Arama

Babam - Sayfa 14

Güncelleme: 19 Mart 2012 Gösterim: 130.609 Cevap: 756
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Ekim 2006       Mesaj #131
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Babam,
Ben geldim...
Sponsorlu Bağlantılar

kocaman kızın !
-İyi yaptın be kızım-
Diyemedin bana
Kahvenin önünden geçtim
Her zaman oturduğun sandalyen boştu
Karşılamaya da çıkamamıştın
Eve gittim,
Kapıyı açmadın
Babam ben geldim
Kocaman kızın !
N'olur,
Bırak sarılayım boynuna
Kokunu özledim
Peynirle karışık lehim kokunu
Gözlerini özledim
Yeşil yeşil
Ellerini özledim,

Babam ,
Ben geldim
Kocaman kızın
Sana selam getiremedim kimseden
Gizlice kaçtım geldim
Anam iyi
Merak etme
Kardeşimle kalıyor
Özlem işe başladı
Onur okulda
Ben bildiğin gibi
Kafam bu aralar biraz karışık

Babam ,
Ben geldim
Başıma yıkıldı sanki kasaba
Yoksun...
Dün,
Yine bir adamın peşinden koştum
İki elinde iki poşet
Başında kasket
Sana çok benziyordu babam
Yolunu kestim
Sen değildin babam
Acayip acayip yüzüme baktı
Anlamadı babam
Anlayamadı
Anlatamadım...

Boşuna çaldı telefonlar
Kapı zilleri boşuna
Biliyor musun
Kuru ekmekleri ıslattım dün
Hastanede olduğu gibi
Sonra balkona koydum
Kuşlar seni sordular babam
Çoktandır görünmüyor dediler
Nasıl söylerim babam
Nasıl...

Bakkaldan bir torba yem aldım
Çınar altında kumrulara döktüm
Güvercinlere
Önce çekindiler
İnemediler
Sonra,
Tek tek süzüldüler
Hiçbir şey sormadılar
Galiba anladılar

Çocuklar geçti kapının önünden
Hafif aralayıp bahçe kapısını
Bir şeyler fısıldaşıp
Birbirlerine baktılar
Sonra, biri
Ürkek adımlarla girdi içeri
Şeker kutusunu açtı
Önce kendi aldı
Sonra arkadaşları
Gülümsediler yüzüme bakıp
Seni sordular...

Babam ,
Ben geldim...
Asmada üzüm yok bu sene
Çiçekler kurumuş
Boncuk ta yok ortalarda
Çağırdım gelmedi
Belki senin oralardadır
Kimbilir !

Babam,
Ben geldim...
Erik ağacının altındayım
Burası çok kalabalık be babam
Bir o kadar da sessiz
Yaban otlarını ayıkladım
Güller çiçek açmamış
Belki zamanı değil
Biraz su döktüm
Mezar taşını okşadım Babam
Adını bile yanlış yazmışlar
Biliyor musun
7/12/1999 tarih doğru

Biliyor musun ?
Ben seni çok özledim be babam !
Babam benim !
Canım babam.....



arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
29 Ekim 2006       Mesaj #132
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Ve şimdi gittin
Gülücüklerini de bırakıp
Sponsorlu Bağlantılar
Ağlayışlarını da
Ve şimdi gittin
Nasihatlerini de gömüp yüreğime
Ve şimdi
Babasızım
Herkesin derdi başka
Benim de BABA sızım
Msn Cry Msn Cry


Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
31 Ekim 2006       Mesaj #133
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
MERHABA BABA

Sana hiç mektup yazmadım. O yüzden bu yazı, açık bir mektup. Sana daha önce dediğim gibi bugün, senin babalar günün değil. Benim doğduğum gün baba oldun sen. Ama bugün yazımı okumanı istedim.

İsmimi nakış işler gibi koyana, annemi bulana yazdım.
Senden tam 20 yıl sonra avukat olan kızından bir mektup al, istedim.


Bu yazı galiba bunca yıldır hiç söyleyemediklerim, çekince koyarak söylediklerim ve dirhem dirhem söylediklerim için...


"Babasının kızı" dediler...
"Baba mesleği ha?!" dediler...
"Babanın yanına dönersin" dediler...
"Nasılsa baban avukat" dediler...


