Arama

Kıssadan Hisse / Nasihatler - Sayfa 2

Güncelleme: 17 Ekim 2018 Gösterim: 36.737 Cevap: 17
kosovalı hulya - avatarı
kosovalı hulya
VIP VIP Üye
18 Kasım 2011       Mesaj #11
kosovalı hulya - avatarı
VIP VIP Üye
Bir adam ve oğlu ormanda yürüyüş yapıyorlarmış.
Birden oğlan takılıp düşüyor ve canı yanıp “AHHHHH” diye bağırıyor.
Sponsorlu Bağlantılar
İleride bir dağın tepesinden “AHHHHH” diye bir ses duyuyor ve şaşırıyor. Merak ediyor ve “SEN KİMSİN?” diye bağırıyor.
Aldığı cevap “SEN KİMSİN?” oluyor.
Aldığı cevaba kızıp “SEN BİR KORKAKSIN” diye tekrar bağırıyor. Dağdan gelen ses “SEN BİR KORKAKSIN” diye cevap veriyor.
... Çocuk babasına dönüp
“BABA NE OLUYOR BÖYLE?” diye soruyor.
“OĞLUM” diyor adam, “DİNLE VE ÖGREN!” ve dağa dönüp “SANA HAYRANIM” diye bağırıyor.
Gelen cevap “SANA HAYRANIM!” oluyor.
Baba tekrar bağırıyor, “SEN MUHTEŞEMSİN!”
Gelen cevap ; “SEN MUHTEŞEMSİN!”
Oğlan çok şaşırıyor, ama halen ne olduğunu anlayamıyor.
Babası açıklamasını yapıyor,
“İnsanlar buna “Yankı” derler, ama aslında bu “Yaşam"dır.”


“Yaşam daima sana senin verdiklerini geri verir.
Yaşam yaptığımız davranışların aynasıdır.
Daha fazla sevgi istediğin zaman daha çok sev!
Daha fazla Şefkat istediğinde, daha şefkatli ol!
Saygı istiyorsan insanlara daha çok Saygı duy.
İnsanların sabırlı olmasını istiyorsan sen de daha sabırlı olmayı öğren.
Bu kural yaşamımızın bir parçasıdır, her kesiti için geçerlidir.”


