Arama

Otomatik Stabilizatörler

Güncelleme: 12 Eylül 2014 Gösterim: 20.622 Cevap: 4
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
17 Nisan 2011       Mesaj #1
Avatarı yok
Yasaklı
Otomatik Stabilizatörler

Sponsorlu Bağlantılar
Ekonomik dengenin sağlanması ve sürdürülmesinde kendiliğinden fonksiyon gören, denge sağlayıcı etkiler oluşturan mali ya da sosyoekonomik kurumlara otomatik dengeleyiciler ya da stabilizatörler adı verilmektedir. Örneğin mali sistemde varolan artan oranlı vergiler, işsizlik sigortası ödemeleri, bütçe açık ve fazlaları, birey-aile ve kurum tasarrufları ile toprak mahsullerine ödenen mali yardımlar (sübvansiyon vs.)

Otomatik dengeleyicilerin devletin özel müdahalesi dışında planlı bir düzenleme yapılmaksızın ekonomik dengenin sağlanması ve korunmasında etkileri olmakla birlikte uygulama sonuçlarına bakıldığında dengesizlikleri tümüyle giderdikleri söylenemez. Otomatik dengeleyiciler ekonomideki dengesizliklerin tümünü gideremezken, bir kısmını azaltmada yani hafifletici olarak etkili olabilirler. İşte bu özellikleri ile otomatik dengeleyicileri maliye politikasına ve ekonomi politikasına yardımcı kurumlar olarak kabul edebiliriz.

Otomatik stabilizatör olarak nitelendirilen bu mekanizmanın iradi politikalara karşı üstünlüğü, ekonomik faaliyet düzeyi üzerinde hemen etki göstermesinden kaynaklanmaktadır. Yani otomatik stabilizatörlerde istikrar etkisi, yeni bir yasal işleme gerek göstermeksizin ve bu işleme duyulan gereksinme ile işlemin etkisi arasında herhangi bir gecikmeye neden olmaksızın ortaya çıkar. Ne var ki, eğer ekonomide genişleme veya daralma hareketleri çok kuvvetli ise otomatik stabilizatörlerin etkisi yetersiz kalacaktır. Bu nedenle ekonomik istikrarsızlığa karşı müdahale yalnızca bir yöntemin kullanılması ile sınırlandırılmamalıdır. Çeşitli koşullar altında hem otomatik stabilizatörlerin hem de iradi maliye politikasının kullanılması gerekmektedir.

1-Otomatik stabilizatör olarak vergiler

Bir ekonomide vergilerin otomatik stabilizatörlüğü, gelir düzeyindeki değişikliklere karşı vergi miktarındaki değişikliklerin ne olduğuna diğer bir deyişle, GSMH’ deki değişikliklere vergi hasılatının esnekliğine bağlıdır.

Artan oranlı vergilerde, otomatik stabilizatör etkisi daha belirgin hale gelmektedir. Geliri artan kişiler daha yüksek oranda vergilendirileceklerinden, yalnızca ödedikleri vergi mutlak olarak artmakla kalmayacak, verginin gelir düzeyine oranı da büyüyecektir.

Ekonominin genişleme dönemlerinde artan oranlılık dolayısıyla vergi hasılatı da artmaktadır. Dolaysız vergilerin en önemlisi gelir vergisidir. Kişiler gelirleri arttıkça artan oranlılık dolayısıyla daha fazla oranda vergi öderler. Vergi hasılatı, matrahtaki artıştan daha hızlı arttığı için kişiler harcamalarını kısma yoluna giderler. (Gelirleri artmasına rağmen) Tüketim ve yatırım harcamalarını artırmazlar. Böylece devletin vergi hasılatı artışı yanında kişilerin harcamaları düşeceğinden artan oranlı vergi tarifesi enflasyonu düşürücü etki oluşturacaktır.

