Ziyaretçi
RÜCÛ : Rücûnun sözlük anlamı “dönme, geri dönme; cayma, sözünden dönme ve sözünü geri almadır.” Bir edebî sanat olarak söylenen, ifade edilen bir duygu ve düşünceden dönmüş, vazgeçmiş görünerek, yeni görüş ve ifadelerler aynı duygu veya düşünceyi anlam yönünden daha da güçlendirmeye denir. Yani, rücû sanatı; önceden söylenen sözü (duyguyu, düşünceyi) reddetme, ondan vazgeçme anlamına gelmez. Aksine, söylenen sözün arzu edilen etkide olmadığını düşünen sanatçı, o söze canlılık, parlaklık vermek ve etkiyi daha da arttırmak için geri döner. (Şair, ilk söylediği sözden, -duygu ve düşünceden-) rücû ettiğini, döndüğünü “yok, değil, yok öyle değil, hata ettim” vb. kelimelerle belirtir.
(Rücû sanatını atletizmdeki uzun atlama ve futboldaki aut ve penaltı atışı, şut çekme vb. sporcunun daha etkili olabilmek için geri çekilişine, gerilişine benzetebiliriz.)
Rücû sanatını kendisine yakın bir sanat olan ve içinde yine bir reddetme ve vazgeçme, dönme olan terdîd (reddetme, sözü beklenmedik bir şekilde belirtme) sanatıyla karıştırmamak gerekir. Zirâ aralarında önemli iki fark vardır.
1. Terdîdde önceden söylenenlerden, sözden, fikir ve duygudan tamamen dönme, vazgeçme, onu reddetme söz konusudur (bu tavır beklenmedik bir sonuçtur). Rucûda ise ilk etapta dönme, cayma olsa da ona yeniden dönüş söz konusudur.
2. Terdîdde geri dönme, cayma, reddetme şeklinde beliren sonuç ile sözün anlam ve etkisinin zayıfladığı halde, rücûda yeni görüş ve ifadelerle daha önce söylenenlerin anlamı daha da kuvvetlenir.
Makber, makber değil bir türbe
Türbe değil bir mâbed
Mâbed değil bir küre
Küre değil bir fezâ-yı bî-intihâ olmalıydı
Abdülhak Hamid Tarhan
Makber : Mezar, mezarlık
Fezâ-yı bî-intihâ : Sonsuz uzay
İntihâ : Nihayet, son, bitme, yok olma vs.
(Makber, türbe, mâbet-küre, fezâ-yı bî-intihâ kelimeleri arasında tenâsüp sanatı vardır.)
(Rücû, heyecan ağırlıklı bir sanat olduğundan şairin ruhunda başlayan dalgalanmaya paralel olarak söylenilen sözler de değişmeye başlar ve ard arda gelen heyecan dalgaları bir önceki dalgaların üzerini örter, yani duygu ve düşünceler söyletir. Heyecan dalgaları genelde hafiften şiddetliye doğru gittiğinden, bu sanatta son söylenilenler önce söylenenlerden daha etkilidir.
Kaddin libâs-ı sürh ile âfet değil midir
Âfet değil kızılca kıyâmet değil midir
Neylî
(Ey sevgili, senin o servi boyun giyindiğin kırmızı elbiseyle bir âfet -şûh, çekici güzel; mûsibet, bela- değil midir; yok âfet değil - âfetin lafı mıdır- kızılca kıyamet değil midir.)
-Yani sen ilk hâlinle ir âfet gibisin- ama o da ne hayır sadece bir âfet değil kıyametler koparan bir haldesin, kızılca kıyametsin.
(Ayrıca istifhâm –soru- sanatı vardır.)
Erbâb-ı teşâür çoğalıp şâir azaldı
Yok öyle değil şairin ancak adı kaldı
Muallim Naci
Teşâür : Şairlik taslama, şair tavrı takınma
Erbâb-ı teşâür : Şairlik taslayanlar
(Şairlik taslayanlar, şair müsveddeleri çoğaldı -gerçek- şair azaldı; yok öyle değil gerçek şairler tamamen yok oldu, sadece isimleri kaldı –Adı var kendi yok misali-.)
SANATIN EN MEŞHUR BİR ÖRNEĞİ:
19.Yüzyılda Mora’da doğup büyüyen ve divanındaki bir şiirden Moralı Süleyman adlı bir şeyhin müridi olduğu anlaşilan Sümbülzade Vehbi, hece ve aruz vezniyle yazdığı şiirlerle tanınır.Vehbi, divan edebiyatı türlerinden “rücu” şiirleriyle ün yapmıştır.”Rücu”, mesajın ilk satırında tahmin edilenden çok farklı olduğunu ikinci satırda anlatan bir sanat tarzıydı.
Rivayete göre, padişahın “bana öyle bir beyit söyle ki, ilk satırın “cellat!”diye bağırırken, ikinci satırın sonunda sana bir kese altın vereyim”emri üzerine Sümbülzade Vehbi’nin hazırladığı divan edebiyatının en güzel ve en eğlenceli rücu orneğini aşağıda bulacaksınız
Sözlük
Rücu dönmek(sözünden dönmek)
Bezm:Toplantı
Zer:Altın
Drahsan süslü
Nevcivan:Genç kiş
Dest:Ayak
Sahtiyan:Kuzu derisi
Nagihan:Aniden
Saduman:Mutlu, sevinçli
Bezm-i hamam edelim, sürtüşürem ben sana,
Kese ile sabunu, rahat etsin cism-ü can
Lal-u şarap içirem ve ıslatup geçirem,
Parmağına yüzüğü, hatem-i zer drahsan
Eyil eyil sokayım, iki tutam az mıdır ?
Lale ile sümbülü kakülüne nevcivan
Diz çökerek önüne ilik ilik akıtam,
Bir gümüş ibrik ile destine ab-ı revan
Salınarak giderken,ardından ben sokayım,
Ard eteğin beline, olmasın çamur aman.
Kulaklarından tutup dibime kadar sokam,
Sahtiyandan çizmeyi, olasın yola revan
Öyle bir sokayım ki kalmasın dışarda hiç
Düşmanın bağrına hançerimi nagihan
Herkese vermektesin, birde bana versen,
Avuç avuç altını, olsun kulun saduman
Eğer arzu edersen ben ağzına vereyim,
Yeterki sen kulundan lokum iste her zaman
Sen her sabah gelesin, ben Vehbi’ye veresin,
Esselamü aleyküm ve aleykümselaM
SÜMBÜLZADE VEHBİ EFENDİ
(Rücû sanatını atletizmdeki uzun atlama ve futboldaki aut ve penaltı atışı, şut çekme vb. sporcunun daha etkili olabilmek için geri çekilişine, gerilişine benzetebiliriz.)
Sponsorlu Bağlantılar
Rücû sanatını kendisine yakın bir sanat olan ve içinde yine bir reddetme ve vazgeçme, dönme olan terdîd (reddetme, sözü beklenmedik bir şekilde belirtme) sanatıyla karıştırmamak gerekir. Zirâ aralarında önemli iki fark vardır.
1. Terdîdde önceden söylenenlerden, sözden, fikir ve duygudan tamamen dönme, vazgeçme, onu reddetme söz konusudur (bu tavır beklenmedik bir sonuçtur). Rucûda ise ilk etapta dönme, cayma olsa da ona yeniden dönüş söz konusudur.
2. Terdîdde geri dönme, cayma, reddetme şeklinde beliren sonuç ile sözün anlam ve etkisinin zayıfladığı halde, rücûda yeni görüş ve ifadelerle daha önce söylenenlerin anlamı daha da kuvvetlenir.
Makber, makber değil bir türbe
Türbe değil bir mâbed
Mâbed değil bir küre
Küre değil bir fezâ-yı bî-intihâ olmalıydı
Abdülhak Hamid Tarhan
Makber : Mezar, mezarlık
Fezâ-yı bî-intihâ : Sonsuz uzay
İntihâ : Nihayet, son, bitme, yok olma vs.
(Makber, türbe, mâbet-küre, fezâ-yı bî-intihâ kelimeleri arasında tenâsüp sanatı vardır.)
(Rücû, heyecan ağırlıklı bir sanat olduğundan şairin ruhunda başlayan dalgalanmaya paralel olarak söylenilen sözler de değişmeye başlar ve ard arda gelen heyecan dalgaları bir önceki dalgaların üzerini örter, yani duygu ve düşünceler söyletir. Heyecan dalgaları genelde hafiften şiddetliye doğru gittiğinden, bu sanatta son söylenilenler önce söylenenlerden daha etkilidir.
Kaddin libâs-ı sürh ile âfet değil midir
Âfet değil kızılca kıyâmet değil midir
Neylî
(Ey sevgili, senin o servi boyun giyindiğin kırmızı elbiseyle bir âfet -şûh, çekici güzel; mûsibet, bela- değil midir; yok âfet değil - âfetin lafı mıdır- kızılca kıyamet değil midir.)
-Yani sen ilk hâlinle ir âfet gibisin- ama o da ne hayır sadece bir âfet değil kıyametler koparan bir haldesin, kızılca kıyametsin.
(Ayrıca istifhâm –soru- sanatı vardır.)
Erbâb-ı teşâür çoğalıp şâir azaldı
Yok öyle değil şairin ancak adı kaldı
Muallim Naci
Teşâür : Şairlik taslama, şair tavrı takınma
Erbâb-ı teşâür : Şairlik taslayanlar
(Şairlik taslayanlar, şair müsveddeleri çoğaldı -gerçek- şair azaldı; yok öyle değil gerçek şairler tamamen yok oldu, sadece isimleri kaldı –Adı var kendi yok misali-.)
SANATIN EN MEŞHUR BİR ÖRNEĞİ:
19.Yüzyılda Mora’da doğup büyüyen ve divanındaki bir şiirden Moralı Süleyman adlı bir şeyhin müridi olduğu anlaşilan Sümbülzade Vehbi, hece ve aruz vezniyle yazdığı şiirlerle tanınır.Vehbi, divan edebiyatı türlerinden “rücu” şiirleriyle ün yapmıştır.”Rücu”, mesajın ilk satırında tahmin edilenden çok farklı olduğunu ikinci satırda anlatan bir sanat tarzıydı.
Rivayete göre, padişahın “bana öyle bir beyit söyle ki, ilk satırın “cellat!”diye bağırırken, ikinci satırın sonunda sana bir kese altın vereyim”emri üzerine Sümbülzade Vehbi’nin hazırladığı divan edebiyatının en güzel ve en eğlenceli rücu orneğini aşağıda bulacaksınız
Sözlük
Rücu dönmek(sözünden dönmek)
Bezm:Toplantı
Zer:Altın
Drahsan süslü
Nevcivan:Genç kiş
Dest:Ayak
Sahtiyan:Kuzu derisi
Nagihan:Aniden
Saduman:Mutlu, sevinçli
Bezm-i hamam edelim, sürtüşürem ben sana,
Kese ile sabunu, rahat etsin cism-ü can
Lal-u şarap içirem ve ıslatup geçirem,
Parmağına yüzüğü, hatem-i zer drahsan
Eyil eyil sokayım, iki tutam az mıdır ?
Lale ile sümbülü kakülüne nevcivan
Diz çökerek önüne ilik ilik akıtam,
Bir gümüş ibrik ile destine ab-ı revan
Salınarak giderken,ardından ben sokayım,
Ard eteğin beline, olmasın çamur aman.
Kulaklarından tutup dibime kadar sokam,
Sahtiyandan çizmeyi, olasın yola revan
Öyle bir sokayım ki kalmasın dışarda hiç
Düşmanın bağrına hançerimi nagihan
Herkese vermektesin, birde bana versen,
Avuç avuç altını, olsun kulun saduman
Eğer arzu edersen ben ağzına vereyim,
Yeterki sen kulundan lokum iste her zaman
Sen her sabah gelesin, ben Vehbi’ye veresin,
Esselamü aleyküm ve aleykümselaM
SÜMBÜLZADE VEHBİ EFENDİ
Son düzenleyen asla_asla_deme; 2 Aralık 2011 13:15
Sebep: Sayfa Düzeni