Arama

Sahipsiz Mektup'lar - Sayfa 55

Güncelleme: 2 Haziran 2012 Gösterim: 277.624 Cevap: 628
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
3 Nisan 2008       Mesaj #541
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
Kanadı Kırık Bir Martıyım Şimdi.
Yorgunum, Sensizim, Özlem Doluyum
Sponsorlu Bağlantılar
İçim Dışım Senin Özlemin...
Anlamını Yitiren Bir Hayat Varken Önümde,
Yeniden Yeşeriyordu Dallarım.
Dilimi Kanatan Şiirler Üşüşüyor Parmak Uçlarıma Her Gece,
Güz Kanadında Çıplak Ayaklı Bir Çocuğum Şimdi.
Yine Sensiz Çalınmış Uykularımın Arka Sokaklarındayım.
Yalnızlığın En Orta Yerinde Öksüz Ve Yaralı.
Arıyorum Seni
Ve Ben Her Akşam Seni Arıyorum
Bul Beni..


nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
10 Nisan 2008       Mesaj #542
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Bazen yazdıklarıma, bazen de olaylara verdiğim duygusal tepkimelerime bakıp adımın önüne sıfatlar eklenmesine sevinemiyorum, olmadığım değerlerle şımartılmak ve hala olamadığım bir hayalin üzerime oturtulması garibime gidiyor. Yoksa rolleri değişme zamanı mı geldi, haydi ben de değişeyim o zaman, dünya gerek matematiksel gerekse de kuramsal olarak her türlü olasılığa açık bir yaşam içinde dönüp duruyor. Farzet ki ben de hayalim, yazdığım kişi değilim, dillendirdiğim duygular parmaklarımın hafifmeşrep harflerle oynaşması. Genel bir internet cafede, genel bir PC de her oturan kişinin formata uygun yazabildiği cümleler olabilir yazdıklarım veya otomatik olarak aşk lugatlarından alıntılar yapan bir program da olabilirim. Neler yazıyorum, yakalayamadığım aşktan kaçmak mı artık isteğim bilemiyorum, yoksa rahatsız etmemek mi? Aşk bazen o kadar yanlış yönlendirebiliyor ki insanları, bir anda sandığın kişi ile konuşamadığının farkına varabiliyorsun, benim de başka yönlerim vardır, kimsenin sevmeyeceği yönlerim. Halbuki ben, olduğu gibi yaşayan, yaşadıklarını kafasına ve mantığına uydurabilen biriyim, ruhum rahatsız etmez beni hiçbir zaman, çünkü kendime sorduğum sorulara verdiğim yanıtların beni ikna etmesi icin yeterince nedenim var. Kabullenirim yaşadığım güzel ya da kötü şeyleri, keşkelerim çok olmaz böylece, iddialı değilim hayatta, hep önde olayım diye bir çabam da olmadı.
Biliyorum bugün bir farklıyım hayal miyim gerçek mi yüreğime anlatmaya çalışıyorum kendimi, bir düsünce girdabının icindeyim. Böyleyim elimde degil. Kulllar yaratılış iktizasının dısına cıkamıyorlar. Küp icindekini sızdırıyor. Önemsiz bir nokta oldugumu bilsem de evrende sonsuzlugun neresinde durdugumu merak ediyorum, sevgilinin duygu ve düşüncelerinin neresinde yer aldığımı bilmek istiyorum. Aslında mantık denilen efendi, yüreğime rağmen duygularımı zaman icinde nasıl köreltmem gerektigini ve körelttigimi de bilir. En sonunda sevgide kayıtsız, nötr bir hale geldigimi de. Gemcisin hüzünlerini gözlerimde taşımaya devam edersem varlığını haykıran renklere kör olacağımı bildiğim icin gökkuşağının peşini bırakmıyorum. Hani bir çocuk uçan bir balonun arkasından koşar, sonra o balon senin değil neden koşuyorsun denir ya şimdi o sorulara utanıp kızarıp cevap bulamıyorum. Duygularıma dair bulabildiğim tek cevap insan kendi kendini mutlu edemiyor bir başkası daha çok mutlu ediyor. Bugün burada, sevgilinin gözlerinden uzaktaki bu sehirde de yagmur var. Görünüste gözleri görünen, elleri tutulabilen bir sevgili yok yanımda ama benim izledigim yagmur damlalarında sevginin kendisi var. Cünkü bana güzel görünen herseyde sevgiliyi arıyorum ben. Ne kadar uzagımda olursa olsun, olmadıgı mekanlarda bile doganın büyüleyici parcalarıyla içimdeki yabancı yüreği benimle bütünlestirip sevgilisiz gördügüm güzelliklerde aşkla ilgili henüz yaşanamamış hatıraları buraya ve yüreğime yazıyorum.
Sponsorlu Bağlantılar
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
11 Nisan 2008       Mesaj #543
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Bir hasret mektubu

Bilirim ki aşkın bahçesinden bir gül koklayan, şeyda bülbül olurmuş. Bilirim ki aşkın pınarından bir damla içen, ömrünce sarhoş gezermiş. Bilirim ki kavuşmak olmasa sevdalılar, ağlayı ağlayı kör olurmuş.

Biliyor musun, iki gözüm; bugün ayın kaçı? Hangi mevsimdeyiz? Bahar mı, kış mı, sonbahar mı, yaz mı; inan farkında değilim. Sıla ne yana düşer, gurbet ne yanda? Nerdeyim, nasılım? Bilmiyorum.

Derdim, kederim ne ? Biliyor musun yanıtını?... Neşemi, sevimcimi, yaşama gücümü yitirdim. O coşkulu, mutlu, umutlu günlerimi ne de çok özlüyorum. Öylesine bir özlem ki bu; ne sen sor, ne ben söyleyeyim. Sevdiklerim, özlediklerim ve bana dost olanların her biri başka bir yerde; hiç birine kavuşamıyorum.

