Arama

Anlayana - Sayfa 80

Güncelleme: 26 Kasım 2018 Gösterim: 624.546 Cevap: 3.995
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Mart 2007       Mesaj #791
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
terkediyorum

Sponsorlu Bağlantılar

3.5 Yıl Önce Beni Şiir Yazmaya Başlatan Şairdir..O Yüzden Benim İçin Çok Özeldir Şiirleri Ve Kendisi..Bu Şiiri Yıllardır Var Ama Mp3 Olarak Bulamadım Hiç Biryerde Bende Bir Klibini Bulup Ripledim Ve Mp3 Yaptım..Sizi Ne Kadar Etkiler Bu Şiir Ve Sözler Bilmem Ama Beni Baya Bir Etkiliyor Hemde Çok İyi Etkiliyor..Msn ConfusedMsn Confused


Kahraman Tazeoğlu - Seni İçimden Terkediyorum


Binmediğim hiç bir otobüs
Beklemediğim hiç bir durak kalmadı bu şehirde
Gittikçe azalıyor hayat
Neyi erken yaşadıysam
Hep ona geç kalıyorum..
Sana göçüyorum her sonbahar
Yolların çıkmıyor aşkıma
Unuttuğun yağmurların adı saklımda
Seni içimden terk ediyorum..


SUSMAKTAN YORULDUM..
Kuşlar ve şarkılar bu şehri terk edeli beri
Efkar demliyorum gözlerimde
yaşlarımı, yanağıma varmadan öldürüyorum
Tam sancağımdan yaralıyorum kendimi
Alnını yüreğime dayadığın güne bakıp
Seni içimden terkediyorum..


Ne unutacak kadar nefret ettin
Ne hatırlayacak kadar sevdin
Yıkık bir duvar kadar bile pişman değilsin biliyorum
Beni hep bulmamak için aradın
Yanılgımdın..
YANDIGIMDIN..
Yangındın...


Sensizliğe yenilmek
Sana yenilmekten zor olsada
Ardımda bir sürü "belki"ler bırakarak
Seni içimden terk ediyorum..


Şimdi
İkimizde öldürülecek bir anı bile bulamayan
İki yarım kaldık
Tamamlayamadık bizi
Elinden tutmadın yanlızlığımın
Saçlarımıda uzaklarına gömdün
İçimin mavisi senin okyanusundandı
Al! geri veriyorum.
Kilitleri hep yanlış kapılara vurdun
Devrilmiş vagonlara dönerken gözlerim
Sana bensizliği terkediyorum..


"Yârime uzanmayan bütün dallarım kırılsın" demiştin
Aşk içinde doğmuşsa nereye kaçabilirdin?
Ne tuaf değil mi?
İçimi acıtanda sendin
Acımı dindirecek olanda
"Ya öldür beni"dedin
Ya da git benden..
İçi bulanık bir sevdanın ucunda
Seni kaybettim..


ALDIRMADIN ALDIRMALARIMA
BİR GECEDE YAKIP YARİNİ
ŞAFAKLARA SATTIN İHANETİNİ..
KÜLÜME BASANLAR BİLE UTANDI YAPTIĞINDAN...


İşte soluk bir ömrün son nefesi ,


Benden , İçimden , Terkediyorum..

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
18 Mart 2007       Mesaj #792
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Sana seslenmek için

