Arama

Sahipsiz Mektup'lar - Sayfa 60

Güncelleme: 2 Haziran 2012 Gösterim: 277.661 Cevap: 628
ahmed - avatarı
ahmed
Ziyaretçi
19 Ağustos 2009       Mesaj #591
ahmed - avatarı
Ziyaretçi
Bekle Beni Sevgili

Sponsorlu Bağlantılar


Bekle Beni sevgili,
yakında yanındayım,
Köklerimiz toprakta birleşirken
Üzerimize güz değil,
yaz yağmurları inecek, bekle,
Ne sana sevdam tükendi, ne ümidim,
bekle......yeşereceğiz.

Sonra en güzel filizleri, boy verecek aşkın,
Her yeni doğan günde biraz daha
Elin elime daha yakın.
Kavuşacağız bekle canım,
Sensizlik her dem acı,
Kandıramadı beni hiçbir zaman dünya,
Terkedip geleceğim tahtı ve tacı,
Güz dönümü gündönümüdür gülüm
Sense her derdin ilacı
Seninleyken herşey güzel,
Seninle tadacağım toprağı


Mustafa Küçükönder
reyan - avatarı
reyan
Ziyaretçi
20 Ağustos 2009       Mesaj #592
reyan - avatarı
Ziyaretçi

Bugün olduğu gibi yarındayarından sonradaondan sonraki günlerdede gözlerimdeki yerinin değişmeyeceğine..
Sponsorlu Bağlantılar
Seni bir ömür seveceğime..
Kelebeklerin renklerinin insanı büyülemesi gibi bugünüm gibi yarınımda da hep sevginle yaşayacağıma..
Her bakışında okuduğun o gözleri her zaman yanında göreceğine en yakın dostunen yakın sırdaşın en yakın arkadaşın olacağıma..

Sıkıntının sıkıntım üzüntünün üzüntüm olacağına..
Her kızgın anını çiçeğe dönüştüreceğime..
Her üzgün anında tebessümünün geri gelmesi için elimden geleni yapacağıma..
Asla ve asla soğuktan ve yalnızlıktan üşümeyeceğime..
Seni bir ömür boyu seveceğime..
Yanında olmadığım ve varlığıma ihtiyacın olduğu her anda bir rüzgar olup seni saracağıma..
Gözümün gözüne değdiği her an sana yeniden aşık olup seni bir periye dönüştüreceğime..
Yaşam boyu her sabah san aşık olarak uyanacağıma..
Sen uyurken sana bakıpSen Ve Ben için dualar edeceğime..
Hasta olduğun zaman sana çorba yapacağıma..
Seni asla üzmeyeceğime..
Seni kızdırırsam bunu bilmeden yapacağımdan hemen özür dileyeceğime..
Beni tanıdığın gün bende gördüğün neyse ömrünce aynı beni göreceğine..
Sevgimin asla değişmeyeceğine..
Sevgimin asla azalmayacağına..
Bilakis hergün büyüyen bir sevgiyi görüp mutluluk ormanlarına seni taşıyacağıma..
Senin her şeyin önünde olduğun gerçeğinin asla değişmeyeceğine..
Seni asla ihmal etmeyeceğime..
Senin sadece doğduğun gün değil 365 gün hep sen olacağına..

Sana yalan söylemeyeceğime..
Başkalarının yanındayken seni asla unutmayacağıma..
Elini usul usul korka korka tuttuğum o ilk gündeki aynı heyecanı hep yaşayacağıma..
Bir ömür senin elini bırakmayacağıma..
Bir ömür CANIM olarak kalacağına..
Tüm balonları senin için gökyüzüne salacağıma..
Tüm çiçeklerde seni göreceğime..
Okyanuslarda seni dalga yapacağıma..
Yıldızlara kement atacağıma..
Gökkuşağına salıncak kurup 7 renge senin rengini karıştıracağıma..
Her satırda seni yazacağımaseni çizeceğimesana sesleneceğime..
Sadece bir gün değil bütün günlerin senin günün olacağına..
Hiç bir şeyin hiç bir zaman senin önüne geçemeyeceğine..
Her günün bir önceki günden daha güzel olacağına..
Her anın unutulmazlık zincirine bir yenisini ekleyeceğime..
Seni sonsuzluk kadar seveceğime..
Seni "SEN" olduğun için seveceğime..
Seni bir ömürden de öte seveceğime..