Ekonominin daralma dönemlerinde ise, vergi yükümlüleri, gelirlerin azalmasına karşın, ortalama vergi oranı düştüğü için, ödedikleri vergiler, gelirlerindeki düşmeden daha büyük bir oranda düştüğü için (artan oranlı tarife dolayısıyla) tüketim ve yatırım harcamalarını azaltmamakta, büyük ölçüde devam ettirebilmektedirler. Bunun bir diğer nedeni de marjinal tüketim eğiliminin kısa dönemde değişmemiş olmasındandır.

Enflasyonist koşullardaki, satın alma gücündeki yükselmelerin bir bölümü; matrah arttıkça vergi oranının da yükselmesini öngören artan oranlı vergi tarifeleri aracılığıyla emilmiş olmaktadır. Satın alma gücündeki artış karşısında vergi oranı da aynı kalmamakta ve yükselmektedir. Tersine deflasyonist koşullarda, satın alma gücündeki düşmeler karşısında vergi oranı da önceki düzeyine kıyasla düştüğünden, mükelleflerin satın alma güçlerinin, bir ölçüde de olsa korunması sonucu doğurmaktadır.

Artan oranlı vergiler açısından otomatik dengeleyici niteliği en fazla olan vergi gelir vergisidir. Gelir düzeyi düştüğü zaman daha önce yüksek vergi oranlarının kapsamına giren mükellefler, düşük vergileme dilimlerine ve oranlarına girerler. Tersine gelir yükseldiği takdirde; daha önce vergilendirilmeyen mükellefler vergi kapsamına girerler ve vergilendirilenler de daha yüksek vergi oranlarına tabi dilimlere dahil olurlar.

Kurumlar vergisi de gelir vergisi gibi uygun bir vergidir. Ancak tek oranlı olması bu verginin esnekliğini azaltır.

Tüketimden alınan vergiler, eğer, genel bir muamele vergisi veya genel bir kişisel harcama vergisi niteliğinde değillerse, gelir düzeyindeki değişmeleri daha uzak bir düzeyden izlerler.

Servet vergilerinin ise otomatik stabilizatör etkisi hemen hemen hiç yoktur.

Şahsi gelir vergisinin otomatik stabilizatörlük fonksiyonunu yerine getirebilmesi için taşıması gereken özellikler:

*Genel bir vergi olmalı, her çeşit gelir ve kazancı vergilendirmelidir.

*Artan oranlı tarifeye sahip olmalıdır.

*Gelir vergisinde fazla kaçakçılık olmamalı, vergi geniş ölçüde kaynakta kesme usulüne göre tahsil edilmelidir.

*Şahsi gelir vergisi mükelleflerinin önemli bir kısmı gelir vergisinin en düşük dilimlerinde bulunmamalıdır.

*Vergi götürü usulde tahsil edilmemelidir.

2-İşsizlik sigortası primleri ve işsizlik yardımları

Ekonominin genişleme dönemlerinde ekonomideki canlılık nedeniyle istihdam düzeyi genelde yükselmektedir. İşte bu dönemlerde çalışan işçi sayısı arttığı gibi işsizlik sigortası için sosyal güvenlik kuruluşlarına ödenen primler de artış göstermekte, bu primler sosyal güvenlik kuruluşlarında büyük bir fon oluşturmaktadır. Genişleme dönemlerinde ekonomi canlı, istihdam düzeyi de yüksek olduğu için işsiz sayısı az olmakta dolayısıyla işsizlere yapılan sigorta ödemeleri de düşmektedir. Bir başka ifadeyle ekonominin canlanma dönemlerinde işsizlik sigortasından yararlanma hakkına sahip kişiler sosyal güvenlik kuruluşlarına fon aktarmaktadırlar. İşçilerin işsizlik sigortası primleri nedeniyle harcamaları ve tasarrufları prim tutarı kadar azalmaktadır.

Diğer taraftan ekonominin daralma dönemlerinde ise sigortalanmış işçiler işsiz duruma düştüğünde ülkedeki sosyal güvenlik kuruluşları işsiz aylığı vermektedirler. Bu aylık nedeniyle, işsiz duruma düşenlerin öncekiyle tamamen aynı düzeyde olmasa bile, tüketim kalıplarını sürdürmelerine fırsat verilmektedir. Böylece sosyal güvenlik kuruluşları ekonomiye fon aktarmış olmaktadır.