Ama seninle hiç konuşmadık hangi fakülteyi, şehri ve hayatı seçmem konusunda... Ben hep haber verdim sana hayati kararlarımı...
Ne bilsinler, "onların" benim gibi bir babaları olmamış...


Çünkü...
Sen, başka babalar gibi kızı tarafından sevildiğini layıkıyla hisseden bir baba ol(a)madın. Çünkü zaten sen herhangi bir baba değilsin. (Her baba değerlidir, tektir, karşılaştırılmayı hak etmez ve şiddetle reddeder ama bugün 20'li yaşlarında olup da Türkiye'de büyümüş gittikçe çoğalan ama şimdilik azınlık olan kızların anladığı, bildiği, hissettiği ve bazen paylaştığı bazı gerçekler var artık: Bu kızlar babalarıyla maça gider, oturup içer, sohbet eder, babalarından korkmazlar, babalarıyla her şeyi konuşurlar, annelerini araya tampon olarak kullanmak zorunda değillerdir!)

Doğacağımı öğrendiğinde, bir zenci bebek alıp, televizyonun üstüne koyup demişsin ya: Benim çocuğum hiç ayrımcılık yapmayacak! Bir de Barbie çılgınlığımın estiği günlerde bana zenci bir Barbie bebek almıştın ki en çok onu sevdim ben!
Misafir dönüşlerinde, senin kucağında eve dönerken uyumuyordum hiçbir zaman... O güven duygusunun eşinin olmadığını bildiğimden...

Üşütüp hasta olmayayım diye meyve sularını şişeden bardağa koyup, ılımasını beklerken beni nasıl oyaladığını da biliyordum...
İnatçılığım yüzünden çenemi patlattığımda "Anne" diye haykırırken nasıl da çaresiz koşuşturduğunu da...


Ana okulunda, en azından bir kıyafeti defilede benim giymem için uğraşman da eşitlik duyguna düşen lekeyi temizlemekti...


Senin takımından vazgeçip, o sene şampiyon olan takıma transfer olurken senden izin istediğimde, "Peki geç" dediğini de biliyorum. Beni futbol otoritesi olarak gördüğünü söylediğinde dürüst olduğunu da...


Yaz gecelerinde uzun yürüyüşlerimizde sorduğum soruları bıkmadan, sabırla ve özenli cevapladığını... Bilmediklerini de araştırıp cevapladığını biliyorum. Bu yüzden ansiklopediler, sözlükler ve kitaplarla aram iyi!


"Bianchi, çok güzel baba inan ki" şiarını her duyduğunda, "Alırız kızım" dediğini ve senden istediklerim için beni neden beklettiğini, sahip olduklarımın kıymetini bilme fırsatı yarattığını da biliyorum.
Hayatta en değerli olanın, gösterilen çaba olduğunu senden öğrendim. İşin gücün çok yoğunken bana istediğin kadar zaman ayıramayıp telefonu stresle ve istemeyerek çabucak kapattığında biliyorum ki bulduğun ilk fırsatta beni arayıp telafi edersin içinde ne kaldıysa...


Çocuk yetiştirmek, 7 gün 24 saat hayat danışmanlığıymış. Bunu da senden öğrendim!


Her hak ettiğimde takdir ettiğini ve takdirlerinin sınırı olmadığını da biliyorum.


Aslında hayata karşı hırçınken ve isyankârken, "kalbine hançer gibi ******** laflar" ettiğimde hoşgörünün ne olduğunu Mevlana'dan değil de senden öğrendim.


Ama bunları fark etmek ve değerini bilmek için 24 yıl-yazıyla yirmi dört- geçmesi gerekti.


Beni özgür bırakan ve insanın zaten özgür olduğunu, özgür kalması gerektiğini bilen, tavsiye vermeyen, dinleyen, kendisini dinleten, yönlendirmeyen, baskı yapmayan, kızına güvenen, güvendiğini söylemekten çekinmeyen, "sana güveniyorum ama topluma güvenmiyorum" demeyen, en panik hallerde soğukkanlı duran ve bundan feyzalmamı sağlayan, sevgiyle büyüten, saygıyla kişilik kazandıran, her ne olursa olsun arkamda duran ama arkama bakmaya gerek bırakmayan, babasından ileri çoğundan geri durmaya çalışan, ince, düşünceli, saygılı bir baba olduğun için...

