Arama

Babam - Sayfa 20

Güncelleme: 19 Mart 2012 Gösterim: 130.780 Cevap: 756
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
27 Ocak 2007       Mesaj #191
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Evladına hasret kalan babalar
Onlara iyi bir gelecek sağlar
Sponsorlu Bağlantılar
Dinlenmeden gece- gündüz çabalar
Asla dayanamaz baba yüreği

Sevgisiyle büyütmeye çalışır
Hasta olsa oturup da ağlaşır
Yararlı olması için uğraşır
Asla dayanamaz baba yüreği

Evladı uğruna döker terini
Parmağı kanasa verir serini
Dünyaya değişmez evlatlarını
Asla dayanamaz baba yüreği

Tüm evlatlar baba kıymeti bilin
Onlarla ağlayın, onlartla gülün
Siz de babanıza yararlı olun
Asla dayanamaz baba yüreği



seher atan
tikkymelike - avatarı
tikkymelike
Ziyaretçi
11 Şubat 2007       Mesaj #192
tikkymelike - avatarı
Ziyaretçi
Benim babam
Benim babam yok artık
Sponsorlu Bağlantılar
Hiçbirşeyi özlemedim
Onu özlediğm kadar
Bana her sabah sarılan
Kızım okula geç kalıyorsun
Hadi çabuk ol diyen
Babam yok artık

Babam yok artık
Beni seven benimle üzülen
Babam can babam
Onun sıcaklığı yok artık
Babam toprak aldı seni benden

Babam yok artık
Çok özledim babam
Bana sarıl babam
Geceleri gel rüyalarıma
Hiç olmazsa öyle kavuşayım sana
Babam seni seviyorum..

MELİKE(Babasının kızı)


arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
11 Şubat 2007       Mesaj #193
arwen - avatarı
Ziyaretçi
BABA

Canım çok acıyor baba!
Sensiz kaçıncı gündeyim! ?
Canım çok acıyor baba!
Yıllar oldu sürgündeyim! ?

Canım çok yanıyor baba!
Özlem dolu yıllardayım! ?
Canım çok yanıyor baba!
Yıllar oldu zındandayım! ?

Yaşam zor geliyor baba!
Direnç için uğraştayım! ?
Sensizlik deliyor baba!
Ölür müyüm? Telaştayım! ?


Lokman HAMİTOĞLU
MaKaLeLe - avatarı
MaKaLeLe
Ziyaretçi
18 Şubat 2007       Mesaj #194
MaKaLeLe - avatarı
Ziyaretçi

BABACIGIM
Sen gittiginden beri içimizde kordan daglar var
Biri sônsede digeri yanmaya basliyor
Seni ôyle çok ôzledikki sanki bu gidisin dônûsû var

Sen gittiginden beri hiç birseyin ônemi kalmadi
Ne mutlulugun ne paranin nede geride biraktiklarinin.
Son gôrûstûgûmûzde yazdan bahssediyordun
Yazin çocuklar gene gelir toplanirlar
Dut agacinin altinda çay içecegiz diyordun

Yaz gelmeden biz geldik
Ama sen yoktun sen gittin babam
Yazin gelsekte sen olmayacaksin
çay içtigimizi artik gôremeyeceksin babam

Aylardir uyuyamiyordun rahatça uzanamiyordun
Uzaninca bunaliyorum diyordun
Biz seni sert dôsekte yatirmaya kiyamazdik
Ama topraga yatirmak zorunda kaldik babam
Yattigin yer rahatmi upuzun uzandin simdi hala bunaliyormusun.

Geceleri karanlikta yatamam isik açik kalsin
Ben uyaninca nerde oldugumu gôrmem gerek diyordun.
Simdi yattigin yerde isik varmi?
Yattigin yeri gôrebiliyormusun babam?

Mezarinin basina geldik senin için dua ettik
Ama hala o daracik yerde yatanin
Bizim babamiz olduguna inanamiyoruz
Huzur içinde yat babam
Mekanin cennet olsun babam
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Şubat 2007       Mesaj #195
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Merhaba Baba
Simge Aybey
Sana hiç mektup yazmadım. O yüzden bu yazı, açık bir mektup. Sana daha önce dediğim gibi bugün, senin babalar günün değil. Benim doğduğum gün baba oldun sen. Ama bugün yazımı okumanı istedim.
İsmimi nakış işler gibi koyana, annemi bulana yazdım.
Senden tam 20 yıl sonra avukat olan kızından bir mektup al, istedim.
Bu yazı galiba bunca yıldır hiç söyleyemediklerim, çekince koyarak söylediklerim ve dirhem dirhem söylediklerim için...
“Babasının kızı” dediler...
“Baba mesleği ha?!” dediler...
“Babanın yanına dönersin” dediler...
“Nasılsa baban avukat” dediler...
Ama seninle hiç konuşmadık hangi fakülteyi, şehri ve hayatı seçmem konusunda... Ben hep haber verdim sana hayati kararlarımı...
Ne bilsinler, “onların” benim gibi bir babaları olmamış...
Çünkü...
Sen, başka babalar gibi kızı tarafından sevildiğini layıkıyla hisseden bir baba ol(a)madın. Çünkü zaten sen herhangi bir baba değilsin. (Her baba değerlidir, tektir, karşılaştırılmayı hak etmez ve şiddetle reddeder ama bugün 20’li yaşlarında olup da Türkiye’de büyümüş gittikçe çoğalan ama şimdilik azınlık olan kızların anladığı, bildiği, hissettiği ve bazen paylaştığı bazı gerçekler var artık: Bu kızlar babalarıyla maça gider, oturup içer, sohbet eder, babalarından korkmazlar, babalarıyla her şeyi konuşurlar, annelerini araya tampon olarak kullanmak zorunda değillerdir!)
Doğacağımı öğrendiğinde, bir zenci bebek alıp, televizyonun üstüne koyup demişsin ya: Benim çocuğum hiç ayrımcılık yapmayacak! Bir de Barbie çılgınlığımın estiği günlerde bana zenci bir Barbie bebek almıştın ki en çok onu sevdim ben!
Misafir dönüşlerinde, senin kucağında eve dönerken uyumuyordum hiçbir zaman... O güven duygusunun eşinin olmadığını bildiğimden...
Üşütüp hasta olmayayım diye meyve sularını şişeden bardağa koyup, ılımasını beklerken beni nasıl oyaladığını da biliyordum...
İnatçılığım yüzünden çenemi patlattığımda “Anne” diye haykırırken nasıl da çaresiz koşuşturduğunu da...
Ana okulda, en azından bir kıyafeti defilede benim giymem için uğraşman da eşitlik duyguna düşen lekeyi temizlemekti...
Senin takımından vazgeçip, o sene şampiyon olan takıma transfer olurken senden izin istediğimde, “Peki geç” dediğini de biliyorum. Beni futbol otoritesi olarak gördüğünü söylediğinde dürüst olduğunu da...
Yaz gecelerinde uzun yürüyüşlerimizde sorduğum soruları bıkmadan, sabırla ve özenli cevapladığını... Bilmediklerini de araştırıp cevapladığını biliyorum. Bu yüzden ansiklopediler, sözlükler ve kitaplarla aram iyi!
“Bianchi, çok güzel baba inan ki” şiarını her duyduğunda, “Alırız kızım” dediğini ve senden istediklerim için beni neden beklettiğini, sahip olduklarımın kıymetini bilme fırsatı yarattığını da biliyorum.
Hayatta en değerli olanın, gösterilen çaba olduğunu senden öğrendim. İşin gücün çok yoğunken bana istediğin kadar zaman ayıramayıp telefonu stresle ve istemeyerek çabucak kapattığında biliyorum ki bulduğun ilk fırsatta beni arayıp telafi edersin içinde ne kaldıysa... Çocuk yetiştirmek, 7 gün 24 saat hayat danışmanlığıymış. Bunu da senden öğrendim!
Her hak ettiğimde takdir ettiğini ve takdirlerinin sınırı olmadığını da biliyorum.
Aslında hayata karşı hırçınken ve isyankârken, “kalbine hançer gibi ******** laflar” ettiğimde hoşgörünün ne olduğunu Mevlana’dan değil de senden öğrendim.
Ama bunları fark etmek ve değerini bilmek için 24 yıl-yazıyla yirmi dört- geçmesi gerekti.
Beni özgür bırakan ve insanın zaten özgür olduğunu, özgür kalması gerektiğini bilen, tavsiye vermeyen, dinleyen, kendisini dinleten, yönlendirmeyen, baskı yapmayan, kızına güvenen, güvendiğini söylemekten çekinmeyen, “sana güveniyorum ama topluma güvenmiyorum” demeyen, en panik hallerde soğukkanlı duran ve bundan feyzalmamı sağlayan, sevgiyle büyüten, saygıyla kişilik kazandıran, her ne olursa olsun arkamda duran ama arkama bakmaya gerek bırakmayan, babasından ileri çoğundan geri durmaya çalışan, ince, düşünceli, saygılı bir baba olduğun için...
En zor kararlarımda, en basit çıkmazlarımda beni dinleyen ama hep “sen bilirsin kızım” diyen bir baba olduğun için...
Çoğu baba gibi özgür bırakıyormuş gibi yapmadığın için...
Çok parayla değil elindekileri paylaşmakla cömert olunduğunu, haklılık ile değil nezaketle insan olunduğunu her an yaşattığın için...
Her insanla konuşmaya çalıştığın ve konuştuklarının yüzünde bir gülümseme bırakmaya çalıştığın için...
Telefonu açar açmaz, “Nerdesin?” sorusunu sormadığın için...
Gazeteden yazılar kesip okumam için saklayan, gecenin bir yarısı arayıp şu kanalda şu var, “Bak sen seversin” diyen bir baba olduğun için...
İlk ezberlediğim Nazım şiiri “Kan ter içinde” olduğu için ve hayatımın katlarını çıkarken sık sık bu şiiri kendime okuduğum için...
Hiç sigara içmediğin için...
Çınardibi için...
Okumayı sökmeden önce “Kanımda kıvılcım, canımda ateş” şarkısını söyleyebildiğim için...
Çocukluğumun bahar pazarlarını kendi yaptığın mavi uçurtmayla anlamlı kıldığın için...
En güzel laleyi bulup, anneme hep benim elimle verdirdiğin için...
Beyhan Abla, annem ve senin sayende doğum günlerim, “İşte öyle bir şey” olabildiği için...
Ege sınırları içinde okumayı aklından geçirmeyen ve İstanbul diye tutturan kızını destekleyen ve yıllarca tek başına İstanbul’da yalnız yaşamasına karşı çıkmayan bir baba olduğun için...
İlk biramı 3-yazıyla üç- yaşında içirdiğin ve maç biletine hep ek ödenek çıkarttığın için...
‘BJK-Çaykur Rizespor maçında’ staddaki cinayete rağmen “Maçta ne işin var?” demeyen tek kişi olduğun için...
Hayattaki önceliklerimi belirlemek için bütün inisiyatifin bende olduğunu “hiçbir şey yapmayarak” fark ettirdiğin için, kendi hatalarımı yapmamı sağladığın için, kendi hayallerini, benimkiler yapmadığın için, olmamı istediğin görevleri, statüleri, tercihleri benimle hiç paylaşmadığın için...
Senden izin almadığım ve sana haber verdiğim için ve bu nedenle küçüklüğümden beri yaptıklarımın ve yapmadıklarımın sorumluluğunu alabilmemi sağladığın için...
Hata ettiğimi düşündüğünde dürüstçe söylediğin ve susmayı tercih etmediğin için...
Bana yapay ve samimiyetsiz bir dünya vermediğin için...
Kendime saygımı hiç yitirmememdeki esaslı katkın için...
Özgüvenimi hep doğru zamanda ve yerde, kararında desteklediğin için...
Artık çok iyi çay demleyebildiğin için...
Yazılarımı mümkün olduğunca çok okuttuğun için, başeleştirmenim olduğun için...
Bu mektubu yazabildiğim için...
Sevildiğimi hep hissettirdiğin için…
Kardeşimi düşünürken hep şükrettiğim için,
Annemi bulduğun için ne desem az, eksik ve çaresiz kalır.
Beni dünyaya getirdiğiniz için, annem-babam olduğunuz için, beni doğayla tanıştırdığınız ve doğadan vazgeçmememi sağladığınız için, misafir ağırlamanın ve muhabbetin nasıl da keyifli, vazgeçilmeyen ve insanı çoğaltan olduğunu hep yaşattığınız için, güler yüzün ve tatlı dilin; yılanı delikten çıkarmaktan fazlası olduğunu hissettirdiğiniz için, özgürlüğümü gölgelemediğiniz için, hayatımı “Hisseli Harikalar Kumpanyası’na” çevirdiğiniz için müteşekkirim. Borçluyum size. Ama hiç ödeyemeyeceğimi bildiğim borç için her gün çaba gösteriyorum!
Bunları fark etmem ve sana anlatabilmem 24 yılımı aldı baba ama kim bilir fark etmediğim daha neler var... Umarım fark ettiklerimi hissettirmem o kadar uzun sürmez. Çünkü biliyorum ki hayat çok kısa, acımasız ve oldukça zor. Hele ki can dostum, babasını kaybettiğinde hiçbir şey yapamadığımda...
Maalesef bu yazıyı okuman için; baba ocağından uçmam, başka diyarlarda gezmem ve gördüklerimi anlayabilmem ve kendime anlatabilmem gerekti. Gördüklerime inanamadım bazen. Bazen çok kızdım başka babalara ve annelere. Çocuklarının hayatlarını çaldıkları, hatta dünyaya geldiklerine çocuklarını pişman ettikleri ve çocuklarına sevildiklerini hissettirmedikleri için...
Kıymetini geç teslim ettim. İlla ki kötü örnekleri mi görmeliydim?
“Bekle kar altında kalan buğday tanesi
Yine onun sularıyla yeşereceksin
Gözyaşların çare değil ağlama büyü
Başını dik tutabilirsen boy vereceksin
Her yanımda allı morlu
Güller açar türlü türlü
Bu fırtına dünden belli
Baş edeceksin
Korku kar eylemez bir kez yola düşene
Sen bir aşkın içindesin yaşayacaksın
Dört yanını börtü böcek sarsa ne çıkar
Toprağa sıkı sarıl başedeceksin” i senin de sayende hayatıma fon müziği yapabildim.
Bana anlattığın masallardaki gerçekler* için, sana güvendiğim için, seninle gurur duyduğum için, senden ileride olmam konusunda beni ikna edip, teşvik edenlerin ilk sırasında olduğun için sağ ol ve var ol. Lütfen hep buralarda ol!
Bundan sonra kim olurum, neye dönüşürüm ve kendimin, ailemin, şansımın hakkını verebilir miyim, bilmiyorum. Herkes şanslı doğmuyor ve şansımı paylaşarak çoğaltabilirim. Ama bildiğim bir şey var; fark ettiklerimi artık sen de biliyorsun. Biliyorum hiç demedim sana. O yüzden yazıyorum. Söz uçar zira. Seni seviyorum.

Alıntıdır...
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
19 Şubat 2007       Mesaj #196
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Ç ocuk bütün gün babasının işten eve dönmesini bekler.Baba yorgun argın eve gelir.Kapıda sevinçle bekleyen çocuğunu görmez bile.Çocuk babasına saatte kaç dolar kazandığını sorar,baba ısrarlar sonucu yirmi dolar kazandığını söyler.Çocuk babasından on dolar vermesini ister.Baba gayet öfkeli şekilde çocuğu azarlayarak reddeder.Kızgınlığı geçtikten sonra hatasını anlar ve çocuğa parayı neden istediğini bile sormadığını hatırlar.Çocuğun odasına çıkar ve istemiş olduğu on doları verir.Çocuk,yastığının altında biriktirmiş olduğu buruşuk paralarını çıkartır ve babasının verdiği parayıda ekleyerek sevinçle tam yirmi dolarım oldu der ve paranın tamamını babasına uzatarak babacığım bu paralar senin olsun bana bir saatini ayırır mısın? der

mesut özkan
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Şubat 2007       Mesaj #197
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Baba Hasreti

Adınla, şanınla, sen bir ekoldün
Giyimin kuşamınla bir dekordun
Senin varlığın bana güven verirdi
Senin nasihatin bana ümit verirdi

Bayram, senin gibi olmayı özenirdi
Tüm mimik hareketini taklit ederdi
Seninle hayatı yaşamak ne güzeldi
Seninle yaşamak, her şeye bedeldi

İlk ata binme zevkimi seninle tattım
İlk korkumu, senin himayende attım
Bütün ilklerimi senin sayende tattım
Seni kaderle kaybettim kara bahtım

Gözüm simana, gönlüm sevgine hasret
Kolum koluna, kulağım o sesine hasret
Bütün benliğim, senin benliğine hasret
Yetim şair Bayram babasına çok hasret

Senin hasretin, bana çok mu çok koydu
Senden ayrılalı, sayısız aylar, yıllar oldu
Görenler benden ziyade, hep seni sordu
Ama senin ölümünü anlatmak çok zordu

Çünkü inanmak istemiyordu dostların
Atıcılığın ve de efeliğinle ün yapmıştın
Hep anlatırlar bir atışla 9 kuş vurduğunu
Sadakatinle gönüllerdeki taht kurduğunu

Sensiz geçen günlerim ay, aylarım yıl oldu
Gittiğinden beri, en yakınımız bile, el oldu
Bıraktığın o üç çiçeğe de kırağı vurup soldu
Bıraktığın servete, yağmacılar hep el koydu

Senin hasretin sanki içimde yanan bir kordu
Senin hasretin ve hayatın o acıları çok zordu
Şair Bayram, "gelse de vuslat, bitse bu hasret"
Yoksa, daha ölmeden bitirecek beni bu hasret

BAYRAM TUNCA
C.A.N.D.Y - avatarı
C.A.N.D.Y
Ziyaretçi
21 Şubat 2007       Mesaj #198
C.A.N.D.Y - avatarı
Ziyaretçi
babadanogularr
BABADAN OGULA

Eve dönmez bir akşam;
Ve gün yüzlü çocuğu,
Sorar: Nerede babam?

Bakarlar, oldu, bitti;
Gelir, derler çocuğa,
Baban attaya gitti.

Uzar gider bu atta;
Ve neler neler olmaz
Ve kim bilir ve hatta;

Bir mahşer gerisinde;
Babası döner bir gün,
Oğlunun derisinde...
.


Necip Fazıl Kısakürek



arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
22 Şubat 2007       Mesaj #199
arwen - avatarı
Ziyaretçi
sesin pusulamdi benim,
suskunlugun kararlarimdi,
düslerim saclarinin beyazindaydi
ceplerinde cocukluk gülüslerim,
sabahin alacasinda,
uzaklara dalardi hep gözlerin,
gülerdin mahmur huzurunla,
cayin sigaran ve bana alismisliginla,
dalardin bir o kadarda,
ufuktanda uzaklara,
bir bilinmezi bilir gibi,
bir firtina bekler gibi,
benden birsey gizler gibi,
dalardin bir o kadar,
benden uzak uzaklara,
benim anlamimdi g¨zlerin,
simdi bütün anlamlarim kayip,
sesin kirgin pusulam,
kararlarim suskun,
suskunlugunda,
saclarinin beyazi simdi tüm düslerim,
simdi o uzaklardayim baba,
hani o her dalginliginda,
hani bekledigin o amansiz firtina,
icimde kopuyor baba,
yüregime vuruyor bakislarin,
hani o sabah alacasina dalislarinla,
simdi,
tüm anlamlarin közlerimde
cocukluk gülüslerim kaldi ceplerinde,
seni øzlüyorum,,


şerife göksel
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Şubat 2007       Mesaj #200
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Günün birinde bir kız çocuğu dünyaya geldi
Gözlerini hayata ilk açtığında babası;
Seni seviyorum küçük kız diye karşılamış ve daha sonra da onu severken daima seni seviyorum küçük kız& demeye başlamıştı.
.................
Kız büyüdü, orta okul çağlarına geldi. Genç kızlığa ilk adımlarını atıyordu. Babası hâlâ seni seviyorum küçük kız diyordu. Kız üniversite çağlarına geldiğinde kendisine , seni seviyorum küçük kız denilmesini istemiyordu artık......
Ben artık büyüdüm, bana küçük kız deme baba diyerek hoşnutsuzluğunu da dile getiriyordu, ama babası hâlâ;
Seni seviyorum küçük kız diyordu.
Derken kız okulunu bitirdi. Babası biricik kızını yurt dışına mastır yapmaya gönderdi. Artık sadece telefonda hasret giderebiliyorlardı ve babası her telefon görüşmesinin sonunda;
Seni seviyorum küçük kız diyordu... Çünkü ne olursa olsun o hep babasının küçük kızıydı!..
Bir gün ansızın telefonlar kesildi!
Babası günlerdir aramıyordu...
Kız, babasına felç geldiğini ve artık konuşamadığını haber aldığında panik içinde hemen yurda döndü. Evlerinin kapısını çaldı, içeri girdi, koridoru geçti ve babasıyla gözleri buluştuğunda haykırdı:
;Konuş baba!..
Seni seviyorum küçük kız, de...
Yeter ki konuş...
..................
Babası gülümsedi ve kalbini işaret etti.
Kız başını babasının kalbine yasladı. İşte şimdi duyuyordu.
Kalpten gelen;
tık, tık...tık, tık... tık, tık.... sesleri, her zaman olduğu gibi yine;
SENİ SEVİYORUM KÜÇÜK KIZ diyordu!.. ..............
Uzun süre babasının kalbinin sesini dinledi “küçük kız ve işte ancak o zaman babasına hak verdi.


Benzer Konular

8 Ocak 2018 / Misafir Cevaplanmış
26 Ekim 2016 / Misafir Soru-Cevap