Arama

Japonya Geleneksel Sporları

Güncelleme: 14 Temmuz 2008 Gösterim: 48.362 Cevap: 25
pasaklikedi - avatarı
pasaklikedi
Ziyaretçi
20 Mart 2006       Mesaj #1
pasaklikedi - avatarı
Ziyaretçi
Karate-Do

Sponsorlu Bağlantılar

karate Karate-do, Japonca'da "boş" anlamına gelen kara ve "el" anlamına gelen te kelimelerinden oluşur. Karate kelimesinin tam Türkçe tercümesi "boş el" olarak karşımıza çıkar. Buna karşın buradaki boş'luk kökenleri Uzak Doğu düşüncesinde aranması gereken felsefi bir kavramdır. Karete kelimesinin anlam olarak karşılığının "boş zihin" (empty mind) olduğunu düşünmek daha doğru olur. Yol anlamına gelen - do ekinin de gelmesiyle Karate-do herhangi bir kendini savunma uygulaması olması olmasının ötesinde başlı başına bir yaşam biçimidir.
Doğru Karate çalışmasında amaç zihin ve tekniği bir bütün haline getirmeye çalışmaktır. İdmanlarda fiziksel tekniklerin uygulanması, aslında önce zihinde oluşturulan düşüncelerin saf bir ifadesini ortaya çıkartma çabasıdır. Zihinsel konsantrasyonun geliştirilmesiyle fiziksel hareketlerin özü daha iyi anlaşılır. Kişinin uygulamalarının ve tekniğinin gelişmesiyle ruhun ve zihniyetinin geliştirilmesi ve terbiye edilmesi amaçlanır. Örneğin, Karate-do çalışmaları içerisinde zayıf ve kararsız hareketlerin giderilmesi, zihnimizdeki "zayıflık" ve "karasızlığın" giderilmesine katkıda bulunur. Sonuçta bir Karateka'yı (Karate öğrencisi) güçlü yapan salt fiziksel gücü değil vucüt ve zihin koordinasyonunu sağlama yeteneğidir. Bu anlamıyla Karate-do bir yaşam anlayışı haline alır ve kişinin güçlü, sağlıklı ve barışçı bir birey olarak yaşamasını hedefler. karate2Karate-do yaş, cinsiyet ve fiziksel durum şartı aranmadan isteyen herkesin katılabileceği bir spor çalışması; fiziksel ve zihinsel gelişimi birey olarak gerçekleştirmeye imkân sağlayan bir eğitim yoludur.
Karate çalışması temel olarak üç bölüme ayrılır: Kihon (Temel teknikler), Kata (Formlar) ve Kumite ( müsabaka).
Her bölüme ait teknikler refleks haline dönüşene değin eğitim en temel düzeyde verilir. Kişi, zaman içinde teknik olarak geliştikçe, fiziksel gelişme de gerçekleşir. Bununla birlikte çalışmalar daha yüksek dayanıklılık gerektirmeye başlar. Bu aşamada öğrenci daha ayrıntılı ve zor kata çalışmalarına ve daha hareketli kumite çalışmalarına başlar. Çalışmalar sürdükçe kişi, dayanıklılık, hız ve koordinasyon kazanır.
İdmanlar sırasında Karategi denilen özel ve hafif bir giysi giyilir. Bunun dışında, kişinin kendisini ve çalışma arkadaşını sakatlanma ihtimaline karşı koruyan "ellik" ve "dizlik" kullanılır. Genel kabulün aksine, Karate-do çalışmalarında sakatlanma olayları diğer spor çalışmalarına nazaran daha düşük seviyededir. Kişinin yetkinlik kazanması, hareketlerini ve hislerini kontrol altında tutması ile ölçülür.


Aikido


aikido1 Aikido ruhsal uyumun yoludur. "Kurucu'su Morihei Ueshiba yıllarca süren uzun, son derece yoğun çalışmalar, araştırma ve geliştirmeler sonucunda onu ortaya çıkartmıştır. Aikido doğa ile bütünlesmek ve onunla tek bir parça olmaktır. Ne düello, ne müsabaka, ne rakip ne de hasım vardır. Sadece ruhumuz ve evrenin ruhu ile uyumlu bir eylemdir söz konusu olan. Aikido işte bu uyumun vücutla ifadesidir. Aikido uzlasma ve barışın yoludur. Bu anlamda doğadaki tüm varlıklarla "bir" olmanın da vücutla ifadesidir. "Kurucu"nun da söyledigi gibi "uzlaşma ve barışın büyük yoludur ki o yolda pusulanın gösterdiği yön, tüm dinlerin cennet olarak tanımladığı yüce evrendir.

Aikido üç sözcükten oluşur:

Ai : Uyum, sevgi, uyumlu olma
Ki : Enerji ( dünyayı ve evreni yaratan enerji )
Do: Yol, disiplin, yöntem, ekol, öğreti.

İnsan ruhunun uyum yolu, ruhsal uyum yolu, uyum öğretisi.

Aikido teknikleri diğer Uzak Doğu savaş sanatları gibi güce karşı güçle karşı koyma prensibine dayanmaz. Rakibin gücünden yararlanma ve kuvvetin yönlendirilmesi prensibine dayanır. Bizim sahip olduğumuz güçle rakibin gücünü birleştirip daha büyük bir kuvvet elde etme prensibine dayanır. Aikido’ yu diğer savunma sanatlarından ayıran en önemli fark budur.

Aikido oldukça etkili bir savunma sanatıdır. Rakibin atak yapmasıyla teknik başlar iki ya da üç saniye içinde rakibin etkisiz hale gelmesiyle sonlanır.

