Arama

Ludwig Andreas Feuerbach

Güncelleme: 26 Şubat 2016 Gösterim: 3.918 Cevap: 3
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
5 Ekim 2006       Mesaj #1
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
Alman filozofu olan Feuerbach, cinayetler bilgini ve maddeci Feuerbach'ın babasıdır. 14 kasım 1775'te jena da doğmuş, 29 mayıs 1883'te Frankfurt'da ölmüştür.

Sponsorlu Bağlantılar
Jena'da felsefe ve İena Üniversitelerinde hukuk öğrenimini bitirdikten sonra ilk olarak bu üniversitede daha sonra da Kiel, Lanshut Üniversitelerinde 1805'e kadar hukuk profesörlüğü yapmıştır. Daha çok cinayet hukukuna dair yaptığı çalışmaları ile ün kazanmıştır.

Cezanın amacı, korkutmada gören bir hukuk sistemine bağlıdır. Feuerbach da Fichte gibi, birey hukukunun, adli kanuna ilke hizmetini görmesini ister; hak, saf olarak olumsuz bir müsaade olmamalı, bir yaptırım, bir adli otorite tarafından desteklenmiş olumlu bir ruhsat olmalıdır.

Kant'la birlikte ahlak ilkesinin, aynı zamanda hukuk kanunu ilkesi olmasını da ister. Yapmak ya da yapmamak hususundaki adli fakülte, bu ilkenin ürünü olmalıdır. Fakat, Feuerbach karar verilecek noktaya geldiği zaman ve olumlu ruhsatın pratik akıldan nasıl meydana gelebildiğini sorduğu zaman, bu sorunun çözülemez olduğunu ve Kant'la birlikte eşyanın tabiatına dair yenilgiye uğratılamayan bilgisizliğimizin arkasında kaldığını bildirir. Bu ruhsatın akıldan türediği pekin bir gerçektir ama ne şekilde türediği anlaşılamaz der.

Feuerbach'a göre, doğal hukukun en yüce ilkesi şudur: "Doğal hukuk bireyin lehine müspet bir ruhsatı gerektirir ve bu ruhsat, olgunun olabilirliğini anlamıyorsak da akılsal bir kanundan türemelidir.

Feuerbach, jürinin büyük bir taraftarı değildir. Zira, her özel halde bir yasamacı ile yargıçtan biri, cezaları uygun bir şekilde karar altına almaya, diğeri de olguları karıştırmaya ve bundan ahlaklığı takdir etmeye yetenekli olabilir der.

Bundan jürinin ellerine bir yasama gücü vermekle,onda, sanığın suçlu ya da masum olduğuna karar vermek ya da vermemek gibi bir fakültenin bulunduğunu kabul etmiş oluruz. Bu takdirde de herhangi bir yargıç, aynı surette bir yasamacı olabilir demektir. Hukuk felsefesine dair yayımladığı bir çok eserlerden önemlileri şunlardır;

Doğal hukukun Varoluş ve Yetkisine Karşı İleri Sürülebilecek Kanıtlar. (Leipzig ve Iena 1705)
Bir Doğal Hukuk Hizmetine Giriş Hizmetini Görmek İçin, Doğal Hakkın Eleştirimi (Altona 1796)
Yüksek Hainlik Cinayetine Dair Felsefi-Adli Araştırmalar (Altona 1798)
Müspet Ceza Hukukunun Temel İlke ve Kavramlarını Yeniden İnceleme (Iena 1799)
Anti-Hobbes (Hobbes'a Karşı) (1798)
Son düzenleyen Safi; 26 Şubat 2016 20:32
Biyografi Konusu: Ludwig Andreas Feuerbach nereli hayatı kimdir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Ekim 2006       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ludwig Andreas Feuerbach, (1804 - 1872) Alman filozof ve ahlakçı. Marx üzerindeki etkisi’yle ve humanist ilahiyat görüşleri’yle ünlenmiştir.

