Arama

Bir Hayat Hikâyesi - Arnold Bennett

Güncelleme: 22 Aralık 2009 Gösterim: 4.466 Cevap: 0
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
22 Aralık 2009       Mesaj #1
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Bir Hayat Hikâyesi (The Old Wives' Tale)

Yazan ARNOLD BENNETT (1867-1931)
Sponsorlu Bağlantılar

Başlıca karakterler

B. ve Bn. Baines: Bursley'deki mütevazi kumaşçı dükkânının sahipleri.
Constance Baines: Cana yakın, sessiz büyük kızları.
Sophia Baines: Constance'in azimli, başına buyruk kız kardeşi.
Samuel Povey: Baines'lerin dükkânının, soğuk, tahayyül gücün­den mahrum meneceri.
Cyril Povey: Constance'in bencil, sanatkâr temayüllü oğlu.
GeraicJ Scales: Manchester'll atılgan ve basiretsiz gezgin satı­cı Sophie'nin indinde, Bursley dışındaki dünyayı temsil eder.
B. Criichlovv: Bursley'li bir eczacı ve B. Baines'in arkadaşı.
B. Chirac: Bir Fransız gazetecisi, Gerald'ın arkadaşı.
Madam Foucult: Paris'te, isimleri kötüye çıkmış kimselerin yaşa­dıkları bir otel.