SÖZ VERİYORUM..

ahmed - avatarı
ahmed
Ziyaretçi
21 Ağustos 2009       Mesaj #593
ahmed - avatarı
Ziyaretçi
Sensiz



Raylarını oluşturdun hayat yolumun,
Umudumdun gözlerinde gözlerim,
Mahşerde bu kadar acı çeker miyim kim bilir?
Ellerle paylaşmadığım,
Yanına geldim!
Seni seviyorum diye her defasında söyledim,
Ağlatan hep sen oldun ağlayan hep ben.



Yüreğim aşkına sefil bir ben yoksan mutluluk ne çare,
Aşarak denizleri bir gün kapına gelsem,
Korkuyorum sebepsiz!
Umutsuzca geçen ,sensiz yıllarıma inat,
Tusak yüreğim senin hayal gözlerine.


Ayşegül Güneş
reyan - avatarı
reyan
Ziyaretçi
21 Ağustos 2009       Mesaj #594
reyan - avatarı
Ziyaretçi
Nasıl anlatsam
Nerden başlasam....
Unuttuğum hecelerin ezberi dilimde
Çok oldu kaybolalı aşka dair...
Hayat dersen
Biraz keder biraz hasret
Biraz tebessüm....
Vesair....
Hepsi seni anlatır
Hepsi de sana dair...

Karşımdayken bile dalıp dalıp gidiyorsam
Sorma....
Suskunluğum gözlerinden yediğim
Vurgunun sebebidir...
Yutkunup kalırdın
Neyin var dediğinde....
Biraz sen
Biraz ben
Birazda biz
Hepsi seni anlatır
Hepsi de sana dair....

Anlamadım sanma
Gidiyorsun adım adım...
Gözlerinden anlıyorum
Ayrılıp gittiğini
Hani dalından kopan yapraklar misali...
Canı yanar mı bu taşa dönmüş yüreğin
Elimi yüzüme alıp
Dalıp gitsem ötelere
Yazdığım şiirlerde
Biraz yüzün
Biraz kaşın
Biraz nazın
Hepsi seni anlatır
Hepsi de sana dair...

Zehiri yudumlar gibi içiyorum
Hasretini kaç zamandır
Kaç zamandır benimle değilsin
Merhabalar alışkanlık etmiş
Dilimize...
Kuru bir selamdan ibaret...
Oysa ne çok sevinirdi yüreğimiz
Gelirken birbirine
Çarpardı deli gibi
Delilir gibi...
Dinle....
Şu çalan parçayı...
Biraz efkar
Biraz sitem
Biraz özlem
Hepsi seni anlatır
Hepsi de sana dair...

Ayıplama unuttum diye
Ellerini...
Ayıplama gamzelerde gezdirdiğin
Ceylanlar gibi ağlamıyorsam
Kırk avcının vurduğu....
Boşver diyorsam
Boşver gitsin....
Birazcık anla
Hala senin için yeminler ediyorsam...

Hadi git...
Biraz veda
Biraz ayrılık
Yalan da olsa bir iki damla gözyaşı
Yanaklarında...
Hepsi seni anlatır
Hepsi de sana dair...
Beni benimle bırak
Sensizim...
Azaldı sevda bağında nefes alış-verişlerim
Ölüyorum
Ölüyorum vesair....



