Arama

Gitmek mi Kolay? Yoksa Kalmak mı? - Sayfa 8

Güncelleme: 29 Mayıs 2012 Gösterim: 255.141 Cevap: 1.073
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
11 Ağustos 2006       Mesaj #71
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
ELBETTE UNUTACAKSIN

Sponsorlu Bağlantılar
Önce ayrilacagiz;
Ama bu seni yikmayacak,
Gönlümüzün bir oldugunu düsünüp avunacaksin ,
Bu senin icin ayrilik sayilmayacak
Yillar gececek aradan bir haber alacaksin,
O haberde ÖLDÜGÜM yazacak
Düsüneceksin uzun uzun özleyeceksin belki
Sonra yillar gectiginde unutacaksin.
Dünyada deilmis olarak beni anmayacaksin,
Benim adim gectiginde rahatca konusup
GÜLE BILECEKSIN
Artik gelecek sana bensizlik ,
Baskisini bulup kabini ona vereceksin
onada sevdigini söyleyip yemin edeceksin
Unutacaksin önceki sevdigini .......
......... ona vedigin yeminleri......

rosalin - avatarı
rosalin
Ziyaretçi
14 Ağustos 2006       Mesaj #72
rosalin - avatarı
Ziyaretçi
tabiki onemli olan zoru basarmaktir,kalipta mucadele etmek ama oyle durumlar vardirki gitmekten baska bir yolu yoktur,giden icinde kalan icinde en hayirlisidirTurkiye Turkiye Turkiye Turkiye Turkiye
Sponsorlu Bağlantılar
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
14 Ağustos 2006       Mesaj #73
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
SANA DEĞER VEREN BİRİ
cicekcikiz
Sana değer veren biri,
Verdiği değeri,
İlk senden beklemeden….
bir zaaf olarak görmeden….
Şartsız tüm kalbiyle ifade eden…

Ve,
"Benim için değerlisin"
diyebilen biri…
* Fikirlerine
* Duygularına
* Kararlarına
* İsteklerine

önem veren biri!!
Her zaman ilk ve tek tercihi "SİZ" olduğunuzu bildiğiniz biri,
Sizden karşılık görmese bile sizi SEVEBİLEN biri,

Her zaman sizi düşünen, merak eden, ilgilenen
İhtiyaç duyduğunuz da yanınızda olacağını bildiğiniz biri,

Ve ;
BUNLARI HERHANGİ BİR KARŞILIK BEKLEMEDEN
SADECE "SEN" OLDUĞUN İÇİN YAPAN biri

Özel günlerinizde sizi hep anımsayan,
Aradığında heyecanlandığınız,
Sizi hep aramasını istediğiniz biri…

Sizin sorunlarınızı kendi sorunuymuş gibi gören,
Ve çözmek için çaba sarf eden biri !!!

Saatlerce sıkılmadan muhabbet edebileceğiniz,
Sizi dinleyen,
Onu dinlemekten hoşlandığınız,
Fikirlerine önem verdiğiniz,
Espirilerinize gülen,
Sizi güldürebilen, eğlendirebilen biri !!!!

İçten, doğal, samimi olduğuna inandığınız biri..
Bazen hiç konuşmadan anlatmak istediğini anladığınız
"kelimelere ihtiyaç duymadan" anlaşabileceğiniz biri…

Gözlerinizin her yerde aradığı
Ama,
Göz göze gelmekten kaçındığınız biri….

Bu yazıyı okurken aklınıza ilk gelen kişi….
Belki de tek kişi…….
Bu yazıyı o okuduğunda "sizi düşünmesini" istediğiniz,
Düşüneceğine emin olduğunuz,
kişi….

KİM O ?
Cevap : ………….
Eğer ;
bir cevabınız yoksa…. Üzülmeyin….

Öyle birini bulmak her zaman kolay değildir….
Ama;
Siz çevrenize bir daha bakın….
Belki daha önce den farkına varamadığınız !!!
Ciddiye almadığınız !!!
Hislerinizi açıklamaktan korktuğunuz !!!
Sevgisine sırtınızı çevirdiğiniz !!!

Bir çift göz size bakıyordur….
Eğer öyle birisi varsa ve………..
Şu an onunla birlikteysen;
onu kaybetmemek için elinden geleni yap!!

Şu an onunla birlikte değilsen;
onu kazanmak için elinden geleni yap!!

Unutma;
"Aslında yaşam düşündüğünden çok kısa"

"Bu kısa yaşamı kiminle yaşamak istediğine karar vermek"
yaşamında verebileceğin en önemli karardır !!!!

UMARIM doğru kararı verirsin !!!
Şimdi yapman gereken bu yazının sana anımsattığı "kişiyi" aramak ve senin için önemli olduğunu ona hissettirmektir.
Bir telefon, mail, mesaj için vaktin yok mu? yoksaaa

Unutma yarın çok geç olabilir !!!!!
alojuwon - avatarı
alojuwon
Ziyaretçi
23 Eylül 2006       Mesaj #74
alojuwon - avatarı
Ziyaretçi
bu sorunun cevabı şudur...
yukardaki resimde ,kişi ilk nereye bakıyorsa ona göre karar versin derim ben...

kaldıgında ,gittgin zmaan göre kaybettiklerinle,gittiginde geride bıraktıkların arasında karar vermeli kişi,hangisi agır basıyorsa,düşünmeden yapmalı,aksi taktirde,hayatı boyunca bu ikilemle çelişki ile kahrolur gider.

aslolan bence KARARLI olmaktır...bumudur diyorsa budur abi,sktir et gerisini....
mydarling24 - avatarı
mydarling24
Ziyaretçi
23 Eylül 2006       Mesaj #75
mydarling24 - avatarı
Ziyaretçi
GİTMEK ZOR..

Git Başımdan Deli Gönlüm

İnceden kar yağıyor yüreğime,
Kalbimin saçaklarından sarkıyor buzlar,
Esiyor delicesine rüzgar,
Hazan olmuş ,dökmüş yaprağın ömrüm
Kış da yakın,
Baharı ,yazı,özlemekle geçiyor gönlüm
Uzağı yakını,akşamı sabahı,
Terki diyar etti benim gibiler
Işıklar da sönmüş,vurmuyor geceye bembeyaz
Zaman geçmiş,tükenene katılmış
Oyyy gönlüm
Deli gönlüm
Divane gönlüm
Nereye gidem nereye atam seni
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Eylül 2006       Mesaj #76
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Gitme dediğimde korkuyordum
Şehrimi terkinden, şehrin sensizliğinden
Korkuyordum
Sana dair yazamamaktan...
Lakin şimdi beyanım sandır
Nazım gibi bahtiyar ve buruğum
Yanımda olmayışın ve yanıma geldiğinde kalamayışın
Ah çeker derdi olan, kim bilir yürekten çekilen bu ahlar
Kimleri kimlerden kurtarıyor
Sen yanıma geliyorsun ben yanıyorum
Sen elini elime atıyorsun kalbim bir başka atıyor
Kim bilir sevdiğim, kalbim belki de bana kafa tutuyor
Belki de al beni ateşlere at sonra arkana bile bakmadan...
Kim bilir kalbim çoktan körelmiştir
Yok olmuştur yokluğunu beyan ediyordur
Ah be gülüm ben daha ne diyeyim
Yanıyorum, kanıyorum, var mıyım yok muyum
Yoksa vardan yok mu oluyorum...
mischa - avatarı
mischa
Ziyaretçi
24 Eylül 2006       Mesaj #77
mischa - avatarı
Ziyaretçi
GÖNDERİLEN TARAFINDAN GİTMEKKK EN KÖTÜSÜ OLSA GEREK . . .
mydarling24 - avatarı
mydarling24
Ziyaretçi
24 Eylül 2006       Mesaj #78
mydarling24 - avatarı
Ziyaretçi

Gittim…

Sana yazılan mektupların, hayal kırıklığı vardı suratlarında.Utandım onları bu halde görünce.Başımı eğdim, usulca arkamı dönüp gittim..

Hayal meyal hatırlıyorum arkamdan seslendiklerini.Beni kaybetmek istemediklerini.Biliyorum, senden çok daha onurluydu sahiplenmediğin mektubların.Ama…Ama ben layık değildim ne senin kaybına, ne mektupların sahiplenmesine.Ben…Ben sadece yazdım işte.Sonra çekip gittim sana tapan putperest duyguların diyarından.

Şimdiyse yeni bir diyardayım, tanrısız kelimelerin sensiz yataklarında.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Eylül 2006       Mesaj #79
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Öldüğümü Farzettim

Evde yalnız olduğum bir gündü. Nedense birden ölüm geldi aklıma. Her zaman, sevdiklerimin yokluğunu; onların yokluğunda ne yapacağımı düşünürüm, ama bu kez kendi yokluğumu düşündüm. Bir an için öldüğümü farzettim......... “Ölsem, annem, babam, kardeşlerim, kızım, eşim, arkadaşlarım ne yaparlar acaba? ” dedim.

