Doktor Jivago
MsXLabs.org & 100 Büyük Roman
Yazan: BORIS LEONIDOVICH PASTERNAK (1880-1960)
YURİ'NİN AİLESİ
Moskovalı zengin bir iş adamının oğlu olan Yuri Jivago, 1889'da doğmuştur. On yaşında iken annesi ölür, bir kaç sene sonra da, parasını kaybeden babası intihar eder. Yuri'nin, kültürlü ve müşfik bir aile olan Gromeko'ların yanında kalması için anlaşma yapılır. Aile, onu öz çocukları gibi büyütür. Yuri, tıp fakültesine devam eder ve boş vakitlerinde şiir yazar. Yirmi yaşlarında iken, Gromeko'ların kızları Tonya ile evlenir ve Şaşa adında bir erkek çocukları dünyaya gelir. Fakat 1914'te orduya alınması ile, istikbal vâdedici hekimlik çalışmalarını bırakmağa mecbur kalır.
Lara Guişar da, Moskova'da oturan genç bir kızdır. Bu kız ve Yuri farklı sosyal çevrelerde yetiştiklerinden ilkin yolları birleşmez. Guişar, Ruslaşmış bir Fransız kadının kızıdır. Kadın duldur ve bir terzi atelyesi vardır. Çocuk yaşlarında iken, Komarovski adındaki bir avukat, Lara'nın huzurunu son derece bozar, önceleri, babasının bir arkadaşı olan Komarovski, sonraları annesinin âşığı olur ve daha sonra dikkatlerini Lara'ya çevirir. Avukattan kurtulmak için Lara, eski bir mektep arkadaşının ebeveynleri olan Kologrivov ailesinin öteki çocuklarına özel öğretmenlik yapmağa başlar. Kologrivovlar ona, ailenin bir mensubu gibi muamele ederler. Kardeşi Rodion borca girdiği zaman, Lara'ya borç para verirler. Hamilerinin bu cömertliğinden mahcup olan Lara, önceki âşığı Komarovski'nin, Kologrivov'lara olan borcunu ödemesini ister. Komarovski bu parayı ödemek istemeyince, Lara onu öldürmeğe çalışır. Bereket versin, kurşunlar Koma-rovski'ye isabet etmez, Komarovski de, bu skandali örtmek için meseleyi kapatır.
Lara'nın evi yakınındaki bir binada oturan ve bir demiryolu işçisinin oğlu olan Paşa Antipov adındaki bir genç, uzun zamandan beri Lara'ya âşıktır. Komarovski hâdisesinden sonra dahi, Lara ile evlenmek istemekten vazgeçmemiştir. Lara, onun bu teklifini kabul eder. Her iki genç de öğretmendirler. Evlendikten sonra, ikisi de Ural Dağlarındaki Yuriatin şehrinde öğretmenliğe başlarlar, Paşa, iyi bir öğretmen, bir idealist ve karısını düşünen bir kocadır, fakat evlilik hayatlarında bazı huzursuzluklar başgösterir. Lara daha kültürlü bir aileden geldiğinden, Paşa, Lara'nın, onun yüksek sosyal mevkiine veya Komarovski ile daha önceleri geçirdiği maceraya kızdığım sandığından korkar. Nihayet, bir subay olarak orduya girer.
Harp, bütün Rusya'yı sarmıştır. Bir topçu çatışması sırasında, Paşa'nın arkadaşları onun öldüğünü sanırlar. Kocasından hiç bir haber alamayan Lara, hastabakıcı olarak orduya yazılır. Paşa'yı cephede bulacağını sanarak, o da cepheye gider. Bu arada Jiva-go da, ön safta çarpışmış ve bir şarapnel parçası ile yaralanmıştır. İyileşmesi için Jivago'yu, Meliuseievo adındaki bir köye gönderirler. İyileştikten sonra, doktor olarak bu köyde kalır. Orada, Paşa'nın öldüğünü sanan Lara ile tanışır. İkisi, biribirlerine âşık olmak üzere iken, aralarındaki ilişkinin daha fazla gelişmemesi için Lara hastahaneden ayrılır. Kısa bir zaman sonra da Jivago, Moskova'ya döner, karısı Tanya'ya ve hemen hemen hiç tanımadığı çocuğuna kavuşur.
Şimdi sene 1917'dir, harp bir ihtilâle dönüşmüştür. Yeni rejim, Jivago'nun çalıştığı hastahaneye el koyduğu zaman, çok sayıda doktor özel hekimlik yapmak üzere hastahaneden ayrılır, fakat Jivago sosyal mesuliyet hissi duyarak hastahanede kalır. Moskova muhasara altındadır, sokaklarda çatışmalar vuku bulmaktadır, açlığın zayıf düşürdüğü halk arasında da tifüs salgını baş göstermiştir. Nihayet Jivago ve Tonya, şehir dışına taşınarak çiftçilik yapmağa karar verirler. Tonya'nın büyük babası Krueger'in bir zamanlar büyük bir çiftliğe sahip bulunduğu ve Yuria-tin'den çok uzakta olmayan Varikino'ya yerleşirler.
Fakat Varikino, onlar için sakin bir yer değildir, zira zengin bir kapitalistin torunu olan Tonya'yı herkes tanır. Yine de, Krueger çiftliğini yöneten Miku-litsin, onları mütereddit de olsa benimser. Çok çalışarak ve gösterişsiz bir hayat sürmek suretiyle, hiç olmazsa karınlarını doyurur ve kendilerini sıcak tutarlar. Jivago, boş vakitlerinde yeniden şiir yazmağa başlar.
Paşa ve Lara da Yuriatin'e dönerler. Paşa ölmemiş, sadece yaralanmış ve esir düşmüştür. Kaçtıktan sonra, Strelnikov adını takınır ve Bolşevik olmamasına rağmen, ihtilâlci kuvvetlere katılır. Paşa, şimdi Yuriatin bölgesinin kumandanıdır; bölgeden karşı-ihtilâl kuvvetlerini püskürtmüş ve gayet âdil bir yönetim kurmuştur. Kim olduğunu belirtmek için Lara ile muhabere etmez. Lara, kızı Katenka ile birlikte bir apartman katında oturmaktadır, Paşa'mn bu kararına hürmet eder ve âdeta bir dul gibi yaşar.
Lara, bir gün kasabaya gittiği zaman Jivago'ya rastlar ve aralarındaki aşk yeniden canlanır. Jivago, maamafih vicdan azabı içindedir: karısı Tonya'yı sever ve vicdanı ile yaptığı bir mücadeleden sonra, Lara ile ilişkisini keser. Bu noktada, kader araya girer. Varikino'ya giderken, Orman Kardeşliği denen bir grup Bolşevik gerillalar Jivago'yu ele geçirir. Grubun doktoru öldürülmüştür ve Jivago, silâh zoru ile onun yerini almağa mecbur bırakılır.
Jivago, gerillalarla bir sene kaldıktan sonra kaçar. Yuriatin'e döndüğü zaman, kimlikleri bilinmeyen gerillaların Varikino'yu yağma ettiklerini, fakat ailesinin sağ salim Moskova'ya gittiğini ve oradan da Fransa'ya göç ettiğini öğrenir. Şimdi Lara ile tekrar ilişki kurabilir. Br müddet için diğerlerinden tamamiyle tecrit edilmiş olarak başbaşa yaşarlar. Maamafih, Bolşevikler güçlendikçe, hayatları tehlikeye girer. Bir partili olmayan Antipov, çok güçlenmiştir ve çok şey bildiğinden, yönetimini sürdürmesi arzu edilmez. Antipov, mevkiinden düşürülür ve Lara da, tevkif edilmek tehlikesi ile karşılaşır. Jivago da, mülkiyet sahibi önceki bir sınıfın mensubu olduğu gibi, partizanlardan da kaçmıştır. Onun da durumu tehlikelidir. Bu noktada, Lara'nm önceki âşığı Komarovski araya girer. Şimdi bir ölçüde nüfuz sahibi olan Komarovski, Kızılların henüz tamamiyle kontrol altına alamadıkları Siberya'ya gitmek üzeredir. Eğer Jivago, Vladivostok'tan ülkeyi terketmeyi ve yurt dışındaki ailesinin yanma gitmeyi kabul ederse, Jivago ve Lara'yı beraberinde götüreceğini söyler. Jivago, bu şartlar altında hürriyetine kavuşmağa pek yanaşmak istemez ise de, Lara'nın güvenlik içinde bulunması için yapılacak başka bir şey yoktur. Lara da, Jivago'nun geride kalmasına müsaade etmez. Jivago ise, şayet Lara yola çıkarsa, çok kısa bir zaman sonra peşlerinden geleceğini söyler. Fakat, Moskova'ya döner.
