Arama

Şiir Nehri -2- [Arşiv] - Sayfa 536

Güncelleme: 18 Ocak 2010 Gösterim: 1.169.141 Cevap: 8.002
yaremce - avatarı
yaremce
Ziyaretçi
29 Kasım 2007       Mesaj #5351
yaremce - avatarı
Ziyaretçi
Biraz sessiz kalacaktım ölürken,
Fırtına camları kırmayacaktı
Sponsorlu Bağlantılar
Son akşamın ışıklarıyla erguvan hüzünler örecektim saçlarımdan
Geceye asarak gözlerimi gidecektim
Karanlığın tasına dolduracaktım yaşamak denen sihri
Biliyorum beceremedim zengin sofralar kurmayı gönüllerde
Ömrümün zarını hep yoksulluğa attım
Ağlarken nasıl gülüneceğini bilemedim, Rabbim

Gözlerinde bir ses olacağını bilseydim sevgilinin
Daha önce değiştirirdim cinlerimi ve perilerimi
Kötü renkleri silerdim tuvallerimden
Geriye kalan ölüm yüzlü yokluk yağmurlarını kuruturdum
Minyatür zaman aralıklarında peygamber çiçeği büyütürdüm
Mutlu olurdum, gök aşıkları süslerken kalbimin dallarını...

Kıpkızıl korkular yaşarken ruhunu günaha satmış ölümlüler
Gözyaşımı ümit olarak kaydederim defterime
Günahkar sokaklar, aziz düşler görse de duvarlarda
Ben biraz sessiz kalacaktım ölürken
Büyük maceralar çıkmayacaktı ölüm hikayemden...

Ben nerde kaybettim Rabbim, biliyorum
Güz sokaklarında erkekçe çıkılan savaşlarda türkü söyledim
"Bilmem hayal gibi, bilmem düş gibi"
Hain pusuları kuran kalleşlere acıdım, kardeşim de olsalar
Yosunlu sahillerde, ince maviliklerde saklanan silahları görmedim
Susan çiçeklerde, ateş almayan fişeklerde yaşadım yalnızlığı
Bembeyaz gemiler durmadı limanlarımda
Akpak sular hiç değmedi dilime...

Bir şey yok diyorum, değişen, uykusuzluktan
Bugün de ölmüyorum, inadına uyuyor bütün böcekler
Zamanın umulmadık bir anında çıkıyor karşıma turkuaz gülüşlü yüzü
Bir şey yok diyorum, ölüm sessiz gelir, sensiz kaldığım uykularda...

Kıyasıya diş geçiriyor canıma onun dalgıç gözleri
Soğuk terler döküyorum bir tabut hayaliyle ışıksız pazarlarda
Ağan beyazlar altında ısınıyor yüzümün gölgeli haritası
Yok oluyorum kör yaylalarında çılgınca özlemenin
- Aşk dursa, yürür mü hayat, soruyorum, aydınlıklara...

Hangi şarkıyla girsem insanlık tarihine aşk çıkıyor
Kağıttan çiçekler bile kokuyor onun ıtırlı nefesinde
Göğsünde açan güllerle geçiyorum ayağıma serilmiş sırattan
Yağmur altında ıslanan gülüşü koruyor şiirlerimi
Ellerim, görkemli bir yaşam seçiyor insanlık tezgahından

Ölüm belki, sessizce örtecek sevmeler yorganını üstüme
Rabbim, kokuşmuş cesetlerden koru yazgımı
Bu kentteki bütün trenleri öldür eğri duran yanlarından
Ruhsuz yanan bütün lambalarını söndür aşkın
Kurumuş gözlerimize merhamet işle
Bir elbise diktir terzilerine günahlarımızı örtecek
Ve affedilecek sevmeleri ilham et!

Benim sızım, coşkulu bir sevgiden geçer onun sabahlarında
Uykulu sessizlikle dağlardan yuvarlanan çığ gibi
Çaresiz ve suçsuz bir çağ devrilir sesi geldiğinde kulaklarıma
O zaman anlarım ne kadar öldüğümü tamamlanmış tutkularımla
El ele tuttuğumuzda gecelerin yolunu...

