Yuvaya Dönüş (The Return of the Native)
Diggory Venn: Koyunları belirlemek.için kullanılan boya satıcısı.
Damon VVüdeve: Eskiden mühendislik yapan bir romantik; SakinKadınlar Hanının tezcanlı sahibi.
Bn. Yeobright: Thomasin'in halası; azimli, orta yaşlı bir kadın.
Clym Yeobright: Oğlu; elmas ticaretinde başarı sağladıktan sonra Egdon Heath'e döner.
Eustacia Vye: Esmer, hararetli bir kız; Egdon Heath'den nefreteder ve şaşaalı bir hayatın özlemini çeker.
Güney İngiltere'deki, kasvetli, çıplak Egdon Heath'te, bir Aralık gecesi, boyacı Diggory Venn'in arabasından başka hiç bir şey görülmez. Maamafih, 5Aralık Guy Fawkes Gününü kutlayan köylülerin yaptıkları şenlik ateşleri manzarayı aydınlatmaktadır.
Arabada, yorgun ve hasta, genç Thomasin Yeobright vardır. Bu genç, iki sene öncesi, Venn ile evlenmeyi reddetmişti. Kız şimdi, Blooms-End'deki evindedir. Bir grup köylü, Thomasin'in, Sakin Kadınlar Hanı'nm sahibi Damon Wildeve ile kısa bir zaman önce evlendiğini sanırlar; evlilik gerçekleşmedi, zira evlenme belgelerinin eksik oldukları söylendi. Thomasin, sadık Diggory Venn'e, kendisini, evine götürmesini söyledi.
Durum, Thomasin'in halası Bn. Yeobright'i rahatsız etmiştir; çünkü kadın, Wildeve'in karakterinin zayıf olduğunu bilir ve geçersiz evlilik belgesinin, basit, güven verici yeğeni ile evlenmek için bir bahane olduğundan endişe eder. Gerçekten de, Wildeve emekli bir kaptanın torunu esrarengiz Eustacia Vye'ye gizlice âşıktır. Eustacia, Wildeve'in kendisini bulması için, bu özel günde kendi şenlik ışığını da yakar. Bununla beraber, Eustacia'nm Wildeve ile tek müşterek noktası, yaşadıkları kasvetli ve şahsiyetsiz bölgeden nefret etmeleridir. Eustacia, dâima, kendisini Egdon Heath'dan alacak büyük bir aşkın hayali ile yaşadı, şimdi, hiç de böyle bir aşkın yerini alamayacağına rağmen, Wildeve'i kabul etmek mecburiyetindedir.
Bu arada, Bn. Yeobright Wildeve ile görüşerek, Thomasin'in bir diğer erkekle evlenmesine engel olmamasını söyler, zira Diggory Venn'in yeğenine hâlâ âşık olduğunu bilir. Wildeve, Thomasin'i isteyen başka birinin bulunduğunu öğrenince, ne yapacağını bilemez; bir kararsızlık devresinden sonra Eustacia'ya evlenme teklif ederek, beraberceHeath'den ayrılmalarını ve Amerika'ya gitmelerini söyler. Fakat şimdi de Eustacia kararsızdır. Zira Clym Yeobright'm, Paris'te yürüttüğü parlak bir elmas ticaretinden sonra dönmek üzere bulunduğunu öğrenir.
Clym'la, rahatça konuşabilecek bir fırsatı ele geçiremeyen Eustacia, Yeobright'larm evinde Noel gecesi yapılacak şenlikte yer alacak çocuklardan birine rüşvet vererek, onun yerini kendisi alır. Clym, bu şenlikte Eustacia'yı görür ve onun cüretli bir şekilde erkek gibi giyindiğini görünce incinir. Clym, onun yüzündeki maskesini çıkarmasını ister, kız, koket bir kahkaha ile reddeder. Kendisinin, nihayet Clym tarafından kabul edileceğini anlayan Eustacia, Wildeve'den ayrılır (ki o da zaten, Tho-masin'le evlenmiştir.)