Yokluğumda uzaktan, yakınlarımın neler yaptığını izledim. Ölümümün; dünyada hiçbir şeyi değiştirmediğini, yakınlarımı pek etkilemediğini gördüm. Ne kadar sıradan biriymişim meğer. Dünyada herşey sağlığımdaki gibiydi. Yaşam devam ediyordu. Bir tek ben yoktum, o kadar.

Ablam, kardeşlerim eskisi gibi yoğun iş temposunda idiler. Acıktıklarında yemek yiyorlar, susadıklarında su içiyorlardı. Normal yaşantılarını sürdürüyorlardı. Sanki ne ben ölmüştüm, ne de onlar beni kaybetmişlerdi. Ağır yaşam koşulları, yokluğumu unutturmuş olmalıydı onlara. Yoksa böylesine bir kalemde silip atamazlar beni.

Evimde bazı eşyalar değişmişti. Koltuklar, kanepeler farklıydı. Son öğrencilerimle çektirdiğim ve bilgisayar masamda duran fotoğraf yoktu. Vestiyerde ne hırkam vardı ne yağmurluğum.Ayakkabılarım kalkmış, onların yerine başka bayan ayakkabıları konmuştu. Banyoda; saç fırçalarımı, fön makinemi, deodorantımı de göremedim.

Eşimin yanında bir kadın vardı. Benden genç ama çirkin bir kadın. Güzel görünmek için çok çaba vermiş fakat bu konuda hiç de başarılı olamamış bir görüntüsü vardı. Kanepeye yanyana oturmuşlardı eşimle. Sağlığımda, hiçbir kadını eşime bu kadar yakın görmemiştim...Eşim çok mutlu görünüyordu yanında Beni çoktan unutmuş bir hali vardı. Birlikte televizyon izliyorlardı. Bunu pek yapmıyorduk sağlığımda. Çünkü tv izlemeyi pek sevmezdim.

Ama eşimin mutlu görüntüsüne hiç inanmadım, inanmak istemedim. Otuz yıl yanında olan, yatağını ve bedenini ısıtan, birçok şeyi paylaştığı bir kadını, bir kalemde silip atmak öyle kolay olmamalı. Ben onun eskimiş ayakkabısı gibiydim. Biraz deforme olmuş, ama ayağının şeklini almış ve o nedenle en rahat edebildiği ayakkabısı gibi. Hiçbir yeni ayakkabı içinde rahat edemez o. Eski ayakkabısını arar, biliyorum.

Sonra babamı gördüm. Sakalları iyice uzamış, yüzündeki çizgiler daha da derinleşmişti. Bakışlarını belli bir noktaya dikmiş, dalıp gitmişti. Hep kendisini kaybetmekten korkardım sağlığımda.Yüreğinin, evlât acısıyla böyle kavrulacağını hiç aklıma getirmemiştim. Avcuna sıkıştırdığı mendil ilişti gözüme. Canım babacığımın benim için göz yaşı döktüğünde kullandığı, gözyaşlarını gizlediği mendil..

Kızım, genç yaşına rağmen olgun bir kadın görünümündeydi. Yorgun, bitkin, üzgündü. Gözleri kan çanağına dönmüştü ağlamaktan. Kendisiyle birlikte ağlayacak, acısına ortak olacak bir kardeşi olmadığı için, bunu kendisinden esirgediğim için, bana kızıyor olmalıydı. Odanın duvarlarında fotoğraflarım vardı. Bu fotoğrafların birinde; kızımla başbaşa vermiştik. Hatırlıyorum, piknikte çekilmişti bu fotoğraf. Rüzgâr saçlarımızı uçuşturmuş, bir kısmını yüzümüze indirmişti. Hatta bu fotoğraftaki perişan halimizi gören ve o zaman henüz beş- altı yaşında olan yeğenim; “ Hala! Bu fotoğrafı çektirdiğinizde siz çok mu fakirdiniz? ” diye sormuştu. Öylesine perişan bir görüntümüz vardı fotoğrafta.

Öğrencilerim hayal kırıklığına uğrattılar beni. Çoğu, ölümümden habersiz görünüyordu. Benden aldıkları ilk feyzi, coşkuyu, azmi çoktan unutmuş gibilerdi. Sanki ömürlerinin beş yılını benimle birlikte geçirmemişlerdi. Onların gözünde; yaşını başını almış, yıllarca öğretmenlik yaptıktan sonra emekli olmuş, hatta belki de yaşlı bir öğretmendim ben. Onlara göre, yaşım öyle büyüktü ki.

Giysilerimin hiç biri yoktu gardıropta.Öğrencilerimin karşısına özenli bir şekilde çıkmak için ne çok giysi alırdım sağlığımda. Hiç biri yok şimdi. Öğrencilerime veda ederken üzerimde olan, her giydiğimde bana okuldaki son günümü hatırlatan kırçıllı lâcivert takımım yok. Kahverengi döpiyesim, bej döpiyesim, kemik rengi döpiyesim de yok. Ya o çeşit çeşit çantalarım? Onlar nerdeler acaba? Bir çantam vardı, büro tipi, kahverengi. O çantamı çok severdim. Çok büyüktü. İçine, aklıma ne gelirse koyardım. Öğrencilerime lâzım olur diye yara bantları, kâğıt mendiller, kurşun kalemler, saçı dağılan öğrencilerin saçlarını toplamak için tokalar, daha neler neler. Bu çantayı taşımaktan sol elimin avcu nasır tutmuştu. Emekli olduktan bir süre sonra, bu nasır kaybolmuştu. Çok üzülmüştüm. Mesleğime, öğrencilerime ait bir işareti kaybettim diye.

Evimin pencere kenarlarındaki, bahçedeki çiçekler bakımsızdı. Belli ki onlara, vitamin hapı veren yoktu. Kendi vitamin haplarımdan verirdim onlara. Onlar da çoştukça coşarlar, renk renk açarlardı. Şimdi ise sararan yaprakları, solan çiçekleriyle kötü bir görüntü veriyorlar.Yokluğum, hemen belli oluyor çiçeklerin görüntüsünden.

Peki ya arkadaşlarım? En çok onlar şaşırttı beni, en çok onlar hayal kırıklığına uğrattı. Sohbetlerinde adım hiç geçmiyordu. Beni çok sevdiğini sandıklarım hatta emin olduklarım bile, yokluğuma çoktan alışmışlardı. Birlikteyken anlattığım fıkralara gülenler, sohbetimi tatlı bulanlar sanki onlar değillerdi. Hiç birini üzgün görmedim.Yokluğum, televizyonda severek izlenen bir dizinin sonu gibiydi sanki onlar için.Yapımcılar, ya devamını çekerler ya da onun yerine yeni bir dizi yaparlardı. Bana olan sevgileri; bu kadar mı yüzeyseldi, bu kadar mı pamuk ipliğine bağlıydı?

Peki ya annem? Annemi zor tanıdım. Nasıl değişmiş! Birden yaşlanmış. Baktığı yeri görmüyor gibi. Seccadenin başında namaz kılıyordu. Gözleri, çukurlarına iyice çekilmişti. Omuzlarına yüklenmiş bir ağırlığın altında eziliyor gibiydi.....Sonra kalktı seccadeden. Adeta iki büklüm oturdu kanepeye. Gözlerinin pırıltısı yok olmuş. Yokluğuma en çok üzülen o. Yokluğumun en çok etkilediği kişi o. Annemim kalbini, beynini okuyorum adeta. Kendisinden önce çekip gittiğim, onun sırasını aldığım için kahroluyor.


Ölümümün; arkamda bıraktığım, çok sevdiğim birçok kişi için, hiç de dayanılmaz olmadığını anladım.Sağlığımda; birçok kişi için çok değerli, vazgeçilmez, yokluğuma dayanılmaz olduğumu sanırdım. Nasıl yanılmışım!

İşte bu düşündüklerim, - güya- bu gördüklerimden sonra, ölümden daha da korkar oldum. Ayrıca, varlığımın, birçok kişi için pek de değerli olmadığını anladım. Yalancı sevgi ve dostluklara inanmakla ne kadar hata yaptığımı da........Demek ki, birçok kişi için ben bir hiç’im! Yazık!
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
30 Eylül 2006       Mesaj #80
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
huzunadasi gidenicinGiden için nasılda zalimdir kentler.

Ne sevdiklerini beklediğin onca yer, ne gezip dolaştığın yollar, nede oturduğun sokak herhangi bir iz barındırır senden.

Ne kokun kalır duvarlarda ne bir bahar günü eteklerini savurarak koştuğun akasyaların altında rüzgarın. Ayak izlerin hemen silinir, inanma. Kedilerini çağıran sevecen sesin boşlukta yok olur gider.

Hiç yaşamamışa dönersin.
Son düzenleyen Blue Blood; 30 Eylül 2006 02:39

Benzer Konular

2 Ekim 2008 / Sedef 21 Taslak Konular
10 Ekim 2012 / Misafir Soru-Cevap
14 Şubat 2016 / Safi X-Sözlük