıyor; bunun için de, Pasternak'ın bu sözlerine muhtemelen pek önem vermemek ge­rek.
Jivago'nun hikâyesi, basit, aşikâr bir şekilde dinî değil. Maamafih, romanın sonuna eklenen şiirler önü­müze başka bir resim koyuyor. Bunlardan sekiz ta­nesinin tezleri dindir ve kitabın son sayfasındaki şii­rin son kıtası, İsa'nın dirilişini anlatıyor. Bununla beraber, roman hakkındaki en iyi yorum, Yuri Ji-vago'nun şiirlerinin ilki, «Hamlet» başlıklısıdır. Ha­tip -ki bir aktör veya Prens Hamlet veya İsa veya­hut Jivago'nun kendi- bu şiirde oynayacağı dramda­ki rolünü kabul eder ve dram şimdi sona erdiğinden, sahneyi terketmeğe hazırdır.
Perdenin nihaî mdirilişini kimse önleyemez. Yapayalnızım. Her tarafta iki yüzlülük. Hayatı sonuna kadar yaşamak hiç de çocukça bir görev değil. Bu satırlar, Pasternak'ın hayatının parolası da ola­bilir.

Yazar Hakkında (bak. Boris Pasternak)
Bir münekkid, Boris Pasternak'm zamanımıza kadar gel­mesini anormal bir hâdise diye vasıflandırdı ise de; diğerleri, onun, şu bakımdan ondokuzuncu asrın son büyük Rus yazarı olduğunu söylediler: Pasternak, kafası Çarlık Rusya'sının en-tellektüel atmosferlerinde teşekkül eden belli başlı son yazar­dır. Sanatkâr bir ailede dünyaya gelmişti: babası Leonid Ossi-poviç Pasternak tanınmış bir portre ressamı ve annesi de, kon­ser piyanisti idi. Babası Odesalı bir Yahudi idi ve annesi de yarı-Yahudi. Fakat aile Ortodoks dinini benimsemişti ve Boris, ailesinden belirli Yahudi özellikleri tevarüs etmedi. Aile, ilkin mütevazi yaşıyordu, fakat Leonid tanındıkça, daha iyi bir hayat sürmeğe başladılar. Pasternak'a, gençliğinde bilhassa üç kişi tesir etti: Ailenin bir dostu olan -ve Leonid'in, kitaplarını resim­lendirdiği- Tolstoy; Boris'in, Tolstoy'lar vasıtasıyle tanıdığı şair Rainer Rllke; bir aile dostları ve komşuları olan kompozitör Aleksandır Scriabin. Boris, Scriabin'in nüfuzu altında musiki ça­lıştı ise de, ondokuz yaşına geldiği zaman bir kompozitör olma ümitlerini yitirmişti.
Pasternak'm gençliği, 1905 İhtilâline ve Nijinski'nin, Pavlova' nın, Raspotin'in zamanlarına rastlar. Üniversiteye girdiği zaman, ilkin felsefe eğitimi yapmağa başladı ise de, sonraları edebiyata döndü. Bu sıralarda, kabiliyetli genç bir talebe hayatı yaşıyordu: derslerine çalıştı, basit bir hayat sürdü, ders verdi, arkadaşla-nyle mütemadiyen konuştu, tartıştı ve çağının genç öncü ya­zarları arasına girdi. Pasternak, 1912'de, Marburg Üniversite-si'nde bir sömestir felsefe eğitimi yaptı.
Çocukluğunda, bacağından geçirdiği bir sakatlıktan ötürü, 1914'te orduya alınmadı. Kırılmış ayağı, belki de onun haya­tını kurtardı. Urallardaki bir kimya fabrikasında kâtiplik işi bul­du, şiirler yazdı, tercümeler yaptı ve kısa hikâyelerle uğraştı. 1917'de ihtilâl patladığı zaman, Moskova'ya döndü ve Sovyet Eğitim Vekâletinde kütüphane memuru olarak çalıştı. Pasternak, 1923'te evlendi, bir erkek çocuğu dünyaya geldi, boşandı, tek­rar evlendi, bir kaç çocuğu daha oldu ve yazılarına devam etti.
1920'lerdeki ilk tecrübî edebiyat dalgalarından sonra ülke­nin kültürel atmosferi, hakikî yaratıcılığa imkân vermeyecek de­recede bozuldu. Lenin'in yerini Stalin almış ve bir Bizans kon-, formitesi, cemiyeti kaplamıştı. Pasternak'ın arkadaşlarından ba­zıları kayıplara karıştılar. Yesenin, 1925'te, Mayakovski de 1930' da intihar ettiler. Gorki de, 1936'da şüpheli bir şekilde öldü. Rusya'da şimdi bir tenkil devri başlamıştı: Pasternak'ın başlıca hâmisi. Parti teoristi Bukharin, hıyanetle suçlandı ve 1938'de öl­dürüldü. Pasternak'a bir şey yapmadılar, zira siyasî bir yazar değildi ve kendisini Batı klâsiklerini Rusçaya tercüme işine ver­mişti. Fakat o günlerin siyasî muhtevası içinde, sadece Shakes-peare'i tercüme etmek dahi siyasî bir tutum takınmak demekti. Onun bu tutumu, hiç bir tarafa bağlı olmamak istemesi diye yo­rumlandı. Sınıf mücadelesi teoristleri indinde Pasternak, kendi­sini çağın büyük meselelerinden uzakta tutan bir fildişi sarayı sanatkârı idi.