Eustacia, Clym'ı kendisi ile evlenmeğe ikna edebildiği takdirde, beraberce Paris'e gitmeyi düşünür; zira bu şehri, uzun bir zamandır görmeyi ümit ediyordu. Fakat Clym'in başarılı işini terket-mesinin sebebi, Paris'in sofistike (yüksek kültür, zevk, eğlence karışımı) hayatından bıkmış olması idi. Şimdi sadece kendi fundalıklı bölgesinde oturmak, bir mektep açmak, cahil halkı hurafelerinden kurtarmağa çalışmak ister. Ondaki bu düşünceyi kuvvetlendiren bir vakıa da, bir kadının, Eustacia'ya, cadı diye hücum etmesi idi.
Bn. Yeobright da Clym'in bölgede kalmak istemekle yanlış düşündüğü kanaatim taşır; fakat onu böyle düşünmeye sevkeden sebep bambaşka; oğlunun, Eustacia'nm pençesine düşeceğinden korkar. Fakat annesinin bu endişeleri para etmez, çünkü Clym, bu garip, mutsuz kıza âşık olmuştur. Eustacia'dan, halkı eğitmesinde kendisine yardımcı olmasını ister, fakat Eustacia reddeder, zira bölgeden ayrılmayı düşünür.
Clym, annesinin arzusuna karşı çıkarak Eustacia ile evlenir ve öğretmen olmak için çalışmağa başlar. Çok çalışmaktan ötürü, artık daha fazla okuyamaz, ve tasarruf ettiği parayı harcamamak için, odun keserek geçimini sağlar. Eustacia, içe dönük kocasından gittikçe hayal kırıklığına uğrar ve Paris seyahatinin da suya düştüğünü anlar.
Oğlunun, Eustacia ile evlenmesini nihayet kabul eden Bn. Yeobright, Christian Cantle adındaki basit birine, Clym ve Thomasin arasında eşit miktarda bölünmesi için bir miktar para bırakır. Christian, vicdansız Wildeve ile oynadığı kumarda paranın tümünü kaybeder; fakat bu parayı da Diggory Venn kazanır, ve hepsini Thomasin'e verir. Wildeve'in parayı Eustacia'ya verdiğini sanan Bn. Yeobright, gelinini, parayı hancıdan almakla itham eder. Son derece kızan Eustacia, Bn. Yeobright'a, oğlundan bıktığını söyler ve gazapla ayrılır.Mütevâzî bir odun kesicinin karısı olarak yaşamaktan bıkan Eustacia, bir gece, çingenelerin kamp kurdukları bir vere gider ve orada rastladığı Wildeve'ye yine gönlünü kaptırır. Diggory Venn, onları görür ve Bn. Yeobright'a giderek bir felâketle karşılaşmak istemiyorsa, oğlu ve gelini ile barışmasını söyler.Bn. Yeobright, kızgın güneşin altında, uzun bir yürüvüşten sonra, gelininin bulunduğu hana gitmeyi kabul eder. Maamafih, kapıyı çaldığı zaman, kimse ses vermez, zira, Clym, sabahın yorucu çalışmasından sonra, bir odada uyurken; Eustacia da bir diğerinde, Wildeve ile eğlenmektedir. Kocasının, kapının çalmmasıyle uyanacağından korkan Eustacia,Wildeve'i arka kapıdan çıkarır. Döndüğü zaman, Clym hâlâ uykuda, fakat Bn. Yeobright gitmiştir. Tekrar uzun bir yürüyüşün sonunda susuz ve yorgun evine döndüğü zaman, oğlunun kendisine sırt çevirdiğini düşünerek kedere boğulur; bu arada kendisini yolda bir yılan sokar.