Sene şimdi 1922'dir ve pejmürdeleşen Jivago' nun morali bozulmuş, tıp mesleğini terketmiş ve günü gününe bulduğu işlerde çalışarak karnını doyurmağa başiamıştır. Bir ara, Urallarda tanıştığı Vasia adındaki bir gencin yanında kalır. Vasia, kitap kapağı desenleri yapar, Jivago'nun ara sıra yazdığı şiirlerini yayınlar. Vasia ile arkadaşlığı sona erdikten sonra, babasının bir zamanlar Gromeko'nun evinde uşaklık yaptığı Marina adındaki bir kadınla nikâhsız yaşar, iki çocukları dünyaya gelir. Eski çocukluk arkadaşları, Jivago'ya yardım etmek isterler. Üvey kardeşi Evgraf ın yardımı ile bir hastahanede iş bulur. Sene şimdi 1929'dur ve Jivago da sadece kırk yaşında. Fakat sıhhati iyice bozulmaktadır. Bir gün, bir tramvayda kalp krizi geçirir ve ölür. Geride bıraktığı yegâne şey, önceki arkadaşları arasında elden ele dolaşmaya başlayan şiirleridir.
1943'te vuku bulan hâdiseler, hikâyeyi bir adım daha ileri götürür. Lara Jivago'dan ayrıldığı zaman hâmile idi. Çocuk, Siberya'da doğdu. Ülkenin büyük bir kargaşa içinde bulunduğu bu sıralarda, Lara çocuğunu bir aileye bırakmaktan başka çıkar bir yol göremez. Jivago'nun ölümünden sonra, Lara da kaybolur. Muhtemelen, Stalin çağında tevkif edilir ve temerküz kampında ölür. Çocuğu Tanya'ya gelince, üvey annesi kendisine kötü muamele eder. Ardından, dehşet saçıcı bir şekilde, üvey babası ve üvey ağabeyi, civardan geçen bir serseri tarafından öldürülür. Tanya başıboş, âvâre bir hayat sürmeğe başlar, ikinci Dünya Harbi'nde, Tanya'yı cephede, çamaşırcı bir kız olarak görüyoruz. Jivago'nun üvey kardeşi -ki şimdi Rus ordusunda tümgeneraldir- Tanya'yı nihayet tanır ve evlât edinir.
Romanın ek kısmında, «Yuri Jivago'nun Şiirleri» var. Bu yirmi dört şiirin hiç biri, romandaki maceralarla ilgili değildir. Ekserisinin ana fikirleri dindir ve bu şiirler, Doktor Jivago'nun kısa ve mutsuz hayatının mânasını açıklar.
Doktor Jivago'nun yarattığı şiddetli tartışmalar göz önünde tutulduğu takdirde, okuyucuların bu romanı siyasî bir belgeden ziyade bir sanat eseri olarak ele almaları için seneler geçmesi gerekmektedir. Esere hücum edenler de, savunanlar da kitabın, komünist devletini suçlayan bir belge olduğunu söylüyorlar. Pasternak bu sayfalarda, Dahilî Harbin vahşetini, ihtilâlcilerin fanatikliğini, Lara'yı temerküz kampına gönderen mânâsız işkenceleri, Dudorov'un hapishanede «yeniden siyasî eğitimden geçirilmesini ve çok sayıda diğer hâdiseleri anlattı. Maamafih, kendisine yöneltilen en ciddî itham, cemiyette açıktan açığa yürütülen işkenceleri belirtmesinden ziyade, zekâ ve ruhu baskı altma almak için ustalıkla yürütülen suçlar üzerinde durduğudur. Lara, romanın bir yerinde der ki: «Kötülüğün kökü... bir kimsenin kendi düşüncelerine beslediği güveni kaybetmesi idi.» Başka bir ifade ile, kitlelerin kafalarını aynı kalıpta yoğurma arzusu; düşüncenin bayağılaştığı, dilin klişelerle dejenere olduğu ve insanlar arasında hakikî muhaberenin imkânsızlaştığı bir atmosfer yarattı. Temerküz kampları dışında kalanlar için dahi, böyle bir atmosfer sadece mecazî olarak değil, gerçekten de öldürücü oldu. Jivago, romanın bir bölümünün sonlarında, kendisinin kalp hastalığından öleceğini söyler ve bunu da; kendi neslinin içinde yaşamağa zorlandığı ruhî çatışmalara bağlar:
Kalp hastalıklarının mikroskopik şekilleri, son senelerde sık sık görünmeğe başladı... Bu tipik bir modern hastalık. Ben, bunun sebeplerinin ahlâkî olduğunu sanıyorum. Büyük bir ekseriyetimiz, daima, sistematik bir ikiyüzlülük hayatı sürüyor. Her gün. hissettiklerinizin aksini söylerseniz, sevmedikleriniz karşısında haysiyetinizi ayaklar altında çiğnerseniz, sıhhatinizin bundan etkilenmemesi imkânsız... Sinir sistemimiz bir hayal değil, bedenimizin bir parçası, ruhumuz da boşlukta ve içimizde. Bunlar tıpkı ağzımızdaki dişler gibi, tesirlerini hissettirmeksizin, sonuna kadar suistimal edilemez. Innokent, hapishanede nasıl yeniden eğitimden geçtiğinizi vo olgunlaştığınızı bize anlattığınız zaman, sizi dinlemek bana ızdırap verdi. Bu, bir sirk tayının, kendisini sirke nasıl alıştırdığını dinlemekten farksızdı.
Bu dehşetli suçlamaya rağmen, Pasternak'm, anti-komünist olmaktan ziyade gayri-siyasî bir kimse olduğu söylenebilir. Jivago, Çar veya Kerenski veya Kolçak veya Batı kapitalizmi nâmına özür dilemediği gibi -eğer elinden gelse idi- nasıl bir cemiyet yaratmak isteyeceğinin ipuçlarını da vermemiştir. Cemiyetin, zahirî konformite (aynı kapta yoğurulma) yaratmasının ancak dahilî gerginlikler pahasına mümkün olabileceği, sol istibdat rejimleri için olduğu kadar demokratik sol rejimler için de doğrudur ve hattâ bazan demokrasilerde de işitilir. Pasternak, bir ölçüde, bütün devlet şekillerini suçluyordu. Rusların, onu yıkıcı bulmalarının gerçek sebebi muhtemelen budur. Eğer, kendi ülkesine hitap ederek, «Yoldaşlar, iyi niyetlisiniz, ama bazı hatâlar yapıyorsunuz,» demiş olsa idi, affedilebilirdi; ama o dedi ki: «Sizin bin senelik geleceğiniz beni ilgilendirmez; beni yalnız bırakın.» Bu, affedilemeyecek bir suç.