Doktor Jivago'nun yazılmasına 1945'te başlandı. Stalin'in ölümünden sonra, bir ara, doktrinel katılığın yumuşatılacağı ümidi beslendi. Pasternak, eserini 1956'da, Novy Mir adındaki edebî mecmuaya takdim etti. Mecmuanın yazı heyeti, otuz say­falık hakaret edici yorumla eseri geri gönderdi. Pasternak, anti­demokratik olmakla, İhtilâli yanlış yorumlamakla ve Çarlık gün­lerine dönmek istemekle itham edildi. Kendisini ümitsizliğe kap­tırmayan Pasternak, kitaptaki bazı tartışmalı pasajları çıkararak, bastırmak imkânlarını aradı. Bu sırada, Feltrinelli adındaki bir İtalyan komünisti ile anlaşma yapıldı, kitabın İtalyanca nüsha­sının basılmasına karar verildi. Kitap, böylece basılmış olsa idi, Pasternak, muhtemeldir ki, kendisini zorluklar içinde bulma­yacaktı. Fakat Pasternak hastalandı ve gerekli tadilâtı yapama­dı. Kitabın, Moskova'da yayınlanması gecikiyordu. Feltrinelli, elindeki orijinal müsveddeleri İtalyancaya çevirtmeğe başladı. Ruslar endişeye düştüler. Surkov adındaki tanınmış bir yazarı -ki Sovyet Yazarlar Derneği'nin sekreteri idi- İtalya'ya göndere­rek, kitabın basılmasını durdurmak istediler. Feltrinelli, bir ara tereddüt etti, zira mesele gittikçe muğlaklaşıyordu, ama elinde bir şaheser bulunduğunu da biliyordu. Bu sırada Pasternak'tan gelen bir mektup, Feltrinelli'nin, şahsî kararını kullanmasını is­tedi. Bunun üzerine, Surkov'un engel olmak istemesine rağmen, Feltrinelli kitabı yayınlamağa karar verdi. Kitabın İtalyanca nüs­hası 1957 Kasımında yayınlandı. Ertesi sene de, İngilizce nüs­hası çıktı.
Pasternak önceleri, kendisini derin bir tartışma içinde bul­madı. Batıdaki eleştiriciler bu kitabın, derhal, Harp ve Sulh ile mukayese edilecek ölçüde büyük bir eser olduğunu gördüler. Fakat kitabın yayınlandığı tarihler, soğuk harp yılları idi, İngi­liz ve Amerikan okuyucuları Doktor Jivago'yu, anti-Komünist bir belge olarak alkışlayınca, Ruslar artık kitaba sırt çevrilemeye­ceğini anladılar. Ardından 1958 Ekiminde, İsveç Kraliyet Aka­demisi, Pasternak'a Nobel Edebiyat Mükâfatını verdi. Bu mü­kâfat, bir Rus yazarına ikinci defa olarak bahşediliyordu. Bazı­ları, Çehov'a, Tolstoy'a ve Gorki'ye verilmeyen bu mükâfatın, Komünist inanışlarından zerresini kaybetmeyen Şolokhov'a ve­rilmesi gerektiğini iddia ettiler. Rusya'da, büyük bir protesto fırtınası koptu; Parti basını Nobel Mükâfatının siyasî düşünce­ler altında verildiğini iddia etti.
Bu baskı altında Pasternak, «yaşadığım cemiyetin, bana bahşedilen bu şerefi nasıl yorumladığını göz önünde tutarak,» Nobel mükâfatını reddetti. Bu arada, Pravda ve Komsomo!, Pas-ternak'ın bir hain olduğunu söylediler ve şayet linç edilmek is­temiyorsa, ülkeyi hemen terketmesini istediler. Sekiz yüz Sov­yet yazarı -ki Pasternak'ın kitabını okumalarına imkân yoktu-Pasternak'ın vatandaşlıktan çıkarılmasını teklif etti. Pasternak'a hücum edenler arasında Şolokhov da vardı. Pasternak şimdi -Galile'nin başından geçen ızdırap verici hâdiseyi hatırlatırca-sına- hatâlarını itirafa zorlandı. Kruschev'e bir mektup yazan Pasternak, Rusya'da yaşamasına müsaade edilmesini rica etti. Sovyet Yazarlar Birliği'nin bir üyesi olarak oturduğu ev elinden alındı, geliri kesildi ve Rusya dışında biriken milyonlarca dolar telif ücretinden yararlanamadı. Üstelik hasta idi. Pasternak, 1960'da ciğer kanserinden öldü ve arzusuna rağmen, dinî âyin yapılmaksızın gömüldü.
Düşmanlarının intikamı Pasternak'ı, ölümünden sonra da bı­rakmadı. Aradan henüz bir kaç hafta geçmişti ki. Madam Olga Ivinskaya adındaki yakın bir edebiyatçı arkadaşı aleyhine dâva açıldı. Ivinskaya ve kızı, Pastemak'ın, Rusya dışındaki parasını gizlice Rusya'ya getirmekle suçlandılar. Lara gibi Madam Ivins­kaya da Sibirya'ya sürüldü, kızı da üç sene hapse mahkûm edil­di. Pastemak'ın, ölümünden önce üzerinde çalıştığı bir piyesine de el kondu. Kısacası, Pastemak'ın, Komünist devletinin man­zarasını çizerken haklı veya haksız olduğu konusunda bir soru kafaları kurcaladı ise de, Rus otoriteleri, hareketleri ile, bu soru­yu cevaplandırdılar.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!

Benzer Konular

7 Temmuz 2015 / KisukE UraharA Müzik ww
12 Haziran 2009 / ThinkerBeLL Sinema ww
12 Temmuz 2012 / Misafir Edebiyat ww
8 Aralık 2015 / buz perisi Bilim ww
4 Nisan 2009 / Harry Kewell Spor ww