Ali Altınlı
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Ağustos 2009       Mesaj #595
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bugünden düne mektup

Uzun zaman oldu ayrılalı heyecanlı duygularla dolaştığım o senli tozlu sokaklardan.
Çok uzaklardayım. Kendimi arıyorum hâlâ birden buluyorum ve aniden ölüm gibi bir acı özlemlerimi ele alıyor sen aklıma geliyorsun…
Hatırlasana henüz çocuk saf ve temizdik. Sevmeyi öğreniyorduk birbirimizden. O duyguyu dillendirmeden hisedilen derin bir bakışla birbirimize akıyorduk. Hiç zorlanmadan taze bir sevgi büyütüyorduk yarınlara…Yarınlar umudumuzdu ve umutlarımız sevgimizdi.

Hatırlar mısın dünün saklı yarını? Dünden bu güne şekillenen mecburi değişimleri! Hiç unutmadım seni çok zorladım kendimi ama bir gizem saklı bende unutturmamaya yüz tutmuş bir çözlülmez gizem. Unutmak işime gelmiyor belkide çözümsüzlüğüm bundandır sanırım.Yollara vuracaktık kendimizi hayellerimiz rüya gibiydi...
Hâlâ eskisi gibi gülüyor musun? Ne çok severdim o gülücüklerini gamzelerine dokunurdum. Hayallerim büyürdü. Ben gülmezdim hayallerim gülerdi. O gülücüklerin ikimize de yeterdi.
Biliyor musun? Hep parmaklarının ucunu öpmek istemiştim ama öpemedim. İçimde küçük bir yara sevda gibi büyüdü kocaman bir yara oldu. Farkında değilsin tabii. Nereden bileceksin uzun zaman oldu ayrılalı ayrılık değiştirdi yarınlarımızı…Bu kaçıncı mektubum sana bilemezsin her defasında yırttım anlıyor musun?
Bir pazar sabayıydı. Sana geliyordum. Mevsim yazdı. Havalar sıcak ve bunalıtıcıydı. Adeta uçuyordum sana adımlarım hızlıydı. Buluşmak çabası özlemin bende ki teriydi… Düşmüştüm yolda sana koşarken dizlerim kanamıştı.Yaralarım acıyordu. Gözlerini gördüm sonra ve sonra o ince parmakların dokunmuştu yaralarıma... Sanki öpüyordun acımı acım sana akmıştı. Birden gülmeye başladık hatırladın mı? Çok gülmüştük o an durduramadık kendimizi ve birden ansızın ilk kez seni öpmüştüm. Masum bir öpücüktü. Utanmıştın. Bende utanmıştım. Hesapsız bir bakışın yüzümüze yansıması bir yaşamın acısı olacağını nereden bilebilirdik değil mi?
Çok üzülüyorum biliyor musun? Ve de çok mutsuzum! Acılarım en çokta seni düşünmeye başladığım an aklıma geliyor. Keşke ayrılmasaydım. Tozun kendisi olsaydım o sokakların.
Saçların hâlâ güzel mi? Ne kadar da parlıyorlardı güneşte hep taramak istemiştim biliyor musun? Ve tararken dokunmak-koklamak… Bir buğday darlası gibi savuruyordu rüzgar saçlarını. Serinliyordum... Mutluluktu saçlarının renginden aşkı tasarlamak. Saçlarına dokunmaktı aşk… Anlıyor musun?
Ah ah sevdamı yenileyen sen! Seni aramadım.Bulmaktı seni aramak ama aramadım sanırım korktum. Sen niye aramadın bugünümün dünden kalan hayali neden aramadın? Çok özlüyorum seni şimdi deli gibiyim…
Bu uzaklık hâlâ içimi kemiren bir hüsran. Dayanmak ne mümkün anılar üstüme üstüme geliyor. Hiç andın mı beni? Çok merak ediyorum… Acaba uzandın mı o uzun başbaşa kaldığımız kır gezilerine! Bir keresinde eşekten düşmüştük hatırladın mı? Yine gülmüştük durmak bilmeden. Ve daha çok artmıştı gülmemiz yolda geçen köylü çiftçinin bize küfür savurduğunu duyunca.
Sonra ne demişti o köylü adam bize hatırlıyor musun? Ben hayal meyal hatılıyorum. “Hadi evinize gidin yaramazlar” demişti sanırım. Biz hâlâ gülüyorduk. Ne kadar da mutluyduk değil mi? Ama şimdi her şey başka ben bir başka insanım biliyor musun? Peki sen değiştin mi? Çok merak ediyorum yüreğin eskisi gibi aydınlık mı acaba? Ben seni düşündükçe aydınlanıyorum