Aikido teknikleri bütün saldırı formlarına karşı yapılabilecek savunma şekillerinden oluşur.
aikido2
Dojo Kuralları :
  • Aikidonun geleneksel kurallarına uymaktadır.Maneviyatı Aiki Budo nun kurucusundan kaynaklanmaktadır ve O-Sensei Morihei Ueshiba nın öğretilerinin sürdürüldüğü yerdir.
  • O öğretilere bağlı olarak ve uygun şekilde hareket etmek her öğrencinin sorumluluğudur.
  • Uyum ve saygıdan oluşan yapıcı bir ortamda beraber çalışmak her öğrencinin sorumluluğudur.
  • Kurucuya , O-Sensei Moriehei Ueshiba tarafından aktarılan öğretilere saygı duyun.
  • Sensei nin izni olmadan Dojo nun belirtilmiş eğitim saatleri dışında kullanımı kesinlikle yasaktır.
  • Aylık ödemeler size eğitim için bir yer verilen dersler için bir teşekkür imkanı ve zorunlu giderleri karşılayarak eğitimin devamını sağlar.
  • Ödemeler asla teknik yada derece satın almaz.Ödemelerin zamanında yapılması disiplinin bir göstergesidir.
  • Birlikte yapılan dojo temizliği , katılımın bir parçasıdır. Dojo nun temizliğine katılmak birilikte aklımızı ve kalbimizi temizlemekle eş anlamlıdır.
Eğitim Kuralları :
  • Sense inin dersi yönlendirişine saygı duymak zorunluluktur.Eğitim üzerine talimatlarını alınız ve samimiyetle ve yapabileceğinizi en iyi şekilde yapınız.
  • Aiki Budo tekniklerini başkasına zarar vermek yada egosunu açığa çıkarmak amacı ile kullanmamak her öğrencinin ahlaki sorumluluğudur. O , bireyin kişilik gelişimi ile daha iyi bir toplum oluşturmak için araçtır.
  • Minderde hiçbir yarışma olmayacaktır.Aikido nun amacı bir düşman ile savaşmanız ve onu yenmeniz değil , kendi içinizdeki içgüdüleriniz ile savaşmanız ve onları yenmenizdir.
  • Aiki Budo nun gücü kas gücünde değil, esneklikte , zamanlamada , kontrolde ve ağırbaşlılıktadır.Bedeni sınırlarınızı farkında olunuz.
  • Herkes farklı bedensel yeteneklere ve farklı eğitim seviyelerine sahiptir.Bunlara saygı duyulmalıdır.Gerçek Aiki , değişken duruma uygun olan tekniğin yerinde ve esnek uygulanmasıdır.
  • Kendinizi ve partnerinizi sakatlamamak sizin sorumluluğunuzdur.
  • Dojo içinde hiçbir güç çatışması olmayacaktır.Dojo mensupluğu bir ailedir ve Aiki Budo nun sırrı uyumdur.
Ataklar :
Katate-dori Bir el bileği yakalar
Morote dori İki el bir bileği yakalar
Ryote dori İki el iki bileği yakalar
Kata dori Omuz tutuşu
Kata dori Men uci Omuzdan tutuş ve önden başa shomen vuruşu
Ryo kata dori Her iki omuzuda tutuş
Mune dori Bir yada iki el göğüs tutuşu
Hiji dori Dirsek tutuşu
Ushiro tekubi dori Arkadan bilek tutuş
Ushiro riyote dori İki el arkadan iki bileğide tutar
Ushiro riyo kata dori Arkadan her iki omuzu da tutuş
Ushiro eri dori Arka yaka tutuşu
Ushiro kubi shi me Geriden boğma
Shomen uchi Alına darbe (Eski Japonya’da kask, miğferi yerinden çıkarmak için kullanılırdı)
Shomen giri Kafayı üstten kesiş (Kılıç kesişi yapar gibi)
Yokomen uchi Kafanın yanına darbe
Tsuki Direk yumruk ya da darbe
Mae geri Öne tekme
Yoko geri Yan darbe tekmesi
Ma washi geri Dairesel tekme
Ushiro geri Dönerek arkaya tekme








Judo

judo Modern tarzda Judo 19. yüzyılda eski bir savaş sanatı olan jujutsu’yu baz alarak Prof. Jigoro Kano tarafından geliştirilmiştir.
Judo’da amaç sadece kavgayı kazanmak değil fakat aynı zamanda kişinin vücut ve ruhunu da eğitmektir. Kelime anlamı olarak judo “nazik yol” dur. Yumuşaklık sertliğin önüne geçer, ve teknik güçten daha önemlidir.
Judoda kullanılan başlıca iki teknik (waza) nagewaza (atma tekniği) ve katamewazadır ( yakalama tekniği).Yarışmalarda ki en son değişikliklere göre yarışma süreleri büyükler için 5 dakika, gençler için 4 dakika ve küçükler için 3 dakikadır.
Puanlama
Ippon - Tam Puan - Maçın Sonu. Rakibi tam sırt üstü düşüren iyi bir atışla veya rakibi yerde sırt üstü 30 saniye tutarak veya maçın herhangi bir anında rakibin pes etmesiyle (özellikle kırış veya boğuş durumunda) veya iki waza-ari puanı alarak kazanılabilir.
Waza-ari - Yarım Puan. Rakibi tam sırt üstü düşürmeyen (veya düşüşü etkili olmayan) bir atışla veya rakibi yerde sırt üstü 25-29 saniye tutarak kazanılabilir.
Yuko - Çeyrek Puan. Rakibi tam sırt üstü düşürmeyen (veya yan düşüren) bir atışla veya rakibi yerde sırt üstü 20-24 saniye tutarak kazanılabilir. Yuko puanları waza-ari olarak toplanmaz.
Koka - Sekizde Bir Puan. Rakibi kalçasının üstüne düşüren bir atişla veya rakibi yerde sırt üstü 10-19 saniye tutarak kazanılabilir. Koka puanları yuko olarak toplanmaz.
Bir yuko herhangi bir sayıda kokadan daha üstündür.
Bir waza-ari herhangi bir sayıda yukodan daha üstündür.
Sadece waza-ari puanları toplanarak ippon kazanılabilir.
Ceza Puanları
Hansoku Make - Diskalifiye (Rakibe ippon).
Keikoku - İhtar (Rakibe waza-ari).
Chui - Uyarı (Rakibe yuko).
Shido - İkaz (Rakibe koka).


