Arama

Özlem -1- [Arşiv] - Sayfa 66

Güncelleme: 3 Aralık 2006 Gösterim: 179.607 Cevap: 1.193
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
2 Ekim 2006       Mesaj #651
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Hasretinde bazen yağmur olup
Geçeceğin yollara gül tohumu ekiyorum
Sponsorlu Bağlantılar
Sen ise ;
Ayaklarınla yüreğime bassan bile
Yüreğimin acıdığını düşünme.
Ben , her adım attığında,
Yüreğimden öptüğünü farzederim.

Hasretin çöker hüzün bulutlarıma...
Yüreğine düşen her damla,
Kurumuş güllerin yüreklerine " hayat " olur.
Ben, sana ağladıkça
Güllerin daha güzel açar,
Bilirim.
Ben, sevdana yandıkça
Baharlar hep gülüşlerinde konaklar.
Hissederim.....

Yüreğin, aldığım nefes olmuşken,
Toprağa sarılan sarmaşık gibi
Geceye uzanan ışık gibi
Hasretinde bile " sana " sarılıyorum.
Aldırmıyorum hasret yağmurlarına,
Yokluğunda bile yaşıtıyorum seni.
Sakın üzülme sen;
Ben; seni sevdikçe nefes alıyor,
Seni özledikçe yaşıyorum...

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
2 Ekim 2006       Mesaj #652
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
kuş ağzıyla anlat o masalları
o masal çocuklarına
Sponsorlu Bağlantılar
sesine imbatı kat
göz göz nilüferler açsın gözlerinde
akşam, sefalar getirsin
ocakta alevden yazılar
gaibi oku!

seni susmak karanlık olur
ihanet kadar puslu
o yürek ansızın soğur
enlemleri boylamlar boyunca
bir çığlık yayılır ki
kutuplardan duyulur

kuş ağzıyla anlat o masalları
o masal çocuklarına
düşleri benzesin yaşamın güzellikleriyle
özlerine özlemler sinsin
bu ıssız geceyi kuşat
şafağı doku

kuş ağzıyla anlat o masalları
o masal çocuklarına

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Ekim 2006       Mesaj #653
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ben, seni; adını bilmeden sevdim. Ve, “var”lığınla gülüşünü...
Ben seni, yaşını bilmeden, gözünü-kaşını bilmeden sevdim.
Ve, “yar”lığa süzülüşünü.

Ben seni, sesini duymadan sevdim...
Ve duymadan nefesini.
Ben seni adını bilmeden sevdim...
Ama; sevdim!..

Üşüyüşünü sevdim...
Üşüyüşünü sevdim onüçüncü ayın ilk günü;
“Gel, ısıt” deyişini!..
Bekleyişini sevdim beşinci mevsimin gün bitimlerinde, bilerek gelmeyeceğimi...
Akşam alacalarının gönlüne yürüyüşünü sevdim...
Ve, kıpırtısız, karanlığa gömülüşünü sevdim.
Bir de;
“Gel, ışıt” deyişini!..

Ben seni, adını bilmeden sevdim.
İhtiyacım... Cevabım...
İsimler koydum sana; bahar yelim, çiçek tarlam... Gökkuşağım, ışığım... Kuşkanadım, pembe rüyam, çiy tanem...
Seni, adını bilmeden sevince öğrendim; seni sevmek için gerekmiyordu ismini bilmem...
...Sevdim işte!

Ben, seni; yaşını bilmeden sevdim... Yani bilmeden sevdim deden yaşında mıyım, torununla akran mı!
Ben seni, gözünü-kaşını bilmeden sevdim.
Ben seni, sesini duymadan sevdim.

Ve hatta öğrenmeye korkarken, bilmeye kıyamazken seni...
...seni sevdim.
Seni sevdim.

İçime salıncaklar kurdum gönlümün ipleriyle...
Oturdun, sallayamadım; dokunurum diye korkumdan!
Dolaştın boynuma bir sarmaşık gibi; okşayamadım.
...Koklayamadım!
Dalgalarını taramamış olan parmaklarım yabancı saçlarına...
Ve hâlâ bilmiyorum, gözlerin ne renk?.. Hangi yıldızlar mahpus içinde?