Biraz sessiz ölecektim belki,
Ürkütmeden gidecektim insanlığı,
Akıl sınavından geçirecektim gökyüzünü
Ölü balıklarla yan yana yatacaktım deniz seviyesinde
Mikrofonsuz okunacaktı salâm
Suzinaktan çalacaktı öldüğümü duyan plaklar
Kıyamet kopmayacaktı belki ama üzülecekti bütün anneler
Kudurmuş gözleriyle kanunlarını okuyacaktı kıskanç ağızlar
Dikenli gülümsemeler patlatacaktı düşman kılıklı kızgın tanrılar
Ellerini tutacaktım sızlayan yanlarımdan yüreğinin
Acıyla büyüyen ne varsa kalbinde söküp atacaktım
Beyazlığını engelleyen bütün başakları kurutacaktım sevgilinin
Dolgun bakışlarla kesecektim ateş topu tırnaklarını onsuzluğun
Dudağıma dokunan kancalarla korkutacaklardı beni dağıldığımda
Cambaz gibi oynatacaklardı aynada yansıyan görüntüsünü
Sahici bir aşktır bu diye bağıracaktım, üzeceklerdi beni son nefesimde
Uçsuz bucaksız bir ovada gül taktığım göğsünden ayıracaklardı beni
Ama götürecektim ya da gidecektim onun ardı sıra
Ne söylerse söylesin dili sarhoş tayfaları yaşamın
Çekecektim güverteme sadece onun sancağını
Geçmişimle sınayacaklardı kalbimdeki sevgiyi
Aldırmayacaktım...


Alıntı..


Demir YumruK - avatarı
Demir YumruK
Ziyaretçi
29 Kasım 2007       Mesaj #5352
Demir YumruK - avatarı
Ziyaretçi
SEN BENiM HiÇBiR SEYiMSiN
Sen benim hiçbir seyimsin

Sponsorlu Bağlantılar
Yazdiklarimdan çok daha az

Hiç kimse misin bilmem ki nesin

Lüzumundan fazla beyaz

Sen benim hiçbir seyimsin

Varligin yoklugun anlasilmaz

Galiba eski liman üzerindesin

Nasil karanligima bir yildiz olmak

Dudaklarinla cama çizdigin

En fazla sonbahar otellerinde

Üniversiteli bir kiz uykusu bulmak

Yalnizligi öldüresiye çirkin

Sabaha karsi öldüresiye korkak

Kulagi çabucak telefon zillerinde

Sen benim hiçbir seyimsin

Hiçbir sevismek yasamisligim

Henüz bos bir roman sahifesinde

Hiç kimse misin bilmem ki nesin

Ne çok çigliklarin silemedigi

Zaten yok bir tren penceresinde

Sen benim hiçbir seyimsin

Yabanci bir sarki gibi yarim

Yagmurlu bir agaç gibi islak

Hiç kimse misin bilmem ki nesin

Uykumun arasinda çagirdigim

Çocukluk sesinle aglayarak

Sen benim hiçbir seyimsin

ATILLA ILHAN

nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
30 Kasım 2007       Mesaj #5353
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Mektup

Biliyor musun
Senden ayrılalı sakal bıraktım
Zamanının akışına koyuverdim kendimi
Gömleklerim kolalı değil artık
Pantolonum ütülü değil
Ayakkabım boyalı değil
Öylesine değiştim ki
Görsen tanıyamazsın
Sabahları gün doğarken kalkıyorum
İlk işim bir sigara yakmak oluyor
Ve bir süre denizin hışırtısını dinliyorum
Sonra, apansız sen geliyorsun aklıma
Gözlerin, dudakların, ellerin geliyor
Şimdi nerdesin kimbilir
Yatağında uyuyor olmalısın
Artık beni görme rüyalarında
Korkarsın.
Mevsim sonbahar malum ya
Serde de kör olası şairlik var
Boyuna hüzünlü şeyler düşünüyorum
Ağaçların yaprakları dökülmeğe başladı
Keskin poyrazlar esiyor kuzeyden
Kuşlar durmadan göç ediyor
Ara sıra düşenler oluyor yorgun ya da yaralı
Tutup okşuyorum tüylerini, gagalarından öpüyorum
Ve diyorum ki
Sana kavuşmak için bir göçmen kuş olmalı
İşte böyle
Günler, haftalar geçip gidiveriyor
Saçım, sakalım birbirine karıştı
Yine de her geçen gün
Kendime biraz daha alışıyorum
Ve biliyor musun
Unutamayacağımı bile bile
Seni unutmaya çalışıyorum...

