Arama

Anlayana - Sayfa 91

Güncelleme: 26 Kasım 2018 Gösterim: 625.147 Cevap: 3.995
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
7 Nisan 2007       Mesaj #901
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Desem ki...

Sponsorlu Bağlantılar
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.

Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!
Desem ki...
İnan bana sevgilim inan,
Evimdeki şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgarlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen,
Rüzgarların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelleğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki maher günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.

Cahit Sıtkı Tarancı

NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
7 Nisan 2007       Mesaj #902
NiliM - avatarı
Ziyaretçi


Sponsorlu Bağlantılar
Zordur içten gelerek ağlamak…Gözyaşı dökmek değil bahsettiğim elbette.Ama damlalarınızı dışarı değil de içeri akıtmak da denilebilir. .
Gülerken bile ağladığınız anlar oldu mu hiç??Dengesizce davranıp mutlu olduğunuz için bile göz yaşı döktüğünüz oldu mu? . .
Sıkılıverirsiniz bir şeye zaman ve mekan ayırımı göz etmeden…Hiçbir şey istemezsiniz o anda, kendiniz dışında ne bir ses, ne bir yüz, ne de bir dokunuş. . .
Duymak istediğiniz sessizlik, görmek istediğiniz ise sadece boşluk…En ufak bir ışık dahi rahatsız eder sizi.Çünkü aslında gördüğünüz ışık karanlığın maskesidir! . .
Yakarırsınız içinizi acıtırcasına ağlamak istediğinizi. . .
Ama ağlayamazsınız. .
Göz yaşlarınızla verdiğin bu mücadele de hiç bu kadar aciz kalabileceğinize olanak veremezsiniz. . .
Ama eğilirsiniz hiç olmadık zamanda, yalvarırsınız çığlıklarınızla,”Sana ihtiyacım var ne olur gelll! . .” diye. .
Kızarsınız…Ağlamak bu kadar zor olabilir mi? . .İnsan ağlamayı bu denli arzu edebilir mi? ..
Yolu gözlenen bir sevgili misali paralar yüreğinizi,gelmediği her an için. .zorlar sınırlarınızı.. .
Hani geleceğini veya gelmeyeceğini bilseniz,belki…ama amaçsızca bekleyiş veya terk ediş. ..
İşte bu en kötüsü. . .
Bilmez gözyaşı bedende kaldığınız müddetçe sahibine zarar verdiğini.Bazen akmak istemediğini, sizi bırakmak istemediğini o kadar belli eder ki bize,yanağınızı okşarcasına süzülüverir yavaşça. . O da üzülür aslında kimi zaman. . .
Gitmek..Bir an önce akmak istediğini gösterir size, bir nehir misali akar elinizde olmadan..Kaybedecek hiçbir şeyi kalmamıştır. Çünkü,damlalarından başka. . .
Duygularımızın iniş ve çıkışıyla beslendiği;gözlerde buğuya,rahatlatıcı bir sele ya da hıçkırıklara dönüşür…Yüreğinize gömdüğünüz yıldızları,yürek yordamıyla gözlere sunmak…
Göz ile yürek ekseninde yaşanan savaşta,ellerine çiçek tutuşturan,damlalarını yangınlarına veren çaresizliğin dökülmesidir. .Gözlerden. . !

yazarı bilinmiyor

Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
8 Nisan 2007       Mesaj #903
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Beni Kaybettin Güzelim
Rüzgarın en hafif şiddetiyle estiği bir gece,
Gözlerinde bir hayal olarak görüneceğim,
Gözlerinden düşecek pişmanlıklar bir bir,
Bulmak için arayışlara gireceksin,
Ama çoktan gitmiş olacağım ben.

Bir an da olsa unutmak için,
Uyumak isteyeceksin...
Gözlerinde hal kalmasada
Uyuyamayacaksın düşüncelerden,
Beynine gireceğim her saat başı,
Yada her an...

İhtimaller sıralanacak karşına,
Unutmak için bir katolog gibi...
Ve her birine çizik atacaksın,
En sonuncusu yine ben olacağım...

Ağladıkça rahatlamak isteyeceksin,
Daha da boğacak seni hıçkırıklar, öldürmeden...
İşkencen olacak geceler, karanlıklar içine çekecek seni,
Gittiğimi bildiğin halde bir ihtimal yinede arayacaksın,
Kendini avutmak için gittiğin her yerde yeller esmiş olacak.