Ve ben sana hâlâ seni sevdiğimi söyleyemedim!..
Ama ben seni; adını bilmeden, yaşını bilmeden... Yüzünü bilmeden, sesini bilmeden...
...seni bilmeden sevdim.
Seni, “bilmeden” sevdim!
Senin olmadığın ve benim olmadığım bir sokaktaki köşebaşında çarpıştı duygularımız!
Döküldü içindekiler ve döküldü içimdekiler...
Sen yoktun orda ve ben de yoktum;
Ama sevda vardı!

Ve, ben; seni adını bilmeden sevdim
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Ekim 2006       Mesaj #654
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hayatlarımız da hep ya beklenenler var yada bekleyenler var.
Ömrümüz nedense hep ümit etmekle unutmak arasında tükeniyor.
Ya beklenen bir türlü bize ulaşmıyor yada yol ayrımlarında erken davranıyoruz.
Ümit edilenle unutulanlar nedense hep birbirlerini götürüyorlar.
Yanlışla doğru da olduğu gibi...
Var oluşlarımızda yok oluşlarımızda hep aynı nedenden... Özlemden...
Kiminin hayatı yeni varoluşlara kiminin ki yokoluşlara gebe.
Ama sonuç ne olursa olsun yok olurken de var olurken de bekleyişler içindeyiz.
Bekledik...
Bekliyoruz...
Beklemeye devam edeceğiz...

Ve neden her bekleyen hayatını beklenene bağlar?
Yada neden beklenen birgün döneceğini söyleyerek çıkar bekleyenin hayatından?
Hayatımızda ki gelgitlerde neden hep bekleneni suçlarız?
O olsa hayat daha mı çekilir hale gelir?Yoksa hayatı çekilir yapan Onun özlemi midir?
Neden bekleyen her güne beklenenin geleceği umuduyla başlar?
Gidişlerden dönüş olsaydı zaten varılmaz mıydı çoktan kavuşmalara?
Veya neden beklenen bir türlü dönüş yolunu bulamaz?
Bütün yollar çıkmaz da mıdır?
Ya da geri dönüşte bekleyeni bulamama korkusu mudur onu her yola çıktığında geri koyan sebep?
Bekleyen de beklenen de unuttuysa unutmaya mahkumsa neden her doğan gün kendisiyle beraber yeni bekleyişler de doğurur?
Veya neden hep sonunu bile bile başlarız yeni bekleyişlere?

Yoksa hiçbirşey değilde beklenenin bir gün geriye dönebilme umudu mudur bizi ayakta tutan?
Veya bir bekleyenimiz olduğu için yalnız olmadığımızı dünyaya kanıtlamış olduğumuzu sanmak mıdır bizi bekleyene bağlayan?
Bekleyen bütün hayatını o kadar bağlamıştır ki beklediğine, onun gelmesi için yapamayacağı hiçbirşey yoktur yeryüzünde.
O olmadan yalnızdır ve onun yalnızlığı da güzeldir sonunda Ona kavuşmak varsa...
Beklenen o kadar mutludur ki bir bekleyeni olduğuna Onsuz olmanın Onu görememenin hüznü bile güzel gelir eğer bütün yollardan geriye dönüş varsa...

Aslında bekleyen de beklenen de kendini mi kandırır?
Bütün bekleyişlerin asıl nedeni yolun sonunda kendimizi bulma, kendimize kalma korkusu mudur acaba?
Bütün bekleyişler de asıl beklediğimiz kendimiziz ve her döndüğümüz yolda kendimize çıkıyorsa başlangıçtan beri yalnız değil miyiz?
Ve yalnız mı bitir meliyiz?
Yalnızlığımıza veya başkalarının yalnızlığına çare aramaktansa sadece beklemeli miyiz?
Bu bekleyişin var mıdır sonu?
Yoksa sonsuz bekleyişlere o kadar harcadıkta benliğimizi geriye döndüğümüzde bulacak bir ben bırakmadık mı?
Boş umutların peşinden o kadar koştukta kendimize gidecek dermanı bulamadık mı?
Herşeyde o kadar başkalarını aradıkta kendimizi bulmaya zaman ayıramadık mı?
Veya herşeyi unuttuğumuz gibi başlangıçta asıl aradığımızın kendimiz olduğunu damı unuttuk?
Yoksa herşeyi kurguladık mı? Bizi bu kadar mutlu eden, bekleten, yoran, acıtan, yorarken bile tekrarını bekleten hep mi kendi kurgu muzdu?.. Varsayımlardan mı ibarettik?
Ve kendimize bekleyenle bekleneni icat ettik...