Bu halde, gayesinin, siyasî bir tez yazmak değil de bir sanatkâr olarak, çağının ızdıraplarını belirtmek olduğunu söyleyen Pasternak'ı dinlemek faydalı. O bize şunu demek istiyor: Asrımızın ilk otuz senesinde Rusya'da hayat böyle idi. Unutmamak gerekir ki, Pasternak şahit olduğu hâdiseleri anlatıyor. Jivago, Pasternak gibi, medenî ve haysiyetli bir hayat sürdürülmesine imkân sağlayan, bütün lüks unsurların, temiz zevklerin, iyi yetişmenin, hissi olmanın ve şerefli bir vicdan geliştirmenin mümkün olduğu, yukarı-orta sınıf bir ailede doğdu. Ardından harp, ihtilâl ve dahilî çatışmanın üçlü dehşeti geldi. Böylece, hayatın dokusu ya parçalandı veya hazin bir sakilde kabalaştı. Aileler birbirlerinden ayrı düştü, dostluklar zehirlendi, insanlar her gün tevkif edilmek korkusu içinde yaşadılar. Jivago otuz yaşma geldiği zaman, ümitlerini tamamiyle kaybetmiş, tıp mesleğini veya yazmayı bırakmış, tamamen başıboş, âvâre bir hayat sürmeğe başlamıştır. Kırk yaşında da ölür. Zahiren, hayatta mağlûp olmuştur, ama onun bu trajik hayatında müellif, Jivago'yu, mağlûbiyetinde dahi bir fatih olarak görür. Her şeyden önce, haysiyetini korumasını bilmiştir. Sahte mâbudlar önünde eğilmemiş, tiksindiklerini övmemiştir. Onun metanetini üç şey ayakta tutmuştur. İlki ve başlıcası Lara'ya olan aşkıdır. İkincisi edebiyat, bilhassa şiirdi ki, mesleği tıp olmasına rağmen, gerçek hayatının işi budur. Üçüncüsü de tabiat; bilhassa Jivago'nun huzura kavuştuğu ve Pasternak'a hafızalardan çıkmayan sayfalarını ilham eden Urallar.
Bu tezler -sanat, aşk ve güçlüklere tahammül etmek- hikâyenin ortalarına doğru takdim edilen canlı bir sembolde birleşirler; üvez ağacı. Bu ağaç, Jivago'yu ele geçiren orman partizanlarının kampı civarında yetişmektedir. Ağacın, kışın dahi dalları, karlı çevrede parlayan ve aç kuşları doyuran portakal rengindeki meyvalarla doludur. Üvez ağacı aynı zamanda, Jivago'nun işittiği bir halk şarkısında, askerdeki sevgilisinin hasretini çeken kızın aşkının da ifadesidir. Bu ağaç, Jivago için de, sevgilisini sembolize eder, ağacın beyaz dalları Lara'nm kollarını hatırlatır. Nihayet hürriyetini yeniden ele geçirmek için buradan kaçtığı zaman, rehberi bu ağaçtır. Bu imajlar -kar altındaki ağaç, sevilen kadın, onların ilişkilerini açıklayan şarkı ve şarkının ilham ettiği hürriyete kaçış- romanın esas mânasına çok yakın olan bir sembolde birleşirler.
Doktor Jivago'da çok sayıda ölüm sahnesi bulunmasına rağmen -kitabın ilk bölümü bir cenazeyi anlatır- dirilişin de imajları vardır. Jivago kelimesi «yaşayan, hayatta bulunan» demektir ki, Rusların İncilinde, İsa'nın boş mezarında bir kadını karşılayan melek tarafından kullanılır: «Yaşayanı, niye ölüler arasında arıyorsun?» (Payne, Boris Pasternak'ın Uç Dünyası, s. 170). Ana akıntı altındaki sakin sular gibi, kitap boyunca dinî imajlar görülür. Pasternak münekkidlerin, dinî semboller üzerinde haddinden fazla durmalarından şikâyet etmiş ve bu sembolleri sadece eserinin dokusuna daha fazla yoğunluk getirmek için kullandığını söylemişti. Bu, Rus edebiyatının resmî efendilerinin kulakları için söylenmiş bir özür hissini uyandırıyor; bunun için de, Pasternak'ın bu sözlerine muhtemelen pek önem vermemek gerek.
Jivago'nun hikâyesi, basit, aşikâr bir şekilde dinî değil. Maamafih, romanın sonuna eklenen şiirler önümüze başka bir resim koyuyor. Bunlardan sekiz tanesinin tezleri dindir ve kitabın son sayfasındaki şiirin son kıtası, İsa'nın dirilişini anlatıyor. Bununla beraber, roman hakkındaki en iyi yorum, Yuri Ji-vago'nun şiirlerinin ilki, «Hamlet» başlıklısıdır. Hatip -ki bir aktör veya Prens Hamlet veya İsa veyahut Jivago'nun kendi- bu şiirde oynayacağı dramdaki rolünü kabul eder ve dram şimdi sona erdiğinden, sahneyi terketmeğe hazırdır.
Perdenin nihaî mdirilişini kimse önleyemez. Yapayalnızım. Her tarafta iki yüzlülük. Hayatı sonuna kadar yaşamak hiç de çocukça bir görev değil. Bu satırlar, Pasternak'ın hayatının parolası da olabilir.
Yazar Hakkında (bak. Boris Pasternak) Bir münekkid, Boris Pasternak'm zamanımıza kadar gelmesini anormal bir hâdise diye vasıflandırdı ise de; diğerleri, onun, şu bakımdan ondokuzuncu asrın son büyük Rus yazarı olduğunu söylediler: Pasternak, kafası Çarlık Rusya'sının en-tellektüel atmosferlerinde teşekkül eden belli başlı son yazardır. Sanatkâr bir ailede dünyaya gelmişti: babası Leonid Ossi-poviç Pasternak tanınmış bir portre ressamı ve annesi de, konser piyanisti idi. Babası Odesalı bir Yahudi idi ve annesi de yarı-Yahudi. Fakat aile Ortodoks dinini benimsemişti ve Boris, ailesinden belirli Yahudi özellikleri tevarüs etmedi. Aile, ilkin mütevazi yaşıyordu, fakat Leonid tanındıkça, daha iyi bir hayat sürmeğe başladılar. Pasternak'a, gençliğinde bilhassa üç kişi tesir etti: Ailenin bir dostu olan -ve Leonid'in, kitaplarını resimlendirdiği- Tolstoy; Boris'in, Tolstoy'lar vasıtasıyle tanıdığı şair Rainer Rllke; bir aile dostları ve komşuları olan kompozitör Aleksandır Scriabin. Boris, Scriabin'in nüfuzu altında musiki çalıştı ise de, ondokuz yaşına geldiği zaman bir kompozitör olma ümitlerini yitirmişti.
Pasternak'm gençliği, 1905 İhtilâline ve Nijinski'nin, Pavlova' nın, Raspotin'in zamanlarına rastlar. Üniversiteye girdiği zaman, ilkin felsefe eğitimi yapmağa başladı ise de, sonraları edebiyata döndü. Bu sıralarda, kabiliyetli genç bir talebe hayatı yaşıyordu: derslerine çalıştı, basit bir hayat sürdü, ders verdi, arkadaşla-nyle mütemadiyen konuştu, tartıştı ve çağının genç öncü yazarları arasına girdi. Pasternak, 1912'de, Marburg Üniversite-si'nde bir sömestir felsefe eğitimi yaptı.
Çocukluğunda, bacağından geçirdiği bir sakatlıktan ötürü, 1914'te orduya alınmadı. Kırılmış ayağı, belki de onun hayatını kurtardı. Urallardaki bir kimya fabrikasında kâtiplik işi buldu, şiirler yazdı, tercümeler yaptı ve kısa hikâyelerle uğraştı. 1917'de ihtilâl patladığı zaman, Moskova'ya döndü ve Sovyet Eğitim Vekâletinde kütüphane memuru olarak çalıştı. Pasternak, 1923'te evlendi, bir erkek çocuğu dünyaya geldi, boşandı, tekrar evlendi, bir kaç çocuğu daha oldu ve yazılarına devam etti.
1920'lerdeki ilk tecrübî edebiyat dalgalarından sonra ülkenin kültürel atmosferi, hakikî yaratıcılığa imkân vermeyecek derecede bozuldu. Lenin'in yerini Stalin almış ve bir Bizans kon-, formitesi, cemiyeti kaplamıştı. Pasternak'ın arkadaşlarından bazıları kayıplara karıştılar. Yesenin, 1925'te, Mayakovski de 1930' da intihar ettiler. Gorki de, 1936'da şüpheli bir şekilde öldü. Rusya'da şimdi bir tenkil devri başlamıştı: Pasternak'ın başlıca hâmisi. Parti teoristi Bukharin, hıyanetle suçlandı ve 1938'de öldürüldü. Pasternak'a bir şey yapmadılar, zira siyasî bir yazar değildi ve kendisini Batı klâsiklerini Rusçaya tercüme işine vermişti. Fakat o günlerin siyasî muhtevası içinde, sadece Shakes-peare'i tercüme etmek dahi siyasî bir tutum takınmak demekti. Onun bu tutumu, hiç bir tarafa bağlı olmamak istemesi diye yorumlandı. Sınıf mücadelesi teoristleri indinde Pasternak, kendisini çağın büyük meselelerinden uzakta tutan bir fildişi sarayı sanatkârı idi.