“Yasam bir tesadüf değil, yaptıklarınızın aynada bir yansımasıdır.”
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
_COLT_ - avatarı
_COLT_
Ziyaretçi
27 Mayıs 2012       Mesaj #12
_COLT_ - avatarı
Ziyaretçi
Mulkumu yok ederek beni ozgur kilan kisi, kendimi bulmami sagladi... Medeniyetin ilerledigi bu yolda maddi esyalarin onemini reddediyorum...
Sponsorlu Bağlantılar
sitemkar kıss - avatarı
sitemkar kıss
Ziyaretçi
25 Ağustos 2012       Mesaj #13
sitemkar kıss - avatarı
Ziyaretçi
"Toplantıya gideceğim. Baktım geç kalma ihtimalim var, bindim bir taksiye, muhabbetçi bir arkadaş. O anlatıyor ben dinliyorum. Tam işyerinin önüne geldik. Ankara'da Bakanlıklar. Diyelim ki, taksi parası 9.75 TL
tuttu, ben 10 TL uzattım. Hani hepimizin yaşadığı sahne vardır ya! taksici üstünü arıyormuş gibi yapar, siz de para üstünü alabilmek için bir ayak dışarda, inmemek için debelenirsiniz. Tam o sahne olacak. Şoför, para üstü varmı diye aranmaya başladı.
"Üstü kalsın kardeşim" dedim.
Döndü bana doğru
"Vaktin varmı ağabey?" dedi.
"Evet" dedim (tek ayağım hala dışarda)
Dörtlülere bastı,trafik dört şerit akıyor, indi araçtan. Önde bir büfe var. Gitti oraya, bir şeyler konuşup geldi. Bana 25 Krş uzattı. Belli ki para bozdurmuş.
"Birader" dedim, "9.75 değil, 10.50 yazssa istermiydin 50 krş.benden?"
-Ne alacağım ağabey 50 krş.u
-Peki niye gittin 25 krş.için o kadar uğraştın, üstü kalsın demiştim.
Döndü bana, attı kolunu arkaya :
-Vaktin varmı ağabey
-Var
-Çek kapıyı o zaman
Muhabbetçi bir taksici ile karşı karşıyayız.
5 dk.konuştuk. İngiltere'de profösüründen, bilmem kiminden eğitimler aldım. O taksicinin 5 dk.da öğrettiklerini, ingiliz hocalar haftalarca verdikleri derslerde öğretemediler.
Ağabey biz Keçiören'de 5 kardeşiz. Babam rençberdi benim, günlük yevmiyeye giderdi; artık inşaat falan bulursa çalışır gelir, o gün iş bulamamışsa, biz eve gelişinden, yüzünden anlardık. Durumumuz hiç iyi olmadı. Akşam yer sofrasında yemek yerdik. Yemek bitince babam bize "Durun kalkmayın" derdi. Önce dua ederdik sonra babam bize sofrada konuşma yapardı.
"Aha" dedim, "Bizim meslek", seminerci.
- Ne anlatırdı baban
- Hayattta nasıl başarılı olunur?
O gün inşaata çağırmazlarsa eve para getiremiyor, sonra çocuklara hayatta başarı teknikleri anlatıyor.
-Babam işe gidince büyük ağabeyimiz onu taklit ederdi, delik bir çorapla pantalonun ceplerini çıkarır, dört kardeşi karşısına alıp "Dürüst olun, evinize haram lokma sokmayın" diye anlatırken, biz de gülerdik. Annem kızardı, "Babanızla alay etmeyin. O, hem dürüst hem de çalışkandır" derdi. Yan evde iki kardeş var, onların babası zengin. Babaları birahane işletiyor, ama adamda her numara vardı, kumar falan oynatırdı. Bizim yeni hiç bir şeyimiz olmadı, hep o ikisinin eskilerini kullandık. O amca mahalleden geçerken biz 5 kardeş ayağa kalkardık çünkü bize bahşiş verirdi.Babam eve gelince ayağa kalkmazdık. Çünkü hediye, para falan hak getire. Ağabey biz babamı kaybettik. Altı ay içinde yandaki baba da öldü, yandaki baba iki çocuğa 5 katlı bir apartıman, işleyen birahane, dövizler ve araziler bıraktı. Bizim baba ne bıraktı biliyor musunuz?
-Ne bıraktı?
-Bakkal veresiyesi ve konuşmalarını bıraktı : "Evladım işinizi dürüst yapın, hakkınız olmayan parayı almayın..."falan filan. Ağabey aradan 15 yıl geçti, diğer 2 kardeş cezaevindeler, ne ev kaldı ne birahane. Ailesi dağıldı.
Biz 5 kardeş, beşimizin Keçiören de taksi durağında birer taksisi var hepimizin birer ailesi, çoluk çocuğu, hepimizin birer dairesi var. Geçenlerde büyük ağabeyimiz bizi topladı ve dedi ki :
"Asıl mirası bizim baba bırakmış."
Hepimiz ağladık. 5 kardeş taksiciliğe başladığımızdan beri,taksimetrenin yazmadığı 10 krş.u evimize sokmadık. Her şeyimiz var Allah'a şükür.
Çok duygulandım, veda ettim, tam ineceğim:
-Dur ağabey,asıl bomba şimdi.
-Nedir bomban?
-Nerede oturuyoruz biliyormusun? O iki kardeşin oturduğu 5 katlı apartmanı biz aldık. 5 kardeş orada oturuyoruz.
Evladınıza ne araba bırakırsınız, ne ev, ne de başka bir miras. Evlada sadece değer kavramları bırakırsınız. Bakın iki baba da evlatlarına değer kavramları bırakmışlar.