Eğer herşey sadece kurguysa neden bu yolculuk sonsuz değil? Neden diğer herşey gibi sadece bizim değil? Neden bu oyunda tek başımıza oynayamıyoruz? Ya beklenen yada beklenen olmak zorundaysak ve hangisi olacağımıza bile karar veremiyorsak nasıl bizim oynumuzdur bu?
Ve bu oyunun bir sonu var mıdır? Yoksa sonsuz mudur bekleyenle beklenenin ömrü kadar?
Ve ben bu yazının neresindeyim?
Beklenen miyim? Beklemeli miyim?
Yoksa bir zamanlar kendime yaptığım gibi her şeyi terk mi etmeliyim?...
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
2 Ekim 2006       Mesaj #655
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Sana geliyorum

Görmeden, doğduğum gecenin seherini
Ellerim değmeden anama,
Ve günah izi yokken dudaklarımda,
Bebeklere has bir dille ağlayarak,
SANA geliyorum SANA
Çırıl- çıplak

Köklerim siğmadı zamana;
Silktim ham meyvelerimi utandım da,
Bir garip ağaç oldum aşk uükesinde,
Kutsal duygularınla donandım yaprak yaprak
SANA geliyorum SANA
Dal- budak

Ne bir dürüm ekmek var heybemde
Ne içecek suyum kana kana...
Bir tutam umutla düştüm yollara,
Bazan yürüyerek, bazan koşarak
SANA geliyorum SANA
Yalınayak

Yollar uzadıkça yük ağırlaştı,
Ateş düştü gönlümdeki harmana
Bıraktım ağrıyı, sızıyı bir yana;
Hasretinden ipil ipil yanarak,
SANA geliyorum SANA
Bir avuç toprak

Seyrettim uzaktan benliğimi ki,
Et, kemik, kan değilmiş mana
Habibin hakkına, İsmin hakkına
Af dilemek icin ağlayarak,
SANA geliyorun SANA
Ya HAKK...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Ekim 2006       Mesaj #656
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Gece yıldızları elime serpiştirirken
Bir gece daha sensiz içiyorum Dostum!
Esmer suratını özlüyorum her satırımda,
Usandıran, bayat espirilerini de
Ve hala gülüyorum
Solucanın bağırsakta, bağırmasakta
Yaşayabildiğini kanıtladığına...
Üstad bu akşam kokusunu alamıyor sümbülün;
Yağmuru yağmıyor ki
Aksın hayatın ıslak pencerelerinden
Bir sel gibi...
Kadehi parçalayamıyorum elimde!
Bir kadeh sonra ben parçalanıyorum!
Dibini getirdiğimiz viski şişeleri
Hala sığabiliyor yatağımın altına.
Ağzımın leş gibi içki kokusu
Yayılır özleminle odamın dört duvarına...
Sen olsan şimdi,
Erkekliğe *** sürülmesin diye
Farkettirmezdim çakırkeyifliliğimi bu gece
Ve ağlardım omzunda çaresizliğime...
Ama sen yoksun ki serzenişler aralansın
Mavi yankılı yansımalarda!
Yoksun ki tamburlar ney ile sevişsin!
Olmalıydın Dostum,
İçmeliydik bu gece birlikte!
Denize nazır satranç köşemizde
Sıkışmalıydı şahın
Vezirimin acımasz hamlesiyle.
Her zamanki gibi Cehennemi sevdirmeliydik
Ufuktaki kırgın martılara!
Hatta Tanrı'nın Cehennemi yaratacak kadar
Kötü olmadığını savunmalıydık çılgınca!
Ege'nin denizi Akdeniz'den soğuktur Dostum!
Hafızanı üşütmeyesin oralarda? ,
Notalarını eksiltmeyesin
Alanya'nın hüzünlü şarkılarının?
Bilirim sen sindiremezsin;
Korkutur başka kaldırımların ıslaklığı;
Yatarken üstünü dostlukla ört her gece
Ve yorgun martılarımızın
Sevgi dolu çığlıklarıyla uyan yeni bir güne...