Doktor Jivago'nun yazılmasına 1945'te başlandı. Stalin'in ölümünden sonra, bir ara, doktrinel katılığın yumuşatılacağı ümidi beslendi. Pasternak, eserini 1956'da, Novy Mir adındaki edebî mecmuaya takdim etti. Mecmuanın yazı heyeti, otuz sayfalık hakaret edici yorumla eseri geri gönderdi. Pasternak, antidemokratik olmakla, İhtilâli yanlış yorumlamakla ve Çarlık günlerine dönmek istemekle itham edildi. Kendisini ümitsizliğe kaptırmayan Pasternak, kitaptaki bazı tartışmalı pasajları çıkararak, bastırmak imkânlarını aradı. Bu sırada, Feltrinelli adındaki bir İtalyan komünisti ile anlaşma yapıldı, kitabın İtalyanca nüshasının basılmasına karar verildi. Kitap, böylece basılmış olsa idi, Pasternak, muhtemeldir ki, kendisini zorluklar içinde bulmayacaktı. Fakat Pasternak hastalandı ve gerekli tadilâtı yapamadı. Kitabın, Moskova'da yayınlanması gecikiyordu. Feltrinelli, elindeki orijinal müsveddeleri İtalyancaya çevirtmeğe başladı. Ruslar endişeye düştüler. Surkov adındaki tanınmış bir yazarı -ki Sovyet Yazarlar Derneği'nin sekreteri idi- İtalya'ya göndererek, kitabın basılmasını durdurmak istediler. Feltrinelli, bir ara tereddüt etti, zira mesele gittikçe muğlaklaşıyordu, ama elinde bir şaheser bulunduğunu da biliyordu. Bu sırada Pasternak'tan gelen bir mektup, Feltrinelli'nin, şahsî kararını kullanmasını istedi. Bunun üzerine, Surkov'un engel olmak istemesine rağmen, Feltrinelli kitabı yayınlamağa karar verdi. Kitabın İtalyanca nüshası 1957 Kasımında yayınlandı. Ertesi sene de, İngilizce nüshası çıktı.
Pasternak önceleri, kendisini derin bir tartışma içinde bulmadı. Batıdaki eleştiriciler bu kitabın, derhal, Harp ve Sulh ile mukayese edilecek ölçüde büyük bir eser olduğunu gördüler. Fakat kitabın yayınlandığı tarihler, soğuk harp yılları idi, İngiliz ve Amerikan okuyucuları Doktor Jivago'yu, anti-Komünist bir belge olarak alkışlayınca, Ruslar artık kitaba sırt çevrilemeyeceğini anladılar. Ardından 1958 Ekiminde, İsveç Kraliyet Akademisi, Pasternak'a Nobel Edebiyat Mükâfatını verdi. Bu mükâfat, bir Rus yazarına ikinci defa olarak bahşediliyordu. Bazıları, Çehov'a, Tolstoy'a ve Gorki'ye verilmeyen bu mükâfatın, Komünist inanışlarından zerresini kaybetmeyen Şolokhov'a verilmesi gerektiğini iddia ettiler. Rusya'da, büyük bir protesto fırtınası koptu; Parti basını Nobel Mükâfatının siyasî düşünceler altında verildiğini iddia etti.
Bu baskı altında Pasternak, «yaşadığım cemiyetin, bana bahşedilen bu şerefi nasıl yorumladığını göz önünde tutarak,» Nobel mükâfatını reddetti. Bu arada, Pravda ve Komsomo!, Pas-ternak'ın bir hain olduğunu söylediler ve şayet linç edilmek istemiyorsa, ülkeyi hemen terketmesini istediler. Sekiz yüz Sovyet yazarı -ki Pasternak'ın kitabını okumalarına imkân yoktu-Pasternak'ın vatandaşlıktan çıkarılmasını teklif etti. Pasternak'a hücum edenler arasında Şolokhov da vardı. Pasternak şimdi -Galile'nin başından geçen ızdırap verici hâdiseyi hatırlatırca-sına- hatâlarını itirafa zorlandı. Kruschev'e bir mektup yazan Pasternak, Rusya'da yaşamasına müsaade edilmesini rica etti. Sovyet Yazarlar Birliği'nin bir üyesi olarak oturduğu ev elinden alındı, geliri kesildi ve Rusya dışında biriken milyonlarca dolar telif ücretinden yararlanamadı. Üstelik hasta idi. Pasternak, 1960'da ciğer kanserinden öldü ve arzusuna rağmen, dinî âyin yapılmaksızın gömüldü.
Düşmanlarının intikamı Pasternak'ı, ölümünden sonra da bırakmadı. Aradan henüz bir kaç hafta geçmişti ki. Madam Olga Ivinskaya adındaki yakın bir edebiyatçı arkadaşı aleyhine dâva açıldı. Ivinskaya ve kızı, Pastemak'ın, Rusya dışındaki parasını gizlice Rusya'ya getirmekle suçlandılar. Lara gibi Madam Ivinskaya da Sibirya'ya sürüldü, kızı da üç sene hapse mahkûm edildi. Pastemak'ın, ölümünden önce üzerinde çalıştığı bir piyesine de el kondu. Kısacası, Pastemak'ın, Komünist devletinin manzarasını çizerken haklı veya haksız olduğu konusunda bir soru kafaları kurcaladı ise de, Rus otoriteleri, hareketleri ile, bu soruyu cevaplandırdılar.
MsXLabs.org & 100 Büyük Roman
Sponsorlu Bağlantılar
Yazan: BORIS LEONIDOVICH PASTERNAK (1880-1960)
Başlıca Karakterler
YURİ'NİN AİLESİ
- Yuri Andreieviç Jivago (Yura, Yuroçka): Bir doktor ve şair; Andrei Jivago'nun oğlu.
- Andrei Jivago: Müflis bir milyoner; servetini kaybedince intihar eder.
- Wlarra Nikoîaevna Jivago: Puri'nin vefat etmiş annesi.
- Nikoiai Nikoiaieviç Vedeniapin (Kolya): Yuri'nin dayısı; cüppesiz bir papaz; sonraları tanınmış bir yazar olur.
- Evgraf Jivago (Grania): Yuri'nin üvey kardeşi; sonraları nüfuz sahibi tanınmış bir general olur.
TONYA'NIN AİLESİ
- Ivan Esnertoviç Krueger: Tonya'nın büyük babası; Urallarda, varlıklı bir demirci ustası.
- Aleksandır Alekssndroviç Gromeko: Yuri'nin üvey babası; bir ziraat profesörü.
- Anna Ivanovrta Gromeko (evlenmeden önce Krueger): Alekdandır'ın karısı.
- Nikolai Aleksandroviç Gromeko: Aleksandır'ın ağabeyi; bir kimya profesörü ve bekâr.
- Antonina Aieksandrovna Gromeko (Tonya): Aleksandır'ın kızı; Yuri'nin karısı.
- Saşa: Yuri ve Tonya'nın oğulları.
- Kaşa: Yuri ve Tonya'nın kızları.
LARA'NIN AİLESİ
- Amaüa Karlovna Guişar: Ruslaşmış bir Fransız kadını; bir Belçikalı mühendisin dul karısı; bir terzi atelyesi vardır.
- Larisa Feodorovna Guişar (Lara): Mme. Guişar'ın kızı; Paşa Antipov'un karısı; sonraları Jivago'nun metresi olur.
- Rodion Guişar (Rodya): Lara'nın kardeşi.
- Favel Palîovîç Antipov (Paşa): Bir öğretmen; Lara'nın kocası sonraları Strelnikov diye bilinir.
- Katenka: Paşa ve Lara'nın kızları.
- Tanya Bezoçeredeva: Lara ve Yuri'nin kızları; çok küçük yaşta, Siberya'da terkedilmiştir.
MARINA'NİN AİLESİ
- Markel Ssçapov: Gromeko ailesinin işlerini yapan uşak.
- Agafia Şaçapov: Karısı.