- Ahmet Şerif İzgören
Son düzenleyen Safi; 11 Ağustos 2018 01:40
_SoNBaHaR_ - avatarı
_SoNBaHaR_
VIP ButterfLy EffeCt
17 Ekim 2012       Mesaj #14
_SoNBaHaR_ - avatarı
VIP ButterfLy EffeCt
HIZIR ile İLYAS
Hızır peygamber Allah’ın kendisine bahşettiği güçlerle görevini yapmak için dünyayı dolaşmaktadır. Yolculuklarından birine İlyas peygamberde katılmak ister. Hızır peygamber, ’Bu yolculuğu yapamazsın. Benim Allah’ın bana verdiği bazı görevleri yapmam gerekir, oysa sen bunları anlayamazsın ve soru sorarsın. Oysa anlatmakla memur değilim ve sen ayrılmak zorunda kalırsın.’ diyerek uyarır onu. Ama İlyas peygamber ısrar eder, ’Söz.’ der, ’Ne yaparsan yap soru sormayacağım.’
Yola çıkarlar, bir nehir kıyısına kdar gelirler. Karşıya geçmeleri gerekir, bir sandalcı vardır orada ama ona verecek paraları yoktur. Dertlerini söylediklerinde balıkçı, onları karşıya parasız geçirmeyi kabul eder. Balıkçı’nın iki oğlu ve bir karısı da onunla yaşamaktadır. Kadın, ihtiyarın Hızır ile İlyas peygamberi parasız taşımasına itiraz eder. Ama adam yine de kararından dönmez.
Balıkçı, iki oğlu ile birlikte seyyahları karşıya geçirir. Ama öylece bırakmaz, ’Hava kararmak üzere beyler. Bizde bu gece sizin yanınızda kalalım, azığımızı paylaşalım.’ der. O gece karşı kıyıda ihtiyar ve iki oğlu onlarla kalır. Yemek sunarlar...
İlyas peygamber gecenin yarısı, Hızır peygamberin dürtmesiyle uyanır. ’Hadi gidiyoruz.’ der. ’Sen hazırlan ben geliyorum.’
Ve kayığın içine girip bir kaya parçasıyla dibinde delik açar. Sonra İlyas peygamberin şaşkın bakışları altında yanına gelir ve yolu koyulurlar.
Bir süre sonra İlyas peygamber dayanamaz, ’Ey Hızır, ihtiyar adam bize iyilik etti, parasız bu kıyıya taşıdı, yemek sundu. Sen onun iyiliğine ekmek teknesine zarar vererek karşılık verdin. Kayağın dibini deldin. Neden yaptın bunu?’
Hızır peygamber soruya cevap vermez sadece, ’Bak ben seni yola çıkarken uyarmıştım. İstersen ayrılalım, ama sana neyi neden yaptığımı açıklayamam.’
İlyas peygamber bu sözler üzerine, yanlış yaptığını, mutlaka Hızır peygamberin davranışında bir hikmet olduğunu düşünür, özür diler ve yola devam ederler.


***

Bir ormandan geçerken silahlı askerler peşlerine düşer. Onlardan kaçarak bir köye kadar gelirler. Köylüler askerlerden kaçan bu kişilerin yanlarına gelmelerini engellemek için taş atarlar. Onlarda köyün çevresinden dolaşırken, korunak için örülmüş taş bir setin yanından geçerler.
Taş setin bir kısmı yıkılmak üzeredir, birden Hızır peygamber durur ve İlyas’ı da yanına çağırarak taş seti onarmaya başlar. İlyas peygamber askerlerden kaçmaları gereken bu zamanda kendilerine taş atan bu köylülere iyilik yapmak için durmalarına şaşırır ama devam eder. bir süre sonra taş seti onardıktan sonra kendilerine yetişen iki askerle dövüşüp kaçmayı başarırlar.
İlyas peygamberin merak duygusu artmıştır. yine de sözünü hatırlayıp soru sormaz.


