Arama

Bizans Mimarisi

Güncelleme: 7 Ocak 2017 Gösterim: 21.682 Cevap: 2
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
14 Ocak 2010       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Bizans Mimarisi

Sponsorlu Bağlantılar
Doğu mimarlığının etkisinde kalan ve bu etki içinde gelişen Bizans mimarisi, bir tuğla mimarisidir. Bunun yan sıra malzeme olarak taş, bazen taş ve tuğla birlikte (almaşık) kullanılmıştır.

Bizans İmparatorluğu içinde serbestçe yapılan, kullanımına ve gösterişli olmasına özen gösterilen ilk kiliseler "bazilika" plânındadır. Bazilika, Helenistik ve Roma döneminde, açık pazarı ve mahkemesi bulunan büyük salonlara verilen addır.

Bazilika Kiliseler
Hıristiyan bazilikaları, boyu eninden uzun, geniş dikdörtgen salonlardır. Her iki yanda, orta bölmeden sütun dizileriyle ayrılan daha dar ve alçak bölmeler vardır. Topluluğun bir araya geldiği ortadaki önemli salona orta nef, daha alçak olan yan bölmelere de yan nef veya kanat adı verilir. Bazilikaların çoğunda orta nef, ağaç kirişlerle yüksek biçimde; yan nefler ise basık biçimde örtülmüştür.
Dipte toplantı ya da ayinin yöneticisinin durduğu (apsis) adı verilen yarım daireli boşluk vardır. Apsisin önünde ise koro alam bulunmaktadır. Yarım daire biçimli apsis boşluğunun üzeri, taştan yarım kubbe ile örtülüdür.
İtalya, Anadolu, Yunanistan, Mısır, Filistin ve Suriye gibi, o günkü Bizans toprakları içinde olan ülkelerde pek çok sayıda bazilikalar yapılmış, birçoğu bu güne kadar gelebilmiştir.
VI. yy.da bazilikaların üzeri tahta çatılar yerine tonoz kemerler ya da kubbelerle örtülmüştür. Kubbeli bazilikaların en görkemli örneği İstanbul'daki "Ayasofya"dır. Bu eser dikdörtgen plân üzerine oturmuştur. Bunun batısına yerleştirilen narteks, yani giriş bölümü vardır. Narteksin önüne de bir atrium (iç avlu) gelmiştir.
Ayasofya'nın dış yüzeyindeki tuğlaları sıvalıdır. Yine tuğla ile örülen kubbeler kurşunla kaplıdır. İç duvarlar, payandalar ve zemin çeşitli mermerlerle; tonoz ve kubbeler ise mozaiklerle kaplanmıştır. 1453'den sonra cami olarak kullanılan Ayasofya, 1933’ten sonra müze hâline getirilmiştir.

Haç Plânlı Kiliseler
Ahşap örtülü ve kubbeli bazilika kiliselerden sonra, Bizans mimarlığının ikinci kilise tipi "haç plânlı" olanlardır. VIII. yy.dan başlayarak yapılan bu kiliseler kare plânlıdır. Karenin ortasında dört filayağı üzerinde bir kubbe oturtulmaktadır. Kubbenin ağırlığı da dört taraftan, eksenleri birbirine dikey olan beşik kemer tarafından karşılanmaktadır. Bu kubbe ve kemer sistemi zemine yansıtıldığından, dört kolu birbirine eşit bir haç (Yunan haçı) oluşmaktadır. Ortada yer alan ana kubbe dışında, dört kol üzerine de kubbeler konarak sayı beşe çıkarılmıştır. Doğuda bir apsis, batıda ise narteks yer almaktadır.
Haç plânlı kiliseler, başta İstanbul olmak üzere, Anadolu'nun birçok yerinde yapılmıştır.
Ayasofya'nın yapımından başlayıp, Bizans'ın sona erişine kadarki (1453) zaman içinde yapılan kiliselerin plânında belli bir standartlaşma vardır. Genellikle uzun kenarların boyu 10 m.'yi geçmeyen, kubbelerin de 4 m. civarında kaldığı haç plânlı kubbeli yapı tipi esas olmuştur. Bu standartlaşmaya gitmenin bir nedeni, kubbelerin yapının beden duvarlarına kolaylıkla oturtulabilmesidir. Kubbenin yayılma gücü de, yapının haç biçimi üzerine hem sağlam ve hem de kolaylıkla dağılabilmektedir.