Gece bir kez daha başlarken gösterisine
Sensizliğe isyan edip içiyorum Dostum!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Ekim 2006       Mesaj #657
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sen misafir değildin, sen kimse değildin,sen bendin..
Sesini de sevdim suskunluğunu da ve hiçbir cümle sevgimi anlatacak
kadar derin değildi..
Hiç kimse sevgime senin kadar yakışmazdı biliyorum..
Geceyi de sevdim sende, gündüzü de;
bir yalnızlığı sevemedim seni tanıdığımdan beri..
Seni kaybetme korkusunu da içimde taşıdım hep;yinede seninle yaşamayı sevdim, birde çocuk tarafını baktıkça ben olan..
Bir pencereyim aslında sana açılmayı bekleyen, bir adayım aslında keşfedilmeyi bekleyen..
Ansızın bastıran, yağmura yakalanmış sevda oldun bana, yağdıkça doldun içime..
Dudaklarımdaki ateşi, gözlerimdeki ışığı, herşeyi sana sakladım..
Kaç gece yanıma hasretini alıp uyudum bilmiyorum..
Beni hatırlatan herşey sende var;ben unutmayacaklarımı yanımda taşıyacağım..
mydarling24 - avatarı
mydarling24
Ziyaretçi
3 Ekim 2006       Mesaj #658
mydarling24 - avatarı
Ziyaretçi
Gel Kış Çiçeği

aşkın adını fısıldadıklarında
kulağıma
nedir diye soramadım
bağlıydım yatağıma

nerden bilirdim
adımın aşık olacağını
gönlümün son dileğinin
'yar elinden olsun' olacağını

ben bir amayım yollarında
gözlerimi sana içirdim
varınca senin uçmağına
adım söyledim ve sen beni tanıdın

kalbimin kaderi bu yazılan seninle
içindeki kederi sil artık benimle
senden gayrı yar yok alemde
sende gel kış çiçeğim gönlüme.

Karların ardında gizli bahar
Ruhum sevdan içinde har
İstemem senden başka yar
Zemheri gülü
Aşkından beridir dünya dar
Neylesin yolunda gönlüm
Tarumar, istemez senden başka zinhar
Ey kış çiçeği, kar gülü
Muradım olmak tek sana yar.
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
4 Ekim 2006       Mesaj #659
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
ÖZLETİYOR SENİ BU YAĞMURLAR

Burada yağmur yağıyor
Aralıksız yağıyor günlerdir
Ama sen yine de şemsiyeni
Almadan gel ilk otobüsle
Buğulanan camlara usulca
Yüzünü çiziyorum ki yüzün
Bir yağmur damlası olup
Düşüyor yapraklarına gülün
Güller de bozamıyor bu uzun
Karanlık sessizliğini kentin
Anılarını yitiriyor sokaklar
Bezirgânlaşıyor bulvar ışıkları
Tarih de kekemeleşiyor bazen
Ki o zaman aşktır tek bilici
Aşksa yürümek gibi bir şey
Duyabilmek kuşların gelişini
Anısı bizsek eğer bu kentin
Unuttuğu türküler bizsek
Acıyı rehin bırakıp bir güle
Anımsatmalıyız bunları bir bir
Sonra yürümeliyiz seninle
Sokaklara caddelere çıkmalıyız
Belki bir aşktır bu kentin
Belleğini geri getirecek olan
Burada yağmur yağıyor ama sen
Şemsiyeni almadan gel yine de
Özletiyor bu çılgın sağanak seni
Sırılsıklam özletiyor biliyor musun

mydarling24 - avatarı
mydarling24
Ziyaretçi
4 Ekim 2006       Mesaj #660
mydarling24 - avatarı
Ziyaretçi
Elde var hüzün söyleşir
evvelce biz bu tenhalarda
ziyade gülüşürdük
pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının
ne meseller söylerdi mercan köz nargileler
zamanlar değişti
ayrılık girdi araya
hicrana düştük bugün

ah nerde gençliğimiz
sahilde savruluşları başıboş dalgaların
yeri göğü çınlatan tumturaklı gazeller
elde var hüzün

o şehrâyin fakat çıkar mı akıldan
çarkıfeleklerin renk renk geceye dağılması
sırılsıklam âşık incesaz
kadehlerin mehtaba kaldırılması
adeta düğün
hayat zamanda iz bırakmaz
bir boşluğa düşersin bir boşluktan
birikip yeniden sıçramak için
elde var hüzün

Benzer Konular

18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
7 Mayıs 2008 / estudiantes Spor tr
11 Aralık 2015 / asla_asla_deme X-Sözlük
16 Şubat 2015 / Jumong Basın/Magazin tr