***

Yolları bir deniz kıyısına düşer. Orada zengin ve mutlu gözüken göçebe bir halk vardır. Gelen konukları iyi karşılarlar, onlara yemek verirler.
Bu sırada İlyas peygamberin dikkatini çok güzel bir çocuk çeker. Çocuk o kadar güzeldir ki anne ve babası dahil, tüm halk ona bir prens gibi davranmakta, her istediğini yerine getirmektedir. O da bir koltukta oturup, bir prens edasıyla etrafına emir yağdırmaktadır.
Hızır peygamber çocuğa ilerlemeye başlar. İlyas peygamber onun çocuğun güzelliğini takdir etmek için yanına gittiğini sanır. Ama inanılmaz bir şey olur.
Hızır peygamber çocuğun önüne geldiğinde durur ve çok şiddetli bir tokat vurur. Öyle şiddetli bir darbedir ki bu çocuğun tüm güzelliği yok olur. burnu kırılır, yanağı kayar...
Herkes şoktadır, çocukla ilgilnirlerken konukları oradan kovarlar. İlyas peygamber Hızır peygambere yetişir ve artık dayanamayıp sorar.
’Ey Hızır seninle yollarımız burada ayrılıyor. Ne yaptığını anlayamadım bize iyilik yapan balıkçının kayığının dibini deldin, bize taş atan köylülere yardım etmek için durup, taş seti onardın, son olarak bizi güler yüzle karşılayan, yemek veren insanların güzel çocuğunu mahvettin.’ der.
Hızır peygamber gülümser, ’Ey İlyas Yüce Rabbim’in hepimize verdiği ayrı yetenekler ve görevler var. Madem dayanamadın ben de sana yaptıklarımı açıklayayım. Ondan sonra dostça ayrılalım.
İlk olarak kayığın dibini delmemi açıklayayım. Nehrin yukarısında bir savaş başlamıştı, zalim kralın askerleri etrafı gezerek savaşta kullanılabilecek ne varsa el koyuyordu. Bizim ayrıldığımız sabah balıkçının oraya gelecekler ve eğer sağlam bulsalar kayığa el koyacaklardı. Ben onların almaması için dibini deldim. İhtiyar, oğullarıyla kayığı iki günde tamir eder ve çalışır. Oysa kayık sağlam olsaydı tümden ellerinden gidecekti.
Bize taş atan köylülere gelince o köyde iki yetim çocuk yaşıyordu. Babaları onlara ait hazineye kötü köylüler el koyar diye taş setin altına saklamıştı. Eğer taş set zamanından önce yıkılsaydı yetimler henüz kendilerini koruyacak güçte olmadıkları için ellerinden alınabilirdi. Biz taş seti tamir ettik ki, yetimlerin hazineleri koruyabilecekleri bir zaman yıkılsın.’
İlyas peygamber bu açıklamalar karşısında hatasını anlamıştır ama yine de sorar, ’Peki ben bunları anladım ama o çocuk. tamamen masum ve güzeldi.’
’O çocuk öyle güzelde ki İlyas, herkes ona köle gibi hizmet ediyordu. Bu davranışları çocuğu zalim ve şımarık yapmıştı. Büyüyünce zalimliği artacak ve tüm halkına mutsuzluk verecekti. Anne ve babasına işkenceler edecekti. Ben onun güzelliğini bozarak kötü bir insan olarak yetişmesini engelledim.’
..Aşk Hiç Biter mi?...
_SoNBaHaR_ - avatarı
_SoNBaHaR_
VIP ButterfLy EffeCt
30 Ekim 2012       Mesaj #15
_SoNBaHaR_ - avatarı
VIP ButterfLy EffeCt
Bir gün sormuşlar ermişlerden birine: "Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?"Bakın göstereyim demiş, ermiş. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış.
...
Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar. "Ermiş bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir de şart koymuş. Peki demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.
Bunun üzerine şimdi demiş ermiş, sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe. Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. "Buyurun" deyince, her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak içirmiş.
Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan işte demiş ermiş, 'kim ki gerçek sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse, o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır şüphesiz ve şunu da unutmayın, gerçek pazarında alan değil, veren kazançtadır daima
..Aşk Hiç Biter mi?...
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
2 Temmuz 2018       Mesaj #16
Avatarı yok
Yasaklı
Gölgende dinlenen insanlarla değil, gönlünde dinlediğin insanlarla yola çık!

