Ölür gibi sevmeyeceksin işte…
Önce ufak ufak gidişlerini izlersin, isteyerek kaçar gibi..Sözler bahane, kelimeler suçlu olur…Ceza mı…?…..En ağırı; yürek darmağın..
Adım adım sevginin parçalanmış sokaklarında ,aşkın soğuk halkası boynum da…Öldürmez derdim hep..Nerden bilirdim..Ayaklarımın altındaki sehpaya ilk sevdiğim vurmuş…Hepsi ihanete adanmış birer intihar müsvettesi....
Oysa….
Ne çok istemiştim gözlerinin uçsuz bucaksız okyanus maviliğinde kırk yıl hatırımın olmasını…..Her gün sana uyandığım da, aynı sokak da karşılaşmanın hazzını iliklerimde hissetmeyi..Hani bakkal Rahmi amca vardı, onu her gördüğümde;
”Günaydın, Yine erkencisin Rahmi amca” der, senin gelmenin nerdeyse yıllar geçiyormuş düşüncesiyle durakta beklerdim…Yan taraftaki büfenin önündeki gazete başlıklarını tekrar tekrar okurdum…Sanki saatler geçiyormuş gibi…Senin gelişin başkaydı..Ayrı hava sarardı, gülüşünle ısınır, elimi tuttuğun da, bırak gelmesin hiç o otobüs.....
Şimdi bakıyorum da o sokak aslında, kaldırım taşları sökülmüş, dağınık her zaman ki sokaklardan işte..Rahmi amca hiç genç değilmiş..Yaşlı bitkin hayattan beklentisi olmayan ben gibiymiş…..O durak var ya; sonbahar da yapraklarını dökmüş çıplak ağaçlar gibi…Yüzler çok yabancı..Çiçekçi kadın güllerim çok taze dedi...yokluğun gibi, artık güllerimi alan yok dedim..
Artık..
Çok üşüyorum biliyor musun…Sonbahar çok vurdu beni, gidişin gibi..