Arama

Sahipsiz Mektup'lar - Sayfa 56

Güncelleme: 2 Haziran 2012 Gösterim: 266.192 Cevap: 628
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
20 Ağustos 2008       Mesaj #551
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
YILDIZLAR KOYNUMDA ÖLMELİYİM...
Bir gece vakti...
Sponsorlu Bağlantılar
Normalde hiç adetim değilken, masamda bir fincan Türk kahvesi, bir bardak su; ışığını aydan, manzarasını koca bir şehirden alan balkonumda, telaşsız yudumluyorum kahvemi hem de bu saatte!

Bir yerlerden hafif bir müzik sesi geliyor, caddeden arada sırada geçen arabaların gürültüsü rahatsız etmiyor; ama bazen huzur, bazen tedirginlik veren bir sessizlik de yok gecede. Sıcak bunaltmıyor, gece gündüz kadar insafsız değil, pırıl pırıl bir gökyüzü ve hafif bir esinti var; serin serin yüzümü okşayan. Yine gözlerim yıldızlarda...

Şimdi mavi adaya demirlenmiş bir geminin üst katında, minderlere uzanıp alabildiğine yakın olmak vardı onlara. denizin ve karanlığın ortasında, yalnızca başını kaldırmakla ulaşabileceğin bambaşka bir dünya. Kederini boğan binlerce umut. Her biri bir şiir, her biri bir türkü; ezgiler yanık, dizeler ahenkli, hayat hiç olmadığı kadar güzel. "İşte Yaşamak!" dedirten binlerce ateşböceği; hummalı bir sevdayla yanıp, hasretle titreyen ve vuslatı düşleyen gökyüzünde.

Bir gece vakti ölmeliyim ben, mevsimlerden yaz olmalı!

Çöp kamyonları gittikten ve sarhoşlar bir yerlerde sızdıktan sonra gelmeli ecel!
Bahçeyi sulamayı bırakmış olmalı görevliler. Ay ışığı vurmalı yatağıma, tavanda annemin el emeği tül perdenin gölgesini görmeli, esintiyle oynaşını izlemeliyim! kalbimin atışlarını ve ateşböceklerinin sesini duyabileceğim kadar sessiz, yıldızları alabildiğine parlak gösterecek kadar karanlık olmalı ortalık; elektrik kesilmeli ben ölmeden az önce. Annemin bir yandan söylenip, bir yandan mum aramak için yerinden kalktığını, babamın, kardeşlerimin ve dostlarımın kim bilir kaçıncı uykusunda olduğunu düşünüp gülümsemiliyim!

Dünya gözüyle gördüğüm son manzara olmalı yıldızlar!
Baş ucumda olmamalı sevdiklerim; tanığı olmamalıyım ne dualarının, ne göz yaşlarının. Vedalar önceden edilmiş, öpücükler verilmiş olmalı son kez...
Hissetmeliyim son nefesin ciğerlerimden çıkışını, alabildiğine yavaş akmalı zaman, bilincim açık olmalı herşeyi düşünecek, her ayrıntıyı fark edecek kadar. Yıldızlar bakmalı gözlerime, ellerimden tutmalılar ki; aklımda bir dize, kulağımda yanık bir türkü, yüreğim yaşamaya hiç olmadığı kadar sevdalanmış olsun!

Bir gece vakti ölmeliyim ben, mevsimlerden yaz olmalı!

Gözlerim açık ve içinde binlerce umut varken gelmeli ecel. Yaşamımdan intikam alırcasına, koynumda yıldızlarla ölmeliyim, alabildiğine mutlu!

Master Blue - avatarı
Master Blue
Ziyaretçi
9 Eylül 2008       Mesaj #552
Master Blue - avatarı
Ziyaretçi