Clym uyandığı zaman,ana sını ziyaret etmek için yola çıkar, onun, acı ve ızdırap içinde ölmek üzere olduğunu görür. Eustacia, Clym'e, annesine kapıyı açmadığını, çünkü kendisinin uyuduğunu bilmediğini ve Clym'in kapıyı açacağını sandığını söyler. Eustacia, kocasından, gerçek sebebi, yani Bn. Ye-obright'm, kendisini ve Wildeve'i bir arada görmesinden korktuğunu söylemez.
Clyme, kendisini, ilkin büyük bir vicdan azabına terkeder. Fakat hakikati öğrendiği zaman, karısından, evi terketmesini ister. Şimdi pişmanlık duyan Eustacia, her ikisi için yegâne kurtuluş yolunun kendisinin Egdon Heath'den tamamen ayrılması olduğunu idrak eder.
Bütün ümitlerinden kopan Eustacia, büyük babasının evine döner ve intihar etmek isterse de, Yüzbaşı Vye'nin uşağı Charley kendisini kurtarır. Eustacia, Wildeve'in, kendisiyle birlikte kaçmağa hazır olduğunu biliyor. Hancı, nihayet, beklenmedik bir şekilde büyükçe bir servete konunca, ikisinin kaçması ihtimalleri artar. Bir gece Eustacia, Wildeve ile buluşmak üzere evden ayrılır, fakat şömine üzerinde, Clyme'in, Thomasin'in teşviki ile yazdığı mektubu görmez. Clyme, mektubunda, ikisinin tekrar buluşacağı ümidini belirtiyordu.
Karanlıkta, Wildeve ile buluşacağı yeri ararken, yolunu kaybeder ve Shadwater Weir gölünde boğulur. Biraz ötede, Clym, Eustacia'yı arayan Wildeve ile karşılaşır. Eustacia'yı seven bu iki kişi, gölde onun cesedini görürler. Wildeve, Eustacia'yı kurtarabileceğini sanarak suya dalar. Böylece, o da boğulur. Bunun üzerine, Clym, kurtulmağa çalışırsa da, azgın sular onu da yutmak üzere iken, hâdise yerine gelen Diggory Venn kendisini kurtarır.Diggory, aylar sonra, dul Thomasin ile evlenir, Clym da, papaz olur; bölge halkının karanlık hayatlarına ışık tutabilmek ümidi ile bir köyden diğerine dolaşmağa başlar.
Fakat romanlar, öncelikle, insanlar hakkındadır, tabiî çevre ile değil, Hardy'nin gerçek ilgisi de, karakterlerinin, kendi kaderleri karşısındaki mücadelesidir ve Hardy de, bunu, istihza ve merhametin emsalsiz bir kombinezonu ile ele alır. Kendisinin ünlü Fransız prototipi Emma Bovary gibi EustaciaVye çevresindeki sönük, ruhsuz ve alelade dünya ile çelişkili hararetli bir romantiktir. Egdon Heath ağır, köstekleyici, kasvetli tabiî dünyasına isyan ederek, Paris'in heyecanlı hayatının hülyası ile yaşar. Garip ve çelişkili bir kader, Eustacia'yı, kendisinin böylesine hayranlık duyduğu bir dünyada hayal kırıklığına uğratarak, yalnızlığın barış ve huzuru içinde bir hayatın özlemini duyan bu adamın karşısına çıkarır.Böylece, Eustacia ve Clym'in trajedileri, kısmen, kader ve tesadüflerle hazırlanır. Aslında, bütün büyük trajedilerde görüldüğü gibi, bu trajediyi, karakterlerin kendileri hazırlar. Hardy'nin çok sevdiği uzak tesadüfler, karakterlerin mahiyetlerinden ötürü, bir bakıma önüne geçilemeyecek kaderlerine bir miktar grotesklik (inanılmazcasına gülünç, komik) ekler.
Şu halde, kader ve hür irade arasındaki muğlak karşılıklı ilişkilerde, Grek dramatistlerinin, kendisinden asırlarca önce yaptıkları gibi, romanın felsefî tabanını bulur. Hardy'ye göre, insan hayatının trajedi ile son bulmasının önüne geçilemez, fakat onun bu düşünüşünün tohumları da, onun kendi karakterinde gizlidir: Daima bir şeyler yapmağa çalışır, kâinat veya çevresindeki diğer insanlarla hiç bir zaman barış ve huzur içinde yaşamaz.
Yuvaya Dönüş'ün plânı, dikkatlice hazırlanmıştır; romanın her bölümünde bir zirveye erişilir; yavaş başlayan bölüm, önüne geçilemezcesine, nihaî trajedi ile son bulur. Hardy'nin zaman zaman bağlandığı tesadüfler, saçma hâdiseler üzerinde duran çağımızda, daha fazla tutulmağa başlandı. Hardy'nin dayandığı tesadüfler için şunu söyleyebiliriz ki (meselâ, romanda, sahibini bulamayan bütün mektuplar), hayat rasyonel (mantıkî) değildir; hâdiseler, «iyi organize edilmiş» bir romandaki gibi cereyan etmez; kör tesadüfler, insanın kaderine devamlı tesir ederler.
Hardy'nin romanındaki yegâne huzur verici nokta, Christian Cantle gibi köylü tipleridir. Asırların kazandırdığı tecrübelerle, kaderin yumruğuna boyun eğmeğe alışmış bu insanlar, tabiatla, aşağı yukarı kaynaşarak yaşar; romanın belli başlı karakterlerinin yaptığı hatalardan kendilerini kurtarırlar: kendi önemsiz ve saçma iradelerini, çevresindekileri görmeyen, onların düşüncelerine kayıtsız kalan tabiata empoze etmeğe çalışmazlar.
Sponsorlu Bağlantılar
Yazan: THOMAS HARDY(1840-1928)
Başlıca karakterler
Damon VVüdeve: Eskiden mühendislik yapan bir romantik; SakinKadınlar Hanının tezcanlı sahibi.
Thomasin Yeobright: iyi, basit, kuşu andıran bir kız; VVüdeve ile nişanlı.
Clym Yeobright: Oğlu; elmas ticaretinde başarı sağladıktan sonra Egdon Heath'e döner.
Eustacia Vye: Esmer, hararetli bir kız; Egdon Heath'den nefreteder ve şaşaalı bir hayatın özlemini çeker.
Hikâye
Arabada, yorgun ve hasta, genç Thomasin Yeobright vardır. Bu genç, iki sene öncesi, Venn ile evlenmeyi reddetmişti. Kız şimdi, Blooms-End'deki evindedir. Bir grup köylü, Thomasin'in, Sakin Kadınlar Hanı'nm sahibi Damon Wildeve ile kısa bir zaman önce evlendiğini sanırlar; evlilik gerçekleşmedi, zira evlenme belgelerinin eksik oldukları söylendi. Thomasin, sadık Diggory Venn'e, kendisini, evine götürmesini söyledi.
Durum, Thomasin'in halası Bn. Yeobright'i rahatsız etmiştir; çünkü kadın, Wildeve'in karakterinin zayıf olduğunu bilir ve geçersiz evlilik belgesinin, basit, güven verici yeğeni ile evlenmek için bir bahane olduğundan endişe eder. Gerçekten de, Wildeve emekli bir kaptanın torunu esrarengiz Eustacia Vye'ye gizlice âşıktır. Eustacia, Wildeve'in kendisini bulması için, bu özel günde kendi şenlik ışığını da yakar. Bununla beraber, Eustacia'nm Wildeve ile tek müşterek noktası, yaşadıkları kasvetli ve şahsiyetsiz bölgeden nefret etmeleridir. Eustacia, dâima, kendisini Egdon Heath'dan alacak büyük bir aşkın hayali ile yaşadı, şimdi, hiç de böyle bir aşkın yerini alamayacağına rağmen, Wildeve'i kabul etmek mecburiyetindedir.