Sponsorlu Bağlantılar
Gece sesizce başlıyor ve ırmağın-
Öte yakasına geçiyor atlılar.
Bir papatyanın acısını dinliyorum.
Gökyüzü gitgide genişliyor.
Islak yaprakların derin yeşilliği
Islak dağların uyandırdığı keder.
Kendime bir demet çicek topluyorum
Öğretmenimin iliklediği göğsüm
Ne kadar genç
Ağzımda taptaze bir tütün kokusu
Ve taze ceviz kabuklarının kararttığı parmaklarımda
Bir ağız mızıkası.
Öğrendiğim ilk şarkılar
Yollar yollar yollar boyunca
Söylediğim ilk şarkılar
Sevgilim olan bütün kızlar
Siyah önlükleri ve
Kaçamak bakışlarıyla geçip gittiler
İlk fotoğraflarımdaki yakışıklı saçım...
Ey akşam, ey bir aşkın
Başlaması ve bitmesi
Ey turuncu akşam, bütün akşamların akşamı
Ey mor akşam, dudaklarım gibi moraran.
Gece evleri sardığında
Ve bahçeleri
Işıklar içinde kaçıp giden
Bir tavşan gibi yalnızım.
Yolun iki yanında kalan
Karanlık dağların ötesinde
Neler olup biter
Ve girdiğimiz uykulu kasabada
Lokantadaki uykulu çocuk
Olgun ışıklı lokantada
Olgun patatesler.
Bir adamın
Doğmasi ve ölmesi
Ve bazı işlemeler yapması hayatında
Bazı bağlardan
Üzüm toplaması
Bazı sinamalara gitmesi
Bazı kızları sevmesi
Ve ölesiye yalnızlık çekmesi
Bazı şehirlerde.
Ey akşam, turuncu ve mor akşam
Ey gökyüzü, ey benim
Gittikçe esmerleşen kalbim.
Şimdi beyaz bir kızın
Yanında olabilmek için
Bazı çılgınlıklar yapabilirim
Onu boynundan öpsem ve onunla
Dünyada olup bitenleri konuşsak
İngiliz birahanelerinde
Damalı kasketleri
Ve şaşılacak kadar yorgun yüzleriyle
Ve bütün emekçiler gibi
Çocuksu gözleri
Partal elleriyle oturan
İşçilerden konuşsak
Zencilerden konuşsak sonra
Gülünce bütün yüzleriyle gülen
Yakışıklı ve hazin
Zencilerden.
Gece dünyanın her yerinde
Geliyor ve her yerde
Aynı duygu uyanıyor kalbimizde.
Sen şimdi
Duvarına bir şiirimi asmışsındır
Uyuyorsundur
Belki düşünüyorsundur
Sonuncu kattaki odandan
Yıldızlara bakarak.
Ve yıldızlar her zaman
Eski ve tanıdıktır.
Özellikle bir tren penceresinden bakıldığında.
İçimiz nedensiz bir hüzünle dolduğunda
Sırt üstü uzanıp toprağa
Baktığımız yıldızlar.
Bir harman yerinde ya da.
Düz bir damda.
Uzaktan
Bütün kürtçe türküler gibi
Yanık bir türkü gelirken
Sıcaktan bunalırken
Evler ve yollar;
Ve yaşlı kadınlar
Uyuklar gibi büzülüp minderlerine
Düşünürlerken eskisini
Olağanüstü günlerini
Gece sesizce başlıyor ve ırmağın
Öte yakasına geçiyor atlılar
Çalıların hışırtısını dinliyorum.
Sana seslenmek için
Yeni şiirler tasarlıyorum..

Ataol Behramoğlu

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
18 Mart 2007       Mesaj #793
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Hüzün Yağmurları

Hüzün yağmuru
Fırdolayı *****lik
Vurulan sürülen öldürülen
Biz
Tarih arsız bir ****** öğrendim
Biz de tarihin kasıkları arasından
Düşen ***leriz.

Mehmet Söğüt
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
18 Mart 2007       Mesaj #794
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Ne Söylenmişse Sevmek

Ne söylenmişse sevmek üstüne sanki sezedir
Bütün güzel şiirlere uygun her yeriniz
Çekip götüren saçlarınızdır o saatleri bir bir
Dünyaya sizinle baktığımı bilmelisiniz

Benim bu evlere düşkünlüğüm sizin yüzünüzden
Şiirlerim bu yüzden aşklara aşklara doğru
Nasıl hazırlanırım sizin gecenize gündüzden
Siz olmasanız ekmekler sular ne olurdu

Sizin yolunuzdur başlayan nereye düşse ayaklarım
Rum ateşleriyle oymalı koç başlarıyla tunç kapılarda
Sizin içindir durup durup kentleri kuşatmalarım

Söylediğim sizseniz ne denli geniş olsa yerim
Korkarım harcamaktan sözlerimizi boş kalıplarda
Çirkin bir şey diyecek olsam ellerimiz durur önümüze güzeltirim.

Turgut Uyar
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
18 Mart 2007       Mesaj #795
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Nerden bilsin

Gonca gülü dermemiş,
Gözü güzel görmemiş,
Görmüş sırra ermemiş,
Sevdayı nerden bilsin !

Varını sunamayan,
Ayazda yunamayan,
Mecnunu oynamayan,
Leylayı nerden bilsin !

Başın alıp gitmemiş,
Halsiz kalıp bitmemiş,
Bir gün dalıp yitmemiş,
Hülyayı nerden bilsin !

Eder gerçeği talan,
Sonra der düş de yalan,
Niyetsiz yatıp dalan,
Rüyayı nerden bilsin !

Tesbih bozmuş dizmemiş,
Köyden öte gezmemiş,
Gölde bile yüzmemiş,
Deryayı nerden bilsin !

Ateşlerde yanmamış,
Zorlukla sınanmamış,
Cennete inanmamış,
Dünyayı nerden bilsin !

Tek varlığı para pul,
Ara ki insanlık bul,
Kulun kulu olan kul,
Mevlâyı nerden bilsin !

Dediğin Olsun - Kıvılcım Yayınları 2000

Mümtaz Beğen
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Mart 2007       Mesaj #796
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Gece Esriği










tülün örttüğü pencerenin görüreni kadar yaşamın, bir şart var ki ötesini görmeye.. kirlenmen!



yıkanmadan temizliğin bilinmez, ey tül! haddini bil, bir hârenin etrafındadır dönüşün.. bilinmez yolların yok, beni sürgün etme! bil ki; senden ötesi ufkun yeni yüzü...



ne vakit aydınlığı gösterirse

gözlerine “unutmadı” diye sardığın ip...

işte o zaman gecesin..



unutulmuş sandığın ne varsa

dök sandığından, paçalarından aksın zamAN!

sensiz ulusun baş koyduğun yastıklar....

bil ki o zaman aslında varsın...



sağanak değil,

ahmak ıslatan yağmurların olsun

tane tane hüznün.

tâ ki ebediyet kalabalığı

örtene kadar yüzünü biteviye…

korkma! ıslatmaz kimseyi,

bak; bir anlık gülümsettin gece'yi..



karanlık sadece ışığın başlangıcı...

kendini kandıranın hâr yanı...

Ve varolmanın ıslığı...
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
19 Mart 2007       Mesaj #797
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Gidişini Anlatıyorum

Sen gidiyorsun ya işşine yetişmek için
Saçlarını, gözlerini, ellerini
Neyin varsa toplayıp gidiyorsun ya
Her seferinde bir şey unutuyorsun sıcak
Termometrede yükselen çizgi çizgi
Kim bilir nerelerde soğuyorsun

Senin gözbebeklerin var ya kadın kadın gülen
İnsan insan bakan gözbebeklerin
Beni tutsa tutsa gözlerin tutar ayakta
Beni yıksa yıksa gözlerin yerle bir eder

Ne gelirse onlardan gelir bana
Çalışma gücü yaşama direnci
Mutluluk gibi kazanılması zor
Mutluluk gibi yitirilmesi kolay

Bir açarsın ki mutluyum
Bir kaparsın her şey elimden gitmiş.

Rıfat Ilgaz
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Mart 2007       Mesaj #798
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Dönmez olsun dönmez olsun sensız bu dunya dönmez olsun...
Sönmez olsun sonmez olsun ıcımdekı ates sonmez olsun...
Bu sarkı bızım olsun askımız sonsuz olsun...
Gönlumun pınarında adın ceylanım olsunn...

Gecmez olsun gecmez olsun sensız bu omrum gecmez olsun
Gelmez olsun gelmez olsun ayrılık gelmez olsunnn
Bu sarkı bızım olsun askımızı sonsuz olsun...
Gönlumun pınarında adım ceylanım olsunnnn...


Görmez olsun sensız bu gözlerım sevmez olsunnn..
Sevmez olsun sevmez olsun kalbım bu baskasını sevmez olsun...
Bu sarkı bızım olsun askımızı sonsuz olsun...
Gönlumun pınarında adım ceylanım olsunnnn...
HayLaZ61 - avatarı
HayLaZ61
VIP BuGS_BuNNY
20 Mart 2007       Mesaj #799
HayLaZ61 - avatarı
VIP BuGS_BuNNY
Sevdanın ne olduğunu asla anlayamayacağını düşünürdü. Sevmek neydi açıklamak isterdi ama olmazdı yapamazdı. Ve her seferinde sevgiyi anlatmaya çalışıp da beceremeyince öyle bir şeyin olmadığına inanırdı.Her aşık oluşunda şiirler yazardı sevgililerine-gerçi onlara sevgili denilmezdi çünkü o hep platonik aşklar yaşardı. Aşkın somut bir şey olmadığının farkına çocukken varamazdı. Bir insan neden illa birini istesin ki diye düşünürdü. Hele bir erkek eğer kendisin çılgınca seven bir kadın varsa neden başkasını bulmak için uğraşsındı.

Çocukken gördüğü her güzel kadına aşık olduğunu sanırdı ama sonradan acı bir şekilde öğrenecekti otla *** arasındaki farkı. Aşkı sakızlardan çıkan yazılarda tanımaya başlamıştı ve öğrendiği ilk İngilizce kelime ‘love’ olmuştu. ‘love is...’ diye başlayan bütün cümleleri okumaktı amacı. Yaşıtları gibi çıkartma veya araba resmi için değil aşkın ne olduğunu öğrenmek için sakız alırdı. Sonradan pişman olmayacaktı belki ama aşkı yanlış tanıdığını gözyaşlarını silerken anlayacaktı.

Aşk vardı elbet artık bunu anlayacak kadar büyümüştü ve artık gerçek aşklar yaşıyordu. Şiirler yazıyordu geceleri,defterlerinin her tarafına aşık olduğu kişinin adını yazıyordu. Onu görebilmek için sınıf kapısında bekliyordu ve soğuklara aldırmadan her teneffüs sevgilinin gözlerini arıyordu. Aşk neydi belki bunu açıklayamazdı ama soranlara verecek bir cevabı olurdu her zaman aklının bir yerinde. Yıllardır tanıdığı ve sadece arkadaş olarak gördüğü kişinin diğer arkadaşları arasında özel bir yer kaplamaya başlamasını hissederdi. Sadece ona şiirler yazardı,onunla ilgili hayaller kurardı geceleri bunalım şarkıları dinlerken. Söylediği her kelimeyi onun duyacağını düşünerek söylerdi ve saçma sapan yalanlar söylerdi sırf muhabbet olsun diye. Sevgilinin saçları ve gözleri süslerdi şiirlerini ve sonra yavaşlardı aşkın şiddeti. Aşkı bir dağa tırmanmaya benzetirdi her zaman. Önce hızla tırmanırsın,soluğun kesilmeye başlar,gün geçtikçe üşürsün ve gittikçe yavaşlayarak zirveye varırsın. Sonra farkına bile varmadan yuvarlanırsın oradan,yeni bir dağa tırmanmak için ayakların aşağıya kayar ve işte yeni bir dağ...

Sonra aşkı biterdi-yani o öyle hissederdi. Yazdığı şiirleri,karşılıksız mektupları okurdu ve gülerdi. O zamanlar ne kadar aptal olduğunu düşünürdü. Bir zamanlar aşk için ölmeli diyen adam o değildi sanki. Aşkı sıradan bir şey gibi görürdü. Ta ki bir başka göz büyüleyene kadar onu. O zaman unuturdu her şeyi. Hani yazdığı şiirler kara saçlı kara kaşlı sevgiliye? Yoklar ,yerini çoktan mavi gözlerin derinliğine bırakılmış yazılar alır daha sonra belki de yeşil bir göz kim bilir. Ve tekrar inanmaya başlar aşk için ölme fikrine. Ve o aşkı da biter öncekiler gibi ve o yine sevmeyi unutur ve tekrar sevdalara yelken açar bu böyle sürüp gider.

O hep platonik sever. Sever de söyleyemez yazdığı şiirleri kimi zaman okur ama asla ona yazdığını söyleyemez. Her aşık oluşunda mucizeler bekler yani hep o’nu bekler. Saatlerce fal bakar seviyor mu sevmiyor mu diye ve hep seviyor çıkar-zaten sevmiyor çıksa da inanmaz. Ama o bu düşüncelere dalıp sabahı getirince ve o’nu başka ellerde görünce içinden kağıtları yırtmak gelir. Ama bir sonraki sefere inanmak için kaldırır bir kenara. Hep şarkılar söyler;öyle sıradan şarkılar değil aşk şarkıları sevgiliye söylenmek istenen aşk şarkıları. Aşkı hep dağa benzetir ya, bir dağdan inip ötekine tırmanmaya başlayınca bazen dönüp bakar tırmanmış olduğu dağlara ve ne kadar heybetli olduklarını düşünür. Asla zirvede kalamamıştır ve hep tırmanacağı en yüksek zirveden inmeyeceğini düşünür. Hayatı boyunca belki de on kez o dağı en büyük dağ sanacak ama her seferinde yanılacak. Ve bir gün ölmeden anlayamayacak hangisi en büyük sevdası,hangisi en güzel aşkı.

Dostlarla paylaşacak acılarını, o’nu başka kollarda görmekten gocunmadığını söyleyecek ama içinde hep aynı şarkı çalacak ‘seni kimler aldı kimler öpüyor seni’ diyecek ebediyen ve o her zaman yalnız aşık rolünü üstlenecek baş rolünü oynadığı bu oyunun. Acı acı sövecek kimi zaman rüzgara kimi zamanda kendi tiyatrosunun senaristi olamayışına... Ve her seferinde aşkını başka ellerde görünce balonunu elinden kaçıran bir çocuk gibi ağlayacaktı ve her aşık oluşunda kumdan kaleler yapacaktı ve sonra insafsız aşıklarca yıkılacaktı. O’nu tanıdığındaysa çok geç olacaktı...
Pirana Kovalayan Çılgın Hamsi...
NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
20 Mart 2007       Mesaj #800
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
cadrefemmebrune4zorr9
Duymak nedir bilir misin?
Duymak, ama anlatamamak
Tam dilinin ucuna gelmişken söyleyememek
'Seviyorum' diyememek
Yani ölümü yaşamak nedir bilir misin?