Sivil ve Askerî Mimari
İstanbul ve Anadolu'nun birçok yerinde, şehirlerin etrafını çevreleyen surlar olmak üzere, kaleler, çeşitli saraylar, su kemerleri, köprüler, yer altı yollan, direkli caddeler, üzeri kapalı ya da açık sarnıçlar gibi pek çok Bizans sivil ve askerî yapılar inşa edilmiştir.
İstanbul'daki surlar, Tekfur Sarayı, Yerebatan ve Binbirdirek sarnıçları, Valens Su Ke*meri, Çukurbostan Açık Sarnıcı, Dikilitaş, Çemberlitaş Bizans mimarîsinin dev boyutlu yapıları arasındadırlar.
Hadrianapolis Kalesi (Edirne), Eskihisar Kalesi (Gebze), Karamanağa Köprüsü (Malatya), Amasra Kalesi, Laskarisler Sarayı (İzmir), Side ve Efes gibi antik kentlerde yapılan çeşmeler vb. Anadolu'da yapılan Bizans yapılarının bazılarıdır.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
14 Ocak 2010       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Bizans Mimarisi

Sponsorlu Bağlantılar
Bizans Mimarisi, Bizans İmparatorluğu'nun mimarisidir ve Ortodoks inancının hâkim olduğu ülkelerdeki 1453 sınırını aşan sürekliliği hesaba katılmadan on bir yüzyıl boyunca etkili olmuştur.
Bizans Mimarisinin en iyi görüldüğü yer başkent İstanbul'dur. Bizans Mimarisi, başlangıçta ilk Şam mimarisinden faydalanmış ve bunları yeni amaçlarına uydurmasını bilmiştir.
Bu mimarlıkta en önemli yapı bazilikadır. Esası bir bir toplantı yeri olan bazilika, ufak ticari anlaşmazlıkları halleden hâkimin yerine İsa mefhumunun alınmasıyla Hıristiyanlaştırılarak bir kilise haline getirilmiştir.
Bazilika şeklindeki kilise, uzun bir yapıdır. Doğu ucunda yarım yuvarlak bir şekilde dışarı taşan bir apsis, batı ucunda ise, narteks adı verilen bir hol bulunur. Narteksin iki yanındaki merdivenlerden yan neflerin üzerinde uzanan ve kadınlara ait olan galerilere çıkılır. Bir bazilikanın üstü çift meyilli ve kiremit kaplı ahşap bir çatı ile örtülü olurdu. Bu basit ve sade kilise tipi, Hıristiyanlığın ilk yüzyıllarında ve Bizans Sanatı'nın özellikle ilk devrinde hayret verici bir derecede tutulmuş ve sayısız denecek kadar çok örnek meydana getirilmiştir.

00004030ve7

Bu tipin en karakteristik örneklerinden biri, başkent İstanbul'dadır. 461 'de kurulan Studios Manastırı’nın Aziz Hagios Loannes'e ithaf edilen kilisesi olan bu bina, İmrahor İlyas Bey Cami adını alarak, zamanımıza kadar gelmiştir. Harap bir halde olan bu bina, Bazilika tipinin en saf şekli ile karşımıza çıkmaktadır. Binanın iç mekânı bütün normal bazilikalarda olduğu gibi, iki sütun dizisi ile üç nefe ayrılmıştır. Fakat 18. yüzyıldaki yangından sonra sütunlardan sağ taraftaki nef kaldırılmıştır. Yapım üzerine örten ahşap çatıdan ise, artık hiçbir iz kalmamıştır. Henüz ayakta duran sol taraftaki sütun dizisinin yangından süslemelerini tamamen kaybetmiş olan başlıklarının üstünde, zengin bir şekilde işlenmiş mermer bloklardan meydana getirilmiş bir arşitrav uzanmaktadır. Bir gereksinmenin en basit şekilde cevaplandırılmasını yansıtan bazilikanın yanında revaç bulan ikinci bir yapı tipi ise, merkezi plan şemasıdır. Yuvarlak bir mekân esas oluşturacak şekilde kurulan bu binalarda, mekânın üstü yapının bütününü kaplayan bir kubbe ile belirtilmiştir.
Kaynağını ilkçağ sanatının türbe ve hamamlarından alan ve Hıristiyan mimarisi tarafından özellikle anı yapılarında kullanılmak üzere benimsenen bu tipin güzel bir örneği, İstanbul'da bugün Küçük Ayasofya Cami adını taşıyan eski Sergio ve Bakkhos Kilisesi'nde karşımıza çıkar. İmparator I. Justinianos tarafından 526-530 yılları arasında yapılan bu binada dış duvarların düzgün olmayan bir kare meydana getirdikleri görülür. Batıya bakan cephede uzanan sütunlu son cemaat yeri Türk döneminde yapılmıştır. İçeride sekiz kuvvetli paye, ortada sekiz köşeli bir saha meydana getirdikleri basık, dilimli bir kubbe örtmektedir. Bu orta mekân, doğu yönüne ileri doğru uzanan ve dışarı taşan bir apsise sahiptir.
Payeler ve bunların arasındaki sütunlar ile orta mekândan ayrılan dehliz kısmı, bir at nalı gibi burayı kuşatmaktadır.