Şems-i Tebrizi
Şeb-i Yelda - avatarı
Şeb-i Yelda
Ziyaretçi
17 Ekim 2018       Mesaj #17
Şeb-i Yelda - avatarı
Ziyaretçi
Halifenin Gömleği
Ömer ibni Abdülaziz, halifeliği zamanında, bir gün minberde, söylevle meşguldü. Minberin yakınında olan, bir grup halk, konuşması esnasında halifenin zaman zaman elini götürüp, gömleğini hareket ettirdiğini görüyorlardı. Bu hareket orada bulunan ve dinleyenlerin dikkatlerini celbetti.

Hepsi kendi kendilerine, neden halifenin konuşma esnasında, elini gömleğine götürüp, hareket ettirdiğini soruyorlardı.

Toplantı tamamlanarak sona erdi. Araştırıldıktan sonra belli oldu ki halifenin, kendisinden öncekilerin Beytülmaldan yaptıkları israfı telafi etmek ve müslümanların Beytülmalın gözetlemek için, bir taneden fazla gömleği olmadığı için yeni yıkanmış gömleğini tekrar aynısını giymişti. Şimdi de, daha çabuk kurusun diye, hareket ettiriyordu.
Şeb-i Yelda - avatarı
Şeb-i Yelda
Ziyaretçi
17 Ekim 2018       Mesaj #18
Şeb-i Yelda - avatarı
Ziyaretçi
​Esas Ben Hasta İmişim
Bir zaman Cüneyd-i Bağdâdî’nin gözlerinde ağrı meydana geldi. Tabib çağırdılar, gelen tabib, hıristiyan idi. Muâyene edip;

“Gözlerinize su değdirmeyeceksiniz.” dedi.

Cüneyd-i Bağdâdî;

“Su değdirmesem nasıl abdest alırım?” deyince, tabib;

“Gözleriniz size lâzım ise su değdirmeyeceksiniz.” dedi.

Cüneyd-i Bağdâdî abdest alıp namaz kıldı ve namazdan sonra bir mikdâr uyudu. Uyandığında gözlerinde hiç ağrı kalmamıştı. O anda duyduğu ses;

“Yâ Cüneyd! Sen bizim için gözlerini fedâ ettiğin için, biz de senden o ağrıyı aldık.” diyordu.

Bir zaman sonra hıristiyan tabib tekrar geldi. Baktı ki gözleri tamâmen iyi olmuş. Hayret edip;

”Nasıl yaptın da iyi oldu?” dedi.

Cüneyd-i Bağdâdî olanları anlatınca, Cüneyd-i Bağdâdî’nin elini öpüp îmân etti ve;

“Esas ağrıyan göz sizinki değil benim gözlerim imiş. Hakikatleri göremiyen ben imişim” dedi.

Benzer Konular

10 Aralık 2018 / asla_asla_deme Müslümanlık/İslamiyet
6 Nisan 2009 / nılufer Soru-Cevap
26 Kasım 2012 / HipHopRocK Ekonomi
21 Ekim 2015 / Susadun Ekonomi
11 Mart 2016 / Baturalp X-Sözlük