Bu arada, Bn. Yeobright Wildeve ile görüşerek, Thomasin'in bir diğer erkekle evlenmesine engel olmamasını söyler, zira Diggory Venn'in yeğenine hâlâ âşık olduğunu bilir. Wildeve, Thomasin'i isteyen başka birinin bulunduğunu öğrenince, ne yapacağını bilemez; bir kararsızlık devresinden sonra Eustacia'ya evlenme teklif ederek, beraberceHeath'den ayrılmalarını ve Amerika'ya gitmelerini söyler. Fakat şimdi de Eustacia kararsızdır. Zira Clym Yeobright'm, Paris'te yürüttüğü parlak bir elmas ticaretinden sonra dönmek üzere bulunduğunu öğrenir.
Clym'la, rahatça konuşabilecek bir fırsatı ele geçiremeyen Eustacia, Yeobright'larm evinde Noel gecesi yapılacak şenlikte yer alacak çocuklardan birine rüşvet vererek, onun yerini kendisi alır. Clym, bu şenlikte Eustacia'yı görür ve onun cüretli bir şekilde erkek gibi giyindiğini görünce incinir. Clym, onun yüzündeki maskesini çıkarmasını ister, kız, koket bir kahkaha ile reddeder. Kendisinin, nihayet Clym tarafından kabul edileceğini anlayan Eustacia, Wildeve'den ayrılır (ki o da zaten, Tho-masin'le evlenmiştir.)
Eustacia, Clym'ı kendisi ile evlenmeğe ikna edebildiği takdirde, beraberce Paris'e gitmeyi düşünür; zira bu şehri, uzun bir zamandır görmeyi ümit ediyordu. Fakat Clym'in başarılı işini terket-mesinin sebebi, Paris'in sofistike (yüksek kültür, zevk, eğlence karışımı) hayatından bıkmış olması idi. Şimdi sadece kendi fundalıklı bölgesinde oturmak, bir mektep açmak, cahil halkı hurafelerinden kurtarmağa çalışmak ister. Ondaki bu düşünceyi kuvvetlendiren bir vakıa da, bir kadının, Eustacia'ya, cadı diye hücum etmesi idi.
Bn. Yeobright da Clym'in bölgede kalmak istemekle yanlış düşündüğü kanaatim taşır; fakat onu böyle düşünmeye sevkeden sebep bambaşka; oğlunun, Eustacia'nm pençesine düşeceğinden korkar. Fakat annesinin bu endişeleri para etmez, çünkü Clym, bu garip, mutsuz kıza âşık olmuştur. Eustacia'dan, halkı eğitmesinde kendisine yardımcı olmasını ister, fakat Eustacia reddeder, zira bölgeden ayrılmayı düşünür.
Clym, annesinin arzusuna karşı çıkarak Eustacia ile evlenir ve öğretmen olmak için çalışmağa başlar. Çok çalışmaktan ötürü, artık daha fazla okuyamaz, ve tasarruf ettiği parayı harcamamak için, odun keserek geçimini sağlar. Eustacia, içe dönük kocasından gittikçe hayal kırıklığına uğrar ve Paris seyahatinin da suya düştüğünü anlar.
Oğlunun, Eustacia ile evlenmesini nihayet kabul eden Bn. Yeobright, Christian Cantle adındaki basit birine, Clym ve Thomasin arasında eşit miktarda bölünmesi için bir miktar para bırakır. Christian, vicdansız Wildeve ile oynadığı kumarda paranın tümünü kaybeder; fakat bu parayı da Diggory Venn kazanır, ve hepsini Thomasin'e verir. Wildeve'in parayı Eustacia'ya verdiğini sanan Bn. Yeobright, gelinini, parayı hancıdan almakla itham eder. Son derece kızan Eustacia, Bn. Yeobright'a, oğlundan bıktığını söyler ve gazapla ayrılır.Mütevâzî bir odun kesicinin karısı olarak yaşamaktan bıkan Eustacia, bir gece, çingenelerin kamp kurdukları bir vere gider ve orada rastladığı Wildeve'ye yine gönlünü kaptırır. Diggory Venn, onları görür ve Bn. Yeobright'a giderek bir felâketle karşılaşmak istemiyorsa, oğlu ve gelini ile barışmasını söyler.Bn. Yeobright, kızgın güneşin altında, uzun bir yürüvüşten sonra, gelininin bulunduğu hana gitmeyi kabul eder. Maamafih, kapıyı çaldığı zaman, kimse ses vermez, zira, Clym, sabahın yorucu çalışmasından sonra, bir odada uyurken; Eustacia da bir diğerinde, Wildeve ile eğlenmektedir. Kocasının, kapının çalmmasıyle uyanacağından korkan Eustacia,Wildeve'i arka kapıdan çıkarır. Döndüğü zaman, Clym hâlâ uykuda, fakat Bn. Yeobright gitmiştir. Tekrar uzun bir yürüyüşün sonunda susuz ve yorgun evine döndüğü zaman, oğlunun kendisine sırt çevirdiğini düşünerek kedere boğulur; bu arada kendisini yolda bir yılan sokar.
Clym uyandığı zaman,ana sını ziyaret etmek için yola çıkar, onun, acı ve ızdırap içinde ölmek üzere olduğunu görür. Eustacia, Clym'e, annesine kapıyı açmadığını, çünkü kendisinin uyuduğunu bilmediğini ve Clym'in kapıyı açacağını sandığını söyler. Eustacia, kocasından, gerçek sebebi, yani Bn. Ye-obright'm, kendisini ve Wildeve'i bir arada görmesinden korktuğunu söylemez.
Clyme, kendisini, ilkin büyük bir vicdan azabına terkeder. Fakat hakikati öğrendiği zaman, karısından, evi terketmesini ister. Şimdi pişmanlık duyan Eustacia, her ikisi için yegâne kurtuluş yolunun kendisinin Egdon Heath'den tamamen ayrılması olduğunu idrak eder.
Bütün ümitlerinden kopan Eustacia, büyük babasının evine döner ve intihar etmek isterse de, Yüzbaşı Vye'nin uşağı Charley kendisini kurtarır. Eustacia, Wildeve'in, kendisiyle birlikte kaçmağa hazır olduğunu biliyor. Hancı, nihayet, beklenmedik bir şekilde büyükçe bir servete konunca, ikisinin kaçması ihtimalleri artar. Bir gece Eustacia, Wildeve ile buluşmak üzere evden ayrılır, fakat şömine üzerinde, Clyme'in, Thomasin'in teşviki ile yazdığı mektubu görmez. Clyme, mektubunda, ikisinin tekrar buluşacağı ümidini belirtiyordu.
Karanlıkta, Wildeve ile buluşacağı yeri ararken, yolunu kaybeder ve Shadwater Weir gölünde boğulur. Biraz ötede, Clym, Eustacia'yı arayan Wildeve ile karşılaşır. Eustacia'yı seven bu iki kişi, gölde onun cesedini görürler. Wildeve, Eustacia'yı kurtarabileceğini sanarak suya dalar. Böylece, o da boğulur. Bunun üzerine, Clym, kurtulmağa çalışırsa da, azgın sular onu da yutmak üzere iken, hâdise yerine gelen Diggory Venn kendisini kurtarır.Diggory, aylar sonra, dul Thomasin ile evlenir, Clym da, papaz olur; bölge halkının karanlık hayatlarına ışık tutabilmek ümidi ile bir köyden diğerine dolaşmağa başlar.
Hardy'nin belli başlı bütün romanlarında olduğu gibi, Yuvaya Dönüş de, tanrıların oyuncağı; insanların, kaderin yumruğu altında sendeleyişi ve nihayet, dikkatsiz ve umursamaz kâinat tarafından devrilişi olarak ele alınır. Romanda, tabiatın, kör ve umursamaz gücü, Egdon Heath tarafından sembolize edilir. Bu ıssız, ürkütücü toprak parçası, kurbanlarını harfen yutar: Bn. Yeobright'm durumunda kızgın güneş ve yılan ısırması; Eustacia ve Wildeve'in durumunda karanlık ve gölün kızgın suları. Böylece, kendisinin anlamadığı kozmik düzen karşısındaki mücadeleci adamın önemsizliği, Egdon Heath de tecessüm eder.
Fakat romanlar, öncelikle, insanlar hakkındadır, tabiî çevre ile değil, Hardy'nin gerçek ilgisi de, karakterlerinin, kendi kaderleri karşısındaki mücadelesidir ve Hardy de, bunu, istihza ve merhametin emsalsiz bir kombinezonu ile ele alır. Kendisinin ünlü Fransız prototipi Emma Bovary gibi EustaciaVye çevresindeki sönük, ruhsuz ve alelade dünya ile çelişkili hararetli bir romantiktir. Egdon Heath ağır, köstekleyici, kasvetli tabiî dünyasına isyan ederek, Paris'in heyecanlı hayatının hülyası ile yaşar. Garip ve çelişkili bir kader, Eustacia'yı, kendisinin böylesine hayranlık duyduğu bir dünyada hayal kırıklığına uğratarak, yalnızlığın barış ve huzuru içinde bir hayatın özlemini duyan bu adamın karşısına çıkarır.Böylece, Eustacia ve Clym'in trajedileri, kısmen, kader ve tesadüflerle hazırlanır. Aslında, bütün büyük trajedilerde görüldüğü gibi, bu trajediyi, karakterlerin kendileri hazırlar. Hardy'nin çok sevdiği uzak tesadüfler, karakterlerin mahiyetlerinden ötürü, bir bakıma önüne geçilemeyecek kaderlerine bir miktar grotesklik (inanılmazcasına gülünç, komik) ekler.
Şu halde, kader ve hür irade arasındaki muğlak karşılıklı ilişkilerde, Grek dramatistlerinin, kendisinden asırlarca önce yaptıkları gibi, romanın felsefî tabanını bulur. Hardy'ye göre, insan hayatının trajedi ile son bulmasının önüne geçilemez, fakat onun bu düşünüşünün tohumları da, onun kendi karakterinde gizlidir: Daima bir şeyler yapmağa çalışır, kâinat veya çevresindeki diğer insanlarla hiç bir zaman barış ve huzur içinde yaşamaz.
Yuvaya Dönüş'ün plânı, dikkatlice hazırlanmıştır; romanın her bölümünde bir zirveye erişilir; yavaş başlayan bölüm, önüne geçilemezcesine, nihaî trajedi ile son bulur. Hardy'nin zaman zaman bağlandığı tesadüfler, saçma hâdiseler üzerinde duran çağımızda, daha fazla tutulmağa başlandı. Hardy'nin dayandığı tesadüfler için şunu söyleyebiliriz ki (meselâ, romanda, sahibini bulamayan bütün mektuplar), hayat rasyonel (mantıkî) değildir; hâdiseler, «iyi organize edilmiş» bir romandaki gibi cereyan etmez; kör tesadüfler, insanın kaderine devamlı tesir ederler.
Hardy'nin romanındaki yegâne huzur verici nokta, Christian Cantle gibi köylü tipleridir. Asırların kazandırdığı tecrübelerle, kaderin yumruğuna boyun eğmeğe alışmış bu insanlar, tabiatla, aşağı yukarı kaynaşarak yaşar; romanın belli başlı karakterlerinin yaptığı hatalardan kendilerini kurtarırlar: kendi önemsiz ve saçma iradelerini, çevresindekileri görmeyen, onların düşüncelerine kayıtsız kalan tabiata empoze etmeğe çalışmazlar.
MsXLabs.org & 100 Büyük Roman
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....