Dalları fırtınada kopmuş bir ağaç gibiyiz iki gözüm. Her dalımız bir sınır boyunda, her yaprağımız bir ülkeye savrulmuş. Bir yanımız vizeli, bir yanımız kaçak. Çocukluğumu, ilk gençliğimi, geçmişimi, memleketimi velhasıl eskiye ait herşeyimi nasıl özlüyorum biliyor musun? Özümü özlüyorum, özümü.....Kendim olabilmeyi, sözümde durmak için verdiğim çabayı, kendime dürüst olmak için kendimle olan mücadelemi, özümle barışık yaşamayı özlüyorum. En iyi sen bilirsin, bir huyumu terk etmek için sarf ettiğim gayreti. Doğaya, insanlara, hayvanlara, çocuklara olan sevgimi, tutkumu ve yüreğimdeki ateşi, dimağımdaki tadı da en iyi sen bilirsin.

Zaman geçiyor, hayat geçiyor, ömrümde akşam çanları çalmaya başladı bile. İnsanın mutlulukları, heyecanları, hayatı, yaşadıkları geride kalıyor iki gözüm. Bizim gibileri yıllar geçtikçe daha bir duygusallaşıyor. Toplumların gittikçe bencilleştiği, duyarsızlaştığı dünyamızda olup bitenler beni hüzünlendiriyor. Acaba bu durumun bilincinde ve farkında olan çevremizde kaç insan var ? Binbir düşünce üşüşüyor beynime. Anılarla, özlemlerle boğuşmak beni yıpratıyor. İç acısıyla dolu, yaralı, bin yerinden vurgun yemiş bir gönülle acılara karşı umarsız olmaya çalışıyorum ama olmuyor. Belki bir gün son bulacak ufuklarda solar hüznümüz. Hala bir şeyler bekleyerek bulutsu bir sise gömülüyor her şey.

Şimdi ise, gülmek-ağlamak arası monoton bir hayatın girdabında kaldım. Üzerime ölü toprağı serpilmiş gibi. Silkinip çıkamıyorum. Gün ışığına, suya hasret bitkiler gibi tatsız ve tuzsuzum. İşte şimdi böyle bir insan oldum iki gözüm. Gayesiz ve huysuz . Evden sokağa her çıkışımda, penceremden dışarı her bakışımda, karabasan gibi çöken sis ve karanlık dokunuyor bana. Oysa ışık umut, umutsa hayat demektir. Ben mi o ışığı yitirdim, yoksa o ışık mı beni; bilmiyorum.

Nedense hep geçmişe bir özlem duygusu büyüyor içimde... İşte böyle iki gözüm. Hangi gündeyiz? Bugün ayın kaçı? Hangi mevsimdeyiz ? Bilmiyorum. Bilsem de, benim için artık hiç bir önemi yok..........

Uzun yıllar önce sevdamı yüreğime yükleyip geldiğim bu yabancı ülkede, koynunda volkanları taşıyan bir dağ gibi sustum. Suskunluğumu delicesine haykırmak isterken, içime ağuları akıttım ve öylece sustum. Kara bir diken gibi yuttum ve içime yığılıp öğlece kalakaldım. İçimdeki yangını, yüreğimdeki yarayı, gözlerimdeki damlayı sorma. Hasretlere dayayıp başımı, hüzünle geçip giden günlere, gecelere döndüm sırtımı iki gözüm. Yorgun, yetim ve yaralı. Gönlümün duvarına kocaman bir sevda resmi çizdim, bir de ateş yaktım ocağıma dağ gibi.Ki, okyanuslar söndüremez.

İnsanlar, var olalı beri kabullenmiş sevdayı. Herkes kendi sevdasının Mecnunu; kendi hasretinin delisi olmuş. Kendi hikayesini, kendi sevdasını en büyük sanmış ve saymış; büyütmüş yüreğinde dağ dağ. Sabır sabır beyninin gergefine işlemiş. Benim sevdam da benim için dünyanın en büyük, en kutsal sevdası....

Ben ki, sevdanın çöllerinde ayrılıkların en büyük hasretini çektim Leyla ‘mın. Ferhat oldum dağları deldim. Kerem oldum yaktım kendimi. Pir Sultan oldum asıldım, Nesimi oldum yüzüldüm. Kavuşmak için gönlümü yollara düşürdüm. Horlandım, ezildim, hakaretlere, işkencelere maruz kaldım.

Yüreğimdeki yangını, gözlerimdeki hicranı sorma iki gözüm. Acılarımı kimsesizliğime yükleyip, uzayıp giden yollara düştüm. Yorgun, yetim ve yaralı. Aşık oldum, yaktım kendimi. İçimde bin yangınla çıktım yola. Sevgilime şiirler yazmak, şarkılar bestelemek, türküler yakmak en büyük ibadetimdi. Kavuşmak ise en inanılmaz hayalim.

Bilirim ki aşkın bahçesinden bir gül koklayan, şeyda bülbül olurmuş. Bilirim ki aşkın pınarından bir damla içen, ömrünce sarhoş gezermiş. Bilirim ki kavuşmak olmasa sevdalılar, ağlayı ağlayı kör olurmuş.