Hikâye

Kuzey ingiltere'de, çömlekçilik imalâtının yer­leştiği Beş kasabadan biri olan Bunsley'de, B. ve Bn.
Baines'lerin mütevazi bir kumaşçı dükkânı vardır onaltı ve onbeş yaşındaki iki kızları, Constance ve Sophie de ebeveynlerine yardım ederler. Bu iki kız, mizaç ve görünüşleri ile birbirinden çok farklıdırlar, îyi tabiatlı ve tahayyül gücünden yoksun Constan­ce, hayatı boyunca bu dükkânda çalışmağa istekli­dir. Fakat güzelliği ile iftihar eden Sophia, büyük dünyayı görmek için bir sürü plânlar hazırlar. Bu yolda düşündüğü ilk adım bir öğretmen olmaktır fakat kızlarının bu arzusu ebeveynlerini dehşete dü­şürür, zira onların düşüncelerine göre öğretmenlik, ancak dul ve evlenmemiş kadınların yürütebilecek­leri bir meslektir.Geçirdiği felç neticesinde yarımalûl kalan Mr. Baines bile, Sophia'yı bu düşüncelerinden vazgeçir­meğe çalışır; fakat kız direnir ve nihayet, mahallî mektep müdiresine yardımcı olur.
Bir gün Gerald Scales adında, Manchester'li genç yakışıklı ve şık bir gezginci satıcı Baines'lerin evleri yanındaki dükkânlarına girer Sophia da, onun­la tanışmak için bir kaç dakika için babasının yanından ayrılır.
Sophia, Gerald ile konuşurken, babası yatağın­dan düşer ve hareket edemediğinden, boğularak ölür. Babasının ölümünden kendisini sorumlu tutan ve vicdan azabı çeken Sophia, öğretmenlikten vazgeç­meğe ve dükkânda çalışmağa karar verir. Fakat ku­maş mağazasında kalmak istemesinin başlıca sebebi, dükkâna tekrar geldiğinde Gerald'ı görebilmek ümi­didir.
Bu arada Constance, gösterişsiz, alelade biri olan dükkânın meneceri Samuel Povey'e âşık olmuştur. Bn. Baines, bunu yerinde karşılar ise de Sophia' mn gezgin satıcıya âşık olmasından dehşete kapılır.
Bn. Baines, bu genç hakkında sormuş soruşturmuş ve onun Sophia için iyi bir koca olamayacağına inan­mıştır iki âşık, bununla beraber, mektuplaşmağa baş­larlar. Ne yapacağını bilemeyen Bn. Baines, son bir çare olarak kızını, halası Harriet'in yanına gönderdi­ği zaman, Sophia, 12.000 ingiliz lirası tevarüs eden ve işini bırakan Gerald'a kaçar. Beraberce Londra' ya giderler ve Sophia, kendisi ile evlenmek isteme­yen Gerald'ı evlenmeğe mecbur eder. iki evli Lond­ra'dan Paris'e giderler ve Gerald, tevarüs ettiği pa­rayı gösterişli elbiselerde, göz kamaştırıcı yemek zi­yafetlerinde ve kumarda çarçur eder. Kocasından hayal kırıklığına düşen Sophia, gerçek bir Baines ol­duğunu gösterir ve kocasının parasından 200 ingiliz lirası çalarak kara günler için bir kenara koyar.
Bu lüks hayat uzun müddet devam edemeyece­ğinden, Gerald'ın parası biter üçüncü sınıf oteller­de kalmağa başlarlar ve Gerald, Sophia'ya, evine mektup yazarak para istemesini söyler. Sophia red­dedince, Gerald, Sophia'yı berbat bir Paris otelinde yüzüstü bırakıp gider. Gerald'ın bu tutumu Sophia' yı hastalandırır, yatağa düşürür ve bir iki hafta ha­yat ve ölüm arasında gidip gelir. Sophia'nm hasta­lığı sırasında, Gerald'ın Fransız bir gazeteci arkada­şı M. Chirac kendisine bakar ve Sophia'yı, Madam Foucualt'un yıkık dökük, pis oteline götürür.
Sophia, Madam Foucault'un malî sıkıntı için­de olduğunu öğrenince, Gerald'dan aldığı para ile binayı satın alır ve iyi bir otel haline getirir. Bu arada Fransa-Prusya Harbi (1870) başlamıştır Paris işgal altındadır ve şehirde büyük bir yiyecek sıkın­tısı başgösterir. Fakat kurnaz ve azimli Sophia ken­disine evlenme teklifi yapan Chiraç'm yardımı ile durumunu düzeltir. Zamanla, bu hercai kız başarılı, hissiz bir iş kadını olur.
Muhasara kaldırıldıktan sonra, Sophia, Paris'i ziyaret eden ingilizlerin bilhassa sevdikleri Pension Frensham adındaki bir oteli satın alır. Kadın, bura­da da başarılı olur ve oldukça para biriktirir. Maa mafih, kendisinden çok hoşlanmasına rağmen, Chirac ile evlenmek istemez, çünkü Gerald'm nerede ol­duğunu bilmemektedir.
