Arama

Şiir Nehri -1- [Arşiv] - Sayfa 535

Güncelleme: 2 Aralık 2006 Gösterim: 1.648.014 Cevap: 12.492
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Ağustos 2006       Mesaj #5341
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
SENİ SEVMEYİ UNUTTUĞUM ZAMAN

Sponsorlu Bağlantılar
Seni sevmeyi unuttuğum zaman,
Kara bulutları sevmişim.
Haykırmaların ardında,
büyük coşkuyla
Yere inen sisleri sevmişim.
Kahve rengi serçeler boyun bükmüş.
Yanyana durmuş,
durdukça gözleri sönmüş.
Serçelerin gözlerini sevmişim.
Dalgaların vurduğu kayaların inlemeleri,
Kulaklarımda yer etmiş.
Kayalar sertleşmiş
Kasıldıkça her bir zerresi,
Denize boyun eğmiş.
Kara saçlarına aklar düşmüş Zonguldak'ın
Siyah kömürü gözlerin olmuş.
Tek tek düşmüş serseriler sokaklara.
Geceler bu şehre sarılmışta gelmiş.
Seni sevmeyi unuttuğum zaman,
Bu şehrin gecelerini sevmişim.
Göçmen kuşlar gözlerimden dönmüş
Bembeyaz martılar ağlamış sessizce.
Para verdiğim dilencinin elleri
titremiş,
Titremiş dünya farkında olamadım.
Havalandırma boşluklarından
geçmiş kokun,
Tek tek dolaşan kokuları sevmişim...
Denizin ağlamaklı sesini sevmişim.

Seni sevmeyi unuttuğum zaman;
Aynalara bakmışım,
Kendimde hep seni aramışım.
Aynalar küsmüş bana bilmeden
Sensiz geçen zamanlarda,
Bir köşeye sinmişim.
Çünkü ben;
Seni sevmeyi unuttuğum zaman
Kendimi sevmişim.
Farkında olamadım,
Unuttum,
Ama ben aslında senmişim...


TheGrudge - avatarı
TheGrudge
Ziyaretçi
3 Ağustos 2006       Mesaj #5342
TheGrudge - avatarı
Ziyaretçi
kolon y kareis ikon1Beyoğlu`ndan Dolmabahçe`ye Taşınan Bir Aralık Akşamıkolon y kare
Ne günlermiş, ne günlermiş
Sponsorlu Bağlantılar
Sus pus olmuş, puslu bir İstanbul muydu yüzün, yoksa
çok bildik hüzünler mi taşınmıştı yüzüne
Dolmabahçe`de, çay tadında...
Divit ucuyla yazılmış bir aşkın sureti vardı avuçlarında,
tarih bir başka iklimin kıvamını gösteriyordu.
Ben rehnedilmiş yelkovan gibi... hani akrep`i seven ama
yüreği takvim yokuşlarında...
Sinemada elinin elimde terleyişinin bir anlamı olmalı,
sesinin sesimde yankılanmasının... sanki perdedekine
üzülmüş ya da sevinmişsin de tesadüfen akmış yüzün
içime... Yalan! Sen perdeye bakıyorsun, fikrin benim
seyir defterimde... ve ben amerikanca bir filmi kürtçe
seyrediyorum...
Kadın, Beyoğlu`nun bir kış akşamında,
üstündeki deri montun sahibine küs, soğukluğundan
muzdarip yürüyordu... Adam da... Yürümek hiçbir şeyi
çözmüyordu, bazı Aralık akşamlarında... Parmağında
yaralı bir öyküyü taşıyordu adam... Kadının yüzünde
bir hüzün... Hüzünlü aralık akşamında bir yüzük...
Yüzüğün yüzünde dünya güzeli bir kadının kehaneti...
... Soğuğun ve karanlığın vehameti!
Hayatı, bir başkasının pantolonu gibi, küçültülmüş,
Daraltılmış... İlk sahibinin o pantolonla yaşadığı şeyler,
yani pantolonu pantolon yapan anılar, bazı ilkbahar
bereleri yüzünden yapılan yamalar, ter tüketen
yazlar... Hepsi daraltılmış... Yaşananlara bir beden
büyük geliyor artık hayat!
Bir aşkı paylaşmak için çok geç, bir paylaşıma aşık
olmak içinse erken... Beni sevda yerimden vurdu yine
zaman... Şimdi sana söylenecek tek cümle:
Bende sana yetecek kadar ben kalmadı...

Yılmaz Erdoğan
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Ağustos 2006       Mesaj #5343
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yenilmeyeceğim sana !...

Savaşacağım seninle sonuna kadar
Belki yalnız,belki küskün
Yine de seveceğim seni
Bekleyeceğim her dakika ağzından çıkacak bir kelimeyi
Hayat devam edecek en güzel şekilde
Sen olmadan da
Çünkü umudumu yitirmeyeceğim hiçbir zaman
Çünkü sevmeye devam edeceğim seni
Tıpkı özlemeye devam ettiğim gibi!
Ne vardı bu kadar iyi görünecek
Ne vardı kalbimi,beynimi saracak
Ne vardı..
Ne vardı karşıma çıkacak
Keşke hep uzaklarda tanımadığım insanlardan biri
olarak kalsaydın
Keşke görmeseydim seni
Tutmasaydım ellerini
Keşke görmeseydin beni
Keşke bakmasaydın gözlerime umutla
Keşke bırakmasaydın yüreğini yüreğimde
Keşke gitmeseydin
Keşke kaybolmasaydın sessizce
Susmasaydın hep
Keşke bilebilseydim döneceğini
Hayaller kurabilseydim döneceğine dair sınırsızca
Keşke...
Keşke anlayabilseydim seni
Ya da keşke sen bilebilseydin yüreğimi
Görebilseydin halimi
Duyabilseydin sesimi
Farkedebilseydin içimin burukluğunu
Nerden bileceksin ki
Yoksun!
Dedim ya sessizce kayboldun ortalıktan
Bıraktın beni buruk
Bıraktın beni hasretle
Keşke anlayabilseydim seni
Keşke bilebilseydim ne istediğini
Bilebilseydim üzüntünü,derdini
Keşfedebilseydim bilinmezliğini
Bilebilseydim umutlarını,hayallerini
Nerden bilebilirim ki
Yoksun!
Ağzından çıkacak bir hayır bile
Evet'in kadar anlamlı olacaktı benim için
Keşke susmasaydın
Keşke birşeyler söyleseydin
Yıkmasaydın beni böyle
Gülerdim aşk acısı,ayrılık acısı çekenlere
Şimdi de kendime gülüyorum
Ne derdim ne oldum
Artık filmin en komik sahnesinde bile
Acı bir kare çıkartıyorum kendime
En neşeli şarkıda bile
Ağlıyorum sessizce
Olur olmadık yerde aklıma geliyorsun
Olur olmadık şeylere bakıyorum,gülüp geçiyorum
Dışarıda benim
Odamda sen
Uzun bir telefon sesi
Yüzümde biraz buruk,biraz heyecanlı bir ifade
Seni duyuyorum her seste
Yine hüsrana uğruyorum sonra
Arayan sen değil bir başkası!
Aklımda yine sen,sözler farklı sadece
Anlamlar farklı,duygular farklı
Olsun...
Alıştım,
Öyle de böyle de seninleyim
Ne olacak ki..
Dedim ya alıştım
Sevgine alıştım
Özlemeye alıştım seni
Böyle de güzel
Sen olmadan da!!
Çünkü umudumu yitirmeyeceğim hiçbir zaman
Sevmeye devam edeceğim seni
Tıpkı özlemeye devam ettiğim gibi
TheGrudge - avatarı
TheGrudge
Ziyaretçi
3 Ağustos 2006       Mesaj #5344
TheGrudge - avatarı
Ziyaretçi
kolon y kareBir Anakolon y kareKadın çamaşırdan dönüyor olmalıydı
Kolunda bohça, sert soda kabartmış ellerini
O yaşta bütün yahudi kadınları gibi
Sırtında eski bir siyah kadife hırka
Bir şikayet yorgunluk ifadesi bakışlarında
Küçük, çilli, dik kızıl saçlı
Satılmamış gazeteleri koltuğunda
Üşüyen bütün küçük çocuklar gibi
Burnunu çeke çeke, avuçlarını hohlıya hohlıya
Sürterek eskimiş kunduralarını
Ayak uyduruyordu anasının adımlarına
Onlar önde, ben arkada
Bir mart gecesi on birden sonra
Taksim’den Tünel’e kadar yürüdük
Alçak sesle konuşuyorlardı aralarında
Sanki bir değirmen ağır ağır dönüyor
Hayat ağır ağır akıyordu
Bulanık, kirli nehirler gibi
Büyük, karanlık binalar arasında