En zor kararlarımda, en basit çıkmazlarımda beni dinleyen ama hep "sen bilirsin kızım" diyen bir baba olduğun için...

Çoğu baba gibi özgür bırakıyormuş gibi yapmadığın için...

Çok parayla değil elindekileri paylaşmakla cömert olunduğunu, haklılık ile değil nezaketle insan olunduğunu her an yaşattığın için...
Her insanla konuşmaya çalıştığın ve konuştuklarının yüzünde bir gülümseme bırakmaya çalıştığın için...


Telefonu açar açmaz, "Nerdesin?" sorusunu sormadığın için...


Gazeteden yazılar kesip okumam için saklayan, gecenin bir yarısı arayıp şu kanalda şu var, "Bak sen seversin" diyen bir baba olduğun için...


İlk ezberlediğim Nazım şiiri "Kan ter içinde" olduğu ve hayatımın katlarını çıkarken sık sık bu şiiri kendime okuduğum için...

Hiç sigara içmediğin için...
Çınardibi için...
Okumayı sökmeden önce "Kanımda kıvılcım, canımda ateş" şarkısını söyleyebildiğim için...


Çocukluğumun bahar pazarlarını kendi yaptığın mavi uçurtmayla anlamlı kıldığın için...

En güzel laleyi bulup, anneme hep benim elimle verdirdiğin için...
Beyhan Abla, annem ve senin sayende doğum günlerim, "İşte öyle bir şey" olabildiği için...


Ege sınırları içinde okumayı aklından geçirmeyen ve İstanbul diye tutturan kızını destekleyen ve yıllarca tek başına İstanbul'da yalnız yaşamasına karşı çıkmayan bir baba olduğun için...


İlk biramı 3-yazıyla üç- yaşında içirdiğin ve maç biletine hep ek ödenek çıkarttığın için...


'BJK-Çaykur Rizespor maçında' staddaki cinayete rağmen "Maçta ne işin var?" demeyen tek kişi olduğun için...

Hayattaki önceliklerimi belirlemek için bütün inisiyatifin bende olduğunu "hiçbir şey yapmayarak" fark ettirdiğin için, kendi hatalarımı yapmamı sağladığın için, kendi hayallerini, benimkiler yapmadığın için, olmamı istediğin görevleri, statüleri, tercihleri benimle hiç paylaşmadığın için...

Senden izin almadığım ve sana haber verdiğim için ve bu nedenle küçüklüğümden beri yaptıklarımın ve yapmadıklarımın sorumluluğunu alabilmemi sağladığın için...


Hata ettiğimi düşündüğünde dürüstçe söylediğin ve susmayı tercih etmediğin için...


Bana yapay ve samimiyetsiz bir dünya vermediğin için...


Kendime saygımı hiç yitirmememdeki esaslı katkın için...


Özgüvenimi hep doğru zamanda ve yerde, kararında desteklediğin için...


Artık çok iyi çay demleyebildiğin için...


Yazılarımı mümkün olduğunca çok okuttuğun için, baş eleştirmenim olduğun için...


Bu mektubu yazabildiğim için...
Sevildiğimi hep hissettirdiğin için…
Kardeşimi düşünürken hep şükrettiğim için,
Annemi bulduğun için ne desem az, eksik ve çaresiz kalır.


Beni dünyaya getirdiğiniz için, annem-babam olduğunuz için, beni doğayla tanıştırdığınız ve doğadan vazgeçmememi sağladığınız için, misafir ağırlamanın ve muhabbetin nasıl da keyifli, vazgeçilmeyen ve insanı çoğaltan olduğunu hep yaşattığınız için, güler yüzün ve tatlı dilin; yılanı delikten çıkarmaktan fazlası olduğunu hissettirdiğiniz için, özgürlüğümü gölgelemediğiniz için, hayatımı "Hisseli Harikalar Kumpanyası'na" çevirdiğiniz için müteşekkirim. Borçluyum size. Ama hiç ödeyemeyeceğimi bildiğim borç için her gün çaba gösteriyorum!

Bunları fark etmem ve sana anlatabilmem 24 yılımı aldı baba ama kim bilir fark etmediğim daha neler var... Umarım fark ettiklerimi hissettirmem o kadar uzun sürmez. Çünkü biliyorum ki hayat çok kısa, acımasız ve oldukça zor. Hele ki can dostum, babasını kaybettiğinde hiçbir şey yapamadığımda...


Maalesef bu yazıyı okuman için; baba ocağından uçmam, başka diyarlarda gezmem ve gördüklerimi anlayabilmem ve kendime anlatabilmem gerekti. Gördüklerime inanamadım bazen. Bazen çok kızdım başka babalara ve annelere. Çocuklarının hayatlarını çaldıkları, hatta dünyaya geldiklerine çocuklarını pişman ettikleri ve çocuklarına sevildiklerini hissettirmedikleri için...

Kıymetini geç teslim ettim. İlla ki kötü örnekleri mi görmeliydim?

"Bekle kar altında kalan buğday tanesi

Yine onun sularıyla yeşereceksin
Gözyaşların çare değil ağlama büyü
Başını dik tutabilirsen boy vereceksin

Her yanımda allı morlu
Güller açar türlü türlü
Bu fırtına dünden belli
Baş edeceksin

Korku kar eylemez bir kez yola düşene
Sen bir aşkın içindesin yaşayacaksın
Dört yanını börtü böcek sarsa ne çıkar
Toprağa sıkı sarıl başedeceksin"
i senin de sayende hayatıma fon müziği yapabildim.

Bana anlattığın masallardaki gerçekler* için, sana güvendiğim için, seninle gurur duyduğum için, senden ileride olmam konusunda beni ikna edip, teşvik edenlerin ilk sırasında olduğun için sağ ol ve var ol. Lütfen hep buralarda ol!

Bundan sonra kim olurum, neye dönüşürüm ve kendimin, ailemin, şansımın hakkını verebilir miyim, bilmiyorum. Herkes şanslı doğmuyor ve şansımı paylaşarak çoğaltabilirim. Ama bildiğim bir şey var; fark ettiklerimi artık sen de biliyorsun. Biliyorum hiç demedim sana. O yüzden yazıyorum. Söz uçar zira. Seni seviyorum.

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
1 Kasım 2006       Mesaj #134
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Gerçeği sormuştunuz bana, değil mi?
İşte gerçek.
'Yaşlı bir baba ile yirmilik Kel'i'
Masallardaki 'Keloğlan'örneği.
Gülüyor,
Habire gülüyor
Deli.
Anlıyor mu söylediklerimizi?

Dağ aşmış,bayır aşmış
Çağlayan dereler ıslatmış ayaklarını
Sakalları,
Yorgunluğun simgesi değil mi
Böylesine diken diken,
Böylesine kire bulanmış
Sakalları,
Kaç gündür traş olmamış
Yaşlı babanın?

Yoksulluğun gözü kör ola
Bir de umarsız kaldın mı
Kendi yorgunluğunu unutmuş
Kendi hastalığını
İyileşseydi keli
Varı yoğu...
Doktor mu sandı bizi,
Niye korkuyla açıldı gözleri,
İğne mi?
Korkma.
Anlıyor mu söylediklerimizi?

Yaşlı baba,
Bir de o anlayabilseydi
Anlatabilseydi derdini
Türkçe bilmiyor ki.
Hem,
Gerçek böylesine apaçık
Günışığında parlarken
Kör olan gözler açılmaz mı?

Gülüyor,
Habire gülüyor
Deli.
İyileşmeli,
Ama nasıl,
Düşünmez mi?

Bir yerde,
Yaprak düşüyor
Bir yerde,
Yaşlı baba,
Sırtında keli
Koşuyor,
Yorgunluğuna inat,
Derman bulmaya.

Keller ve babalar
Yoksullar,umarsızlar
Boğuluyorlar,
Kahkahaların arasında.

Kahkahalar,
O kahredici,uğursuz kahkahalar
Yok olmaz mı bir gün,
Acımasızlık,yoksulluk
Dağılmaz mı bir gün fırtınayla
Öteye beriye,
Gizlenmez mi bulut yığınlarının ardına?

Gerçeği sormuştunuz bana,değil mi
İşte gerçek.
'Yaşlı bir baba ile yirmilik Kel'i'
Daha ne söylemek gerek
Her acı gerçeğin ardından
Bir umut yeşermez mi?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Kasım 2006       Mesaj #135
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
güzel olsa gerek baba diyebilmek
bu kelimeyi bilebilmek.../...
erken olsa da gidişleri,
en önemlisi onlara malik olabilmek...
mevcudiyetlerini bir ömür sürebilmek...

anlayamazsınız yanınızdayken kıymeti,
bir de hiç olmadığını düşünürseniz, belki...
mütemadiyen dinlersiniz baba diyen sesleri,
özlersiniz bilemediğiniz şevkatli gönülleri...

sarar güvenilir kollar, koruyucu kanat misali...
tatlı sert çıkışların müsebbibi yüreği...
ilk adımlarınız düşlerinin perdesi
ağlayan gözleriniz onun sevgi denizi.../...

kimliğinizi sorgularsınız bazı zamanlar,
zamanı hatırlarsınız işte o anlar...
uzaklarda çocukluğun o küçük odasına ait
silik anılar...
yolculuk yapmak ister hasretle akan yaşlar...
.../...
işte bir yabancı geldi elinde bir koca bebek,
boyu en az sizin boyunuza denk...
bu kim diye sızlandı bu ürkek minik yürek.../...
bir adı vardı yada hitabı iyi de kim söyleyecek...
söylense de nasıl ünlenecek...
zaten seslenemeden- yabancı -çekip gidecek...
sesim o küçük odada yayıldı ve geri geldi yankısı
- bu babam olsa gerek...!

güzel olsa gerek baba diyebilmek
bu kelimeyi bilebilmek.../...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Kasım 2006       Mesaj #136
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Babam ağlardı ben bilmezdim.
Çağın en pazulu erkeğiydi benim için.
Dağları delen Ferhat gibi…
Durmazdı, penceremin önünde yağmurlar
Ve ben gecelerden bilirdim babamı,
Yıldızlar söylerdi nerede olduğunu…
Hayatımın ilk sırrını orada yakaladım ben.
En sonunda görünürdü ışıklar arasında babam.
Kendini bıraktı mı şezlonguna, yastığına,
Ben yanında bakardım hayranlıkla.
Ve bir de kavuşma hikâyesi varsa televizyonda,
Yastığını alır gölge yapardı.
Ağlardı.
Babam ağlardı fakat ben bilmezdim.
Sonradan bildim nedenini;
Kahramanlar ağladığını niçin göstersin ki?
Şimdi bildim cevabını,
Babam ağlar ben bilirim.

feather
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Kasım 2006       Mesaj #137
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BABAM' A


Gel, seninle anacığım, maziyi yadedelim,
Analım babamızı, ruhunu şadedelim,
O, bu masum yuvanın oldu aziz şehidi,
Bu günleri görmeden kara toprağa gitti.
Öttürse borusunu İsrafil bir an için,
Mezarı kıpırdasa, oynasa için için.

bababut

Halimize bir baksa, kaldırsa bir başını,
Silse gözlerindeki ıstırabın yaşını,
Kafasında yer alan istifhamlar çözülse,
Bizim için yaptığı bütün gamlar çözülse.
Sükunla toprakları çekse bir üzerine,
Halinden memnun olsa, yatsa tekrar yerine.

bababut

Sana şefkat gösterdi masum bir evlat gibi,
Sonra Azrail geldi korkunç bir feryat gibi,
Kasıp kavurdu gitti, onu beraber aldı,
Arkasında hatıra iki zavallı kaldı.
Bürüdü gözlerini korkunç hırçın bir korku,
Gözleri açık gitti, kaderin cilvesi bu.

bababut

Bazı ufka dalarım, gözlerini görürüm,
O gözler ki sahibi mezarda bir kötürüm,
Yerinden kıpırdamaz, kolunu kaldıramaz,
Yolumuzda durana vurmak ister vuramaz.
Seneler önümüze ıstıraplar yığardı,
Küçük kalplerimize kasırgalar sığardı.

bababut

O göklerden bakardı, bize ilham verirdi,
Biz muvaffak oldukça, güler selam verirdi,
Bugün, hayatımızda mustarip bir sükun var,
Ne kadar ferahlasak, onsuz bize dünya dar.
Ufuktaki gözlerin tahassürü bir sönse,
Ne olurdu Allah' ım, gidenler geri dönse...
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
7 Kasım 2006       Mesaj #138
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Baba bugün üşüyorum
Karda kaldım üşüyorum
Anama deyin sıcak bir çorba koysun
Üstümü ört baba üşüyorum

Behey babam dalmış babam
Sigarayı sarmış babam
Şapkasına hicran dökmüş
Kibrit gibi yanmıs babam

Baba bugün alır dağlar
Bu dert beni alır dağlar
Şehirlere sığmaz oldum
Fazla sürmez alır dağlar

Baba bugün ağlıyorum
Darda kaldım ağlıyorum
Duaların üzerimden eksik etme
İçim yandı ağlıyorum
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Kasım 2006       Mesaj #139
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim

Ben hayatta en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yerden bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü ha düşecek
Nasıl koşarsa ardından bir devin

O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bilmezdi ki oturduğumuz semti
Geldi mi de gidici - hep, hep acele işi
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi
Atlastan bakardım nereye gitti
Öyle öyle ezber ettim gurbeti

Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
Kırkı geçerse ateş, çağırırlar İstanbul'a
Bi helallaşmak ister elbet , diğ'mi oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oy'nunu,
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu,

En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından o uçmaktaki devin,
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim
Hayatta ben en çok babamı sevdim.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Kasım 2006       Mesaj #140
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Babam,
Ben geldim...

kocaman kızın !
-İyi yaptın be kızım-
Diyemedin bana
Kahvenin önünden geçtim
Her zaman oturduğun sandalyen boştu
Karşılamaya da çıkamamıştın
Eve gittim,
Kapıyı açmadın
Babam ben geldim
Kocaman kızın !
N'olur,
Bırak sarılayım boynuna
Kokunu özledim
Peynirle karışık lehim kokunu
Gözlerini özledim
Yeşil yeşil
Ellerini özledim,

Babam ,
Ben geldim
Kocaman kızın
Sana selam getiremedim kimseden
Gizlice kaçtım geldim
Anam iyi
Merak etme
Kardeşimle kalıyor
Özlem işe başladı
Onur okulda
Ben bildiğin gibi
Kafam bu aralar biraz karışık

Babam ,
Ben geldim
Başıma yıkıldı sanki kasaba
Yoksun...
Dün,
Yine bir adamın peşinden koştum
İki elinde iki poşet
Başında kasket
Sana çok benziyordu babam
Yolunu kestim
Sen değildin babam
Acayip acayip yüzüme baktı
Anlamadı babam
Anlayamadı
Anlatamadım...

Boşuna çaldı telefonlar
Kapı zilleri boşuna
Biliyor musun
Kuru ekmekleri ıslattım dün
Hastanede olduğu gibi
Sonra balkona koydum
Kuşlar seni sordular babam
Çoktandır görünmüyor dediler
Nasıl söylerim babam
Nasıl...

Bakkaldan bir torba yem aldım
Çınar altında kumrulara döktüm
Güvercinlere
Önce çekindiler
İnemediler
Sonra,
Tek tek süzüldüler
Hiçbir şey sormadılar
Galiba anladılar

Çocuklar geçti kapının önünden
Hafif aralayıp bahçe kapısını
Bir şeyler fısıldaşıp
Birbirlerine baktılar
Sonra, biri
Ürkek adımlarla girdi içeri
Şeker kutusunu açtı
Önce kendi aldı
Sonra arkadaşları
Gülümsediler yüzüme bakıp
Seni sordular...

Babam ,
Ben geldim...
Asmada üzüm yok bu sene
Çiçekler kurumuş
Boncuk ta yok ortalarda
Çağırdım gelmedi
Belki senin oralardadır
Kimbilir !

Babam,
Ben geldim...
Erik ağacının altındayım
Burası çok kalabalık be babam
Bir o kadar da sessiz
Yaban otlarını ayıkladım
Güller çiçek açmamış
Belki zamanı değil
Biraz su döktüm
Mezar taşını okşadım Babam
Adını bile yanlış yazmışlar
Biliyor musun
7/12/1999 tarih doğru

Biliyor musun ?
Ben seni çok özledim be babam !
Babam benim !
Canım babam.....

Nurten Altınok


Benzer Konular

8 Ocak 2018 / Misafir Cevaplanmış
26 Ekim 2016 / Misafir Soru-Cevap