Bizans Mimarisi, Bazilika ve merkezi plan tipini birleştirerek, yeni bir mekan şekli bulmak yolunda çalışmaktan geri kalmamış ve bunun sonunda, 5. yüzyıl sonlarında kubbeli Bazilika denen tip doğmuştur. Bu tipin en görkemli örneği 6. yüzyılda İstanbul'da yapılmış olan Ayasofya’dır. Trallesli Anthemios ve Miletos'lu Isidoros'un, yani Anadolulu iki mimarın Justinianos'un emri ile 532 - 537 yılları arasında yanmış daha eski bir kilisenin yerinde yaptıkları Ayasofya, kubbeli Bazilika tipini en güzel şekilde verir. Burada, merkezi planlı binalarda görülen mimari sistemin esası, orta nefin üst mimarisinde ve ana mekanda bulmak mümkün olduğu gibi, klasik Bazilika mekanının karakteristik özelliklerinden sayılan, yan neflerin yardımcı, adeta orta mekanın görkemi ve genişliği uğruna "harcanmış" mekanlar olmalarında da görmek olasıdır. Yapının iç kısmı, adeta çatlı bir Bazilika gibi paye ve sütün dizileri ile üç nefe ayrılmıştır. Bunlardan ortadakine, esas ağırlığı dört payeye binen 31 m. çapındaki büyük bir kubbenin hâkim olduğu görülür. Orta nem, esas aks üzerinde düzenlenmiş, ana kubbeye doğu ve batı yönden birleştirilen iki yana kubbe ile daha örttürülmüştür. Bu kubbeler vasıtasıyla aynı zamanda, ana kubbenin iki yönden basıncı karşılanarak, alttaki duvarlara geçişi sağlanmıştır. 77 m. uzunluğundaki orta nefin doğu ucu, dışarı ve üstü yarım kubbeli bir apsis ile sonuçlanmaktadır.
Bizans Sanatının ilk devresi siyasi ve askeri gerilemelerle beraber 726'da ortaya çıkan ve kiliselerin dini resimlerle süslenmesini yasak eden bir cereyan ile sarsıntı geçirmiş ve bu durum, kısa bir ara ile 842 tarihine kadar sürmüştür. Bu döneme ikonoklaşma denir.
İkonoklaşmanın 842'de ortadan kalkması ile gerçek anlamı ile başlayan Orta Bizans devri sanatı, ı204'de Bizans'a karşı yapılan Haçlı seferlerinin sonunda İstanbul'u 'u ele geçiren Latinlerin burada bir Latin İmparatorluğu kurmalarına değin sürmüştür.
Bu devirde Bizans Sanatı, kilisenin ikonoklaşmaya karşı kazandığı zaferle yeni bir yön almış ve sanat, önceki devrindeki özgünlüğünü yitirerek, kilisenin günden güne kuvvetlenerek hâkimiyeti altında belki de sert ölçülere bağlanmak zorunda kalmıştır.
Orta Bizans devrinde ufak ölçüler hâkim olmakla beraber dış çizgilerin zarif, ölçülerinse uyumlu olmasına önem verilmiştir. Yunan Haçı plan bu devirde mimari tiplerin başında gelmekte, hatta uzun süre tek mimari tipi teşkil etmektedir. Bu tipte binanın orta kısmının bir Yunan haçı biçimindedir ve tam ortada bir kubbe bulunmaktadır. Başlangıçta hayli kaba ve ağır bir görünüşe sahip olan Yunan haçı planı sonradan geliştirilerek iç çizgilerin incelmesi ile daha hafif bir görünüş almıştır.

fisandunkilisecamiiva8

Bu ikinci safhada kubbe Kalenderhane Cami’nde olduğu gibi ağır masif köşe duvarlarına değil, paye ve sütunlara bindirilmiş ( Bu tip yapılardan biri olan Bodrum Cami yüksek bir kripto üzerinde kurulmuştur. Dört sütunlu Yunan haçı planı bütün özelliklerini burada gayet açık bir biçimde görmek mümkündür. Bir narteksi takip eden naos dört ince payenin yardımı ile taksim edilen bir Yunan haçı çeklindedir. Binanın dış cephelerine konulan birtakım yan yuvarlak payeler ve bunların arasına yerleştirilen kor kemerlerle hareket ve plastik bir ifade kazandığı görülmektedir.
10. yüzyılda inşa edilen Lips Manastırı kilisesi olan Fenari İsa Cami'nin kuzey kanadı da aynı tipin gayet karakteristik bir örneğidir. Yalnız burada 17. yüzyıldaki bir tamir esnasında dört sütun kaldırılarak yerlerine iki büyük kemer inşa edilmiş ve 13. yüzyılda güney tarafına ikinci bir kilise eklenmiştir. Eski adı bilinmeyen ve 10. veya 11. yüzyılda yapıldığı tahmin edilen Vefa Kilise Cami adıyla da bilinen Molla Gürani Cami ise, 14. yüzyılda eklenen büyük Theotokos ton diakonissa Kilisesi (Akataleptos) Kalenderhane Cami ve anıtsal dış narteksi bir tarafa bırakacak olursa dört sütunlu Yunan haçı planı veren bir Orta Bizans devri kilisesidir.
Komnenos sülalesi zamanında 1081 - 1118 yılları arasında yapılan ve Pantepoptes Manastırının kilisesi olan Eski imaret Cami ise aynı tipin en güzel örneğidir. Komnenos sülalesi tarafından kurulan ve esası 1136.da yapılan Pantakrator Manastırının kilisesi olan Zeyrek Kilise Cami, bu devirde büyük kiliselerin ancak ufak kiliselerin birleşmesiyle meydana getirildiğini gösteren karakteristik bir örnek olarak dikkati çeker.
Yunan hacı planlı kiliselerin en büyük örneklerinden biri olan Zeyrek Cami güney kanadı ancak 16 m. uzunluğundadır. Orta Bizans devrinde daha az uygulama alanı bulmuş plan tipine sahip yapılara da rastlanmaktadır. Bu yapılardan biri, Kariye Cami olarak tanınan Khora Manastırının kiborium planlı naos kısmıdır. Son Bizans devrinde, İstanbul'da yeni bir mimari tipin doğduğunu ve bunun 1284 - 1294 yılları arasında yapıldıkları bilinen üç kilisede uygulandığını görüyoruz. Bunlar, fetihten sonraki isimleri ile Koca Mustafa paşa Cami, Fenari İsa Cami ve Fethiye Cami esas binasıdır.
Bu tip binalarda görülen plan şemasının, Orta Bizans devrinde görülen Yunan haçı planıyla hiçbir suretle ilgisi yoktur. Zira bu plan şemasında naos kısmında dört kemer üstünde yükselen bir kubbe bulunmakta ve orta mekân bu kare alanın altında kalmaktadır. Bu orta kısmın etrafında, üç taraftan onu bir at nalı gibi saran basık tonozlu dehlizler uzanmakta ve bu yüzden de bu plan tipine kısaca Dehlizli tip adı verilmektedir.


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
uzun_adam - avatarı
uzun_adam
Kayıtlı Üye
7 Ocak 2017       Mesaj #3
uzun_adam - avatarı
Kayıtlı Üye
aslında Bizans kilise mimarisinin standartlaşması veya muhafazakarlaşması orta dönem bizans tarihi ile birlikte başlıyor. Erken dönem mimarlar hem teorik hem de pratik eğitimler alırken orta dönem mimarları sadece bir atölyede pratik eğitimle yetişiyorlardı. Yani erken dönem bizans mimarları öklid ve pisagoru bilirken sonrakiler bunları öğrenemediler. Bu nedenle sonraki dönem yapı ustaları (mimar demiyorum) önceki dönemlerken kalma uygulanmış, çalışır ve basit formları uygulamayı tercih ettiler. Bu nedenle sonra dönemlerde 2. bir ayasoyfa çıkamamıştır

Benzer Konular

29 Aralık 2016 / ThinkerBeLL Sanat
19 Aralık 2008 / Ziyaretçi Soru-Cevap
1 Aralık 2009 / Misafir Soru-Cevap
1 Aralık 2009 / Misafir Soru-Cevap
20 Ağustos 2015 / Hera Siyaset ww