Sponsorlu Bağlantılar
Yasa büründü tüm geceler. Gök kubbe, yıldızlı ihtişamıyla çöktü aşkımın üstüne, aşkın içinde biçare ruhum enkazında kaldı. Senin varlığınla kurduğum ne kadar toz pembe hayal varsa, üzerine siyah boya kutusu ters gelmişçesine siyaha boyandı. Bir an kaçmayı denedim buralardan, sensizlik alıştığım bir durumdu, sensizliğimde hayalin bir avuntu. Şimdi annesinin en sevdiği vazoyu kırmış bir çocuk gibi suçlu hissediyorum kendimi; seni sevdiğimi söylemekte keşkelerim olmasaydı derken kendi kendime, içim buruluyor. Düşünmeden yapamıyorum; bütün servetlerini ayaklarının altına dökerek sana sahip olmayı düşünen insanlar, sırf kendi egolarını tatmin etmek uğruna her şeyi yapmayı göze alanlar, sana mutluluğu da satın alabilirler mi? Gözlerin cezbedici zenginliğin rengarenk görüntüsüyle boyanır, sen ideallerinden vazgeçip, aşkını üç kuruşa satabilir misin ya da sattırırlar mı? Nasıl canım yanıyor bilemezsin, çakıl taşlarıyla dolu bir alanda top oynarken düşen bir çocuğun derisi yüzülen diz kapağından akan kan gibi yüreğim kanıyor. Yakamozlu gecelerde bir başka hayal ederdim seni, yakamozlu geceler bile şaşkın halime, hayallerim siyahı kadife gibi emdi, korkularım aydınlığa kavuştu, bu gece yarısı sabah olmak bilmez. Olsa ne değişir ki sevgili, sensiz olan her sabah sensizliğin üstüne doğan her güneş, ay benim için. Başlamadan son bulacak sanırım bu aşk hikayesi... Tamamlanamamış bir beste, yarım kalmış bir şiir gibi olmasından iyidir sevgili, başlamadan bitmesi belki her ikimiz içinde en hayırlısıdır. Bunları ben söylüyorum. Savaşmadan yenilgiyi kabul etmeyen bir adamdım halbuki, maneviyatın maddiyata yenilmesine izin vermezdim ben, bana ne oldu böyle bilemiyorum. Bu belirsizlik her geçen gün, yüreğimde daha da şiddetlenen fırtınanın benden bir şeyleri koparıp götürmesine sebep oluyor. Senden, varlığından, gerçekliğinden ve beni hayata bağlayıp, hayallerde seni yaşamamı sağlayan bakışlarından birazcık cesaret alsam belirsizliğe sebep olan bulutları, karanlık dünyanın üstüne güneş gibi doğan o gülüşünle dağıtsan, canımı bile ortaya koyarak savaşacağım ama yoksun işte ve yaşananlardan bihabersin. Şu an yorgun bedeninle masum bir çocuk gibi, melekler gibi uykudasındır, rüya görüyorsun belki de, merak ediyorum sevgili, sende rüyalarında yer veriyor musun naçiz siluetime, sende sevmelerinin en yücesini, aşkların en temizini yaşıyor musun? Seninle yalnız kaldığım o an söyleyebilseydim seni sevdiğimi, sonunun yıkım olacağını bile bile söyleseydim, şimdi böylesine seni kaybetmekten korkuyor olmazdım sevgili. Düşlerime giriyor kaç zamandır; ellerinde paradan oraklarıyla yüreğimde aşkının can suyuyla yeşeren sarı saçlı başaklarındaki her tanesinde aşkımızı gösteren ekinlerimizi yoluyorlar, ikimizi karşılıklı bağlayıp; sıcaklığını bile bilmediğim o pamuk ellerine tütünden bulaşan kolaları alıp gözlerime sürüyorlar, resmen seni bir daha görmemen için gözlerimi dağlıyorlar sevgili. Ben seni olduğun gibi seviyorum, bu insanlarsa bedenini, ruhunu bir eşya misali satın almak için çaba sarfediyor, bunları gördükçe canım acıyor, tüm bu yaşananlardan habersiz olduğunu düşündükçe, boğazıma düğümlenen ne kadar asi kelime varsa haykırmak istiyorum. Senin ağırlığınca altın verebilirler. Ya ben? Kalbimi, yüreğimin sınırlarına sığmayıp beni biçare eden aşkımı, sana hasret sevgimi verebilirim şu an ki sefaletimle...Seni koluna takıp bir süs eşyası gibi taşımayı düşünen bu zenginler gibi paraya boğamam belki ama sevgiye doymanı, aşkla sarhoş olmanı, aşk ateşiyle yanmanı sağlayabileceğim gibi o ateşte seninle yanmayı göze alırım sevgili. Yoruldum, biliyor musun? Zemheri ayazında kalmışçasına üşüyorum sensizliğimde... Bir tarafım para değer vermeyeceğini söylüyor, bir tarafımda fırtınalar koparıyor isimsiz korkularım ve sen hiç birini bilmiyorsun. Dayanması en güç acı bu; evladını yitirmiş bir anne gibi feryat edesim geliyor içimden, acısını yüreğine gömen bir baba gibi sessizce ağlıyorum, damla damla sen düşüyorsun gözlerimden, incinirsin diye korkuyorum. Meydan okurum tek başıma, Kuşatılsa, aşkımı barındıran yüreğim, Kafa tutarım tüm dünyaya, Ölüm gelse keskin kılıcıyla üzerime, Güler geçerim, sen yanımda oldukça, Kalemimden kan damlıyor sanki sensizliğimde seni ölümsüzleştirdiğim şiirlerdeki kelimeler ok olup yüreğime saplanıyor yokluğunda ve ben seni öylesine çok özledim ki, ne zaman özlemimi yazmaya kalksam kelimeler kifayetsizleşiyor. Tıpkı sensiz hayatın kifayetsizleştiği gibi. Hayallere bakarsan sevgili; zaman vuslata beş varı gösteriyor, gerçeklere bakarsan vuslatımız imkânsızlaşıp, aşkımız efsaneleşiyor ve şu an ben sensizliğimde; hayalinle, yalnızlığımla, aşkımla gece yarılarının zifiriliğini yaşıyorum. Bir hücrede mahkum nasıl hasretse güneşe, bende gerçekliğine öyle hasretim sevgili. Ne olur gittiğin o uzun yollardan geri dön ve seni göreyim gün yüzüyle, daha fazla sensizliğe dayanamayacak bu yürek... Dayanamıyorum, yüreğime gömmek istemiyorum seni, gerçekliğinin başka birine ait olduğunu ve kendini onlara sunduğunu düşünmek istemiyorum. Eğer ki maddiyatı seçerse o yüreğin, işte yıkım o an olur benim için, o an aşkın enkazının altından cesedim çıkar, yatalak olur biçare ruhum, sensizliğimde değil ama bir eşya değerinde başka birine aidiyetinde ben, sen var oldukça yok olurum sevgili. Sessiz feryatlarımı duy gece yarısı, ikimizde uyanığız bak, rüzgar kokunu getiriyor bana, çığlıklarımı da sana getirsin ve yağmur yağsın yarın sevgili, belki o yağmurla bana gelirsin. Seni seviyorum.
</SPAN>


fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
20 Eylül 2008       Mesaj #553
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Beraber ilk adımlarını atmaya başlamak gibi,
Ve tutmadan elini, her an düşecekmiş gibi..."

Yanaklarından anca mutluluk gözyaşı dökebilen zamanlardan arta kalan,sıcacık gülümseyişlerin insanın içini titrettiği yıllardan,yalanın ne olduğu dâhi bilinmediği o güzelim sevdalardan düşmüş iki yüreğin birbirini bulması;
Birinin diğerini tamamlaması bu...
Seninle başlayıp,anca seninle tamamlanacak upuzun bir yol bu...

Geçtiğin her caddede,attığın her adımda,döndüğün her virajda,yalpaladığın her rüzgarda,içine işleyen her soğukta...ve her tökezlediğin kaldırım taşı,başını döndüren her mutlulukta;
Gözlerinin değdiği her yerde,
Yüreğinin tam sol yanında biri var

Işıl ışıl gözlerinde yaşamak seni...ve biriktire biriktire yaşananları,her an artmak,çoğalmak sonsuz bir ömre...
Gitgide kısalan ömürde,her an çoğalmak seninle

"Seninle olduğumda bitecek kadar kısa değil ömrüm;
Ve senden ayrı düşecek kadar uzun hiç değil..."
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
25 Eylül 2008       Mesaj #554
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Kaldırımda yürürken, birbirine geçmiş kaldırım taşlarına dikkatlice baktınız mı hiç? Bu baharda kaldırım taşlarıyla ayrı bir bağ kurdu sanki kalbim... Daha doğrusu, kaldırım taşlarının aralarından başını çıkararak kendini göstermeye çalışan gelinciklerle, papatyalarla ayrı bir lisanla konuşur oldum sanki...
O kadar güzellerdi ki; gülümsüyor gibiydi her biri, basmaya kıyamadım, koparmaya kıyamadım... Ama orası bir kaldırımdı, illaki ezileceklerdi, kırılacaktı narin dalları... Ben kıyamasam da, birilerinin hiç umurunda olmayacaktı onların da canlarının acıyacak olması...

Zordur kaldırım taşlarının, ufacık boşluklarından hayata gülümseyebilmek, orda yeşermek için mücadele vermek, belki de o kaldırımı güzelleştirmek, insanlara baharı müjdelemek için ölmeyi, hem de hiç hak etmediği şekilde baharda ölmeyi göze almak... Üstüne betondan taşlar bile döşense yine de vazgeçmemek, her bahar, her bahar yeniden açmak, “ben varım” “ beni yaratan var”, “beni asla çıkamayacağımı zannederek betonların altına gömseniz de, orada bile bana hayat veren, yaşamamı isteyen biri var” demek... Bu ancak kaldırım taşlarının arasında açan çiçeklerin harcıdır değil mi?

Evet, bir kaldırımdır orası nihayetinde; yaşlı- genç, zengin- fakir, güzel-çirkin, merhametli- gaddar, herkesin gelip geçeceği... Durup dinlenecek bir yerdi en fazla 5 dakika, asla yerleşilecek bi yer değildir! Tıpkı, dünya gibi... Tıpkı, ülkeler, şehirler gibi... Ve bu ülkenin de çiçekleri de var, kaldırımlarda açmaya çalışan, her baharda yeniden, yorulmadan, bıkmadan, durmadan yoluna devam eden... Ve bu ülkenin de kaldırımlarından gelip geçen milyonlarca insan var... Ve evet, bu ülkenin de kaldırımlarında açan çiçeklerin üstünü, bir daha asla ordan çıkamayacaklarını zannederek kapatmaya çalışanlar var betondan taşlarla...

Biliyorsunuz değil mi?, her baharda yeniden açar onlar?
Biliyorsunuz değil mi, “Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır” dizesini...

Onlar her yerde, bu ülkenin her yerinde, dikkatlice bakın bir daha; görüyorsunuz değil mi?


Alıntı
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Kasım 2008       Mesaj #555
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yitik zamanlarda , sensiz gecelerden biri daha . Yalnızlığını yaşıyorum. Kışdayım , penceremden görünen bahar olsa da . Etraf çiçeklenmiş, börtü böcek sarmış olsa da sensizliğin ürperten soğuğundayım

Titriyor ellerim. Üşüyorum, ellerimi ısıtmaya çalıssam da titriyor bedenim. Yüreğimin sıcaklığı ellerimin soğukluğuna iyi gelmiyor ki... Seni istiyor seni özlüyor bebek ellerim.

Bir çay koyuyorum ısınmak için. Ellerimi fincana değdiriyorum ısınmıyor . Sıcak sıcak yakıyorum onları buğusu tüten fincanda. Oysa tenim acısa da ellerim üşüyor. İçim daha çok titriyor. Uzaklarda bir yerler de tenin üşüyor. Biliyorum.

Sen giderken dinlediğim şarkıyı açıyorum. "Alta Gracia My Love" diyor belli belirsiz aralıklar ile. Yüzün geliyor aklıma benden ayrılmayan hayalin. "Gitmem gerekli. Senin iyiliğin için" Üşüyorum, rüzgar esiyor, cadde tanınmaz oluyor ağlıyorum.

Hiç tanımadığım bir mağazada bir kadından mendil almış akmış gözyaşlarımı siliyorum. Kapkara olmuş gözlerim ile etrafa bakıp kendime gelmeye çalışıyorum. Makyajım akmış, burnum kızarmış, herkes şaşırmış. Bu ben miyim?

Üşüyorum, titriyorum .

Odamdayım, senli zamanlar yaşıyorum. Birden patlak veren bahar yağmuru ile yüzümü poyraza çevirip kendimi sokağa bırakıyorum. Islanıyorum, ıslanıyorum. İnsanlar kaçacak yer arıyor. Titreyen bedenim ile gittiğin yerde seni arıyorum . Oysa ...


Üşüyorum, üşüyorum...
elma kurdu - avatarı
elma kurdu
Ziyaretçi
23 Kasım 2008       Mesaj #556
elma kurdu - avatarı
Ziyaretçi
yazını< uzun ve saçma bizi yarata tanrı diye hitap etmek çok yanlış...ancak tanrıyı müslüman olmayanlar kullanırlar ayrıca yaratanı bir kişi olalarak hitap etmek çok yanlış...Msn Confusedlütfen bir aciz kul olarak dikkat edelim...
hadiseyim - avatarı
hadiseyim
Ziyaretçi
25 Kasım 2008       Mesaj #557
hadiseyim - avatarı
Ziyaretçi
Sevgili eşime,
7 senelik evliliğimizde sana iyi bir eş olmaya çalıştım ve zannedersem de oldum, ama hiçbir zaman senden bunun karşılığını görmedim.
Hele şu son iki hafta benim için bir cehennemden farksızdı. Bugün Patronun beni arayıp senin bugün işten ayrıldığını söylediğinde bu artık bardağı taşıran son damla olmuştu.geçen hafta eve geldiğinde, ne saçlarımdaki değişikliğin ne de senin en sevdiğin yemeği pişirdiğimin farkına bile varmadın, hatta senin için kendime yeni aldığım geceliği bile giydiğimi farketmedin.Ama sen ne yaptın? eve geldin, iki dakika içinde yemeği mideye indirdin,televizyonda maç seyrettin ve gidip yattın.Artık ne bana beni sevdiğini söylüyorsun ne de bana dokunuyorsun, hiç ama hiçbir şey yapmıyorsun. Sen ya beni aldatıyorsun ya da beni artık eskisi gibi sevmiyorsun.
işte bu yüzden artık seni Terkediyorum..


NOT:
Lütfen beni aramaya kalkma, Erkek kardeşinle beraberim ve sana hayatında
mutluluklar dilerim.!!!!



Sevgili eski Karıma,
inan yazdığın bu mektuptan başka, hiç ama hiçbir şey beni bu kadar sevindirmezdi.
Evet doğru, 7 Yıldır evliydik, ama iyi bir eş olmak dışında, bana her şeyi yaptın.

Tamam çok fazla Spor programları seyrediyordum, çünkü senin dırdırlarını ancak bu şekilde biraz olsun duymamazlıktan geliyordum, ama bu bile fayda etmiyordu.

Tabiki geçen hafta saçlarını neredeyse tamamen kestirip tam bir erkeğe benzediğinin farkına varmıştım! tam aynı Erkeğe benzemişsin diyecektim ki,aklıma annemin bir sözü geldi;
Eğer ağzını güzel bir söz söylemek içinAçmıyacaksan, hiç açma
senin en sevdiğin yemeği yaptım derken galiba sen beni Kardeşimle karıştırmıştın, çünkü o yaptığın yemek benim hiç sevmediğim bir yemekti!!
Ben yatmaya giderken üzerinde yeni ve çok seksi bir gecelik vardı tamam,ama üzerinde hala Etiketi duruyordu, ve inşallah bu bir tesadüftür ama,geceliğin fiyatı 49.99 du ve o gün kardeşim benden tam 50£ borç almıstı????

Ama biliyormusun bütün bunlara rağmen ben seni hep sevmiştim, ve herşeyin birgün güzel olucağını, değişiceğini ve mutlu olucağımızı umuyordum.
İşten ayrılmamın sebebine gelince, o gün Lotto da tam 10 Milyon Euro kazandığımı öğrenmiştim, hemen Patrona çıkıp istifamı verdim ve ikimiz için Jamayka ya iki bilet aldım, ama eve geldiğimde sen bir mektup bırakıp gitmiştin.
Belki de bu olayların böyle gelişmesinin bir sebebi vardı ve böyle olması gerekiyordu.
Dilerim seçtiğin ve her zaman hayalını kurduğun bu hayatta mutlu olursun.Avukatımın dediğine göre bıraktığın bu mektuptan sonra, benden hiç bir
Nafaka talep etmeye hakkın yokmuş!!! nerdeysen orda kal!!!

NOT: Bu seni ne kadar ilgilendirir bilmiyorum ama, adı Carl olan kardeşim bir zamanlar Carla idi...