Kısaca işsizlik sigortası primleri ve işsizlik yardımları tüketimi, üretimi ve istihdamı destekleyici etki oluşturmakta dolayısıyla ekonomik krizlerin şiddetini azaltmaktadır.

İşsizlik sigortası primler ve işsizlik yardımlarının ekonominin istikrarı üzerinde meydana getirdiği bu etki bütün sosyal sigorta primleri ve yardımlar için geçerlidir.

3-Bütçe açıkları ve fazlaları

Bütçe devletin gelir ve gider tahminlerini göstermektedir. Bütçe gelirlerinden en önemlisi de vergilerdir. Ekonomik refah (genişleme) dönemlerinde üretim, tüketim, istihdam ve milli gelir düzeyleri yükseleceğinden vergi gelirleri de artmaktadır. Ancak genişleme dönemlerinde devlet giderleri vergilerde olduğu gibi bir artış göstermez. Mesela genişleme dönemlerinde vergi gelirleri artmasına rağmen transfer harcamaları artış göstermez. İşte bu tür nedenlerle ekonominin genişleme dönemlerinde, bütçe kendiliğinden fazlalık vermektedir. Sonuçta bütçe fazlası kadar para ekonomiden çekildiği (para arzı daraldığı) için ekonomide daraltıcı etki meydana gelmektedir.

Diğer taraftan ekonominin daralma dönemlerinde ise vergi hasılatı düşer, bütçeye konan ödeneklerin tamamı harcanır ve dolayısıyla bütçe açıkları ortaya çıkar. Bu dönemlerde bütçe açıklarının kapatılması için başvurulan finansman kaynakları ekonomiye yeni parasal kaynakların girmesi demektir. Sonuçta para arzı artacağından ekonomide enflasyonist baskılar ortaya çıkacak ve ekonomi genişleme dönemine girecektir.

4-Birey-aile ve kurum tasarrufları

Ekonominin duraklama hatta gerileme devrelerinde, kurum kazançları azalmasına rağmen dağıtılan kâr payları azalmaz, eski seviyesini korur. Şirketlerin takip ettikleri bu politika sonucunda hisse senetleri sahiplerinin satın alma güçlerinin düşmesi önlenir.

Ekonominin genişleme dönemlerinde ise kurum kazançları artmasına rağmen dağıtılan kâr artırılmaz, otofinansmana gidilir. Bu şekilde bir yandan özel harcamaların artırılmasına izin verilmez diğer yandan da kurumlar daha çok yatırım yaparak toplam arzı artırırlar.

Aile tasarruflarında da buna benzer bir durumla karşılaşılır. Gerçekten de ekonominin daralma dönemlerinde, şahıslar eski yaşam seviyelerini, gelirlerinin azalmasına rağmen iddihar çözülmesi vb. yollarla devam ettirmeye çalışırlar. Şahıslar eski yaşam seviyelerini ne derecede korurlarsa, o derece otomatik stabilizatör vazifesi görürler.

Ekonominin genişleme dönemlerinde ise şahısların artan gelirlerine rağmen eski yaşam düzeylerini değiştirmemeleri, yalnız iktisadi istikrarı koruyucu bir etki meydana getirmez, aynı zamanda toplam arzı artırıcı yatırımların sağlam finansman kaynaklarına kavuşmasını sağlar.

5-Ekonomide stoklardaki artış ve azalış

Rekabetçi piyasa ekonomisinde imalatçı ve üreticiler belirsiz alıcılar için üretim yaparlar. Bu nedenle en az düzeyde de olsa stok halinde mal bulundurulmaktadır. Dolayısıyla piyasada söz konusun mala talep fazla artış gösterirse artan talep stoklardan karşılanır. Böyle bir durumda üretici daha fazla mal üretme çabasında olmadığı gibi mevcut stoklar artan talebi karşıladığından bu sırada malın fiyatında da yükselme gözlenmez.

Diğer yandan söz konusu malın talebi piyasada düştüğünde üretici üretimi kısmaz ya da kesmez,normal üretimine devam eder. Sadece stoklarda bir yükselme gözlenir. Mevcut stok düzeyindeki artış ve azalışlar kendiliğinden istikrarı koruyucu ve ekonomik dengeyi sağlayıcı bir etki oluşturmaktadır.

Tarım ürünlerinin mevsimlik oluşu, başka bir deyişle ürünün genellikle ancak bir kez elde edilmesi nedeniyle ortaya çıkan dalgalanmalar, üretimin mevsimlere göre azalıp çoğalmasına ve buna bağlı olarak fiyat değişmelerine yol açmaktadır.

Devlet, ürünün bol olduğu yıllarda ürün fazlasını, kuruluşları aracılığıyla üreticilerin satın alma güçlerini koruyacakları bir fiyattan satın almakta ve stoklar oluşturmaktadır. Üretimin az olduğu yıllarda, tarım ürünlerinin fiyatları yükseleceğinden,sözü edilen kuruluşlar; ellerindeki stokları piyasaya sürmekte ve fiyatların yükselmesine arz ve talebi dengeleyerek engel olmaktadır. Böylece efektif talep düzeyinin düşmesi veya yükselmesi (dalgalanması) önlenerek, ekonominin dengede kalmasına katkıda bulunulmaktadır.


Kaynak:Genelbilge

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 3 üye beğendi.
hkarahan85 - avatarı
hkarahan85
Ziyaretçi
22 Nisan 2011       Mesaj #2
hkarahan85 - avatarı
Ziyaretçi
Döviz kurları da vardı yanlış hatırlamıyorsam.
Sponsorlu Bağlantılar
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
22 Nisan 2011       Mesaj #3
Avatarı yok
Yasaklı
Alıntı
hkarahan85 adlı kullanıcıdan alıntı

Döviz kurları da vardı yanlış hatırlamıyorsam

Ekonomik dengenin sağlanmasında ve bu istikrarın devam ettirilmesinde kendiliğinden işleve giren ve denge sağlayıcı etkiler oluşturan mali faktör ya da kurumlara otomatik dengeleyiciler veya stabilizatörler deniyordur Bu bağlamda döviz kuru=> para politikası alanında genişleme ve daralma dönemlerinde uygulanan kur politikaları çerçevesinde ele alınırsa döviz kurunu da bir otomatik stabilizatör sınıfına almak mümkündür.Yukarıdaki makaleye bu madde eklenmemiş Döviz kurunun para politikası alanındaki işleviyle ilgili aşağıya küçük bir paragraf veriyorumdur


Döviz Kuru Opsiyonları=> Dövize dayalı varlık alım-satımı da para arzını kontrol etmede kullanılır.Sabit kur rejiminde ve kontrollü döviz kur sistemlerinde döviz kur operasyonları ile parasal tabanı etkileyebilme gücü olacaktır.

Mevduatlardan bankaya yatırılan bir kısım para, Mevduat munzam karşılığı olarak MB’na yatırılır. Bu para piyasaya çıkmaz. Bir kısım para da bankanın kasasında ,aşırı rezerv olarak kalır ki bu da banka işlemlerini yapmak içindir.
Mevduat munzam karşılığı, MB’nın para arzını değiştirmek için kullandığı en etkili para politikası aracıdır. Para arzını daraltmak istiyorsa, rezerv gereksinim oranını yükseltir.

MB=>Merkez Bankası

M = C + d=>Para arzı => sirkülasyondaki para + mevduatlar

Paranın Miktar Teorisi
M * V = P * Q
Para arzı * Dolaşım hızı = MG

MG=>Milli Gelir

Paranın dolaşım hızını elde tutulan ortalama nakit balansı, sirkülasyondaki para belirlemektedir.