Beni kaybettin güzelim, o güzelim yarınlarıda,
Şimdi kayıplardayım, aramakla bulunmayacak kadar uzaktayım,
Sil gözlerinin yaşını, boşunadır ağlayışın...
Tıpkı benimki gibi boşu boşuna ağlıyorsun...
Hasan Can
NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
8 Nisan 2007       Mesaj #904
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
Anla biraz


Bir duygu fırtınası, içimde seninle esen.
Kalbim kuru bir yaprak, gibi savrulur durur.
Ellerin elimdeyken, nasıl titrerim bilsen!
Karışır aklım o an, dudaklarım kurur.

Gözlerin üzerimde dolaşan sam yelidir.
Manalı bakışların yüreğimi kavurur.
Islanır avuçlarım, alnımda ter birikir,
Ruhum şu bedenimden çıkacak gibi olur.

Alın yazımmı kara, talihimmi yok benim?
Bütün vefasız kalpler nedense beni bulur!
Düşmüşüm ocağına, yangınındayım senin.
Anla artık halimi, anla biraz ne olur...


yazarı bilinmiyor
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
8 Nisan 2007       Mesaj #905
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Gel gayrı

Kara gözlüm bu ayrılık yetişir
İki gözüm pınar oldu gel gayrı
Elim deyse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı

Ayların sırtında yıllar taşındı
Sanmaki garibi eller düşündü
Bebekler evlendi yollar aşındı
Kozalaklar çınar oldu gel gayrı

Hesab et gideli sen gurbet ile
Otuz ay tutuldu kolay mı dile
Hapisler sürgünler esirler bile
Sılasına döner oldu gel gayrı

Abdurrahim Karakoç
Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
9 Nisan 2007       Mesaj #906
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
Nasıl Anlatsam


Sana nasıl anlatsam
Seni sevdiğimi
Bilemiyorum
Hiçbir lügatte bulamadım
Aşkımı ifade edecek kelimeyi
Hiçbir besteci bestelememiş
Sana serenat yapacak şarkıyı
Hangi çiçek anlatır
Sana olan aşkımın yüceliğini
Hiçbir şairin şiiri
Dile getiremez
Yüreğimin coşku dolu sesini.
Ama
Bakarsan gözlerime
Taa gözümün bebeğine
Orada göreceksin
Ölümsüz bir aşkla sevildiğini.


Sami Bağcı
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Nisan 2007       Mesaj #907
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
adszzt1

Bir çocuğun ağlamaklı gözleriyle yazacağım sana bu akşam… bir şairin mısralarını oluşturması gibi, yada bir ozanın türküsüne notaları yerleştirmeye çalışması gibi.. Artık senden kalanları hayatımın içimden ayıramıyorum… Kendime verebileceğim bir şans daha yok gibi geliyor bana.. o kadar çoksun ki yaşadığım şehirde, o kadar çok her yerde sen varsın ki… kurtulamıyorum yüreğimden… yüreğimi gömmek istiyorum.. çobanların bile ulaşamayacağı yaşlı bir tepeye, kuşların bile gitmeye cesaret edemeyeceği bir yere.. o kadar uzaklara gömmeliyim ki, hiç kimse bulup, seni sevdiğim kadar birbaşkasını sevmeyi denememeli…

Bir zamanlar seninle düşlediğim bir çok şey vardı, düşlerinde seninle olmak gibi mesela, düşlerine girmek gibi.. senin beni düşündüğünü hissetmek isterdim hep.. seninle hayatımın gittiği yere kadar gitmek, ardıma bakmadan seninle yürümek isterdim yollarda… bağırmak isterdim bazen sana sevdiğimi, haykırmak isterdim.. sanki duyacakmışsın gibi, duyacak ve bana gelecekmişsin gibi hayaller kurardım.. dedim ya; hayaller… yüzlerce belkide binlerce kez aynanın karşısına geçipte sana sevgimi nasıl anlatacağımı yada anlatabileceğimi denedim.. saatlerce… oysa sen bunu hiçbir zaman yürekten söylememe izin vermedin...

Güneş taşınır giderdi bu şehirden, ben sokak lambasının altında düşen yaprakları sayardım sonbahar akşamlarında, rüzgarlar şarkım olurdu, gökyüzüne bakardım bazen yıldız kaysada bi dilek tutsam diye.. dileklerimin en baş kelimesi hep sen olurdu… sırf adını daha çok cümlelerime yerleştireyim diye kimsenin anlayamayacağı satırlar yazardım… kağıdım bitene kadar, kalemim yorulana kadar… yazardım seni…

Ey unutamadığım… adına binlerce satırlar yazdığım… gelmeyeceğini bile bile yollarına baktığım… nerelerdesin… yüreğimdeki sevdalar düşmek üzere… artık zamanın bile seni bana getiremeyeceğini anladım… bilki artık tek aklımda kalan kelime senin adın… satırlara yazabildiğim tek kelime yine sen… gözlerimin önündeki tek hayal sen kaldın… anlamını yitirdi bu şehir… artık gitmem lazım
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Nisan 2007       Mesaj #908
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yüreğime bir beden büyük gelen umutları Üzerimden çıkarıp gidiyorum."
Küçük bir çocuğun duası gibiMasumluğunu sundum sana aşkın.
Ama sen, “İmkansız bir aşk “ deyip sustun.Oysa sana dair ne düşlerim vardı.
Dans edecektim yağmurlarda seninle.Yıldızların saçlarına düştüğünde,
Bir gökkuşağı çizecektim beyaz tuallere.
Asla kırgın değilim sana...Özgürdün, hürdün elbet.
Güneşte yaşamak varken,Karanlıklarda boğulmayı göze alamazdın sen...
Gözlerine sakladığım baharlara Veda busesini yapıştırıp gidiyorum.
Aslında bir teşekkür borçluyum sana,Yarım bir adamın karanlıklarına
Rüya misali baharlarınla konakladın..
Her nefesinde,Mevsimleri soludum gözlerinde.Kırılmış bir gönül mabedineBir gülüş ekledin ya,
Bir ömür yeter bana..Hep ağladığımda öper dururum
Baharda açmış o gülüşlerini......
Gittiğim yerlerde,Kim bilir belki de alışırım.Alışacağım; gözlerinin yokluğu değil elbet.
Bahçemde ezilmiş güllerin çığlıklarına ,içimdeki çocuğun gözlerindeki ıslaklığına,
Elbet bir gün alışırım....
gidiyorum, Aynalara ağlamaklı suretimi bırakıp
Masum çocukların dualarına gidiyorum...Senin uyuduğun saatlerde ben,
Bu şehri, bu yüreği sana bırakıp
Yağmurlarla öpüşmeye gidiyorum.
Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
9 Nisan 2007       Mesaj #909
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
*.Seni anlamak


Sen de taşımıştın,
Kuşaklar boyunca taşınan,
Bir vasiyeti.

Donatmıştın kendini,
Erdem çiçekleriyle.
Solup gitmesine izin vermezdi,
Zaten, kendini bilen...

Sende güvenmiştin,
Tarihler boyunca,
Güvenen hemcinslerin gibi.

Onlar anlardı seni,
Kocaman,
Bir yanıp bir sönen,
Neon ışıklarına,
Gerek yoktu.
Görürdü elbet,
Gönül gözü açık olan...

Sende inanmıştın,
Dayatma doğrulara.
Kuralları olmalıydı bu hayatın,
Rolleri vardı İnsancıkların,

Sana kalan aynadan,
Yansıyan,
Buzul çağlarından kalma,
Bir kibirdi, sebepsiz...

Bana kalansa,
Anlamaktı seni sade...
Belki de, yürek pınarında,
Çoşkuyla çağlayan,
Ama nedense,
Damlalıkla akıtman,
gerektiğini,
Sevgini...


Gül Karagöz
DEsssT16 - avatarı
DEsssT16
Ziyaretçi
10 Nisan 2007       Mesaj #910
DEsssT16 - avatarı
Ziyaretçi
İki yıldır evliydiler.Erkek edebiyatı ve şiiri seviyordu.


Yazılarını internet sitelerine gönderiyor, şiirlerini dergilere postalıyodu.



Fakat kimse dönüp bakmıyor, okuyan ve beğenen çıkmıyordu.
İyi bir fotoğrafçıydı.Ama edebiyat ve şiiri merakı yüzünden fotoğrafçılığı
bir kenara bırakmıştı.


Kendi düğünlerindeki fotoğrafların büyük bir çoğunluğunu da o çekmişti.


Karısını çok seviyordu.Karısı da onu seviyordu.


Kızın biraz sabırsız bir karakteri vardı, zaman zaman kızıp bağırır,
küserdi.


Erkek daha sabırlıydı, her zaman karısını hoşgörür, affedici olmaya
çalışırdı.

Erkek daha sabırlıydı, her zaman karısını hoşgörür, affedici olmaya
çalışırdı.