İmza:
o şimdi çok zengin ve Kuşlar kadar hür
!!!!
__________________
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Aralık 2008       Mesaj #558
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ve zaman tıpkı diğer varlıklar gibi beni de azar azar sona doğru götürüyor. Kim kurtulmuş ki zamanın elinden sen ve ben kurtulsak. O ölünen ama dönülmeyen sona doğru. Her varlığın yaptığı ve ettiği ile baş başa kaldığı o büyük güne doğru gidiyoruz işte. Bilmem yakındır bilmem uzaktır. Bambaşka bir mekana ve zamana doğru gidiyorum artık. Tümden yok olup gitmek yok ki. Zaman giderek yaşlanıyor, ben giderek yaşlanıyorum. Bir kere geldiğimiz bu dünyada sen yoksun ya. Yaşasam ne yaşamasam ne diyerek avutuyorum kendimi. Yaşamadan yaşlanan var mı ki şu kainatta. Yaşarken acı çekmeyen, ayrı düşmeyen, bir ömür boyu yana yana, bıkmadan usanmadan var mıdır ki yarini. Ah yar ah yarim. Şimdi ben sensiz yarım, hayaller solmuş, araya kapanmaz yarlar girmiş. Kapanmayacak yaralar düşmüş gönlüme.
Zaman aldığı emri kusursuzca yerine getirmeyen çalışan, varlığı görünmeyen muhteşem varlık. Benimde seninde bu zaman denen varlığın bir yerinde bir bölümünde bir zerresinde karşılaşmamız bir sevgi yaşamışlığımız var. Kim bilir zamanın hangi bölümündeydi. O günden bu güne zaman aktı gitti. Bir sel gibi silip attı sanki geçmişimizi. Sanki seninle hiç mesut yıllarım olmadı. Sanki o bakmaya doyamadığım gözlerini görmemişim. Hiç kıyamadığım ellerini almadım avuçlarıma. Nasıldı bir sevdaydı yaşadığımız unutturdu sanki zaman. Hangi kabahat hangi suç yüzünden bu felaketler geldi başıma bilemez oldum. Kim bilir beklide zaman bizi saklıyor bir yerinde. Yine sen yine ben ve yine yana yana büyük sevmelerimiz. Belki biz yine o yerde mutlu iki kişiyiz. Ah bir dönebilsek o parçaya o zaman dilime bir erişebilsem. Elimizi uzatıp bir yakalayıp hiçbir daha bırakmasam. Ölsem ama dönmesem, bırakmasam sevgi dolu günlerimi. Mutluluklarımı koynuna bıraktığım zaman, usul usul akıyor yatağına doğru. Bizler sırtında gidiyoruz işte, akıyoruz ölüme doğru. Zaman geçiyor, bulutlar geçiyor ,varlıklar geçiyor, her şey geçip gidiyor bu dünyadan. Her şey fani. Peki bu acılarımda fanimi. Gün olur onlarda geçip gider mi sevdiğim. Bunca çektiğim acılarımda gün gelip geçip gider mi sevdiğim. Gitsin de gelmesin bu kara günlerim. Ne kadar susadım aydınlığa gülmeye bir bilsen. İçten doya doya gülmek, içten mutluluktan kana kana ağlamak istiyorum. Ağlamak, ağlamak, ağlamak…
Yüzüm ölümü hatırlatıyor bana. Kefen bezine dönmüş bir sima var görüntümde. Bilirsin işte, sorarlar işte halimizi. Hastayım deyip geçiştirmeye çalışsam da, inanmıyorlar bana. ben diyemiyorum işte. Dilim varmıyor onsuzum kimsesizim demeye. İçimde bir büyük dert, bir de kefen gibi beyaz bir yüzüm var. Kanı çekilmiş, umutları uçup gitmiş bir insan yüzü var yüzümde. Ne zaman aynaya baksam, heyhat ki yüzümde dahi seni görüyorum. Sanıyorum ki birisi gülerek bakacak gözlerimin içine. Biran durduktan sonra yokluğunu yeniden hatırlıyor beynim. Dün mutlu eden bugün en derinden üzüyor. Ve ben bunun adına aşk diyorum. Unutulmaz doyulmaz bir aşk diyorum. Hala aşk diye inanıyorum. Aşk için senin için hala yanıp yanıp tutuşuyorum. Sevmenin en güzelini yaşamak isterken, sevginin en acısını yaşıyorum. Ne yazık ki hayat, insana düşlemediklerini, düşünmediklerini de getiriyor. Şimdi zaman bana ömrümü üzülmekle geçireceğim bir çirkin armağan getirdi. İçi dışı güzel insan dediğim sen çaresiz dertlere düşürdün beni. Oysa bir zamanlar sevmek güzeldi, sevilmek ise bambaşka güzeldi. Sevginin gülüşü güzeldi. Sevgilinin gülüşü güzeldi. Aslında ne sen güzeldin ne de ben. Güzel olan sevgiydi. Onun saflığı masumluğuydu. Bazen seni hatırlamaya çalışıyorum. Kaç zaman geçti bilmez oldum. Nasıl yaşadığımı ne yaptığım bilmeden yaşadım. Avare misali. Hayal meyal bir yüz, hayal meyal bir gülümseme düşüyor aklıma. Elbette benimde gülümsediğim günlerim oluyor. Bazen gülümsüyorum bir şeylere. Ama niçin neye gülümsediğimi unutuyorum. Bazı anlar acı, bazı anlar tatlı bir gülümseme dudağımda beliriyor. Bazen de gülüşlerin geçiyor gözlerimin önünden. Uzanmak yakalayıp bir daha bırakmamak istiyorum. Ama acı bir gülümseme ile hayal olan gözlerinin ardından baka kalıyorum. Yarım yamalak tamamlanmamış buruk gülümsemelerle yaşıyorum işte. Neredeyim nerelerin dibine düştü şimdi zavallı ömrüm umutlarım inan bilmiyor, dertlerin içinde inceden inceye eriyorum. İnceden vuruyor hasretin beni. Sonrası mı? Boşver. Bir acı gülümsemede sen bırak gökyüzüne. Acı bir gülümseme yolla bulutlara.
Bedeli çok ağır ve çoğu zaman dayanılmaz bir acım var. Bir tek cümle hayatımı düzeltemeden yeniden yıkıyor. Hangi bedeli ödesem de bu acıdan kurtulsam bilemiyorum. Kalbim ne zaman sulh ve sükuna erer ki. Bilinmeyenlerin içinde eriyip gidiyorum. Peki şimdi sen nerelerde ne hallerdesin bilemiyor, göremiyorum.
O çok sevdiğim sen, can attığım, canımı attığım, canımdan vazgeçtiğim, canıma can katıyor dediğim sen. O büyülü sevdiğim. Şimdi neredesin? Bir kez duysam bende pişmanım sensiz bu hayat çekilmiyor dediğini. Bir duysam bende deliler gibi özledim dediğini. Ah bir duysam ne kadar çok sevildiğimi. Bir duysam da dünyama ışık doğsa. Nereye gittin ey sevdiğim. Hangi çileyi doldurmam için bırakıp gittin beni. Hiç düşünmedin mi benimde senin gibi etten kemikten bir insan olduğumu. Taş mı sandın ki dayansın yüreğim. Taş olsa dayanamaz ki büyük bir sevdaya.
Peki sen ne haldesin. Bazen de olsa ben bilemesem de göremesem de duyamasam da özler misin yine. İçli ahlar çekip neredesin diye sorar mısın kendine. Dert de mi, kederde mi yoksa huzurlar içinde misin. Yoksa sende benim gibi derinden derine üzülüp ağlar mısın. Bitmeyen çileler içinde eriyip gidiyor musun?
Sen sevdiğim sen. En çok sevdiğim, acısından dahi vazgeçemediğim sen sevdiğim. Sen de benim gibi dertlerle içli dışlı olma isterim. İsterim ki mutluğu en güzeliyle yaşayasın. Sevmekten, sevilmekten, kana kana yanmaktan mutlu ol. İç dünyasında benim gibi, inim inim inleme sevdiğim. Sen kalbini sevgiye aç. Her varlığı doya doya sev. Benim gibi gönül kapılarını kimseciklere kapatma. Matemler tutma. Yıkılmaz duvarlar örme yüreğine. Dert, hüzün uğramasın yüreğine. Ne çekersem çekeyim. Hangi çile içinde çürürsem çürüyeyim sen üzülme ağlama emi sevdiğim. Ağlama…

Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
25 Aralık 2008       Mesaj #559
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
Sahipsiz Mektup…





Sana uzaktan bakıyorum. Sana bakmak inanılmaz mutlu ediyor beni. Sen gidince aklım da senin peşinden sürüklenip gidiyor, yüreğim de.. Yanında biri mi var, ona bir şey mi söylüyorsun, onunla gülüyor musun.. içim yanıyor. Ama senden sonra gördüğüm o insan birden senden biri oluyor. Senin baktığın her yer artık güzel, senin konuştuğun her insan, özel oluyor.



Sen evine şu yollardan gidiyorsun. Ardından yürüyorum. Beni fark etmiyorsun. Önünden geçtiğin evlere, gölgesinde yürüdüğün ağaçlara, her gün bindiğin otobüse bakıyorum. Senin gözünle bakıyorum. Sen yokken de o yollardan defalarca geçiyorum. Senin kokun, senin havan, senin kokun sinmiş havaya.. Sanki seni soluyorum.


Akşamları ne yaparsın acaba? Sofraya oturduğun zaman yanında kimler var? Hangi yemeği severek yersin, neyi sevmezsin? Kitap okur musun? Hangi kitapları seversin? Ne tür filmlerden hoşlanırsın? Televizyon izler misin? Gece sokağa çıkar mısın? Arkadaşlarınla en çok neye gülersin? En çok kim kızdırır seni..Hangi futbol takımını tutarsın?


Bilmeliyim. Senin hakkındaki bütün ayrıntıları öğrenmeliyim. Çünkü ben de o filmlere gideceğim, ben de o dizileri izleyeceğim, ben de o yemekleri seveceğim ya da nefret edeceğim. Bilmeliyim. Baştan kuruyorum dünyamı. Seninle yaşamaya başlıyorum.


Onca kalabalığın içinde, karmaşık yaşamın ortasında eğer sen varsan daha seni görmeden bir kuş gibi çırpınmaya başlıyor yüreğim. Bir ışık çarpıyor yüzüme, bir sıcaklık yürüyor göğsümde. Anlıyorum ki sen varsın. Sen ordasın. Sen gelmişsin. Bakmadan, başımı çevirip seni görmeden varlığının farkındayım.


Ey uzak uzak baktığım.. göz göze gelmeden, saçını okşamadan, değil bir rüyayı bir cümleyi paylaşmadan sevdiğim sevgilim. Bir aşk filiz verdi, fidan verdi, kök saldı içimde. Onu sana göstermek için ömrümü veririm...


alıntı
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
25 Aralık 2008       Mesaj #560
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Bir babanın oğluna mektubu

Bir baba evlenmek üzere olan oğluna tavsiyelerde bulunuyormuş.
"Son tavsiyemi mutfakta anlatmak istiyorum" demiş.
Mutfağı ve yemek yapmayı bilmeyen delikanlı
"Olur" demiş çekine çekine.
Baba, ocağa aynı büyüklükte üç kap koymuş, hepsini suyla doldurup üçünün de altını yakmış.
"Şimdi, istediğim her şeyden iki tane vereceksin bana" demiş oğluna.
Sırasıyla havuç, yumurta ve kavrulmamış kahve çekirdeği istemiş...
Oğlu hepsinden ikişer tane vermiş babasına.
Adam iki havucu birinci kaba, iki yumurtayı ikinci kaba ve iki
kavrulmamış kahve çekirdeğini üçüncü kaba koymuş.
Her üçünü de yirmi dakika süreyle kaynatmış.
Daha sonra kapları indirip yemek masasına buyur etmiş oğlunu.
Yemek masasında üç tabak duruyormuş.
Kaplarda kaynayan havuçları, yumurtaları ve kahve
çekirdeklerini büyük bir özenle tabaklara yerleştirmiş.
Sonra oğluna dönüp sormuş: "Ne görüyorsun?"
Oğlu düşünürken açıklamaya başlamış.
"Havuçlar haşlandıkça aslını kaybedip yumuşamış.
Yumurtalar görünüşte baştaki gibi sert duruyorlar ama içleri katılaşmış. Kahve taneleri ise olduğu gibi duruyor, başta neyseler sonunda da öyleler.."
Sonra asıl tavsiyesine sıra gelmiş: "Evlilikte aşk ve şefkat birlikte
olmalıdır. Aşksız bir evlilikte her iki eş de şu gördüğün havuçlar gibi
birbirlerini tüketirler, eskitirler, pörsütürler.
Şefkatsiz bir evlilikte ise eşler birbirlerine ne kadar tahammül etseler de, şu gördüğün yumurtalar gibi içten içe katılaşırlar, birbirlerinden
uzaklaşırlar. Aşkın da şefkatin de olduğu bir evlilikte ise, şartlar ne olursa olsun, eşler tıpkı şu kahve taneleri gibi, birbirlerinin yanında kalırlar, kendi kişiliklerini yitirmezler. Kahve tanelerinin tekrar kaynatılmaya hazır olmaları gibi, onlar da birbirleriyle baş başa uzun yıllar geçirmeye isteklidirler. Oğlu aldığı bu dersten tatmin olmuşa benziyordu.
"Asıl ders bu değil!" dedi baba.
Oğlunun elinden tuttu, ocağın üzerinde bıraktığı kapların içinde kalan suları gösterdi.
"Havuçlardan ve yumurtalardan arta kalan suya bak...
İkisinde de bir tat yok "
Kahve çekirdeklerini çıkardığı kaptaki suyu yavaşça bir fincana boşalttı. Mis gibi taze kahve kokuyordu.
Fincanı oğluna uzattı.
"İçmek istersin herhalde" dedi. Oğlu kahvesini yudumlarken konuşmasını sürdürdü.
"Kahve çekirdekleri gibi birbirlerini tüketmeyen eşlerin paylaştığı yuva da işte böyle olur. Mis gibi, temiz ve huzur verici.
Başka herkesin fincanına koyup yudumlayacağı taze kahve gibi...
Çünkü onlar birbirlerini harcamayarak, birbirlerine aşkla ve şefkatle davranarak hayata kendi tatlarını, kokularını ve renklerini katmayı başarırlar."

Benzer Konular

17 Haziran 2009 / _PaPiLLoN_ Taslak Konular
19 Haziran 2014 / By_Dark Cevaplanmış
16 Ağustos 2014 / Misafir5 Cevaplanmış
3 Şubat 2016 / Safi X-Sözlük
15 Eylül 2015 / Safi X-Sözlük