Sumo

sumo2 Sumo, Japon kültürüne özgü sporların içerisinde apayrı bir yere sahiptir. Sumonun, enaz 1500 yıllık bir geçmişi vardır. Bugün efsane olarak anlatılan eski inanışa göre, tanrı Take-Mikazuçi ülkede egemenliğini kurabilmesi ve sürdürebilmesi için rakibiyle sumo yapması gerekirdi. Tanrıların sporu olan sumonun yarı dinsel bu niteliği, bu sporun halk için yaşamsal öneme sahip bütün etkinliklere girmesine yol açmıştır. Önce tapınaklardaki törenler içerisinde uygulanırken, ilk aşamada saraya taşındı.

Dinin devlet işlerindeki ağırlığının arttığı 8. yüzyılda, Nara döneminde saray törenlerinde sumoya yer verildi. Samuraylar da bu sporun gelişmesine büyük katkılarda bulundular. Çünkü sumo, 12. yüzyıldan itibaren başlayan askeri yönetimin vazgeçilmez unsuru olan samurayların eğitimi için biçilmiş kaftandı.

17. yüzyıldan itibaren sumo güreşi saraya ve devlete ait olmaktan çıkıp soylular arasında yayıldı. Soylu aileler, sumoyu eğlenceleri arasına soktular. Sumo bu dönemde kurumsallaştı. Soyluların eğlence aracı zaman içinde sıradan vatandaşlar arasında yayıldı. Bu gelişim elbette başlangıçta dinsel nitelikteydi. Halk ülkenin kaderi üzerinde etkili olduğuna inandığı sumo sporunu günlük yaşamına taşıdı. Bereketli bir ürün için ekim zamanı düzenlenen yarı dinsel törenlerde sumo yapılmaya başlandı. Dualar arasında yapılan sumo güreşleri tanrılara adanmaya başlandı. Sumo sonraları dinsel kimliğinden sıyrılırak, halkın eğlenceleri arasına girdi.

Sumo tanrıların katından halkın arasına, meydanlara, tarlalara indikçe bu sporun tekniği de evrim geçirdi. Başlangıçta ***s ve güreş karışımı, gereğinden fazla sert ve kuralsız iken, saraydaki törenlerde yer almasıyla birlikte, sumoya bazı kurallar koyularak, saray protokolüne uygun bir hale getirildi.
Sumo sporu, Japonların geleneksel savunma sporlarının genel adı olan jijitsu'nun başlangıcı ve temelidir. Bu nedenle günümüz Japon toplumunda bu spora büyük saygı duyulur ve ayrı bir önem verilir. Profesyonel sumo federasyonunca, dört büyük kentte, her biri 15 gün süren yılda altı turnuva düzenlenir. Bu turnuvalar, her yıl Tokyo'da Ocak, Mayıs ve Eylül aylarında, Osaka'da Mart ayında, Nagoya'da Haziran ayında, Fukuoka'da Kasım ayında yapılmakta ve bütün ülkede büyük bir heyecanla izlenmektedir. Bu karşılaşmalar yurtdışında da çeşitli uluslar arası tv kanallarında da yayınlanmaktadır.

Kurallar:
Sumo sporunda oyuncuya "rikişi" denir. Rikişi'nin amacı, rakibinin dengesini kaybetmesini sağlayarak ya vücudunun herhangi bir kısmını mindere değdirmek ya da ringin dışına atmaktır.
Sumoda amaç karşılaşma sırasında rakibini bu ringin dışına itmek, veya rakibin dengesini kaybetmesini sağlayarak vücudunun bir kısmının yere değmesini sağlamaktır. Vücudunun herhangibir kısmı, genelde ayağı, bu daire ringin dışına çıkan Rikishi (Sumo sporcusuna verilen isim) maçı kaybeder. Ancak kaybetmek ringin dışına çıkmadan da olur. Bu durumda ise ayak tabanları dışında vücudunun herhangi bir kısmı yere değen Rikishi maçı kaybeder. Bu dizi olabilir, kolu olabilir, hatta el parmaklarının herhangi birinin ucu olabilir. Ayrıca ayak parmaklarının veya topuğun az bir kısmının bile bu ringi oluşturan halattan dışarıya basarsa maçı kaybeder. Kısaca Sumoda amaç dimdik ringin içinde durmaktır. Kurallar rakiplerin hareketlerinede sınırlama getirir, örneğin yumruk atmak, saç çekmek, karna veya gövdeye tekme atmak yasaklanmıştır. Ringe çıkan Rikishi eline aldığı bir avuç tuzu ringin ortasına doğru havalı bir biçimde serper. Bu tuz serpme tarzı bile o Rikishinin özelliğle ilgili ipuçları verir. Sumoda kilo sınırlaması yoktur. Kilolara göre kategori ayırımıda yoktur. Bir Rikishi karşısında kendinin 2 katı ağırlıkta bir rakip bulabilir. Bu yüzden Sumo sporunun kendine özel teknikleri vardır. Bu teknikleri akıllıca uygulayan kazanır. Çünkü şimdiye kadarki karşılaşmalar içinde düşük kilolu olmasına karşın ağır rakibinin yenen Sumocular çıkmıştır. Rikishiler yani Sumo yapan sporcular normal Japon vatandaşları arasında da aşırı ağırlığa sahiptirler. Genel olarak şu bir gerçektirki ağır olmak Rikishi'ye her zaman avantaj sağlayacaktır. Bu yüzden 250 kilo civarında Rikishilere rastlamak mümkündür. Ağır cüsselerine rağmen Rikishilerin çok esnek vücutları vardır. Bir Rikishi olmak için Japon olmak şart değildir. Japon Sumo Liginde başarılı Havaili Rikisiler de vardır. Hatta Moğolistandan bile Rikishi çıkmıştır. Turnuva sonunda kazanan Rikishi İmparator Kupasını sahibi olur. Her Ligin kendi içindede ödülleri vardır. Bunlar shukunsho, kantosho, ginosho'dur.