Nakit balansındaki değişimin nedeni;

1.İşlemleri çek, kredi kartı v.b gibi araçlar ile yapma
2.Elde tutulan nakdin alternatif maliyeti
3.Enflasyon vergisinin muhatabı olmak
4.Geliri hangi aralıklarla elde ettiğimize bağlıdır.

Umulan ve Umulmayan Para Politikalarının Etkinliği

Modern para politikası yaklaşımları, içinde para politikalarının etkinliği umulan ve umulmayan para politikaları olarak 2 farklı etki oluşturacaktır. Modern para politikası temelinde yatan rasyonel beklentiler yaklaşımı, kişilerin politika değişmelerini dikkate alarak hızlı bir şekilde karar alacaklarını ve yapılacak politik işlemi etkisiz hale getireceğini savunur. Bu yüzden ancak kısa dönemde umulmayan bir para politikasının toplam talep ve ulusal MG üzerinde etkisi olacaktır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
19 Aralık 2011       Mesaj #4
Avatarı yok
Yasaklı
Otomatik Stabilizatör, Enflasyon ve Maliye Politikası

*OSÖ=1- ΔYa/ΔY

*ΔYa kamu harcamaları veya yatırım miktarındaki bir değişiklikten kaynaklanan gelir düzeyindeki gerçek değişiklik miktarını, ΔY ise, vergilerin olmadığı durumda kamu harcamaları veya yatırım miktarındaki bir değişiklikten kaynaklanan gelir düzeyindeki farazi değişiklik miktarını göstermektedir.

*Otomatik stabilizatörün ölçüsünün değeri (OSÖ), otomatik istikrarlılık nedeniyle, nominal gelir düzeyinde ortaya çıkması önlenen değişikliği oran olarak ifade etmektedir.

Örneğin: OSÖ=0 olduğu taktirde, ekonomi otomatik istikrar gücünden tamamen yoksun olmaktadır. OSÖ=1 olduğunda ise, ekonomideki otomatik istikrarlılık gücü tamdır.

Basit Milli Gelir Modelinde OSÖ

*Y=C+I+G
*C=cY
*I=I0
*G=G0
*Y=1/(1-c) (I0+G0)
*ΔY=1/1-c (ΔA)

Bunu takiben milli gelir modeline vergileri dahil edecek olursak modelin değişeceği açıktır.

*Y=C+I+G
*C=cYd
*Yd=Y-T
*T=tY
*I=I0
*G=G0
*Y=1/(1-c(1-t) (I0+G0)
*ΔYa=1/(1-c(1-t) ΔA
*OSÖ= ct/1-c(1-t)

Örneğin: c=0.80 vergi oranı t=0.20 ise OSÖ=0.43’tür ve bunun anlamı, gelir düzeyinde meydana gelecek değişikliğin %43 vergi sistemi tarafından azaltılmasıdır.

Formül Esnekliği

Bu yöntemde, gelir, istihdam veya fiyatlar genel düzeyindeki değişikliklere göre büyüklüğü önceden saptanmış olan birtakım önlemler devreye girmekte ve böylece maliye politikası kararları bir ölçüde otomatikleştirilmiş olmaktadır.

Örneğin: fiyat artışları %5’i aşarsa vergi oranlarında %10’luk bir artış yapma yetkisi hükümete verilebilir.

İradi Maliye Politikası mı, Otomatik Stabilizatörler mi?

*Sorunun yanıtı çok çeşitli etkenlere bağlıdır;

*Birçok ekonomist tarafından ekonominin kendi kendini düzenleme mekanizmasının otomatik stabilizatörlerle desteklense bile yavaş ve yetersiz olacağı görüşü kabul edilmektedir.

*İradi istikrar politikalarının gecikmeler nedeniyle istikrarsızlık oluşturacağı çeşitli çalışmalara konu olmuş ancak istikrarsızlık oluşturup,oluşturmayacağı konusunda kesin ve genel bir sonuca varılamamıştır.

*Ekonomik faaliyetlerle ilgili tahminlerin gelişen tekniklerle artmasına rağmen bu tekniklerin hiçbiri kusursuz değildir.

Enflasyon ve Maliye Politikası

*Enflasyon belli bir ekonomide belirli bir dönemde fiyatlar genel düzeyindeki sürekli artıştır.

*Toplam talebin toplam arzı aşmasından ya da,Maliyet artış eğilimlerinden kaynaklandığı iddiası bulunmaktadır.

*Gerek klasik iktisatçılar gerekse Keynesyen iktisatçılar mal ve hizmet talebinin, mal ve hizmet arzına göre daha fazla olmasının enflasyona yol açmasında birleşmektedirler. Ancak bu fazlalığa neden olabilecek kaynaklar arasında farklı düşüncelere sahiptirler.

*Klasik ekonomistlere göre, klasik miktar kuramı varsayımı altında bir ekonomide talep miktarının arz miktarını aşmasına yol açan neden para miktarındaki değişiklik iken;keynesyenlere göre enflasyona neden olan öğe, gelirin tüketime ayrılan kısmıdır.

*Keynesyenlere göre, para miktarındaki değişiklikler, doğrudan harcamaları değil, faiz oranını ve bu yolla yatırım harcamalarını etkilemektedir. Para arzındaki artış, toplam talebe yansıdığı oranda, tam istihdama ulaşıncaya kadar üretimi artırmakta, o noktadan sonra fiyatlar genel düzeyini yükseltmektedir.

*Talep enflasyonu ile ilgili diğer bir görüş ise, enflasyonun her yerde ve her zaman parasal bir olay olduğunu ileri süren ve enflasyonun sürekliliğini para arzındaki artışlara bağlayan monetarist görüştür. Temelde klasik miktar kuramına dayanan bu görüşe göre, enflasyonun nedeni bir ekonomide para arzının üretim miktarından daha hızlı artmasıdır.

Maliyet Enflasyonu

*Maliyet enflasyonu nedenleri, faktör ve mal piyasalarındaki serbest rekabetten uzak ilişkilere dayandırılmaktadır. Bu yaklaşımı savunanlara göre, ücret ve fiyatların belirlendiği kurumsal çerçevenin ayrıntılı bir incelemesi yapılmadan enflasyonun açıklanması mümkün değildir.

*Tekelleşme eğilimlerinin,güçlü sendikaların bulunduğu bir ekonomide ücretleri ve kârları artırma çabalarının meydana getirdiği fiyat yükselişleri söz konusu olmaktadır.

Enflasyonla Mücadele Neden Gereklidir?

*Nisbi fiyat yapısını bozarak kaynak dağılımının sapmasına, gelir ve servet dağılımının değişmesine neden olmaktadır.

*Kişileri, üretim ve kâra geçiş süreleri uzun olan yatırımları gerçekleştirme fikrinden uzaklaştıracak ve spekülatif yatırımları cazip hale getirecektir.

*Yatırımların, dönemler arası dalgalanmasına neden olacağından ekonomik büyüme açısından olumsuz sonuçlar doğurmaktadır.

*Devalüasyon yapılmaz ise ithalat artışları, ödemeler bilançosu sorunlarına yol açarak belirsizlik nedeniyle yabancı sermaye girişini de engelleyecek dış şoklara karşı daha kırılgan olacaktır.

Enflasyonla Mücadelede Maliye Politikası: Keynesyen Çözüm

Kısa Dönemde;

*Kamu harcamalarını azaltmak gerekmektedir.

*Mal ve hizmet alımına yönelen harcamaların kısılması gerekir. Cari harcama ve yatırım harcaması olarak ifade edilebilecek kısıntılardan en kolay olanı yatırım harcamalarının kısılmasıdır.

*Kamu transfer harcamalarında kısıntıya gitme olasılığı da sınırlıdır.

*Bir diğer alternatif kamu harcamalarında verimliliği artırıcı önlemler alarak ekonominin üretim kapasitesini artırmak için tıkanıklık gösteren üretim alanlarına mali yardımlarda bulunmak şeklinde olabilir.

Kamu Gelirlerini Artırmak;

*Ya yeni vergiler koyarak ya da vergi oranlarını artırarak vergi gelirlerini artırmak bir politika seçeneğidir.

*Gelir vergisi enflasyonla mücadele açısından güvenilir bir vergidir. Ancak üst ve alt gelir gruplarına ilişkin etkileri dikkate alınmalıdır. Tüketim vergilerine bakışla tüketimi azaltmak açısından daha etkinsizdir zira gelir vergisi bir ölçüde tasarruflardan ödenmektedir.

*Gider vergilerinin daraltıcı etkisinin eşit hasılat sağlayan gelir vergilerine göre daha fazla olduğu savunulmaktadır. Mali ilüzyon nedeniyle direnç ile karşılaşması da gelir vergilerine bakışla daha az olmaktadır.

*Servet vergilerinin enflasyonla mücadelede kullanılması sınırlı seviyede kalmaktadır.

Borç Yönetimi Politikası

*Bir istikrar aracı olarak borçlanma ele alındığında kamu borç miktarının artmasının, ekonomide daraltıcı etki meydana getirdiği söylenebilir. Çünkü borç miktarının artması ekonomideki likiditeyi azaltmış, harcama akımı azalmış ve enflasyonist baskı azalmıştır.

*Burada önemli olan husus borçlanmanın kimlerden yapıldığı ve borçlanma sonucu elde edilen fonların nasıl? kullanıldığıdır.

*Borçlanma kişilerden, firmalardan, ticari bankalardan ve Merkez Bankasından yapılabilmektedir.

*Borçlanmanın kişi ve firmalardan yapılması durumunda özel harcamalar azalacak ve bu etki diğer borçlanma türlerine göre en çok olacaktır. Zira kişi ve firmalar tahvil alımlarını tasarruflarını artırarak karşılayacaklar.

*Borçlanmanın ticari bankalar tarafından yapılmasının ekonomide daraltıcı etki oluşturabilmesi, borç verdikleri parayı nereden karşıladıklarına bağlı olacaktır.

*Özel kesim, kredi talebinin olduğu bir durumda kredi verilebilecek fonlarla devlet tahvili alırsa ekonomi üzerindeki etki daraltıcı olacaktır.

*Merkez Bankası’ndan borçlanılması durumunda tahvil satın alımı para basımı yoluyla gerçekleşeceğinden ekonomi üzerinde hiçbir daraltıcı etki ortaya çıkmayacaktır.

*Bu tür borçlanma açık finansman olarak bilinmekte ve oldukça genişletici bir etki oluşturmaktadır.

OSÖ=>Otomatik Stabilizatörün Ölçülmesi



Kaynak:İktisat Bilimi Ders Notları(Akademik Çalışmalar)


Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
12 Eylül 2014       Mesaj #5
Avatarı yok
Yasaklı
Otomatik İstikrarlandırıcılar