Bu arada, Bursley'deki hayat Constance için sö­nük ve cansız geçmektedir. Samuel Povey'in tutum­lu davranışı ile durumlarını gittikçe düzelten çiftin bir erkek çocukları vardır. Ana babası, Cyril adın­daki bu çocuklarının bir. dediklerini iki yapmazlar. Cyril çok küçük yaşında iken Bn. Baines ölür ve Cy­ril, sönük ve renksiz ebeveynlerini dinlemeyen ben­cil bir kimse olarak büyür. Çocuğun resim konusun­da oldukça yeteneği vardır ve Povey'in oğlunun dük­kânda çalışmasını istemesine rağmen, Cyril resim sanatını geliştirmekte ısrar eder.
Povey'in kuzeni Daniel, bir kızgınlık sırasında ayyaş karısını öldürdüğü zaman aile, kendisini bir trajedi içinde bulur. Aile sadakatini kendi sıhhatinin üstünde tutan Samuel, kuzenini beraat ettirmek için çok çalışır. Muhakeme sona erdikten kısa bir müddet sonra da, zatürreden ölür.
Dul kalan Constance, şimdi yapayalnızdır. Genç Cyril, mahallî bir çömlekçide desinatör olarak çalış­mağa başlar. Geceleri de güzel sanatlar mektebine devam eder. Ondokuz yaşına geldiği zaman, bir burs kazanarak Londra'ya gider, gururlu, fakat yapayal­nız annesini Bursley'de bırakır. Constance, bir Noel günü aldığı bir kart dışında, Sophia'dan da yıllardır haber almamıştır.
Bir gün, genç bir İngiliz, Paris'teki Pansion Frensham'a gelir. Kadının hürmet uyandıran tavır­larının etkisinde kalan bu genç, Cyrii Povey'in arka­daşı olduğunu söyler. İngiltere'ye döndüğü zaman, Cyril ve Sophia'ya, kaybolan Sophia'yı bulduğunu anlatır. Constance, derhal, kızkardeşine uzun ve sev­gi dolu bir mektup yazarak, Bursley'de kendilerini ziyaret etmesini ister.
Sophia, ilkin kısa bir zaman için dahi hareketli işyerini terketmek istemez. Fakat kısa bir müddet sonra, hafif bir kalp rahatsızlığı geçirir. Bir otel şir­keti Frensham'a cazip bir teklif yapınca, kabul eder ve otelini satarak, çeyrek asır sonra İngiltere'yi zi­yaret eder.
İki kız kardeş bir defa daha buluşurlar. Fakat çok geçmeden, dünya görmüş, sofistike Sophia, Constance'a artık son derece kasvetli ve üçüncü sınıf bir yer olarak görünen Bursley'den ayrılmalarını ve Paris'te veya hiç olmazsa Londra'da yaşamalarını teklif eder. Fakat bu teklifi, Sophia'nm, kendisi üze­rinde üstünlük kurması şeklinde ele alan Constance, doğduğu bu eski evden bir yere gitmeyeceğini söy­ler. İki kardeş, beraberce, dokuz sene daha durgun ve sıkıcı bir hayat sürerler. Sanatını geliştirmek için mütemadiyen dolaşan Cyril, pek seyrek mektup gön­derir.
Sophia bir gün, Gerald Scales'in ölmek üzere olduğunu ve kendisini görmek istediğini anlatan bir telgraf alır. Derhal gider ise de, Gerald'm, yorgun­luk ve gıdasızlıktan öldüğünü görür. Bir zamanla­rın bu şık ve neşeli satıcısı, herkesin, daha önceden söylediği gibi, beş parasız ve perişan ölür. Sophia, önceki atılgan ve kibar sevgilisinin bu hâlinden ve kendisinin de onun için hiç bir şey hissetmemesin­den dehşete düşer. Gerald'm ölüm yatağında, Deh­şet saçıcı bir hayat sürdüm, diye düşünür. Keşke ben de ölmüş olsa idim. Son derece huzursuz edici bu tecrübenin etkisi altında Bursley'e dönen Sophia, ikinci bir kalp krizi geçirir ve ölür ve bütün parası­nı da Cyrü'e bırakır.
Costance şimdi tamamen yalnız kalmıştır. îlkin, kız kardeşinin dırdırlarından kurtulduğu için rahat­lar. Fakat siyatik ve romatizma kendisine derin acı çektirir. Oğlundan hemen hemen hiç haber alamaz. Hâdiseler hızla akar ve Bursley'nin, Beş Kasaba ile birleştirilmesine resmen karar verilir. Constance, bir kaç sene, sonra öldüğü zaman, Cyril İtalya'dadır ve anasının cenazesine gelemez. Kadının matemini, sadece Baines'in köpeklerinin sülâlesinden gelen son bir küçük köpek tutar...