ninjutsu


NİNJALARIN TARİHÇESİ

ninjutsu Bundan sekiz yüzyıl önceki bir dönemde , Japonya birçok bağımsız eyaletten oluşuyordu ve savaşlar devamlıydı , togakure ailesinin lideri savaşlarda çok büyük bir yenilgi ile mahvolmuştu. Dağlara sığındığında orada bir savaşçı rahip olan Kain Doshi ile karsılaştı. Iga bölgesinin dumanla kaplı tepelerinde uzun ve zor çalışmalar sonrasında yeni bir savaş sanatı öğrendi , vücudu ve ruhu kullanmanın daha farklı bir yolunu. Bu mistik öğreti ile görünmeden ve farkına varılmadan hareket etmeyi ve amacına ulaşmayı basardı.İste Togakure’nin gölge savaşçıları böyle doğdu.
( Togakure Ninjalarının Kökeni’nden alınma bir hikayeden çeviridir. )
Aslında bu gizli sanatın nasıl doğduğu konusunda tam güvenebileceğimiz bir kaynak yoktur , 1000 seneyi bulan Ninjutsu tarihinde gerçekler ile fanteziyi birbirinden ayırmak bazen çok zordur. Mistik hikayelerde bu sanatın ve Ninja’ların Tengu’dan (Tengular Japon mistisizminde korkunç, yari insan yari karga şeytanlardır ve doğa güçlerine hakim bazı özel yetenekleri vardır.) türediğini görebilirsiniz ama gelin biz tarihteki gerçekler üzerinde bu yolculuğumuzu sürdürelim.
1024 yılında Japonya’nın Kii bölgesinde ana kara Çin’den gelen (aslında kaçan) bazı komutanlar , savaşçılar ve din adamları Çin savaş taktikleri ile Tibet ve Hint öğretilerinden etkilenen Çin mistisizmini harmanlamışlardı. Bu Çinli rahip ve samanlar beyin ve vücut sezgilerinden yola çıkarak kainattaki düzene bir yorum getirmeye çalışmışlardı, sonraları Japon yamabushi (dağda yasayan savaşçı rahipler) leride bu anlayışı kabul etmişlerdir. İste Kain Doshi , Gamon Doshi ve Kasumikage Doshi adli bu Çin mistisizmi rahipleri ve onların müritleri ilk Ninja’larin hocaları olmuşlardır.
Bu inanış Ninja’ların ileriki zamanlarda mikkyo mezhebine üye Budistler olmalarına karsın devam etmiştir. Sonuçta Ninjutsu Çin ve yerli Japon elementlerin birleşmesi ile doğmuştur ve tarihteki birçok inanısın veya savaş sanatının aksine spesifik bir tarihte gerçekleşmemiştir. Baslarda bu sanat bir şeyi becerebilmenin yolu olarak çalışılmış, Ninjutsu ancak ileriki dönemlerde yüksek derecede sistematik bir savaş sanatına, casusluk ve bilgi alma, gölge kültürüne, ve dolayısıyla geleneksel Japon sosyal geleneği ve politikasına karsı bir reaksiyon haline dönüşmüştür,mesela Togakure ailesinin Ninjutsu ryu (izlenen yol, stil veya okul) su Daisuke Togakure’den üç nesil sonra tam seklini bulmuştur.
Geleneksel Ninjutsu ryu’larının çoğu Honshu adasının güneyindeki dağlarda doğmuştur, bunlara en önemli iki okul olan Iga-ryu ve Koga-ryu da dahildir.Togakure ryu gibi Iga bölgesinde faaliyet gösteren Iga ryu, Momochi, Hattori ve Fujibayashi klanlarının kontrolü altındaydı. Birçok küçük ve farklı Ninjutsu okullarda mevcuttu,mesela Koto-ryu kemik kırma sanatı Koppojutsu ileriki devirlerde Jujutsu ve karate’ye dönüşmüştür. Fudo-ryu ağırlıklı olarak Shuriken(çelikten fırlatma aletleri) çalışmasına önem verirken Gyokko-ryu Koshijutsu denilen sinir noktalarına saldırı tekniklerini uzmanlaştırmıştı. Togakure-ryu’sunun özel aleti Shuko(ele giyilen pençe seklinde bir metal) idi, bu sayede ağaçlara ve duvarlara bir kedi gibi tırmanabiliyorlardı. Bu büyük klanların yanında Taira, Izumo, Toda, Kashihara, Abe, Mori ve Sakaue gibi ailelerde bu gizemli sanatların birleşip isimleştiği Ninjutsu’da aktiflerdi.
14. Yüzyıl Ninja’ların en güçlü olduğu dönemdi ve kendi varlıklarını ve Mikkyo tapınaklarını korumaktaydılar ama iç savaşların devamlı yaşandığı bu dönemde Ninja’ların farklı ve üstün özelliklerinden yararlanmak isteyen savaş lortlarına da hizmet vermeye başladılar.
Gelişmeler sonunda Ninja’lar gizli küçük köylerinden tüm Japonya’ya yayılmaya ve düşman savaş lordlarına suikastlar yapıp askeri güçlerine de zarar vermeye başladılar. Japonlar bu gölge adamlara hem saygı duymaya başladılar hem de onlardan korkmaya.
Ninja’ların en büyük ve en korkulan düşmanı ise şüphesiz güçlü general Nobunaga Oda idi, amacı Hıristiyan inanışını kullanarak Ninja mikkyo inanışını yok etmek ve mistisizmi Japonya’dan kaldırmaktı. 1579 yılında yapılan Tensho Iga no Ran savasında Samurai ordusuna Nobunaga’nın oğlu Katsuyori kumanda ediyordu. savaş ünlü Ninja lideri Sandayu Momochi’nin önderliğinde olan Iga Ninja’larının kolay zaferi ile noktalandı. Bu gelişme ile birlikte Nobunaga 1581 de Iga bölgesini kuşatma altına aldı ve bu sefer 1 e 10 asker üstünlüğü ile Ninja kalelerine saldırı emri verdi ve efsanevi Ninja’lar bu müthiş saldırı sonucunda çoluk çocuk da dahil olmak üzere katledildiler. Az sayıda Ninja bu saldırıdan kurtuldular ve artık eskisinden de daha gizli bir biçimde varlıklarını sürdürmeye çalıştılar.
İsin trajik komik yani ise Ninja’ların sonunun bu savaşla değil ardından gelen uzun süreli barış ortamı ile olmasıdır. Ninja’ların yardımı ile Shogun olan Ieyasu Japonya’ya huzur ortamı getirmişti ve artık Ninja’lar koruma gibi isler üstlenmeye ya da gizli polis gücü olmaya başlamışlardı, tabii ki bu hayatin monoton yapısı ve çok az ücret,bir zamanların gölge savaşçılarına ağır gelmiş, bazıları dağlara çıkıp efsaneleşirken çoğu özel yeteneklerini kaybetmiştir. Bilinen en son Ninja hizmeti 1853 yılında Commodore Perry’nin Kara gemilerine yapılan bilgi operasyonudur.
Günümüze kadar babadan oğula geçerek gelen bu sanat tekrar gün ışığına çıkmış ve artık tamamen bir hayatta kalma öğretisi olarak öğretilmeye başlanmıştır.