Sponsorlu Bağlantılar
19. yüzyıl Alman materyalizminin ilk düşünürü olan Feuerbach'ın temel eseri Hıristiyanlığın Özü'dür. Felsefesi ya da karşı felsefesi, bir hümanizm ve doğalcılık şeklinde gelişen, dine ilişkin eleştirisi, insanlıkla ilgili doğruların bilinçsizce yansıtılmasını ifade eden Feuerbach, felsefeye önce Hegel'in nesnel idealizmini benimseyerek başlamış, fakat daha sonra tinselcilik-maddecilik karşıtlığında, maddeciliğin tarafında olmuştur.

Hayatı ve Düşüncesi
28 Temmuz 1804’te Landshut, Bavyera’da doğdu. 13 Eylül 1872’de, Rechenberg’de öldü.

Hukukçu Paul von Feuerbach’ın dördüncü oğlu olan Ludwig Feuerbach’ın Berlin’deki 2 yıl süreyle Hegel’in yanında felsefe öğrenimi yapabilmek için ilahiyat çalışmalarını bıraktı. 1828’de Doğa bilimi öğrenimi yapabilmek için Erlangen’e gitti. 2 yıl sonra da "Gedanken über Tod und Unsterblichkeit" adlı ilk kitabını Hegel'in ölümünden bir yıl önce imzasız olarak yayınladı.

1839'da "Hrıstiyanlık Özü"nü yayınladı. O sıralar Alman düşünürleri Hegel'i tartışıyordu. Ruhçular onu ruhçuluk alanına, maddeciler de maddecilik alanına çekiştiriyorlardı. O Kant'ın yasağını çiğnemiş mutlağın alanına girmişti. Düşüncenin doğadan önceliğini savunmuştu.

Maddeciler de mutlağın yani insan düşüncesinin uğraştığı ilk ve son gerçeğin, doğanın üstünde değil, doğanın içinde olduğunu söylemesine ilgi duydular. Herakleitos gibi diyalektikciydi. Bu uzlaşmalar, yeni karşıtlıklar ve yeni uzlaşmalarla, gitgide varlığın bilincine erişecekti. Bu erişmeyse, gerçek özgürlüğü doğuracak olan bir sonuçtu. Mutlak varlığın kendi bilincine erişmesiyle aydınlanacaktı.

Hegel'in düşüncesi oluşu, ilk insanın dünyaya gelmesiyle bitmiş sayan dinleri çökertiyordu. Bütün sorunları çözdüklerini sanan felsefe sistemleri dağılıyordı. Kant'ın sınırladığı rasyon tekrar özgürleşiyordu. Küçümsenen us etkilediğinden etkilenmek yoluyla diyalektik metotla gerçeğe doğru yaklaşmaktaydı.

Feuerbach "Gelecek Felsefesinin İlkeleri" Hegel’den 13 yıl sonra yayınlandı."Temel doğadır. Doğanın dışında hiç bir şey yoktur. Herşey gibi, düşünce de, doğanın ürünüdür. Düşünce, maddî bir organ olan beyinden çıkmaktadır. Bence maddecilik insanın varlık ve bilgi yapısının temelidir. Ama bir fizyolojistin, bir naturalistin anladığı gibi, varlık yapısının kendisi değildir. Maddecilikle geride beraberim ama, ilerde beraber değilim."

O yıktığı dinlerin yerine aşk dini koymak ister. O temeli maddeye dayanan bir idealisttir. Aşkı, maddi bir çekim olarak değil, bir insanlık ideali olarak ele alır. Hegel gibi diyalektiği maddede değil düşüncede bulur. "İnsanlar sevişiniz, gerçek din sizin bu sevgilerinizdedir. Varlığınız, aşkınızla biçimlenecektir."

Ona göre dinin gerçeği aşktadır. Önceleri insanlar, kendi niteliklerininin fantastik yansımaları olan tanrılar yaratmışlardı; ama tanrılar, insanlık düzenini kurmaya yetmediler. Oysa Feuerbach'a göre, bu düzeni kuracak olan, insanın başka insanlara karşı duyduğu bağlılıktır. Bu bağlılık, en yetkin biçimine aşkta ulaşır. Hele cinsel aşk, bu duygusal insan bağlılığının en yoğunlaşmış biçimidir. Dostluk, acıma, vaz geçme, coşkunluk gibi çeşitli eğilimler, yetkinliğini cinsel aşkta beliren aşkın çeşitli görünüşleridir. İnsanlar arasındaki bütün sorunlar aşkın gücüyle çözülecektir. Aşkı kutsallaştırmak gerekir. İnsanlar, böylelikle, bütün acılarından kurtulacaklardır. Din, Latince bağlamak anlamındaki (Religare) sözcüğünden gelir. Şu halde, din sözcüğünün ilk anlamı bağdır. Bundan ötürü insanlar arasındaki her bağ, bir dindir. Din sözcüğünün etimolojik anlamı gerçeği ortaya koymaktadır. Ama bu din, ruhçu bir temele değil, maddeci bir temele oturmaktadır. Temel doğadır. Herşey gibi, din de, doğanın ürünüdür. Varlık yapısının temeli maddedir ama, kendisi düşüncedir. Varlık maddeden çıkıyor ama ruhla gelişiyor, varlıklaşıyor. Maddelerin oyunu bitmiştir artık.

Ona göre mutluluk eğilimi insan yapısının doğal bir eğilimidir. İnsan doğarken mutluluk eğilimini insan yapısının doğal bir eğilimidir. İnsan, doğarken mutluluk eğilimiyle birlikte doğar. Mutluluk eğiliminin ahlakiliği bu yüzdendir. Yine bu yüzdendir ki her ahlakın temeli mutluluk eğilimi olmalıdır. Ama mutluluk eğilimi başı boş bırakılamaz elbet. Onu düzenleyen iki doğal kısıtlayıcı vardır:

1. Eylemlerimizin kendimizdeki sonuçları: Mutluluk eğilimimizi başı boş bırakıp, örneğin içkiyi fazla kaçırırsak hastalanırız. Böylelikle de kendi eğilimimizi, kendimizden dolayı, kendimiz kısıtlarırız.
2. Eylemlerimizin toplumdaki sonuçları: Mutluluk eğilimimizi başı boş bırakırsak başkalarını mutluluk eğilimlerinin sınırına gireriz. Bu halde başkaları, kendi mutluluk eğilimlerimizi savunarak bizim mutluluk eğilimimizi bozarlar. Böylelikle de kendi eğilimimizi, yine kendimizden dolayı, kendimiz kısıtlarız.

Hem kendimiz, hem de başkaları, elbirliğiyle mutluluk eğilimimizi düzenlerler, aşırılıklara engel olurlar. Bu iki sürümün dışında mutluluk eğilimimizin hiç bir engeli yoktur, keyfince yol alabilir. Anlaşıldığına göre, mutluluğumuzu, yine kendi mutluluğumuz düzenlemektedir. Kendi mutluluğumuzu bozmadıktan sonra mutluluk eğilimimizin yöneldiği yer yol ahlakıdır. Toplumsal sonuçlar, kendi mutluluğumuzun tadını kaçırdıklarından dolayı kısıtlayıcıdırlar.

İnsanın tanrıya tapmasını yasaklayan maddeci Feuerbach'ın karşısına dikilen, insanın insana tapmasını emreden ruhçu Feuerbach.

Hristiyanlığın özündeki görüşlerinin ürünü olarak tanrı insanın içedönük doğasının dışadönük bir izdüşümü haline geliyordu. Kitabının Marx’ı önemli ölçüde etkileyen ilk bölümünde Feuerbach dinin gerçek ya da antropolojik özünü çözümledi. Tanrıya yüklenen çeşitli nitelikleri tartışarak bunların insan doğasının farklı gereksinmelerinin karşılığı olduğunu ileri sürdü. 2.Bölümde dinin sahte ya da ilahiyata ilişkin özünü ele alarak tanrının insandan bağımsız bir varlığı olduğu görüşünün, vahiy ve kutsal nesnelere inanmaya yol açtığını, bunların da istenmeyen bir dinsel maddeciliğin parçaları olduğunu ileri sürdü.