- Maria (Marina, Marinka): Markel'in kızı; sonraları Yuri'nin nikâhsız karısı olur.
- Kapitolina (Kapka): Yuri ve Marina'nın kızları.
- Klodya (Kiajka): Yuri ve Marina'nın kızları.
DİĞERLERİ
- Viktor Ippolitoviç Komarovski: Bir avukat; önceleri Madam Guişar'ın ve ardından Lara'nın sevgilisi.
- Averki Stepanoviç Mikulitsin: Kruger'in önceki meneceri.
- Liberius Averkieviç Mikulitsin (Livka): Mikulitsin'in oğlu; Orman Kardeşliği adındaki Bolşevik partizanların bir lideri.
- Mişa Gordon: Yuri'nin, Gromeko'ların yanında kalan bir çocukluk arkadaşı.
- Innokenti Dudorov (Nika): Yuri'nin bir çocukluk arkadaşı.
- Lavrenti Mikailoviç Kologrivov: ihtilâlci fikirlere sahip zengin bir fabrikatör
- Nadia Kologrivova: Lavrenti'nin kızı; Lara'nın mektep arkadaşı.
- Anfim Efimoviç Samdeviatov: Jivago'lara yardım eden Yuriatin'li bir avukat.
- Daria Antipova: Paşanın annesi.
- Pavel Ferapontoviç Antipov: Bir demiryolu işçisi ve azimli bir Bolşevik; Paşa'nın babası.
- Bakkus: Torfianaia'lı bir şoför.
- Blajeiko: Zibuşino'lu bir yobaz.
- Vasia Brikin: Emek birliklerindeki bir köylü çocuğu.
- Emma Ernestova: Komarovski'nin vekilharcı.
- Matmazel Fleury: İsviçreli bir kadın; önceleri Zibuşino'daki mahallî bir kontes ailesinin çocuklarına bakan dadı.
- Kolya Fnolertka: Biriuçi'deki telgrafçı.
- Gimazetdin Galiullin: Tiverzin'lerin yaşadığı binanın hademesi; Yusufka'nın babası.
- Fatima Galiullin: Hademe; Yusufka'nın annesi.
- Osip Gimazetdinoviç Galiullin (Yusufka): Moskova'daki demiryolu tamirhanelerinden birinde çalışan bir çırak; sonraları Urallardaki anti-ihtilâl kuvvetlerinin bir lideri olur.
- Vlas Pakhomiviç Gaiuzin: Kodatskoie'de bir bakkal.
- Olga Galuzina: Galuzin'in karısı; Polia Tiagunova'nın kız kardeşi.
- Terenti Gaiuzin (Terioşka): Olga'nın oğlu; kaba bir aptal çocuk.
- Komiser Gints: Meliuseievo'daki bir devlet görevlisi; ordudan kaçanlar tarafından öldürülür.
- Zakar Gorazdik: Liberius'a karşı plân hazırlayan partizan bir asker.
- Gregori Osipoviç Gordon: Bir avukat; Mişa'nın babası.
- Karlam: Veretenniki'li bir köylü; Polia'ya iftira eder.
- Karapugina: Tivezin'lerin binasında yaşayan bir kiracı.
- Pedro Kudoleiv: Bir demiryolu ustabaşısı.
- Makim Aristarkoviç Klintsov-Pogarevşik: Zyuşino'lu bir sağır ve dilsiz.
- Lipa Kologrivova: Nadia'nın kız kardeşi; Lara'nın bir öğrencisi.
- Serafima Filippovna Kologrivova: Nadia'nın annesi.
- Kornakov: Lara'nın, kazaen kurşunladığı bir savcı.
- Kostoted-Amurski: önceleri bir Sosyal İhtilâlci; sonraları Lidoçka adı altında bir Bolşevik olur.
- Kubarikha: Bir askerin büyücülük yapan karısı.
- Dr. Kerenyi Lajos: Partizan kuvvetlerinde görevli bir Macar doktoru.
- Marfa Hala: Tanya'nın üvey annesi.
- Elena Proglovna Mikulitsina: Mikulitsin'in ikinci karısı.
- Ogrizkova: Polia Tiagunova'nın rakibi.
- Olta Domina: Madam Guişar'ın atelyesinde çalışan bir kız.
- Kristina Orîetsova: Dudorov'un nişanlısı.
- Pamphil Palyik: Deliren bir partizan asker.
- Petia: Marta ve Vasili'nin oğulları.
- Prokhor Karittonoviç Prituliev: Emekçi birliğindeki bir işçi.
- Serioza Rantsevlç: Beyazlar ordusunda, Jivago'nun yaraladığı bir asker.
- Roşka Riabik: Terioşka Galuzin'in bir arkadaşı.
- Rzanitski: Partizanların öldürdükleri eski bir ihtilâlci.
- Şura Şilesinger: Madam Gromeko'nun egzantrik bir arkadaşı.
- Sivoblu: Bir partizan askeri; Liberius'un muhafızı.
- Prov Ararasleviç Sokolov: Kilisede ilâhi okuyanlardan biri.
- Prenses Stolbunova-Enrici: Andrei Jivago'nun metresi; Evgraf'ın annesi.
- Albay Strese: Karşı ihtilâlci bir subay.
- Sventitski'ler: Yuri'nin dayısı Kolya'nın akrabaları.
- Palagia Nieovna Tlagunova (Polia): Prituliev'in metresi.
- Kuprian Savelieviç Tiverzan: Brest demiryolunda çalışan bir mühendis.
- Marfa Gavrilovna Tiverzina: Dul bir kadın; Kuprian'ın annesi.
- Avdotia Tuntseva: Mikulitsin'in görümcesi; Yuriatin'de bir kütüphaneci.
- Giafira Severinovna Tuntseva: Mikulitsin'in ikinci görümcesi; bir işçi.
- Simuşka Tuntseva: Tuntseva kız kardeşlerin en küçüğü; heyecanlı bir dindar.
- Fadei Kâzimiroviç Taysekeviç: Çello çalan bir müzisyen; Madam Guişar'ın komşusu.
- Ustinia: Zibuşino'da bir vekilharç.
- Vasiü Amca: Tanya'nın üvey babası.
- Vdoviçenko: Eski bir anarşist; 1905 İhtilâline katılmıştır.
- Rufftna Onissomovna Voit-Voitkovski: Bir kadın avukat; Koma-rovski'nin arkadaşı.
- Er Voroniuk: Emekçi birliğindeki bir muhafız.
- Ivan Ivanoviç Voskoboinokov: Bir yazar; Kolya Dayının bir arkadaşı.
- Feoktistoviç VivoSoçnov: Tolstoy'un fikirlerine sadık bir idealist; Kolya Dayının başka bir arkadaşı.
Hikâye
Lara Guişar da, Moskova'da oturan genç bir kızdır. Bu kız ve Yuri farklı sosyal çevrelerde yetiştiklerinden ilkin yolları birleşmez. Guişar, Ruslaşmış bir Fransız kadının kızıdır. Kadın duldur ve bir terzi atelyesi vardır. Çocuk yaşlarında iken, Komarovski adındaki bir avukat, Lara'nın huzurunu son derece bozar, önceleri, babasının bir arkadaşı olan Komarovski, sonraları annesinin âşığı olur ve daha sonra dikkatlerini Lara'ya çevirir. Avukattan kurtulmak için Lara, eski bir mektep arkadaşının ebeveynleri olan Kologrivov ailesinin öteki çocuklarına özel öğretmenlik yapmağa başlar. Kologrivovlar ona, ailenin bir mensubu gibi muamele ederler. Kardeşi Rodion borca girdiği zaman, Lara'ya borç para verirler. Hamilerinin bu cömertliğinden mahcup olan Lara, önceki âşığı Komarovski'nin, Kologrivov'lara olan borcunu ödemesini ister. Komarovski bu parayı ödemek istemeyince, Lara onu öldürmeğe çalışır. Bereket versin, kurşunlar Koma-rovski'ye isabet etmez, Komarovski de, bu skandali örtmek için meseleyi kapatır.
Lara'nın evi yakınındaki bir binada oturan ve bir demiryolu işçisinin oğlu olan Paşa Antipov adındaki bir genç, uzun zamandan beri Lara'ya âşıktır. Komarovski hâdisesinden sonra dahi, Lara ile evlenmek istemekten vazgeçmemiştir. Lara, onun bu teklifini kabul eder. Her iki genç de öğretmendirler. Evlendikten sonra, ikisi de Ural Dağlarındaki Yuriatin şehrinde öğretmenliğe başlarlar, Paşa, iyi bir öğretmen, bir idealist ve karısını düşünen bir kocadır, fakat evlilik hayatlarında bazı huzursuzluklar başgösterir. Lara daha kültürlü bir aileden geldiğinden, Paşa, Lara'nın, onun yüksek sosyal mevkiine veya Komarovski ile daha önceleri geçirdiği maceraya kızdığım sandığından korkar. Nihayet, bir subay olarak orduya girer.
Harp, bütün Rusya'yı sarmıştır. Bir topçu çatışması sırasında, Paşa'nın arkadaşları onun öldüğünü sanırlar. Kocasından hiç bir haber alamayan Lara, hastabakıcı olarak orduya yazılır. Paşa'yı cephede bulacağını sanarak, o da cepheye gider. Bu arada Jiva-go da, ön safta çarpışmış ve bir şarapnel parçası ile yaralanmıştır. İyileşmesi için Jivago'yu, Meliuseievo adındaki bir köye gönderirler. İyileştikten sonra, doktor olarak bu köyde kalır. Orada, Paşa'nın öldüğünü sanan Lara ile tanışır. İkisi, biribirlerine âşık olmak üzere iken, aralarındaki ilişkinin daha fazla gelişmemesi için Lara hastahaneden ayrılır. Kısa bir zaman sonra da Jivago, Moskova'ya döner, karısı Tanya'ya ve hemen hemen hiç tanımadığı çocuğuna kavuşur.
Şimdi sene 1917'dir, harp bir ihtilâle dönüşmüştür. Yeni rejim, Jivago'nun çalıştığı hastahaneye el koyduğu zaman, çok sayıda doktor özel hekimlik yapmak üzere hastahaneden ayrılır, fakat Jivago sosyal mesuliyet hissi duyarak hastahanede kalır. Moskova muhasara altındadır, sokaklarda çatışmalar vuku bulmaktadır, açlığın zayıf düşürdüğü halk arasında da tifüs salgını baş göstermiştir. Nihayet Jivago ve Tonya, şehir dışına taşınarak çiftçilik yapmağa karar verirler. Tonya'nın büyük babası Krueger'in bir zamanlar büyük bir çiftliğe sahip bulunduğu ve Yuria-tin'den çok uzakta olmayan Varikino'ya yerleşirler.
Fakat Varikino, onlar için sakin bir yer değildir, zira zengin bir kapitalistin torunu olan Tonya'yı herkes tanır. Yine de, Krueger çiftliğini yöneten Miku-litsin, onları mütereddit de olsa benimser. Çok çalışarak ve gösterişsiz bir hayat sürmek suretiyle, hiç olmazsa karınlarını doyurur ve kendilerini sıcak tutarlar. Jivago, boş vakitlerinde yeniden şiir yazmağa başlar.
Paşa ve Lara da Yuriatin'e dönerler. Paşa ölmemiş, sadece yaralanmış ve esir düşmüştür. Kaçtıktan sonra, Strelnikov adını takınır ve Bolşevik olmamasına rağmen, ihtilâlci kuvvetlere katılır. Paşa, şimdi Yuriatin bölgesinin kumandanıdır; bölgeden karşı-ihtilâl kuvvetlerini püskürtmüş ve gayet âdil bir yönetim kurmuştur. Kim olduğunu belirtmek için Lara ile muhabere etmez. Lara, kızı Katenka ile birlikte bir apartman katında oturmaktadır, Paşa'mn bu kararına hürmet eder ve âdeta bir dul gibi yaşar.
Lara, bir gün kasabaya gittiği zaman Jivago'ya rastlar ve aralarındaki aşk yeniden canlanır. Jivago, maamafih vicdan azabı içindedir: karısı Tonya'yı sever ve vicdanı ile yaptığı bir mücadeleden sonra, Lara ile ilişkisini keser. Bu noktada, kader araya girer. Varikino'ya giderken, Orman Kardeşliği denen bir grup Bolşevik gerillalar Jivago'yu ele geçirir. Grubun doktoru öldürülmüştür ve Jivago, silâh zoru ile onun yerini almağa mecbur bırakılır.
Jivago, gerillalarla bir sene kaldıktan sonra kaçar. Yuriatin'e döndüğü zaman, kimlikleri bilinmeyen gerillaların Varikino'yu yağma ettiklerini, fakat ailesinin sağ salim Moskova'ya gittiğini ve oradan da Fransa'ya göç ettiğini öğrenir. Şimdi Lara ile tekrar ilişki kurabilir. Br müddet için diğerlerinden tamamiyle tecrit edilmiş olarak başbaşa yaşarlar. Maamafih, Bolşevikler güçlendikçe, hayatları tehlikeye girer. Bir partili olmayan Antipov, çok güçlenmiştir ve çok şey bildiğinden, yönetimini sürdürmesi arzu edilmez. Antipov, mevkiinden düşürülür ve Lara da, tevkif edilmek tehlikesi ile karşılaşır. Jivago da, mülkiyet sahibi önceki bir sınıfın mensubu olduğu gibi, partizanlardan da kaçmıştır. Onun da durumu tehlikelidir. Bu noktada, Lara'nm önceki âşığı Komarovski araya girer. Şimdi bir ölçüde nüfuz sahibi olan Komarovski, Kızılların henüz tamamiyle kontrol altına alamadıkları Siberya'ya gitmek üzeredir. Eğer Jivago, Vladivostok'tan ülkeyi terketmeyi ve yurt dışındaki ailesinin yanma gitmeyi kabul ederse, Jivago ve Lara'yı beraberinde götüreceğini söyler. Jivago, bu şartlar altında hürriyetine kavuşmağa pek yanaşmak istemez ise de, Lara'nın güvenlik içinde bulunması için yapılacak başka bir şey yoktur. Lara da, Jivago'nun geride kalmasına müsaade etmez. Jivago ise, şayet Lara yola çıkarsa, çok kısa bir zaman sonra peşlerinden geleceğini söyler. Fakat, Moskova'ya döner.
Sene şimdi 1922'dir ve pejmürdeleşen Jivago' nun morali bozulmuş, tıp mesleğini terketmiş ve günü gününe bulduğu işlerde çalışarak karnını doyurmağa başiamıştır. Bir ara, Urallarda tanıştığı Vasia adındaki bir gencin yanında kalır. Vasia, kitap kapağı desenleri yapar, Jivago'nun ara sıra yazdığı şiirlerini yayınlar. Vasia ile arkadaşlığı sona erdikten sonra, babasının bir zamanlar Gromeko'nun evinde uşaklık yaptığı Marina adındaki bir kadınla nikâhsız yaşar, iki çocukları dünyaya gelir. Eski çocukluk arkadaşları, Jivago'ya yardım etmek isterler. Üvey kardeşi Evgraf ın yardımı ile bir hastahanede iş bulur. Sene şimdi 1929'dur ve Jivago da sadece kırk yaşında. Fakat sıhhati iyice bozulmaktadır. Bir gün, bir tramvayda kalp krizi geçirir ve ölür. Geride bıraktığı yegâne şey, önceki arkadaşları arasında elden ele dolaşmaya başlayan şiirleridir.
1943'te vuku bulan hâdiseler, hikâyeyi bir adım daha ileri götürür. Lara Jivago'dan ayrıldığı zaman hâmile idi. Çocuk, Siberya'da doğdu. Ülkenin büyük bir kargaşa içinde bulunduğu bu sıralarda, Lara çocuğunu bir aileye bırakmaktan başka çıkar bir yol göremez. Jivago'nun ölümünden sonra, Lara da kaybolur. Muhtemelen, Stalin çağında tevkif edilir ve temerküz kampında ölür. Çocuğu Tanya'ya gelince, üvey annesi kendisine kötü muamele eder. Ardından, dehşet saçıcı bir şekilde, üvey babası ve üvey ağabeyi, civardan geçen bir serseri tarafından öldürülür. Tanya başıboş, âvâre bir hayat sürmeğe başlar, ikinci Dünya Harbi'nde, Tanya'yı cephede, çamaşırcı bir kız olarak görüyoruz. Jivago'nun üvey kardeşi -ki şimdi Rus ordusunda tümgeneraldir- Tanya'yı nihayet tanır ve evlât edinir.
Romanın ek kısmında, «Yuri Jivago'nun Şiirleri» var. Bu yirmi dört şiirin hiç biri, romandaki maceralarla ilgili değildir. Ekserisinin ana fikirleri dindir ve bu şiirler, Doktor Jivago'nun kısa ve mutsuz hayatının mânasını açıklar.
Tenkid
Kalp hastalıklarının mikroskopik şekilleri, son senelerde sık sık görünmeğe başladı... Bu tipik bir modern hastalık. Ben, bunun sebeplerinin ahlâkî olduğunu sanıyorum. Büyük bir ekseriyetimiz, daima, sistematik bir ikiyüzlülük hayatı sürüyor. Her gün. hissettiklerinizin aksini söylerseniz, sevmedikleriniz karşısında haysiyetinizi ayaklar altında çiğnerseniz, sıhhatinizin bundan etkilenmemesi imkânsız... Sinir sistemimiz bir hayal değil, bedenimizin bir parçası, ruhumuz da boşlukta ve içimizde. Bunlar tıpkı ağzımızdaki dişler gibi, tesirlerini hissettirmeksizin, sonuna kadar suistimal edilemez. Innokent, hapishanede nasıl yeniden eğitimden geçtiğinizi vo olgunlaştığınızı bize anlattığınız zaman, sizi dinlemek bana ızdırap verdi. Bu, bir sirk tayının, kendisini sirke nasıl alıştırdığını dinlemekten farksızdı.
Bu dehşetli suçlamaya rağmen, Pasternak'm, anti-komünist olmaktan ziyade gayri-siyasî bir kimse olduğu söylenebilir. Jivago, Çar veya Kerenski veya Kolçak veya Batı kapitalizmi nâmına özür dilemediği gibi -eğer elinden gelse idi- nasıl bir cemiyet yaratmak isteyeceğinin ipuçlarını da vermemiştir. Cemiyetin, zahirî konformite (aynı kapta yoğurulma) yaratmasının ancak dahilî gerginlikler pahasına mümkün olabileceği, sol istibdat rejimleri için olduğu kadar demokratik sol rejimler için de doğrudur ve hattâ bazan demokrasilerde de işitilir. Pasternak, bir ölçüde, bütün devlet şekillerini suçluyordu. Rusların, onu yıkıcı bulmalarının gerçek sebebi muhtemelen budur. Eğer, kendi ülkesine hitap ederek, «Yoldaşlar, iyi niyetlisiniz, ama bazı hatâlar yapıyorsunuz,» demiş olsa idi, affedilebilirdi; ama o dedi ki: «Sizin bin senelik geleceğiniz beni ilgilendirmez; beni yalnız bırakın.» Bu, affedilemeyecek bir suç.
Bu halde, gayesinin, siyasî bir tez yazmak değil de bir sanatkâr olarak, çağının ızdıraplarını belirtmek olduğunu söyleyen Pasternak'ı dinlemek faydalı. O bize şunu demek istiyor: Asrımızın ilk otuz senesinde Rusya'da hayat böyle idi. Unutmamak gerekir ki, Pasternak şahit olduğu hâdiseleri anlatıyor. Jivago, Pasternak gibi, medenî ve haysiyetli bir hayat sürdürülmesine imkân sağlayan, bütün lüks unsurların, temiz zevklerin, iyi yetişmenin, hissi olmanın ve şerefli bir vicdan geliştirmenin mümkün olduğu, yukarı-orta sınıf bir ailede doğdu. Ardından harp, ihtilâl ve dahilî çatışmanın üçlü dehşeti geldi. Böylece, hayatın dokusu ya parçalandı veya hazin bir sakilde kabalaştı. Aileler birbirlerinden ayrı düştü, dostluklar zehirlendi, insanlar her gün tevkif edilmek korkusu içinde yaşadılar. Jivago otuz yaşma geldiği zaman, ümitlerini tamamiyle kaybetmiş, tıp mesleğini veya yazmayı bırakmış, tamamen başıboş, âvâre bir hayat sürmeğe başlamıştır. Kırk yaşında da ölür. Zahiren, hayatta mağlûp olmuştur, ama onun bu trajik hayatında müellif, Jivago'yu, mağlûbiyetinde dahi bir fatih olarak görür. Her şeyden önce, haysiyetini korumasını bilmiştir. Sahte mâbudlar önünde eğilmemiş, tiksindiklerini övmemiştir. Onun metanetini üç şey ayakta tutmuştur. İlki ve başlıcası Lara'ya olan aşkıdır. İkincisi edebiyat, bilhassa şiirdi ki, mesleği tıp olmasına rağmen, gerçek hayatının işi budur. Üçüncüsü de tabiat; bilhassa Jivago'nun huzura kavuştuğu ve Pasternak'a hafızalardan çıkmayan sayfalarını ilham eden Urallar.
Bu tezler -sanat, aşk ve güçlüklere tahammül etmek- hikâyenin ortalarına doğru takdim edilen canlı bir sembolde birleşirler; üvez ağacı. Bu ağaç, Jivago'yu ele geçiren orman partizanlarının kampı civarında yetişmektedir. Ağacın, kışın dahi dalları, karlı çevrede parlayan ve aç kuşları doyuran portakal rengindeki meyvalarla doludur. Üvez ağacı aynı zamanda, Jivago'nun işittiği bir halk şarkısında, askerdeki sevgilisinin hasretini çeken kızın aşkının da ifadesidir. Bu ağaç, Jivago için de, sevgilisini sembolize eder, ağacın beyaz dalları Lara'nm kollarını hatırlatır. Nihayet hürriyetini yeniden ele geçirmek için buradan kaçtığı zaman, rehberi bu ağaçtır. Bu imajlar -kar altındaki ağaç, sevilen kadın, onların ilişkilerini açıklayan şarkı ve şarkının ilham ettiği hürriyete kaçış- romanın esas mânasına çok yakın olan bir sembolde birleşirler.
Doktor Jivago'da çok sayıda ölüm sahnesi bulunmasına rağmen -kitabın ilk bölümü bir cenazeyi anlatır- dirilişin de imajları vardır. Jivago kelimesi «yaşayan, hayatta bulunan» demektir ki, Rusların İncilinde, İsa'nın boş mezarında bir kadını karşılayan melek tarafından kullanılır: «Yaşayanı, niye ölüler arasında arıyorsun?» (Payne, Boris Pasternak'ın Uç Dünyası, s. 170). Ana akıntı altındaki sakin sular gibi, kitap boyunca dinî imajlar görülür. Pasternak münekkidlerin, dinî semboller üzerinde haddinden fazla durmalarından şikâyet etmiş ve bu sembolleri sadece eserinin dokusuna daha fazla yoğunluk getirmek için kullandığını söylemişti. Bu, Rus edebiyatının resmî efendilerinin kulakları için söylenmiş bir özür hissini uyandırıyor; bunun için de, Pasternak'ın bu sözlerine muhtemelen pek önem vermemek gerek.
Jivago'nun hikâyesi, basit, aşikâr bir şekilde dinî değil. Maamafih, romanın sonuna eklenen şiirler önümüze başka bir resim koyuyor. Bunlardan sekiz tanesinin tezleri dindir ve kitabın son sayfasındaki şiirin son kıtası, İsa'nın dirilişini anlatıyor. Bununla beraber, roman hakkındaki en iyi yorum, Yuri Ji-vago'nun şiirlerinin ilki, «Hamlet» başlıklısıdır. Hatip -ki bir aktör veya Prens Hamlet veya İsa veyahut Jivago'nun kendi- bu şiirde oynayacağı dramdaki rolünü kabul eder ve dram şimdi sona erdiğinden, sahneyi terketmeğe hazırdır.
Perdenin nihaî mdirilişini kimse önleyemez. Yapayalnızım. Her tarafta iki yüzlülük. Hayatı sonuna kadar yaşamak hiç de çocukça bir görev değil. Bu satırlar, Pasternak'ın hayatının parolası da olabilir.
Yazar Hakkında (bak. Boris Pasternak)
Pasternak'm gençliği, 1905 İhtilâline ve Nijinski'nin, Pavlova' nın, Raspotin'in zamanlarına rastlar. Üniversiteye girdiği zaman, ilkin felsefe eğitimi yapmağa başladı ise de, sonraları edebiyata döndü. Bu sıralarda, kabiliyetli genç bir talebe hayatı yaşıyordu: derslerine çalıştı, basit bir hayat sürdü, ders verdi, arkadaşla-nyle mütemadiyen konuştu, tartıştı ve çağının genç öncü yazarları arasına girdi. Pasternak, 1912'de, Marburg Üniversite-si'nde bir sömestir felsefe eğitimi yaptı.
Çocukluğunda, bacağından geçirdiği bir sakatlıktan ötürü, 1914'te orduya alınmadı. Kırılmış ayağı, belki de onun hayatını kurtardı. Urallardaki bir kimya fabrikasında kâtiplik işi buldu, şiirler yazdı, tercümeler yaptı ve kısa hikâyelerle uğraştı. 1917'de ihtilâl patladığı zaman, Moskova'ya döndü ve Sovyet Eğitim Vekâletinde kütüphane memuru olarak çalıştı. Pasternak, 1923'te evlendi, bir erkek çocuğu dünyaya geldi, boşandı, tekrar evlendi, bir kaç çocuğu daha oldu ve yazılarına devam etti.
1920'lerdeki ilk tecrübî edebiyat dalgalarından sonra ülkenin kültürel atmosferi, hakikî yaratıcılığa imkân vermeyecek derecede bozuldu. Lenin'in yerini Stalin almış ve bir Bizans kon-, formitesi, cemiyeti kaplamıştı. Pasternak'ın arkadaşlarından bazıları kayıplara karıştılar. Yesenin, 1925'te, Mayakovski de 1930' da intihar ettiler. Gorki de, 1936'da şüpheli bir şekilde öldü. Rusya'da şimdi bir tenkil devri başlamıştı: Pasternak'ın başlıca hâmisi. Parti teoristi Bukharin, hıyanetle suçlandı ve 1938'de öldürüldü. Pasternak'a bir şey yapmadılar, zira siyasî bir yazar değildi ve kendisini Batı klâsiklerini Rusçaya tercüme işine vermişti. Fakat o günlerin siyasî muhtevası içinde, sadece Shakes-peare'i tercüme etmek dahi siyasî bir tutum takınmak demekti. Onun bu tutumu, hiç bir tarafa bağlı olmamak istemesi diye yorumlandı. Sınıf mücadelesi teoristleri indinde Pasternak, kendisini çağın büyük meselelerinden uzakta tutan bir fildişi sarayı sanatkârı idi.
Doktor Jivago'nun yazılmasına 1945'te başlandı. Stalin'in ölümünden sonra, bir ara, doktrinel katılığın yumuşatılacağı ümidi beslendi. Pasternak, eserini 1956'da, Novy Mir adındaki edebî mecmuaya takdim etti. Mecmuanın yazı heyeti, otuz sayfalık hakaret edici yorumla eseri geri gönderdi. Pasternak, antidemokratik olmakla, İhtilâli yanlış yorumlamakla ve Çarlık günlerine dönmek istemekle itham edildi. Kendisini ümitsizliğe kaptırmayan Pasternak, kitaptaki bazı tartışmalı pasajları çıkararak, bastırmak imkânlarını aradı. Bu sırada, Feltrinelli adındaki bir İtalyan komünisti ile anlaşma yapıldı, kitabın İtalyanca nüshasının basılmasına karar verildi. Kitap, böylece basılmış olsa idi, Pasternak, muhtemeldir ki, kendisini zorluklar içinde bulmayacaktı. Fakat Pasternak hastalandı ve gerekli tadilâtı yapamadı. Kitabın, Moskova'da yayınlanması gecikiyordu. Feltrinelli, elindeki orijinal müsveddeleri İtalyancaya çevirtmeğe başladı. Ruslar endişeye düştüler. Surkov adındaki tanınmış bir yazarı -ki Sovyet Yazarlar Derneği'nin sekreteri idi- İtalya'ya göndererek, kitabın basılmasını durdurmak istediler. Feltrinelli, bir ara tereddüt etti, zira mesele gittikçe muğlaklaşıyordu, ama elinde bir şaheser bulunduğunu da biliyordu. Bu sırada Pasternak'tan gelen bir mektup, Feltrinelli'nin, şahsî kararını kullanmasını istedi. Bunun üzerine, Surkov'un engel olmak istemesine rağmen, Feltrinelli kitabı yayınlamağa karar verdi. Kitabın İtalyanca nüshası 1957 Kasımında yayınlandı. Ertesi sene de, İngilizce nüshası çıktı.
Pasternak önceleri, kendisini derin bir tartışma içinde bulmadı. Batıdaki eleştiriciler bu kitabın, derhal, Harp ve Sulh ile mukayese edilecek ölçüde büyük bir eser olduğunu gördüler. Fakat kitabın yayınlandığı tarihler, soğuk harp yılları idi, İngiliz ve Amerikan okuyucuları Doktor Jivago'yu, anti-Komünist bir belge olarak alkışlayınca, Ruslar artık kitaba sırt çevrilemeyeceğini anladılar. Ardından 1958 Ekiminde, İsveç Kraliyet Akademisi, Pasternak'a Nobel Edebiyat Mükâfatını verdi. Bu mükâfat, bir Rus yazarına ikinci defa olarak bahşediliyordu. Bazıları, Çehov'a, Tolstoy'a ve Gorki'ye verilmeyen bu mükâfatın, Komünist inanışlarından zerresini kaybetmeyen Şolokhov'a verilmesi gerektiğini iddia ettiler. Rusya'da, büyük bir protesto fırtınası koptu; Parti basını Nobel Mükâfatının siyasî düşünceler altında verildiğini iddia etti.
Bu baskı altında Pasternak, «yaşadığım cemiyetin, bana bahşedilen bu şerefi nasıl yorumladığını göz önünde tutarak,» Nobel mükâfatını reddetti. Bu arada, Pravda ve Komsomo!, Pas-ternak'ın bir hain olduğunu söylediler ve şayet linç edilmek istemiyorsa, ülkeyi hemen terketmesini istediler. Sekiz yüz Sovyet yazarı -ki Pasternak'ın kitabını okumalarına imkân yoktu-Pasternak'ın vatandaşlıktan çıkarılmasını teklif etti. Pasternak'a hücum edenler arasında Şolokhov da vardı. Pasternak şimdi -Galile'nin başından geçen ızdırap verici hâdiseyi hatırlatırca-sına- hatâlarını itirafa zorlandı. Kruschev'e bir mektup yazan Pasternak, Rusya'da yaşamasına müsaade edilmesini rica etti. Sovyet Yazarlar Birliği'nin bir üyesi olarak oturduğu ev elinden alındı, geliri kesildi ve Rusya dışında biriken milyonlarca dolar telif ücretinden yararlanamadı. Üstelik hasta idi. Pasternak, 1960'da ciğer kanserinden öldü ve arzusuna rağmen, dinî âyin yapılmaksızın gömüldü.
Düşmanlarının intikamı Pasternak'ı, ölümünden sonra da bırakmadı. Aradan henüz bir kaç hafta geçmişti ki. Madam Olga Ivinskaya adındaki yakın bir edebiyatçı arkadaşı aleyhine dâva açıldı. Ivinskaya ve kızı, Pastemak'ın, Rusya dışındaki parasını gizlice Rusya'ya getirmekle suçlandılar. Lara gibi Madam Ivinskaya da Sibirya'ya sürüldü, kızı da üç sene hapse mahkûm edildi. Pastemak'ın, ölümünden önce üzerinde çalıştığı bir piyesine de el kondu. Kısacası, Pastemak'ın, Komünist devletinin manzarasını çizerken haklı veya haksız olduğu konusunda bir soru kafaları kurcaladı ise de, Rus otoriteleri, hareketleri ile, bu soruyu cevaplandırdılar.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!