Aşk olmasa iki gözüm, içimde biriktirdiğim bu yangın olmasa, dolmasa iliklerime aşkın hasreti, bu yangın yüreğimi sarmasa, avuçlarımı yakmasa bu ateş, akar mı damarlarımdaki kan! Bir gün kavuşmak hayali olmasa, nasıl dayanılır bu yaşama, bu kimsesizliğe, bu gurbete, bu hasrete iki gözüm, nasıl?

sorma
ben kimim, adım ne, nereden geldim
kim açtı bu kahrolası çukuru yüreğimde
kimi sevdim, kime özlemim
kaç yıl sevda doldu iliklerime
kaç yıl eksildim.

tut ki, bir pınarım suyu kesik
akamadım nazlı nehirlere tut ki
susturulmuş binlerce türkü
bastırılmış binlerce acıyım
baştanbaşa aşk ve ateş

tut ki, incinmiş bir gülüşüm
gecikmiş bir düş
bir ateşin çemberinde
yarım kalmış sevinçler kanayan

tut ki, kar altında sevincim
bütün mevsimlere küsmüşüm

kanadı kırık bir serçeyim tut ki
dağlarda koparılmış kınalı bir çiçek

ateşin zulmünü gördüm
suyun ihanetini
baştanbaşa aşk
baştanbaşa hasret
susturulmuş
milyonlarca türküyüm

bir sarı çiçek
bir sarmaşık belki
çözer dilini yüreğimin

ihanetlerin kilitlediği


Nuri CAN
yaremce - avatarı
yaremce
Ziyaretçi
12 Nisan 2008       Mesaj #544
yaremce - avatarı
Ziyaretçi
Yanlış yollarda yürümekten, yürüyüp de bir menzile erememekten yoruldum!...


Hep mi kanacak bu yürek!?... Hep mi kanayacak!?... Dinmiyor sızım... Kapanmıyor yaralarım... Ne halimden anlayan var, ne de bir yoldaşım.... Yalnızım.......! Yalnızlık en kara geceden daha kara!.. Aşk adına ne varsa, hepsi terk edip gitmiş beni... Öylece umutsuz, çaresiz, sessiz kalmışım... BEN ACIYI, SEVDA SANMIŞIM...!!!



Hiç böyle olacağımı düşünmezdim oysa... Bitmez sanırdım! Tükenmez bilirdim! ''GİTMEZ'' derdim...! GİTTi...!!! Giderken geride bir enkaz bırakacağını bile bile gitti...! Ne kaldı şimdi bana acıdan başka!?... Susmaktan ve acıyı yaşamaktan başka, ne gelir elimden!?...


''Her aşk biter!'' derler ama; böyle yıkıcı, böyle yakıcı olması gerekmiyor ki bitişlerin... Hem benim AŞKIM bitmedi! Bitmeyecek de... Daha hiçbirşey yaşamadan, hayatı paylaşmadan nasıl bitsin!?... Bu yürek onun için atmaya devam ederken, nasıl tükensin!?...


Yüreğim bir firara daha tanıklık etti işte!.. Hep hüzünle hatırlanacak dünler... Nasıl geçeceği meçhul bugünler ve gelmeyecek yarınları yaşamanın zamanı şimdi!.. ''Ondan bana ne kaldı!?...'' diye düşünüyorum da, aklıma yalanlardan başka hiçbirşey gelmiyor...! O mu daha çok USTAYDI, yoksa ben mi çok SAFTIM!?... Anlayamıyorum... Hiçbir soruya yanıt bulamıyorum!


Al işte!...
Yine ağlıyorum!!!
Kelimeleri durdurmayı öğrendimde, birtek gözyaşlarıma söz geçiremiyorum...!!!


Ben hayata ve aşka karşı üzerime düşen herşeyi hakkıyla yerine getirirken, böyle acı çekmek reva mı!?... Ya da gerçek hayat başka bir boyutta, bu gördüğüm rüya mı!?... Gittiği yerden dönse, ''Hata yapmışım!'' dese, sevdiğini söylese, geçer mi bu KALP AĞRISI!?... Diner mi AŞK ACISI!?... Korkuyorum acıya alışmaktan... Korkuyorum HER ACIYI SEVDA sanmaktan...!!!


Şimdi böylesine zayıfken, böylesine kırılmışken, yine yalnış bir yola saparım ben!.. Yüreğimin sızısını dindirecek diye, yalnış kollara sarılırım!.. Sonra yine gelsin hüzün, gelsin acı...




Oysa;


AÇIM BEN SAF SEVDALARA!


YALANLARA BULAŞMAMIŞ AŞKLARA!!


İHANETLERLE ANILMAYAN İNSANLARA!!!


AÇIM, HİÇ BİRŞEY BEKLEMEDEN SEVENLERE!!!!


KALP GÖZÜYLE, GÖREBİLENLERE!!!!!


DÜRÜSTLERE, GÜVENİLİRLERE!!!!!!



Madem aşkım bu kadar korkutuyor herkesi, madem sevdamın büyüklüğünü görüp kaçıyorlar!!! ÖyLeyse ne ismim, ne cismim kalsın geride! Savrulup gideyim toz bulutlarıyla, hiçkimsenin erişemeyeceği topraklara...!


Yeter ki acısız yaşansın.......



alıntı


mmmmaw7

Yüreğime iyilik yağmurları yağdırmayalı öyle çok zaman geçti ki...
Herbir hücreme dolan pırıltıdan ibaret yaşamak..
Sadece bir pırıltı..
Varlığınla parlayan,yokluğunda acıtan..
Kelepçelenmiş dudaklarına sahte gülücükler,ne yapsam boş.
Oysa ben öyle çok uğraşmıştımki demir almamak için limanından,öyle çok yutkunmuştumki...
Boğazıma dolandı sevgime dair ne varsa.
Kirpiklerime saklandı gözyaşlarım,bilme diye...

Oysa iki adım ötemizde değilmiydi mutluluk...
Uzansak tutmayacakmıydık..
Kim korkuttu senin ellerini böyle,yoksa kaçtığın benmiyim..
Aylarca hasrete gebe bekledim durdum sensiz bu sessiz şehirde..
Ne gözlerim kalktı yerden gün ışığına,ne ellerimi açtım ezan çığlıklarında..
Bir kaç çoçuk gülüşüne baktım sırf sana benziyor diye..
Bir tek onlarınki saftı senin gibi,bir tek onlarınki sahici..
Ve bir kez bile aklımdan geçirmedim "o gitti,dönmeyecek!" demeyi..
Bir kez bile anlatmadım vapur düdüklerine gecelerce seni burda bekleyip hıçkırıklarımla dön diye denize yalvardığımı..
Oysa benim öğrenecek daha ne çok şeyim vardı,ne çok..
Her gün yeni bir gün ümidiyle başladım hep,gün sonunda bana kalan yokluğunun tortuları oldu..

Sustum...

İçimde fırtınalar koptu ben hep sustum..
Gitmene dair söyleyecek ne çok şeyim vardı ah bir dinleseydin..
Gitme diyecektim,bağırdım..
Ama sen çoktan gitmiştin..
Seviyorum diyecektim gurursuzca,yalvaracaktım belki,ağlayacaktım..
Ama ellerim sen görme diye gözyaşlarımı silmekle meşguldu,sevmiyorum dedin çektin gittin..
Sonra sert rüzgarlar ardı ardına esip dağıttı gidişinle darmadağın benliğimi..
Gücüm yetmedi itiraz etmeye,yoktu artık sebebim..
Giden gitmişti,unutulan unutmuş..

Yıllar geçti sonra aynalara küs yıllar..
Gittiğin aylar sonra zonk etmişti beynime..
Çok geç kalmıştım ben hayata çok geç..
Bu sefer aynalar küstü bana..
Tanımadığım biri karşımda..
Şakaklarına kar yağmış,yüreği büzüşmüş hasretinden..
İçimde kaldı koskocaman çocuksu hayallerim.
Binbir parça pazzılı yapmaya çalışan 3 aylık bebekten farksızdım yokluğunda..
Sonra hayat yoksunluğumdan istifade edip unutturdu bana senle ilgili ne var(yok)sa..
Unuttum dedim adına boyumdan büyük acıların..
Unutmadım ben hiç oysa..

...

İçimdeki çocuğun masal saatine denk gelmişti aşk...
Tut deseydin ellerimi,bir an beklemezdim..
Gel deseydin her hatana beyaz örter gelirdim..
Yada gidiyorum deseydin en acısından
Mühür vurur gözlerini beklerdim yorgun bedenimin tükenmesini..
Oysa sen bana ne gel dedin, ne git..
Daha adını ezberleyemeden geldin geçtin hayatımdan..
Sokakta oynarken ben iplerlimle,sardın sarmaladın beni ayağıma bir çift topuklu ayakkabı düşürdün kanattın dizlerimi,kalkamadım..
Daha uyku saatime çok vardı oysa..
Masal kötü bitti diğerlerinden farklı..
Benim gözlerim acıya hep açık kaldı..

Belki birkaç yıllık dilimiydim ben hayatının..
Gittin belki adımı anmaz oldu dilin,unuttun..
Kolay derdi kuşlar hep kanat çırpışlarında,unutmak kolay..
Banada kolay geldi unutmak..
Aynada hep silik yaşamak...alıntı
Son düzenleyen yaremce; 12 Nisan 2008 07:55 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
MYDMR - avatarı
MYDMR
Ziyaretçi
9 Mayıs 2008       Mesaj #545
MYDMR - avatarı
Ziyaretçi
Hep düşünmüşümdür;
Her sevmek istediğimde sevebilseydim hayatım ne kadar başka olurdu diye... Şunu sevmek istiyorum, sevdim... Buna aşık olmak istiyorum, oldum... Kolay söylenmiyor üstad "
SENİ SEVİYORUM
", olmuyor denmiyor yürekten bir çığlık gibi yükselmedikçe.
Sevgi kolay değil usta... Sabahları onu özleyerek uyanmak, yanındayken bile özlemek, o güldüğünde senin içinin gülmesi, o üzüldüğünde senin için parçalanması, o ağladığında senin kahrolman kolay değil... Kontrol edilememezliktir sevgi...
Sevgi kolay değil usta... Yemek yemesine sevinmek, sigara içmesine üzülmek, üşümesine dayanamamak, terlemesinden korkmak, hem bir seven yürek gibi, hem bir aile şevkati ile sarıp sarmalamak istemek kolay değil... O' nu içten düşünmek, sen O olmaktır sevgi...
Sevgi kolay değil usta... Göz göze geldiğinde, yüreğine bir kor düşmesine engel olamamak, dans ederken o dakikaların hiç bitmemesi için dua etmek, O' nun tenine her sıradan temasında bile, O' nu ne kadar çok sevdiğini düşünmek ve hissetmek, avuç içlerinin ter kokusunu bile özlemek yokluğunda kolay değil... Sımsıcaklıktır sevgi...
Sevgi kolay değil usta... Gece yatağına girdiğinde O' nu düşünmek, dualarına O' nu da dahil etmek, kendinden çok, O' nun için yalvarmak, dua etmek kolay değil... Dualarında O' na da yer vermektir sevgi...
Sevgi kolay değil usta... Onunla sadece bakışmayı, dans etmeyi, gezmeyi, elini tutmayı, kokusunu hissetmeyi özlemek değil, yıllar sonrasınıda düşünerek, onla geçecek olan yıllara tatlı bir tebessümle bakmak, onunla beraber yaşlanmayı istemek kolay değil... Hayatını ona verebilmeyi istemektir sevgi... Bütün bunlar, kolay değil. Bir anda düşünemez, isteyemez insan.
Ben bunları düşünüyor, hissediyor ve istiyorsam ve ben
BUYSAM.
Bu kadar kolay değil diyerek, sevgime küfür etme arkadaş... Tabii ki kolay değil. Kolay şeyler yakışmaz sevebilen insanlara zaten. Geceye mahkum olan, gündüz önünü göremez misali, ben sevgime mahkum olmuşum. Sevgim benim mabedim. Dokunmayın mabedime...
İyiki Varsın Sonsuz Aşkım.
MYDMR - avatarı
MYDMR
Ziyaretçi
10 Mayıs 2008       Mesaj #546
MYDMR - avatarı
Ziyaretçi
akmektubude0
Sevgilim Sen gideli kaç saat oldu ? Kaç gün geçti, kaç hafta..? Saymadım.. Bana yüzyıllar geçmiş gibi geliyor. Son anda sen giderken gözlerinin buğusunu bıraktın.. Şimdi sis içinde bütün dünya. Çiçekler gözyaşlarımı içti, sen onları kırağı sanırsın, çiy sanırsın.. oysa hepsi benim gözyaşlarımla ıslak.. Sevgilim özlüyorum seni.. Bir balta indirildi, içimden bir ağaç köküyle devrildi. Gözlerimden akan yaştan belli değil mi, içim kanıyor. Özlem bir bulut gibi sarıyor beni, kuşatıyor . Seni sevmek bir sonsuzluk gibi büyüyor içimde. Haftanın her gününe, geçen her saate senin adını verdim. Senin adınla başlıyor mevsimler, yıllar sen varsan içinde, geçerli... Özlem bir yağmur gibi yağıyor üstüme. Damlalar yüreğime vuruyor. Gecenin karanlığında bir başınayım.Uykularım bölük pörçük. Bütün rüyalarımda sen.. gözlerim kapanır kapanmaz gözlerin yaklaşıyor. Sonra bir rüzgar alıp seni, benden uzaklara götürüyor. Geceler boyu sabahlayıp uğruna, boşluğa düştüğüm sevdiğim, bir tanem, gözbebeğim.. Yüreğimden mühürlendim sana.. Şiirler havalanıyor kuşlar gibi, şarkılar ağlıyor yokluğuna.. Sevgilim hayatı sende buldum ben, tükenirsem sen tüketirsin beni. Yoksun, gittin, tek başına koydun... Bu nasıl bir özlemdir, kendi gövdem ateşten bir gömlek.. yanıyorum..Yetti artık, yetiş n'olur dayanamıyorum.

atetn4
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
10 Mayıs 2008       Mesaj #547
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Bir Hasret Mektubu (iki gözüm)

Bilirim ki aşkın bahçesinden bir gül koklayan, şeyda bülbül olurmuş. Bilirim ki aşkın pınarından bir damla içen, ömrünce sarhoş gezermiş. Bilirim ki kavuşmak olmasa sevdalılar, ağlayı ağlayı kör olurmuş.

Biliyor musun, iki gözüm; bugün ayın kaçı? Hangi mevsimdeyiz? Bahar mı, kış mı, sonbahar mı, yaz mı; inan farkında değilim. Sıla ne yana düşer, gurbet ne yanda? Nerdeyim, nasılım? Bilmiyorum.

Derdim, kederim ne ? Biliyor musun yanıtını?... Neşemi, sevimcimi, yaşama gücümü yitirdim. O coşkulu, mutlu, umutlu günlerimi ne de çok özlüyorum. Öylesine bir özlem ki bu; ne sen sor, ne ben söyleyeyim. Sevdiklerim, özlediklerim ve bana dost olanların her biri başka bir yerde; hiç birine kavuşamıyorum.

Dalları fırtınada kopmuş bir ağaç gibiyiz iki gözüm. Her dalımız bir sınır boyunda, her yaprağımız bir ülkeye savrulmuş. Bir yanımız vizeli, bir yanımız kaçak. Çocukluğumu, ilk gençliğimi, geçmişimi, memleketimi velhasıl eskiye ait herşeyimi nasıl özlüyorum biliyor musun? Özümü özlüyorum, özümü.....Kendim olabilmeyi, sözümde durmak için verdiğim çabayı, kendime dürüst olmak için kendimle olan mücadelemi, özümle barışık yaşamayı özlüyorum. En iyi sen bilirsin, bir huyumu terk etmek için sarf ettiğim gayreti. Doğaya, insanlara, hayvanlara, çocuklara olan sevgimi, tutkumu ve yüreğimdeki ateşi, dimağımdaki tadı da en iyi sen bilirsin.

Zaman geçiyor, hayat geçiyor, ömrümde akşam çanları çalmaya başladı bile. İnsanın mutlulukları, heyecanları, hayatı, yaşadıkları geride kalıyor iki gözüm. Bizim gibileri yıllar geçtikçe daha bir duygusallaşıyor. Toplumların gittikçe bencilleştiği, duyarsızlaştığı dünyamızda olup bitenler beni hüzünlendiriyor. Acaba bu durumun bilincinde ve farkında olan çevremizde kaç insan var ? Binbir düşünce üşüşüyor beynime. Anılarla, özlemlerle boğuşmak beni yıpratıyor. İç acısıyla dolu, yaralı, bin yerinden vurgun yemiş bir gönülle acılara karşı umarsız olmaya çalışıyorum ama olmuyor. Belki bir gün son bulacak ufuklarda solar hüznümüz. Hala bir şeyler bekleyerek bulutsu bir sise gömülüyor her şey.

Şimdi ise, gülmek-ağlamak arası monoton bir hayatın girdabında kaldım. Üzerime ölü toprağı serpilmiş gibi. Silkinip çıkamıyorum. Gün ışığına, suya hasret bitkiler gibi tatsız ve tuzsuzum. İşte şimdi böyle bir insan oldum iki gözüm. Gayesiz ve huysuz . Evden sokağa her çıkışımda, penceremden dışarı her bakışımda, karabasan gibi çöken sis ve karanlık dokunuyor bana. Oysa ışık umut, umutsa hayat demektir. Ben mi o ışığı yitirdim, yoksa o ışık mı beni; bilmiyorum.

Nedense hep geçmişe bir özlem duygusu büyüyor içimde... İşte böyle iki gözüm. Hangi gündeyiz? Bugün ayın kaçı? Hangi mevsimdeyiz ? Bilmiyorum. Bilsem de, benim için artık hiç bir önemi yok..........

Uzun yıllar önce sevdamı yüreğime yükleyip geldiğim bu yabancı ülkede, koynunda volkanları taşıyan bir dağ gibi sustum. Suskunluğumu delicesine haykırmak isterken, içime ağuları akıttım ve öylece sustum. Kara bir diken gibi yuttum ve içime yığılıp öğlece kalakaldım. İçimdeki yangını, yüreğimdeki yarayı, gözlerimdeki damlayı sorma. Hasretlere dayayıp başımı, hüzünle geçip giden günlere, gecelere döndüm sırtımı iki gözüm. Yorgun, yetim ve yaralı. Gönlümün duvarına kocaman bir sevda resmi çizdim, bir de ateş yaktım ocağıma dağ gibi.Ki, okyanuslar söndüremez.

İnsanlar, var olalı beri kabullenmiş sevdayı. Herkes kendi sevdasının Mecnunu; kendi hasretinin delisi olmuş. Kendi hikayesini, kendi sevdasını en büyük sanmış ve saymış; büyütmüş yüreğinde dağ dağ. Sabır sabır beyninin gergefine işlemiş. Benim sevdam da benim için dünyanın en büyük, en kutsal sevdası....

Ben ki, sevdanın çöllerinde ayrılıkların en büyük hasretini çektim Leyla ‘mın. Ferhat oldum dağları deldim. Kerem oldum yaktım kendimi. Pir Sultan oldum asıldım, Nesimi oldum yüzüldüm. Kavuşmak için gönlümü yollara düşürdüm. Horlandım, ezildim, hakaretlere, işkencelere maruz kaldım.

Yüreğimdeki yangını, gözlerimdeki hicranı sorma iki gözüm. Acılarımı kimsesizliğime yükleyip, uzayıp giden yollara düştüm. Yorgun, yetim ve yaralı. Aşık oldum, yaktım kendimi. İçimde bin yangınla çıktım yola. Sevgilime şiirler yazmak, şarkılar bestelemek, türküler yakmak en büyük ibadetimdi. Kavuşmak ise en inanılmaz hayalim.

Bilirim ki aşkın bahçesinden bir gül koklayan, şeyda bülbül olurmuş. Bilirim ki aşkın pınarından bir damla içen, ömrünce sarhoş gezermiş. Bilirim ki kavuşmak olmasa sevdalılar, ağlayı ağlayı kör olurmuş.

Aşk olmasa iki gözüm, içimde biriktirdiğim bu yangın olmasa, dolmasa iliklerime aşkın hasreti, bu yangın yüreğimi sarmasa, avuçlarımı yakmasa bu ateş, akar mı damarlarımdaki kan! Bir gün kavuşmak hayali olmasa, nasıl dayanılır bu yaşama, bu kimsesizliğe, bu gurbete, bu hasrete iki gözüm, nasıl?

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
17 Temmuz 2008       Mesaj #548
arwen - avatarı
Ziyaretçi
SERSERİME

Elime son kez aldim kagit kalemi,
Bu sana son mektubum.
Postaci son bir kez haber getirecek
Benden sana.
Canim bilirim aldirmazsin hiçbirseye,
Ne sevgiye ne de hislere.
Simdi elimde bir sigara var,
Bugün çok içtim.
Bilirim kizacaksin, "Içme demistim" diyeceksin,
Ama ben yine ayni cevabi verecegim: Dertliyim.
Son kez bu kalp derdinle dolu.
Bu mektubumda
Seni ne kadar sevdigimi
Özledigimi yazmayacagim.
Artik degistim ben.
Senin umursamaz tavirlarindan biktim SERSERIM.
Takmiyorum artik ben de seni.
Hani bende bir resmin varya,
Arkadasima verdim SERSERIM.
Çok begenmis seni,
"Al senin olsun" dedim
Ama dikkat etmesini de söyledim,
Olur ya çikarsaniz "Boynuzlamasin seni" dedim.
Yüzünün seklini görmeni isterdim SERSERIM.
Bu mektup digerine benzemiyr degil mi?
Dün gece yiktin, öldürdün beni SERSERIM.
Dilindeki hece bir kursun gibi saplandi yüregime.
Tüm gece kanadi durmadan,
Gözlerim doldu aglayamadim.
Yataklara düstüm ne zamandir.
Ama iyi oldu aslinda
Seni umursamiyorum artik,
Sen ne demistin SERSERIM.
"Üzülme!"
Üzülmüyorum zaten gülüyorum,
Bu acilarin getirdigi mutsuzlugu seviyorum.
Lanet olsun sana SERSERIM.
Bu kadar degersiz miydi sevgim?
Biliyorsun ben seni çok sevdim.
Bu sana son mektubum SERSERIM.
Yak istersen,istersen baskalarina okut.
Ya da evet
Içip içip agla,
Ama sunu bil ki bu sana son mektubum.
Bundan sonra hain yazar mezar tasinda
Bir ölüsün artik sen hatiralarimda....

SERSERIDEN CEVAP

Bugün hiç beklemedigim bir anda,
Mektubunu aldim GÜZELIM.
Son mektubum demissin, inanmam
Sen dayanamazsin bensizlige,
Erirsin,bitersin günden güne.
Bak ne diyorum GÜZELIM
Gönlün olsun,birkaç gün daha çikalim
Sevinirsin belki.
Hediye olur ya da bir elma sekeri.
Sen bensiz yapamazsin GÜZELIM.
Seni öptügüm o ilk ani hatirla,
Nasil da çocuklar gibiydin,
Bayilacaksin diye korkmustum GÜZELIM.
Ben senin gibi neler geçirdim elimden,
Bilirim haberim yok sevmeden, sevilmeden.
Sen beni gerçekten sevdin mi GÜZELIM?
Sana bu mektubu meyhaneden yaziyorum,
Biraz önce birkaç çocuk dövdük GÜZELIM,
Onlarin serefine içiyoruz.
Bak GÜZELIM!Ben sana ne demistim hatirlamiyorum
"Üzülme" yazmissin
Sahiden dedim mi?
Içkiliyken herhalde, bilirsin.
"Yiktin" yazmissin
Sahiden yikildin mi?
Umursamazsin sanmistim
Takmazsin diye ummustum,
Ama madem beni umuttun,
Bu sana son sözüm olsun
Ben de seni sevdim haberin olsun GÜZELIM.

KIZIN ARKADASINDAN SERSERIYE

Seni tanimiyorum serseri,
Ama arkadasim seni çok sevdi.
"Son mektup" demisti dogru,
Hem o seni çoktan unuttu.
Seni çok begendim be serseri,
Belki seversin, belki de...
"Güzelim" demissin bizimkine,
Ben de seni zevkli bilirdim.
Ben ondan daha güzelim.
Bak serseri!
Ben seni ondan daha çok severim.
Telefon numarami yaziyorum,arkada,
Onu aradigin gibi beni de ara.
Ayrica senin güzel gariplesti bu ara
"Kalbim agriyor" diyor,
Doktor bir teshis koyamiyor.
Aman canim o da bir baska,
Aglasa da gülüyorum der etrafa
Sakin unutma beni ara.
SERSERIDEN ARKADASA

Bak kizim ben seni sevmedim daha en basta,
Ben güzelimi sevdim herseyden çok.
O bana "serserim" derdi canindan koparcasina,
Sen ise "serseri" diyorsun sokakta kalmisçasina.
Senin gibi arkadas olmaz olsun.
Güzellige gelince,kimse yarisamaz benim GÜZELIMLE.
Simdi birak bunlari "son mektup" derken yalan sanmistim
Daha beter içer oldum,
Her gece sarhosum.
Bir daha ki mektupta güzelimden bahset bana.
Simdi gerçekten mutlu mu?
Yoksa baskasini mi seviyor?
Hasta demistin,kalbinden hasta
Yoksa bu ask hastaligimi?
Benden baskasi ile...
Çabuk yaz arkadas
Herseyi arkadas, herseyi anlat bana.
Anladim ki yasayamam ben onsuz bu dünyada.


ARKADASTAN SERSERIYE

Afedersin serseri yanlis yapmisim ben,
O seni gerçekten çok sevmis.
Son nefesinde bile adini söyledi,
Yüregim parçalandi,anlayamazsin.
"SERSERIM" deyisini duysaydin gözleri kapanirken.
Askin öyle sarmis ki bedenini
Kaybedince, yasayamadi öldü iste.
Son mektunda ne yaptin?
Içip içip agliyor musun?
O simdi mezarinda huzurlu yatarken,
Yilanlara bile seni anlatir süphen olmasin.
Zaten mezar tasinda
"SENI SEVMISTIM SERSERI"
Yazisini görünce anlarsin.
Belki bir umut vardi yasamasinda,
Ama senin de ciddi olmandi.
"Birkaç gün çikalim" demissin ona.
"Elma sakari olur" demissin.
Iste o vurdu senin güzelini,
Indi zavallicigin yüregine.
Simdi mezarinda derin bir uykuda,
Sevgisi de sonsuzlasti onunla.
Aslinda o hiç istemedi öldügünü bilmeni
Ama dayanamadim yazdim iste.
Simdi ne yaparsin,nasil yasarsin?
Içer misin, adam mi döversin?
Sen de onu sevmissin öyle yazmissin,
Öyleyse birak askiniz yasasin.

SERSERININ ODASINDAKI NOT ;


SANA GELIYORUM GÜZELIM,
SENI SEVIYORUM GÜZELIM.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Temmuz 2008       Mesaj #549
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sevgili Adamım,

Çok uzun zaman oldu ama mektubumu alınca hiç şaşırmayacağını biliyorum. Hal hatır sormayacağım sana, çünkü bir şekilde hayatla başa çıktığından eminim. Şimdi bir bardağa grappa’nı doldur ve koltuğuna otur. Bak sana ne anlatacağım:

<p>Yaşamının tamamını denize kıyılı kentlerde geçirmiş birinden duyulması zor bir sözdür belki ama bana göre Ankara’nın yazları bir başka oluyor. İkinci yazımdı Ankara’da. Altı aydır gecenin belirli saatlerinde , önce köprüyü geçiyor, sonra da yokuştan aşağı salıveriyordum kendimi. Kışın bir başka keyifti o yolu yürümek, yazın ise bir başka. Gerçi benim bu yürüyüşlerim vatan borcu içindi ama yine de keyifliydi. Yokuşun başına gelince önce bir parçası görünürdü klinik binasının. Onbeş yirmi metre sonra , yokuşun ortasında ise binanın tamamı çıkıverirdi insanın karşısına. Başımı sağa çevirdiğimde Ankara gözlerimin altında ışıl ışıl boy gösterirdi. Adımlarımı o noktada yavaşlatır bir süre seyrederdim bu kenti. Gelecek yaz bu manzarayı görmeyecek oluşum bazen sevinçten yüreğimi kabartır bazen de hafif burkardı.

İşte bu yaz akşamlarının birinde yokuşu bitirip binanın önüne geldiğimde rastlamıştım ona ilk. Esmer, siyah gözlü, kara kuru biriydi genç kız. Zemin kattaki odasının penceresinde , başını sağ omzunun üzerine almış, öylece bakıyordu yokuşun bitip, yolun gözden kaybolduğu noktaya. İki saatimi tamamlayıp geri dönerken O yine aynı yerdeydi. Ve ondan sonraki beş gece boyunca, gecenin değişik saatlerinde gelip gittiğim binada O , zamanı durdurmuş gibi, aynı şekilde, aynı yere, ürküten bir tavırla bakıyordu.

Altıncı gece beklenmedik bir şey olmuştu. Gerçi burası bir psikiyatri kliniğiydi ve hiçbirşey “beklenmedik” olarak tanımlanamazdı belki ama benim için beklenmedik birşeydi olan. Giriş kapısının sağındaki çimenlik alana sırtımı vermiş, nefis bir yaz gecesinin keyfini, gökyüzündeki yıldızlara dalarak çıkarmaya başlamıştım. Yanı başımda küçük el radyomda biraz hüzünlü bir şarkı eşlik ediyordu keyfime. Kız üç metre ötedeki odasın penceresinde yine aynı noktaya aynı şekilde bakıyordu.

Birden “ sesi biraz açar mısın ?“ dediğini duydum birinin. Pencerelere göz gezdirdim. Bir tek O vardı. Ve yine aynı noktaya bakıyordu. Hayır, bakmıyor, oraya akıyordu. “Tabiki” dedim ve açtım sesi biraz. Sonra birden içgüdüsel olarak o soru çıkıverdi ağzımdan: “Sürekli nereye bakıyorsun?” Sorduğum anda pişman olmuştum. “ Gerçeğime “ dedi. Sadece bir an gözlerini bana çevirdi. Sonra yine gerçeğine. Sanki damarlarımdaki tüm kan yere akıp tükenmişti. Ayaza durmuştu Ankara yaz ortasında. “Peki” diyebildim sadece.Radyoyu çimenlerin üstünde bırakıp içeri girdim ve sürem dolana kadar dışarı çıkmadım.

Geri dönüş zamanı geldiğinde kapıdan çıktım ve başımı bir derece bile sola çevirmeden köprünün yolunu tuttum. Onun penceresinde olduğundan ve gerçeğine baktığından emindim. Ertesi gün klinik binasını gördüğümde, O penceresinde yoktu. Görevlilere sorduğumda taburcu olduğunu söylediler. Kısa bir süre sonra da kızı ve söylediklerini unuttum.

Şimdi gecenin bir vakti sıcak yatağımda yeni aldığım kitabı* uykuya dalmadan önce bitirmeye çabalıyorum. Asal sayılar, Goldbach Sanısı, tümlük teoremi derken karşıma şu cümle çıktı. ‘ Gerçek her zaman ispatlanabilir değildir.’ Burada toplam dört kelimeden oluşan bu cümlede – ki Gödel bu önermeyi ispatlamıştı – dört anahtar sözcük vardı adamım. Ve bir sürü hayal kırıklığı da orasına burasına yapışmıştı bu cümlenin. En azından benim için.Kendi gerçeğimin hep kıyısında olduğumu sanırdım. Uzatsam elimi tutacak kadar yakın.

Gerçeğin kendisini arayanlar ve bunun sonunda ne olursa olsun herhangi bir gerçeğe ulaşanlar büyük bir bedel ödemek zorunda kalıyorlar. Bu bir ödül mü yoksa ceza mı kestiremedim. Yaşamın dibine vurmuş yada yaşamları dibe vurmuş gibi görünenler, zirveden bizleri izliyor olabilirler. Dudaklarının kıyısında ince bir gülümsemeyle.

Peki ya o gerçek ispatlanamaz bir şey ise ? Kendi gerçeğine baktığını söyleyen o kız, belki de onca bakışı boşa harcadı. Boşunaydı ödediği bedel, sadece bir hiç , bir yanılsama için. Mümkün mü bu?

Bana yaz.
soulpower - avatarı
soulpower
Ziyaretçi
19 Temmuz 2008       Mesaj #550
soulpower - avatarı
Ziyaretçi
Susmalıyım...

Yine bir gece ve yine baş başayım kendimle, işte yine seni bulup kaybettiğim yerdeyim. İnsanın bir şeylere karar vermesi ne kadar zor; ya seni içime gömmeli ya da artık içimden söküp atmalıyım. Ama her ne olursa olsun susmalıyım. Hangisi daha zor, hangisi daha acı? Gerçekten gitmeli miydin, yoksa kalıp yanımda savaşmalı mı?... Bir yol arıyorum kendime, bulduğum tüm yollarsa sana çıkıyor…
Kapanmalı artık gözlerim. Sonsuz bir karanlıkta tek başıma yürümeye devam etmeliyim... Yürümeliyim ardıma bile bakmadan, yürümeliyim parçalayarak değerleri ve sevgileri, yok ederek yaşadığım tüm zamanları...
Nasılda acımasız zaman. Nasıl da yüceltmiştim seni gözümde. Tutup kendi ellerimle koymuştum en yükseğe, sonra keyifle izlemiştim yüceliğini. Ama yine ben bitirmeliyim. Tutup kollarından indirmeliyim olduğun yerden. Ya da seni ölene kadar yaşatmalıyım içimde..... Ne kadar zor bir karar..
Bir yanım: “Bir daha kimse, hiç kimse onun kadar çok sevilmeyecek”, derken, bir yanım sakin, sessiz...
Zaman geçiyor, acım dinmiyor. Kapanmıyor yaralarım.. Tükenirken ben, aklımda bir tek sen... Görüyor musun, yine konuşuyorum ama sessizce. Susmayı öğreniyor yüreğim..
Ama ben kararımı verdim...
Seninle olduğum zamanları düşünmek bile bana mutlulukların en büyüğünü yaşatıyor..
Seni Seviyorum ve Ölene Kadar Seveceğim...
~netten~


Benzer Konular

17 Haziran 2009 / _PaPiLLoN_ Taslak Konular
19 Haziran 2014 / By_Dark Cevaplanmış
16 Ağustos 2014 / Misafir5 Cevaplanmış
3 Şubat 2016 / Safi X-Sözlük
15 Eylül 2015 / Safi X-Sözlük