Necati Cumalı
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Ağustos 2006       Mesaj #5345
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sadakatsiz

İlk bakış, heyecanlı duruş, parlak gözler...
Seneler geçti birden bire, yaşananlar acı dolu, yarım kalan umut.
Üstesinden gelemediğim bu sevdanın peşinde sürüklendim durdum
Mutlulugu bana sarılışında buldum ve kayboldum derinliğinde...
Bilseydim bir gece çekip gideceğini,
Bilseydim bir gece masum sevdamızı kirleteceğini
ve üstüne çektiğin yorganda saklandığını sandığın acı gerçekleri
Girermiydim sanıyorsun bitişim olacak bu sevdaya...

Anılarla yaşamak acı veriyor bana, unutamıyorum yaptıklarını
Yılların bezginliğini yaşattın, aldattın... aldattın... aldattın...
Yine seni seviyorum dedin bana
ve ben yine aldandım sana, sarıldım... sarıldım... sarıldım...
Affettim her defasında, hangi yürek olsa yapardı bunu, söylesene
Beni düşünmeden bir zevk uğruna yazık ettin yarınlara
Pişmanlığın yine de durduramadı seni
Yine aldattın, hep aldattın... bulmuşken benim gibi şapşal birini
Senin için savaşmaktan hasarlar oluştu ruhumda
ve toparlanamayacağım bir darbe daha attın bana
Tam da oldu be sonunda demişken
Tam da bu savaşı kazandığımı sanmışken
Yine aldattın... Herşey yoluna girmişken!

Sadakat senin için ifadesiz bir duyguydu
Bedenini kirlettin... ne istedin benim tertemiz sevgimden?
Onca acıyı neden yaşattın bana
Bunca sevgimin karşılığını böyle mi gösterecektin
Bakma uzaklara, susma konuşsana?
Yine mi aldandım, yine mi abarttım bu sevgiyi acaba
Ucuz bir sevda seninki, aşk değil sadece tutkudur belki...

Vazgeçtim gözlerinden, sözlerinden
Yalanların tufan, yalanların kasırga; artık dokunma bana...
Yana yana alkolik oldum sonunda!
Psikopat, şizofren, paranoyak oldum sonunda!
ve attıgım derin yaralarda
Akan kanımda içimden söküp attığımı sandım seni...
Acılarımı sana versem, al desem, korkarsın
Sen bu acıyla yaşayamazsın!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Ağustos 2006       Mesaj #5346
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Asya-Afrika Yazarlarına

Kardeşlerim
bakmayın sarı saçlı olduğuma
ben Asyalıyım
bakmayın mavi gözlü olduğuma
ben Afrikalıyım
ağaçlar kendi dibine gölge vermez benim orda
sizin ordakiler gibi tıpkı
benim orda arslanın ağzındadır ekmek
ejderler yatar başında çeşmelerin
ve ölünür benim orda ellisine basılmadan
sizin ordaki gibi tıpkı
bakmayın sarı saçlı olduğuma
ben Asyalıyım
bakmayın mavi gözlü olduğuma
ben Afrikalıyım
okuyup yazma bilmez yüzde sekseni benimkilerin
şiirler gezer ağızdan ağıza türküleşerek
şiirler bayraklaşabilir benim orda
sizin ordaki gibi
kardeşlerim
sıska öküzün yanına koşulup şiirlerimiz
toprağı sürebilmeli
pirinç tarlalarında bataklığa girebilmeli
dizlerine kadar
bütün soruları sorabilmeli
bütün ışıkları derebilmeli
yol başlarında durabilmeli
kilometre taşları gibi şiirlerimiz
yaklaşan düşmanı herkesten önce görebilmeli
cengelde tamtamlara vurabilmeli
ve yeryüzünde tek esir yurt tek esir insan
gökyüzünde atomlu tek bulut kalmayıncaya kadar
malı mülkü aklı fikri canı neyi varsa verebilmeli
büyük hürriyete şiirlerimiz
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Ağustos 2006       Mesaj #5347
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sen bilir misin parçalanmayı bir gece ansızın uyanarak
Çoğalan nefretinle çaresiz kalırsın için acıyarak