Son düzenleyen pasaklikedi; 20 Mart 2006 16:23 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
DefectEd - avatarı
DefectEd
Ziyaretçi
9 Temmuz 2006       Mesaj #2
DefectEd - avatarı
Ziyaretçi
Sumo Güreşi

Sponsorlu Bağlantılar
Bir tür güreş olan Sumo, Japonya’nın milli sporu olma özelliğine sahiptir. Sumo güreşçilerinin bellerinde bulunan renkli kuşaklar (mawashi) ve güreşçilerin “oicho” denilen farklı saç sitilleri Japonya’nın eski zamanlarına ait görüntüleri anımsatır. Günümüzde Sumo, geleneksel uygulamaların büyük çoğunluğunun hala muhafaza edildiği bir spor dalıdır; Örneğin güreş eskiden olduğu gibi “dohyo” olarak adlandırılan ve “tatami” (hasır otundan yapılma bir tür yer döşemesi) ile kaplı, yerden yüksekte bulunan bir ringde yapılır. Ayrıca güreşçilerin derecelendirilme yöntemleri hala değişmemiştir ve törenler Shinto dini esaslarına göre yapılmaktadır. “Sumo” kelimesi Çin alfabesine ait harflerle yazılır ve “zarar vermeyecek biçimde karşılıklı çarpışma” anlamına gelir.

Sumo, her ne kadar tarihçesi çok eskilere dayansa da, ancak Edo döneminin (1600-1868) başlangıç yıllarında profesyonel bir spor dalı olma özelliğini kazanabilmiştir. Günümüzde Sumo, lise ve üniversitelerde yer alan klüpler ve amatör dernekler tarafından, büyük çoğunlukla da erkek güreşçiler arasında gerçekleştirilmektedir. Hem Japonya’da, hem de yurtdışında Sumo, özel bir izleyici grubu sporu olarak bilinmektedir.
sumo12qd
sumo22nu
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
10 Temmuz 2006       Mesaj #3
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Kendo

kendo Kendo kelimesi Japonca’da "Kılıç Yolu" anlamına gelmektedir. Japonya'da olduğu kadar genel olarak Asya, Avrupa ve Amerika'da da en yoğun ilgi gören budo (savaş disiplinleri) dalıdır. Kökenleri samurai sınıfının esas silahı olan Japon kılıcı katana'nın kullanımına dayanmaktadır.
Modern Kendo, yaklaşık üç asır önce shinai (bambu kılıç)’nin ve bogu (antrenman zırhı)’un Japon savaşçılarının çalışma aracı olmaya başlaması ve geleneksel kılıçla savaş sanatının bu sayede güvenli ve serbest çalışımıyla bugünkü şeklini almıştır.
16. Yüzyıl Feodal Japonya’sında tüm ülke çapındaki iç savaşlar sırasında kılıç teknikleri ölüm kalım pahasına öğrenilmekteydi. Samurai’lar kılıçlarını sanki kollarının doğal bir uzantısıymış gibi benimser, genelde tahta kılıçla çalışırlardı. Bu dönemin sonucunda kılıç kullanımındaki temel yollar “kata” yani kendo’nun esas formları olarak ortaya çıktı. Öğretilerinin tamamen kendine özgü olduğunu öne süren kılıç ustaları tarafından yaklaşık 600 kadar kılıç okulu kurulmuştur. Bunların birçoğu günümüze kadar gelememiştir.
Kılıç sanatının o zamanki temel amacı rakipleri en etkin şekilde öldürmekti. “Bushi” savaşçılarına düşmanlarına gereksiz acı çektirmemeleri amacıyla anında öldürmek öğretilirdi; bu düşünce “Bushido” yani Savasçının Yolu’na ait bir gelenekti.
“Kata” formları Kendo’da temel olarak öğretilmeye devam edildiyse de kata’ların belli kombinasyonları kılıç savaşında gerçekleşebilecek olasılıkların hepsini karşılayacak yeterlilikte olmadığı için yeni arayışlar oldu. Tekniklerin özgürce çalışılma ihtiyacı shinai ve bogu’nun kullanımını doğurdu. kendo2 Bugün Kendocular öncelikli olarak shinai ve bogu ile, kata formlarını ise gerçek ya da tahta kılıçlarla çalışmaktadırlar. Tipik şekliyle modern Kendo, dojo adındaki çalışma mekanında, sensei (öğretmen), sempai ve kohai (kıdemli ve kıdemsiz öğrenciler) olan kenshi (kılıç kullanıcılar)’in düzenli ve hep birlikte karşılıklı çalışmalarını içerir. Kendo, fiziksel gücün olduğu kadar zihinsel ve ruhsal gücün de kullanımını ve gelişimini öngörür. Cesaret, hızlı ve sakin karar verme, ekip bilinci gibi yetenekleri, saygılı ve kibar olmak gibi belli davranış kalıplarıyla birlikte çalışanlarına yansıtır. Barındırdığı binlerce senelik geleneği ve kişisel gelişime dayalı olan kendine özgü amaçları, Kendo’nun spor olmak ötesinde farklı bir öğreti olduğunu kanıtlamaktadır.

Bu özellikleriyle Kendo, 1911 senesinden beri Judo ile birlikte Japonya genelinde erkek öğrenciler için zorunlu ders haline getirilmiştir. Günümüzde yirmi milyona yakın çalışanıyla Kendo Japonya'nın en popüler sanatlarından biri konumundadır. Uluslararası Kendo Federasyonu’na 41 ülke üyedir; düzenledikleri Dünya Şampiyonası üç senede bir, Avrupa Şampiyonası ise iki senede bir yapılmaktadı
DefectEd - avatarı
DefectEd
Ziyaretçi
10 Temmuz 2006       Mesaj #4
DefectEd - avatarı
Ziyaretçi
Ju-Jutsu

Bu spor dalı içinde Jiu-jitsu, Ju-do, Ai-ki-do, Karate-do v.b. disiplinlerini ihtiva eden modern bir savunma sanatıdır.
Saldırı ne şekilde olursa olsun her hareketin ve saldırının zayıf bir noktası mutlaka vardır. İşte bu spor dalında bu zayıf noktanın tespiti ile hareketin en etkili yöntemlerle önce savuşturulması, gerektiğinde engellenmesi ilkesine dayanmaktadır. Bu spor dalında saldırıda bulunan kişinin tamamen hareket ve gücünden faydalanmak suretiyle saldırgan etkisiz hale getirilir.
Ju-jutsu özellikle hiçbir koruma yöntemine sahip olmayan bayanların her tür saldırıya karşı kendilerini savunabilmesine olanak sağlamaktadır. Bu tekniklerin uygulanması dışarıdan izlendiğinde kuvvetler çarpışması şeklinde görülmez; Aksine adeta dans edercesine, rakibin etkisiz hale getirilmesinin, çok kolay ve estetik hareketlerle mümkün olabildiği görülür.
Japonya Geleneksel Sporları
JENNIS - avatarı
JENNIS
Ziyaretçi
10 Temmuz 2006       Mesaj #5
JENNIS - avatarı
Ziyaretçi
***GOJU-RYU KARATE-JUTSU***
Günümüzde, Kanryo Higaonna Sensei, sadece Gojuryu'nun babası olarak bilinmektedir. Muhtemelen birçok insanın bilmediği, Gojuryu’nun kardeş sitili olan To’on-ryu'nun da babası olduğudur. Bu hikâye başka bir hikâyedir. Kanryo Higaonna 1853’de Kanyo Higaonna'nın dördüncü oğlu olarak doğmuştur. Sensei Kanryo Higaonna’nın eğitimi 20 yaşında iken Seisho Arakaki ile başlamıştır. Kanryo Higaonna, 1868’de bir Kung-Fu öğretmeni aramak için Fuchou/Çin'e seyahat etti. Çin'de geçinmek için sazdan sepetler yapar ve Ryu-Ryu-Ko'nun bir uchi deshi'si olur. Çin'de farklı yerlerde 10–13 yıl civarında yaşamıştır. Kanryo Higaonna, Çin’de, bugün Goju-Ryu olarak bilinen stilin temelini öğrenmiştir. Eğitimin ilk bir kaç yılı öncelikle Sanchin kata, ağırlık eğitimi, Kakie ve Kumite’nin diğer birçok formlarından oluşmuştur. Sanchin Kataya ilave olarak, Sanseru, Sesan ve Suparinpei Katalarını öğrenmiştir. (bun katalar aynı zamanda To’on-Ryu'nun dört temel katasıdır) Kanryo Higaonna, sonunda babasına ait evinin avlusunda ders verdiği Okinawa'daki, Naha şehrine geri döner. Higaonna’nın öğrettiği sanat genelde Nahate olarak adlandırılmıştır. Higaonna’nın en ünlü öğrencileri Goju-Ryu'nun kurucusu Chojun Miyagi ve To’on-Ryu'nun kurucusu olan Juhatsu Kyoda'dır. Kanryo Higaonna 63 yaşında iken hastalığı nedeniyle vefat etmiştir.
Goju-Ryu Karate'nin kurucusu olan Chojun Miyagi Okinawa'da 1888’de doğmuştur. 14 yaşında Kanryo Higaonna Sensei ile tanıştırılmış ve Higaonna Sensei'nin özel öğrencisi olarak kabul edilmiştir. Chojun Miyagi, Higaonna Sensei'nin idaresinde, Higaonna’nın 1915’de ölümüne kadar eğitimine ve tekniklerini geliştirmeye devam etmiştir. Ustasının ölümünden sonra Chojun Miyagi savaş sanatlarındaki bilgisini geliştirmek için Çin'e gitmiştir. Chojun Miyagi'nin Goju-Ryu'yu oluşturan diğer kataları bu seyahati esnasında öğrendiğine inanılmaktadır. Bu katalar Saifa, Seiunchin, Shisochin, Sepai ve Kururunfa’dır. Chojun Miyagi, Okinawa'ya dönüşünden sonra, bahçesini dojoya çevirdiği evinde ders vermeye başlamıştır. 1940’larda Chojun Miyagi Sensei 3 Kata geliştirmiştir: Bu katalar Gekisai dai ichi, Gekisai dai ni ve Tensho Katalarıdır. Chojun Miyagi, Karate'ye Kendo ve Judo ile aynı statüyü kazandırabilme hırsı içerisinde bilgisini yaymak için çok çaba harcamıştır. 1933’de, Karate Japon Savaş Sanatları merkezi Butoko-Kai tarafından resmi olarak kabul edildi. İkinci dünya savaşından sonra Chojun Miyagi Sensei Okinawa polis Akademisinde karate öğretmeye başlamıştır ve aynı zamanda evinde de karate öğretmeye devam etmiştir. Chojun Miyagi Sensei hayatını karateye adanmıştır. Higaonna Sensei’nin Naha-te sistemini, Chojun Miyagi Sensei planlamıştır ve bu eşsiz savaş sanatının herkes tarafından öğrenilmesinin mümkün olmasına yardım etmiştir.
Chojun Miyagi Sensei'nin öğrencilerinden bir tanesi, Jinan Shinzato bir kez anakara Japonya'da Naha-te gösterisi yapacaktı. Gösteriden sonra kendisine hangi Karate okuluna ait olduğu soruldu. O bu soruyu cevaplayamadı çünkü "Naha-te" bir stilin ismi değildi. Dönüşünde, Miyagi Sensei'ye olayı anlattı. Chojun Miyagi Sensei, bu problemi düşünmüş ve bu savaş sanatına teşvik etmek ve yaymak için buna bir isim vermenin doğru olacağına karar vermiştir. Bubishi'de yazılı olan "Kung Fu'nun sekiz temel prensibinden" ilham alarak "Goju-Ryu" (sert ve yumuşak sitil) ismini vermiştir.
Goju-Ryu Okinawa adasının gerçek bir hazinesidir. Chojun Miyagi’nin, öğrencileri olan Eichi Miyazato, Masonbu Shinjo, Seikichi Toguchi, Gogen Yamaguchi, Meitoku Yagi, Eiko Miyazato, Seiko Higa ve diğer pek çok öğrencisi, Goju-Ryu öğretmeye devam etmişler. Gojuryu sanatının topluma yayılmasını sağlamışlardır. Günümüzde Goju-Ryu dünya üzerinde meşhur bir sistem olmuştur ve Gojuryu’nun Budo üzerindeki izi daima kalacaktır.
JENNIS - avatarı
JENNIS
Ziyaretçi
10 Temmuz 2006       Mesaj #6
JENNIS - avatarı
Ziyaretçi
Taekwondo Nedir?

Mantığın döğüş sanatı olarak tabir edebileceğimiz Taekwon-Do,kelime olarak.el ve ayakla yapılan vuruşların ilmi,felsefesi anlamına gelir.Bunu şöyle açıklıyabiliriz.TAE.Ayak vuruşları,KWON: el vuruşları Do.isebu döğüş sanatınıtatbiki esnasındaki izlenilecek yolun ve döğüşün felsefesi degerlerinin genel adıdır.Kişi istediği kadar esnek ,istediği kadar güçlü el ve ayak vuruşlarına sahip olursa olsun eğer do kurallarını uygulamıyor ve bu sporu sadece döğüş sporu olarak görüyorsa Takwondocu sıfatı taşıyamaz.Zira taekwondo bir saldırı değil 20 yüzyılı aşkın bir zamandan beri korede bağımsız olarak geliştirilmiş ve uluslararası çağdaş bir nitelik kazanmışolan savunma sporudur.Taekwondonun başlıca özelliği çıplak el ve ayaklarla rakibe karşı geliştirilen savunma tekniklerini içeren bir müsabaka sporu olmasıdır.
Taekwondonun tüm hareketleri.bu sporun düşmana karşı savunma amacıyle geliştirildiğinden bu güne kadar,savunma ruhunun eğemen olduğu bir temel üzerine kurulmuştur.Dolayısıyla bu sporu saldırı olarak kullanan kimseler bu sporun ana ilkelerinden uzaklaşırlarki taekwondo caiması içinde yer alamazlar.Vucutlarının tüm organları ile ,kendilerini savunmak için süper tekniklerle eğitilmiş olan taekwondocuların yanlız fiziksel güçleri değil,dahada önemlisi kendlerine olan güvenleri,herkese karşı saygılı olmaları ve disiplinleri daha çok ön plana çıkar.Taekwondocu için bütün vucut bir savunma silahıdır.Saldırganları elleri yumrukları ayakları veya diğer organları vasıtasıyla kolaylıkla tesirsiz hale getirme yeteneklerine sahiptirler.
Taekwondo kişinin güven duygusunu geliştirmesi bakımından büyük öneme sahiptir.Kendine güvenen insanlar daha zayıf olanlara karşı alçak gönüllü ve hoşgörülü olurlar.Her kaba kuvvetin arkasında kişinin aslında kendi nefsini ve benliğini öne çıkarma duygusu yatar.Bazen sudan sebeplerle,korkunç cinayetlerin işlenmesinde sebep olan şey,o sebebin cisim olarak değeri değil,kişideki benliğini ispat duygusudur,
Taekwondocu bu nedenle kendini savunma ve karşıdakini berteraf etme konusunda eğitimli olduğundan asla kendini ispata kalkışmaz .Çünki ispatı zaten devletin verdiği diplomadır.Bu nedenle sabırlıdır.Hiç bir taekwondocunun sokak kavgalarına karıştığı ve bir kişiyi incittiği vaki değildir.Hatta basit arbedelerde taekwondocu,tokat yemeyi bile göze alır incinir ama gururu kırılmaz ve aldırmaz.Ne zaman cana kasıt olursa saldıranında iyiliği için müdahaleci olur.
Yeni başlıyan bir öğrenciye doğal olarak egsersizler ve disiplin ortamı zor gelebilir. Ancak sıkı ve disiplinli bir çalışma ile sonuca yaklaşılır. Bu sürenin uzunluğu manevi yapısına göre öğrencinin sabır ve dayanıklılığının göstergesi olarak bu vasıfları kazanmasını sağlar.Başarıya ulaşmak için öğrenci sabırlı ve dayanıklı olmak zorundadır.Bunun başka alternatifi olmadığına göre,başarabilen öğrenci
belki farkında olmasada ,sabır ve dayanıklılık gibi gerçektende insanlığın ihtiyacı olan iki vasfa sahip olmuş olur
TAEKWONDO çalışmaları birkaç kısımdan oluşur.1=poomse 2=Hyank:Temel teknik kuralları,kültür fizik, temel teknik çalışması,ellik çalışması,ikili çalışma 3=Müsabaka 4=Kırış tır. çalışmaya başamadan öğrenci salona ve hocasına selam verir.
salonda 1=sessizlik 2=sigara içmemek 3=salonda uygun kıyafetle dolaşmak 4=selamlama gibi do kuralları geçerlidir.

Taekwon-do akli ve ruhi beceriye dayanan,bedeni ve ruhi gelişmeyi sağlıyan, her yaştaki insana hitap eden bir ahlak sporudur.
Düşünülecek olursa;eğer Do olmasaydı,katı duygu ve düşünceye sahip kişiler ki , bu insanlıgın oluşundan beri vardır,öğrendikleri teknikleri ve çalışmayla elde ettkleri gücü günlük yaşantılarında hoşlanmadıkları kişilere uygulardı.Yine eger Do olmasaydı, yetiştirilen öğrenciler toplum içinde birer patlamaya hazır bomba gibi dolaşa bilirlerdi.İşte Do'nun önemi budur.Hersporcun denetlenmesi zordur.Ancak onları yaptıkları sporu kişiye temiz ahlak üstün karakter,sabır ve dayanıklılık kazandırdığı olgusu aşılanırsa başarı elde edilir.Eğer araştırılacak olursa ,hemen hemen tüm uzakdoğu sporlerının kurucusu Rahip yadaBudisttir.Demek oluyorki TAEKWON-DO dadece el ve ayakla yapılan bir dövüş değilrühi bir motivasyondur.Erken yaşta başlanılan taek wondo çoçuğun kendine güven duygusunun artmasına ,DO jank kuralları çerçevesinde toplum içindebu saygı kültürünün gelişmesine büyük katkı sağlar.Taekwondo ,selam ile başlar selam ile biter.Sporcuda aranan en önemli nitelik saygı ve disiplindir.
TAEKWONDO NEZAKETLE BAŞLAYIP NEZAKETLE BİTER
Sporcu salona girdiğinden itibaren tüm ciddiyetiyle bayrağı ve hocasını selamlar.Aynı şekilde hocasına onlara eğilerek karşılık verir.Bu dsiplin çalışma bitene kadar devam eder.Taekwondocu herzaman Adil,tarafsız,haklıdan yana ve vatanperver olarak yetişir.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
23 Ağustos 2006       Mesaj #7
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Beysbol



Beysbol, Japonya’daki en popüler seyircili sporlardan biridir. 6’sı Merkezi Ligde, 6’sı da Pasifik Ligi’nde olmak üzere 12 profesyonel takım vardır. Gittikçe daha çok oyuncu, Ichiro ve Matsui’nin izinden giderek Büyük Beysbol Ligi’nde bir kariyer seçmektedir. Küçükler/Gençler Beyzbol Ligi de coşkulu bir taraftar kitlesine sahiptir.








Baseball
reita - avatarı
reita
Ziyaretçi
2 Kasım 2007       Mesaj #8
reita - avatarı
Ziyaretçi
Hepsi tamam da Taekwondo nun Japonya ile ilgisi yok ki. Kore kökenli bi spor değil mi o? Msn Happy
Arya_la_maman - avatarı
Arya_la_maman
Ziyaretçi
2 Kasım 2007       Mesaj #9
Arya_la_maman - avatarı
Ziyaretçi
eve kore kökenli olmasi gerek
tılsım - avatarı
tılsım
Ziyaretçi
3 Kasım 2007       Mesaj #10
tılsım - avatarı
Ziyaretçi
bütün güzel sporlar japaonlarda ya Msn Grin saol-lun süper hazırlamışsınız

farkettimde japonlar hep dövüş sporu yapıyo Msn Confused
Son düzenleyen tılsım; 3 Kasım 2007 17:51 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi

Benzer Konular

12 Ekim 2009 / Mystic@L Spor
12 Ağustos 2012 / kompetankedi Tarih
6 Kasım 2009 / ThinkerBeLL Spor
3 Haziran 2016 / arwen Spor
7 Haziran 2010 / RivaN Spor