Alıntı

nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
25 Ağustos 2009       Mesaj #596
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Ne çok denedim seni bulmayıne çok aradım seni bir bilsen... Sanma ki
çabuk pes ettimseni bulabilmek için ben bir ömrü tükettim...
Sesim mi çıkmıyordu mu sessiz harf vardı gözlerimin içinde.
Yazılmamış bir şarkı mı beklediğin adı konmamış bir şiir mi seni bana
getirecek olan..
Ah sevdiğim... Kendimce yazabildiğim tüm cümleleri dizebileceğim en özenli
şekliyle dizdim de kaç kere yine bulamadım seni...
Eksik bir şeyler var diye düşünüyorum bazen. Kendi bildiğimce bulamıyorum ki
seni..
Çizdiğim noktalar azaldıkça sana daha çok yakınlaşacağımı düşünürken
noktaları mı sildim yoksa diye korkuyorum..
Bir özlem ki içimden bir parça olmuş öyle bir sen ki orada duran hüzün
olmuş yüreğimi tutuşturan ateş olmuşhttp
kor olmuş..
Sen ki belki çok uzak diyarlarda olan Ey Sevgili! İnancım olmuş ışığım
olmuş yolum olmuş güneşimay ışığında hayalim olmuş..
Bir yazı yok ki seni düşünmeden sen ki can sevdiğim sırdaşım
olmuş omzum olmuş kahkaham olmuşgözümden akan damla damla yaş olmuş..
Bir hayal yok ki sensiz kurduğum denizim olmuş kumsalım olmuş en güzel
dansı... başıma taç yaptığım yıldızım olmuş..
Sen sanıp sanıp yanıldığımı anladığım anlarda yüzümdeki çizgim olmuş çatık
kaşlarım olmuş öfkem korkaklığım içime akan gözyaşım olmuş..
Öyle çok yorulmuşum ki seni bir başkası sanmaktan dünyamı kapattığım
kabuğum olmuş sesim sessizliğim olmuş şiirim yazım olmuş..
Hani öyle zordur ki içindeki tohumlar yeşerdikçe ümitlere hayallere
dönüştükçe hiç olmadığını anlamak bir hüzünse o an içimi saran belki en
yakınımda belki de senden çok uzaklarda seni yaşamaktır hüznümle adını aynı
satıra yazdıran..
Oysa bir yerlerde olmadığını anlayalı çok oldu. Şu deli yüreğim ne uslandı ne vazgeçti coşkusundan kanat takıp seni aradı da aşkın oldu semalara
adını yazdıran..
"Sen" Gökyüzüsün.. "Ben" Kelebek..
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Ağustos 2009       Mesaj #597
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Ateşler Söner Yüreğim Sende Kalır (Sahipsiz Mektuplar)

Şimdi sensiz suskunluğun en acımasız olduğu zamanlardayım. Biliyor musun ben hiç bu kadar uzun susmadım. Şimdi kibrit’in ucuyum. Hangi sevdalı yakar beni, hangi hain kırar bilmiyorum. Şimdi susuyorum. Yaralı bir martı ayaklarımın dibine düşüyor ve ben ona ağlıyorum. Sensizdim, kimsesizdim. Ben hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim kendimi. Sahile yabancı, denize dargın dolaştım bir uçtan bir uca. Deniz kabuklarıda bulamadım toplayacak. Deniz almıştı tüm getirdiklerini. Bir beni alamadı oysa. Her martı bir deniz, her nota bir şarkı ve her mezar bir ölü bulurda oysa, bir ben bulamadım seni. Karadeniz sahili döverek alıyordu hıncını. Keşke deniz olsam, sana ulaşsam, sarsam seni ama kızmadan, üzmeden seni.