Feuerbach ateist olmadığını söylemekle birlikte, hristriyanlıktaki tanrının bir yanılsama olduğunu iddia etti. Din görüşlerini felsefi ve diğer disiplinlerle birlikte ele alması Hegel’in ilkelerini yarı-dinsel olarak görmesine ve Marx’ın daha sonra 1845’te "Thesen über Feuerbach"da eleştireceği bir tür materyalizmi benimsemesine yol açtı. 1848-1849 devrim, karşıdevrim yıllarında dini tutuculuğa saldırıları yüzünden birçok devrimci tarafından kahraman olarak görüldü.

Feuerbach en çok hristiyanlığa karşı olan yazarları etkiledi. "Das Leben Jesu kritisch bearbeitet" adlı şüpheci eseri David Friedrich Strauss ve Feuerbach gibi doğalcılık adına Hegelcilik’ten vazgeçen Bruno Bauer bunların başlıcalarıydı. Bazı görüşleri de daha sonraları Almanya’da kilise ile devlet arasındaki mücadelede aşırı ucun temsilcileri ve kapitalizme karşı mücadelenin önderleri tarafından benimsendi. Daha sonraları ise Marx tarafından belirtildiği gibi (8. ve 11. tezler) toplumsal gelişim içindeki "özne"yi edilgen hale getirmesinden dolayı eleştirilmiştir.

Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
15 Temmuz 2011       Mesaj #3
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Ludwig Andreas Feuerbach

Doğum: 1804, Landshut
Ölüm: 1872, Nürnberg yakınları/Rechenberg
Alman filozofu.

Heidelberg'de dinbilim okudu. Berlin'de Hegel'in öğrencisi oldu. Modern felsefe üzerine tarih çalışmaları yaptı. "Gedanken über Tod und Unsterblichkeit" (Ölüm ve Ölümsüzlük Üzerine Düşünceler, 1830) adlı yapıtında Hegel'in etkisi görülür. Giderek Hegel'in etkisinden uzaklaştı ve 1839'da "Kritik der Hegelschen Philosophie" (Hegelci Felsefenin Eleştirisi)yi yazdı, maddeci görüşü benimsedi, devlet ve din konularına yöneldi. "Das Wesen des Christentums" (Hristiyanlığın Özü, 1841) adlı yapıtında dinin eleştirisini yaparak, Tanrı ve dinin, insan iradelerinin, ıstıraplarının ve isteklerinin bir izdüşümünden başka bir şey olmadığını vurguladı. Feuerbach'ın bu tezi Marks, Engels ve Lenin tarafından da incelendi. Felsefesi, Hegel'in diyalektiğiyle Marks ve Engels'in diyalektik materyalizmi arasında basamak oluşturdu.

Başlıca yapıtları:
  • "VorlŠufige Thesen zur Reform der Philosophie" (Felsefe Reformu Üzerine Geçici Tezler, 1842)
  • "GrundsŠtze der Philosophie der Zukunft" (Geleceğin Felsefesinin Temelleri, 1843)
  • "Teogonie" (Tanrıların Doğuşu, 1857)

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
18 Ekim 2015       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Ludwig Andreas Feuerbach

Ad:  Ludwig Andreas Feuerbach.jpg
Gösterim: 954
Boyut:  24.9 KB

Benzer Konular

26 Aralık 2015 / KisukE UraharA Siyaset ww
16 Mayıs 2011 / Efulim Müzik ww
15 Ağustos 2015 / Safi Edebiyat ww
25 Ekim 2015 / _Yağmur_ Siyaset ww
13 Ağustos 2015 / Safi Edebiyat ww