Dönemsel dalgalanmalarla uyumlu maliye politikası konusunda önemli bir konu otomatik istikrarlandırıcılardır. Otomatik istikrarlandırıcılar maliye politikasını daralma dönemlerinde otomatik olarak genişleten ve genişleme döneminde otomatik olarak daraltan programlardır.
  • İşsizliğin yüksek olduğu durgunluk dönemlerinde, hükümetin daha çok ödemek durumunda kaldığı işsizlik sigortası bu durum için güzel bir örnektir.
  • Benzer şekilde vergilerin kar ve ücretlere göre toplandığı dikkate alınırsa, ekonominin daraldığı dönemlerde beyan olunan matrahlar ve dolayısı ile toplanılan vergiler de azalacaktır.
İktisadi yapıda meydana gelen çevrimsel dalgalanmaları giderme (hafifletme) ve bozulan dengeleri yeniden sağlama amacı olan; hükümetlerin yasama sürecine başvurmasını gerektirmeyen ve maliye politikası sistemi içerisinde var olan ya da herhangi bir iradi karar olmaksızın kendiliğinden faaliyet gösteren unsurlardır.
  • Genişleme evresinde artan oranlı gelir vergisi sayesinde artan gelirin önceki döneme göre daha fazla orandaki miktarı piyasadan çekilebilecek ve böylece aşırı talep kısılacaktır.
  • Durgunluk ve daralma evrelerinde ise kamu harcamaları ve doğrudan gelir aktarımları daralan talebi yeniden canlandıracaktır.
  • Durgunluk evresindeki kamu harcamalarının genişleme evresindeki kamusal gelir artışlarıyla dengeleneceği umulur ve bu literatürde "çevrimsel olarak dengelenen bütçe" diye adlandırılır ancak bu gerçek olmaktan çok potansiyel bir durumdur.
Kamu Harcamalarından sadece küçük bir kısmı otomatik stabilizatör özelliğine sahiptir.Bunlar;
  • İşsizlik Sigortası ve Tarım Destekleme Politikalarıdır.
İşsizlik Sigortası: İşsiz sayısı ekonominin daraldığı dönemde artar.Ekonominin genişlediği dönemlerde azalır. Türkiye’de 2000’li yıllardan itibaren Uygulanmaya başlamıştır.

Tarım Destekleme Politikaları: Tarım sektöründe arz ve talep eğrileri esnek değildirler.Dolayısıyla bu sektörde, fiyatlarda sergilenen küçük bir değişmenin, ürün arzını pek fazla etkilememesine rağmen arzdaki hafif bir artış, fiyatlarda büyük dalgalanmalara neden olur.Tarımın bu niteliğinden ötürüdür ki devlet hemen hemen bütün ülkelerde,hem çiftçilerin mağduriyetini bertaraf etmek ve hem de tüketicileri korumak için bu kesimin çoğu ürünlerine taban fiyatlar biçerek ya da üretimi destekleyici sübvansiyonlar uygulayarak bu sektörü desteklemektedir. Taban fiyat politikasıyla, ürünün bol olduğu yıllarda devletin satın alıp depoladığı ziraî ürünler, üretimin kıt ve yetersiz bulunduğu zamanlarda piyasaya sürülmekte ve bu suretle, eksikliği duyulan ihtiyaçların makul fiyat seviyelerinde giderilmesi sağlanmaktadır. Şüphesiz böylece tarım sektöründeki konjonktürel oynamalar da kendiliğinden dengeye kavuşmuş olur.
  • Kamu harcamaları ile karşılaştırıldığında vergi tarafındaki otomatik istikrarlandırma daha belirgindir.
  • Unutulmamalıdır ki vergiler ekonomik sistemin ciddi bir içsel elemanıdır. Ekonominin genişlediği dönemlerde ülke insanın geliri ve bunun yanı sıra tüketim ve yatırım harcamaları artmakta ve dolayısı ile devletin gerek doğrudan ve gerekse dolaylı vergi gelirleri artmaktadır. Daralma dönemlerinde ise bunun tam tersi olmaktadır.
  • Vergi sistemi herhangi bir iradi politika olmaksızın mevcut yapısı ile ekonomik daralmanın (ya da genişlemenin) etkilerini hafifletme konusunda ne kadar etkindir? İşte bu etkinliği ölçmede kullanılan önemli bir araç vergi sisteminin esnekliğidir.
  • Gelire bağlı olarak ortaya çıkan vergi hasılatı, esnek bir vergi yapısında gelir artarken, daha çok artarak aşırı genişlemenin etkisini bastıran bir fonksiyon görür.
  • Gelir azalırken de daha çok azalarak aşırı daralmayı önler.
Kaynak: İktisat Bilimi Ders Notları (Dr. Murat Aslan)

Benzer Konular

16 Nisan 2010 / bartumert Soru-Cevap
23 Aralık 2015 / ThinkerBeLL X-Sözlük
10 Haziran 2007 / P.u.S.u Taslak Konular
18 Mayıs 2012 / Mira Mühendislik Bilimleri