Anladımki her sevda çeken gülmüyormuş. Gülerken, ağlamayı unuturmuş insan. Yağmurun her yüzüme vuruşunda sen aktın damla damla. Gül güneşe aşık doğarmış. Ayla oynaşsa da güneş. Ama gül yıldızlara kanmayıp güneşi asla unutmazmış. Unutulmadın bilesin. Zira ben unutmayı bilmemki hiç.

Sesini duymak özlemimi arttırıyor bilesin. Yemin ederim bu sensiz geçen her saniyeyi vuracağım. Sensiz geceleri çarmığa gereceğim. Seni özledim, seni çok özledim biliyor musun yürek sünnetçisi. Bazı akşamlar sırf buraya küfür etmek, içimdeki atamadığım kini haykırmak için gelirim. Oysa çok sırrım var bu sahilde, bir dile gelse sonum olur her şey. Bir de gecelerde çok sırlarım var. Martılara anlattıklarımı kimseler bilmez, sen bile bilmezsin. Sahil bitti, cebimdeki sigaramda öyle. Ama sen her daim bendesin.

Dilime doladığım şarkı “ gülü susuz bırakmam “ diyordu. Göz yaşlarım yağmura karışıyordu. Gökyüzüne yaptığım resim kayboluyor, nefesim tükeniyordu artık. Adını yazıp da denize saldığım kağıt sandallar kıyıya vurmaya başladı bir bir. Her kıyıya vuran sandalda yüreğimden bir serçeyi azat ediyorum biliyor musun. Ama sen korkma, sen hep orada kalacaksın. Ömür dediğin ne ki zaten bir tutam mutluluk. Kah ağlaya kah-i güle geçiyor zaman, nefesler tükeniyor. Ben tükeniyorum…

Şimdi sensizliğin kol gezdiği sahildeyim. Suskunluğun tam ortasında yani. Bu kadar uzun sürmemişti suskunluğum, hasrete olan kinim hiç bu kadar bilenmemişti. Anladımki yaşayabildiğin biriyle değil, onsuz yaşayamayacağın biri olmalıymış hayatında insanın.
Ellerini aradım, yaslanıp ağlayabileceğim bir omuz. Ama ellerin benden bu kadar uzaktaysa benim ne suçum var.

“Ayrılık bu kadar komaz sanırdım.
Bir nefes kadar yakın,
Ama yıldızlar kadar uzakmışsın meğer.
Ötelere gidersem,
Biliyorum öksüz kalır bu sahil,
Bu martılar beni arar.
Ateşler söner yüreğim sende kalır…”

Seni ilk gördüğümde güneş vardı, kimbilir belki bir güneş doğar, ben sönerim. Belki arkamda bitmemiş bir şiir, yarım sevda ve gözü yaşlı martılar bırakırım. Ben bu yarımlarla yaşadım yıllarca ama bu yarımlarla ölmek istemiyorum…

Şimdi hüznün başladığı, yarınların umut olduğu yalnızlığınla geziyorum bu dost sahilde. Onca özlemlerimin içinde bir sen kalıyorsun unutmadığım. Balıkçı kayıkları bile çekilmiş kıyılara, yalnızlığımı onlara anlatıyorum. Biliyorum onlarda sevdası olan denizi özlüyorlar. Benim özlemime denk yani. Ama onlar benden şanslıydı yinede. Elinden tutuyorlardı sevdalarının, öpüyorlardı yakamoz dudaklarını denizin. Titreyerek söylediğim şarkılar hasrete dairdi. Bir mülteci gibiyim şimdi vatandan uzak, bir köleyim hürriyete aç. Oysa düşlerim sanaydı, sanaydı her kayan yıldızdan dilediklerim.

Zamanla nasıl değişiyor insan.. Hangi resmime baksam ben değilim sanki. Bir şeyler var değişen, beni değiştiren bir şeyler var. Ama değişmeyen bir çok şey var. Gözlerimin daldığı yerde sen varsın hala. Artık göz yaşlarım bendini yıktı, hovarda yağmura uydu yine. Uzak kentlerin soğuk sokaklarında geziniyor gözlerim.

Dudaklarım yalancı buseleri özledi. Anladımki ne haz senden ayrı, ne de bir tat senden öte buralarda. Demek ki sensiz günler sonsuzluk demekmiş. Sararan yapraklar dökülüyor sensizlik ve bende onlarla gidiyorum. Hayatın tüm güzelliklerinden vazgeçip sessiz sedasız ölüme gitmek istiyordum ama sensizliğin ölüm olduğunu unutmuşum affet.

“Haydi şimdi kalk yanımdan.
Bak eli oraklı göründü uzaktan.
Seni de almasın benimle.
Şiirlerimi, yazılarımı sen yaşatmalısın.
Sevda gülleri hep sana açar
Ve unutma bu Şiirbaz senin için yanar.
Sevdama, şiirlerime, martılara ve denize iyi davran…
Unutmaki onlarda bir tutam ben varım…..
Ve hep de ben olacağım”………………

Ruhunuzu canlı tutmaya yetecek kadar mutluluk diliyorum sizlere.

Dost kalın ve hep böyle kalın………………….
Emre Alkan
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Ağustos 2009       Mesaj #598
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Az önce başladı isminle karışık yağmur..
Az ışıklandırılmış sokaklardan taşıp, az sevilmiş yüreğimin penceresi olan gözlerimde birikti sonra.
Buğusuna adını yazmak istedim, gitmedi elim…
Gitmedi elim, bulutların ardına gizlenmiş yıldızların; bizden çalıp gittiği umutları resmetmek için kalemime.
Az önce başladı işte.
“Göstere göstere yağar mı yağmur, çakar mı gün ortası şimşek” dememe fırsat vermeden, yarım bırakılmış bir dua gibi döküldü göğün dudaklarından; gözlerini bırakarak yanı başıma.
Gözlerin…
Işığın varlığından utanmasına sebep, güneşin doğarken hicap duymasına vesile; gece karası gözlerin.
Gözlerin…
Tavana sabitlenmiş bakışlarımın tek dert ortağı, görmekten usanmadığım düşlerimin tek sebebi, aldığım her nefesin “iyi ki varsın” ı gözlerin…
Az önceydi başlayışı, hızlandı şimdi biraz.
Kim bilir hangi tomurcuğa yeni bir aşk lütfedecek bir yağmurun, koca bir şehre çöken kasvetiyle ıslanıyor varoşlar.
Islanıyor küçücük elleri ilkbaharın..Üşüyor düşlerim sessiz sedasız…
Oysa, ne çok severdim yağmuru sen yanımdayken.
Islanmak ama hep ıslanmak üzere kurgulanırdı baharın yaramaz çocukluğu.
Ama şimdi, ya çok fazla duyuyorum “November Rain”i, ya yaşlanıyorum gerçekten.
Bende anısı olmayan sokaklarında geziyorum bu şehrin, olmuyor; olamıyor.
Attığım her adımda, düşen bir damlanın hüznüyle ıslanıyorum yeniden.
Bulutlar geçiyor üzerimden gece renginde; ıslaklığını yanı başıma bırakarak.
Aslında hiç hakkım yok, biliyorum.
Sana ihale edilmiş sitemlerim de, benden uzaklaşmış benliğime kavuşma gayretim de; yalnızlığıma anlattığım hoş bir anı sadece.
Ve yalan külliyen. En az varlığın kadar…
Üstelik, sana her seslenme çabamda; ördüğüm birkaç sıra duvarı da kendi hayallerimi de yıkarak yok ettim seninle birlikte.
Şimdi, düşen her damlanın ağırlığıyla ezilerek ve bir zamanlar o yağmurun nelere sebep olduğunu hatırlayarak; yeni ölmüş bir sevdanın toprağına düşüyorum sessizce..
Suskunluğum ikrarım, yağmur tek günahımdır..
Az önce başladı seninle karışık yağmur ve dineceği yok gibi…
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Ağustos 2009       Mesaj #599
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Biliyorum okumayacaksın, ama yine de yazıyorum.
Okumayacaksın, çünkü göndermeyeceğim. Belki masamın
çekmecesinde, belki giymediğim bir gömleğin cebinde
bulacaklar yıllar sonra. Kimi aşk mektubu diyecek,
kimi umut dolu bir mektup... Kimi cümlelerin
içtenliğine bağlanacak, kimi soruların sertliğiyle
irkilecek... Eski bir kâğıt olacak şu an elimde
tuttuğum kâğıt şüphesiz. Bazı harfler okunmayacak,
bazı soru işaretleri de öyle. Kimi sorularım yargı
gibi anlaşılacak. Kimi noktalarım da silinecek.
Bitmemiş cümleler kalacak yıllar sonra, bugün
bitirdiğimi sandığım pek çok hatıradan geriye...

Seni mutlaka merak edecekler. Seni suçlayanlar
çoğunlukta olacak. Benim kendimi suçlayan
ifadelerimden bile bana acıyan çıkacak. Senin güzel
olduğuna hükmedecekler hemen. Güzel değilsen bile
alımlı olduğunda hemfikir kalacaklar. Seni sevdiğimi
tartışmayacaklar bile. Ama senin beni sevip sevmediğin
konusunda birbirlerine girecekler.

Sen okumayacaksın, ama okuyacakmışsın gibi yazıyorum
yine de. Okumayacaksın, çünkü göndermeyeceğim.
Yazdıktan sonra yırtıp atmayı da düşünmüyor değilim.
Yakmak, aklımdaki bir başka çözüm. Ama hayır,
saklayacağım. Okumayacak olsan da kelimelerimi
sevdiğini biliyorum. Sevdiğin için, benim sana
birşeyler yazdığımı hissedeceğini biliyorum. Ben
yazarken içinin ürperdiğini, gülen yüzünün
hüzünlendiğini, konuşan dilinin suskunlaştığını,
aklının karıştığını, kalbinin küt küt attığını
hissediyorum. Belki sırf bu yüzden yazıyorum.
Yazmıyorum da sanki sana dokunuyorum. Sanki kâğıdı
katlamıyor, sana sarılıyorum. Mektubu saklamıyorum da
sanki seni unutmaya çalışıyorum.

Hayır, okumayacaksın. Okumayacaksın çünkü
göndermeyeceğim. Göndermeyeceğim, çünkü adresin yok.
Belki postacıya tarif etsem bulur seni. Ama önce beni
çok iyi tanıması gerek. Benim de onu. Tanıması yetmez
anlaması da şart. Benim de onu. Benim için senin ne
anlam ifade ettiğini iyi bellemesi gerek. Bellemeli ki
seni bulabilsin. Bellemeli ki seni bulmak ayaklarını
yormasın, aklını usandırmasın. Ama göndermeyeceğim bu
mektubu. Okumayacaksın.

Bu mektubu göndermeyeceğim. Çünkü sahibini bilmiyorum.
Seni seviyorum ama kimsin bilmiyorum. Ne yüzünün
şekli, ne sesinin tonu, ne oturduğun evin manzarası.
Hangi vurguyla çıkar ağzından sevgin ve öfken? Hangi
renkleri seversin? Yemek önüne gelince elin gayri
ihtiyari tuzluğa gider mi? Bulmaca çözerken en çok
hangi soruda takılırsın? Büyüyünce ne olacağını
söylemiştin küçükken? Telefon gelince koşar mısın?
Mektup alınca ne hissedersin? Seni korkutan bir kapı
zilinin sebebi olmak istemem.

Hayır göndermeyeceğim. Bu mektubu okumayacaksın.
Çünkü ben ne istediğini bilmeyen biriyim. Ayaklarım
yere sağlam basmaz asla. Kararlılıklarım yoktur, asla
ama asla diyeceğim prensiplerim de. Kalabalıklar
içerisinde kolay seçilmem. Kütüphanelerin en dikkat
çekmez kitabıyımdır. Bazen öyle korkak, bazen öyle
sıradan, bazen öyle ufak tefeğimdir ki...
farkedemezsin beni.

Bu mektubu göndermeyeceğim. Çünkü ben yokum.


Göndermeyeceğim... Çünkü sen de yoksun!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Ağustos 2009       Mesaj #600
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Belki sana belki bir başkasına;

Bazen şuna dikkat ederim; hayat farklılıklarla dolu. Yaşam bizi sadece kendi arzularını tatmin etmek için besliyor. Sevgileri ve arzuları kendine göre algılıyor ve kararı kendisi veriyor. Bize de arada bir ayrıntılarda mutluluk sahası veriyor. Bizde buraya o eskimez klasik gecekondumuzu konduruyoruz. Ama her zaman olduğu gibi diğer bir acı onu yıkıyor. Ne kadar bağırsak çağırsak fayda etmiyor. Çünkü hayatın esirliği bizim sesimizi kısıyor. Ağlayamıyoruz ve kendimizi hissedemiyoruz. Gerçeği görüp geçen ve boş şeylerin arkasından bakıp üzülen enderlikleri hapseden ruhumuz bizi eline alıp hayat oyununda rolümüzü okuyor. Yanlış yaptığımız zamanda elimizde barizleşen küçük umutlarımıza da el koyuyor. Acılar; hayatımızın vazgeçilmez yolları ve garip dostları. Bazen aynı şeyleri niçin farklı algıladığımızı sorarız. Çünkü biz farklı acılara sahibiz. Çünkü biz farklı yıkıntılarda yaşıyoruz. Hani o istek hani o arzu. Bize söz verenler nerede? Nerede umutlarımızın gerçek yüzleri. Ve nerede hiç görmediğimiz benliğimiz. Bağırıyorum sesim çıkmıyor. Ağlıyorum yaş gelmiyor. Peki hangisi? Hangisi benim? Yalan olup bazen mutlu olan mı? Yoksa gerçek olup hiç göremediğim mi? Her şeyden uzak ben varım acı var. O bana gelecek ben ise her zaman ki misafirperverliğimle onu karşılayacağım. O yüzsüzlük de yapsa ben yine ona sahip çıkacağım. Ne zaman kendime gelirim işte o zaman o geri gelir. Bana selamını verir ve her zamanki çalışkanlığıyla işine başlar. Ben ise sessizliği sarmış bir çocuk gibi onu izlerim. Kızmasından korkarım dövmesinden. Dikkatini dağıtmak istemem. Arkadaşlarını getirmesinden korkarım çünkü...

O beni hiçbir zaman bırakmayacak. Çünkü o benim sayemde yaşıyor. Ben ise onunla ölüyorum....

Benzer Konular

17 Haziran 2009 / _PaPiLLoN_ Taslak Konular
19 Haziran 2014 / By_Dark Cevaplanmış
16 Ağustos 2014 / Misafir5 Cevaplanmış
3 Şubat 2016 / Safi X-Sözlük
15 Eylül 2015 / Safi X-Sözlük