Erkeğin başı edebiyat ve şiirle hoş olduğu için, evin geçimini karısı
sağlıyordu
şimdilik.Çok satan bir yazar oluncaya kadar...


Kızın naz günüydü bugün. Yine kocasından sevmediği birşeyi yapmasını
istiyordu.


Kız: 'arkadaşımın düğün fotoğraflarını neden sen çekmiyorsun? Üstelik
karşılığını
fazlasıyla ödeyeceğini söyledi'


Erkek: 'bugün vaktim yok'


Kız: 'Öfff yine mi?' şu roman yazma işini biraz kenara bıraksan, pekala
vaktin
olacak.'
Erkek: 'Birgün herkes benim yazdıklarımın kıymetini anlayacak.'


Kız: 'Ben anlamam. Arkadaşımın düğün fotoğraflarını çekeceksin.'
Erkek: 'Hayır!'


Kız: 'Ne olur sadece bir kez?'
Erkek: 'Hayır dedim!'


Diyalog burda koptuKız son uyarısını yaptı: 'Ya 3 gün içinde bunu kabul edersin ya da...'

İlk günün sonunda, kocasına mutfağı, banyoyu, bilgisayarı, buzdolabını,
televizyonu ve müzik setini yasakladı.Yasaklardan yatağı hariç tuttu, sadece
herşeye rağmen sevdiğini göstermek için.

Erkek aldırış etmediDerken 2.gün başka yasaklar ve bunu 3.deki başka
yasaklar takip etti...

Ve 3. gece yine... Yine aynı yatağı paylaşıyorlardı.Ancak sırtları birbirine
dönüktü.
Erkek: 'Konuşmamız lazım'

Kız: 'fotoğraf çekimi dışında konuşacak bişeyimiz yok!'

Erkek: 'çok önemli bir konu'

Kız: 'Sessiz kaldı.'

Erkek: 'Ayrılalım mı? Ne dersin?'

Kız kulaklarına inanamadı.

Erkek: 'Bir kızla tanıştım.'

Kız kırgınlığını ve şaşkınlığını saklayamadı.Gözleri çoktan nemlenmiş, ve
yüzünde göstermemeye çalıştığı iki damla gözyaşı aşağıya süzüldü.

Erkek pijamasının içinden bir fotoğraf çıkardı.Tam kalbinin üzerinde
saklıyordu.

Erkek: 'Hoş bi kız!'

Kızın gözyaşları çoğaldı.

Erkek: 'Anlaşabileceğim biri! Beni çok seviyor ve beni istemediğim şeyleri
yapmak için zorlamıycağından eminim. Ayrıca iyi bi yazar olmam içinde bana
destek vericek'

Kızın kıskançlığı iyice arttı çünkü bir zamanlar bütün bu sözleri kendisi de
vermişti...

Erkek: 'Fotoğrafını çektim. Sende bakmak ister misin?'

Kız: '....'


Erkek fotoğrafı bakması için kıza uzattı ama kız karşı konulmaz bir öfkeyle
erkeğin
elini itti.

Ve kız ağlamaya başladı.


Erkek fotoğrafı tekrar koynuna koydu.

Erkek ışığı söndürdü ve uyumaya başladı.Kız ışığı yaktı ve oturdu.
Erkek uyuyordu ama kızın uykusu kaçmıştı.

Bir zamanlar kendisi de diğer kız gibi davranmıştı ona...

Ne çabuk unutulmuştu iyilikleri, desteği, sevgisi...

Tekrar ağladı.Onu uyandırmak istiyordu.Aşkların hatırasını yeniden kalbine
kazmak istiyordu.

Erkeğin pijamasının açık yakasından fotoğrafın arka yüzü görünüyordu.

Merak duygusu kıskançlığını ve öfkesini yendi. Kaybedeceği birşeysi yoktu
nasılsa.

Elini uzatıp yavaşça aldı fotoğrafı.

Baktı.
Ağlamak istedi doyasıya...

Doyasıya gülmekte istedi.

Güzel çekilmiş bir fotoğraftı. Kızda güzeldi.

Kendi fotoğrafıydı.

Bir ara kendisinden habersiz çekmiş olmalıydı.

Eğildi kocasını yanağından öptü.

Erkek tebessüm etti.

Uyuyormuş gibi yapıyordu...

Anlayanlar için yazılmış bir yazı eğerki anladıysanız

sakın ama sakın sevdiklerinizi üzmeyin