Tenkid

Bennett, 1903 sonbaharında, belirli bir özelliği bulunmayan küçük bir Paris lokantasında sık sık ye­mek yiyordu. Bir gün, garsonların ve müşterilerin, şişman, biçimsiz, çirkin ve grotesk bir yaşlı kadın­la alay ettiklerini ve lokantadaki herkesin kadının tuhaf davranışlarına kahkaha ile güldüklerini gör­dü. Kadının, bu halinin bir trajedi olduğunu gören Bennett, bu kadının bir zamanlar genç, enine bo­yuna, belki güzel olduğunu düşündü. Guy de Maupassant'ın Une Vie (Bir Hayat) adlı romanını hatırla­yan Bennett, kahramanının ve habîs'in; canlı bir genç kızı, pişmanlık duymaksızın acındırıcı ve huy­suz bir ihtiyar kadın haline getiren zaman olaca­ğı bir roman yazmağa karar verdi. Bir Hayat Hikâ­yesi romanının fikri böylece doğdu.
Fakat Maupassant, saf gençliğinden ümitsizlik içindeki yaşlılığına geçen kadın üzerinde dururken, Bennett, ırsiyetin ve çevrenin tesirlerini değerlen­dirmek ve mukayese etmek için iki kadını ele aldı. Hem Constance, hem Sophie, Baines ailesi mensup­larıdır; yani kuzey ingiltere'nin yılgınlık nedir bil­meyen azimli kadınları, iki kadını, genç yaşlarından biribirinden ayırır; Constance'ı, doğduğu yerin çev­resi içinde bırakır ve Sophia'yı da, muhasara altın­daki Paris'in bambaşka atmosferine gönderir. Ben­nett böylece, sathî farklar dışında, bir kimsenin ka­rakterinin, doğumu ile tayin edildiğini göstermek istedi. Constance, Bursley'deki uzun ve yeknesak ha-hayatına tevekkül ile dayanırken, ablası kadar bir Baines olan Sophia, değersiz kocasını, tamamen ya­bancı bir atmosferi, ve hattâ büyük açlık yıllarını da mağlup ederek, iş hayatında başarılı olur. Fakat Sophia gibi, Constance de hayatını, yapayalnız ve yaşlı bir kadın olarak tamamlar.
Şu halde Bir Hayat Hikâyesi, zamanın yıpratı-cılığmı titizlikle inceleyen bir eser olarak gayet ba­şarılı. Gerçi kızlar, zamanla hercailiklerini bırakır­lar ve kendilerine olan güvenleri azalır ise de, biri­birinden gayet farklı çevreler içinde, kendi kendile­rine daha iyi bakabilecek ve yalnızlıklarına daha iyi tahammül edebilecek duruma gelirler. Zaman, on­lar üzerindeki yıpratıcılığım gösterir ve sonunda, bu iki yılmaz kadına karşı sahte bir zafer kazanır.
iki tezi de aynı anda yürütebilecek güce sahip bulunduğuna inanan Bennett, Bir Hayat Hikâyesi' ne başladığı zaman, onun bir şaheser olacağını bili­yordu. Öyle ki, müsveddelerin dahi bir sanat eseri ol­masını istediğinden, güzel yazı öğrendi ve bu sayfa­ların kopyaları, onların gerçekten bir sanat eseri ol­duklarını gösteriyor. Yazarken uyguladığı progra­ma sadık kalan Bennett, ele alacağı her macerayı, bir gün öncesi, güzel Fontainebleu ormanında yap­tığı yürüyüşlerde tasarladı ve hedefine erişti. Bir Hayat Hikâyesi, Fransız realizminin vicdansızcasına kesin teferruatını, ingiliz romanının her zaman­ki özelliği olan şevk ve hümor ile birleştirir.

Yazar

Enoch Arnold Benneth, North Staffordshlre'deki Beş Kasa­badan biri olan Hanley'de doğdu. Babası bir avukattı. London Üniversitesi'ni bitiren Bennett, babasının yazıhanesinde çalış­mağa başladı. Bir aile kavgasından sonra, 1893'te Londra'ya git­ti ve gazeteciliğe başladı, Woman (Kadın) isimli bir gazetenin altı yıl editörlüğünü yaptı.
Kuzeyden Gelen Bir Adam (1898) adlı kitabı ile roman yaz­mağa başlayan Bennett, Zola ve Goncourt kardeşlerin Fransız realizminin tesiri altında kaldı. Beş Kasabanın Anna'sı (1901) adlı ikinci romanı ile, Fransız realist metodunu, en iyi bildiği bir sahaya aktarmak uğrunda genellikle başarılı bir teşebbüs yaptı Kuzey İngiltere'deki çömlek işçilerinin sağlam, taviz ver­meyen karakteri. Maamafih, Bennett, 1902'de yayınlanan Büyük Babil Oteli adındaki hafif dedektif romanına kadar, bir roman­cı olarak pek bir başarı kazanamadı. Ardından gelen otuz yıl zarfında, bu popüleritesini sürdürdü.
Bennett, 1900 yılında Fransa'ya gitti sekiz sene yaşadığı bu ülkede bir Fransız aktrisi ile evlendi (1907). Trollope gibi, Bennett de, yorulmak bilmeyen bir yazardı programına titiz­likle bağlı kalarak muazzam miktarda roman ve gazete maka­leleri yazdı. Böylece malî başarıya da ulaşan Bennett, hızlı ya­şayış zevklerini tatmin için, biribiri ardına yat ve otomobil sa­lın aldı, en göz kamaştırıcı otellerde yaşadı.Tiyatro ve kitap eleştirileri dışında, Bennett'in eserleri üç grupta toplanabilir. Birincisi, en ciddilerinin Bir Hayat Hikâyesi (1908), Ciayhanger (1910), ve Riceyman Steps (1923) olduğu eserleridir. Ardından, en popülerinin Buried Alive (1908) ve The Card (1911) olduğu hafif eserleri gelir. En önemsizleri olmakla beraber, hayatta iken, kendisine en fazla başarı sağlayan kitap­ları, insanların, kendi kendilerine yardım etmeleriyle, kendi ken­dilerini yetiştirmeleriyle ilgili olanlarıdır: Günün Yirmidört Saati Nasıl Yaşamalı (ki Bir Hayat Hikâyesi ve Buried Alive adlı ki­taplarının yayınlandığı 1908'de basıldı) ve Beşer Makinesi'dir (1909). Bu sathî, cep kitabı felsefeleri, okuyucularına hayat­larını, Arnold Bennet'in kendi hayatını organize ettiği şekilde nasıl yürüteceklerini anlatıyordu.Nazik ve müşfik bir adam olan Bennett'in kekemeliği, onu, hayatı boyunca mahcup bıraktı kendisince şaşaalı sayılan bir hayata derinden bağlandı lüks oteller (son eserleri arasındaki başlıca romanı Imperial Palace'da, böyle bir oteli göklere çıka­rır), yatlar ve Fransız yemekleri. Gerçi, vasat sayılacak bir eği­timden geçmiş olan okuyucular arasında popüler bir romancı ise de, yüksek derecede kültürlü kimseler dahi Ciayhanger üç­lüsüne dudak bükemezler. Bennett, senelerce, âdeta ingiltere' nin edebî diktatörü idi. Virginia Woolf'un öncülüğündeki daha estetik temayüllü genç neslin, ciddi bir romancı olmadığını söyleyerek sırt çevirmelerinden seneler sonra, Arnold Bennett, büyük bir otelde tifüsten öldü (27 Mart 1931).

Diğer eserleri

Ciayhanger: Ciayhanger, tıpkı Bennett gibi, Beş Kasabada, babasının sağlam disiplini altında yaşayan Edwing Ciayhanger adındaki bir çocuğun olgunlaşmasını anlatan üç romanın bi­rincisidir (diğerleri: Hilda Lessways ve These Twain). Edwin, mimar olmak ister, fakat babası onu, bir matbaaya çırak ola­rak vermek ister. Yalnız kalan ve sanatkâr temayüllü Edwin, babasının isteğine karşı çıkar ve garip, hürruhlu Hilda Less­ways adındaki bir kıza âşık olur. Serinin ikinci romanı, iki genç arasındaki aşkı, Hûda'nın görüş noktasından inceler ve These Twain da, evlilik hayatındaki güçlükler üzerinde durur; Beş Ka­sabanın ruhuna sadık kalan Edwin, bu güçlükleri yenmeğe az­meder.
Riceyman Steps: Ekseri eleştiricilerin Bennett'i artık ciddi
bir romancı olarak saymadıkları zamandan yıllar sonra, 1923'te yazılan Riceyman Steps, Bennet'in, sanatı üzerindeki son ve ha­kikî zaferidir. Earlforvvard adındaki tamahkâr bir kitapçının ha­yatını ve onun Bn. Violet Arb adındaki bir kadınla yaptığı ga­rip evliliği bazan kahkahalarla güldürürcesine, bazan dokunak­lı bir şekilde parlak bir tahayyül gücünün eseri olarak anla­tır. Earlforvvard, öylesine cimri bir adamdır ki, kendisini aç bı­rakarak kendi ölümüne sebep olur. Romanın gerçek kahrama­nı, başına gelenlere, stolk ve bir iyi hümor hissi ile tahammül eden ve egzantrik patronuna sadık kalan hizmetçisi ve onun ta­mahkârlığının kurbanı Elsie'dir.

MsXLabs.org & 100 Büyük Roman

Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....

Benzer Konular

22 Mart 2015 / Ziyaretçi Soru-Cevap
4 Mart 2012 / bse_nr Soru-Cevap
28 Mayıs 2015 / Misafir Soru-Cevap
17 Mart 2013 / ROSE Edebiyat ww