Ümit Yaşar Oğuzcan
kambis - avatarı
kambis
Ziyaretçi
1 Aralık 2007       Mesaj #5354
kambis - avatarı
Ziyaretçi
HAYATI ISKALAMA LÜKSÜN YOK SENİN



Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun.


Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır .

Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani
ağzınla kuş tutsan "Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin..

iki ucu keskin bıçaktır bu işin.

Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman.

Bu mahkemede hafifletici
sebepler yoktur.

İyi halin cezanda indirim sağlamaz.

Sen, "Ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu yapmadın" diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır.

Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın . Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın.



"Peki o ne yaptı" deme.



Herkes kendinden sorumludur aşkta .


Sen aşkını doya, doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu.


Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.

Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "Acılara tutunarak" yaşamayı Öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil.



Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.


Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu?

Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.



Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası....

Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma;
yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte.

Sen yeter ki koru


yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu.

Elbet bitecek güneşe hasret günler.



Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler
değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...

NAZIM HİKMET
CaNaRY - avatarı
CaNaRY
Ziyaretçi
1 Aralık 2007       Mesaj #5355
CaNaRY - avatarı
Ziyaretçi
Gurbetimde sensin,
Vuslatım da sen.
Gidişim sanadır,
Dönüşüm sana.
Anlasana!

Sözümde sensin,
Özüm de sen.
Söylediğim sanadır,
Söyleyemediğim sana.
Anlasana!

Ateşimde sensin,
Közüm de sen.
Yangınım sanadır,
Yandığım sana.
Anlasana!

Yazanda sensin,
Yazdıran da sen.
Hikâyem sanadır,
Şiirim sana.
Anlasana!

Ey gözlerine şiirler yazdığım,
Nazlı güzel
Anlasaydın,
Ağlardın.
Ve emin ol
AĞLASAYDIN,
ANLARDIN...



Mustafa Türkaslan
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
1 Aralık 2007       Mesaj #5356
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Mavi Bir Ege Meltemi Tenin

Mavi bir Ege meltemi
tenin, okşar ellerimi
öpüşlerin, bir gül ömrü
tadı, dudağımda şimdi...

gecikme telaşında, aşklar
her mevsim, çiçek
gözlerinde, Ay kavuşumu
yüzünde, esrik gölgesi...

özlemin, şarap kıvamında
tadında nice yıllar, gizli
her bekleyiş, her akşam üstü
bir dağbaşı yalnızlığı ateşi şimdi! ...

Önder Karadağ
Fırtına - avatarı
Fırtına
Ziyaretçi
1 Aralık 2007       Mesaj #5357
Fırtına - avatarı
Ziyaretçi
HAN DUVARLARI

Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı
Bir dakika araba yerinde durakladı.
Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar,
Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar...
Gidiyorum, gurbeti gönlümle duya duya,
Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya
İlk sevgiye benzeyen ilk acı, ilk ayrılık
Yüreğimin yaktığı ateşle hava ılık,
Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...
Arkada zincirlenen yüksek Toros dağları,
Önde uzun bir kışın söldürdüğü etekler,
Sonra dönen, dönerken inleyen tekerlekler.
Ellerim takılırken rüzgarların saçına
Asıldı arabamız bir dağın yamacına,
Her tarafta yükseklik, her tarafta ıssızlık,
Bu ıslakla uzayan, dönen kıvrılan yollar.
Uykuya varmış gibi görünen yılan yollar
Başını kaldırarak boşluğu dinliyordu.
Gökler bulutlanıyor, rüzgar serinliyordu
Serpilmeye başladı bir rüzgar ince ince,
Son yokuş noktasından düzlüğe çevrilince
Nihayetsiz bir ova ağarttı benzimizi
Yollar bir şerit gibi ufka bağladı bizi
Gurbet beni muttasıl çekiyordu kendine
Yol, hep yol, daima yol... bitmiyor düzlük yine.
Ne civarda bir koy var, ne bir evin hayali
Sonunda ademdir diyor insana yolun hali,
Arasıra geçiyor bir atlı, iki yayan
Bozuk düzen taşların üstünde tıkırdıyan
Tekerlekler yollara bir şeyler anlatıyor,
Uzun yollar bu sesten silkinerek yatıyor.
Kendimi kaptırarak tekerleğin sesine
Uzanmış kalmışım yaylının şiltesine,
Bir sarsıntı... uyandım uzun suren uykudan
Geçiyordu araba yola benzer bir sudan
Karşıda hisar gibi Niğde yükseliyordu,
Sağ taraftan çıngırak sesleri geliyordu;
Ağır ağır önümden geçti deve kervanı,
Bir kenarda göründü beldenin viran hanı.
Alaca bir karanlık sarmadayken her yeri
Atlarımız çözüldü, girdik handan içeri
Bir deva bulmak için bağrındaki yaraya
Toplanmıştı garipler şimdi kervansaraya.
Bir noktada birleşmis vatanın dört bucağı
Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı,
Bir pırıltı gördü mü gözler hemen dalıyor,
Göğüsler çekilerek nefesler daralıyor,
Şişesi is bağlamış bir lambanın ışığı
Heryüzü çiziyordu bir hüzün kırışığı,
Gitgide birer ayet gibi derinleştiler
Yüzlerdeki çizgiler, gözlerdeki çizgiler..
Yatağımın yanında esmer bir duvar vardı,
Üstünde yazılarla hatlar karışmışlardı;
Fani bir iz bırakmış burda yatmışsa kimler,
Aygın baygın maniler, açık saçık resimler.
Uykuya varmak için bu hazin günde, erken,
Kapanmayan gözlerim duvarlarda gezerken
Birdenbire kıpkızıl birkaç satırla yandı;
Bu dört mısra değil, sanki dört damla kandı
Ben garip çizgilere uğraşırken başbaşa
Raslamıştım duvarda bir şair arkadaşa;
*On yıldır ayrıyım Kınadağı'ndan
Baba ocağından yar kucağından
Bir çiçek dermeden sevgi bağından
Huduttan hududa atılmışım ben*
Altında da bir tarih. Sekiz mart otuz yedi..
Gözüm imza yerinde başka ad görmedi.
Artık bahtın açıktır, uzun etme arkadaş
Ne hudut kaldı bugün, ne askerlik, ne savaş
Araya gitti diye içlenme baharına,
Huduttan götürdüğün şan yetişir yarına
Ertesi gün başladı gün doğmadan yolculuk
Soğuk bir mart sabahı...Buz tutuyor her soluk
Ufku tutuşturmadan fecrin ilk alevleri
Arkamızda kalıyor şehrin kenar evleri
Bulutların ardında gün yanmadan sönuyor,
Höyükler bir dağ gibi uzaktan görünüyor.
Yanımızdan geçiyor ağır ağır kervanlar,
Bir derebeyi gibi kurulmuş eski hanlar
Biz bu sonsuz yollarda varıyoz, gitgide,
İki dağ ortasında boğulan bir geçide
Sıkı bir poyraz beni titretirken içimden
Geçidi atlayınca şaşırdım sevincimden
Ardımda kalan yerler anlaşırken baharla
Önümüzdeki arazi örtülü şimdi karla
Bu geçit sanki yazdan kışı ayırıyordu
Burada son fırtına son dalı kırıyordu
Yaylımız tüketirken yolları aynı hızla
Savrulmaya başladı karlar etrafımızda
Karlar etrafı beyaz bir karanlığa gömdü;
Kar değil, gökyüzünden yağan beyaz ölümdü.
Gönlümde can verirken köye varmak emeli
Arabacı haykırdı İste Araplıbeli
Tanrı yardımcı olsun gayri yolda kalana
Biz menzile vararak atları çektik hana.
Bizden evvel buraya inen uç dört arkadaş
Kurmuştular tutuşan ocağa karşı bağdaş
Çıtırdayan çalılar dört cana can katıyor
Kimi haydut kimi kurt masalı anlatıyor
Gözlerime çökerken ağır uyku sisleri
Çicekliyor duvarı ocağın akisleri
Bu akisle duvarda çizgiler beliriyor
Kalbime ateş gibi şu satırlar giriyor
*Gönlümü çekse de yarin hayali
Aşmaya kudretim yetmez cibali
Yolcuyum bir kuru yaprak misali
Rüzgarın önüne katılmışım ben
Sabahleyin gökyüzü parlak, ufuk açıktı
Güneşli bir havada yaylımız yola çıktı
Bu gurbetten gurbete giden yolun üstünde
Ben üç mevsim değişmiş görüyordum üç günde
Uzun bir yolculuktan sonra İncesu'daydık
Bir han yorgun argın tatlı bir uykudaydık
Gün doğarken bir ölüm rüyasıyla uyandım.
Başucumda gördüğüm su satırlarla yandım
*Garibim namıma Kerem diyorlar
Aslı'mı el almış haram diyorlar
Hastayım derdime verem diyorlar
Maraşlı Şeyhoğlu Şatılmış'ım ben
Bir kitabe kokusu duyuluyor yazında
Korkarım yaya kaldın bu gurbet çıkmazında
Ey Maraşlı Şeyhoğlu, evliyalar adağı
Bahtına lanet olsun aşmadıysan bu dağı
Az değildir, varmadan senin gibi yurduna
Post verenler yabanın hayduduna kurduna
Arabamız tutarken Erciyes'in yolunu
Hancı dedim bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu'nu?
Gözleri uzun uzun burkuldu kaldı bende,
Dedi
Hana sağ indi ölü çıktı geçende
Yaşaran gözlerimde her sey artık değişti
Bizim garip Şeyhoğlu buradan geçmemişti
Gönlümü Maraşlı'nın yaktı kara haberi.
Aradan yıllar geçti işte o günden beri
Ne zaman yolda bir han raslasam irkilirim,
Çünkü sizde gizlenen dertleri ben bilirim
Ey köyleri hududa bağlayan yaşlı yollar
Dönmeyen yolculara ağlayan yaşlı yollar
Ey garip çizgilerle dolu han duvarları
Ey hanların gönlümü sızlatan duvarları.

Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
2 Aralık 2007       Mesaj #5358
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Aşk mahkemesinde yargılanırsan
Çok sevmişti..öldürdüm dersin
Savunmak için sebep ararsan
Çok yanmıştı söndürdüm dersin

Ederse yüreğim seni şikayet
Dünyanı tersine döndürdüm dersin
Gözlerim çok ağlattı derseki şayet
Sizide birkaç gün güldürdüm dersin

Hakim sorarsa sana aşkımı
Dillere destan şöhretti dersin
Derse ki niye yaktın adamı
Benimki biraz şehvetti dersin

Mahkeme kararı çıkarsa idam
Söyle asmasınlar sana kıyamam
Yerine sehpaya çıkar bu adam
O kendi kendini katletti dersin

Vicdanınla başbaşa kaldığın zaman
Onada bir yalan cevap verirsin
Allah huzuruna vardığın zaman
Bilmiyorum nasıl hesap verirsin?


turan ergun
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
2 Aralık 2007       Mesaj #5359
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Madeni Yürek Rubaisi

Yüregin:madeni ve sert
Sevgin:güçsüz ve cılız
Sevgim:yürek acıtan bir dert
Sevgin:senin ezdiğin bir filiz

Hüsrev Hatemi
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
2 Aralık 2007       Mesaj #5360
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Gece ağır ağır çöker sevdamızın üstüne
Bir yel eser savurur düşlerimizi
Bu şehir şehir olalı beri
Böyle bir aşk görülmedi sevgili
Her sokak duvarlarına senin adını yazdım
Öğrensin diye herkes seni sevdiğimi
Gece ağır ben sevdanın yılmaz nöbetçisi
Arşın arşın yürüyorum bütün sokakları
Sabaha kadar dolanıyorum sen yoksan
Uykular bile bana haram sevgili
Evsizlere dadanıyorum bir şişe
Köpek öldüren eşliğinde seni anlatıyorum
Onlar dinliyormu bilmiyorum ama
Ben sevdamı paylaşıyorum sevgili
Eskiden sokak bekçileri vardı iyiniyetli
Şimdi kolluk kuvvetleri var hiç dinlermi beni
Bir onlar bilmiyor seni ne çok sevdiğimi
Bir tek onlarda kaydı yok sevdamızın sevgili
Sabaha dek hep seni düşünüyorum
Sabahta yine kendime devrediyorum seni
Gün 24 saat seni düşünüyorum geleceğimizi
Geleceğimiz parlakmı matmı bilmiyorum ama
Bir türkü tuturuyorum hep seni anıyorum sevgili
Gece ağır ağır çökünce sevdamıza...


feridun özkaya

Benzer Konular

2 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya