Arama

Elfler

Güncelleme: 30 Ağustos 2012 Gösterim: 37.924 Cevap: 32
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Eylül 2005       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Elfler

Sponsorlu Bağlantılar
Ad:  Ängsälvor_-_Nils_Blommér_1850.jpg
Gösterim: 1061
Boyut:  64.7 KB
"Mükemmel güzel" elfler, "Çayırın Elfleri" adlı tabloda - Nils Blommér (1850)

Elf, aslen İskandinavya ve İngiltere mitolojisinde yer aldığı varsayılan peri halkına verilen ad.
Elfler, yazar J.R.R. Tolkien tarafından modern edebiyata kazandırılmış ve fantastik kurgunun en popüler öğelerinden biri haline gelmişlerdir.
Özellikleri arasında; katledilmedikçe veya kederden solmadıkça ölmezler, hiç bir hastalığa yakalanmaz ve uzun yolculuklarda "lembas" adını verdikleri yolazığını kullanırlar. Ateş yakmaz ve ağaç kesmezler yani insanların tam aksi yöndedirler.
Yaşayış tarzları olarak da, genelde doğa ile iç içe ve gelişimini doğa ile bir bütün olarak sağlayan bir halktır. Büyücülükle uğraşanları da vardır (galadriel, feanor gibi). Asil ve alçak gönüllülerdir, asla sözlerinden dönmezler.
Orta Dünya'da "mükemmel güzellik" gibi bir sembol oluşturabildikleri gibi, sıradan ırk olarak da değerlendirilebilirler (Unutulmuş Diyarlar'da olduğu gibi).

Efsaneler
J.R.R. Tolkien'in yazmış olduğu notlardan derlenerek hazırlanan "Silmarillion" isimli kitapta elflerin yaratılışları ve Arda'nın birinci çağında Melkor'a karşı yapmış oldukları savaşlar anlatılır. Bu savaşlarda birçok elf, Angband'ın köleleri tarafından katledilir. Bunlar arasında ölene kadar "Yüce Noldor Kralı" olarak Beleriand'daki sürgünlerin efendisi olan Fingolfin de vardır. Fingolfin karanlık kuzey krallığın hemen güneyinde ülkesi Hithlum'da yaşıyordu.
Eärendil'in Valinor'a yapacağı yolculuğa kadar elfler Morgoth'a karşı tam bir zafer kazanamadılar. Valinor Eärendil'in isteğini kabul etti ve düşmanı zamandışı boşluğa yolladı ve Melkor bir daha ebediyen oraya hapsoldu, boşlukta gezinip durdu. Eärendil ise bir daha geriye dönmedi ve elflerin "Eärendil Yıldızı" (bugünkü insanların çoğunun Venüs, Türklerin Zühre dediği ve Anadolu'da hem Sabah Yıldızı, hem Çobanyıldızı hem de Akşamyıldızı olarak bilinen) Dünya'ya en yakın gezegene dönüştü. Daha sonra "Númenórean" diye bilinen geçmiş insanların en bilge kavmi olarak kabul edilen Batılı insanların Büyük Deniz'in ortasındaki kıtaları Númenor'a giderlerken rehberleri Eärendil olmuştur. Gökte onun ışığını takip ederek kendilerine "Valar" tarafından armağan edilen kıtaya vardılar.

Popüler kültürde Elfler
Amerika, Kanada ve İngiltere'de Noel Babayla çalışan elflerin olduğuna inanılır. Ailelerin çocuklarına anlattığı hikayeler şöyledir; Elfler Noel Baba'nın gizli yardımclarıdır, Kuzey Kutbu'nda ona oyuncak yapmasında yardım ederler. Günümüzde bilgisayar oyunları, DVD'ler, video oyunları gibi yüksek teknolojiyle yapılan oyuncaklar dağıtım için daha kolay, fakat el işi kadar iyi değildir.
Amerikan Keebler kurabiye firması, ağaç oyuklarında bulunan elflerin kurabiyeleri yaptığı şeklindeki reklamlarını uzun zaman yapmışlardır. Keebler'in yeni sahibi olan Kellogg's firması da elfleri çeşitli ürünlerinin maskotu olarak kullanmışlardır.
Ayrıca "Elf" diye bir film çekilmiş, haklarında bir çok kitap yazılmıştır.
Elfler, farklı kültürlerde değişik maddelerle birlikte de anılmaktadırlar. Bunlar; halüsinasyona yol açan sihirli mantarlar ya da yeşil görünümlerini veren "yeşil cin" gibi içkilerdir. "Makine elfleri" diye bilinen terim ilk kez araştırmacı ve yazar Terrence McKenna tarafından DMT ya da psilocybin gibi maddeleri kullananlara verilmiştir.

* Konuda geçen tüm öyküler ORTA DÜNYA'dan alınmıştır.
Ayrıca Elf Resimleri için bakınız: Elf Gerçeği - Elf Resimleri

Biyografi Konusu: Elfler nereli hayatı kimdir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Eylül 2005       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Tolkien'e göre Elfler

Sponsorlu Bağlantılar
Tolkien'in yazdığı Orta Dünya tarihine göre ilk yaratılan ırk elfler... Onları ikinci yaratılanlardan, yani insanlardan, ayıran en önemli özellikleri kendilerine özgü ölümsüzlükleri. Tolkien'in elfleri hastalık ve yaşlanma sonucu ölmüyorlar, ancak savaşta, ateş veya kılıçla ya da derin bir umutsuzluk yüzünden hayatlarını kaybediyorlar. Bazıları da Batı Denizinin ötesindeki Ölümsüz Topraklara göçüp Orta Dünya'yı terk ediyor. Efsaneler ve masallarda kullanılan ufak elflerin aksine Tolkien elfleri insan boyutundalar. Bunun sebebi ise Tolkien'in elfleri yaratırken onları muzip ve şakacı ufak periler olarak değil, insanlardan çok daha gelişmiş, üstün güzellikte ve bilgelikte bir halk olarak anlatması...

Orman Elfi

Eldar arasında sayılmayan Elf soylarıdır. Eldar'dan bilgelik ve beden olarak daha küçük olmalarına rağmen takdir edilen bir soydur. Adlarından da anlaşıldığı gibi ormanlık ve dağlık bölgelere yerleşmişlerdir. Bir bölümü Orta Dünya'nın doğusundaki yabanıl diyarlarda dolaşmayı sürdürse de , üçüncü çağda, Eldar efendileri tarafından yönetile Lorien ve Ormanlık Diyar gibi çeşitli krallıklar kurdular.
 
Son düzenleyen Blue Blood; 1 Nisan 2007 18:55
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Eylül 2005       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Dark Elf

Orta Dünya'yı terkedip Aman'a göç eden Noldor, Sindar ve Teleri halklarından olmayanlar veya göç sırasınsa olaya yürekleri yetmeyip kafileden ayrılanlara verilen isim. Karanlik elf yakıştırmasının nedeni Ulu Işık'ı asla görememiş, yıldız ışığyla aydınlanmış Elf'ler olmalarıdır..

Cynthia gibi..
Ad:  Cynthia.jpg
Gösterim: 5646
Boyut:  47.3 KB
Son düzenleyen Blue Blood; 21 Kasım 2005 19:39
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Eylül 2005       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Tolkien'e göre yaradılış efsanesi..

Bölüm I

Ainulindalë'ye göre, her şey sadece karanlık ve büyük bir boşluktan ibaretken, bu uçsuz bucaksız boşluğun içinde yaşayan ve Tek Varlık Eru veya Elflerce daha sonra verilen adıyla Ilúvatar olarak bilinen tanrısal bir Varlık varmış. Ilúvatar'ın ilk ve basit düşünceleri, Ainur yani Kutsal Varlıklar olarak anılan tanrılar soyu haline gelmiş. Ilúvatar yarattığı tanrılara kendi ruhu yani Sönmez Ateşi'nden sonsuz hayat vermiş.
Bu tanrılar soyu için Ilúvatar boşlukta, Sonsuz Odalar olarak bilinen sarayı inşa etmiş. Ainur, burada şarkı söylemeyi öğrenerek, kutsal bir koro haline gelmişler. Bu tanrısal ruhların müziğinden ise, boşlukta dönüp duran küresel bir dünyadan ibaret olan kutsal bir görüntü ortaya çıkmış.
Arda, şarkılarla yaratılmış ve yaratılışında, kavga ve uyumsuzluk şarkıları söyleyen şeytani ruh Melkor dahil, tüm tanrısal varlıklar rol oynamış. Fakat Ainur'un müziği yalnızca bir Görüntü yaratmış; Eä, yani Bilinen Dünya, Ilúvatar yani Sönmez Ateşin gücünün sözü ve emri ile yaratılmış. Böylece ilk görüntü madde ve gerçeklik kazanmış. Sonra, bu dünyanın yaradılışında daha önemli roller oynamış olan ve şekillendirilmesinde rol almaya devam etmek isteyen Ainur, bu dünyaya inmişler.
 
Son düzenleyen Blue Blood; 26 Eylül 2007 21:28
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Ekim 2005       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Tolkien'e göre yaradılış efsanesi..

Bölüm II

Tolkien, Ainur'un büyük bölümünün Ilúvatar ile birlikte Sonsuz Odalarda kaldığını ve bu yeni dünyaya inmediğini anlatmakla birlikte, onlardan bir daha bahsetmez. Tolkien tarihi yalnızca dünyaya inerek fiziksel varlıklara bürünen tanrısal ruhlarla ilgilidir. Bunlar doğanın bileşenleri ve güçleri haline gelmiş ve aynı zamanda (Yunan ve Kuzey Avrupa tanrıları gibi) fiziksel biçim, kişilik, cinsiyet ve birbirleri ile akrabalık kazanmışlardır. Arda'ya inen Ainur, iki sınıfa ayrılmıştır: Valar ve Maiar - yani tanrılar ve yarı-tanrılar.

Valar 15 tanedir:
  • Rüzgarların Kralı Manwë;
  • Yıldızların Kraliçesi Varda;
  • Denizlerin Efendisi Ulmo;
  • Ağlayan Nienna;
  • Demirci Aulë;
  • Meyva Veren Yavanna;
  • Ormanların Efendisi Oromë;
  • Genç Vána;
  • Ölülerin Bekçisi Mandos;
  • Dokumacı Vairë;
  • Rüyaların Efendisi Lórien;
  • İyileştirici Estë;
  • Güreşçi Tulkas;
  • Danscı Nessa;
  • Daha sonra Karanlık Düşman Morgoth olarak adlandırılacak olan Melkor
Maiar daha kalabalık olmakla birlikte, tarihçelerde bu ölümsüz varlıklardan yalnızca bir kaçının adı geçmektedir:
  • Manwë'nin Sözcüsü Eönwë;
  • Varda'nın Nedimesi Ilmarë;
  • Dalgaların Ossë'si;
  • Durgun Denizlerin Uinen'i;
  • Sindar (Elf) Kraliçesi Melian;
  • Güneş Arien;
  • Ay Tilion;
  • Yüzüklerin Efendisi Sauron;
  • Balrog'ların Efendisi Gothmog;
  • Vampir Thuringwethil;
  • Örümcek Ungoliant;
  • KurtAdam Dragluin;
  • Irmağın Kızı Goldberry;
  • Iarwain Ben-adar (Tom Bombadil);
  • ve beş büyücü Olórin (Gandalf), Curunír (Saruman), Aiwendil (Radagast), Alatar, Pallando
Dünya yaratıldıktan ve Ainur dünyaya indikten sonra, Arda'da zaman başlar. Arda tarihinin büyük kısmında zaman ölçümünde kullanılabilecek güneş ve ay henüz yaratılmamış bulunduğundan, Tolkien Valarian Yılları ile Valarian Çağlarını kronolojik ölçüt olarak kullanır. Her Valarian yılı 10 insan yılına ve her Valarian Çağı 100 Valarian Yılına, yani 1000 insan yılına eşittir. Tolkien'in farklı yazılarında çeşitli olaylar ve tarihleri konusunda bazı çelişkiler bulunmakla birlikte, Arda'nın Yaradılışından (Yüzük Savaşından hemen sonraya rastlayan) Güneşin Üçüncü Çağının sonuna kadar 37 Valarian Çağı yani tamıtamına 37.063 ölümlü yılı geçmiştir.
Bu uzun çağlardan ilk bir kaçı, yeni gelmiş olan güçlerin Arda'yı Şekillendirmesi ile geçmiştir. Fakat Ainur'un müziğinde uyumsuzluk bulunduğu gibi, Arda'nın gerçek Şekillendirilmesi başladığında, şeytani Vala Melkor tarafından yönetilen bazı Maiar ruhları büyül bir anlaşmazlığa neden olmuştur. İlk Savaş olarak bilinen bu anlaşmazlık sonucu, Arda'nın doğal simetri ve uyumu (armonisi) bozulmuştur. Melkor sonunda sürgüne gönderilmişse de, Arda'nın denizleri ile karaları yarılmış ve yırtılmış ve Arda ilk Görüntüdeki ideal dünya haline gelme olasılığını sonsuza dek yitirmiştir.
 
Son düzenleyen Blue Blood; 1 Ekim 2005 11:11
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Ekim 2005       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Tolkien'e göre yaradılış efsanesi..

Bölüm III

Lambaların Çağları

Arda'nın yaradılışı ve şekillendirilmesinin ardından, Quenta Silmarillion ile Tolkien'in yıllık ve kronolojilerinin diğer yayınları Ambarkanta ile Valinor Yıllıkları, İlk Savaşta Arda'nın zarar görmesine rağmen Valar'ın dünyayı büyük güzellik ve uyumdaki doğal harikalarla doldurdukları, Lambaların Çağları olarak bilinen “ Idilik bir dönemdi..” diye anlatırlar. Bu çağlar isimlerini, Vaların dünyayı aydınlatmak için yarattığı iki devasa büyülü lambadan alır.
Bu altın lambaları Demirci Aulë yapmış ve Rüzgarların Kralı Manwë'nin eşi Yıldızların Kraliçesi Varda içlerine ışığı yerleştirmiştir. Diğer Valar’ın birlikte çalışması ile bu lambalar tüm dağlardan daha yüksek birer devasa sütunun üzerine yerleştirilmişlerdir. Lambalardan biri Orta Dünyanın kuzeyinde Helcar adı verilen içdenizin ortasına yerleştirilmiş ve Illuin olarak adlandırılmış, diğeri ise Orta Dünyanın güneyindeki Ringil adı verilen içdenizin ortasına yerleştirilmiş ve Ormal olarak adlandırılmıştır.
Lambaların Çağlarında, Arda'nın tam ortasında yer alan Büyük Göldeki Almaren Adasında İlk Valar Krallığı kurulmuştur. Güzel Valar ve Maiar sarayları ve kuleleri ile dolan bu krallık, görülmeye değer bir harika idi ve bu dönemde dünya mutluluk ve ışıkla dolmuştu.
Arda'nın İlkbaharı olarak da bilinen bu Idilik dönemde Meyve Veren Yavanna, büyük ormanlar ve geniş otlaklar yaratarak bunları pek çok narin ve güzel kara ve su yaratığı ile doldurdu.
Fakat bu dönemde kurulan tek krallık Almaren değildi. Kuzeyde kötü Maiar ruhları yeniden bir araya geldiler ve Melkor Arda'ya geri döndü. Melkor kuzeyde gizlice büyük bir sur gibi Demir Dağları'nı yarattı ve bunların altında kötü kalesi Utumno'yu kurdu. Bu sığınağından, Valar’ın yarattıklarına zarar vermeye başladı; sular ve ormanlar yavaş yavaş zehirlendi. Yavanna'nın güzel yaratıkları şekil değiştirip işkenceye maruz kalarak kan isteyen canavarlar haline geldiler.
Sonunda yeterince kuvvetlendiğine inanan Melkor kötü ordusu ile Valar’a saldırdı. Onları hazırlıksız yakalayarak, Büyük Lambaların üzeirnde durduğu devasa sütunları yıktı; dağlar devrildi ve lambaların ateşi dünyaya yayıldı. Bu kargaşada Almaren Krallığı tamamen yokoldu.
Bu korkunç kavgada, Arda'nın İlkbaharı da sona erdi ve yerin yokedici ateşleri, yer sarsıntılarının yarattığı kargaşa ve yükselen denizler hariç dünya bir kez daha karanlığa gömüldü. Dünyanın tamamen yokolmasını engellemek için bu büyük kargaşayı sona erdirmek, Valar’ın tümünün gücünü bir araya getirmesini gerektirdi. Bu kargaşanın ortasında Melkor'la savaşmak ve daha fazla yıkıma yol açmak yerine Valar, Almaren ile Orta Dünyayı tamamen terk ettiler. Batıya giderek daha sonra Ölümsüz Topraklar adını alacak olan büyük kıta Aman'a yerleştiler. Böylece Lambaların Çağları, Valar’ın batıda yeni bir krallık kurması ve Orta Dünyanın yıkılmış topraklarını Melkor'un kötü güçlerine terk etmesi ile sona erdi.
 
Son düzenleyen Blue Blood; 4 Ekim 2005 12:04
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Ekim 2005       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Tolkien'e göre yaradılış efsanesi..

Bölüm IV

Ağaçların Çağları


Büyük Lambalar ile Almaren Krallığı yok edildikten sonra Valar, batıdaki
Aman kıtasına giderek Valinor yani Valar Ülkesi adını verdikleri yeni bir krallık kurdular. Bu topraklarda kendilerine yer seçerek, saraylar inşa ettiler, bahçeler yaptılar. Bu arada Valimar yani Vaların Evi adı verilen surlarla çevrilmiş, altın ve gümüş kubbe ve kuleler ile çan sesleriyle dolu bir şehir de inşa ettiler.
Valimar'ın batıdaki altın kapıları önündeki yeşil bir tepede Valar, iki sihirli ve büyük ağaç yetiştirdiler. Bunlar dünyada yetişen en büyük iki ağaçtı ve Altın Laurelin ve Beyaz Telperion olarak adlandırılmışlardı. Vaların büyük lambaları ile neredeyse eş büyüklükte olan Valinor Ağaçları, altın ve gümüş renkli ışıkla parlamaktaydı. Her bir Ağacın çiçek açma ve çiçeklerinin bitmesi döngüsü bir günlük sürede meydana gelmekteydi ve ışık tüm canlılara hayat, mutluluk ve bilgelik vermekteydi.
Tolkien'in Valinor Yıllıklarından öğrendiğimize göre, Ağaçların Çağları Arda'nın yaradılışından bin Valarian yılı sonra, yani 10. Valarian Çağında ya da Arda'nın yaradılışından on bin ölümlü yılı sonra başladı. Yine aynı belgelerden Ağaçların Çağlarının yirmi Valarian Çağı yani yirmi bin ölümlü yılı sürdüğünü öğrenmekteyiz.
Fakat Tolkien'in kronolojisinde kafa karıştırıcı bir nokta bulunmaktadır, çünkü Ağaçların Çağları yalnızca Ölümsüz Topraklar için geçerlidir. Anlatıldığına göre, Valar Aman'a varır varmaz Morgoth ve emrindekileri uzak tutmak amacıyla Pelóri Dağları adı verilen bir duvar yaratmışlardır. Dünyadaki en yüksek dağlar olan bu duvar, gerçekten de Valinor'u işgalden korumuş fakat Ağaçların Işığına geçit vermeyerek Arda'nın geri kalan kısımlarını karanlıkta bırakmıştır.
Bu nedenler Ağaçların Çağlarından bahsederken aslında paralel zaman sitemleri söz konusu hale gelmektedir. Ölümsüz Topraklar ağaçların ışığında mutlulukla dolarken, Orta Dünya, her biri on bin ölümlü yılı süren iki dönem geçirmiştir: Karanlık Çağlar ve Yıldızların Çağları.
Ölümsüz Topraklarda Ağaçların Çağları da iki döneme ayrılmıştır. Bunlardan on Valarian Çağı ya da 10.000 ölümlü yılı süren ilki, Valinor'un mutluluk çağı olarak bilinmektedir. Bu dönemde Valar ve Maiar rahatlık içinde yaşamışlar ve sarayları ile evleri gittikçe büyümüş ve güzelleşmiştir. Manwë Kartalları, Yavanna Entleri ve Aulë Cüceleri (Dwarves) yaratmıştır. Gerçekten de Valinor da mutluk dolu olan bu dönemde, Pelóri Dağlarının oluşturduğu duvarın diğer tarafında kalan Orta Dünyada ise Melkor'un korkusu ve kötülüğünün hüküm sürdüğü Karanlık Çağlar yaşanmıştır.
Bunu izleyen on Valarian Çağı için, hem Valinor hem de Orta Dünyada meydana gelen olaylarla ilgili olarak daha fazla bilgi bulunmaktadır. Kutsanmışların Öğle-üzeri olarak bilinen Ağaçların Çağlarının bu ikinci dönemi, Orta Dünyada ise Yıldızların Çağları olarak adlandırılmaktadır. Bu dönemde Gökyüzünün Kraliçesi Varda, Orta Dünyada üzerindeki yıldızlara yeniden ışık vererek Elflerin Uyanmasını sağlamıştır.
Yine bu dönemde, Elflerin uyandığı ve Melkor'un Elfler arasında karışarak onları kölesi halinde getirmeye, öldürmeye veya kötülüğe çekmeye çalıştığı haberi Ölümsüz Topraklara ulaştığında, Valar bir savaş kurulu topladılar. Valar ve Maiar, şiddetle, intikam melekleri gibi Orta Dünyaya geldiler ve Melkor'un ordularını önlerine kattılar.
Güçlerin Savaşı olarak bilinen olayda, pek çok çatışma ve düello yapıldı ve Valar Utumno'yu tamamen yok ederek zalim Melkor'u kuyularından çekip çıkardılar. Bu olaydan sonra Melkor, Valinor'da tutsak olarak tutuldu ve kırılmaz zincirlerle bağlandı. Arda Barışı olarak bilinen bu dönem, Valinor'da Ağaçların Çağları ile Orta Dünyada Yıldızların Çağının kalan kısmının büyük bölümü süresince devam etti.
Bunlar Elf soyunun, Melkor'un kötü öfkesinde uzak geçen güzel yılları idi ve bu seçilmiş insanlar rahatlık içinde yaşayarak gittikçe güçlendiler. Güçlerin Savaşının ardından Valar, Elfleri gelerek kendi Işıklı Dünyalarında yaşamaya davet ettiler. Bu göç, Valar'ın çağrısına uyan Elfler yani Eldar'ın Büyük Yolculuğu olarak bilinir.
Büyük Yolculuk pek çok Elf şarkısının ana temasını oluşturur çünkü bu yolculuğu gerçekleştirmek için büyük çaba sarfetmişler ve değişik zamanlarda Eldar pek çok farklı soy ve kabileye bölünmüştür. Ölümsüz Topraklara ulaşarak Ağaçların Işığınca kutsanan Eldar, üç değişik soydandır:
Vanyar, Noldor ve Teleri.
Valar, bu seçilmiş insanlara Ölümsüz Toprakların Eldamar yani Elflerin Evi olarak bilinen bölümünü ayırmışlardır; bu toprakların güzelliği anlatılagelmiştir. Pek çok konak ve kule içinde en güzelleri Vanyar'da, Noldor başkenti Tirion'da ve Teleri şehirleri Eldamar kıyısındaki Alqualondë ile Tol Eressëa Adasındaki Avallónë'deydi.
Zincirlendiği Çağların ardından Melkor, Valar'ın önüne çıkarak yargılandı. Değişmiş göründü ve pişmanlığını dile getirdi; bunun üzerine Valar'ın Efendisi Manwë, zincirlerinin çözülmesini emretti. Fakat Valar kandırılmıştı. Melkor gizlice, onları yenilgiye uğratmayı amaçlıyordu. Önce Elfler arasında düşmanlık tohumları serpti ve sonra Büyük Örümcek Ungoliant ile birlikte savaş açtı.
Ungoliant ile birlikte Valar'ın ağaçlarına ulaşarak onları büyük bir mızrak ile yaraladı ve Örümcek Ağaçların Işığı ve Hayatını emerek kuruyup ölmelerine neden oldu. Ungoliant'ın ışıksızlığı ile tüm Valinor korkunç bir karanlığa gömüldü ve Melkor ikinci bir kez Dünyanın büyük Işıklarını yok ettiği için kötülükle güldü.
Yaptığı bu büyük kötülükle yetinmeyen Melkor, Elf kalesi Fermenos'a giderek Yüksek Noldor Kralını öldürdü ve Silmariller olarak bilinen sihirli mücevherleri çaldı. Bunlar, tüm çağların en değerli mücevherleri idi. Elf mücevherciliğinin en büyük başarısını simgeledikleri için onları yapmış olan Noldor için kutsaldılar. Valinor'un karanlığa gömülmesi ile değerleri daha da arttı çünkü bu üç mücevher Valar Ağaçlarının yaşayan ışığı ile parlamaktaydı.
Fakat güzelliklerine karşın Silmariller korkunç bir lanet taşıyordu. Onlara sahip olan herkese umutsuzluk ve yıkım getirdiler. Melkor onları alarak Orta Dünyaya kaçtığında, Noldor kanları üzerine bir intikam yemini ederek Silmarilleri yaratan Fëanor'un liderliğinde Melkor'u izlediler. Bu, Güneşin İlk Çağının tamamı boyunca süren ve Tolkien'in Silmarillion'unda anlatılan Büyük Mücevherler Savaşının başlangıcıydı.

 
Son düzenleyen Blue Blood; 6 Ekim 2005 20:20
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Ekim 2005       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Tolkien'e göre yaradılış efsanesi..

Bölüm V

Yıldızların Çağları

Pek çok Karanlık Çağın ardından Gökyüzünün Efendisi Varda, Valar'ın Gümüş Ağcından aldığı çiy taneleri ile gökyüzünü katederek Orta Dünya üzerinde parlayan yıldızlara yeniden ışık verdi; böylecek yıldızlar kadife gece içinde yeniden göz alıcı bir parlaklığa kavuştular. Melkor'un yaratıkları ışığa o kadar yabancıydı ki, yıldız ışığı huzmeleri karanlık ruhlarını delip geçtiğinde acı ile bağırdılar. Korkuyla kaçıp saklandılar.
Fakat her şeyden önce, Yıldızlara Yeniden Işık Verilmesi, Elflerin Uyanışını simgelemektedir. Çünkü Orta Dünya üzerinde yıldızlar parladığında Elfler, gözlerinde yıldız ışığı ile uyandılar ve bu sihirli ışığın izleri hep üstlerinde kaldı. Uyandıkları yer, Orocarni yani Kızıl Dağların eteğindeki iç deniz Helcar'ın kıyılarındaki Cuiviénen Gölü idi.
Yıldızların Çağları ayrıca iki başka konuşabilen türün de uyanışına sahne oldu: Demirci Aulë tarafından yaratılan Cüceler (Dwarves) ile Aulë'nin eşi Meyva Veren Yavanna taradından yaratılan Entler. Bu arada Utumno'nun kuyularında
Melkor da iki ırk daha yarattı. Bunlar Orclar ve Troller idi ve eline düşen Elf ve Entlerden işkence ile dönüşmüş hayat biçimleriydiler.
Süvari Oromë, Eflerin Uyanışını keşfettiğinde ve Valar
Melkor'un onlara yaptığı kötülükleri öğrendiğinde, Valar bir savaş kurulu topladı. Valar ve Maiar Orta Dünyaya gelerek, Melkor'a savaş açtılar.
Bu öfke savaşında
Melkor'un kötü ordularını öldürdüler, Demir Dağlarından oluşan büyük duvarı yerlebir ettiler ve Utumno'yu tamamen yok ettiler. Melkor'un Orta Dünya üzerindeki hakimiyeti sona ermiş oldu. Zincirlenerek götürüldüğü Valinor'da çağlar boyunca tutsak edildi.
Arda Barışı olarak bilinen bu dönemde aynı zamanda Büyük Yolculuk yani Elflerin Ölümsüz Toprakların kıyısında bulunan Eldamar'a yaptığı kitlesel batı göçü gerçekleşmiştir. Bu dönem genel olarak hem Orta Dünyadaki hem de Ölümsüz Topraklardaki Elfler için mutluluk ve barış dolu yıllardı.
Büyük Yolculuğu tamamlayarak Eldamar'a yerleşen Yüksek Elfler, Tirion, Alqualondë ve Avallónë adı verilen muhteşem şehirleri inşa ettiler. Fakat pek çok Elf de, Orta Dünya topraklarına olan sevgi ve bağlılıkları nedeniyle burada kalmayı tercih etti. Bunlar ölümlü topraklarda krallıklarını kurarak mutluluk ve barış içinde yaşadılar.
Yıldızların Çağlarında, Orta Dünyanın kuzeybatısında bulunan Beleriand'da büyük bir Elf krallığı kurulmuştu. Bunlar Kral Thingol ile Kraliçe Maia
Melian'ı izleyen Teleri Soyundan Elflerdi. Gri Elfler veya Sindar olarak biliniyorlardı ve krallıkları Doriath'ın uçsuz bucaksız ormanlarındaydı. Başkentleri Bin Mağaralı Menegroth idi ve kalelerinin mağara ve gelerileri, Orta Dünyanın harikalarından biriydi. Menegroth bir yeraltı kayın ağacı ormanına benzemek üzere dahiyane bir biçimde oyularak inşa edilmişti. Ağaçlar, kuşlar ve hayvanların tamamı taştan oyulmuş ve büyük odalar gümüş fıskiyeler ile doldurulmuş ve kristal lambalar ile aydınlatılmıştı.
Sindar lordları, Beleriand'ın efendileri ve Yıldızların Çağlarında Orta Dünyada yaşayan Elfler içinde en güçlü olanlar idi. Müttefikleri, Falas'daki Deniz Elfleri, Ossiriand'daki Laiquendi (ya da Yeşil Elfler) ve Belegost ile Mavi Dağlardaki Norgod'da yaşayan Cüceler (Dwarves) idi.
Nogrdo ve Belegost'taki Cüce (Dwarf) ülkeleri, Yıldızların Çağları boyunce Beleriand Elfleri ile yürüttükleri ticaret sayesinde kalkındı. Taş oyma ustaları Mavi Dağların altında değerli metaller bulmak için geniş galeriler açtılar ve Menegrtoth'un geniş salon ve odalaını oymak üzere Elfler tarafından görevlendirildiler. Orta Dünyanın en usta demircileri olarak kabul edilen Nogrod Cüceleri (Dwarves), en iyi çelikten kılıçlar ve mızraklar yaparken, Belegost Cüceleri (Dwarves) ise, zincirden örülmüş ve ejderhalara dayanıklı zırhlar yapımında ustalaşmışlardı.
Belerian Elflerinin müttefikleri bir dereceye kadar, doğuya Eriador'un geniş ilk çağ ormanlarına kadar da uzanmaktaydı. Çünkü burada Yıldızların Çağları boyunca, Entler olarak bilinen dev Ağaç Çobanları ırkı, ve Beleriand'ın Sindar Elfleri ile Silvan Elfleri ile dostluk içinde yaşıyordu.
Eriador'un ardında, Sisli (Misty) Dağlarda, Cüce (Dwarf) krallıklarının en görkemlisi Khazad-dûm bulunuyordu. Yıldızların Çağlarında bu krallık da zenginleşerek, dağların altındkai galerilerini büyüttüyse de, Beleriand tarihi ve kaderinde önemli bir rol oynamamıştır.
On bin ölümlü yılı süren Yıldızların Çağları, keşif ve merak ile zafer ve sihir çağları olmuşlardır. Fakat tüm bunlar,
Melkor'un Valinor'daki tutsaklığı ile birlikte sona ermiştir. Kısa süreli bir pişmanlık görüntüsünün ardından, Melkor öfke ile hareket ederek Valar Ağaçlarını yok etmiştir. Bunun ardından Orta Dünyanın kuzeyine kaçarak, Demir Dağlarındaki Angband kalesine yerleşmiştir. Çatışmalar Beleriand'a doğru yayıldığında Arda Barışı ve bununla birlikte Yıldızların Çağları sona ermiştir.
 
Son düzenleyen Blue Blood; 14 Ekim 2005 19:21
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Ekim 2005       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Tolkien'e göre yaradılış efsanesi..

Bölüm VI


Güneşin İlk Çağı

Tüm Tolkien hikayeleri açısından Güneşin Çağları asıl odak noktasını oluşturmakla birlikte, gökyüzünde güneş Otuzuncu Valarian Çağına yani Arda'nın yaradılışından 30.000 ölümlü yılı sonrasına kadar yükselmemektedir. Fakat Güneş Çağları boyunca geçen Güneş yılları süresi de oldukça uzundur. Yüzükler Savaşı ile Üçüncü Çağın sonuna dek, toplam 7.063 ölümlü yılı geçmiştir.Valinor Yıllıklarındaki ilk kronolojilerde Tolkien, Arda'nın yaradılışından 29.980 ölümlü yılı sonra Melkor ve Büyük Örümcek Ungoliant'ın Valinor'da Ağaçların Çağlarına son vererek ağaçların ışıklarını sonsuza dek yokettiklerini anlatır. Fakat iki Valar, Yavanna ve Nienna, ağaçların kalıntılarından Parlak Isil adını taşıyan gümüş renkli bir çiçek ile Ateş-Altını Anor adını taşıyan altın renkli bir meyva kurtarmayı başarırlar. Bunlar Demirci Aulë tarafından yapılan taşıyıcılara yerleştirilir ve yaradılışın 30.000. yılında bu parlak taşıyıcılar göğe yerleştirilir. Bunlar Ay ve Güneştir ve sonsuza dek Arda topraklarını aydınlatacaklardır.Yıldızlara Yeniden Işık Verilmesinin Elflerin Uyanışını simgelemesi gibi, Güneşin Doğuşu da İnsanların Uyanışını simgeler.İlk gün ışığı İnsanların gözüne değdiğinde yeni bir çağa uyandılar. Iluvatar, Zamanın başlangıcında ölümsüz elf soyunu yaratarak Cuiviénen Gölüne sakladığı gibi, ölümlü İnsan soyunu da yaratmış ve Orta Dünyanın doğusunda Rüzgar Dağlarının ardında bulunan ve Hildórien yani izleyicilerin ülkesine gizlemişti.

Ad:  nirvana.JPG
Gösterim: 2000
Boyut:  56.2 KB

Maddi ve manevi dayanıklılık açısından, bu yeni insanlar Elflere göre çok daha zayıftı. Ölümlüydüler ve ömürleri Cücelerinkinden (Dwarves) bile kısaydı. Elfler, bu hastalıklı insanlara acıyarak onlara öğretebildikleri her şeyi öğrettiler ve bu sırada aslında ölümlülüğüm gizli bir güç olduğunun farkına vardılar. Çünkü bu yeni soy, değişen dünyanın niteliklerine çok daha kolay uyum sağlayabiliyordu ve çabucak ve büyük sayılarda ölümler meydana gelmesine rağmen, Orclar hariç tüm soylardan çok daha hızlı üreyebiliyorlardı.
Gezgin insanların kabileleri tüm Orta Dünya topraklarını dolaştı. Fakat bunlar arasında en iyi ve en dayanıklıları
Edain, yani Beleriand'daki Eldar krallıklarına ilk ulaşanlardı. Güneşin İlk Çağı, Noldor Yüksek Elflerinin Eldamar'dan Melkor ya da onların taktığı ismi ile Morgoth yani Karanlık Düşmanın kovalayarak Orta Dünyaya geldikleri Kahramanlık Çağı idi. Morgoth yalnızca Işık Ağaçlarını yoketmekle kalmamış, Formenos'daki Elf kalesine saldırarak Noldor Yüksek Kralını öldürmüş ve Silmariller adıyla bilinen sihirli mücevherleri çalmıştı. Bu üç mücevher Noldor'un en önemli hazinesi idi ve Noldorlar tarafından Valar Ağaçlarının ışığından yapılmıştı. Bu mücevherleri ele geçirme mücadelesi Büyük Mücevherler Savaşına yol açtı ve Tolkien'e Silmarillion'un ana temasını sağladı. Bu mücadele altı yüz yıl sürdü ve bu dönemde altı büyük savaş maydana geldi.
Güneşin İlk Çağının başlangıcından yirmi ölümlü yılı kadar önce Morgoth, Işık Ağaçlarının ışığını söndürdü, Silmarilleri ele geçirdi ve
Angband'a kaçtı. Beleriand Savaşları ise, on yıl kadar sonra, Morgoth Orc güçlerini Beleriand Elflerinin üzerine yolladığında başladı. Bu Ork çetelerinin yenilerek Angband'a geri püskürtüldüğü İlk Savaş idi. Güneşin Doğuşundan dört ölümlü yılı önce ise Dagor-os Giliath yani Yıldızların Altındaki Savaş adıyla bilinen İkinci Savaş meydana geldi. Morgoth'un orduları, kuzeybatı Beleriand'a henüz ulaşmış bulunan Noldor Elflerine saldırdı. Sayılarının düşmanlarına göre çok daha az olmasına rağmen, Noldor on gün boyunca savaştılar. Saldırganların tamamını öldürerek Orcları Angband'a geri çekilmeye zorladılar.

Ad:  ss056.jpg
Gösterim: 1599
Boyut:  36.1 KB

Güneşin İlk Çağının 56 yılında Morgoth, daha önce gönderdiği iki ordunun toplamından daha güçlü bir ordu meydana getirerek yolladı. Bu Üçüncü Savaş, Dagor Aglareb yani Zaferle Sonuçlanan Savaş olarak bilinir çünkü Elfler Morgoth'un Orc ordularını yenilgiye uğratmakla kalmamışlar, kaçış yollarını keserek onları tamamen yoketmişlerdir. Zafer o kadar kesindiki, bunun ardından Elfler dört yüz yıl boyunca
Angband'ı kuşattılar. Bu dönemde Orclar zaman zaman Hithlum'u yağmaladılar ve 260 yılında Ejderha Glaurung saldırmayı denediyse de, bu dönemde Beleriand'da genel olarak barış hüküm sürdü. Morgoth'un hizmetkarlarından çok azı, Demir Dağların doğusuna geçmeye cesaret edebildi. Fakat sonunda Morgoth Uzun Barışı sona erdirdiğinde, bu iş için çok iyi hazırlanmıştı. 455 yılındaki saldırıda, Morgoth'un Orc orduları Balroglar ile Ateş Püskürten Ejderhalar önderliğindeydi. Bu Dördüncü Savaş, Dagor Bragollach yani Ani Ateşin Savaşı olarak bilinir. Bunun ardından da, Beşinci Savaş Ninaeth Arnodiad yani Sayısız Gözyaşının Savaşı meydana gelmiştir. Bu iki savaş Morgoth'un kesin zaferi ve Beleriand'daki Elf krallıklarının yokoluşu ile sonuçlanmıştır. 496 yılında Nargothrond yağmalanmıştır. Bundan kısa bir süre sonra Menegroth yokedilmiş ve 511 yılında da son Elf kalesi Gondolin düşmüştür.
Neredeyse yüz yıl boyunca Morgoth, Orta Dünya üzerindeki zalim hakimiyetini sürdürmüştür. Sonunda Valar ve
Maiar, kötülüklerine daha fazla izin veremeyeceklerini anlamışlar ve 601 yılında üçüncü ve son kez Karanlık Düşmana saldırmışlardır; bu mücadele Öfke Savaşı ve Büyük Savaş adlarıyla bilinmektedir. Mücadele o kadar çetin olmuştur ki, yalnızca Angband değil, güzel Beleriand topraklarının tamamı da yokedilmiştir. Morgoth tüm canavar ve şeytanları ile birlikte hatta bir ateş püskürten ejderhalar ordusunu yardımına çağırdıysa da, yenilerek Boşluğa atılmaktan kurtulamamıştır. Beleriand tamamen yokolmuştur. Demir Dağları ile Mavi Dağlar parçalanmış, Beleriand sular altında kalmış ve sonunda tamamen batı denizine gömülmüştür. Böylece Güneşin İlk Çağı sona ermiştir.

Ad:  sun.JPG
Gösterim: 1379
Boyut:  95.1 KB
Son düzenleyen Blue Blood; 21 Ekim 2005 13:15
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Ekim 2005       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Tolkien'e göre yaradılış efsanesi..

Bölüm VII

Güneşin İkinci Çağı

İkinci Çağ, Númenóreanların Çağı idi. Akallabêth ya da Númenor'un Çöküşünde anlatıldığı gibi, bunlar İlk Çağda Edain soyundan gelen İnsanlardı ve Valar bunlara Orta Dünya ile Ölümsüz Topraklar arasındaki geniş denizin ortasında yer alan yeni yaratılmış toprakları vermişti.

Ad:  ask.JPG
Gösterim: 1492
Boyut:  18.5 KB

Númenóreanlara, diğer İnsanlarınkinden daha uzun bir ömür verilmişti ve yüzyıllar boyunca güçleri ve zenginlikleri artan bu İnsanlar, ölümlü dünyanın tüm denizlerine hakim oldular. Genellikle Westernesse olarak tercüme edilen Númenor ayrıca hediyeler diyarı, yıldızlar diyarı ve Atlantë olarak da biliniyordu çünkü aslında kayıp ülke Atlantis ile ilgili eski efsanenin Tolkien tarafından yeniden yorumlanışıydı.
Tolkien'in Númenor'u, beş uçlu bir yıldız biçimindeki bir ada krallığı idi. En dar yeri iki yüz elli mil, en geniş yeri ise bunun iki katı kadardı. Yıldızın kollarını oluşturan yarımadaların her biri ile orta kısmından oluşan altı bölgeye ayrılmıştı; orta kısımda ayrıca Númenor'un en yüksek dağı olan kutsal Meneltarma ya da gökyüzü sütunu bulunuyordu. Bu dağın yamaçlarında kurulmuş olan Armenlos ya da kralların şehrinde adından da anlaşıldığı gibi kral oturmaktaydı; bu aynı zamanda adanın en kalabalık şehriydi. Bu şehrin aşağısında kraliyet limanı Rómenna bulunmaktaydı. Diğer önemli şehir limanlar Eldalondë ile Andúnië, batıya yani Ölümsüz Topraklara bakıyordu.

Ad:  Other_Side.jpg
Gösterim: 1447
Boyut:  49.3 KB

Númenor'un ilk kralı Eärendil'in oğlu ve Yarı-Elf Elrond'un kardeşi Elros idi; bunun nedeni İlk Çağın sonunda Valar tarafından kaderlerini belirlemeleri istenen Yarı-Elf ikiz kardeşlerden Elrond Elf olmayı seçerken, Elros'un ölümlü Edain'in Kralı olmayı seçmiş olmasıydı. Fakat Yarı-Elf olduğundan Elros'a beş yüz yıl ömür verilmiş ve Elros İkinci Çağın 442. yılına dek Númenor kralı olarak hüküm sürmüştü.
Númenóreanla adalarında gittikçe zenginleşirken, İlk Çağın çatışmalarından sağ çıkan Yüksek Elfler Orta Dünyada kalmatı tercih ederek, Lindon'da hüküm süren son Yüksek Elf Kralı Gil-Galad'ın hükümdarlığı altında birleştiler. Beleriand'ın yok olmayan tek bölgesini oluşturan Lindon, Ay Körfezinin iki yanında yer almaktaydı. Yıllar geçtikçe Lindon'un Yüksek Elfleri doğuya doğru giderek pek çok yeni krallık kurdular. Sindar lordaları, Büyük Yeşil Ormanlardaki Silvan Elfleri arasında ve Anduin vadilerindeki Lothlórien'in Altın Ormanlarında krallıklar kurdular. Sekizinci yüzyılda Celebrimbor'un Noldor Elfleri ise, Cüce Krallığı Khazad-dûm'un hemen batısında bulunan Eregion'da bir Elf kuyumcuları krallığı kurdular. Fakat bu dönemde güçlenen ve zenginleşenler yalnızca Elfler ve Cüceler değildi: Büyücü Sauron da ölümlü dünyada kalarak Orta Dünyanın Karanlık Efendisi olarak Melkor'un tahtına çıkmak için çalışmaktaydı.
1000 yılında Sauron gizlice Mordor'daki kötülük ülkesini kurmaya başladı; bu amaçla Doğu ve Güneydeki barbar İnsan gruplarını kölesi haline getirdi ve Orclar ile diğer kötü yaratıkları krallığında topladı. Aynı zamanda Barad-dûr adıyla bilinen Karanlık Kulesini inşa etmeye de başladı. Annatar ya da hediyeler veren isimli iyi bir kimliğe bürünerek bilgeliği ve gücü ile Elfleri baştan çıkarmaya çalıştı. Bu oyuna aldananlar yalnızca Celebrimbor ile Eregionlu Elf kuyumcular oldu. Sihir ve metalürji güçlerini bir araya getiren Sauron ile Elf kuyumcular pek çok olağanüstü eser yarattılar. 1500 yılında becerlilerinin doruğuna erişerek, Sauron'un direktifleri altında Güç Yüzüklerini yapmaya başladılar. 1600 yılında Yüzükler tamamlandı; Elflere ihanet eden Sauron, Mordor'a dönerek Barad-dûr adıyla bilinen Karanlık Kulesini tamamladı ve Tek Yüzüğü yaparak, Yüzüklerin Efendisi haline geldi.
Elf kuyumcuları kandırılarak, Sauron'un herşeyin üstünde güce sahip Yüzüklerin Efendisi haline gelmesine yardım etmiş olduklarını anlayınca harekete geçtiler ve 1693 ile 1701 yılları arasında Elfler ile Sauron arasında kanlı bir Savaş yapıldı. Bu çatışmalarda Sauron Celebrimbor'u öldürdü, Elf kuyumcularının şehri ile Eregion'u yoketti ve neredeyse Ereidor'un tamamına zarar verdi. Khazad-dûm'da yaşayan Cüceler, çatışmalara katılmayarak ülkelerini kapısını dünyaya kapattılar. Bu olayın ardından Khazad-dûm, Moria yani Karanlık Yarık adıyla anılır hale geldi. Bu korkunç savaşta, Eregion'da yaşayan Elflerin hemen hepsi öldü; geriye çok az sayıda Elf kaldı. Bunlar Yarı-Elf Elrond önderliğinde Sisli Dağların (Misty Mountains) eteklerine gelerek Imlardis kolonisini ya da daha sonra İnsanlar tarafından verilecek olan adıyla Rivendell'i kurdular.

Ad:  Zenda.jpg
Gösterim: 1555
Boyut:  96.0 KB

Celebrimbor'a karşı kazandığı zaferin ardından Sauron güçlerini bir arata toplayarak, Lindon'da bulunan Gil-Galad'a saldırdı. Son anda Elf saflarına katılan güçlü Númenórean donanması sayesinde oluşan kuvvetli ordu, Sauron'un birliklerini ezdi ve SauronMordor'a kaçmak zorunda kaldı.Bunu izleyen bin yıl boyunca Sauron Elflere karşı hiç bir harekette bulunmadı ve barbar Doğulu ve Haradrim kabileleri ile ilişkiye geçerek karanlık gölgesini onların dünyasına doğru genişletti. Bu insanların vahşi krallarına, Ölümlü İnsanlar için yapılmış olan Dokuz Yüzüğü dağıttı. Yirmi üçüncü yüzyıla gelindiğinde bu krallar, Sauron'un en önemli kötü hizmetkarları Nazgûl ya da insanlar tarafından verilen isimleri ile Yüzük-ruhkaru haline geldiler. Bu arada Númenóreanlar, dünyanın en güçlü deniz kuvveti haline geldiler. Orta Dünya sahillerinde pek çok koloni oluşturarak, Umbar ve Pelagir adlarıyla bilinen liman-kalelerini kurdular Sonunda Númenóreanlar'ın deniz imparatorluğu ile Mordor'un kara imparatorluğu karşı karşıya geldi.
3261 yılında Númenóreanlar büyük bir kuvvetle Umbar'a çıkarak, Mordor üzerine yürüdüler. Güçlerinin kendisininkinden fazla olduğunu gören Sauron, onları yenemeyeceğini ve hatta onlara karşı savaşamayacağını anladı. Yine de, Yüzüklerin Efendisi Mordor'daki Karanlık Kulesinden inerek onlara teslim olduğunda, dünyanın insanları büyük bir şaşkınlığa uğradılar. Númenóreanlar Sauron'u zincire vurarak onu kendi ülkelerine götürdüler ve en güvenli zindanlarına hapsettiler. Fakat askeri güçle yapamadıklarını Sauron, kandırma ve göz boyama yöntemiyle gerçekleştirdi. Gururlu Númenórean krallarına kötü telkinlerde bulunarak onları yoldan çıkardı ve Valar'a karşı planlar yapmalarına neden oldu. Telkinleri o kadar güçlüydü ki, Númenóreanlar bilinen en büyük donanmayı kurarak Arda'nın güçleri ile savaşmak üzere batıya doğru yelken açtılar. Bu yaptıkları nedeniyle Ilúvatar, güzel Númenor adasını yoketti. Dağlar ve şehirler çöktü, deniz öfkeyle kabardı ve Númenor su dolu bir boşluğa düştü.Bu sırada tüm Dünya değişikliğe uğradı. Ölümsüz Topraklar Dünya Kürelerinin dışına yerleştirildi ve İki Dünyanın Küreleri arasındaki Düz Yolu Elf gemileriyle aşan Seçilmişler dışındakiler için sonsuza dek erişilmez hale geldi. Bu efsanelerden bildiğimiz Atlantis Çağının sonuydu ve dünya büyük değişikliklere uğradı. Saran Deniz ile sınırlanan ve Hava ve Eter Küreleri ile sarılmış bulunan düz dünya, bildiğimiz küresel gezegen halini aldı.

Ad:  Grand_Universe.jpg
Gösterim: 1355
Boyut:  51.0 KB

Fakat İkinci Çağ 3319 yılında Númenor'un batışı ile bitmediği gibi, Númenóreanlar mirası da tamamen yokolmadı. Bu dönemin hikayelerinde anlatıldığı üzere, Númenóreanların arasında Andúnië Prenslerinin önderlik ettiği, kendilerini İnançlılar olarak adlandıran ve Valar ve Eldar ile çatışmayı reddeden insanlar da bulunuyordu. Değişikliklerin meydana gelidiği sırada bunlar, Uzun Elendil'in önderliğinde dokuz gemi ile doğuya Orta Dünya kıyılarına doğru yola çıkmışlardı. Geriye kalan inançlı Númenóreanlardan oluşan bu insanlar, Orta Dünyada Arnor ve Gondor krallıklarını kuracak olan Dúnedain idi. Fakat çatışmalar hemen tekrar başladı, çünkü Tek Yüzüğün gücünü kullanan Sauron da Númenor'un batışından kurtularak Mordor'a döndü ve Orta Dünyadaki tüm Elf ve Dúnedain krallıklarını yoketmek için çalışmaya başladı.Buna karşı, Elfler ve İnsanların Son Birliği oluşturularak, Sauron'un ordusu Dagorlad Savaşında yenilgiye uğratıldı. Mordor'a giren Birlik, Sauron'u yenilgiye uğratana dek yedi uzun yıl boyunca Karanlık Kuleyi kuşattı. Son çatışmada, Dúnedain Kralı Isildur Sauron'un elinden Tek Yüzüğü kesip alana dek, Dúnedain Yüksek Kralı Elendil ile oğlu Anárion ve Orta Dünyadaki Eldar'ın son Yüksek Kralı Gil-Galad öldü. Mordor'un ele geçirilişi, Karanlık Kulenin yıkılışı, Yüzük-ruhlarının sürülüşü ve Sauron'un yenilgisi ile 3441 yılında İkinci Çağ sona erdi.
Son düzenleyen Blue Blood; 21 Ekim 2005 13:12

Benzer Konular

19 Şubat 2013 / rambo3947 Soru-Cevap