Hiçbirşey teselli vermez körüklenene ateşe
Ne ilacını bulabilirsin bitip tükenmenin
Ne de adını koyabilirsin ölmek diye bu derdin
Çünkü, ölmüyorsun, yavaş yavaş işkence çekiyorsun, çok acı
Gözlerine çöktüğü zaman bir ağırlık, sabah oldugunu anlıyorsun
ve doğan günde perişanlık kamçılıyor göğsünü

Sen bilir misin bir gecede bin defa ölmeyi
Ciğerin dağlanırken acılarda tükenmeyi, yana yana kül olmayı
Böyle acılarla yaşamasını öğrenirken önüne gelen korkunç hayalleri

Sen hiç ihanete uğramadın ki, nerden bileceksin?
Peki sen sevmeyi bilir misin.......
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Ağustos 2006       Mesaj #5348
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
neden
her sabah çalınır kapım
korkarım
açamam
-soğuklar girer-
neden her kitapta biri gelir
umuda yüklenmiş
kalkmayan gemilerin içinde
her köpüğe dökülen emek
dışlanışım gelir rıhtımlarda
neden

beni yanlız bıraktılar anne
tuttuğum her dalda bir kuş vardı
her sabahta iki güneş
yazılmaz ki düşlerim
kara kâğıtlara
bütün kırılan kalemlerde
solucanlar gibi ikiye bölünüşüm
ve bir tomurcuğun sımsıkı
yapraklarına inat
yaşamak

tut demiyorum artık kimseye ellerimi
yıldızlara kaldır beni demiyorum
aç avucunu su içir bana
kumrularla
kumrular var ya anne
buralarda hiç göremiyorum

senin sancılarını bilemedim
ismim zannettim yaşamayı
deliksiz bir geceye uyumak
yarınlara şarkı söylemek
-yıldız tadında-
yasaklandı
taze ceviz kadar yapışkan ve sarı
bu hayat
bu ellerime sıvaşan sarı
sarı var ya
anne
beni hiç anlamadı

yeten bir ekmeğin sıcaklığı
ve simsiyah zeytinde acı
yarısını ısırabildim
ısır yarısını

kâbuslarımdan sonra
kimse su vermiyor bana
dimdik yaşamak için
eğilirken
-üzülme sakın-
aydınlığıma eller dokundu
makinelerde karışıp
betonlarda soğuttum yüreğimi

- ısıt anne-

tut tekrardan emzir beni

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Ağustos 2006       Mesaj #5349
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kâbus

Zamanın tık-tıkları,
Güder yaratıkları.
Kan sızan pençesinde
Beynimin yırtıkları.
Hayal, dalgıç ki arar,
Denizde batıkları.
Bu ne dünya; ne dünya,
Çerçöpten çattıkları!..
Bak şu maymun soyuna,
Ortaya attıkları!
Aziz ekmek, fikirde,
Teneke artıkları.
Ve evlerde baş köşe,
Batının pırtıkları,
Görünmezi görmeye
Eremez mantıkları.
Ya şu sözde müminler,
Şiltenin kıtıkları?
Yetmez mi bunca zaman
Yan gelip yattıkları?
Bir nesil özlüyorum,
Doğrultsun yatıkları!
Somunları taş olsun,
Zehir de katıkları!
Yorganları devirsin,
Dişlesin yastıkları!
Bir damla gözyaşına,
Sonsuzluk, sattıkları.
Hakk'a dönünüz Hakk'a,
Hakkın yarattıkları!..
tulse - avatarı
tulse
Ziyaretçi
3 Ağustos 2006       Mesaj #5350
tulse - avatarı
Ziyaretçi
Yanılgı

Değil kardeşim değil , dal yeşil gök mavi değil
Bilsen ben hangi alemdeyim sen hangi alemde
Aklından geçer mi dersin, aklımdan geçen şeyler
Sanmam
Yıldız ve rüzgar payımız müsavi değil
Sen kendi gecende gidersin ben kendi gecemde
Vazgeç
Ayrıdır bindiğimiz gemiler

Cahit Sıtkı Tarancı

Benzer Konular

18 Ocak 2010 / virtuecat Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya