Arama

Şiir Nehri -1- [Arşiv] - Sayfa 582

Güncelleme: 2 Aralık 2006 Gösterim: 1.648.483 Cevap: 12.492
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
9 Ağustos 2006       Mesaj #5811
arwen - avatarı
Ziyaretçi
İşte Hayalimdeki Sen

Sponsorlu Bağlantılar



Düşünüyorumda;
Seninle aynı odada solumak havayı,
ne güzel olurdu!
Aynı kasabada deniz gözlerine bakmak bir ömür boyu,
Lüle saçlarını yastık yapıp koklamak geceler boyu,
ne güzel olurdu!

Kor kırmızı geceler sonunda,
Sabahı karşılamak ten ten'e
Günü yaşamak seninle el el'e
ne güzel olurdu!

Bahar dallarından taç yapmak başına,
Sonra seyretmek seni, saatler boyu,
Çocuklarımızda cıvıl cıvıl bahçemizde
ne güzel olurdu!

Sana sarılmak,seni koklamak göğe doğru,
Hiç birşey düşünmeden umursızca paylaşmak hayatı,
Sevgimizden sığmasak kendimize,üçümüz dördümüz olsak,
AH! ne güzel olurdu..

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Ağustos 2006       Mesaj #5812
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İstanbul Geceleri
ist kuslar
Sponsorlu Bağlantılar
İstanbul gecelerini hatırlar mısın
Yıldızların döküldüğü zamanları
Şehla yıldızıyla, Süreyya’yı karıştırışımızı
Üsküdar’da sandallar ve gemiler yakardı karanlığı
Sen hep yakaların açık dolaşırdın
Yeşil banklarda oturmayı çok severdin
Simidi ve çayı hiçbir şeye değişmezdin
Simidi çaya bandırırdın, sonra burnuna yaklaştırırdın
İstanbul kokardı...

İstanbul gecelerini hatırlar mısın
Boğazda trafik durulurdu; sessizleşirdi
Severdik yıldızların yansısını izlemeyi sularda
Camlarda...
Camlarda çok sevdiğin Süreyya yıldızının parıltısı dolanırdı
Annen hep kızardı sana
Eve her gece geç geldiğin için
Baban umursamazdı
Adamın saçları ağarmıştı, omuzları düşmüştü
İstanbul’un gecesini gündüzünü ne yapsındı
Bazı geceler kar vardı
Ama biz yine her gece giderdik Üsküdar’a yıldızları izlemeye
Yoksa sen Şehlayı mı daha çok severdin

Bütün şehir sustuğunda, yani insanlar gittiğinde
Özgür olduğumuzu sanırdık
Bütün bizim olurdu şehir
Gece suçlarımızı örterdi,
Annemizin üstümüzü örttüğü gibi
Donkişotvari bilboardlara saldırırdık
Kahrolsundu emperyalist reklamlar
Paramız yoktu ya, alamazdık ya...
Sen gıcık kapardın Etiler kavşaklarına yapıştırılan resimlerden
Doktor sana verecek şurup bulamazdı
Güzel bulmazdın mankenleri
Bazen resimlerin içini okuduğunu sanırdım
Benim içimi okuduğun gibi
Sen resme dalardın
İstanbul gibi olurdun...

Sonra seni askere çağırdılar
İlk o zaman ayrıldık
İstanbul geceleri ilk o zaman bir yıldızını düşürdü yere
Geceler...
Geceler yalnız kaldı...
Şehla yıldızı, Süreyya yıldızı eskisi gibi yanmaz oldu
Sanırım onlar seni daha çok seviyordu
Kıskanırdım
Sonra simidi çaya bandırdım
İstanbul kokmaz oldu

Yani sen diyordun ya,- göz açıp kapayıncaya buluşuruz-
Hani diyordun -Süreyya parıldadığı zaman döneceğim-
Seni Süreyya’nın en çok parıldadığı gecede getirdiler
Gökteki bütün martılar düştü
Baban yine umursamadı
Anan oturup ağladı
Ben Şehlaya haber vermeye gittim
Süreyya yanındaydı
Apaçık söyleyemedim tabi
Nasıl söyleseydim
İkisi de anladı
Uzatmadım, fazla duramazdım
Geldi dedim, inin aşağı gökyüzünden
Katın aranıza...
Sahi sen hangisini daha çok severdin?

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Ağustos 2006       Mesaj #5813
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sevgilinin Gözlerindeki Denize...



bulutlar
Gökyüzü sessizce girerdi içdenizime
Duygularım yağmur yüklü bulut olmuştur
Sağanak yağmurlar gibi yağar dağlara
Sicim sicim yağar kalbi sökülmüş çağa
Konveksiyonel bir yağıştır gözyaşlarım
Şuayp gibi ağlamaktır bu yağmur
Kalpten boşanırcasına yağar
Her seferinde hüzünleri tazeleyen yağmur

Sicim sicim yağar kalbi sökülmüş çağa
Yeni anlamlar katar toprağa
esrik bir çınarın gövdesi çatlar
içinden iştiyakla diriliş çiçekleri patlar
Sonbaharın dökülen son yaprağı
Benim evrensel yasıma çanak tutar

Vur asanı bir kez daha denize ey musa
Belki yarılır da kalbimiz
içinden geçer mazlumlar ordusu
ağla / ey sevgilinin gözlerindeki denize
bakarak şiir söyleyen sevgili
ağla Şuayp gibi
Yusuf gibi ağla
Eyyüp gibi ağla
Mecnun gibi ağla
Belki yükselir de sular
kurtulur umut neslini taşıyan gemi
kurtulur karartılmış yüzler
ferhat gibi dağları del
musa gibi okyanusu yar
yusuf gibi yüzünü zindana çevir
ibrahim gibi putları devir
işte o zaman
göğsümde çakan ilk şimşek
aydınlatır yüzü karartılmış ülkeleri
aydınlatır kalbi özgürlük bıçağıyla sökülmüş köleleri
kara düşünceler basmadan beyin kanallarımızı
doğurmak istiyorum düşüncelerimi
yüreğimi sürgün ettim
sevdanın çile dolu mekanına
düşlerimi sürdüm mermilere
düşüncelerime doldurdum ezik şehirleri
şuaybin gözyaşlarını sürdüm gözlerime

artık direniş gemisine limanlar açarım denizimde
bol eylemli gecelerde buluşalım
ey sevgilinin gözlerindeki denize
bakarak şiir söyleyen sevgili
sen dört mevsim hüküm sürersin kalbimde
kutsal sözlerin denizinde boğulduğumuz an
direniş yüklü gemiler geçer sularımızdan.
umudun öfkeli nesli geçer üstümüzden

Kovdum artık şehvet duygularını gökyüzünden
İhanet bandıralı gemileri denizimden
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
9 Ağustos 2006       Mesaj #5814
arwen - avatarı
Ziyaretçi
İşte Hayat Böyle




Bir bakarsın göklerde
Bir bakarsın yerlerde
Gökteyken kıvanç
Yerdeyken utanç duyarsın
İşte hayat böyle

Bir ağlar
Bir gülersin
Ağlarken göl
Gülerken gül Olur yüzünde
İşte hayat böyle
TheGrudge - avatarı
TheGrudge
Ziyaretçi
9 Ağustos 2006       Mesaj #5815
TheGrudge - avatarı
Ziyaretçi

sagatirnak İstanbul Düşman İstilası Altında İken Çamlıca’da / Abdülhak Hamid Tarhan is1
Hey Çamlıca mehtâbı ne olmuş sana öyle?..
Küskün duruyorsun.
Bir şey kuruyorsun.
Seyrinle ıyan et bana, ilhâm ile söyle:
Aksetmede âlâm-ı vatandan mı bu halet?..
Anlat; bu tahavvül neye etmekte delâlet.
Vaktiyle ederken bu havâliyi zılâlin
Bir sâha-i nilî.
Ey neyyir-i leylî,
Matem döküyor arza bugün bedr ü hilâlin
Bir şeb ki, zîrinde küsûfun,
Seyrangehi olmakda tuyûfun.
Mâzîden esip gelmede bir nevha-i vâveyl..
Bir âh-ı müebbed.
Hangi güneşin mâtemidir zulmetin ey leyl,
Ey şi’r-i muakkad
Yıldızlar olur bence meâlin gibi nâ-yab
Atîde görünmezse o mâzideki mehtâb
Olmazdı sabahın da yarın gülmeye meyli
Pîşinde bu dîdar-ı mahûfun.
Kartallara baktım düşüyorlar yere bi-ta’b;
Oldum sanıyordum Melekü’l Mevt ile hem-hâb kare
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Ağustos 2006       Mesaj #5816
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Gül goncaydı



gul
Gül goncaydı.
Yanaklarına gözüm düştüğünde.
Gün, bulutlara dudaklarını dokundurup çekerken.
Seni, gelinliklerin içerisinde gelin gördüm.
Tesadüfen halayına tutulduğum.
Şatafatlı bir düğünde..
*
Güneş, aydınlığa aç zifirlerimi ören etti.
Harabe haberlerine ağıt yakıp ağlamadım.
Sadece olanların üzerine birkaç tik daha nüksetti.
Bazı sözlerin şeker gibi ağızda eridiğini fark ettim.
Yeniden dirilip, aşiyanı bana bahşettiğini diyecekler.
Dönüp bakarsam, hakkını helal etmezmiş.
Rızk diye kazandığım yiyecekler…
Hatta., Sadece rahmet oku.
Yas tutma., diye siler.
Vefa(sız) öldüğünde…
*
Geceyle değil, karanlıkla barışık oldu.
Ne zamanki mertlik can çekişir kör düğümde
İsrafil’in son suru çalınanda anla ki, vakit doldu.
Nasıl ki tekbir getirilir, Hicazdakiler döndüğünde.
Biz bir yudum aşkı paylaşamadan, kıyamet.
Sonun başlangıcı ve şu elim hıyanet
Kopmuştu bütün lifler..
En son gördüğüm de..
Bir içim su! .. Hayat.
Uçurumun kenarında.
Eğreti duran güğümde…
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
9 Ağustos 2006       Mesaj #5817
arwen - avatarı
Ziyaretçi
İşte O An




Ölümden sonraki ruh merdivenleri tırmanırken,
Kolları sıvalı,hocanın bedenimi sularken,
Teneşirhanede ilk olarak başkası abdesimi aldırırken,
Kıble yönünde upuzun yatan sessiz bedenime,
Son namazımı kılmaya gelenlere,
Ellerini öpüp teşekkür edin;
Varsın olsun ondan sonra beni yol kenarında,
Kimsesizler mezarlığında toprağa verin,
Yanı başımda göz ucumla görüp burun kıvırdığımız,
Nice ölümünde kader mahkumları olsun,
Mezarlığımı çeşit çeşit fesleğenler çevrelesin,
Olmasa olmasın mezar taşı kuru çıtam,
İki uçta taze fidan selvi ağacı göğe yükselsin,
doğum tarihimi yazın,
Ölüm tarihini selvi agacının yaşı belli etsin,
Sağlığımda dostum olup,
Sessiz bedenimi görmeye,
dua edenlere,
Yongalara sıyrılmış cesedimin üstünde yer verin,
Yüzyıllar boyu aziz dostlarımı sayayım
hele hele
Ölümden sonra tekrar taze bedende diriliyormuş ya,
İşte bu mukadderatta yeni doğuş bedenin,
son arzumdur sessiz bedenimin üstüne,
Fesleğen fidanlarının ekim mutluluğunu,
varsın olsun kök saçaklarını toprak altında,
çürümüş çırpılaşmış bedenimle karışılayım.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Ağustos 2006       Mesaj #5818
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Dağlarda Büyür Gülün Sevdası



gul

Gülün sevdasına giden yolda
Uğradım bir gönül kavgasın
Ah gülün sevdası yüreğimi dağlar
Dumanların ortasında dağlar
Nasıl dik durabiliyorsa
Nasıl suskun
Nasıl cesur olabiliyorsa
Güllerin açılacağı sabahı
Öylece bekliyorum / acıları yudumlayarak
Öylece dikiliyorum dikenlerin karşısına

Seherin en koyu anında
Aydınlık bir yol uzanır içime.
Yeni bir umut damıtılır kalbime
Kara gözlü bir sevda doldurur içime/direnmeyi
Mavi gözlü bir çocuk doğrulunca düştüğü yerden
Öğretir bana mücadele etmeyi
Dağlarda büyür gülün sevdası
İçime açılır sabahın yolu
Karanlığın en koyu anında yürüdüm
bir halk ruhuyla
tutuldum bu toprağın gül sevdasına
uğradım bir çocuğun gönül kavgasına
Ah efendim nasıl bir savaştır bu,nasıl bir savaş
Öldükçe diriltip sonsuza götüren
Dirildikçe yeniden başa döndüren
Girintili çıkıntılı duygularım karışır gökkuşağına

Bir avuç sevda için
Gönül çeşmesine uğradım
Bir avuç mücadele için
Karlı bir dağa uğradım.
zulüm akan bir nehrin kenarında
İntikam duygularıyla uyanır kalbim
içi kahır dolu bir çocuk gibi
derin tepkisizlikte bakakalır gözlerim
Bana acı veren gecelerde
hep senin yolunu gözlerim
yüreğe inmiş kırağı
senin sevgin Eritir buzulları

Açar sır perdesini
Eritir buzulları, dağıtır karanlığı
ah efendim bize öğrettiklerin
Yüreğimize inmiş senin sevgin
Eritir buzulları ,dağıtır karanlığı
Ardından bakakalır gözlerim
Acı veren gecelerde hep senin yolunu gözlerim
Güllerin açılacağı sabahı özlerim
Dumanların ortasında dağlar
Gülün sevdası yüreğimi dağlar
sevgi akan bu nehrin kenarında
İçi yaşam dolu bir çocuk gibi
Zafer duygularıyla uyanır kalbim
Yüzünde güllerin açılacağı baharı düşlerim
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
9 Ağustos 2006       Mesaj #5819
arwen - avatarı
Ziyaretçi
İşte O Sensin Galiba!





Salkım salkım saçlarından inciler yağar,
İnsan ne biçim gülüyor yanı başında,
Menekşe gülücüklerini kuşanmışsın nur yüzüne,
Özleminde yeşerecek bahar tutkuları sanki,
Hangi sözcük avlansa ismin fışkırıyor gibi,
Her uzaklaştığında örseleniyor her bir yanım,
Etezyenden imbata doğru sevişen dalgalı düz saçların,
Dört iklime savrulan göçmen kuş gibi,
İşler yolunda oluyor şen gözlerinde,
Ama uzaktan gülen, uzaktan gülen gül gibisin,
Her hayatın bile güller döker sabahıma,
Aşkların manası sanki sende mühürlenmiş,
Ümitsiz kalp sancılarına deva gibisin,
Arkana dönüp bakınan gözlerin,
Anlatıyor gizli aşk masalını,
Güzelsin nezaketlisin ama tam inceliktesin,
Konuşulması mümkün değil lisan gibisin,
Yaprakta titreyen yağmuru incitmeye korkan birisin,
İsmin dudaklarda yoksa portrenle resmimdesin,
Ey on dokuzluk devrinin tapılacak kızı,
Olgunluk çağının şaheser tablosu,
Kırlanmış saçlarda bile sana tapacaklar var,
Uğradığın diyar oluyor gül bahçesi,
Sanki yol gösteren aşk yıldızı,
Şairin yazdığı şiirde;ressamın çizdiği resimde,
Titriyor güzelliğinle şablondaki zemin,
Felce uğratacak gibi aşk darbeli kanunun,
Güzelliğin yanardağdır kırıp geçirirsin,
Ruhlara hitap eder o kapkara kaşlar,
Kalpleri yıpratıyorsun, suçsuz günahkarsın,
Ahenginin arkasındaki bakışların depderin,
Her ilkbahar bahçesinde açan gül değilsin,
Eşsiz ufuklarda açan,ışığın tek yıldızısın,
Boyuyorsun gözleri bu ne biçim büyü,
Güvenip de kendine ayrılma bu yollardan,
Huri meleklerle eş değer etseler seni,
Şaheserlik bütündür tart devamlı kendini,
Sevgi denizi fışkırıyor sanki tabiata,
Güzelliğinle yalcın kayalar,kumlar toz duman oluyor,
Akşam ayazı titretirken,sanki sabah güneşi getirensin,
Gözlerin konuşup, kalplere füze yağdırıyorsun,
Bakışlarını direm direm akıtıp kainatı suluyorsun,
Güzelliğin sabırların sınırlarına, kırbaç vuruyor zincirler,
Ne işi var bu kışta,bu temmuzun dedirttiriyorsun,
Ellerin eşofman cebinde,
Dost gözlerinle herkesi kucaklayan,
Tam bulunduğun yerde,
Aşkı korkmak gerektiğini savunan,
Kimliğin cebinde işte bu benim diye,
Masaya vurmayıp bir vazo çiçek bırakan,
Elin saygıyla sıkılacak,
Heykelin yüreklere dikilecek,
kal kaldığın yerde,
Bir sana da açılacaktır perde,
Bilmelisin mutluluk sarf ettiğin kelimelerde,
Elips dünyada tek kişilik figüranlı,
Zamanı sevmek gerektiğini bilen,
İnsanın ölümlüdür diye savaş veren,
İşte o kişi tam sensin sen galiba!

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Ağustos 2006       Mesaj #5820
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BU

bu adsız parmağım
hiçbir zaman okunamamış öykümdür
yüzüm
bu şelaleler, bu açalyalar, bu hafakanlar
bu rindliğim
abdallığım, abbaslığım
afetliğindendir
bu


bu algınlığım
kelam-ı kibar oluşundandır
bu


bu
alfabeler, elifbalar
bu mezarını dicle’nin aldığı insan
ateşi bilmeyen âblar gibi
dudağım
âbı bilmeyen yangınlardan kaçmakla
sana emanettir
bu


bu
şerbeti içmekle âilsem
akıtmalar varsa alnımdan aşağı
akrostişler yazıyorsam
şairsem
sana mübtelalığımdandır
bu


ERGUVANLAR

uzaklardan geliyorum daha yorulmadım
erguvanlar alıp döneceğim başka uzaklara
saçlarımdan sızan gözyaşı çıvgınlığımdır intikam değil
biraz etnik çatışmaların duldasındaki kan
küçük bir güle yakılan nazirelerdir biraz
beni kentlerin dışına fırlatan cüret
ben kentinize konuşlandırılmıyorum komserim
erguvanlar alıp döneceğim başka uzaklara
uzaklara döneceğim daha yolum uzun



yüreğime katık ettim yüreğini
kelam bitti aşkın bildim gereğini


bilcümle acılar uğrağımdır
yaban değilim arkadan okunan dualara
ne zaman bir adım atsam
ne zaman saçlarına dokunsam mutluluğun
şarkılardan bir kırbaç iner yüreğime
hücre cezaları bulur gözlerimi

hüzün esrik bir tebessümdür dudaklarımda
her yağmur bir intikam, yüreğime
yağmuru tanımayacak kadar
galesiz değildi haykırışlar
vuslat, her dem biraz daha ufuk
her dem biraz daha ölüm gökkuşağı
esrarlı bir sima ile çekilen sigara
şiirin ayrılık yüzü, ıssızlığımdır
ışıksızım, yansızım, yalnızım
hayalin dahi yasak, yalnızım
gözlerim velfecr

bağrıma bastığım mavzerim
puslu bir bahar sabahıdır
önce güneş sonra yağmur
namlusu olmayan eyvahıdır
gurbetin

öfkem kanımda, açım, sigarasızım
günler devrilmiyor zaman isyandır
matem çeteliyor yüreğim
yüreğim bir kaçak, bir muharibin anılarıdır yüreğim
hırıltıları kesiliyor feryadın, gece aç it
yürüyorum marşlarım dilimde
yürüyorum denizin sığ suları uçurum
yürüyorum yalnız gurbettir yürünülmeyen
yürüyorum acının ne olduğunu bile bile
yürüyorum acının olduğu yere

kesip atmak mümkün mü sakallarım
eskileşen bir emanettir aynalarda
ben değilim belki yüreğimdir kurşunlanan
ben değilim bahara karşı gelen, susan

saat yâr zamandır, sükutlar suzinâk
yağmur sesi içimde gözlerinin ayrılık hediyesi
haksızlık etmedim aşka, ölümüneydi sevmem
nef’i olduysam bazan siham-ı kaza’dır dünya

dünya, ellerini tuttuğum arafat
âfet-i candır yüreğim ahd-i atik’ten beri
kaldır ve oku yorgun kelimelerimi
yükselen dumanlar ellerimle yaktığım gemilerdir
oku ve dumandan ağıtlar yak saçlarıma

seni sevdim diye sürgündeyim müebbed suçum
çocuklara anlatılan masalım korkudur
bunu hak etmemiştim oysa
ben, yağmur ve karda sokakları bekler
kimsesizliğini alırdım çocukların rüyalarında
kırların kokusu benden sorulurdu
patlayan bisiklet tekerleri çalınan meyveler
defne yaprağını ben bulmadım suçum değil mevsimler
ne söyledimse dinç görünmektir geçen zamana
ne söyledimse denize sarılmaklığımdandır
seni bildim diye ıpıssızım

hasret
gözlerimin şavkında susuz goncagül
ellerimde büyüyen başaklardır, bakışlar
saçlarıyla eyleştiğim gökyüzü hor bakar bana
hor bakar pusatsız karşısına dikildiğim gece
sevdim diye öfke kusar arz-ı kadim
naçarım, ince derdlerle yanar bağrım
ne dinçliğim kalmıştır tufandan beri
ne dikili ağacım kenan ilinde

tedirgin bir heyecanım sesinde
titremiyor, susmuyor belki rüzgar
hani bahara kıyam durunca gül ağacı
hani tuzunu sürersin ya dudaklarına denizin
hani görmüştüm ya yağmurunu gözlerinin
artık heyecanım, aşkın peşinde

ne dedimse övünçtür insanlara
günahsa vebali benim
günahsa sevdanın bu boyutu
alçaklığını haykırmak suçsa ayrılığın alnına
özgür değilse yürüyüşüm bir bulut kadar
sırtımı dönüyorum kurşunla hayat
elinde ölümüm, yüreğim elinde

yüreğime katık ettim yüreğini
kelam bitti aşkın bildim gereğini

Benzer Konular

18 Ocak 2010 / virtuecat Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya